Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Hamanei'nin Hayatı (7)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İmam Hamanei'nin Hayatı (7)

    Bismillahirrahmanirrahim


    7. BÖLÜM
    Bu bölümden itibaren, İmam Hamanei’nin bazı önemli iç ve dış olaylar karşısındaki tavırları ve görüşleri üzerinde duracağız:

    a- Ayetullah Uzma Muntazeri Olayı

    İmam´ın hayatta bulunduğu yıllarda Khubregan veya Rehberlik Meclisi bazı mulahazalardan dolayı Ayetullah Muntazeri’yi rehberlik makamı kefilliğine veya orijinal değimiyle“ Kaimmakamlığa“ seçtiğinde İmam, uzun yıllardan beri çok yakından tanıdığı bu kişinin böyle bir makama seçilmesi karşısında susmakla yetinmişti. Daha sonra gelişen olaylar ve özellikle de Mehdi Haşimi hadisesi, İmam’ın ne kadar uzak görüşlü ve haklı olduğunu ortaya koydu. Münafik ve liberal kesimler Ayetullah Muntazeri’nin bürosuna rahatlıkla nüfuz etmiş ve verdikleri yalan-yalnış raporlarla onu 'İnkılab’a ve hükumete karşı tavır almaya sevketmiş ve ülke sırlarını ifşa edebilecek bir konuma getirmişti. İmam’ın bütün uyarılarına karşı fesat ve bozgunculuğu daha önce ispatlanmış olan Mehdi Haşimi ve grubunu bürosundan uzaklaştırmayan Ayetullah Muntazeri gün geçtikce bu grubun elinde bir maşa olarak kullanılmaya başlandı. İslam ve müslümanların menfaatleri konusunda hiç bir teşebbüsten kaçınmayan ve kimseden çekinmeyen İmam Humeyni (r.a) iki yıl süren uyarılarının sonuç vermediğini görünce „ömrümün semeresi“ diye tanımladığı Ayetullah Muntazeri’yi bu makamdan azletmek zorunda kaldı.
    İmam (r.a) vefatından üç ay önce yani 26 Mart 1989 tarihinde Ayetullah Muntazeri’ye yazdığı mektupta şu konulara dikkat çekiyordu:
    „... Bu ülke ve İslam İnkılabı’nı benden sonra liberallere ve bunlar kanalıyla münafiklara teslim edeceğiniz artık açık bir şekilde su yüzüne çıkmış bulunduğundan, siz bu nizamın gelecekteki rehberliğini üstlenme salahiyet ve meşruiyyetini kaybetmiş bulunuyorsunuz. Yapmış olduğunuz konuşmalar, takındığınız tavırlar ve yazmış olduğunuz mektupların çoğunda liberaller ve münafıkların bu ülkeye hükumet etmeleri gerektiğine inandığınızı ortaya koymuş bulunuyorsunuz...“
    „... Katil Mehdi Haşimi meselesinde de, siz onu herkesten daha dindar gördünüz ve katil olduğu ispatlanmış olmasına rağmen öldürülmemesi için mesaj üstüne mesaj gönderdiniz. Sizin hakkınızda Mehdi Haşimi benzeri konular çoktur ve bunları bir bir açıklama durumunda değilim, siz bundan sonra şer’i konular da benim vekilim değilsiniz...“
    „... Kalbi kırık ve saygısızlıklardan kaynaklanan ateş dolu bir göğüsle Allah’a tevekkül ederek; ömrümün semeresi olarak gördüğüm size bir kaç nasihatte bulunacağım, artık gerisini kendiniz bilirsiniz:
    1- Eviniz (büronuz) fertlerini değiştirin, böylece (Masum) İmam’in hissesi olan mallar münafıklar, Mehdi Haşimi grubu ve liberallerin boğazına dökülmesin.
    2- Sade, safdil olduğunuz ve çabuk tahrike geldiğiniz için hiç bir siyasal işe karışmayın böylece olur ki, Allah taksiratınızdan vazgeçer.
    3- Artık bana mektup yazmayın ve münafıkların ülke sırlarını yabancı radyolardan yayınlamalarına izin vermeyin.
    4- Sizin aracılığınızla kitle iletişim araçları ve halka ulaştırılan münafıklara ait mektup ve konuşmalar İslam ve İnkılab’a ağır darbeler indirmiş ve ruhum feda olsun İmam-ı Zaman’ın adsız askerlerine, İslam şehidlerinin kanlarına ve İnkılab’a büyük bir hiyanete sebep olmuştur. Cehennem ateşinde yanmamanız için günah ve hatalarınızı itiraf edin ki, Allah yardımcınız olur inşallah.
    Allah'a yemin ederim ki, sizin Kaimmakamlığa (vekilliğe) seçilmenize ben başında da muhaliftim, o zaman da sizi safdil olarak görüyor, müdür ve müdebbir olmadığınızı biliyordum. Ancak ilim havzaları için faydalı olacak bir tahsile (ilmi seviyeye) sahipsiniz. Eğer bu tavrınızı sürdürürseniz, sizin de bildiğiniz üzere vazifemi yerine getirmekte bir an tereddüt etmem. Allah’a andolsun ki, ben Bazergan’in başbakanlığına (geçiçi hükumete) da karşıydım, ama onu da iyi bir insan olarak tanırdım vallahi! Ben, Beni Sadr’ın cumhurbaşkanlığına oy vermedim, bütün bu konularda dostların görüşünü kabul ettim...“

    Ayetullah Muntazeri, İmam’ın (ra) bu mektubuna bir gün sonra, 27.3.1989 tarihinde verdiği cevapta uyarılarından dolayı İmam`a teşekkür edip, İslam düşmanlarının komplolarının farkında olduğunu vurguladıktan sonra şöyle yazıyordu:
    „... Kaimmakam (geleceğin rehberi) olarak tayin edilmem konusuna gelince, ben kendim işin başında ciddi olarak buna karşıydım. Birçok müşkülleri ve ağır mesuliyetinden dolayı daha o zaman Khubregan Meclisi’ne yazdığım mektupta bu makama tayin edilmemin maslahata uygun olmadığını belirttim ve şimdi de bu mesuliyete hazır olmadığımı açıkca ilan ediyor ve sizden Khubregan Meclisin’e İslam, İnkılab ve ülkenin gelecekteki maslahatını kesin olarak nazara almalarına dair emir vermenizi rica ediyorum. Bana da geçmişte olduğu gibi küçük bir talebe olarak ilim havzasında ders vermem, ilmi faaliyetlerde bulunmam ve sizin rehberliğiniz gölgesinde İslam ve İnkılab’ın hizmetinde bulunmama izin veriniz...“

    İmam (r.a), bu mektuba ertesi gün 28.3.1989 tarihinde yazdığı cevapta, Ayetullah Muntazeri’nin istifasını kabul ettiğini belirterek bundan sonra ilim havzalarında bir fakih olarak ilim ve tedrisle uğraşmasının kendisi ve İnkılab için daha hayırlı olacağını ve kendisine hala muhabbetle baktığını belirtti.

    Ancak, Ayetullah Muntazeri, 27.3.1989 tarihinde İmam’a yazdığı mektupta kullandığı ifadelerin aksine İmam’ın vefatından sonra evini yeniden münafıkların ve liberallerin yuvası haline getirerek; fırsat buldukca İnkılab Rehberi ve Khubregan Meclisi aleyhinde tahriklerde bulunmak ve söylentiler yaymaktan kaçınmadı. 1997 yılı Receb ayında, İmam Ali’nin (a.s) veladeti münasebetiyle yaptığı konuşmada da İslam Cumhuriyeti ve Velayet-i Fakih aleyhindeki teşebbüslerini en had dereceye ulaştırmış ve İmam’a hitaben ifadelerinde dürüst olmadığını ortaya koymuş oldu. Muntazeri bu konuşmasında kendisinin geleceğin rehberliği makamından azledilmesinde o zamanki hükumet ileri gelenlerinin parmağı olduğunu ve Ayetullah Hamanei’nin rehberliği için ortam hazırlandığı iddiasında bulunmuştu. İslam Nizamı'nın devamı ve kemale ulaşması için iki önemli ilke olarak bilinen „Rehberlik“ ve „Velayet-i Fakih“ ilkeleri, Ayetullah Muntazeri maşa olarak kullanılarak amansız saldırılara maruz bırakılıp halk arasında ihtilaf tohumları ekilmeye başlanınca, Ayetullah Hamanei uzun süren tolerans ve sabırlılıktan sonra yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu:
    „Azizler! Biz düşmanı tanımakta hataya düşmeyeceğiz. Düşman bilsin ki, birkaç safdil ve sarıklı kişiyi tahrik ederek konuşturmak suretiyle bizi hataya sevkedeceğini, bunları düşman olarak göreceğimizi hayal ediyorsa yanılıyordur. (...) Düşman kendisini perde arkasında saklamakta, kendini göstermez ve tanınmak istemez. Göğsünü gererek öne çıkan bu kişi bir maşadan ibarettir, bir maşa olduğunu mümkündür ki, kendisi de bilmesin! İmam (r.a) defalarca, düşman bazen on aracı vasıtasıyla kendi sözünü birilerine dedirtmek veya bir işi yaptırmak için uğraşır! diye buyururdu. Bunun için düşmanı tanımak için bazen on aracıyı katetmek zorunda kalırsınız. İnkılab düşmanları-müstekbir güçler- Kum şehrinde bir zavallıya ulaşıp sözlerini dedirtmek, yanlış ve yalana dayalı bir tavır takınmaya sevketmek için bazen on aracı kullanmaktadır... O zavallı adama söz ve konuşma malzemesi sunması için İnkılab’tan yenilgi tatmış on aracıyı bulmak öyle zor değildir...
    (...) Uyanık olmak gerekir. İran milletinin düşmanı tanımada yanılgıya düşmüyeceğinden ve düşmanını tanıyacağından eminim. Düşman, dünyanın müstekbir güçleri ve Amerika’dır. Düşman, siyonistlerdir. Düşman, İslam İnkılabıyla mücadele için çeşitli yolları denemiştir. Bu defa akıllarınca daha etkili bir yöntem deniyerek rehberlik makamını hedef almıştır. Hiç kuşkusuz bir takım araştırma ve analizlerden sonra ve yalan-yanlış haberlere dayanarak böyle bir sonuca varmıştır. Rehberliği mi niçin? Çünkü çok iyi biliyorlar ki, bir ülkede güçlü bir rehberin bulunması onların bütün komplo planlarını yenilgiye uğratacaktır. Bunlar için şahısların önemi yoktur.
    (...) Rehberlik öyle bir makamdır ki, bütün müşküller ve düğümler onun eliyle çözülmekte, düşmanların komploları, ülke idaresinde öne çıkan problemler, düşmanın halkı yeise düşürücü amansız propagandaları rehber tarafından etkisiz hale getirilmekte ve aydınlatılmaktadır.
    (...) Azizler! Mesele kişisel bir konu değildir. Ben de sizlerden biri gibi İslam Nizamı'nı, İslam’ı, rehberliği ve bu nizamın omirlik kemiği konumundaki Velayet-i Fakih ilkesini savunmakla mükellefim. Bu benim vazifemdir, şer’i bir mükellefiyettir. Kişisel bir konu söz konusu değildir. Üstlenmiş olduğum ağır mesuliyetten dolayı düşmanın bu komplosunu anında etkisiz hale getirmek için harekete geçen herkese teşekkür ederim“

    Muntazeri’nin bu makama seçilmesinden-azledilmesine kadar bütün gelişmelerin odak noktasında bulunan Hüccet-ul İslam Haşimi Rafsancani, ortaya atılan bu asılsız iddia konusunda 28.11.1997 tarihli Cuma namazı hutbesinde şu açıklamayı yapıyordu:
    „,Bazıları sanıyorlar ki, birileri plan-program üzere komplo düzenledi ve bu durumu meydana getirdiler. Ben şehadet ederim ki, aziz rehberimiz Ayetullah Hamanei bu yolda kendisi için hatta bir adım bile atmamış, bu makama ulaşmak için bir defa olsun temayül göstermemiş, kendisi söz konusu edildiğinde hep karşı çıkmış ve söz konusu edilmesini bile yasaklamıştır. Ama sonuç böyle oldu.
    Acaiptir doğrusu! bazıları zannediyorlar ki, biz üç kişi, yani ben, Ayetullah Hamanei ve merhum Hacı Ahmed (İmam’ın oğlu) planlı bir çalışmayla meseleyi bu duruma getirdik. Vallahi böyle değildir, gerçek bunun tam aksinedir. (...) Yaptığımız haftalık toplantıların birinde ben (meclis başkanı), Ayetullah Hamanei (cumhurbaskanı), Ayetullah Erdebili (yargı organı başkanı), Mir Huseyin Musevi (başbakan) ve Ahmed Humeyni ülke meselelerini tartıştıktan sonra akşam yemeğine İmam’in misafiri olduk ve bazı konularda görüşünü almak istedik, ancak hiç beklemediğimiz bir durumda ( Muntazeri’nin azledilmesinden bir kaç ay önce) geleceğin rehberi konusuna değinen İmam, öyle bir cümle kullandı ki, hepimiz şoke olduk. Biz İmam’in aşırı gittiği görüşündeydik, konuyu enine boyuna müzakere ettik ( İmam, Muntazeri’den umudu kesmişti ). Toplantı bitip ayrılırken bizzat Ayetullah Hamanei, İmam’a ricada bulunarak bu konunun dışarıya sızmaması için hazır bulunanlara nehyetmesini istedi ve İmam kabul etti. Muntazari’nin azledilmesine ülke maslahatı açısından en fazla karşı çıkanlardan bir olan Ayetullah Hamanei, daha sonra İmam’ın Muntazeri’nin azline dair mektubunun yayınlanmaması ve Khubregan Meclisi'nin toplanmasının ertelenmesi doğrultusunda en çok çaba sarfedenlerden biriydi.
    (...) İmam’in irtihalinden sonra da biz bir kişi yerine rehberlik şurası üzerinde kafa yoruyor ve Ayetullah Hamanei’nin şura üyelerinden biri olmasını istiyorduk. Ancak o kesin olarak bu teklifi reddediyordu. Khubregan Meclisi toplantısında bir tek kişi mi, yoksa rehberlik şurası mı, seçenekleri gündeme geldiğinde ben ve Ayetullah Hamanei rehberlik şurası seçeneğini savunduk. Ama çoğunluk bir kişinin rehber olması yönünde oy kullandılar ve bir kişi seçildi. Ayetullah Hamanei ezici bir çoğunlukla rehberliğe seçildi. Bazılarının zannettiği gibi birini azledip başka birini bu makama getirmek için önceden planlanmış hiç bir çalışma programı yoktu.“

    Hüccet-ul İslam vel-Müslimin Sabahattin Türkyılmaz
    Tevekkülle elde edilen sırlar; bir tek yakîn haddini bilenlere mahsustur.

    Hakikî Şialarımız da yakîn sınırını koruyanlardır, ki onlardan «Allah'ın varlığı sayesinde hiçbir şeyden korkmamaları»nı bekleriz!


    İmam Cafer-i Sadık (a.s)

    #2
    Ynt: İmam Hamanei'nin Hayatı (7)

    keşke bu bölümleri tek başlık altında toplasaydınız..

    Yorum


      #3
      Ynt: İmam Hamanei'nin Hayatı (7)

      böylece münafıların, "Munteziri güya daha layık olduğu halde İmam Hamenei'nin bu makama getirildiği" şeklindeki söylentileri boşa çıkmış bulunuyor. Rabbim yalancıların mumunu yatsıdan önce söndürüyor. Aradan geçen 30dan fazla yıldır onca münafık komplolarına karşın yine de İslam İnkılabının zerrece zaafiyete uğramaması da gösteriyor ki İmam Hamenei tam da bu işin ehliymiş! Rabbimize bunun için ne kadar şükretsek azdır...

      Yorum


        #4
        Ynt: İmam Hamanei'nin Hayatı (7)

        kevserizehra 23-01-2013, 09:54:43
        İmam Humeynî, "Çok değerli bir evlâdımı kaybettim… O, ömrümün semeresi sayılırdı."
        İmam bunu Mutahharî için söylüyor.Çok güzel bir yazı ama bu yanlışlığın düzeltilmesi gerekiyor.

        Aynı yazı Rast haberde de var.Ama yukarıdaki gibi yorum yazdım ama yanlışlık düzeltilmedi.
        " Söyledim... duydu anlamına gelmez
        Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
        Anladı... hak verdi anlamına gelmez
        Hak verdi... inandı anlamına gelmez
        İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
        Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

        Yorum

        YUKARI ÇIK
        Çalışıyor...
        X