Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



    Adem (Allah'ın selamı üzerine olsun), kendi mülküne teveccüh etmekle melekûtî görünüşten çıktığı için hades-i ekberle pis ve büyük bir cenabetlikle cünüp oldu. Bu teveccüh, misal hazretinde veya dünya cennetinde temsil olduğu için dünya ağaç suretine girdi, Adem ona teveccüh ve ona doğru ilerlemekle, eline alıp başına koymakla ve ta'zim etmekle günaha mübtela oldu.

    Öyleyse kendisi ve zürriyeti, özellikle de ümmetlerin hayırlısı ve temiz evlâdın nurunun sırlarına arif olan bu ümmet o günahı ve onun bulaşıklıklannı telafi etmelidirler.

    Onun zahirî pisliklerini ranmût hazretinden nazil olan temiz suyla tathir etmelidirler; bâtını ve kalbe ait pislikleri ise, lâhût hazretinden tecelli eden suyla tathîr etmelidirler. Öyleyse yüzü tathîr etme sırasında kalb.yüzünü baştan ayağa yıkamalıdırlar;

    eli tathîr etme sırasında, dünyaya bulaşan dirsekten, mübaşerette bulunan parmaklarının ucuna kadar tathîr etmelidirler; bunun fazlıyla, tabiata teveccühün en üst arşını ve emellerin husulüne doğru yürüyüşün son noktasını mesh etmelidirler ve mülke teveccüh füzûlundan (haddi aşma-K.Ç.) ve izlerinin kalıntılarından kurtulmalı, asılları olan ilk babalarının günah ve kirinden sıyrılmalıdırlar.



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #47
      Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


      îlel'de, miraçta kılınan namaz hadisi şöyle geçmiştir: ...Sonra Rabbim Azze ve Celle şöyle buyurdu:
      "Ey Muhammed, arşımın sağ ayağından akan suyun sana ulaşması için elini uzat."
      Sonra su döküldü ve ben sağ elimi şöyle yaptım, bu bakımdan abdestin başlangıcı sağ elle oldu.


      Daha sonra, "Ey Muhammed, o suyu al ue onunla yüzünü yıka yıkama şeklini O'na öğretti Çünkü sen azametime pâk bir halde nazar edeceksin.
      Sonra sağ ve sol kolunu yıka yıkama şeklini O'na öğretti çünkü iki elinle kelâmımı alacaksın.
      Ve elinde kalan suyla başını ve iki ayağını ayak bileğine kadar mesh et- başı ve ayağı meshetme şeklini O'na öğretti" buyurdu. Ve şöyle dedi:


      "Başını meshedeceğim ve seni mübarek kılacağım. Yine iki ayağını mesh,
      senden önce kimsenin adım atmadığı ve senden başka kimsenin adım atamayacağı bir yere ayak basman içindir." Hadis devam ediyor. (71)


      71) Îlelüş-Şerâî, Sh. 312, Bab 1, Hadis 1.



      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #48
        Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



        Sen de ey şefik-i irfanî ve refîk-i imanı, ehl-i ma'rifet ve yakîn halkasının sırrına tâbi ol;

        sağ elini Hakk'ın rahmetine doğru uzat, rahmet arşının emin ayağından nazil olan sudan al, çünkü Hakk Teala Allah'a yönelen fakirlerin boş elini red buyurmaz ve hacet erbabının dilenme zarfını boş geri çevirmez.

        Şu halde o rahmet suyundan al ve dünyaya, hatta mâsivâya bulaşmış yüzünü yıka, çünkü bu pisliklerle ve bulaşıklıkla Hakk'ın azametine nazar edilemez: "Dünya ve ahiret, birbirinin kumaşıdır." (72)

        Sonra ellerini, hareket ve kudreti görme dirseğinden, enaniyyet ve inniyyeti görmeye mübaşeret etmiş parmaklara kadar yıka: "Allah'tan olmaksızın hiçbir hareket ue kudret yoktur."

        Çünkü bu nefs istiklali kiriyle Hakk'ın Kitab'ına dokunulamaz. Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Temiz olanlardan başkası dokunmaz." (*)

        Onun fazlıyla başına mesh et ve Hakk'ın eliyle meshedilmiş olabilmen için büyüklük, azamet ve tekebbürü başından at; Hakk'ın bereketiyle mübarek olabilmen için başkası ve başkalık üzerinde tefekkürü başından (aklından-K.Ç.) çıkar; mah-fil-i ünsün mahremi olabilmen için kesretin tecellileri konusundaki tereddüt ayağını tathîr et ve azamet sofrasına lâyık olabilmen için fark'ına (**) adım at.


        72) Avaliyu'l-Leâlî, C. 1, Sh. 277, Hadis 106 ve C. 4, Sh. 115. Nehcül-Belâğâ, Hikmet 100.
        (*) Bkz. dipnot 41.
        (**) Fark makamı



        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #49
          Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


          BEŞÎNCÎ FASIL

          Setr-i avret(in sırları)


          Bu, umumun nezdinde, bedenin çirkin yerlerini bakışlardan ve namaz halindeyken Örtmektir.

          Özel bir grubun nezdinde, mutlak manada, çirkin amelleri giysilerin hayırlısı olan takva libası ile örtmek,
          özellikle de mukaddes huzurda hazır bulunma vaktinde (örtmektir-K.Ç.).

          Havassın daha özel bir grubunun nezdinde, nefislerin çirkin yerlerini iffet libasıyla örtmektir.

          Ehl-i imanın nezdinde, kalblerin çirkin yerlerini sükûnet libasıyla örtmektir.

          Ehl-i ma'rifet ve keşfin nezdinde, sırrın çirkin yerlerini şühûd libası ile örtmektir.

          Ehl-i velayetin nezdinde, sırrın sırrının çirkin yerlerini temkin libası ile örtmektir.
          Sâlik bu makama ulaştığında bütün avretlerini örtmüş,
          huzurda bulunmaya lâyık olmuş ve huzurda bulunmasının devamlılığı sağlanmıştır.


          Hakk Teala (rahmeti büyük ve Örtücülüğü geniş olsun), bu nev-i beşere bedenin
          zahirî çirkin yerlerini örten elbiselerle keramet ederek halkın bütün avretlerini ve çirkin yerlerini örtendir.
          Ve melekût perdesiyle amellerin çirkin yerlerini örtmüştür.

          Eğer biz kulların amellerinin suretleri üzerinde melekûtun bu settâriyyet perdesi olmasaydı ve onların gaybî sureti açığa çıksaydı,
          bu alemde rüsvay ve zelîl olurduk.



          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #50
            Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


            Lakın Hakk Teala, kendi örtücülüğüyle onları ehl-i âlemin nazarlarından mestur buyurmuştur. Yine ahlâkımızın ve habis melekelerimizin melekûttaki çirkinliklerini mülkün bu dosdoğru mutedil suretiyle örtmüştür.

            Eğer bu örtüyü yırtmayı irade buyursaydı ve ahlâk melekelerinin suretleri zahir olsaydı, herbirimiz o bâtını meleke ile münasip bir surette olurduk; nitekim gizlilerin ortaya çıkma zamanı ve melekelerin görünme günü olan bu âlemin ötesinde işte böyle olacaktır.

            Hadiste şöyle geçmiştir: "Bazı kimseler, domuzların ve maymunların kendilerinden daha güzel sayılacağı bir şekilde mahsur olurlar." (74)
            Kâfî'de de şöyle denmektedir: "Mütekebbir, zayıf bir karınca suretiyle mahsur olur ve halkın hesaptan kurtulması için yaratılmışların ayakları altında ezilir." (75).

            Kısacası bu insanî suret, Hakk'ın bâtını avretlerimiz üzerindeki settâriyyet perdesidir; nitekim mülkî ve melekûtî mevcudatın hepsinin, mertebelerine göre, kalblerinin ve sırlarının çirkinliklerini fiillerin, isimlerin ve zâtın settâriyyetiyle örtmüştür.

            Ve ahiret yolunun sâliki ve Allah yolunun mücahidinin bâtınî ve sırrî avretlerini örtmeyi Hakk'm bağışlayıcılık ve örtücülük makamına yapışmakla, tevbenin hakikatini tahakkukla ve tevbe evine girmekle yerine getirmesi, kendisini ve avretlerini mestur etmesi lâzımdır. Tevbenin bazı mertebelerini Şerh-i Erbain'de (*) ; açıklamıştık.


            74) Îlmül-Yakîn, C. 2, Sh. 901.
            75) Usulü Kâfî, C. 3, Sh. 424, Kitabül-İman ve'l-Küfr, Ba-bül-Kibr, Hadis 11.
            (*) Bkz. dipnot 27



            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #51
              Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


              Misbahu'ş-Şerîa'da îmam Sadık'ın (O'na selam olsun) şöyle buyurduğu yeralmaktadır:

              Mü'minler için elbiselerin en süslüsü takva eibisesidir; en yumuşağı da iman eibisesidir. Allah Azze ve Celle, "ve takva elbisesi en hayırlısıdır" buyurmuştur. Yine zahirî (bedenî) elbise, Allah katından Ademoğullarının avret yerlerini örten bir nimet ve Allah'ın kullarını Adem'in çocuklarını böylece mübarek kıldığı ve başkalarına bu tip bir ikramda bulunmadığı bir keramettir. Bu elbise mü'minler için, Allah'ın üzerlerine farz kıldığım yerine getirmelerinde bir vesiledir.

              En hayırlı elbisen, seni Allah Azze ve Celle'den alıkoymayan, tam tersine, O'na şükretmeye, taata ve O'nu zikre yakınlaştıran ve seni, hepsi dinin afeti ve kalbin katılaşmasının sebebi olan kendini beğenmişliğe, riyaya, süslenmeye, övünmeye ve tekebbüre sevketmeyendir. Şu halde, elbiseni giydiğinde Allah Teala'nın, günahlarını rahmetiyle örttüğünü hatırla ve bâtınını doğruluk elbisesiyle Ört, tıpkı zahirini elbiseyle örttüğün gibi. Ve bâtının (Allah'tan) korku, zahirin ise Allah'a itaat örtüsünde olmalıdır.

              Zahirî avretlerini örtebilmen için örtü vesilelerini yaratan Allah Azze ve Celle'nin fazlından, ibret al ve günahlar ve kötü ahlâk gibi bâtınî avretleri öylece örtebilmen için tevbe ve geri dönüş kapılarını açık tut. Hiç kimseyi rezil etme; zira Allah, onunkinden daha büyük olan senin rezilliğini Örtmüştür. Kendi ayıbına yönel; hali ve işi seninle ilgili olmayandan vazgeç.




              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #52
                Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                Ömrünü başkalarının ameli için mahvetmekten, senin sermayenle başkasının alışveriş yapmasından, ama senin helak olmandan kaçın; çünkü günahları unutmak, Allah'ın bu dünyadaki en büyük cezalarından ve ahiretteki en fazla ceza sebeplerindendir. Kul, Allah'a itaat, kendi ayıpları görme ve Allah'ın dininde çirkin kabul edileni terketme ile meşgul olduğu müddetçe afetlerden uzaklaşır, Allah'ın rahmet denizine dalar ve hikmet ve beyanın faydalı incilerini elde eder. Günahlarını unuttuğu, kendi ayıplarını bilmediği ve hareket ve kuvvetine güvendiği sürece de hiçbir zaman iflah olmaz" (76). Allah'ın velisi doğru söyledi.

                Bu kuşatıcı kelam üzerinde yapılacak tefekkür ve tedebbür, ehl-i ma'rifet ve ashab-ı kulûb için hikmet ve ma'rifetin kapılarım açar ve kulların Hakk Teala ile olan muamelelerinin keyfiyetini gösterir.

                Sâlik-i ilallah ve ma'rifet yolunun mücahidi, hiçbir halde ve hiçbir biçimde ubudiyet vazifesinden ve rububiyetin (cellet azametuh) huzurunda bulunmayı muhafazadan gaflet etmemelidir. Hatta normal işlerde ve âdâb-ı muaşerette kalblerin ve ruhların payını vermeli; Hakk Teala'yı, nimetlerini ve verdiklerini herşeyde müşahede etmelidir.

                Zahir libası giydiğinde, elbisenin hayırlısı olan takva, iman ve ma'rifet libasından gafil olmamalıdır. Zahirî libasla zahirî avreti örttüğü gibi, o elbise ile de çirkinlikleri daha büyük olan bâtınî avreti örtmeli ve Hakk Teala'nın kerametlerini ve O Zât-ı Mukaddes'in lütuflarını gözönüne getirmelidir. Zahirî libası, ubudiyet vazifesini eda, bâtınî libası ise rububiyetin huzurundaki âdâb için giymelidir.


                76) Misbahuş-Şerîa, Bab 7.


                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #53
                  Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                  Zahirî ve bâtınî elbiselerin en hayırlısının, ona Hakk'ıhatırlatan ve O'nu zikirden gafil etmeyen olduğunu bilmelidir. Zahir elbisesinin maddesi ve şekli konusunda, nefsi serkeşliğe sevkedecek sebeplerden ve Hakk'tan gaflet ettirecek nedenlerden olmayan ve onu kendini beğenmişlik, riya, övünme, tekebbür ve süslenme yolunda sâlik kılmayan bir şeyi tercih etmelidir.

                  Dünyaya eğilimin hatta bu işlerde bile, kalbte onun helakine sebep olabilecek garip etkileri vardır. Ve bilmelidir ki, nefste bazı kaliteli elbiseler vasıtasıyla hâsıl olan bu etkiler dinin afetlerinden ve bâtını hastalıkların anası durumundaki kaioin katılaşmasının sebebindendir.

                  Şeytanın ve nefs-i emmareriin bir tasarrufunun bulunmaması; kendini beğenmişlik, riya, serkeşlik ve övünmeye müptela olmaması; Allah'ın kullarına karşı diniyle veya takva, taat kemâl, ma'rifet ve ilmiyle övünmemesi;

                  Tekebbür taslamaması; işinin sonuçlarından ve Allah'ın tuzağından emin olmaması ve nefsi öldürücü şeylerden sayıldığından ve bütün mefsedetlerin kaynağı olan iman, ahlâk ve amellerle kendini beğenmeye sebep teşkil ettiğinden dolayı ayak takımı ve ehl-i ma'siyet elbisesinde bile olsalar Allah'ın kullarını hakir görmemesi için bâtınî elbiseye oldukça ihtimam göstermelidir.

                  Elbise giydiğinde Hakk'ı ve günahlarını örttüğü zahir ve bâtın rahmetlerini hatırlamalıdır. Hakk Teala'ya ihlas ve sıdk ile muamele etmelidir. Zahiri taat, bâtını ise kor-ku örtüsüyle süslemelidir.

                  Hakk'ın bağışlayıcılık ve örtücülük örtüsüyle kendile-rini mestur etmeleri ve ayıplarını örtmeleri için zahirî ve bâtınî avretlerin örtü araçlarını merhamet buyuran ve tevbe yolunu kullarına açık tutan Hakk'ın inayetlerini hatırlamalıdır.




                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                    Hakk Teala'nın kullarının ayıplarını örten olması, Örtücüleri sevmesi ve örtülerin yırtılmasından nefret etmesi gibi, sâlik-i ilallah da Allah'ın kullarının ayıplarını örten olmalı, ömrünü hakkın örtüsünü keşfetmekle telef etmemeli, Allah'ın kullarının avretlerine ve ayıplarına gözünü kapamalı, kimsenin örtüsünü yırtmamak ve kimsenin namus perdesini parçalamamahdır.

                    Allah, başkalarınkinden daha büyük ve daha rezil 'olan onun ayıplarını nasıl mestur buyurduysa, (o da öyle davranmalı ve-K.Ç.) eğer bir kimsenin ayıplarını Örten perdeyi parçalarsa Hakk Teala'mn da onun bazı amellerinden ve ahlâkından örtüyü kaldıracağından ve onu toplum içerisinde rezil ve zelil edeceğinden korkmalıdır.

                    Ahiret yolunun yolcusu kendi ayıpları ve avretleri üzerinde mütalaada bulunursa, bu onu başkalarının ayıplan ile uğraşmaktan uzaklaştırır; durumuna bir faydası olmayan veya zararı bulunan işleri tecesüs etmez;

                    Amelini, gıybet ve örtüyü yırtmak vasıtasıyla başkalarının ticaretine sermaye olarak vermez; ayıplarını ve günahlarını asla unutmaz, çünkü günahları unutmak, Hakkın bu dünyada insanı telâfiden alıkoyan en büyük cezalarından ve ahirette de en büyük ceza sebeplerindendir.

                    Allah'ın kulu; Hakk'a itaat, ahvali üzerinde dikkatlice düşünme ve nefsinin ayıplarını mütalaa ile meşgul olduğu ve Allah'ın dininde âr sayılandan uzak durduğu sürece âfetlerden beri, Hakk'ın rahmet denizine dalmış ve hikmet incilerine erişmiş demektir.

                    Eğer günahlarını unutur, ayıplarından gaflet eder, bencil ve yalnızca kendini düşünen olur ve kendi hareket ve gücüne güvenirse iflah yüzü görmez ve felaha nail olamaz.



                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                      ALTINCI FASIL

                      Beden ve libastan necaseti giderme, içi pisliklerden ve bâtını hannâsm vesveselerinden tahliye

                      Necaset, üns huzurundan uzaklaşmak ve makam-ı mukaddesten ayrılmaktır ve mü'minlerin vusulünün mi'racı ve muttakîlerin ruhlarının yakınlaşması olan namaza münafîdir.

                      Bu, avamın nezdinde, bilinen pislikler; havassın nezdinde ma'nevî pislikler; ehl-i ma'rifet ve ashab-ı kulûb nezdinde, necîs ve pis şeytanın zuhur yeri olan kötülük boyutuyla bütün alemdir. Halvet âdabı konusunda şöyle varid olmuştur:

                      "Allah'ın adıyla ue Allah ('in zât-ı muk-kaddesi) ile; kirleten habis, necis ue kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım." (77).
                      Ve Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Pislikten uzaklaş." (78).

                      Şu halde, Mahbub'un üns mahfili ve Dost'un yakınlaşma meclisi ile aykırılıkları bulunan şeyi kendinden uzaklaşktır ve kendini ondan ayır. Beden ve libası temizleyerek ve medine-i fâzılanın, fuzûlü (haddi aşanı-K.Ç.) olan şeytanın verdiği pislik eziyetinden içi tahliye ederek zahirî ricsden;

                      Tam bir tahliye ve kâmil bir tasfiye uygulayarak medine-i uzmâ ve ümmü'l kurayı fesada uğratan bâtını ricsden; inniyyet ve enaniyetten koparak ve başkasını ve başkalığı terkederek asl-ı usûlden ve mel'unhabâis ağacından hicret et.


                      77) Vesailu'ş-Şia, C. 1, Sn. 217, Kitabüt-Taharet, Ebvabu Ahkâmi'l-Halvet, Bab 5, Hadis 8. Men La Yahduruhül-Fakih, C. 1, Sh. 9
                      78) Müddesir 5




                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



                        Bu makama ulaştığında, kirleten habis şeytanın tasarrufundan kurtulmuş, ricz ve ricsden hicret etmiş, dergâh-ı cehlin huzuruna lâyık gö¬rülmüş ve halîl elbisesini giyinmişsin ve nefsin menzilgâh ve evinden çıkış olan hicret, Allah'a doğru yolculuk ve vusul mi'racımn bir rüknü hâsıl olmuş demektir.

                        Geriye, namazın aslında hâsıl olan ikinci rükn kalır; bu, Allah'a doğru hareket, Allah'ın kapısına kavuşmak ve Allah'ın fenasında fena olmaktır. Allah Teala şöyle buyurmuştur:
                        "Allah'a ve Resulüne doğru muhacir olarak evinden çıkan, sonra ise ölümün kendisini bulduğu kimsenin mükâfatı Allah'a aittir." (79).

                        Öyleyse bu ma'nevî sefer ve hakikî yakınlaşma mi'racının iki rüknü bulunduğu belli olmuştur. Bir rüknü; sırrının tahliye, tahliyenin sırrının sırrının tecrîd, tecridin sırlı sırrının tenzîh ve onun sırrıyla peçeli sırrın ise tenzih ve takyîdden tenzîh olduğu taharet babında hâsıl olur. En büyük rüknü ise;

                        sırrının tecelli, tecellinin sırrının sırrının tefrîd, onun sırlı sırrının tevhîd ve onun sırrıyla peçeli sırrın ise tevhîd ve takyîdden tenzîh olduğu namaz babında hâsıl olur; "lambayı söndür, çünkü sabah oldu." (80).

                        Zaman, Rabbani bir arife mühlet verse, seyr üzere bulunanların menzillerinin ve ariflerin mi'raclannın tamamını, uyanıklık menzilinden en uzak tevhid menziline kadar bu ilahî hamurdan ve Hâlık ile mahlûk arasında muttasıl olan bağdan hariç kılabilir. Ama bu arzu, bizim açıklama gücümüzün dışında ve kelâm kapasitemizin üstündedir.


                        79) Nisa 100
                        80) Bu ifade, Kumeyl'in, Hz. Ali'nin atının arkasında O'nun-la seyahat ederken yönelttiği "Ey Emiru'l-Mü'minîn hakikat nedir?." sorusuyla başlayan rivayetin son cümlesidir. Mecâlisül-Mu'minîn, C.2, Sh.ll, Altıncı Meclis.


                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                          YEDÎNCÎ FASIL

                          Namaz kılma mekânı

                          Bu, avamın nezdinde, meşhur olandır ve şartları fıkıh kitaplarında yazılıdır. Ehl-i ma'rifet nezdinde ise bütün dünyadır ve mevcudatın tamamının namaz kılma mekânıdır. İnşaallah kıraatin sırlarında da geleceği üzere, bütün varlık alemi, varlık hüviyetleriyle Hakk Teala'nın Makam-ı Mukaddesine hamdeden, onu öven, O'nun dergâhının alçakgönüllüsü ve âbididir.

                          Burada bilinmesi gereken, tahakkuk arşının mevcudatın ma'bedi-nin kubbesi ve zuhur arzının da onların secdegâhı olduğu; mevcudatın tamamının o ma'bedde rububiyyetin huzuru kubbesi altında Hakk'a ibadetle meşgul bulundukları ve Hakk'ı arayan, Hakk'ı isteyen ve Hakk'a tapan olduklarıdır.

                          "Kalb, yarılan, her zerreyi" mutlak kâmil tevazuya davet eden fıtratallahın nuru vasıtasıyla "güneş gibi ortada görür." (81).

                          "Göklerde ve yerde olanlar O'nu teşbih ederler." (82).


                          "O'na hamdederek teşbih etmeyen hiçbir şey yoktur, lâkin onların teşbihini anlamazsınız."(83).


                          (81) Hâtıf Isfahanî'dendir.
                          82) Haşr 24
                          83) Isra 44



                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



                            Ehl-î velayet nezdinde, isim ve fiil zuhurlarının bütü¬nü Hakk Teala'nın ma'bedi ve Zât-ı Mukaddes'inin musallâsıdır. Öyleyse isim ve sıfat zuhurlarında Hakk'ın musallası ve zuhurların kendisinin namaz mekânı vardır. Ve ism-i a'zâmın zuhuru Kâ'bedir. Hadiste şöyle buyurulmuştur:

                            "Seni sena etmeyi, senin kendini sena ettiğin gibi yerine getiremem." (84).

                            Fiil tecellisinde, azad olmanın mukaddes feyziyle, musalla mekanı alemin zuhurudur ve Hakk Teala bu fiil tecellisinde musalladır. Hadiste şöyle Duyurulmuştur: "Rabbin, 'meleklerin ve ruhun Rabbi münezzeh ve mukaddestir' diyerek namaz kılar." (85).

                            Ve İnsan-ı kâmil ve son Nebî (Allah O'na ve Âli'ne salat etsin) Kâ'be'dir. Kudsî bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Ne yer ne de gök beni sığdıramaz, ama mü'min kulun kalbine sığarım." (86)

                            Şu halde, alemin zuhur tecellisi ve nüzul eğrisindeki zuhuru Hakk'ın ma'bedidir ve Hakk Teala da âbid ve ma'buddur. Gayb tecellisi ve yükseliş eğrisinde ise ma'bed mevcudat, âbid zuhur yerleri ve ma'bud zahir olandır. Ve kâinatın ve tüm oluşun hülâsası olan insanın varlık memleketinde melekûtî kuvvetlerin ve ilahî orduların zuhur yerleri, onların ibadet mescidleri ve tevazu ve sena mabedleridir.

                            İnsan-ı kâmilde, Hakk'ın kâmil zuhur yerinde zuhuru itibariyle Hakk âbîd ve ma'buddur ve insan, kalbin gaybının zuhurunun en başından, şehadetin zuhurunun sonuna kadar zâtın, isimlerin ve fiillerin tecelliyatı itibariyle rububîyyetin mescididir; yükseliş eğrisinde ise Hakk ma'bud ve insan-ı kâmîl, ilahî ordunun hepsiyle birlikte âbiddir.


                            84) Resulullah'tan nakille, Misbahu'ş-Şerîat, Bab 5. Avali-
                            yül-Leâlî, C. 1, Sh. 389, Hadis 21.
                            85) Usulü Kâfi, C.2, Sh. 329, Kitabül-Hüccet, Babu
                            Mûledün-Nebiyy, Hadis 13.
                            86) Avaliyül-Leâlî, C.4, Sh. 7, Hadis 7. El-Muheccetül-Bey-da, C. 5, Sh. 26, Kitabu Şerhi Acaibi'1-Kalb.



                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                              Misbahu'ş-Şeriat'da İmam Sadık'tan (O'na selam olsun) şöyle nakledilmiştir:

                              Mescidin kapısına ulaştığında, sarayına "temiz olanlardan başkasının adım atamayacağı ve kendisiyle sohbet etmek için "sıddıklar"dan başkasına izin verilmediği büyük bir padişaha (bir rivayette, büyük bir padişahın dergahına) niyet ettiğini varsay. O'nun eşiğine korkuyla ayak bas; gaflet edersen büyük bir tehlikeye düşeceğin şekilde padişahtan kork. Düşün ki, O ne isterse yapabilir: Sana adalet gereğince de muamelede bulunabilir veya fazl ve kerem gösterebilir. Öyleyse, sana şefkat gösterirse, fazl ve rahmetiyle en küçük bir ibadetini bile kabul edebilir ve.

                              ona çokça mükâfat verebilir. Eğer sana adaletli davranması gereğince senden de lâyık olduğu sıdk ve ihlası talep ederse, seni utandırır ve ne kadar çok da olsa ibadetini reddeder; nitekim O ne irade buyurursa yerine getirir. Güçsüzlükle, O'nun auzurunda kusur ve muhtaçlığını itiraf et.

                              Zira sen O'na ibadet ve O'nunla üns için yüz sürmüş ve yakarışlarını O'na arzetmiş durumdasın. Bilmelisin ki, yaratılmışlardan gizli açık hiçbiri O'na saklı değildir. O'nun karşısında kulların en muhtacı ol. Kalbinden, seni Rabbine karşı hicablı hale getiren alıkoyucu her şeyi boşalt, çünkü "O en temiz ve en halis amelden başkasını kabul etmez (bir rivayette, "adının hangi defterden çıktığına bak&quot.

                              Öyleyse O'na münacât tatlısından (bir rivayette, "O'nunla konuşma lezzetinden&quot tatıysanye O'nun rahmet ve keramet bardağıyla O'na icabeti içtiysen O'nun hizmetine girmeye layık olmuşsun demektir; öyleyse gir; çünkü izin ve eman bulmuş durumdasın. Eğer değilse, tıpkı çözüm yolları bağlanmış, arzusuna ulaşamamış ve mühleti dolmuş (bir rivayette, "kişi&quot gibi aciz kalmışsındır.

                              Eğer Allah kalben O'na sığınmanda sıdk görürse, sana şefkat ve rahmet (bir rivayette, "ve lütf&#039 nazarıyla bakar ve seni, sevdiği ve razı olduğu şeye muvaffak eder. Çünkü O, kendisine muhtaç (bir rivayette, "ve O'nun rızasını taleb ederek dergâhına baş koyan&quot kullarına ikramda bulunmayı sever. Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Dua ettiğinde muhtaca icabet eden kimdir." (87)


                              87) Nemi 62. Misbahu'ş-Şeriat, Bab 12. Biharu'l-Envar, C. 80, Sh. 373, Kitabus-Salat, Bab 30, Hadis 40.




                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                                Bu kelam-ı şerifi tam olarak nakletmem, mücahede ve riyazet erbabı için kapsamlı bir ta'lim, ehl-i ma'rifet ve ashab-ı sülük için de geniş bir bab olması nedeniyledir.

                                îlahî ma'rifetler ehli, alemin mescid-i rububiyet olduğunu müşahade ettikleri için oraya zahir ve bâtın tahareti ve duruluğu ile ayak basmaya dikkat etmelidirler; çünkü Hakk'ın mukaddes döşeğine mutahhar olanlardan başkası adım atamaz ve yine, O'nunla muhlis sıddıklardan başkası sohbet edemez.

                                O halde onlar tüm hallerde kendilerini büyük bir tehlike içerisinde görürler, Mâlîku'l Müluk'un mukaddes huzurundan gaflet etmekten korku içerisindedirler ve kalbleri; onlara adaleti ile muamele buyurmaması, ihlas ve sıdk talep etmemesi, onlan yakınlaşma döşeğine karşı hicablı hale getirmemesi ve üns meclisinden reddedilmemeleri için Celal-i Mukaddes'in heybetinden çarpıntı halindedir, O halde acz ve kusuru itiraf ve fakr ve yoksulluğu ikrar etmeli, kalblerini, üns mahfiline karşı hicabh hale getiren ve O'na teveccühten çeviren meşguliyetler ve kesretten boşaltmalıdırlar; nitekim en ihlaslı temiz kalbin dışındakinin dergâhta makbul olmadığını bilmektedirler. Niyetleri bir olduğunda ve mallarının ve çocuklarının çokluğu kendilerini meşgul etmediğinde münacâtın tadına varır, Hakk'ın rahmet ve keramet kadehi ile mest olur ve hizmetin sâlîhî, ünsün de lâyığı olurlar.

                                Bu durumda, Hakk'ın izin ve emânı ile, rububİyyet mescidi olan alemin döşeğine adım atarlar ve taaarruflan gasıpça ve zalimce olmaz.
                                Bu izin ve emâni kazanamayanlar, Beytullah'ın gâsıbı ve Hakk Teala'ya (karşı-K.Ç.) zalimdirler. O halde çaresizliklerini hissetmeli, çare ve vasıtayı kesilmiş bilmeli, arzularını değersiz addetmeli ve sıdk ile taksir, kusur, noksan ve füturdan Hakk'ın makam-ı mukaddesine iltica etmeli, hal ve kalb dilleri "dua ettiğinde muhtaçlara icabet eden kimdir?" (88) olmalıdır.

                                Hakk Teala, lehçelerinin sıdkım gördüğünde onların noksanlarını rahmetiyle telafi buyurur ve rızasını kazanma başarısını sağlamada onlara merhamet eder, "Çünkü O, kendisine muhtaç kullarına ikramda bulunmayı sever. " (89).


                                88) Nemi 62
                                89) Misbahu'ş-Şerîat'taki rivayetten bir bölüm. Bkz. dipnot:




                                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X