Ynt: KIRK HADİS ŞERHİ..
2. Bölüm: Bazı Batini Kuvvetlere Kısaca Bir İşaret
Bil ki, Allah Tebarek ve Teala kendi kudret eli ve hikmetiyle gayb aleminde ve nefsin batınında sayısız menfaatleri bulunan bir çok kuv-vetler yaratmıştır. Bizim burada bahsetmek istediğimiz ise vahime, gazabiyye ve şeheviyye kuvveleridir. Bu kuvvelerden her birinin, tür ve şahsın muhafazası ile dünya ve ahiretin imarı hususunda ulemanın da zikrettiği sayısız menfaatleri vardır ki şu anda onları zikretmeyi ge-rekli görmüyoruz. Uyarı makamında söylenmesi gereken şey ise bu üç kuvvenin, tüm güzel ve kötü melekelerin kaynağı ve gaybi-melekutî suretlerin kaynağı olduğudur.
Bunun kısaca izahı şudur: Allah Tebarek ve Teala’nın nihai bir gü-zellik, zarafet ve harika bir karışımla yarattığı bu insanın dünyada mülkî-dünyevi bir sureti vardır ki, bütün filozof ve büyük şahsiyetlerin aklını hayrete düşürmüş, anatomi ilmî ise şimdiye kadar onun hakkında sağlıklı ve yetkin bir bilgi edinememiştir. Allah insana yaratıkları ara-sında belli bir karışım güzelliği ve güzel görünümlü bir cemal ihsan etmiştir. Aynı şekilde insanın melekutî-gaybi bir suret ve şekli de var-dır ki (ister berzah alemi olsun isterse kıyamet) ölümden sonraki alemde nefsin melekeleri ile batınî huylarına tabidir.
İnsanın batınî ahlakı ve deruni melekesi insanî olursa, onun melekutî sureti de insanî bir suret olacaktır. Ama eğer melekeleri insanî olmazsa (melekutî sureti de) insanî olmaz ve deruni melekeye tabi olur. Mesela eğer insan, batınî şehvet ve hayvanlık melekesine mağlup düşecek olursa ve batın memleketinin hükmü de hayvani bir hüküm haline gelirse, insanın melekutî sureti de ahlakıyla uygun bir hayvan şekline bürünür. Eğer batınına gazap ve yırtıcılık melekesi galebe çalacak olursa, batın memleketinin hükmü yırtıcılık hükmü olur ve gaybi-melekutî sureti de yırtıcı hayvanlardan biri haline gelir. Eğer vehm ve şeytanlık onda meleke (aptitude) haline gelir, batını şeytani meleklere sahip olur ve derunu hile, sahtekarlık, laf taşıyıcılık ve gıybet kabilinden şeytani melekeleri haiz bulunursa, o zaman gayb ve melekut sureti kendisiyle uyumlu bir şeytan haline gelir. O zaman artık hiç bir hayvanın şekline bürünmez; tam tersine oldukça garip bir surete bürü-nür ki bu alemde ondan daha korkunç ve vahşetli bir suret bulabilmek mümkün olmaz. Peygamber (s.a.a) bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Bazı insanlar kıyamet gününde maymun ve şempanzeden daha çirkin bir surette haşrolacaktır.”
Hatta bir insan için o alemde birkaç suretin olması da mümkündür. Zira o alem, her şeyin sadece bir surette göründüğü bu alem gibi de-ğildir ve bu mesele kanıtlar ile de mutabıktır ve de kendi yerinde açık-lanmıştır.
Bil ki, sadece birinin insan, geriye kalanlarının ise başka şeyler ol-duğu bu muhtelif suretler hususunda ölçü, nefsin bu bedenden çıktığı ve berzah memleketi ile evveli berzahta olan ahiret sultanının galebesi peydahlandığı zamandır. (Nefs) bedenden çıktığı zaman dünyadan hangi melekeyle ayrılmışsa ahiretteki sureti de o melekeye göre şekil-lenir ve melekutî-berzahi gözü onu görmektedir. Eğer gözü olursa biz-zat kendisi de berzahi gözünü açtığında olduğu gibi bizzat kendisini müşahede etmektedir. İnsanın bu dünyada sahip olduğu surete ahirette de sahip olması diye bir zorunluluk yoktur. Allah-u Teala haşr zama-nında bazılarının şöyle dediğini haber veriyor: “Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim.” Onlara şöyle cevap verilecek. “Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun.”
Ey zavallı, sen sadece zahirî gören mülkî göze sahiptin, ama batının ve melekutun kör idi, körlüğünü şimdi idrak ettin. Halbuki sen daha önce de kördün. Allah’ın ayetlerini gören batınî basiret gözünden mahrum idin. Ey zavallı, sen boylu-pozlu ve mülkî endamlı birisin. Ama melekut ve batın ölçüsü başka bir şeydir. Batınî istikamete sahip olmalısın ki, melekutta de doğru endamlı biri olabilesin. Berzah ve ahiret aleminde insanî bir surete sahip olabilmek için ruhun insanî bir ruh olmalıdır. Yoksa sen sırların keşfi ve meleklerin zuhur alemi olan batın ve gayb aleminin de karışıklık ve yanlışlıklarla dolu işbu zahirî dünya alemi gibi olduğunu mu sanıyorsun? Göz, kulak, el, ayak ve sair organların hepsi melekutî dillerle, hatta bazısına göre melekutî su-retlerle yaptıklarını bir bir haber verecektir.
Uyan ey aziz! Kalb kulağının aç, himmet kemerini kuşan ve kendi bahtsızlığına acı ki, kendine insanî bir suret edinebilesin, kurtuluş ve mutluluk ehli olabilmek için bu alemden insanî bir surette ayrılabilesin. Sakın bunları salt bir öğüt ve hitabe olarak değerlendirme. Bütün bunlar büyük filozofların felsefi kanıt ve riyazet sahibi kimselerin keşfi ile sadık ve masumların verdiği haberlerin bir neticesidir. Ama bu sayfalarda kanıt ikamesine ve bir çok haber ve eserlerin nakline niyetli değiliz.
2. Bölüm: Bazı Batini Kuvvetlere Kısaca Bir İşaret
Bil ki, Allah Tebarek ve Teala kendi kudret eli ve hikmetiyle gayb aleminde ve nefsin batınında sayısız menfaatleri bulunan bir çok kuv-vetler yaratmıştır. Bizim burada bahsetmek istediğimiz ise vahime, gazabiyye ve şeheviyye kuvveleridir. Bu kuvvelerden her birinin, tür ve şahsın muhafazası ile dünya ve ahiretin imarı hususunda ulemanın da zikrettiği sayısız menfaatleri vardır ki şu anda onları zikretmeyi ge-rekli görmüyoruz. Uyarı makamında söylenmesi gereken şey ise bu üç kuvvenin, tüm güzel ve kötü melekelerin kaynağı ve gaybi-melekutî suretlerin kaynağı olduğudur.
Bunun kısaca izahı şudur: Allah Tebarek ve Teala’nın nihai bir gü-zellik, zarafet ve harika bir karışımla yarattığı bu insanın dünyada mülkî-dünyevi bir sureti vardır ki, bütün filozof ve büyük şahsiyetlerin aklını hayrete düşürmüş, anatomi ilmî ise şimdiye kadar onun hakkında sağlıklı ve yetkin bir bilgi edinememiştir. Allah insana yaratıkları ara-sında belli bir karışım güzelliği ve güzel görünümlü bir cemal ihsan etmiştir. Aynı şekilde insanın melekutî-gaybi bir suret ve şekli de var-dır ki (ister berzah alemi olsun isterse kıyamet) ölümden sonraki alemde nefsin melekeleri ile batınî huylarına tabidir.
İnsanın batınî ahlakı ve deruni melekesi insanî olursa, onun melekutî sureti de insanî bir suret olacaktır. Ama eğer melekeleri insanî olmazsa (melekutî sureti de) insanî olmaz ve deruni melekeye tabi olur. Mesela eğer insan, batınî şehvet ve hayvanlık melekesine mağlup düşecek olursa ve batın memleketinin hükmü de hayvani bir hüküm haline gelirse, insanın melekutî sureti de ahlakıyla uygun bir hayvan şekline bürünür. Eğer batınına gazap ve yırtıcılık melekesi galebe çalacak olursa, batın memleketinin hükmü yırtıcılık hükmü olur ve gaybi-melekutî sureti de yırtıcı hayvanlardan biri haline gelir. Eğer vehm ve şeytanlık onda meleke (aptitude) haline gelir, batını şeytani meleklere sahip olur ve derunu hile, sahtekarlık, laf taşıyıcılık ve gıybet kabilinden şeytani melekeleri haiz bulunursa, o zaman gayb ve melekut sureti kendisiyle uyumlu bir şeytan haline gelir. O zaman artık hiç bir hayvanın şekline bürünmez; tam tersine oldukça garip bir surete bürü-nür ki bu alemde ondan daha korkunç ve vahşetli bir suret bulabilmek mümkün olmaz. Peygamber (s.a.a) bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Bazı insanlar kıyamet gününde maymun ve şempanzeden daha çirkin bir surette haşrolacaktır.”
Hatta bir insan için o alemde birkaç suretin olması da mümkündür. Zira o alem, her şeyin sadece bir surette göründüğü bu alem gibi de-ğildir ve bu mesele kanıtlar ile de mutabıktır ve de kendi yerinde açık-lanmıştır.
Bil ki, sadece birinin insan, geriye kalanlarının ise başka şeyler ol-duğu bu muhtelif suretler hususunda ölçü, nefsin bu bedenden çıktığı ve berzah memleketi ile evveli berzahta olan ahiret sultanının galebesi peydahlandığı zamandır. (Nefs) bedenden çıktığı zaman dünyadan hangi melekeyle ayrılmışsa ahiretteki sureti de o melekeye göre şekil-lenir ve melekutî-berzahi gözü onu görmektedir. Eğer gözü olursa biz-zat kendisi de berzahi gözünü açtığında olduğu gibi bizzat kendisini müşahede etmektedir. İnsanın bu dünyada sahip olduğu surete ahirette de sahip olması diye bir zorunluluk yoktur. Allah-u Teala haşr zama-nında bazılarının şöyle dediğini haber veriyor: “Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim.” Onlara şöyle cevap verilecek. “Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun.”
Ey zavallı, sen sadece zahirî gören mülkî göze sahiptin, ama batının ve melekutun kör idi, körlüğünü şimdi idrak ettin. Halbuki sen daha önce de kördün. Allah’ın ayetlerini gören batınî basiret gözünden mahrum idin. Ey zavallı, sen boylu-pozlu ve mülkî endamlı birisin. Ama melekut ve batın ölçüsü başka bir şeydir. Batınî istikamete sahip olmalısın ki, melekutta de doğru endamlı biri olabilesin. Berzah ve ahiret aleminde insanî bir surete sahip olabilmek için ruhun insanî bir ruh olmalıdır. Yoksa sen sırların keşfi ve meleklerin zuhur alemi olan batın ve gayb aleminin de karışıklık ve yanlışlıklarla dolu işbu zahirî dünya alemi gibi olduğunu mu sanıyorsun? Göz, kulak, el, ayak ve sair organların hepsi melekutî dillerle, hatta bazısına göre melekutî su-retlerle yaptıklarını bir bir haber verecektir.
Uyan ey aziz! Kalb kulağının aç, himmet kemerini kuşan ve kendi bahtsızlığına acı ki, kendine insanî bir suret edinebilesin, kurtuluş ve mutluluk ehli olabilmek için bu alemden insanî bir surette ayrılabilesin. Sakın bunları salt bir öğüt ve hitabe olarak değerlendirme. Bütün bunlar büyük filozofların felsefi kanıt ve riyazet sahibi kimselerin keşfi ile sadık ve masumların verdiği haberlerin bir neticesidir. Ama bu sayfalarda kanıt ikamesine ve bir çok haber ve eserlerin nakline niyetli değiliz.
Yorum