Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

    1-HZ.Osman'ı koruyan İmam Hasan ve Hüseyin'i kapıya bekçi olarak diken,Hz.Osmanı mutlaka koruyun diyen İmam Ali'nin davranışını nasıl yorumluyorsunuz?İmam bugün yaşamıyor ama İmam Ali Hamaney bugun Ehli sünnetin saygın kişilerini küçük düşüren söylemleri sert bir şekilde uyarıyor, Fadlullah sahabelere küfreden,küçük düşürenleri uyarıyor.

    2-"Küçük kafalar insanları, orta kafalar olayları,büyük kafalar fikirleri konuşur."124.000 peygamber gelip geçti hepsinin amacı İslamdı,Tevhid'di.Bırakalım kişileri.

    3-İnanç ve İtikatta Vahdet(Alıntı) nasıl olur oku bakalım?

    İnsanın hayatına değer veren, yaşamına önem kazandıran ve ferdi ve toplumsal hayatını yönlendiren onun itikat ve inancıdır. İnanç ve itikat insanın özünü oluşturur. Allah-u teala, Kur’an-ı Kerim’de vahdet için nazil etmiş olduğu ayetlerde inanç ve imanda bir olmaya davet ediyor. Tek olan Allah’a iman etmeye, ilahi hükümleri getirip beyan eden Resulullah’a (s.a.a.) iman etmeye ve kıyamet gününe imana emr ediyor. Allah’a kulluk etmeye, göndermiş olduğu dine tabi olmaya çağırıyor. Diğer taraftan Allah’tan başka bir şeye ilah diye tapmaktan, O’dan başkasına kulluk etmekten nehy ediyor. Hem vahdete davet ettiği ayetlerde hem detefrikadan nehy ettiği ayetlerde “ Tevhide” davet ediyor. Ayetler müslümanları inanç ve itikatta Tevhidi bir imana sahip olmaya davet ediyor. Bu ayetlerin Mekke’de nazil olduğu dikkate alındığında genelde itikadi ve imanın temellerini beyan eden ayetler olduğu görüleceklerdir. Dolayısıyla ayetlerin, müslümanlar arasında itikadi konuların dışındaki fikri ayrılıklarını reddetmediği anlaşılacaktır. Resulullah da hiçbir zaman fikir ayrılıklarını tefrika, fitne olarak değerlendirmemiştir.

    Müslümanların bu alandaki vahdetlerini iki şekilde beyan edebiliriz; biri müslümanların itikat ve inancının temellerini oluşturan ve bütün müslümanların ortak oldukları Tevhid, Nübuvvet ve Mead ve dinin diğer değişmez vacibatına imanda vahdet, diğeri ise bu imanın temellerinin pratikde ameli göstergesi olan ibadi ve Allah’ın amelde müslümanlardan beraberce yapmalarını istediği işlerde vahdet.

    İslami vahdet ister Tevhidi düşünce gereği iman ve itikatta olsun ister ilahi emir gereği amelde, ibadette olsun genel ve kullidir. Ama inanç ve teorik meselelerin ve pratikde amelen yapılan şeri hükümlerin teferruatına ve cüziyyatına inildiğinde müslümanların bu meseleleri idrak ve kavramasında farklılık olduğu görülmektedir. Yani ihtilafların çoğu imanın asıl ve temellerinde değil, teferruat ve detaylarındadir.

    Mezhepler arasındaki farklılık da bu noktalardadır. Müslümanlar, mezheplerin farklı düşünmelerine sebep olan teferruat ve detaylar peşine düştüklerinden tefrika ve ihtilaf hastalığına yakalanmışlar ve vahdet sağlayamamaktadırlar. Bu detaylar konusunda da vahdet sağlama peşinde olduklarından ve başaramadıklarından bu daldaki görüş ayrılıklarını tefrika olarak algılarlar. Bazılarına göre islami vahdetin varliği o zaman kabullenilir ki bütün meselelerde hatta teferruat ve detaylarda da aynı düşünülsün, aynı inanca sahip olunsun. İşte bu düşünce neticesinde tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de müslümanlar birbirlerini tekfir etmekten, kendisi gibi inanmayanları sapık ve delalette görmekten kurtulamamışlardır. Onlara göre mezhep ve fırkalar birbirleriyle teferruatta ihtilafları olduğu için hiçbiri hakk olamaz çünkü hak bir tanedir. Bundan dolayı herkes kendi inaç ve mezhebini hak olarak görüyor ve diğerlerini batıl sayıyor.

    Eğer müslümanlar bir mezhebin veya inancın teferruat ve detaylarını imanın temeli ve diğerlerini ise batıl olarak algılarsa o zaman kendi mezhebi içindeki farklı görüşe sahip alim ve müçtehidlerin de bazılarının küfrüne ve görüşlerinin batıllığına, bazılarının da hak olduğuna hüküm vermesi gerekecektir. Çünkü fakih ve müçtehidlerin fıkhi meselelerde ve diğer bazı konuların detay ve teferruatında farklı görüşleri olduğunu biliyoruz. Halbuki müslümanların kayıtsız şartsız kabullenmesi gereken ve görüş belirtme yetkisi olmadığı itikadi ve şeri meselelerin teferruat ve detaylarında fakihlerin görüş ayrılıkları ve farklı fetvaları, ihtilaf ve tefrika değildir ve fakihler de birbirlerinin batıl ve küfrüne fetva vermemişlerdir. Tabiki İslam’ın, Kur’an’ın aleyhine verilen fetva ve görüşler her kim tarafından verilirse verilsin, hiyanet ve batıldır, onların cevabını vermekte yine fakihlerin vazifesidir.

    Kur’an-ı Kerim müslümanları vahdete davet ettiği ayetlerde inanç ve itikatta; Tevhid, Nübuvvet ve Mead konusunda vahdet sağlamaya emr ediyor.

    Yorum


      #62
      Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

      İmamet ve adalet usul-u mezheptendir.Bunlara inanan şia inanmayan ise şia değildir.Bunları inanmayan kafir olamaz.Kafir dersek müslümanların %90'nı tekfir etmiş oluruz.İmamlardan hiçbiri kendi dönemlerinde karşıt grupları tekfir etmemiştir.Tekfircilik EHLİ BEYT MEKTEBİNİN RUHUNDA YOKTUR.

      Yorum


        #63
        Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

        İmam Mehdi zuhur ettiğinde vahdetmi yapacak?

        Yorum


          #64
          Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

          messep nereden cıktı? birilerini kurtarmak adına messebin içerisine sıkıstırdınız allahın adaletini ve imameti.

          Yorum


            #65
            Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

            Hidayet edicimiz veya hidayete erdiren Mehdinin zuhurundan önce dünya nisbi bir kemal evresinde olacak ve onun zuhurundan önce vahdet ortamı hazır edilir.Müslümanların vahdeti ile veya tek sancak etrafında toplanmasıyla yeryüzünün hepsinde tevhid bayrağı sallanacak.

            Yorum


              #66
              Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

              Abdulaziz bin Müslim şöyle diyor: Ali bin Mûsa-i Rıza (a.s) zamanında Merv’de idik. O şehre vardığımız ilk gün, yani Cuma günü merkez camiinde toplandık. Halk, imamet meselesini ve insanlar arasında bu konuyla ilgili pek çok ihtilafın olduğunu konuşup tartışıyordu. Ben efendim ve mevlam İmam Rıza (a.s)’ın yanına varıp halkın konuştukları meseleyi kendilerine arz ettim. İmam (a.s) tebessüm ederek şöyle buyurdular: “Ey Abdulaziz! Halk cahil kalıp hileyle dinlerinden sapmış. Allah Tebarek ve Teala dinini peygamberi için tamamlamadıkça ve içinde her şeyin beyanı olan Kur’an’ı ona indirip helal, haram, hudut, ahkâm ve ihtiyaç duyulan her şeyi tamamıyla açıklamadıkça peygamberinin ruhunu almadı. Allah (c.c) şöyle buyurmuştur: “Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (Enam/38) Allah-u Teala, Resulullah (s.a.a)’ın ömrünün sonunda vaki olan Veda Haccı’nda şu ayeti nazil etti: “Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak İslam’ı seçip beğendim.” (Mâide/3)

              İmamet meselesi, dini tamamlayan ve onu kemale erdiren bir meseledir. Hz. Resulullah (s.a.a) vefatından önce, dinin nişanelerini ümmetine açıklamış, onun yollarını onlara izah etmiş, onları doğru yola iletmiş, Hz. Ali (a.s)’ı onlara bir imam ve kılavuz tayin etmiş ve halkın ihtiyaç duyduğu her şeyi açıklamıştır. Kim Allah’ın kendi dinini kâmil etmediğini düşünürse gerçekte Allah’ın kitabını reddetmiştir; Allah’ın kitabını reddeden de kâfirdir. Acaba halk imametin kadrini ve ümmet arasındaki konumunu biliyor mu ki, onların bu konudaki seçimleri de doğru olabilsin?

              İmametin, kadri ve değeri halkın kendi akıllarıyla ulaşabileceğinden veya kendi görüşleriyle anlayabileceğinden ya da kendi seçimleriyle bir imamı seçebileceğinden daha büyük; şânı daha ulu, makamı daha yüce, alanı daha engin, dibi daha derindir. İmamet öyle bir makamdır ki, Allah-u Teala İbrahim (a.s)’ı nübüvvet ve halillik (Allah’ın dostu olma) makamından sonra üçüncü bir makam ve fazilet olarak onunla şereflendirip bu makamla onun adını yüceltmiştir. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Ey İbrahim! Ben seni insanlara imam kılacağım.” (Bakara/124) İbrahim (a.s) sevinçle “Benim zürriyetimden de mi?” dediğinde Allah-u Teala “Benim ahdim zalimlere ulaşmaz” buyurdu. Bu ayet kıyamete kadar her zalimin imametini iptal etmektedir. Böylece imamet, ümmetin seçkinlerine mahsus kılınmış oldu. Sonra Allah (c.c) imameti Hz. İbrahim’in soyundaki seçkin ve temiz insanlara vererek ona ikramda bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: “Ve ona (İbrahim’e) İshak’ı armağan ettik, üstüne de Yâkub’u ve hepsini de salih kişiler kıldık ve onları kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayırlı işleri; namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik ve onlar, bize ibadet eden kişilerdi.” (Enbiya/72-73)

              İşte imamet böylece sürekli olarak onun neslinde bâki idi; Hz. Peygamber (s.a.a) onu miras alıncaya kadar daima asırdan asıra, nesilden nesile imameti birbirinden miras alıyorlardı. Allah-u Teala onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “İbrahim’e gerçekten yakın olanlar, ona uyanlarla bu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah inananların dostu ve yardımcısıdır.” (Âl-i İmran/68)

              Böylece imamet, Hz. Peygamber’e mahsus kılınmıştı. Hazret de onu Allah’ın emriyle -Allah’ın farz kıldığı şekilde- Hz. Ali (a.s)’ın uhdesine bıraktı; daha sonra bu makam onun, Allah’ın kendilerine ilim ve iman verdiği seçkin nesline intikal etti.” Allah (c.c) onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Kendilerine ilim ve iman verilenlerse (kıyamet günü dünyada ve berzahta bir saatten fazla beklemediklerine dair yemin eden suçlulara cevap olarak) derler ki: Andolsun ki siz, Allah’ın kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar (kabirde) yatıp kaldınız; işte bu dirilme günüdür.” (Rum/56) Öyleyse bu (imamet), kıyamet gününe dek sadece Ali (a.s)’ın soyunda bâki kalacaktır. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.a)’den sonra hiçbir peygamber yoktur. O halde bu cahil insanlar imamı (kendi reyleriyle) nasıl seçebilirler?

              İmamet, peygamberlerin makamı ve vasîlerin mirasıdır. İmamet, Allah’ın ve Peygamber (s.a.a)’in hilafetidir; Emirülmüminin Ali (a.s)’ın makamı ve Hasan ile Hüseyin (a.s)’ın mirasıdır. İmamet dinin yuları, Müslümanların nizamı, dünyanın salahı ve müminlerin izzetidir.

              İmamet, İslam’ın gelişen kökü ve yükselen dalıdır. İmamla namaz, zekât, oruç, hac ve cihat kâmil olur; ganimet ve sadakalar çoğalır; had ve hükümler uygulanır; hudut ve sınırlar korunur. İmam Allah’ın helalini helal, haramını da haram kılar; şer’î hadleri (cezaları) icra eder, Allah’ın dinini savunur; hikmet, güzel öğüt ve kesin delillerle halkı rablerinin yoluna davet eder. İmam ufukta yer edinerek alemlere doğan bir güneş gibidir; öyle bir güneş ki, ne eller ona erişebilir, ne de gözler. İmam aydınlık saçan bir hilal, parlak kandil, doğan nurdur. Karanlıkların ortasında, ıssız çölde ve engin denizlerde hidayet yıldızıdır. Susuzlar için tatlı bir su gibidir; doğru yola kılavuzluk eden ve tehlikeden kurtarandır. İmam, tepedeki ateş gibidir; soğuktan kaçıp ona sığınanı ısıtır, tehlikeli yerlerde kılavuzdur; kim ondan ayrılırsa helak olur.

              İmam, çok yağmurlu bulut, sağanak yağmur, ışık saçan güneş, geniş yer, bol suyu olan pınar, su biriken büyük çukur (havuz) ve bahçe (gibi)’dir.

              İmam, dost olan bir emin, şefkatli bir baba, ikiz kardeş ve zorluklarda kulların sığınağıdır.

              İmam, Allah’ın yeryüzündeki emini (güvenilir kulu), kullarına hücceti, beldelerindeki halifesi, halkı Allah’a davet eden ve hürmetleri (korunması gerekli olan şeyleri) savunandır.

              İmam, günahlardan arındırılmış ve ayıplardan tertemiz kılınmıştır; ilim ona mahsustur, sabırlı ve halimdir; dinin düzeni, Müslümanların izzeti, münafıkların öfkesi ve kâfirlerin yok olmasına sebep olandır.

              İmam kendi zamanının eşsiz insanıdır, hiçbir kimse ona (derece ve fazilette) ulaşamaz, hiçbir alim onun dengi olamaz; onun bedeli, misli ve eşi bulunmaz. Bağışlayan Allah’ın fazlı ile hiçbir talep ve gayrette bulunmaksızın bütün faziletlerle özelleştirilmiştir (tüm üstünlükler ona verilmiştir). Öyleyse kim imamı tanıyabilir ve onu seçebilir?

              Heyhat, heyhat! (Hayır. Asla! Asla!) Onun makamından bir makamı, faziletlerinden bir fazileti tarif etmekte akıllar sapmış, zihinler şaşkınlığa düşmüş, beyinler hayretler içerisinde kalmış, gözler yorulmuş, büyükler eziklik hissetmiş, hekimler hayrete düşmüş, akil insanlar küçülmüş, hatipler dilsiz kalmış, bilginler cahil duruma düşmüş, şairler usanmış, edipler acze düşmüş, fasihler yorulup güçsüzleşmiş, hepsi aczini ve güçsüzlüğünü itiraf etmiştir. O halde onu bütünüyle anlatmak, künhünü vasfetmek, onun işlerinden bir şey anlamak ve onun yerine geçerek yerini doldurabilecek birini bulmak nasıl mümkün olabilir?! Hayır, bu mümkün müdür? Oysa imam yıldızlar gibi, kendisine ulaşmak isteyenlerin elinden ve vasfedenlerin vasfından uzaktır öyleyse halkın seçimi nerede, bu makam nerede; akıllar nerede ve bu makamı idrak etmek nerede? Böyle bir şahsiyetin Resulullah (s.a.a)’ın hanedanının dışında bulunacağını mı zannediyorlar? Andolsun Allah’a ki, nefisleri onlara yalan söylemiş; bâtıl (söz ve düşünceler) onları boş arzulara düşürmüştür. Sonuç olarak, zor ve kaygan olan yüksek bir yere ayak basmışlardır. Ayakları kayarak oradan aşağı düşeceklerdir. Zayıf, düşük, noksan akılları ve sapık görüşlerle imam tayin etmeye kalkışmışlardır. Hedeften uzaklaşmanın dışında bir sonuç elde edemeyeceklerdir. Allah onların canını alsın! Onlar nereye dönüp gidiyorlar? Çok zor bir işe girişmişler; gerçeğe aykırı söz söylemişler, derin bir sapıklığa düşmüşler ve şaşkınlık içinde kalmışlardır. Çünkü onlar bilerek imamı terk ettiler; kendi yapmakta olduklarını şeytan onlara süsleyip çekici kıldı. Böylece onları doğru yoldan alıkoydu. Onlar gören, basiret sahibi insanlardan da değillerdi.

              Allah ve Resulünün seçiminden yüz çevirip kendi seçimlerini tercih ettiler. Oysa ki Kur’an, yüksek bir sesle onlara şöyle hitap etmektedir: “Ve rabbin dilediğini yaratır ve seçer; seçmek onlara ait bir hak değildir. Allah onların şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir.” (Kasas/68) Yine şöyle buyuruyor: “Ne oldu size ki? Nasıl hükmediyorsunuz? Yoksa size mahsus bir kitap var da ondan mı okuyorsunuz? Onda; neyi beğenir-isterseniz sizindir, diye mi yazılı? Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete dek sürecek bir yemin mi var ki, siz ne hüküm verirseniz mutlaka o sizin için olacak diye? Onlara sor, onlardan hangisi bunun savunuculuğunu yapacak? Yoksa ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa ortaklarını da getirsinler.” (Kalem/36-41) Yine Allah-u Teala şöyle buyuruyor: “Ne diye Kur’an’ı iyice düşünüp taşınmazlar? Yoksa kalplerinde kilitler mi var?” (Muhammed/24) “Yoksa Allah kalplerini mühürlemiş de artık anlayamıyorlar mı? Yoksa duyduk dedikleri halde duymuyorlar mı? Şüphesiz ki yerde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıl erdirmez olan sağır ve dilsiz mahluklardır. Allah, onlarda bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara duyururdu. Fakat duyursaydı da gene onlar arkalarını dönerek yüz çevirirlerdi.” (Enfal/21-23) “Ve derler; duyarız da karşı çıkarız!” (Bakara/93) “Hayır o ...Allah’ın lütfüdür, ihsânıdır, dilediğine verir onu ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsan sahibidir.” (Hadid/21)

              Peki, imamı nasıl seçebilirler? Oysa imam, cehaletten uzak bir alim, korkmayan bir yönetici; kutsallık, temizlik, ibadet, ilim ve kulluk madenidir. Peygamber (s.a.a)’in “Allah’ım, onu seveni sev” veya “Allah’ım, onlardan pislikleri gider” vb. duası sadece ona mahsustur. O, Betül’ün (Hz. Fâtıma’nın) tertemiz neslindendir. Onun soy şeceresinde hiçbir kusur yoktur. Soy-sop sahibi hiç kimse onunla boy ölçüşemez. O Kureyş soyundan, Haşim boyundan ve Resulullah (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’indendir. O, Allah tarafından razı olunmuş ve beğenilendir. Şereflilerin en şereflisidir, Abdumenaf neslindendir. Coşkun ilme ve kâmil hilme sahiptir. İmamet işi için güçlü, siyaset bilen, itaati farz olan, Allah’ın emrini yürürlükte ve canlı tutan, Allah’ın kullarının hayrını isteyen ve Allah’ın dinini koruyan bir kimsedir. Allah (c.c), peygamberleri ve imamları (Allah’ın salâtı onlara olsun) delillerinde başarıya ulaştırır (veya ilham eder); başkalarına vermediği gizli ilim ve hikmetlerinden onlara verir, böylece ilimleri zamanlarındaki ilim ehlinin ilminden daha üstün olur. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Halkı gerçeğe sevk eden mi uyulmaya daha layıktır, doğru yola sevk edilmedikçe o yolu bulamayan mı? Nasıl hükmediyorsunuz?” (Yûnus/35) Yine buyuruyor: “Ve kime hikmet ihsan edilmişse şüphe yok ki o, çok hayra nail olmuş demektir.” (Bakara/269) Tâlut kıssasında da şöyle buyuruyor: “Şüphe yok ki Allah size onu seçti; onun bilgi ve vücut gücünü artırdı. Allah mülkünü istediğine verir. Allah’ın rahmeti boldur, her şeyi bilendir.” (Bakara/247) Resulüne de şöyle buyurmuştur: “...Allah’ın sana lütfü ve ihsanı pek büyüktür.” (Nisa/113) Aynı zamanda Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’i, itreti ve soyundan olan imamlar (a.s) hakkında da şöyle buyurmuştur: “Yoksa Allah’ın, lütfedip insanlara ihsan ettiği şeylere haset mi ediyorlar? Gerçekten de biz, İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir saltanat ihsan ettik. Böylece kimi ona inandı, kimi de ona sırt çevirdi. Çılgın ateş olarak cehennem yeter!” (Nisa/54-55)

              Allah (c.c) bir kulu, kullarının işlerini yönetmek için seçtiğinde bu iş için onun göğsünü genişletir ve kalbine hikmet pınarları yerleştirir ve ona ilmi ilham eder. Artık ondan sonra hiçbir sorunun cevabında aciz kalmaz ve doğru olandan uzaklaşmaz. O, masum teyit edilmiş, muvaffak ve doğrudur; hata, sürçme ve kaymalardan emniyettedir. Allah (c.c) onu, kullarına hüccet ve yaratıklarına şahit olması için böyle yaptı. İşte bu, Allah’ın lütuf ve ihsanıdır. Onu istediğine verir. Allah pek büyük lütuf ve ihsan sahibidir. Acaba onlar böyle birini bulmaya kadirler mi ki, gelip onu seçebilsinler ve seçtikleri kimsenin bu özelliklere sahip olması mümkün mü ki, onu başkalarından öne geçirebilsinler? Beytullah’a andolsun ki, hakkı aşmışlardır. Allah’ın kitabını arkalarına almışlardır; sanki hiçbir şey bilmiyorlar. Halbuki Allah’ın kitabında şifa ve hidayet vardır. Onu bir kenara bırakıp kendi heva ve heveslerine uymuşlardır. Bu yüzden Allah (c.c) onları yermiş, onlara gazap etmiş, helak etmiş ve buyurmuştur ki: “Allah’tan hidayet olmadan, kendi heva ve hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalimleri hidayet etmez.” Yine buyurmuştur ki: “Yüzüstü düşesiceler! (Allah) onların amellerini giderip boşa çıkarmıştır.” (Muhammed/8) Yine buyurmuştur ki: “Allah katında da bir nefrete ve buğza uğrarlar, inananlar katında da; işte Allah, her kibirli ve cebbar kişinin gönlünü böyle mühürler.” (Mümin/35)

              Yorum


                #67
                Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                Ben değil USULİ alimlerin tespiti budur.Ki yerinde bir tespittir ve ben de bu görüşe inananlardanım.İmam Ali bile ONUN imametini kabul etmiyenleri(Hz. Osman'ı) korumuş ve onları hiçbir zaman tekfir etmemiştir.

                Yorum


                  #68
                  Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                  [quote author=hatt-ı imam link=topic=20101.msg121738#msg121738 date=1301725026]
                  "Resulullaha gelip demediler mi şu putlarımızı öv onlar hakkında güzel söz söyle biz de senin Allahına kulluk edelim.

                  Ayet indi kul ya eyyuhel kafirun.

                  Bizde o üç saneme kulluk edemeyiz sadece Alinin velayetini kabul ederiz onun velayetine zulum karıştırmayız.

                  İmam-ı Muhammed el-Bakır hazretleri buyurdu ki:

                  Ali�nin vilayetine davet edilmesi; yalnız Allah�a dua edilmesi gibidir. Allah�a şirk koşulması ise; Ali�nin vilayetine başkalarının ortak sayılmasıdır. Başkalarının da vilayete ortak sayılması ile kâfirler iman ediyorlardı. Artık hüküm; Aliyy, Kebir Allah�ındır!"


                  bu nasıl bir uç noktadır musavi kardeş. şimdi İmam Hamaney bizi haşa kafirlerle vahdete mi davet ediyor?

                  İslam İnkılabı anayasası kafirleri de uyulabileceklerden mi sayıyor?

                  onca alim İmamete inanmayanları da müslüman sayarken, kanlarını, ırzlarını ve mallarını haram kabul ederken (koruma altına alırken) senin bu mantığın ve anlayışının sonucu nereye gider?

                  İmam Hamaney'e uyduğunu söylüyorsun. İmam'ın kafirlerin arkasında saf tutabileceğimizi, hatta ellerimizi bağlayabileceğimizi, onları kardeş kabul etmemişz gerektiğini söyleyebileceğinimi düşünüyorsun?

                  kusura bakma ama ne velayeti anlamış ne muaviyeyi ve yezidi tanımışsın. sadece tarihe gömülüp günümüzü idrakten ve analizden uzaklaşmışsın.
                  [/quote]

                  sunnilere kafir demiyorum çünkü mustazafların durumu ayrıdır.

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                    [quote author=kurtulus link=topic=20101.msg121763#msg121763 date=1301738854]
                    kafir olsun münafik olsun yada sünni olsun hangi ırktan milletten vede kavimden olursa olsun bir kimseyi imamı kabul etmeyene kafir dediğimizde insanlar hemen beyinlerindeki o, ozaman onların malıda namusuda helaldir diyorsunuz diye karşı çıkarlar, biz gidip kafirin malı helaldir diye malınımı yağmalıyoruz veya namusu helaldir diyim ırzınamı geçiyoruz.? bunlar ne saçmalıktır hemen kıyasla hüm veriyorsunuz bizlere Allah kuranda hırsızın elini kesin dediğinde burada müslüman kafir mi ayırt ediyor veya zina edene şunları yapın dediğinde burada kafir münafik sünnimi ayırt ediyor. neden bizler imamı inkar edenlerin munafik yada kafir olduklarını söylerken diğer kişilerde bize bu çirkinlikleri yapıştırıyorlar.

                    usulu din kısmına gelince Allahı inkar edene kkafir diyorsunuz. peygamberleri inkar edene kafir diyorsunuz. ahireti inkar edene kafir diyorsunuz. adaleti inkar edene kafir diyorsunuz da imamete gelince ki diğer dördünü insanlara ileten imamettir ama imameti inkar edene gelince orada neden dur diyorsunuz ?
                    [/quote]

                    biz asla kıyas yapmıyoruz. eğer kafir biliyorsanız kanlarıda canlarıda mallarıda ırzları da helaldir demektir.

                    imameti inkar eden kafir olamaz. bunu ehli beyt alimleri asla söylememiştir. söylemezlerde . bu sadece sizin çıkarımınız ve kıyasınızdır.
                    KIYAMI UNUTTUK YA RAB! NAMAZI BATIL EYLEDİK.

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                      imamı tanıyıp onu inkar eden kafirdir eğer tanımamışsa mustazaftır...ama delilleri görüp inkar eden kafirdir.

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                        Hatt-ı imam Allah'ın selamı üzerine olsun,Allah seni imamın çizgisinden hiç ayırmasın,
                        Allah seni Ümmetin vahdetini koruyup Ebu sufyanın oyunlarını bışa çıkaran İmam Ali ile birlikte haşretsin,
                        Allah tüm kardeşlerimizi de afetsin.

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                          Peki bu delilleri Seyyid Kutub görmedi mi?Eğer sizin verdiğiniz delilleri görmüş ve hala inanmıyorsa kafir mi (haşa)?Bu delilleri Ehli beyt imamları diğer kardeşlerine sunduktan sonra ve onlar bunu kabul etmediğinde onlara kafir mi dedi?

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                            İmamet, İslam’ın gelişen kökü ve yükselen dalıdır. İmamla namaz, zekât, oruç, hac ve cihat kâmil olur; ganimet ve sadakalar çoğalır; had ve hükümler uygulanır; hudut ve sınırlar korunur. İmam Allah’ın helalini helal, haramını da haram kılar; şer’î hadleri (cezaları) icra eder, Allah’ın dinini savunur.

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar

                              [quote author=BESİC link=topic=20101.msg121779#msg121779 date=1301741486]
                              Peki bu delilleri Seyyid Kutub görmedi mi?Eğer sizin verdiğiniz delilleri görmüş ve hala inanmıyorsa kafir mi (haşa)?Bu delilleri Ehli beyt imamları diğer kardeşlerine sunduktan sonra ve onlar bunu kabul etmediğinde onlara kafir mi dedi?
                              [/quote]

                              işin orası Allaha kaldığı için biz birşey diyemeyiz.biz musluman sayarız gerisini Allaha bırakırız. Eğer İmam açıkta olsa durum farklı olurdu.

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: Rehberin İslami Vahdet Mesajından pasajlar


                                1- …Yunus bin Zebyan’dan: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam “Allah'a yalan isnad edenlerin yüzünü kıyamet gününde kararmış olarak göreceksin”[1] ayeti hakkında şöyle buyurdu:

                                “İmam olmadığı halde kendini imam zannedenlerdir.”[2]

                                2- …İmran-ı Eşari’den:

                                İmam Cafer bin Muhammed aleyhisselam şöyle buyurdu:

                                Kıyamet günü Allah üç kişinin yüzüne bakmayacaktır. Onları pak kılmayacak ve onlara acı bir azap gönderecektir.

                                * İmam olmadığı halde kendini imam zanneden.

                                * Hakk imamın, imam olmadığını zanneden.

                                * Ve bu iki şahısın islamdan bir nasibi olduğunu zanneden.

                                3- İbn-i Ebû Yâfur’dan:

                                İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:

                                Kıyamet günü Allah üç kişi ile konuşmayacaktır. Onları pak kılmayacak ve onlara acı bir azap gönderecektir: Hakkı olmadığı halde Allah’tan imameti olduğunu iddia eden, Allah tarafından tayin edilen imama karşı çıkan, ve bu ikisinin islamdan nasibi olduğunu zanneden.

                                4- …Muhammed bin Temmam’dan:

                                İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’a şöyle dedim: Filanca sana selam gönderip dedi ki: “Benim şefaatime kefil olsun” İmam şöyle buyurdu: O bizi kabul edenlerden mi? Ben evet deyince; Onun işi bundan daha üstündür. Dedim ki: O, Ali’nin velayetini kabul ediyor ama ondan sonraki vasileri bilmiyor”. Şöyle buyurdu: Dalalettedir. Ben, İmamların hepsini kabulleniyor ama sonuncusunu inkar ediyor? Deyince şöyle buyurdu: O tıpkı İsa’yı kabullenip Muhammed’i (sallallahu aleyhi ve âlih) inkar eden gibi. veya Muhammed’i kabullenip İsa’yı inkar eden gibidir. Allah’ın hüccetlerinden birini dahi inkar etmekten Allah’a sığınırız.

                                * * * * *

                                Bu hadis-i şerifi okuyanlar imamlardan birini dahi reddetmekten veya İsa’yı kabul edip de Hz. Muhammed’in nübüvvetini inkar edenler gibi olmaktan çekinmelidirler.

                                5- Sevre bin Küleyb, İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’dan nakleder:

                                “Ve kıyamet gününde Allah’a yalan isnad edenlerin yüzünü karamış göreceksın. Cehennem tekebbür edenler için hazırlanmış bir yer değil midir?” ayeti hakkında şöyle buyurdu:

                                İmam olmadığı halde kendisinin imam olduğunu zannedenler hakkındadır?

                                Dedim ki: Ali ve Fatıma’nın evlatlarından olsa da mı?

                                Buyurdular ki: Ali ve Fatıma’nın evlatlarından olsa da.”

                                6- Zeyd-i Şehham’dan:

                                İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’a Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) imamları tanıyor muydu? Diye sorduğumda şöyle buyurdu: Nuh aleyhisselam da tanıyordu. Bunun delili de Allah azze ve celle’nin şu sözüdür:

                                (شرع لكم من الدين ما وصّى به نوحاً والذي أوحينا إليك وما صّينا به إبرهيم وموسى وعيسى)

                                “Allah sizlere, Nuh’a gönderdiği şeriat hükümlerini getirdi. Biz onları sana vahyettik. İbrahim, Musa ve İsa’ya da gönderdik.”[3] Sonra buyurdular: “Ey şia topluluğu! Sizlere Nuh’a gönderilen şeriatı açıkladık

                                gaybeti numani

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X