İslamda Kadın Hakları İsimli eserinden
Ülkemizin resmi mezhebi olan Caferi mezhebi açısından İslam'ın nurlu kanunlarından biri de evliliğin geçici ve sürekli olmak üzere iki şekilde gerçekleşebilmesidir. Geçici ve sürekli evlilik dünyanın çoğu yerinde birdir. Aralarındaki fark kadın ve erkeğin geçici olarak evlenmeyi kararlaştırmaları ve belirtilen zaman geçince de istedikleri takdirde uzatabilmeleri, istemedikleri takdirde ise birbirlerinden ayrılmalarıdır. Ayrıca istedikleri şartları ileri sürme hususunda daha büyük bir özgürlüğe sahiptirler. Yani sürekli evlilikte kadının sağlık, giyecek ve yiyeceklerini karşılamak zorunda olan erkek geçici evlilikte bu yükümlülükten kurtulabilir ve sorumluluğunu azaltabilir. Kadın da sürekli evlilikte eşini evin reisi kabul edip aile maslahatları çerçevesinde itaat etmesi gerekirken, geçici evlilikte aralarında kararlaştırdıkları anlaşmaya bağlıdır. İki evliliğin en büyük farkı; geçici evliliğin kayıt ve şartlar açısından daha özgür olmasıdır. Yani her iki tarafın irade ve anlaşmasına bağlıdır.
Sürekli evlilik eşler için daha fazla teklif ve sorumluluk getirmektedir. Bu yüzden daha yeni buluğa ermiş genç kız ve erkeğin sürekli evliliğe hazırlıklı olması mümkün değildir. Asrımızın özelliklerinden biri de doğal erginlik ile sosyal erginlik ve aile teşkili gücü arasındaki aralığı arttırmasıdır. Ergenlik çağına erişmiş ve cinsel buhran içinde olan bir genç sürekli evlilik teklifini reddeder. Zira eşlerin birbirine karşı görevlerini ve çocuklarına karşı sorumlu¬luğunu yerine getirmeye kadir değildir.Tabiat ve içgüdüye karşı ne yapmalıyız? "Biz on altı veya on sekiz yaşlarında evlenemiyoruz" diye tabiat ergenlik çağımızı erteler mi? Veya tahsilimiz bitmediği İçin cinsel içgüdülerimiz bizden el çeker mi? Acaba gençler, sürekli bir evlilik imkânlarına kavuşuncaya kadar geçici bir ruhbanlık hayatı yaşamak isterler mi? Eğer böyle bir genç varsa da tabiat, bugün psikanalizde ortaya çıkarılan cinsel içgüdü¬lerin bastırılması neticesinde insanda vücuda gelen tehlikeli ruhsal bozuklukları ortadan kaldırabilir mi? O halde iki yol vardır; birincisi, gençleri kendi haline bırakalım da bir erkek çocuk yüzlerce kızdan faydalansın ve bir kız da onlarca erkekle meşru olmayan ilişkiler içine girsin. Yani, pratik olarak cinsel komünizm yaşansın. Kadın ve erkek eşit sayıldığından ve insan hakları bildirgesini kabul ettiğimizden çökerlerse ikisi birlikte çökecek ve uçuruma birlikte yuvar1anacaklardır. Acaba, böyle sınırsız ilişkiler içindeki kız ve erkek sürekli bir evlilik sonrası, ailenin erkeği ve evin kadını olabilirler mi? İkinci yol ise; geçici evliliktir ki, bu da bir yere kadar kadını sınırlı tutmaktadır. Kadın bir anda iki kişinin eşi olamamaktadır. Her kadın bir erkekle olabilmektedir. Artık geçici ruhbanlık ve ruhsal bunalımlar da söz konusu olmadığı gibi cinsel kominizim uçurumuna da düşülmemektedir. Birbiriyle daimi evlenmek isteyen ama tam bir güven elde edemeyen gençler de deneme bir evlilik olarak geçici bir süre birbirleriyle evlenebilmektedirler. Eğer güven kazanabilirlerse devam ettirirler, aksi taktirde ayrılırlar.
Bertrand Russell "Ahlak ve Evlilik" kitabında şöyle diyor: "Doğru düşünecek olursak fahişelerin gerçekte aile yuvamızın sağlığını, kızlarımız ve kadınlarımızın iffetini koruyan bir unsur olduğu anlaşılır."
Evlenemeyen kadın ve erkekler tehlikesine karşı Batının önerdiği formül budur! Acaba bu Batılı formüle uyulur ve bir avuç zavallı kadın bu sosyal görevi yerine getirmek için ayrılırsa, kadının gerçek makam ve haysiyetini korumuş ve insan hakları bildirgesine uymuş mu olacağız?
Elbette bu kanun(geçici evlilik) bir doğu mirası olduğu için bu kadar ilgisizliğe duçar olmuştur. Eğer bu kanun Batının armağanı olsaydı hiç kuşkusuz bugün artarda seminerler ve konferanslar düzenlenecek ve bunun kimlere faydalı olduğu, 20.asrın ikinci yarısını geride bıraktığımız bir dönemde evliliği daimi nikâhla kısıtlamanın çağın şartlarına uygun olmayacağı, günümüz neslinin bunca bağımlılıklar getiren daimi nikâh boyunduruğuna girmesinin düşünülmeyeceği, bu neslin serbest yaşama ve hür olmayı istediği, bütün hudut ve şartları bizzat tercih ve tespit hakkına sahip olduğu ve geçici nikâhtan başka bir evliliği kabulünün söz konusu edilemeyeceği yolunda propagandalar yapılacaktı. Elbette geçici nikâhın, birtakım kusur ve bozuklukları olacağını söyleyenler de vardır ve bunlara sırasıyla değinmenin faydası olacağı kanaatindeyim.
Şehit Mutahhari olası itirazları da “itirazlar” başlığı altında bir araya toplayarak şöyle şöyle cevaplamıştır:
Ülkemizin resmi mezhebi olan Caferi mezhebi açısından İslam'ın nurlu kanunlarından biri de evliliğin geçici ve sürekli olmak üzere iki şekilde gerçekleşebilmesidir. Geçici ve sürekli evlilik dünyanın çoğu yerinde birdir. Aralarındaki fark kadın ve erkeğin geçici olarak evlenmeyi kararlaştırmaları ve belirtilen zaman geçince de istedikleri takdirde uzatabilmeleri, istemedikleri takdirde ise birbirlerinden ayrılmalarıdır. Ayrıca istedikleri şartları ileri sürme hususunda daha büyük bir özgürlüğe sahiptirler. Yani sürekli evlilikte kadının sağlık, giyecek ve yiyeceklerini karşılamak zorunda olan erkek geçici evlilikte bu yükümlülükten kurtulabilir ve sorumluluğunu azaltabilir. Kadın da sürekli evlilikte eşini evin reisi kabul edip aile maslahatları çerçevesinde itaat etmesi gerekirken, geçici evlilikte aralarında kararlaştırdıkları anlaşmaya bağlıdır. İki evliliğin en büyük farkı; geçici evliliğin kayıt ve şartlar açısından daha özgür olmasıdır. Yani her iki tarafın irade ve anlaşmasına bağlıdır.
Sürekli evlilik eşler için daha fazla teklif ve sorumluluk getirmektedir. Bu yüzden daha yeni buluğa ermiş genç kız ve erkeğin sürekli evliliğe hazırlıklı olması mümkün değildir. Asrımızın özelliklerinden biri de doğal erginlik ile sosyal erginlik ve aile teşkili gücü arasındaki aralığı arttırmasıdır. Ergenlik çağına erişmiş ve cinsel buhran içinde olan bir genç sürekli evlilik teklifini reddeder. Zira eşlerin birbirine karşı görevlerini ve çocuklarına karşı sorumlu¬luğunu yerine getirmeye kadir değildir.Tabiat ve içgüdüye karşı ne yapmalıyız? "Biz on altı veya on sekiz yaşlarında evlenemiyoruz" diye tabiat ergenlik çağımızı erteler mi? Veya tahsilimiz bitmediği İçin cinsel içgüdülerimiz bizden el çeker mi? Acaba gençler, sürekli bir evlilik imkânlarına kavuşuncaya kadar geçici bir ruhbanlık hayatı yaşamak isterler mi? Eğer böyle bir genç varsa da tabiat, bugün psikanalizde ortaya çıkarılan cinsel içgüdü¬lerin bastırılması neticesinde insanda vücuda gelen tehlikeli ruhsal bozuklukları ortadan kaldırabilir mi? O halde iki yol vardır; birincisi, gençleri kendi haline bırakalım da bir erkek çocuk yüzlerce kızdan faydalansın ve bir kız da onlarca erkekle meşru olmayan ilişkiler içine girsin. Yani, pratik olarak cinsel komünizm yaşansın. Kadın ve erkek eşit sayıldığından ve insan hakları bildirgesini kabul ettiğimizden çökerlerse ikisi birlikte çökecek ve uçuruma birlikte yuvar1anacaklardır. Acaba, böyle sınırsız ilişkiler içindeki kız ve erkek sürekli bir evlilik sonrası, ailenin erkeği ve evin kadını olabilirler mi? İkinci yol ise; geçici evliliktir ki, bu da bir yere kadar kadını sınırlı tutmaktadır. Kadın bir anda iki kişinin eşi olamamaktadır. Her kadın bir erkekle olabilmektedir. Artık geçici ruhbanlık ve ruhsal bunalımlar da söz konusu olmadığı gibi cinsel kominizim uçurumuna da düşülmemektedir. Birbiriyle daimi evlenmek isteyen ama tam bir güven elde edemeyen gençler de deneme bir evlilik olarak geçici bir süre birbirleriyle evlenebilmektedirler. Eğer güven kazanabilirlerse devam ettirirler, aksi taktirde ayrılırlar.
Bertrand Russell "Ahlak ve Evlilik" kitabında şöyle diyor: "Doğru düşünecek olursak fahişelerin gerçekte aile yuvamızın sağlığını, kızlarımız ve kadınlarımızın iffetini koruyan bir unsur olduğu anlaşılır."
Evlenemeyen kadın ve erkekler tehlikesine karşı Batının önerdiği formül budur! Acaba bu Batılı formüle uyulur ve bir avuç zavallı kadın bu sosyal görevi yerine getirmek için ayrılırsa, kadının gerçek makam ve haysiyetini korumuş ve insan hakları bildirgesine uymuş mu olacağız?
Elbette bu kanun(geçici evlilik) bir doğu mirası olduğu için bu kadar ilgisizliğe duçar olmuştur. Eğer bu kanun Batının armağanı olsaydı hiç kuşkusuz bugün artarda seminerler ve konferanslar düzenlenecek ve bunun kimlere faydalı olduğu, 20.asrın ikinci yarısını geride bıraktığımız bir dönemde evliliği daimi nikâhla kısıtlamanın çağın şartlarına uygun olmayacağı, günümüz neslinin bunca bağımlılıklar getiren daimi nikâh boyunduruğuna girmesinin düşünülmeyeceği, bu neslin serbest yaşama ve hür olmayı istediği, bütün hudut ve şartları bizzat tercih ve tespit hakkına sahip olduğu ve geçici nikâhtan başka bir evliliği kabulünün söz konusu edilemeyeceği yolunda propagandalar yapılacaktı. Elbette geçici nikâhın, birtakım kusur ve bozuklukları olacağını söyleyenler de vardır ve bunlara sırasıyla değinmenin faydası olacağı kanaatindeyim.
Şehit Mutahhari olası itirazları da “itirazlar” başlığı altında bir araya toplayarak şöyle şöyle cevaplamıştır:
Yorum