Ynt: KIRK HADİS ŞERHİ..
Bütün bunlar, hayatımızın özellikleri ve bu vücud aleminde sahip olduğumuz hisselerdir. Allah Teala senin bu alemden alınmanı irade edince de tüm kuvvelerine zayıflamalarını, tüm idraklerinin çalışamaz hale gelmelerini ve vücud fabrikanı bozmalarını emreder. Duyu ve görme organları ile kuvvet ve kudretini alınca da sen bir cansız haline gelirsin ve birkaç gün geçmeden çıkaracağın koku tüm halka eziyet eder. Suret ve heyetin insanların kaçacağı bir hale gelir. Tüm parça ve organların kısa bir müddet sonra dağılır. Darmadağın olur. Bunlar se-nin cisminin akıbetidir, mal, akraba ve çocuklarının hali ise malumdur.
Ama eğer berzahının ıslah edemeden gidecek olursan, orada nasıl bir suret ve halete sahip olacağını sadece Allah bilir. Bu alemin ehlinin idrakleri onu görmekten, işitmekten ve koklamaktan acizdir. Kabir zulmeti, korkusu ve azabı hakkında her ne işittiysen, bu alemin karan-lık, korku ve azaplarıyla mukayese ediyorsun. Halbuki bu kıyas batıl-dır. Kendi irademizle kendimiz için o alemde hazırladığımız şeyler sebebiyle Allah imdadımıza yetişsin. Kabir azabı ahiret azabının çok açık bir numunesidir. Bazı rivayetlerden de anlaşıldığı üzere orada şe-faatçilerden de mahrum bulunmaktayız. Nasıl bir azab oluğunu sadece Allah biliyor. Bizim ahiret neşetindeki halimiz, önceki hallerden daha kötü ve korkunçtur. O gün hakikatlerin zuhur ettiği gündür. Sır-ların keşfedildiği gündür Ameller ve ahlakın tecessüm ettiği gündür. Hesaba erişme günüdür. Cehennem duraklarında zillete düçar olma günüdür. İşte bunlar da kıyametin hali!
Ama kıyametten sora olan cehennemin hali ise zaten malumdur. Cehennem hususunda bir şeyler işitiyor ve biliyorsun. Cehennem azabı sadece ateş değildir. Yüzüne öyle korkunç bir kapı açılacak ki, eğer bu alemde açılacak olsa tüm dünya ehli helak olur. Aynı şekilde bir cehennem kapısı kulağına ve biri de burnuna açılacak ki, bunlardan herhangi biri bu dünya ehli için açılacak olsaydı, şiddetli azabı yüzün-den hepsi helak olurdu.
Ahiret alimlerinden biri şöyle diyor: “Cehennem ateşi sonsuz şid-detli olduğu gibi, soğuğu da oldukça şiddetlidir. Allah-u Teala soğuk ve sıcağı bir araya toplamaya da kadirdir.” Bu da akıbetinin hali! Öyleyse işinin evveli sonsuz yokluk, vücuda geldiği andan itibaren tüm haletleri çirkin, tüm hal ve durumu utanç verici, dünya berzah ve ahireti, biri diğerinden daha feci ve rezaletli olan bir kimse neyi ile te-kebbür ediyor? Hangi cemal ve kemal ile iftihar ediyor?
Öyleyse anlaşıldığı üzere tekebbür büyük bir cehalet ve bilgisizlik-ten kaynaklanmaktadır. Her kimin cehaleti fazla ve aklı az ise kibri daha fazladır. Aynı şekilde her kimin de ilmî daha fazla, ruhu daha büyük ve göğsü daha geniş ise daha çok mütevazi ve alçak gönüllüdür.
Resullullah’ın (s.a.a) ilmî ilahî vahiyden kaynaklandığından ve ruhu da oldukça büyük olduğundan tek başına milyarlarca insanın ruh alemine galib geldi. Tüm cahili adetleri ve batıl dinleri ayaklar altına aldı. Tüm kitapları neshetti ve mübarek vücuduyla nübüvvet dairesini sona erdirdi. Dünya ve ahiretin sultanı ve Allah’ın izniyle tüm alem-lerde tasarruf sahibi biriydi, ama buna rağmen herkesten daha fazla mütevazi idi. Ashabın kendisine ihtiram için ayağa kalkmasını çirkin görüyordu. Bir meclise girdiğinde daima alt köşede otururdu. Yeme-ğini yerde yer ve yerde otururdu. “Ben de bir köle gibiyim, bir köle gibi oturur ve bir köle gibi de yerim ...” derdi.
Bütün bunlar, hayatımızın özellikleri ve bu vücud aleminde sahip olduğumuz hisselerdir. Allah Teala senin bu alemden alınmanı irade edince de tüm kuvvelerine zayıflamalarını, tüm idraklerinin çalışamaz hale gelmelerini ve vücud fabrikanı bozmalarını emreder. Duyu ve görme organları ile kuvvet ve kudretini alınca da sen bir cansız haline gelirsin ve birkaç gün geçmeden çıkaracağın koku tüm halka eziyet eder. Suret ve heyetin insanların kaçacağı bir hale gelir. Tüm parça ve organların kısa bir müddet sonra dağılır. Darmadağın olur. Bunlar se-nin cisminin akıbetidir, mal, akraba ve çocuklarının hali ise malumdur.
Ama eğer berzahının ıslah edemeden gidecek olursan, orada nasıl bir suret ve halete sahip olacağını sadece Allah bilir. Bu alemin ehlinin idrakleri onu görmekten, işitmekten ve koklamaktan acizdir. Kabir zulmeti, korkusu ve azabı hakkında her ne işittiysen, bu alemin karan-lık, korku ve azaplarıyla mukayese ediyorsun. Halbuki bu kıyas batıl-dır. Kendi irademizle kendimiz için o alemde hazırladığımız şeyler sebebiyle Allah imdadımıza yetişsin. Kabir azabı ahiret azabının çok açık bir numunesidir. Bazı rivayetlerden de anlaşıldığı üzere orada şe-faatçilerden de mahrum bulunmaktayız. Nasıl bir azab oluğunu sadece Allah biliyor. Bizim ahiret neşetindeki halimiz, önceki hallerden daha kötü ve korkunçtur. O gün hakikatlerin zuhur ettiği gündür. Sır-ların keşfedildiği gündür Ameller ve ahlakın tecessüm ettiği gündür. Hesaba erişme günüdür. Cehennem duraklarında zillete düçar olma günüdür. İşte bunlar da kıyametin hali!
Ama kıyametten sora olan cehennemin hali ise zaten malumdur. Cehennem hususunda bir şeyler işitiyor ve biliyorsun. Cehennem azabı sadece ateş değildir. Yüzüne öyle korkunç bir kapı açılacak ki, eğer bu alemde açılacak olsa tüm dünya ehli helak olur. Aynı şekilde bir cehennem kapısı kulağına ve biri de burnuna açılacak ki, bunlardan herhangi biri bu dünya ehli için açılacak olsaydı, şiddetli azabı yüzün-den hepsi helak olurdu.
Ahiret alimlerinden biri şöyle diyor: “Cehennem ateşi sonsuz şid-detli olduğu gibi, soğuğu da oldukça şiddetlidir. Allah-u Teala soğuk ve sıcağı bir araya toplamaya da kadirdir.” Bu da akıbetinin hali! Öyleyse işinin evveli sonsuz yokluk, vücuda geldiği andan itibaren tüm haletleri çirkin, tüm hal ve durumu utanç verici, dünya berzah ve ahireti, biri diğerinden daha feci ve rezaletli olan bir kimse neyi ile te-kebbür ediyor? Hangi cemal ve kemal ile iftihar ediyor?
Öyleyse anlaşıldığı üzere tekebbür büyük bir cehalet ve bilgisizlik-ten kaynaklanmaktadır. Her kimin cehaleti fazla ve aklı az ise kibri daha fazladır. Aynı şekilde her kimin de ilmî daha fazla, ruhu daha büyük ve göğsü daha geniş ise daha çok mütevazi ve alçak gönüllüdür.
Resullullah’ın (s.a.a) ilmî ilahî vahiyden kaynaklandığından ve ruhu da oldukça büyük olduğundan tek başına milyarlarca insanın ruh alemine galib geldi. Tüm cahili adetleri ve batıl dinleri ayaklar altına aldı. Tüm kitapları neshetti ve mübarek vücuduyla nübüvvet dairesini sona erdirdi. Dünya ve ahiretin sultanı ve Allah’ın izniyle tüm alem-lerde tasarruf sahibi biriydi, ama buna rağmen herkesten daha fazla mütevazi idi. Ashabın kendisine ihtiram için ayağa kalkmasını çirkin görüyordu. Bir meclise girdiğinde daima alt köşede otururdu. Yeme-ğini yerde yer ve yerde otururdu. “Ben de bir köle gibiyim, bir köle gibi oturur ve bir köle gibi de yerim ...” derdi.
Yorum