11 Eylül 2001 tarihinde dünya, tarihinin en kanlı terör olayına şahit oluyordu. Bu olay, oluş biçimi açısından birçok kuşkular taşımakla birlikte, uluslararası dengeleri altüst edecek boyutlar taşıyordu. Kimlerin ve ne amaçla bu eylemi gerçekleştirdiği hâlâ gizemini korumaktadır.
Bu olay, dünya siyasetine yön veren güçleri akıl ve mantık çerçevesinde hareket etmeye sevk etmeliydi. Ancak ne yazık ki, dünya milletleri üzerinde habis emeller taşıyan Şeytan’ın küresel güçleri, bu olayı bahane ederek, geçen yüzyıllardaki savaş, kan ve gözyaşı akıtma geleneklerini sürdürmeye ortam hazırladılar.
O tarihten günümüze kadar gün geçmiyor ki, Şeytan’ın küresel güçlerini temsil eden kimi şahıslar Müslümanları hedef almasınlar. Hatta daha ileri giderek İslâm’ın özünü karalamaktalar. 11 Eylül olayı yaşanıyorken, George W. Bush, Haçlı Seferleri’nden bahsedip ufuktaki savaşın adını koymuştu bile.
Bu kez Müslümanları terörist ve İslâm’ı şiddet dini gösterme gayretleri, bugün sözde barış dini olan Hıristiyanlığın ruhani lideri Joseph Ratzinger’in, yani şimdiki ruhani lider Papa 16. Benedict’in dilinden dökülüyordu.
“Allah kan akmasına karşıdır.” diyen Papa, 11. yüzyılda yaşanan Haçlı Seferleri’ni unutmuş gibiydi! Urşelim’i (Kudüs) sözde kurtarmak için milyonlarca insanın kanının akmasına sanki kilise ve yandaşları sebep olmamış gibi konuşuyordu.
Günümüzde ise, sözde Hz. Mesih’in izcisi olduğunu iddia eden güçlerin, dünyanın her tarafında döktükleri kan ve gözyaşını görmezden geliyordu!
Hâlbuki kaosa sürüklenmekte olan dünyamızda, Papa 2. Jean Paul öldüğünde, herkes Vatikan’ın bacalarına gözünü dikmiş, aklıselim ve insancıl bir kardinalin Papa seçileceğini ve barış getirecek beyaz dumanın bacalardan tüteceğini beklerken, siyaset ve savaşın kara dumanları tütmeye başlamıştı.
Vatikan’ın, dünyadan bihaber ve İslâm’ı tanımayan birini Papa seçeceğine inanmıyorum. Ancak ne yazık ki, siyaset ve şeytanî güçlere alet olacak, ABD ve İsrail’in yapmak istediklerine çanak tutacak birini seçmekle, tüm dünyaya hayal kırıklığı yaşatıp barış umutlarını söndürdüğünü görmek, büyük bir talihsizlikti bence.
Almanya’da bir ilim ve bilim merkezi olması gereken üniversitede yaptığı konuşmada söylediği sözlerin Bizans İmparatoru II. Manuel Paleologos (14. y.y) ve bir Müslüman âlimin münazarasından alıntı olduğunu söylüyor. Ona sormak lâzım; bu alıntıyı yapma gerekçesi neydi? Bu sözlere katıldığını vurgulamak için mi, yoksa bir siyaset erbabıyla farklı düşündüğünü anlatmak için mi? İkinci şık olmayacağına göre, neden Bizans İmparatoru’nun kılıcını yeniden sallama gereği duyuyor? Akan kan az mı ki bu çıkışlarla zaten savaş bataklığına saplanan dünyamızı yine daha fazla kan akmaya sürüklüyor?
Papaya soruyorum:
Bu alıntıları yaptığınızdan anlaşılıyor ki, kitap okuyan ve araştıran bir yapınız var. Öyleyse sizi iki alanda daha araştırma yapmaya davet ediyorum:
1- Hıristiyan dünyasının geçmişten günümüze kadar yaptığı savaşların tarihini okursanız ve tarihin bu alanında kısa bir gezinti yaparsanız, kızıl olan yüzünüz daha da kızaracaktır eminim.
Rönesans döneminde özgürlükçü düşünürleri ve bilim adamlarını idam sehpalarında sallandıran kiliseler, engizisyon mahkemelerinde düşünen insanları sadece inançlarından dolayı fırınlarda yakan papazlar, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını çıkaran ve milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet veren Hıristiyan siyasetçiler ve dünya halklarının gözleri önünde işlenen onca cinayetleri de, herhâlde Müslümanlar yapmış ya da sebep olmuştur diyemeyeceksiniz!
Tüm bunlar sizin dünyanızda yaşanırken, nasıl olur da İslâm’ı “kılıç dini” olarak niteleyebilirsiniz?
Bugün dünyanın her tarafında Müslümanlığı seçen Hıristiyanlar kılıç zoruyla mı Müslüman oluyorlar? İslâm’ın bu kadar hızlı yayılışı mı yoksa sizi endişelendiriyor ve bu sözlerinizle o yükselişin hızını kesmeye çalışıyorsunuz?
2- Sayın Papa! İkinci olarak İncil ve Tevrat’ı okumaya davet ediyoruz sizi.
Bugün siyasî gözlemcilerin sözlerine ve yazılarına bakacak olursak, Papa 16. Benedict’in konuşmasının, zaman, mekân ve içerik olarak İslâm ve Müslümanlara karşı açılan sosyal, siyasal ve askerî savaşa destek niteliği taşıdığı görülecektir.
Papa, Kur’ân’da cihat kavramıyla ifade edilen korunma ve savunma hakkını yasalaştıran savaşı, Hıristiyanlıktaki kutsal savaş kavramıyla tercüme edip sanki bu kavram Hıristiyan metinlerde ve kilise geleneğinde hiç yokmuş gibi İslâm’a saldırıyor. Hâlbuki zulme ve adaletsizliğe karşı savaş ve savunma hakkı tüm ilâhî dinlerin ortak hükmü ve yasasıdır. Ayrıca pozitif hukuk da bu hakkı tüm insanlara tanımıştır.
Papa, bunları inkâr edecek olursa, hakkında Hz. Mesih’in şu cümlesi ne kadar da hoş ve şık durur: “Yazıklar olsun siz din âlimlerine; hakikati gördüğünüz hâlde onu saklıyorsunuz; kendiniz iman etmediğiniz gibi, başkalarını da hakikati görmekten engelliyorsunuz!” (Luka: 22/37)
Acaba Papa, Hz. Mesih’in havarilerine söylemiş olduğu: “Kılıcınız yoksa, elbiselerinizi satıp kendinize kılıç alın.” (Luka: 22/37) sözünü hiç mi okumamış?
Neden Hz. İsa, en zaruri ihtiyaç olan elbiselerin satılması pahasına kılıç almayı tercih ve emrediyor? Başka bir yerde Hz. Mesih, tekrar döneceğinde onun sadece barış getireceğini zannedenlere: “Acaba benim gelişimle insanların barış içinde yaşayacağını mı sanıyorsunuz? Hayır, ben gelince de insanlar ihtilafa düşecekler ve aileler parçalanacaktır.” (Luka: 12/51–52) diye cevap vermektedir.
Bir başka yerde Hz. İsa şöyle buyurmaktadır: “Haç’ını alıp ardım sıra gelmeyen, öğrencim olamaz.” (Luka: 14/28) Bundan daha açık hangi cümle savaşın kutsallığını anlatabilir ki? Haçlı Seferleri’ne kutsallık atfeden papazlar, bu cümleyi savaşın adı olarak seçmediler mi? Hâlbuki Hz. İsa, bu sözü kendisine iman etmeyen Yahudilere karşı savaşmak için söylemişti. Ancak Papa, haçını alıp Müslümanlara karşı bir savaşa koşmaktadır.
Şimdi Papa’ya sormak lâzım: Hz. İsa ve Hıristiyanlık kılıç dini midir?
Yine Papa’ya sormak lâzım: Tevrat’ta geçen: “Baba ve annesine lanet eden kimse öldürülmelidir.” (Tevrat: 21/17),
“Baba veya annesine tokat vuran kimse ölümle cezalandırılmalıdır.” (Tevrat: 21/15) “Boynuzlama alışkanlığı olan bir öküz bağlanmaz ve birini boynuzlarsa, öküz öldürülür; sahibi de taşlanarak idam edilir.” (Tevrat: 21/28–30) gibi ayetler de mi akıl ve mantık dışıdır? Hz. Musa da mı insanlığa yeni bir şey getirmemiş, kılıç ve ölümden başka?
Hele hele Hz. Musa’nın Benî İsrail’e vermiş olduğu şu emri: “Benî İsrail’in Tanrısı emrediyor ki, kılıçlarınızı kuşanın, diğer tarafa geçin; kardeş, dost ve komşularınızı öldürün.” (Tevrat: 21/15)
Şimdi bunları, insan haklarıyla nasıl bağdaştıracak? Hâşâ Hz. Peygamber’e attığı iftirayı, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya da mı atacak?
Kanımızca Papa, tüm bunları biliyor; ama emperyalist ve Şeytan’ın küresel güçlerinin dümeninde hareket ederek, dinler ve medeniyetler savaşının bir parçası olmayı umuyor. Ona; bu habis emeline, ne Papa, ne de efendileri ulaşamayacaklardır demek gerekir.
Çünkü Hıristiyan ve Müslüman dünyanın aydın ve duyarlı insanları bu sözlerle dolduruşa gelip savaş ateşini yakmayacaklardır. Nitekim İslâm dünyasının manevî lideri Ayetullah Hameneî, bu talihsiz açıklama karşısında sağduyulu bir tepki göstererek, olayın perde arkasını ifşa edip tüm dinlere mensup olanları uyarmıştır.
Papa’nın açıklamalarını esefle karşılayan Ayetullah Hamaneî, Papa’nın açıklamalarında, öncelikle İslâm dininin itham altına alındığını ve ikinci olarak da bu açıklamaların Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında kriz yaratmak isteyen dünya güçlerinin siyasetlerine yardımcı olduğunu belirtiyor.
İslâm dininin akıldan uzak olduğunu savunmanın, güneşin nurunu inkâr etmek gibi olduğuna değinen Ayetullah Hamaneî, hiçbir ilâhî kitapta Kur’ân kadar düşünmeye ve akıl yürütmeye değinilmediğini, İslâm medeniyetinin ilmî faaliyetlerinin de Kur’ân’ın düşünmeye verdiği önem çerçevesinde geliştiğini vurguladı.
Ayetullah Hamaneî, Papa’nın, açıklamalarında İslâm dininin konularından haberdar olmadan bu dini kötü tanıttığını belirterek, İslâm dininde cihadın İslâmî inanışları başkalarına dayatan bir kurum olmadığını, gerçekte cihadın zorba güçlerin esir etmeye çalıştığı halkları ve insanları özgürleştirmeyi amaç edinen bir girişim olduğunu açıkladı.
Papa’nın açıklamalarının en önemli noktasının, bu tür açıklamaların dünyada dinler arası çatışma yaratmak isteyen güçlerin siyasetlerine yardımcı olması olduğunu hatırlatan Ayetullah Hamaneî, dünya zorba güçlerinin hayatlarını devam ettirebilmek için uluslararası toplumda dinî krizler gibi sorunlar yaratmaya ihtiyaç duyduğunu ve Papa’nın, yaptığı açıklamalarla bu siyasetlere yardım ettiğini belirtti.
Papa’nın, açıklamalarında yanıltıldığını ve bu tür açıklamaların altında yatan hedeflerden gafil olduğunu söyleyen Ayetullah Hamaneî, dünya süper sermayeleri için çalışan Bush’tan bir beklentileri olmadığını, ama Batı dünyasının dinî ve ruhani liderinden bu tür açıklamaları şaşırarak esefle karşıladıklarını vurguladı.
Ayrıca şunu da hatırlatmalıyız ki: Sanki Papa emir verirse, tüm Hıristiyanlar seferber olup Müslümanlarla savaşacaktır. Hayır, milyonlarca Hıristiyan genç uyuşturucu ve şehvet batağında ve yine milyonlarcası müreffeh hayatlarını bırakıp anlamsız bir savaşa koşmayacaktır. Geriye kalanlar ise birkaç papaz, Bush ve Blair olacaktır.
Bu olay, dünya siyasetine yön veren güçleri akıl ve mantık çerçevesinde hareket etmeye sevk etmeliydi. Ancak ne yazık ki, dünya milletleri üzerinde habis emeller taşıyan Şeytan’ın küresel güçleri, bu olayı bahane ederek, geçen yüzyıllardaki savaş, kan ve gözyaşı akıtma geleneklerini sürdürmeye ortam hazırladılar.
O tarihten günümüze kadar gün geçmiyor ki, Şeytan’ın küresel güçlerini temsil eden kimi şahıslar Müslümanları hedef almasınlar. Hatta daha ileri giderek İslâm’ın özünü karalamaktalar. 11 Eylül olayı yaşanıyorken, George W. Bush, Haçlı Seferleri’nden bahsedip ufuktaki savaşın adını koymuştu bile.
Bu kez Müslümanları terörist ve İslâm’ı şiddet dini gösterme gayretleri, bugün sözde barış dini olan Hıristiyanlığın ruhani lideri Joseph Ratzinger’in, yani şimdiki ruhani lider Papa 16. Benedict’in dilinden dökülüyordu.
“Allah kan akmasına karşıdır.” diyen Papa, 11. yüzyılda yaşanan Haçlı Seferleri’ni unutmuş gibiydi! Urşelim’i (Kudüs) sözde kurtarmak için milyonlarca insanın kanının akmasına sanki kilise ve yandaşları sebep olmamış gibi konuşuyordu.
Günümüzde ise, sözde Hz. Mesih’in izcisi olduğunu iddia eden güçlerin, dünyanın her tarafında döktükleri kan ve gözyaşını görmezden geliyordu!
Hâlbuki kaosa sürüklenmekte olan dünyamızda, Papa 2. Jean Paul öldüğünde, herkes Vatikan’ın bacalarına gözünü dikmiş, aklıselim ve insancıl bir kardinalin Papa seçileceğini ve barış getirecek beyaz dumanın bacalardan tüteceğini beklerken, siyaset ve savaşın kara dumanları tütmeye başlamıştı.
Vatikan’ın, dünyadan bihaber ve İslâm’ı tanımayan birini Papa seçeceğine inanmıyorum. Ancak ne yazık ki, siyaset ve şeytanî güçlere alet olacak, ABD ve İsrail’in yapmak istediklerine çanak tutacak birini seçmekle, tüm dünyaya hayal kırıklığı yaşatıp barış umutlarını söndürdüğünü görmek, büyük bir talihsizlikti bence.
Almanya’da bir ilim ve bilim merkezi olması gereken üniversitede yaptığı konuşmada söylediği sözlerin Bizans İmparatoru II. Manuel Paleologos (14. y.y) ve bir Müslüman âlimin münazarasından alıntı olduğunu söylüyor. Ona sormak lâzım; bu alıntıyı yapma gerekçesi neydi? Bu sözlere katıldığını vurgulamak için mi, yoksa bir siyaset erbabıyla farklı düşündüğünü anlatmak için mi? İkinci şık olmayacağına göre, neden Bizans İmparatoru’nun kılıcını yeniden sallama gereği duyuyor? Akan kan az mı ki bu çıkışlarla zaten savaş bataklığına saplanan dünyamızı yine daha fazla kan akmaya sürüklüyor?
Papaya soruyorum:
Bu alıntıları yaptığınızdan anlaşılıyor ki, kitap okuyan ve araştıran bir yapınız var. Öyleyse sizi iki alanda daha araştırma yapmaya davet ediyorum:
1- Hıristiyan dünyasının geçmişten günümüze kadar yaptığı savaşların tarihini okursanız ve tarihin bu alanında kısa bir gezinti yaparsanız, kızıl olan yüzünüz daha da kızaracaktır eminim.
Rönesans döneminde özgürlükçü düşünürleri ve bilim adamlarını idam sehpalarında sallandıran kiliseler, engizisyon mahkemelerinde düşünen insanları sadece inançlarından dolayı fırınlarda yakan papazlar, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını çıkaran ve milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet veren Hıristiyan siyasetçiler ve dünya halklarının gözleri önünde işlenen onca cinayetleri de, herhâlde Müslümanlar yapmış ya da sebep olmuştur diyemeyeceksiniz!
Tüm bunlar sizin dünyanızda yaşanırken, nasıl olur da İslâm’ı “kılıç dini” olarak niteleyebilirsiniz?
Bugün dünyanın her tarafında Müslümanlığı seçen Hıristiyanlar kılıç zoruyla mı Müslüman oluyorlar? İslâm’ın bu kadar hızlı yayılışı mı yoksa sizi endişelendiriyor ve bu sözlerinizle o yükselişin hızını kesmeye çalışıyorsunuz?
2- Sayın Papa! İkinci olarak İncil ve Tevrat’ı okumaya davet ediyoruz sizi.
Bugün siyasî gözlemcilerin sözlerine ve yazılarına bakacak olursak, Papa 16. Benedict’in konuşmasının, zaman, mekân ve içerik olarak İslâm ve Müslümanlara karşı açılan sosyal, siyasal ve askerî savaşa destek niteliği taşıdığı görülecektir.
Papa, Kur’ân’da cihat kavramıyla ifade edilen korunma ve savunma hakkını yasalaştıran savaşı, Hıristiyanlıktaki kutsal savaş kavramıyla tercüme edip sanki bu kavram Hıristiyan metinlerde ve kilise geleneğinde hiç yokmuş gibi İslâm’a saldırıyor. Hâlbuki zulme ve adaletsizliğe karşı savaş ve savunma hakkı tüm ilâhî dinlerin ortak hükmü ve yasasıdır. Ayrıca pozitif hukuk da bu hakkı tüm insanlara tanımıştır.
Papa, bunları inkâr edecek olursa, hakkında Hz. Mesih’in şu cümlesi ne kadar da hoş ve şık durur: “Yazıklar olsun siz din âlimlerine; hakikati gördüğünüz hâlde onu saklıyorsunuz; kendiniz iman etmediğiniz gibi, başkalarını da hakikati görmekten engelliyorsunuz!” (Luka: 22/37)
Acaba Papa, Hz. Mesih’in havarilerine söylemiş olduğu: “Kılıcınız yoksa, elbiselerinizi satıp kendinize kılıç alın.” (Luka: 22/37) sözünü hiç mi okumamış?
Neden Hz. İsa, en zaruri ihtiyaç olan elbiselerin satılması pahasına kılıç almayı tercih ve emrediyor? Başka bir yerde Hz. Mesih, tekrar döneceğinde onun sadece barış getireceğini zannedenlere: “Acaba benim gelişimle insanların barış içinde yaşayacağını mı sanıyorsunuz? Hayır, ben gelince de insanlar ihtilafa düşecekler ve aileler parçalanacaktır.” (Luka: 12/51–52) diye cevap vermektedir.
Bir başka yerde Hz. İsa şöyle buyurmaktadır: “Haç’ını alıp ardım sıra gelmeyen, öğrencim olamaz.” (Luka: 14/28) Bundan daha açık hangi cümle savaşın kutsallığını anlatabilir ki? Haçlı Seferleri’ne kutsallık atfeden papazlar, bu cümleyi savaşın adı olarak seçmediler mi? Hâlbuki Hz. İsa, bu sözü kendisine iman etmeyen Yahudilere karşı savaşmak için söylemişti. Ancak Papa, haçını alıp Müslümanlara karşı bir savaşa koşmaktadır.
Şimdi Papa’ya sormak lâzım: Hz. İsa ve Hıristiyanlık kılıç dini midir?
Yine Papa’ya sormak lâzım: Tevrat’ta geçen: “Baba ve annesine lanet eden kimse öldürülmelidir.” (Tevrat: 21/17),
“Baba veya annesine tokat vuran kimse ölümle cezalandırılmalıdır.” (Tevrat: 21/15) “Boynuzlama alışkanlığı olan bir öküz bağlanmaz ve birini boynuzlarsa, öküz öldürülür; sahibi de taşlanarak idam edilir.” (Tevrat: 21/28–30) gibi ayetler de mi akıl ve mantık dışıdır? Hz. Musa da mı insanlığa yeni bir şey getirmemiş, kılıç ve ölümden başka?
Hele hele Hz. Musa’nın Benî İsrail’e vermiş olduğu şu emri: “Benî İsrail’in Tanrısı emrediyor ki, kılıçlarınızı kuşanın, diğer tarafa geçin; kardeş, dost ve komşularınızı öldürün.” (Tevrat: 21/15)
Şimdi bunları, insan haklarıyla nasıl bağdaştıracak? Hâşâ Hz. Peygamber’e attığı iftirayı, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya da mı atacak?
Kanımızca Papa, tüm bunları biliyor; ama emperyalist ve Şeytan’ın küresel güçlerinin dümeninde hareket ederek, dinler ve medeniyetler savaşının bir parçası olmayı umuyor. Ona; bu habis emeline, ne Papa, ne de efendileri ulaşamayacaklardır demek gerekir.
Çünkü Hıristiyan ve Müslüman dünyanın aydın ve duyarlı insanları bu sözlerle dolduruşa gelip savaş ateşini yakmayacaklardır. Nitekim İslâm dünyasının manevî lideri Ayetullah Hameneî, bu talihsiz açıklama karşısında sağduyulu bir tepki göstererek, olayın perde arkasını ifşa edip tüm dinlere mensup olanları uyarmıştır.
Papa’nın açıklamalarını esefle karşılayan Ayetullah Hamaneî, Papa’nın açıklamalarında, öncelikle İslâm dininin itham altına alındığını ve ikinci olarak da bu açıklamaların Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında kriz yaratmak isteyen dünya güçlerinin siyasetlerine yardımcı olduğunu belirtiyor.
İslâm dininin akıldan uzak olduğunu savunmanın, güneşin nurunu inkâr etmek gibi olduğuna değinen Ayetullah Hamaneî, hiçbir ilâhî kitapta Kur’ân kadar düşünmeye ve akıl yürütmeye değinilmediğini, İslâm medeniyetinin ilmî faaliyetlerinin de Kur’ân’ın düşünmeye verdiği önem çerçevesinde geliştiğini vurguladı.
Ayetullah Hamaneî, Papa’nın, açıklamalarında İslâm dininin konularından haberdar olmadan bu dini kötü tanıttığını belirterek, İslâm dininde cihadın İslâmî inanışları başkalarına dayatan bir kurum olmadığını, gerçekte cihadın zorba güçlerin esir etmeye çalıştığı halkları ve insanları özgürleştirmeyi amaç edinen bir girişim olduğunu açıkladı.
Papa’nın açıklamalarının en önemli noktasının, bu tür açıklamaların dünyada dinler arası çatışma yaratmak isteyen güçlerin siyasetlerine yardımcı olması olduğunu hatırlatan Ayetullah Hamaneî, dünya zorba güçlerinin hayatlarını devam ettirebilmek için uluslararası toplumda dinî krizler gibi sorunlar yaratmaya ihtiyaç duyduğunu ve Papa’nın, yaptığı açıklamalarla bu siyasetlere yardım ettiğini belirtti.
Papa’nın, açıklamalarında yanıltıldığını ve bu tür açıklamaların altında yatan hedeflerden gafil olduğunu söyleyen Ayetullah Hamaneî, dünya süper sermayeleri için çalışan Bush’tan bir beklentileri olmadığını, ama Batı dünyasının dinî ve ruhani liderinden bu tür açıklamaları şaşırarak esefle karşıladıklarını vurguladı.
Ayrıca şunu da hatırlatmalıyız ki: Sanki Papa emir verirse, tüm Hıristiyanlar seferber olup Müslümanlarla savaşacaktır. Hayır, milyonlarca Hıristiyan genç uyuşturucu ve şehvet batağında ve yine milyonlarcası müreffeh hayatlarını bırakıp anlamsız bir savaşa koşmayacaktır. Geriye kalanlar ise birkaç papaz, Bush ve Blair olacaktır.