Ynt: KIRK HADİS ŞERHİ..
Şerh
“İlah, elehe ve ilaheten” kelimeleri, “abede ibadeten” anlamındadır. “İlah”, “fial” vezninde olup mef’ul anlamındadır. Tıpkı kendisine uyu-lan “imam” kelimesi gibi ve ilah, kelimesi, “Allah” kelimesinin aslıdır. “Elif lam” aldıktan sonra “hemze”si düşmüştür. Bazılarının dediğine göre ise “elif lam” takısı, “hemze”nin yerine geçmiştir. Bu her iki görüşün de, zikredilmesi gerekmeyen bir takım edebi delilleri vardır. Ehlullah dilinde “ilahiyet ve uluhiyyet” genellikle fiili tecelli ve feyz-i akdes ile tecelli makamı hakkında kullanılmaktadır.
İsm-i Celale olan “Allah” kelimesi ise, genellikle bütün sıfatları haiz olan zat makamı hakkında kullanılmaktadır. Bazen de tam tersine kullanılmaktadır. Bu hadis-i şerifte ise örfi ve lügavi anlamda kullanılmış olması muhtemeldir. Yani, “ben mabudum ve benden başkası mabud değil-dir” anlamındadır. Eğer bu anlamda olursa, ubudiyetin özgün kılınışı, her ne kadar insanların yanlışı sebebiyle mabud kılınmış olsa dahi, ya başkasının buna layık olmadığındandır veya kalp ashabı ve marifet er-babının, “Her mertebede ibadet, kamil ve mutlak bir ibadettir ve insan, Allah’ın kendisini üzerinde yarattığı fıtratı esasınca her ne kadar kendisi bu fıtrattan örtülü olsa ve tecellilere bağlandığını zannetse bile, mutlak cemili talep etmektedir” sözüne dayalıdır.
İyiliği ve kötülüğü kendine isnad eden hadisin devamı münasebe-tiyle, belki de buradaki ilahtan maksad uluhiyet makamıdır. Bu da bü-yük filozofların dilinde “vücutta Allah’tan başka bir etken yoktur” sözüyle ifade edilen efalî tevhide işarettir. Bunu inşallah ileride açık-layacağız.
Allame Meclisi bu hadisin açıklamasında şöyle demektedir: “Hayır ve şer; itaat ve günah, itaat ve günahın nedenleri; tahıl ürünleri, mey-veler ve yenilen hayvanlar gibi faydalı yaratıklar ile zehirler, yılan, ak-rep, nimetler ve belalar gibi kötü varlıklar hakkında kullanılmaktadır. Eş'ariler bütün bunların Allah-u Teala’nın fiili olduğunu söylemişlerdir. Mu’tezile ve İmamiye ise kulların fiilleri hususunda onlara muhalefet etmişlerdir. Allah-u Teala’nın hayır ve şerri yarattığı hususundaki rivayetleri, kulların fiilleri dışında diğer manalara tevil etmişlerdir.”
Allame Meclisi daha sonra şöyle diyor: “Ama filozofların çoğu vü-cutta Allah’tan başka bir etkenin olmadığını söylemektedirler. Onlara göre kulların iradesi, sadece Allah-u Teala’nın o fiilleri kulların eliyle icad etmesi için bir ön şarttır. Bu, filozoflar ve Eş’arilerin görüşüne uygun bir yorumdur ve elbette bu rivayetlerde takiye edildiğini söy-lemek de mümkündür.”
Şerh
“İlah, elehe ve ilaheten” kelimeleri, “abede ibadeten” anlamındadır. “İlah”, “fial” vezninde olup mef’ul anlamındadır. Tıpkı kendisine uyu-lan “imam” kelimesi gibi ve ilah, kelimesi, “Allah” kelimesinin aslıdır. “Elif lam” aldıktan sonra “hemze”si düşmüştür. Bazılarının dediğine göre ise “elif lam” takısı, “hemze”nin yerine geçmiştir. Bu her iki görüşün de, zikredilmesi gerekmeyen bir takım edebi delilleri vardır. Ehlullah dilinde “ilahiyet ve uluhiyyet” genellikle fiili tecelli ve feyz-i akdes ile tecelli makamı hakkında kullanılmaktadır.
İsm-i Celale olan “Allah” kelimesi ise, genellikle bütün sıfatları haiz olan zat makamı hakkında kullanılmaktadır. Bazen de tam tersine kullanılmaktadır. Bu hadis-i şerifte ise örfi ve lügavi anlamda kullanılmış olması muhtemeldir. Yani, “ben mabudum ve benden başkası mabud değil-dir” anlamındadır. Eğer bu anlamda olursa, ubudiyetin özgün kılınışı, her ne kadar insanların yanlışı sebebiyle mabud kılınmış olsa dahi, ya başkasının buna layık olmadığındandır veya kalp ashabı ve marifet er-babının, “Her mertebede ibadet, kamil ve mutlak bir ibadettir ve insan, Allah’ın kendisini üzerinde yarattığı fıtratı esasınca her ne kadar kendisi bu fıtrattan örtülü olsa ve tecellilere bağlandığını zannetse bile, mutlak cemili talep etmektedir” sözüne dayalıdır.
İyiliği ve kötülüğü kendine isnad eden hadisin devamı münasebe-tiyle, belki de buradaki ilahtan maksad uluhiyet makamıdır. Bu da bü-yük filozofların dilinde “vücutta Allah’tan başka bir etken yoktur” sözüyle ifade edilen efalî tevhide işarettir. Bunu inşallah ileride açık-layacağız.
Allame Meclisi bu hadisin açıklamasında şöyle demektedir: “Hayır ve şer; itaat ve günah, itaat ve günahın nedenleri; tahıl ürünleri, mey-veler ve yenilen hayvanlar gibi faydalı yaratıklar ile zehirler, yılan, ak-rep, nimetler ve belalar gibi kötü varlıklar hakkında kullanılmaktadır. Eş'ariler bütün bunların Allah-u Teala’nın fiili olduğunu söylemişlerdir. Mu’tezile ve İmamiye ise kulların fiilleri hususunda onlara muhalefet etmişlerdir. Allah-u Teala’nın hayır ve şerri yarattığı hususundaki rivayetleri, kulların fiilleri dışında diğer manalara tevil etmişlerdir.”
Allame Meclisi daha sonra şöyle diyor: “Ama filozofların çoğu vü-cutta Allah’tan başka bir etkenin olmadığını söylemektedirler. Onlara göre kulların iradesi, sadece Allah-u Teala’nın o fiilleri kulların eliyle icad etmesi için bir ön şarttır. Bu, filozoflar ve Eş’arilerin görüşüne uygun bir yorumdur ve elbette bu rivayetlerde takiye edildiğini söy-lemek de mümkündür.”
Yorum