İMAM HUMEYNİ’DEN NASİHATLER
TEFEKKÜR HAKKINDA
Ey şaki nefis! Uzun yıllar boyunca ömrünü nefsanî şehvetler peşinde harcadın ve hasretten başka bir şey nasibin olmadı. Biraz kendi haline acısan, malik-ul muluk’tan hayâ etsen, biraz asli maksat yolunda yürürsen ki o,ebedi hayat ve daimi saadetin sebebidir. Ve daimi saadeti birkaç günlük fani şehvetler uğruna satma ki, o,büyük zahmetler neticesinde bile elde edilmiyor.
KESB-İ İRADA HAKKINDA
Ey aziz!
Azim ve irade sahibi olmak için çalış ki Allah muhafaza, eğer azimsiz bir şekilde bu dünyadan hicret edersen, şekil itibariyle insan, ama beyinsiz biri olursun ki, o âlemde insan suretinde haşr olunmazsın, zira o âlem, batının açığa çıktığı ve siretlerin zuhur ettiği bir yerdir. Ve günahlara karşı cüretli olmak, insanı yavaş yavaş azimsiz kılar ve bu değerli cevheri insandan çalar…
Öyleyse ey birader!
Günahlardan uzaklaş ve azimle Allah’a doğru hicret et ve zahirini insan zahiri kıl ve kendini şeriat erbabının sülukunda karar kıl. Ve bu yolda seninle beraber olması için Allah tebarek ve Teâlâ’dan gizlice yardım iste, resulü Ekrem ve ehli beytini şafi karar kıl ki, Allah sana Tevfik inayet etsin ve senin elinden tutsun.
TAZARRU HAKKINDA
Öyleyse ey aziz!
Düşün ve bir çare ara, kendi kurtuluşun için bir vesile bul. Rahman ve Rahim olan Allah’a sığın. Ve karanlık gecelerde, tazarru ve yalvarmalarla o zat-ı mukaddesten, sana bu nefisle cihat yolunda, inayet de bulunmasını iste ki, inşallah galip gelesin ve nefis memleketini rahmani edebilesin. Ve şeytanın askerlerini dışarı atıp, evi gerçek sahibine veresin ki, ilahi saadet, Behcet ve rahmetler sana eta edilsin.
YOL TANIMA HAKKINDA
Dikkat et ey aziz!
Kulağını ve kalbini aç ve himmet et ve kendi bedbahtlığına acı.Belki kendini insan suretine getirebilir ve bu alemden insan suretinden gidebilesin.Ancak o zaman kurtuluş ve saadet ehli olursun.Sanma ki bunlar sadece nasihat ve hitabelerdir,bunların hepsi,büyük filozofların delilleri,riyazet ehlinin keşifleri,sadıkların ve masumların haberlerinin neticesidir.
DÜNYEVİ LEZZETLER HAKKINDA
Ve ey aziz!
Her an Allah-u Teâlâ’dan, onun dergâhında, güç iste, yardım iste.
…ben acilen âli cenap için hayalimde farz ediyorum ki bir mayası da yoktur-yüz elli senelik bir ömür, şehvet gazap ve şeytanet vesilelerinin tamamı hazır ve farz ediyorum ki, senin için hiçbir olumsuzluk da söz konusu olmasın ve hiçbir şey senin maksadının aksine olmasın. Acaba rüzgâr kadar çabuk geçen bu kısacık zamandan sonra senin akıbetin ne olacak? Acaba bu lezzetlerden ebedi hayatın için ne biriktirdin? Çaresizlik, fakirlik ve yalnızlığın için, kıyamet ve berzahın için, Allah’ın melekleri evliya ve enbiyalarıyla mülakat için, neyin var, birtakım çirkin ve münker amellerden başka? Ki onların asli suretini berzah ve kıyamette sana verecekler ve o suretlerin ne olduğunu Allah’tan başka kim bilebilir?
İLAHİ AZAP HAKKINDA
Ey aziz!
Ulum-u Aliye de sabit olduğuna göre “şiddetin mertebeleri sınırsızdır.” Sen ve bütün akıl sahipleri, azabın şiddetini ne kadar tasavvur ederseniz edin ondan daha şiddetlisi de mümkündür. Filozofların delillerini görmemiş ve riyazet ehlinin de keşfine inanmıyor olabilirsin. Ama hamd olsun ki sen müminsin ve embiyalara sadık bilirsin. Sen ki, bizim muteber kitaplarımızda yer alan ve bütün imamiye ulamasının kabul ettiği rivayetleri doğru buluyorsun. Sen ki, muttakilerin mevlası, müminlerin emri Hz. Ali(a.s)’ın münacatını gördün, sen ki, sacitler seyidinin münacatını Ebu Hamza duasında gördün. Birazcık onların mazmunu hakkında düşün, onlar üzerinde biraz tefekkür et. Uzun bir duayı manasına dikkat etmeden, tefekkür etmeden aceleyle okuman gerekmiyor. Ben ve sizler seyyid-us-sacidin’in haline sahip değiliz ki, o uzun duayı tam bir maneviyatla okuyalım. Bir gecede o duanın dörtte birini, üçte birini, hal ile oku mazmununla tefekkür et, şayet maneviyat bulabilesin. Bunların hepsinden öte, Kuran-ı Kerim üzerinde tefekkür et ve nasıl bir azap vaat ettiğini gör, öyleki cehennem ehli azabın şiddetinden malik’ten kendilerini öldürmelerini isterler. Heyhat ki işin içinde ölüm yoktur.
İLAHİ AYETLERİN MANASINA TEVECCÜH HAKKINDA
Azizim, doğru tefekkür et!
Kuran Allah muhafaza hikâye kitabı değildir. Sizinle şaka etmiyor. Bak ne söylüyor? Bu nasıl bir azaptır ki, sevdiklerimizi bize unutturuyor, hamilelere düşük yaptırıyor? Acaba bu nasıl bir azaptır ki, Allah Tebarek ve Teala o azametiyle onu şiddetle bir başka yerde azametle vasf ediyor. Azametinde had ve sınır olmayan, izzet ve saltanatında intiha olmayan Allah Tebarek ve Teala onu şiddetle vasf ederse, acaba nasıl bir şeydir? Allah bilir senin ve benim aklım ve beşerin tamamının aklı tasavvurundan acizdir.
GAFLET ETMEK HAKKINDA
Eyvah bize!
Ve bizim gafletimize! Eyvah bize ve ölüm sekeratımızın şiddetine. Eyvah bizim berzehtaki halimize ve onun zorluklarına, kıyamette ve onun karanlıklarına, eyvah bizim cehennemdeki halimize ve onun azaplarına.
CEHENNEMİN İSPATI HAKKINDA
Ey aziz!
Cehennemin varlığı ve onun elim azabı, bütün dinlerin zaruretlerinde ve onun açık delillerindendir, keşif ehli ve kalp erbabı bu alemde onun numunelerini görmüşlerdir.
Doğru bir şekilde tasavvur ve tedebbürde bulun…
Eğer sıhhatine ihtimal versem bile, deliler gibi kendini çöllere atmamalısın. Ne oldu da biz bu kadar cehalet ve gaflet uykusundayız? Masum İmam Ali bin Hüseyin(a.s)’in ağlama ve sızlamaları, münacat ve feryatları insanın kalbini param parça ediyor. Bize ne oluyor da hiç utanmadan, rububiyet huzurunda, ilahi hürmet ve sınırları çiğniyoruz?
NEFSİN ISLAHI HAKKINDA
Bil ki ey aziz!
Uykudan uyan. Gafletinden kurtul ve himmet kemerini kuşan. Ve vaktin olduğu sürece fırsatları ganimet bil, ve ömrün olduğu sürece, senin gücün senin tasavvurun altında olduğu sürece ve gençliğin var olduğu sürece, kötü ahlaklar sana galip gelmeden ve rezil melekler sana galip gelmeden bir çare ara vasit ve kötü ahlaklarını yok etmek için bir ilaç bu. Şehvet ve gazabını itfa etmek için bir yol bul.
ALLAH’A MÜTEVECCİH OLMAK HAKKINDA
Öyleyse ey aziz!
Batıl bir hayal için, zayıf kullarını cüz-i sevgisi için, zavallı kişilerin ufacık bir ilgisi uğruna kendini ilahi bir hışmın ve gazabın muhatabı kılma. Ve o ilahi muhabbetlere, o sınırsız kerametlere, rububiyetin o, lütuf ve kerametlerine, hiçbir eseri olmayan ve hasret ve pişmanlıktan başka hiçbir meyvesi olmayan, insanların nezdinde ki bir sevgi uğruna satma. Kesp âlemi olan bu âlemden elin kesilip amel defterin kapandığında, artık pişmanlığın bir neticesi ve dönüşün bir faydası yoktur… Ey zavallı! Sen ki nefsinin kulusun, senin kalbinde şeytan ve cehalet tasarruf etmekte ve hakkın tasarruf elini kalbinden kestiğine göre nasıl bir imana sahipsin ki mutlak saltanat ve hakkın tecellisine şamil olasın? Öyleyse bil ki, bu halde olduğun sürece ve bu kendini ön plana çıkarma rezilliği sende olduğu sürece sen Allah’a kâfirsin ve münafıkların yolunda sayılırsın. Her ne kadar kendini Allah’a karşı Müslüman ve Mümin saysan da.
İHLASLI OLMAK
Öyleyse ey aziz!
İyi ismi Allah’tan iste. İnsanların kalbinin seninle olmasını kalplerin sahibinden iste. Sen işini Allah için yap. Allah uhrevi kerametler ve o alemin nimetlerine ilaveten bu dünyada da sana kerametler ihsan edecektir. Seni sevgili kılacaktır. Senin kalplerdeki yerini ziyadeleştirecektir. Seni her iki dünyada da yüceltir. Ama eğer yapabilirsen, zahmet ve mücahedeyle, kalbini bu sevgiden tamamen temizle. Batını sefalaştır ki, alemin bu cihetten halis olsun ve kalbin hakka yönelsin. Ruhun arınıp, nefsin küdureti bertaraf olabilsin. Zayıf insanların sevgi ve düşmanlığının ve onların yanında isim ve şöhret sahibi olmanın ne faydası var? Farz edelim faydası olsa bile, birkaç günlük naçiz ve cüzi bir faydadır. Hatta bu sevgi, insanın akıbetini riyaya götürebilir ve Allah muhafaza, insanı müşrik, kafir ve münafık edebilir. Salih kulların, büyük enbiyaların ve mukarrep meleklerin yanında rezil olur. Öyle bir huzurda işte öyle bir günde, Allah kelamı kafirin sözünü şöyle açıklar: ‘’keşke toprak olsaydım’’ ama artık faydası yoktur.
NEFSİN AMELLERİ HAKKINDA
Ey aziz!
Uyan! Gaflet ve sarhoşluğu kendinden uzaklaştır, öbür alemde senin amellerini tartmadan önce, sen akıl mizanında amellerini tart. Senden hesap sormadan önce, sen kendini hesaba çek. Ve kalp aynanı şirkten, nifaktan ve iki yüzlülükten temizle. Fıtrat nurunun küfür zulmetine dönüşmesine izin verme. Bu ilahi emanete bu kadar ihanet etme, kalp aynanı temizle ki, hak cemalin nuru onda tecelli etsin ve seni alem ve alemdeki her şeyden biniyaz kılsın. Ve kalbinde alevlendirdiğin ilahi muhabbet ateşi, bütün muhabbetleri yaksın, öyleki onun bir anını dahi bütün alemlere değişmeyesin ve öylesine bir lezzet alasın ki, onu yad edip zikretmekle bütün hayvani lezzetleri oyuncak bilesin. Eğer bu makamın ehli değilsen ve bu mana sana ilginç geliyorsa, en azından Kur’an-ı Kerim’de geçen ve masumlarında kendisinden haber verdiği o ilahi nimetlerden kendini mahrum etme. Kaç günlük evhamınla, insanların kalplerini celp etmek vasıtasıyla o kadar sevapları zayi etme. O kerametlerinin hepsinden kendini mahrum etme. Ve ebedi saadeti daimi şekavet’e satma.
NEFSİN MUHASEBESİ HAKKINDA
Öyleyse ey aziz!
İşlerinde dakik ol, her amelinde nefsini hesaba çek ve onu bütün işlerinde istintak et ki, acaba attığı adımlar hayır ve şerefli işler için ne ölçüdedir? Gece namazı hakkında sormasının sebebi nedir? Yada onun izkarını tahvil etmek? Allah için mi bir meseleyi anlamak yada anlatmak istiyor? Yada kendini bu işin ehli olarak mı göstermeye çalışıyor? Neden gittiği ziyaret seferini her fırsatta millete anlatmaya çalışıyor? Hatta sayısına kadar. Neden gizlice verdiği sadakalardan kimsenin haberdar olmasına razı olmuyor? Her hangi bir sohbet anında bir yolunu bulup bahsediyor? Eğer Allah içinse ve onu izhar etmekle, insanların kendisine teessi etmelerini, ‘’iyiliğe emretmek o işi yapan gibidir’’ amaçlıyorsa, açıklamak iyidir. Böylesine temiz bir fıtrata ve temiz bir kalbe sahip olduğu için Allah a şükretmelidir. Ama nefis münazarasın da şeytanın onu kandırmamasına, riya ameline mukaddes bir ona yedirmemesine dikkat etmelidir. Eğer Allah için değilse, bu izrahı terk etmemelidir, bu ‘’sum’e’’ dir ve riyanın melun şeceresindendir ve Allah u Mennan onun bu amelini kabul etmeyecek ve onu siccine atmalarını emredecektir. Nefsin hilelerinden Allah a sığınmalıyız ki onun hileleri çok dakiktir. Ama icmalen bilmeliyiz ki, bizim amellerimiz halis değil.
NEFSİ KINAMA HAKKINDA
Vay o kimselerin haline ki, itaat, ibadet, Cuma ve cemaat, ilim ve diyanet ehlidirler de, ahiret sultanı çadır kurduğu zaman göz açtıklarında, kendilerini büyük günahın ehli, hatta küfür ve şirk ehlinden daha kötü görürler ve amel defterleri daha siyah olabilir. Vay o kimseye ki, namaz ve ibadetleriyle cehenneme girsin. Vay o kimseye ki, onun sadaka, zekât, oruç ve namazı öyle suretlerde olsun ki onlardan daha kötüsü tasavvur dahi edilemesin. Zavallı sen müşriksin. Allah kendi fazlıyla, muvahhit ama günahkâr isyancıları bağışlar inşallah, amma ve lakin eğer tövbe etmeden ölürse müşrikleri bağışlamayacağını buyuruyor.
MUHLİS MUVAHHİT HAKKINDA
Şimdi ey aziz:
Düşün ve kendin için bir çare bul ve bil ki, bu fakir halkın yanında şöhret sahibi olmanın hiçbir değeri yoktur. Serçe bile yese doymayacak kadar küçük olan, bu insanların kalbinin hiçbir değeri ve kabiliyeti yoktur. Güç sadece rububiyetin kutsal dergahında bulunur. Ve mutlak fail ve musebbibil esbap o zatı mukaddestir. Mahlukatın tamamı, bir sinek yaratmak için sırt sırta verseler, gene de başaramazlar. Eğer sinek onlardan herhangi bir şey çalacak olsa, geri alamazlar bile. Güç Allah katındadır. O bütün mevcudat üzerinde müessirdir. Her türlü riyazet ve zahmetle, akıl kalemiyle, kalbine şöyle nakşetmelisin: La müessire filvucud illa Allah ‘’Vücut aleminde Allah an başka müessir yoktur.’’
DUA VE İLTİCA HAKKINDA
Her halükarda, bütün vakitlerde, özellikle yalnız olduğun zamanlarda, tezerru ve istikanet, acz ve mezellet ile bağışlayıcı olan Allah dan, seni tevhit nuruna hidayet etmesini iste. Ve senin kalbini, barigei gaybi, yek bini yek perestiyle münevver kılsın ki bütün alemlerden halas olup her şeyi bir hiç bilesin. Ve tazarru ile o zatı mukaddesten, seni, halis kılmasını ve hulus ve iradet yoluna hidayet etmesini iste.
…bir müddet kalbine dikkat et, amel davranış, hareket ve sekenatlarını, dikkate alıp, kalbinin gizliliklerini teftiş et. Ve onu ciddi bir şekilde hesaba çek, dünya ehlinin, kendi ortaklarından hesap sorduğu gibi.
UCB HAKKINDA
Ey zavallı mümkün!
Kendinden ve kendinle yaratanın arasındaki nisbetten bi haber! Ey malikul muluka karşı vazifesinden gafil olan bedbaht mümin! Bu kadar bedbahtlığımıza sebep olan ve bizi bu kadar karanlık ve zulmetlere mubtela eden şey, bizim cehalet ve bilgisizliğimizdendir. İşin bozukluğu başlangıç noktasından, suyun bulanıklığı kaynağındandır. Bizim marifet gözümüz körleşmiş ve kalbimiz ölmüştür. Bu bütün musibetlerin sebebidir ve ıslah etmeye de yanaşmıyoruz. Allah muhafaza, eğer Allah adaletiyle insanlara muamele kalkarsa, varlığın evvelinde ahirine kadar, kimse kurtuluşa eremez… Mümkünul vucudun, kendisinden kaynaklanan ne gibi bir kemali var ki, kemal furuşluk eder? Ne kadar gücü var ki amel furuşluk eder? Biz zavallılarız ki, cehalet, bilgisizlik, gaflet ve kendini beğenmişlik perdesi, kalp ve kalıbımızın günah perdesi, göz ve kulağımızı, aklımız ve fikrimizi ve sair azalarımızı, öyle bir şekilde sarmış ki, hakkın kahır saltanatı karşısında arzı endam edip, kendimiz için istiklal ve şey’iyyetliğe kail oluruz!
NEFSE TAPMA HAKKINDA
Ey zavallı!
İlahi marifetlerden habersiz, şehvet ve gazabının iradesinden başka bir şey anlamıyorsun. Sen, Zikir ve virde, müstehap ve vacibatlara, dikkat eden, mekruhat ve haramları terk eden ve iyi ahlakla ahlak’lanan ve kötü ahlaklardan içtinap eden mukaddes! Yaptığın işleri insaf terazisine koy, nefsanî şehvetlerine ulaşmak, zümrüt tahtlara oturmak, cennetin güzel dilberleriyle beraber olmak, altından ve ipekten yapılmış cennet elbiseleri giyinmek ve güzel manzaralı cennet köşklerinde oturmak için yaptığın işleri insaf terazisine koy. Acaba bencillik ve nefisperestlikten başka bir şey olmayan bunların tamamını, Allah’a nispet edip, hakperestlik diyebilir miyiz? Acaba senin bu namazın Allah’a yakınlaşmak için mi, yoksa cennet kadınlarına yaklaşmak ve nefsanî arzularına ulaşmak için mi? Açıkça söyleyeyim, Allah arifleri ve Allah velileri katında, bizim bu ibadetlerimizin tamamı büyük günahlardandır. Zavallı! Allah rızasına aykırı hareket ediyorsun ve hakka yakınlığın miracı olan ibadeti, nefsi emmare ve şeytan için yapıyorsun. Ucb ve tedellulda bulunuyorsun, üstelik de utanmıyorsun. Öyleyse şu neticeye varıyoruz ki, bizim bütün işlerimiz, nefsani lezzetler ve şehvetler içindir.