Ynt: CUNUD-Akıl ve Cehalet Askerleri
Yedinci Bölüm
Rivayetler Yoluyla Hilim Sıfatının Faziletlerinin Beyanında
Akıl hasebiyle hilmin faziletleri, belli ve sabittir. Şüphesiz selim akıl sahibi için, bu sıfatın değerli etkileri, apaçık ortadadır. Allah-u Teala’nın Beni İsrail (İsra) suresi, 44. ayette “O, gerçekten halim ve çok bağışlayandır.” buyurması ve Ahzab suresi, 51. ayette de “Allah, herşeyi bilir, halimdir” diye buyurması, bu sıfatın faziletini beyan etmek hususunda yeterlidir. Bu da hilim sıfatının mutlak kemallerden ve varlığın varlık olduğu hasebiyle nitelendiği sıfatlardan biri olan kemali sıfatlardan biridir. Zira felsefede de ispat edildiği üzere Hak Teala’nın sıfatları, mutlak kemallerden ve varlığın varlık hasebiyle ni-telendiği sıfatlardan biridir ve vücudun bu sıfatlarla nitelendirilmesi için riyazi ve tabii bir kabiliyet özgünlüğü söz konusu değildir.
Bütün kemal sıfatları, rahmanın askerlerindendir. Zira rahman ve hakkın askerleri O’nun gölgesidir. Bir şeyin gölgesi de, gölge sahibine aykırı olamaz. Sadece kemal ve noksanlık farklılığı olan niteliksel bir farklılık içindedir. Kur’an-ı Kerim’de bu irfani ince anlam ve burhani sabit hakikat, “ayet ve nişane” olarak ifade edilmiştir.
Hakeza Allah-u Teala varlık yurdunun kamil büyüklerinden olan Halil’ur-Rahman İbrahim’i (a.s) da, Hud Suresi, 75. ayette hilim sahibi olarak nitelendirmiştir. “Doğrusu İbrahim; yumuşak huylu, çok içli ve kendisini Allah'a vermiş bir kimseydi.” Allah-u Teala İsmail Zebihullah’ı da hilim sahibi olarak nitelendirmiş ve Saffat suresi, 101. ayette Hz. İbrahim’e müjde makamında şöyle buyurmuştur: “Biz de ona, hilim sahibi bir oğul müjdeledik.” Bütün kemal sıfatları arasın-da Allah-u Teala bu sıfatı seçmiştir ve bu da Hz. İbrahim’in bu sıfata ilgisinin nihayetini veya Hak Teala’nın ilgisinin nihayetini veya her ikisinin tam inayetini göstermektedir. Velhasıl bu da bu değerli mele-kenin seçkinliğini ispat etmektedir.
Rivayetlerde de bu değerli sıfat, hakkıyla taktir edilmiştir. Kafi’de yer aldığına göre ise İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, hilim ve haya sahibi kimseyi sever.”
Bir başka rivayette ise Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüp-hesiz Allah, haya, hilim, iffet ve namuslu kimseyi sever.” Muhabbet ve marifet ehli nezdinde bu övgü, övgülerin en yücesidir. Zira, onlar nezdinde ilahi muhabbet hiçbir şeyle mukayese edilemez ve hiçbir şeye denk düşemez. Şeyh Bahai’nin (r.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Allah sevdiği kimseyi, kendisiyle görüşmekten mahrum etmez, onu vuslatına eriştirir ve bu da bu güzel sıfat için yeterli bir özelliktir. Bunlar marifet ehli ve uyanık bir gönül sahibi kimseler için, yeterli bir özelliktir.”
Vesail’de Şeyh Seduk’tan (r.a), onun da kendi senediyle İmam Sa-dık’tan, onun da Resulullah’tan, Hz. Ali’ye vasiyet ederken şöyle bu-yurduğu yer almıştır: “Ey Ali! Sizlere ahlak hususunda bana en çok benziyeninizi haber vereyim mi?” Hz. Ali, “evet, ey Resulullah” diye arzedince Peygamber şöyle buyurdu: “Ahlak hususunda en güzeliniz, hilim hakkında en büyüğünüz, akrabalarına en iyi davrananlarınız ve kendisine karşı en çok insaflı olanlarınızdır.”
Şeyh Seduk Hisal adlı kitabında kendi senediyle İmam Sadık’tan, o da babasından, o da ceddinden ve o da Ali b. Ebi Talib’den naklettiği-ne göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Hiçbir şey, hilim ile ilmin birleşmesinden daha üstün bir şekilde başka bir şeyle bir araya gel-memiştir.”
Bu konuda muteber kitaplarda bir çok rivayetler mevcuttur ve o ki-taplara müracaat etmek gerekir.
Bilmek gerekir ki yirminci maksadın üçüncü bölümünde hilmin fıtri oluşu, akıl ve rahmanın askerlerinden biri oluşu, beyinsizliğin yoğ-rulmuş fıtrata aykırı oluşu ve beyinsizliğin İblis ve cehaletin askerle-rinden biri olduğu konusu açıklığa kavuştuğu için biz burada ayrıca bir bilgi vermeye ihtiyaç duymadık.
Yedinci Bölüm
Rivayetler Yoluyla Hilim Sıfatının Faziletlerinin Beyanında
Akıl hasebiyle hilmin faziletleri, belli ve sabittir. Şüphesiz selim akıl sahibi için, bu sıfatın değerli etkileri, apaçık ortadadır. Allah-u Teala’nın Beni İsrail (İsra) suresi, 44. ayette “O, gerçekten halim ve çok bağışlayandır.” buyurması ve Ahzab suresi, 51. ayette de “Allah, herşeyi bilir, halimdir” diye buyurması, bu sıfatın faziletini beyan etmek hususunda yeterlidir. Bu da hilim sıfatının mutlak kemallerden ve varlığın varlık olduğu hasebiyle nitelendiği sıfatlardan biri olan kemali sıfatlardan biridir. Zira felsefede de ispat edildiği üzere Hak Teala’nın sıfatları, mutlak kemallerden ve varlığın varlık hasebiyle ni-telendiği sıfatlardan biridir ve vücudun bu sıfatlarla nitelendirilmesi için riyazi ve tabii bir kabiliyet özgünlüğü söz konusu değildir.
Bütün kemal sıfatları, rahmanın askerlerindendir. Zira rahman ve hakkın askerleri O’nun gölgesidir. Bir şeyin gölgesi de, gölge sahibine aykırı olamaz. Sadece kemal ve noksanlık farklılığı olan niteliksel bir farklılık içindedir. Kur’an-ı Kerim’de bu irfani ince anlam ve burhani sabit hakikat, “ayet ve nişane” olarak ifade edilmiştir.
Hakeza Allah-u Teala varlık yurdunun kamil büyüklerinden olan Halil’ur-Rahman İbrahim’i (a.s) da, Hud Suresi, 75. ayette hilim sahibi olarak nitelendirmiştir. “Doğrusu İbrahim; yumuşak huylu, çok içli ve kendisini Allah'a vermiş bir kimseydi.” Allah-u Teala İsmail Zebihullah’ı da hilim sahibi olarak nitelendirmiş ve Saffat suresi, 101. ayette Hz. İbrahim’e müjde makamında şöyle buyurmuştur: “Biz de ona, hilim sahibi bir oğul müjdeledik.” Bütün kemal sıfatları arasın-da Allah-u Teala bu sıfatı seçmiştir ve bu da Hz. İbrahim’in bu sıfata ilgisinin nihayetini veya Hak Teala’nın ilgisinin nihayetini veya her ikisinin tam inayetini göstermektedir. Velhasıl bu da bu değerli mele-kenin seçkinliğini ispat etmektedir.
Rivayetlerde de bu değerli sıfat, hakkıyla taktir edilmiştir. Kafi’de yer aldığına göre ise İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, hilim ve haya sahibi kimseyi sever.”
Bir başka rivayette ise Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüp-hesiz Allah, haya, hilim, iffet ve namuslu kimseyi sever.” Muhabbet ve marifet ehli nezdinde bu övgü, övgülerin en yücesidir. Zira, onlar nezdinde ilahi muhabbet hiçbir şeyle mukayese edilemez ve hiçbir şeye denk düşemez. Şeyh Bahai’nin (r.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Allah sevdiği kimseyi, kendisiyle görüşmekten mahrum etmez, onu vuslatına eriştirir ve bu da bu güzel sıfat için yeterli bir özelliktir. Bunlar marifet ehli ve uyanık bir gönül sahibi kimseler için, yeterli bir özelliktir.”
Vesail’de Şeyh Seduk’tan (r.a), onun da kendi senediyle İmam Sa-dık’tan, onun da Resulullah’tan, Hz. Ali’ye vasiyet ederken şöyle bu-yurduğu yer almıştır: “Ey Ali! Sizlere ahlak hususunda bana en çok benziyeninizi haber vereyim mi?” Hz. Ali, “evet, ey Resulullah” diye arzedince Peygamber şöyle buyurdu: “Ahlak hususunda en güzeliniz, hilim hakkında en büyüğünüz, akrabalarına en iyi davrananlarınız ve kendisine karşı en çok insaflı olanlarınızdır.”
Şeyh Seduk Hisal adlı kitabında kendi senediyle İmam Sadık’tan, o da babasından, o da ceddinden ve o da Ali b. Ebi Talib’den naklettiği-ne göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Hiçbir şey, hilim ile ilmin birleşmesinden daha üstün bir şekilde başka bir şeyle bir araya gel-memiştir.”
Bu konuda muteber kitaplarda bir çok rivayetler mevcuttur ve o ki-taplara müracaat etmek gerekir.
Bilmek gerekir ki yirminci maksadın üçüncü bölümünde hilmin fıtri oluşu, akıl ve rahmanın askerlerinden biri oluşu, beyinsizliğin yoğ-rulmuş fıtrata aykırı oluşu ve beyinsizliğin İblis ve cehaletin askerle-rinden biri olduğu konusu açıklığa kavuştuğu için biz burada ayrıca bir bilgi vermeye ihtiyaç duymadık.
Yorum