Ynt: KIRK HADİS ŞERHİ..
2. Bölüm: Fıtratın Hükümlerini Teşhise Dair
Bilinmelidir ki fıtri hükümler, vücudun gereklerinden ve yaratılışın esasınca yoğrulduğu bileşiminden olduğu için, alim ve cahil, vahşi ve medeni, şehirli ve köylü herkesin hakkında fikir birliği içinde olduğu şeylerdir. Hiç bir gelenek, mezhep ve yollar bu fıtri hükümlere sıza-mamış, etkileyememiştir. Her şeyde, hatta aklî hükümlerde bile ihtilaf sebebi olan bölge, iklim, gelenek ve adet farklılıkları, fıtrat alanında kesinlikle herhangi bir etkiye sahip değildir. Anlayış ve idrakin zayıf veya güçlü olması ona etki etmez. Bu durumda olmayan şeylerin fıtrat kapsamının dışında tutulması gerekir. Bu nedenle de ayet-i şerifede, “İnsanları üzerinde yarattığı” diye buyurulmuş ve fıtratın belirli bir kesime has kılınmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca “Allah’ın yaratışında değişme yoktur” diye buyurularak (fıtratın) gelenek ve benzerleri yü-zünden değişikliğe uğrayabilen şeylerden olmadığı ve onu hiç bir şeyin değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Ama alemin başlangıcından sonuna kadar hiç kimse fıtratlar hakkında ihtilafa düşmemekle birlikte, uyarılmadıkları takdirde insanlar ihtilaf içinde olduklarını sanmakta ve bir kez uyarıldılar mı da muhalefet suretinde ittifak halinde olduklarını kavramaktadırlar. Nitekim inşaallah ileride de bu durum açıklığa ka-vuşturulacaktır. Söz konusu ayetin sonunda da bu anlama işaret edile-rek şöyle buyurulmuştur:
“Ama insanların çoğu bunu bilmezler.”
Bu zikredilenlerden anlaşıldığı üzere fıtri hükümler bütün açık hü-kümlerden daha açıktır. Zira aklî hükümlerde hiç kimsenin ihtilaf et-meyeceği ve de etmediği bir başka hüküm mevcut değildir. Dolayısıyla da bunun en açık gerekli hükümlerden biri olduğu anlaşılmaktadır. O halde eğer tevhit ve diğer dini öğretiler fıtri hükümlerden veya onun gereklerinden ise en açık ve zaruri hükümlerden olmalıdır. “Ama in-sanların çoğu bunu bilmezler.”
2. Bölüm: Fıtratın Hükümlerini Teşhise Dair
Bilinmelidir ki fıtri hükümler, vücudun gereklerinden ve yaratılışın esasınca yoğrulduğu bileşiminden olduğu için, alim ve cahil, vahşi ve medeni, şehirli ve köylü herkesin hakkında fikir birliği içinde olduğu şeylerdir. Hiç bir gelenek, mezhep ve yollar bu fıtri hükümlere sıza-mamış, etkileyememiştir. Her şeyde, hatta aklî hükümlerde bile ihtilaf sebebi olan bölge, iklim, gelenek ve adet farklılıkları, fıtrat alanında kesinlikle herhangi bir etkiye sahip değildir. Anlayış ve idrakin zayıf veya güçlü olması ona etki etmez. Bu durumda olmayan şeylerin fıtrat kapsamının dışında tutulması gerekir. Bu nedenle de ayet-i şerifede, “İnsanları üzerinde yarattığı” diye buyurulmuş ve fıtratın belirli bir kesime has kılınmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca “Allah’ın yaratışında değişme yoktur” diye buyurularak (fıtratın) gelenek ve benzerleri yü-zünden değişikliğe uğrayabilen şeylerden olmadığı ve onu hiç bir şeyin değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Ama alemin başlangıcından sonuna kadar hiç kimse fıtratlar hakkında ihtilafa düşmemekle birlikte, uyarılmadıkları takdirde insanlar ihtilaf içinde olduklarını sanmakta ve bir kez uyarıldılar mı da muhalefet suretinde ittifak halinde olduklarını kavramaktadırlar. Nitekim inşaallah ileride de bu durum açıklığa ka-vuşturulacaktır. Söz konusu ayetin sonunda da bu anlama işaret edile-rek şöyle buyurulmuştur:
“Ama insanların çoğu bunu bilmezler.”
Bu zikredilenlerden anlaşıldığı üzere fıtri hükümler bütün açık hü-kümlerden daha açıktır. Zira aklî hükümlerde hiç kimsenin ihtilaf et-meyeceği ve de etmediği bir başka hüküm mevcut değildir. Dolayısıyla da bunun en açık gerekli hükümlerden biri olduğu anlaşılmaktadır. O halde eğer tevhit ve diğer dini öğretiler fıtri hükümlerden veya onun gereklerinden ise en açık ve zaruri hükümlerden olmalıdır. “Ama in-sanların çoğu bunu bilmezler.”
Yorum