Ynt: Uyanış Destanı...
İmam Humeyni -ks- peygamberlerin insanları Allah'ı tanıma ve O'na yönelmeye sevketmek, insanoğlundaki "mükemmeli arayış ve kemale yöneliş" potansiyelini fiiliyata geçirmek, zulüm ve kötülükleri reddedip toplumu ıslah etmek, hak ve adaleti hakim kılmak amacıyla gönderilmiş olduklarına inanmakta ve şöyle demekteydi: "Peygamberlerin gönderiliş nedeni insanların ahlakını, insanların öz benliğini, insanların ruhunu, insanların cismini, velhasıl bütün bunları zulmetlerden kurtarmaktır; zulmeti tamamen ortadan kaldırıp onun yerine nuru ikame etmektir"(106) İmam Humeyni'nin -ks- sıkça tekrarladığı bir inançtı bu: "Hak Tealâ'dan başka nur yoktur, O'ndan gayrısı hep zulmettir"(107)
İmam Humeyni -ks- islamın Allah'ın indirdiği son din ve insanların hidayeti için en mükemmel ve en kapsamlı okul olduğuna inanır ve "İslam, medeniyetin en zirve noktasıdır" derdi. "İslam hukuku ileri, mükemmel ve kapsamlı bir hukuktur"(108) "İslamda bir tek kanun vardır, o da, Allah'ın kanunudur"(109) İslamın siyaset ve ibadet dini olduğunu vurgular ve "İslam, yeryüzünde büyük medeniyetin temelini atan dindir"der(110) ve kendisini izleyenlere daima şu öğütte bulunurdu: "Mukaddes Kur'an ve kurtarıcı din olan yüce islamı, insan düşüncesinin ürünü olan yanlış ve saptırıcı okullarla karıştırmayasınız sakın!"!(111)
"Müslümanların en büyük meselesi Kur'an-ı Kerim'i bir kenara bırakıp başkalarının emri altına girmiş bulunmalarıdır"(112)
"Hz. Resulullah'ın -sav- getirdiği dinin gerçek devamı ve bozulmamış hali olan inkılâbî şiilik okulu da bizzat şiaların kendisi gibi, zorbalarla sömürücülerin nâmertçe saldırılarına maruz kalmıştır daima."(113)
İmam Humeyni -ks- başlattığı hareket ve kıyamın nedenini açıklarken "bütün gayemiz islamdır bizim" demekte (114) ve İran'da gerçekleşen islam inkılabını, "yüce islam dinini yozlaştırıp bozmak isteyen zorba zalimlerin pençesinden bu dini kurtarabilmek amacıyla İmam Hüseyin'in -s- gerçekleştirdiği şanlı Âşurâ Kıyamı'nın bir şua ve yansıması" şeklinde tanımlamaktadır.
"İslam belli bir millete mahsus olarak gelmiş değildir, islamın türkü, farsı, arabı, acemi yoktur; islam herkesindir; islam nizamında milliyet, ırk, renk, kavim, kabile ve dilin değeri yoktur."(115) "Herkes birdir herkes kardeştir; sadece ve sadece takva üstünlüğü vardır; iyi ahlâk ve salih amelle üstün olunabilir"(116)
İmam Humeyni Allah yolunda şehid olmayı en büyük saadet, ebedi izzet, evliyaların iftiharı ve zaferin anahtarı olarak bildirdi; şehadet, tutkusu kulun Rabbine olan aşkının tecellisinden başka şey değildi onca. Bu nedenledir ki şehadetin değer ve niteliği konusunda "Şehadetin değerini tabiatın sayfalarında arayan ve onun tanımını şairlerin hamâsi şiirlerinde arayıp onu keşfedebilmek için hayal sanatıyla akıl kitabından medet umanlar ne kadar da yanılmaktalar aslında! Bu muammayı aşktan başka şeyle çözebilmek mümkün değildir asla!" (117) demektedir. (foto s:180) Yine bu mantıkla şöyle demektedir o: "Siz mümin kardeşlerime şunu arzediyorum: Amerika'yla Sovyetlerin câni eliye yok edilip al kanlara boyanmış olarak Rabbimizin huzuruna çıkmamız; doğunun kızıl ordusunun bayrağıyla batının kara bayrağının gölgesinde müreffeh ve lüks bir hayat yaşamamızdan elbette ki daha yeğdir!"(118)
İmam Humeyni -ks- ilâhî bir folozof, rabbani bir ârif, usulden ayrılmayan bir fakih, müslüman halkın taklid mercii bir müçtehid ve aynı zamanda islam inkılabının lideri ve İran İslam Cumhuriyeti nizamının kurucusuydu. Batının felsefe ekollerine âşinaydı, islam mantık ve felsefesinin ister meşşâi, ister ışrâkî ekolü olsun, her iki ekolünü de mükemmel bir şekilde tanıyıp bilmedeydi. İmam'ın felsefi görüşü; yine kendisine has bazı farklılıklar ve ayrıcalıklara sahip olup bir ölçüde büyük islam bilgesi merhum Molla Sadra'nın Şuhudî felsefeyle Işrâkî felsefenin karışımı olan düşünce tarzına yakındı. İmam Humeyni -ks- onbeş yıldan fazla bir süre boyunca yüksek felsefe dersleri hocalığı yapmıştı. İmam'a göre felsefe; varlıklar alemi ve bizzat varlığın hakikatleriyle ilgili merhale ve mertebelerden bir kısmını anlama yolu ve yöntemiydi; bu nedenledir ki onun varlığın hakikatiyle vahdet-i vücud ve bunların mertebe ve merhaleleri konusundaki felsefî bakış ve düşünce tarzı, önemli ölçüde yine onun kendi irfânî okulundan etkilenmiş durumdaydı.
İmam Humeyni -ks- peygamberlerin insanları Allah'ı tanıma ve O'na yönelmeye sevketmek, insanoğlundaki "mükemmeli arayış ve kemale yöneliş" potansiyelini fiiliyata geçirmek, zulüm ve kötülükleri reddedip toplumu ıslah etmek, hak ve adaleti hakim kılmak amacıyla gönderilmiş olduklarına inanmakta ve şöyle demekteydi: "Peygamberlerin gönderiliş nedeni insanların ahlakını, insanların öz benliğini, insanların ruhunu, insanların cismini, velhasıl bütün bunları zulmetlerden kurtarmaktır; zulmeti tamamen ortadan kaldırıp onun yerine nuru ikame etmektir"(106) İmam Humeyni'nin -ks- sıkça tekrarladığı bir inançtı bu: "Hak Tealâ'dan başka nur yoktur, O'ndan gayrısı hep zulmettir"(107)
İmam Humeyni -ks- islamın Allah'ın indirdiği son din ve insanların hidayeti için en mükemmel ve en kapsamlı okul olduğuna inanır ve "İslam, medeniyetin en zirve noktasıdır" derdi. "İslam hukuku ileri, mükemmel ve kapsamlı bir hukuktur"(108) "İslamda bir tek kanun vardır, o da, Allah'ın kanunudur"(109) İslamın siyaset ve ibadet dini olduğunu vurgular ve "İslam, yeryüzünde büyük medeniyetin temelini atan dindir"der(110) ve kendisini izleyenlere daima şu öğütte bulunurdu: "Mukaddes Kur'an ve kurtarıcı din olan yüce islamı, insan düşüncesinin ürünü olan yanlış ve saptırıcı okullarla karıştırmayasınız sakın!"!(111)
"Müslümanların en büyük meselesi Kur'an-ı Kerim'i bir kenara bırakıp başkalarının emri altına girmiş bulunmalarıdır"(112)
"Hz. Resulullah'ın -sav- getirdiği dinin gerçek devamı ve bozulmamış hali olan inkılâbî şiilik okulu da bizzat şiaların kendisi gibi, zorbalarla sömürücülerin nâmertçe saldırılarına maruz kalmıştır daima."(113)
İmam Humeyni -ks- başlattığı hareket ve kıyamın nedenini açıklarken "bütün gayemiz islamdır bizim" demekte (114) ve İran'da gerçekleşen islam inkılabını, "yüce islam dinini yozlaştırıp bozmak isteyen zorba zalimlerin pençesinden bu dini kurtarabilmek amacıyla İmam Hüseyin'in -s- gerçekleştirdiği şanlı Âşurâ Kıyamı'nın bir şua ve yansıması" şeklinde tanımlamaktadır.
"İslam belli bir millete mahsus olarak gelmiş değildir, islamın türkü, farsı, arabı, acemi yoktur; islam herkesindir; islam nizamında milliyet, ırk, renk, kavim, kabile ve dilin değeri yoktur."(115) "Herkes birdir herkes kardeştir; sadece ve sadece takva üstünlüğü vardır; iyi ahlâk ve salih amelle üstün olunabilir"(116)
İmam Humeyni Allah yolunda şehid olmayı en büyük saadet, ebedi izzet, evliyaların iftiharı ve zaferin anahtarı olarak bildirdi; şehadet, tutkusu kulun Rabbine olan aşkının tecellisinden başka şey değildi onca. Bu nedenledir ki şehadetin değer ve niteliği konusunda "Şehadetin değerini tabiatın sayfalarında arayan ve onun tanımını şairlerin hamâsi şiirlerinde arayıp onu keşfedebilmek için hayal sanatıyla akıl kitabından medet umanlar ne kadar da yanılmaktalar aslında! Bu muammayı aşktan başka şeyle çözebilmek mümkün değildir asla!" (117) demektedir. (foto s:180) Yine bu mantıkla şöyle demektedir o: "Siz mümin kardeşlerime şunu arzediyorum: Amerika'yla Sovyetlerin câni eliye yok edilip al kanlara boyanmış olarak Rabbimizin huzuruna çıkmamız; doğunun kızıl ordusunun bayrağıyla batının kara bayrağının gölgesinde müreffeh ve lüks bir hayat yaşamamızdan elbette ki daha yeğdir!"(118)
İmam Humeyni -ks- ilâhî bir folozof, rabbani bir ârif, usulden ayrılmayan bir fakih, müslüman halkın taklid mercii bir müçtehid ve aynı zamanda islam inkılabının lideri ve İran İslam Cumhuriyeti nizamının kurucusuydu. Batının felsefe ekollerine âşinaydı, islam mantık ve felsefesinin ister meşşâi, ister ışrâkî ekolü olsun, her iki ekolünü de mükemmel bir şekilde tanıyıp bilmedeydi. İmam'ın felsefi görüşü; yine kendisine has bazı farklılıklar ve ayrıcalıklara sahip olup bir ölçüde büyük islam bilgesi merhum Molla Sadra'nın Şuhudî felsefeyle Işrâkî felsefenin karışımı olan düşünce tarzına yakındı. İmam Humeyni -ks- onbeş yıldan fazla bir süre boyunca yüksek felsefe dersleri hocalığı yapmıştı. İmam'a göre felsefe; varlıklar alemi ve bizzat varlığın hakikatleriyle ilgili merhale ve mertebelerden bir kısmını anlama yolu ve yöntemiydi; bu nedenledir ki onun varlığın hakikatiyle vahdet-i vücud ve bunların mertebe ve merhaleleri konusundaki felsefî bakış ve düşünce tarzı, önemli ölçüde yine onun kendi irfânî okulundan etkilenmiş durumdaydı.
Yorum