Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

    değerli www.welayet.com üyesi kardeşlerimiz
    Bu aydan itibaren her ay bir alimi konuk edip onunla röportaj yapmak istiyoruz.İlk olarak değerli hocamız Mehdi AKSU'yu konuk ettik.Hocamızı istanbul/Kadıköyde bulunan kendi mekanında ziyaret ettik,çok sıcak bir sohbet oldu inşallah bu sohbetimizi bölümler halinde burada sizinle paylaşacağız.


    BİSMİTAALE

    Mehdi Aksu hoca ile yaptığımız röportajı 3 bölümde yayınlıyacaz inş.

    1. Bölüm

    --------------------------------------------------------------------------------
    www.welayet.com: Kısaca sizi tanıyabilirmiyiz? Mehdi Aksu kimdir?

    Mehdi Aksu: Bismillahirrahmanirrahim. Öncelikle kendimi tanıtmadan önce şahsınıza ve www.welayet.com sitesine teşekkürlerle birlikte İmam Mehdi (as)’mın duasının şahsınızda ve www.welayet.com sitesi üzerinde ve o sitede hizmet edenlerinde üzerinde olmasını dilerim. Allah başarılarınızı daim etsin, Allah tevfik inayet etsin inşaallah.

    Ben 1972 Iğdır doğumluyum Sabahattin oğlu Mehdi Aksu Iğdırın Zülfikar köyünde dünyaya geldim. Orta halli bir ailede ve muhafazakâr tam muhafazakâr olmasa da yarım muhafazakâr bir ailede dünyaya geldim. Ve ilkokulu kendi köyümde bitirdim ortaokulun ikinci sınıfına kadar Iğdırın Karakoyunlu ilçesinde okudum. Ortaokul ikinci sınıfta Manisa'nın bir ilçesi olan Turgutlu'ya gittik. Turgutlu Orta Okulu'nda ortaokulu bitirdim. Endüstri meslek lisesine yazıldım. Endüstri meslek lisesinin birinci sınıfında ben Türkiye'de okumamaya karar verdim. Karar, kendi kararımdı. Ailemin bu konuda bir telkini olmadı ve yurdışında okumaya karar verdim. Yurtdışında okuma kararını alırken en çok etkilendiğim şahıs; -Allah kendilerinden razı olsun şu an Berlin'de İmam Rıza Camisinde hocalık yapan- Tevekkül Erol isimindeki bir âlimimizdir. Kendisi o zamanlar Turgutlu'da hocalık yapıyordu. Daha ortaokul üçüncü sınıfta iken biz Tevekkül hocanın derslerine katılırdık hafta sonları. Dolayısıyla okulu bıraktım. İki yıl orta üç ile lisede birinci sene zaman zarfında Tevekkül hocadan ders aldık. Okulu bıraktıktan sonra ailem köyde idi. Ben Iğdır'a geri döndüm. İki ay Iğdır'da kaldıktan sonra İran'a, İran'ın Kum kentine hicret ettim. 1989’ün üçüncü ayıydı. Medreseye kayıt yaptırdık. Farsçayı Kum'un Yahçel Gazi Mahallesinde İmam Humeyni (ra)'nin Kum'daki evininin bitişiğinde farsçayı sekiz aylık bir dönemde tamamladık. Farsçayı tamamladıktan sonra Tebriz'in yakınlarında olan Binab ilçesine ilim için hicret ettik iki yıl orda Şeyh Abdulmecid Bonabi, Şeyh Abdulhamid Bonabi Şeyh Mustafa Bonabi ki bunlar meşhur âlimlerimizdendirler. Bundan iki üç yıl öncede Kevserin düzemlemiş olduğu Erbain proğramına bizim müdürmüz gelmişti Şeyh Abdulmecid Bonabi Onlarım medresesinde (medresenin ismi Veliyyi Asr) iki yıl eğitim aldıktan sonra tekrar Kum şehrine döndük. Kumda Mirbah denilen bir mahallede Hatemul nebiyyin isminde bir medreseye bizi verdiler. Bu medresede de bir yıl eğitim aldık Dolayısı ile sathı eğitimleri mukaddime eğitimlerini bu şekilde tamamladıktan sonra Medrese-i Hüccetiye’ye yerleştirildik. Medrese-i Hüccetiye’de de iki yıl okuduktan sonra ben evlendim. Dolayısı ile dışarda kirada kalıyordum ama eğitim yine aynı medresede devam ediyordu. 1999 tarihinde Medreseden ayrılıp İstanbula yerleştim. Kadıköy Kayışdağı bölgesinde İmam Huseyn mescidine yerleştik (göreve başladık) 1999 dan bu güne (2009) kadar bu hizmetle meşguluz. Kısaca biyografim bu.

    www.welayet.com: İlim öğrendiğiniz medreseler hakkında bilgi verebilirmisiniz? Ne tür bir eğitim vermekte ve bu medreseye katılan öğrenciler dünyanın birçok ülkesinden mi yoksa sadece belirli ülkelerden mi katılmaktalar?

    Mehdi Aksu: Ben şunu arz edeyim; Bizim dönemimizde dünyanın 64 ülkesinden öğrenci vardı. Ve özellikle farsça öğrendiğimiz zaman genelde iki Türkü aynı odaya vermezlerdi. Mesela bir Türk ile bir Pakistanlıyı veya bir Endenozyalıyı böyle karma yaparlardı. İşte kendi lisanlarıyla değil öğrendikleri lisanla anlaşabilsinler diye ama Farsça eğitiminden sonra Medreselere baktığımız zaman Farsçayı bitirdikten sonra ilk verilen ders Sarf dersidir. Sarfla beraber Nahiv dersi yani arap edebiyatını dersini verirler. Bu arap edebiyatının dersinin yanında işte cüzi dersler verirlerdi. Örneğin tarih veya ilk kademeli fıkıh, ilk kademeli akaid, ilk kademeli ulumul Kuran, ilk kademeli tefsir dersi verirler. Bu sahiv ne nahiv dersi aşağı yukarı dört yıl devam eder. Bu dört yıllık dersin yanında şu cüzi derslerde devam eder. İki yıl cüzi dersler devam ettikten sonra mantık dersine bırakırlardı. Mantık dersi bittikten sonra yerine felsefeyi bırakırlardı. Akaidin ilk kademesi bittiğinde akaidin ikinci kademesine geçerdik. Tefsirin ilk kademesi bittiğinde ikinci kademeye geçerdik. Bu şekilde kademeli olarak dört yılda tamamlanır. Dört yıl zaman zarfına sathi dersi eğitiminide bitirmiş olursun. Sathı eğitimden sonra mesela edebiyatta serfi birden başlarlar işte Molla Cami tarzında bir kitap (ki Türkiyede meşhurdur Camiul Mukaddimat) serfi bir semediye suyuti muğni babı evvel Muğninin birinci babı Muğninin ikinci, üçüncü, dötdüncü babı Meabidir beyandır bunları okuturlar o eğitimi verirler. Ondan sonra Lume başlar. Lume esaslı fıkıh kitaplarımızdan bir tanesidir ve yaklaşık 49-50 babı vardır. İşte taharetten başlar ta fıkıhın son babına kadar ki iki yıl sürer bu normalde tabiki Lume dersi dört yıllık eğitimden sonra esas derstir. Lumenin yanında da yine diğer dersler alınır yani günde dört tane ders alınır. Bu dört tane dersin bir tanesi fıkıhtır (yani Lume) bir diğeri felsefe bir diğeri ahlak bir diğeri de örneğin akaidtir veya tefsiri Kurandır bu şekilde devam eder. Lume bittikten sonra Lumenin yerini Resail Mekasib alır. Ki Resail Mekasib 3 cilttir. Bu şekilde Resail Mekasib ten sonra Kifayedir. Kifayeden sonra Dersi hariç denilen harici derslerdir. Ve ben Resail Mekasib’in ikinci cildine kadar okudum yani Resail Mekasib’i tamamlamadım. Aşağı yukarı 3 sene zarfında bu ders devam eder. Lume derside iki buçuk üç yıl sürer. Resail mekasibin üçüncü cildin sonlarında ben Türkiye ye yerleştim. Genelde ders sistemi bu artı bunlar zorunlu derslerdir bu zorunlu derslerin yanına bide ihtiyari (seçmeli) dersler bırakırlar buna isteyen öğrenciler gider. Ve bunları dönem dönem yaparlar. Mesela bir dönemi Hindistanlılara tahsis ederler bin dönemi Türklere vs Bizim dönemde gece derslerine bıraktılar seçmeli dersleri elbette uzmanlık alanında buda ders noktası seviyesi bir yere gelenlere sunulan bir hizmettir yani salt okuyanı mukaddime okuyanı o derslere götürmezlerdi. Bir seviyeye kadar gelmesi gerekir bu derslere katılabilmesi için. Bu dersleri bize teklif ettiler sundular medrese bunu organize etti. O zamanlar arkadaşlar baya yuğunduk kırk elli bir gurup geceleri giderdik biz bu derslere. Her gittiğimizde iki veya üç dersl verilirdi haftanın altı günü giderdik. İki yıl boyunca biz bu derslere katıldık yalnız iki üç ay biz böyle devam ettik iki üç ay sonra eğitim koşulları çok zor olduğu için gündüz dört ders medresede alıyorsun gece de iki veya üç ders orda alıyorsun bu ağır geliyordu iki üç ay sonra bizim arkadaşların tamamı 12 kişi hariç fire verdiler. Yani biz 12 kişi sonuna kadar devam ettirdik. Ve bu 12 kişi iki yıl sonra imtihan verdiler bu özel eğitim dersinde hiç unutmam Adıyamanlı çok sevdiğim bir kardeşimiz Kerbelai hocamız Huseyn adında o kardeşimiz Türkiye bölümünün birincisi oldu 16.66 puanla (20 üzerinden) 16.50 üzerinden bende ikinci oldum. Diğerleri ise 13, 12, 8 puan aldılar. İki yıl bu şekilde tamaladık ve belgeyi aldık (diploma) Bize belge verdiler bunlar özel ihtisas eğitimini bitirdiler tarzında belge verdiler. Ve bu belgeyide kendim götürdüm İranda kültür bakanlığında tasdik ettirdim tercüme yaptırarak şu anda bu belge elimde.

    www.welayet.com]www.welayet.com[/url]: Medresedeki branşınız ne idi? Ve neden bu branşı seçtiniz?

    Mehdi Aksu: Medresede benim ağırlık branşım iki konuda çok mutalaa ederdim. İki konuda çok araştırma yapardım yani biz bu derslerin yanında mesela günde dört tane ders alıyorsa bu dört dersin en az her birine en az bir saat mutalaa ayırmak zorundasın mutalaa etmek zorundasın. Dört ders dört saat bide onun mutalaası da dört etti sekiz artı bu sekkiz saatin dışında günde en az peryodik ve sistemik olarak günde dört saat ben mutalaa ederdim. Her gün okuma proğramı bırakmıştım kendime dört saat kendime mutalaa proğramı bırakmıştım. Yani günün dört saati dersle geçiyordu dört saati o dört dersin mutalaası bide dersin dışında dört saatte mutalaa ile geçiyordu. Çok kitap okurdum ve kitap okurkende dağınık okumazdım ustatların tavsiyesi üzere kitap okurdum. Ki ustatlar genelde şehid Murtaza Mutaharriden bir tavsiyede bulunurlardı. Bir konuyu bitirmeden öteki konuya geçmeyin. Mesela ben altı ay Peygamber efendimizi araştırdım. Benim mutalaa masam vardı mutalaa masamın üzerinde ellinin üzerinde Peygamber Efendimiz ile ilgili kitap yığmıştım. Peygamber Efendimiz hakkında yazan kitaplar genelde aynı metodu takip ederlerdi mesela arap yarım adasının çoğrafi bölgesini incelerlerdi ondan sonra islamdan önce cahiliyyenin yaşam şeklini anlatırlar. Ondan sonra Peygamber Efendimizin tevellüt yılındaki olan hadiseleri yani hep aynı çizgiyi takip ederler. Ben mesela falanca kitaptan birinci bölümü okurdum aynı bölüm ve konuyu öteki kitaplardan okurdum mesela kaç kitaptan okuyorsun elli kitaptan elli kitaptan aynı konuyu bitirdikten sonra geçerdim ikinci konuya ikinci konuyuda böyle devam ederdim. Böyle okuduğu zaman insan hem okuduğu aklında kalıyor hem tahlil etme kapasitesini öğreniyor hemde tahkik etmeyi öğreniyor yani bunun insana birçok faydası var. Genelde ben bu tarzda okurdum. Ve genelde araştırma alanım mutalaa alanım yoğunlaşma alanım derslerde ağırlı verdiğim alan ahlak ile tarih olmuştur. Ahlak ile tarih, tarih derken tarih ile beraber şia sunni ihtilafları, mektebi savunma, mektebi ifade etme, mektebi kanıtlarıyla belgeleriyle sağlam bir şekilde ıspat etmeye yönelik yani ilmi imamet öyle arz edeyim. İlmi imamet içinde tarih ile beraber ahlak bu iki ilme en fazla yoğunlaştım.

    Bunun sebebine gelince ilmi imametle tarih nerede siz hizmet edeceksiniz Türkiyede. Türkiyede ne kadar Caferi var iki buçuk üç milyon Caferi var sokağa çıkıyorsunuz karşınıza ehli-sünnet kardeşimiz çıkıyor nereye giderseniz onlarla muhatapsınız dolayısı ile onlar size soracaklar sizi tanımak için sizi yargılayacaklar bu konuda sizin de onlara cevaplar ikna edici cevaplar verebilmek için bu konuda deneyimli olmamız gerekiyor. Bu konuyu özellikle seçmemin sebebi bu.

    İlmi ahlakı seçmemin sebebi kendim ahlak herşeyden önce insanın kendisine ihtiyaçtır yani bazen bazıları ahlak kitabını okur bir şeyi öğrenip anlatmak için bu yanlıştır. Olması gereken nedir? Ahlak kitabını okuyacaksın amel etmek yaşamak için okuyacaksın eğer insan yaşamak için okuyorsa tabiki onun zekatını yeri geldiği zaman vermek zorundadır. Yaşamak için okuduğu şeyi öğrendiklerinide insanlara bu şekilde aktaracaktır. Ahlakıda özellikle tercih etmemin sebebi kendi nefsimi terbiye etme.

    www.welayet.com: İrandan döndükten sonra İmam Huseyn camide görev yaptığınızı beyan ettiniz. Bu görev zarfında genelde klasik bir cami imamı gibi mi görevinizi sürdürdünüz mesela namaz kıldıran hutbe veren sonrada evine çekilen cami imamları gibi mi?

    Mehdi Aksu: Şimdi şunu arz edeyim tebliğe başladığım ilk günden ta bu güne kadar klasik hocalara karşı olmuşumdur. Hatta ister mimber sohbetlerinde olsun Cuma hutbelerinde olsun ister radyo proğramlarında olsun ister yer yer televizyon proğramlarında olsun ister gençlere verdiğim dersler içerisinde olsun her fırsatta buna karşı çıkmışımdır. Eğer insan gidip yıllarca ehli-beytin ekmeğini yiyip okuyorsa İmam Mehdi (as)’nin ekmeğini yiyip okuyorsa ve sadece âlimliği hocalığı namaz kıldırmak, cenaze kaldırmak ve nikâh kıymak vede mersiye okuyarak yaşlı insanlara ağlatarak olarak görüyorsa yani hocalığı dört tane kavram içerisine yerleştiriyorsa bunları insan iki yıl okuyarakta yapabilir. Yani siz gidin iki yıl okuyun nikâhta kıydırabilirsiniz, cenazede kaldırabilirsiniz, mersiye de okuyabilirsiniz, atmış yetmiş yaşındaki amcalara hikâye de anlatabilirsiniz. İki yıl okumanız bunlara yeterlidir. Eğer bir insan bunları yapmak için yıllarca sıkıntılara rağmen sıkıntılar çekerek okuyup sadece bunları yapıyorsa kendisine yazık ediyor. Mektebi noktasında bunların ağır hesapları da olacaktır ve muhakaklarına yazık ediyor. Dolayısı ile benim anladığım hocalık anlayışı evet hocanın namaz kıldırması fer-i vazifelerinden bir tanesidir asli vazife değildir. Yani biz namaz kıldırmak için okumadık. Şimdi ben bir camide hocalık yapmazsam tebliğ yapmayacakmıyım? Demek namaz kıldırmak bizim asli görevimiz değildir, namaz kıldırmak âlimin görevlerinden bir tanesidir. Cenaze kaldırmak hakeza bir tanesidir, nikâh kıymak bir tanesidir. Ama hocalık bunlar değildir. Hocalık dendiği zaman akla bunlar gelmemeli. Hocalık yani İmam Sadık (as)’ın istediği bir mübelliğ olmalı aktif olmalı, sosyal aktiviteleri olmalı, sosyal alanlarda izmetleri olmalı. Bir kere insanların sosyal yapılarını çok iyi bilmeli ve toplumsal manada hangi toplumun içerisine nasıl girebilirim formullerini arayıp mümkün mertebede şeriatin kırmızıçizgilerini ihlal etmeden her topluma ilmi götürebilmeli. Bu manada proğramlar, dersler, seminerler, konferanslar vs ne gerekiyorsa bunları gerçekleştirmek için koşuşturmalıdır. Gençliğin enerjisinden faydalanmalıdır. Sadece ben namaz kıldırayım namazdan sonrada evime gideyim nedir öğle namazı 25 dakika akşam namazı 25 dakika sabah namazı 10 dakika (namazların cem edilme meselesinden dolayı ikindi ve öğle namazına öğle akşam ile yatsı namazına akşam namazı dendi Muhakkik) etti 1 saat. Günün 23 saati sen eğer cemaatin dışında geçiriyorsan, cemaatle iç içe geçirmiyorsan, halkla birebir muaşerette olmazsan o halk o âlimden hiçbir şey alamaz. Dolayısı ile hoca namazını kıldıracak halk ile beraber olacak halkın içinde olacak halkın içinde olduğu zaman halkın ilmi manada noksanlıklarını kendi gözü ile müşahade etmiş olacak. Bu şekilde müşahade ettiği zamanda aynen doktorun hastasında gördüğü tedavi yani doktor hastasındaki hastalığını keşf ettiğinde o hastalığın tedavi formülünü uyguluyor. Âlimde aynı doktor hasta misali gibi topluma nazaran kalkacak o doğrultuda hizmetini verecek olması gereken de budur.

    #2
    Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

    bu röportaj işi çok büyük bir boşluğu doldurur inşallah sebep olanların ecirleri bol olsun..

    Yorum


      #3
      Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

      BİSMİTAALE

      2. bölüm

      www.welayet.com: Türkiyede Caferi yazarlar arasında evlilik ve cinsellik hakkında ilk kitabı siz yazdınız ve ondan sonra Gerçeğe Giden yol sonrasında da bu gün ise Peyami Saadet Nefis Tezkiyesi ve Cihad-ı Ekber sonrasında da Peyami Saadet 2 Gadir-i Hum’dan Bilinmeyen Gerçekler bu kitapları yazmanızın sebebi nedir? Bir yazar bir kitabı yazarken hedef belirler ve o hedef doğrultusunda kitabını yazar siz bu eserleri yazarken hedefiniz ne idi? Hangi kitlelere bu ulaşmak için bu kitapları yazdınız? ( Bu röportajı yaptığımz gün Peyami Saadet Nefis Tezkiyesi ve Cihad-ı Ekber ve Peyami Saadet 2 Gadir-i Hum’dan Bilinmeyen Gerçekle kitapları baskıdan Mehdi Aksu ile beraber getirdik.)

      Mehdi Aksu: Benim ilk yazdığım kitap İslamda evlilik ve gençlerin cinsel sorunları ki bunu 95 te yazdım. Bu kitabı yazarken daha talebe idim bu kitabı yazmadan önce ramazan aylarında Türkiye’ye gelip gidiyorduk tebliğe. Muharrem aylarında ramazan aylarında Türkiyeye gelip gidiyorduk. Türkiye’ye gelip giderken özellikle Iğdırda etrafımızda toplanan gençliğin bu konuda çok sorular sorduklarını ben gördüm. Gençlik özellikle evlilik konularını soruyordu hangi noktada özellikle evli insanların soruları olurdu. Yani bir insanın eşi ile münasebeti nasıl olmalı işte hukuksal bazında olsun muaşeret bazında olsun cinsellik yaklaşım bazında olsun bazen öyle sorular soruyorlardı ki soruyu soran kardeşimizin terlediğini görüyordum utancından. Bu soruların genellikle Türkiye de karşımıza çıkması artı bu konuda aldığımız birkaç tane mektup benim kendime gençlerden gelen birkaç tane mektup özellikle evlilik konularını sıkıntılarını gündeme getiren çocuk eğitimini gündeme getiren birkaç tane mektup. Onunla beraber Türkiye de fuhuş, şehvet alanında insanların bir uçuruma gittiğini görmemiz etti üçüncü neden ve bu üç nedenle beraber dörtüncü bir eksiklik bizi bu kitabı yazmaya itti ki Türkiyede Caferi mezhebine ait kapsamlı bir evlilik kitabı yoktu. Yani hakikaten eğer bu konuda böyle bir kitap olsa idi ben uğraşmazdım ama böyle bir kitabın olmaması bu üç gerekçe ile beraber bizi bu kitabı yazmaya sevk etti. Allaha şükürler olsun ki bu kitap bu güne kadar dört baskı yaptı. Bu kitabı yazmamızın gayesi budur.
      Gerçeğe giden yol kitabının ise yazmamıza asıl sebep televizyonda yayınlanan Hulki Cevizoğlunun sunumunu yaptığı ceviz kabuğu isimli bir proğram oldu. Kitabın asıl yazılma düşüncesi ordan kaynaklandı. Sebebine gelince biz öğrenci iken bize Türkiyeden bir videokaset geldi kasette ( bu proğrama katılan Şia âliminin ismini Sayın Mehdi Aksu vermediğinden dolayı bizde kendisine saygı duyarak vermiyecez Mütefekkir) konu Mehdilik. Hulki Cevizoğlu soruyor bir âlimimiz cevap veriyor. Hulki Cevizoğlunun orda bir sözü dikkatimi çekti dedi ki “hocam bu sözü nerden diyorsunuz?” Âlimde dediki “falan dergiden söyliyorum.” Hulki Cevizoğluda aynen şu cevabı verdi. “Sizin gibi bir âlime öyle bir proğramda gazete küpüründen kanıt göstermek yakışıyormu?” Halen o günkü proğram aklımda. Allah razı olsun birilerinin bize göre olan noksanlığı belki onun tarafına göre noksanlık değildir. Bize göre olan noksanlığı bize vazife çıkarıyor insan bir takım şeylerden vazife çıkarabilmelidir. Ben o gün kendimi o proğramda yaşadım yarın öbürgün bende Türkiye ye gidecem böyle bir şey benim de karşıma çıksa ben ne yapacam? Medrese-i Hüccetiye de okuyoruz Medresenin müdürü Hüccet-ül İslam Ağa-, Xayriyan beni çok severdi kendisi gittim. Medresemizin iki bölümden oluşan bir kütüphanemiz vardı. Kütüphaneye girilebilen yani umum talebelerin girebileceği bir bölüm diğer bölüm arşiv bölümü idi ki arşiv bölümüde 800 yıllık 700 yıllık 1000 yıllık el yazmaları eski kitaplar vardı. Ben gittim medresenin müdürünün yanına dedim. “Ben şu şu şu gerekçelerden dolayı ben bir dosya hazırlamak istiyorum yani yarın Türkiye ye gittiğim zaman öyle bir dosya hazırlıyacam ki bir televizyon proğramına gittiğim zaman karşıdaki konuk veya karşıdaki benle proğrama çıkan âlim benden neyi istiyor efendim siz neden üç vakit namaz kılıyorsunuz? Diye sorduğunde ben hazırladığım dosyada kaynakları ile önüne koyacak şekilde dosya hazırlayacam Diğer konularda da aynı şekilde önüne belge koyacak dosya hazırlayacam bu konuda ben sizden müsaade istiyorum ben o arşiv bölümüne girmek istiyorum. Arşiv bölümünde de bulduğum kaynaklarıda arasına kâğıt bırakacam ve onları müsadeniz varsa dışarıya götürüp fotokopilerini çekecem. Sonra geri getirip yerine bırakacam.” Hüccetül İslam Xayriyan bundan çok memnun oldu çok sevindi bir kâğıt yazdı kütüphane müdürüne dediki “Bu şahıs arşiv bölümünden istediği kitabı çıkarabilir.” Bende götürdüm mesule verdim. Öğle namazından sonra ki herkes eve giderdi öğle namazlarından sonra bu çalışmayı yapardım. Öğle namazlarından sonra bazen iki saat bazen üç saat eve gitmez o kütüphane girer iki üç saat çalışırdım. Tabi ben konu konu çalışırdım kitaplarda ne buluyordu isem götrüp fotokopilerini çektiriyordum. Tam bu şekilde iki yıl çalıştım kütüphanede iki yılda o dosyayı oluşturdum. Hatta dosyayı tamamladıktan sonra âlim arkadaşlardan talebe arkadaşlardan ısrarla benden istediler ben vermedim. Vermeme sebebim ise şu oldu hatta şu anda Türkiyede namdar olan âlimler istediler ben isim vermem doğru değil onlar bile istediler vermedim. Gerekçem ise şu oldu şu anda ben bu dosya olmaksızın hangi tartışmaya girersem gireyim şu dosyadaki konuların hepsini tıkır tıkır cevaplarım ama bir şey yapamam. Cild bus ayfa bu diyemem ama şunu derim Buharide Müslimde Tirmizide bu var çünkü iki yıllık araştırma ile konuya vakıf oldum. Bu dosya olmadan bu konuları konuşabilirim. Dosyanın yanımda olması cild bu sayfa bu buda belgesi bunu kolaylaştırıyor. Ben bu dosyayı fotokopisini sana verdiğimde sen Buharide bu var Müslimde bu var diyemiyeceksin. Gelişi güzel konuşacaksın sizin kitaplarda şu var ama hangi kitapta dolayısıyla bu dosyanın sana zararı olacak faydası olmayacak. Çünkü hazıra konmuş gibi oluyor. Gidin sizde bu şekilde araştırma yapın aynı dosyayı hazırlayın ve bu şekilde hareket edin. Bu dosya ile ben işte İstanbula geldim, İstanbula gelip bir iki yıl kaldıktan sonra işte gençlerin karşısına çıkan ihtiyaçları karşısına çıkan soruları meclislerde bizim karşımıza çıkan soruları genelde hep bu konularla ilişkili alakalıdır. Örneğin bir cenaze meclisinde oturuyorsun oraya sunniside geliyor şiasıda geliyor soruyorlar niye siz cenazeyi öyle kaldırdınız? Niye siz şöyle yaptınız? Bu ihtiyaçla bu sorular beni şuna sevk etti ki en iyisi bu dosyayı kitap haline dönüştürmek. Çünkü konulara vakıfım zaten dolayısı ile elime kalemi aldım dört yıl iki yıl zaten dosyayı oluştururken dört yılda o dosyayı kitap halinede şekillendirmeye çalıştım. Ve dört yıl sonra Gerçeğe Giden Yol kitabı bitti. İlk baskısı kısa bir zamanda tükendi ikinci baskısı şu anda bitmek üzere 50 60 tane ya kalmış yâda kalmamış.
      Üçünü kitap Ehli-Beyt sevgisi ve Neden Ehli-Beyt kitabına gelince. Üçüncü kitabı biz Ehli-Beyt sevenleri derneği adına cep kitapçığı olarak çıkardık ve üçbin tane üçretsiz dağıttık. Bu kitabı çıkarıp üçretsiz dağıtmamızın sebebi bir gün dernekğimizindeki müstefsir kardeşlerimizden bir tanesi bana “Budur senin dinin ey şii” isminde bir kitap getirdi. Dediki “hocam bu kitabı Ümraniyede kaldırımda ücretsiz dağıtıyorlardı bende bir tane aldım size getirdim okuyun diye. “ Ben aldım kitabı okudum kitabın baştan sonu kadar yalan ve iftira dolu küfür dolu hakaret dolu Ayetullah Sistani İmam Humeyni’nin (ra) ismini vererek hakaretler yağdırıyorlar. Artı ehli-sünnet ilahiyatçılarından olan vahdet düşüncesine sahip ılımlı âlimlere ilahiyatçılara hakaret ediyorlar. O kitabı gördükten sonra dedim madem onlar bu şekilde bize küfrederek bu küfür dolu satırları bedava olarak dağıtıyorlar. Aynı taktikle biz çalışalım ama hakaret etmeden küfretmeden delille bürhan ile az öz okuyucu onu okuduğu zaman diyecek şia bunların anlattığı değildir. Dolayısı ile Ehli-Beyt sevgisi ve neden Ehli-beyt, Ehli-Beyt sevgisinin farz oluşunu ve o sevginin nasıl olması gerektiğini ve neden Ehli-Beyt sevgisi üzerinde Caferiler bu kadar yoğunlaşıyor? Bunun nedenlerini yazdık 136 sayfalık bir kitapçı üç bin adet ücretsiz biz dağıttık. Onun gerekçeside budur.
      Şu anda yeni çıkan kitapları anlatmama gerek varmı?

      www.welayet.com: Tabiki bunun vesilesi ile reklamı olur.

      Mehdi Aksu: Gelelim o zaman Peyam-ı Saadet 1 Nefis Tezkiyesi Cihad-ı Ekber ki bu dördüncü eserim Peyam-ı Saadet 1 Nefis Tezkiyesi Cihad-ı Ekber ismi ile çıkardık. Yazılma sebebi zaten öğrencilik yıllarında ağır verdiğim derslerden bir tanesi nefiz tezkiyesi ve ahlaktı mesela her cuma akşamı mecburi olmamasına rağmen ki Kum Havzalarında (Medreselerde) meşhur ahlak ustadlarından bir tanesi Ayetullah Huseyin Mezahiridir. Yani ahlakın mücdehitidir. Mescidi E’zemde Hz Masume’nin hareminin yanında ki mescidi E’zemde her cuma akşamları ahlka dersi verirdi. O derslere katılıyordum artı dediğim gibi yani öğrencilik yıllarında bu tür kitapları çok okurdum. Türkiye ye geldik Türkiye de 2001 de radyo baycan proğramlarına davet edildik ve Cuma günleri iki saat olmak kaydıyla 2001 den 2007 ye kadar yani altı yıl proğram yaptık. Bu proğramların çoğunluğu ahlak üzerine idi nefiz tezkiyesi üzerine idi. Proğram yapımcısı sunucusu Yaşar Topkaya kardeşim bana devamlı diyordu. İşte bu konuda size birçok teklif geliyor ısrarlar çok var hocamız bu anlattıklarını neden bir kitaba dönüştürmüyor diye. İşte ilim ferrardır firar eder “ilmi kayıt altında tutun” hocamız bize bunları anlatıyor. Hocamız neden bunları yazarak kayıt altına tutmuyor? Bizde onlardan istifade edelim.” Bu şekilde çok telkin ve teşviklerde bulunuluyordu dolayısı ile ben bu tekliflerden telkin ve teşviklerden yola çıkarak tan Peyam-ı Saadet 1 Nefis Tezkiyesi Cihad-ı Ekber kitabını yazdım bitirdim. Bu şekilde de gördüğünüz gibi bu gün beraber gidip aldık inşaallah okuyuculara faydalı olur.
      Peyam-ı Saadet 2 Gadir-i Hum’dan Bilinmeyen Gerçekler. Bunu ise ben bir defa Ümraniye Ehli-Beyt Sevenleri derneğinde Gadir hutbesinin tam metninin dersini verdim. Gadir-i Hum hutbesinin tam metnii öğrencilik yıllarında her ne kadar okuyorsak ta insan bazı şeyleri tebliğ ortamında daha iyi keşfediyor daha iyi anlayabiliyor. Ve ben baktım hakikaten Gadir-i Hum hutbesine çok haksızlıklar yapılmış. Ehli-sünnet haksızlık yapmış Şia haksızlık yapmış birçok şia bu hutbeyi bilmiyor. Birçok şia okumadan ölüyor haberdar olmadan ölüyor. Aynı hutbeyi 2009 senesinin muharrem ayında muharremin birinden onyedisine kadar her akşam aynı hutbenin tefsirini yaptım 17 gün boyunca. Ve tefsirini yaparken izlenimim bu olduki insanlar gerçekten bu konuya açlar susuzlar ihtiyaç var bu konuda ve o gün muharrem ayında insanlara bu sözü verdim ben bu hutbenin tam metnini kâmil olarak çıkarıp üçretsiz olarak çıkaracam. Allah razı olsun kardeşlerimizin desteği ile işte Gadir-i Hum hutbesinin tam metnini öncesinden bir giriş bölümü var zaten bizim Gadir hutbesi hakkında insanların tutumu işte önsöz bölümü var. Ondan sonra Gadir-i Hum hutbesinin tam metnini İmam Muhammed Bakır (as)’mdan nakledildiği şekli ile türkçeye kazandırdık. Ardından Gadir-i Hum gününün önemini yazdık, Gadir-i Hum gününün amellerini yazdık, ardında da Nadi Ali duası ve gaybet döneminde okunması gereken dua son olarakta Hz Ali hakkında bir şiir ile o kitabı noktaladık. Gördüğünüz gibi bu gün beraber gidip aldık o inşaallah hediye edilecek Ehli-Beyt dostlarına kısaca kitapların sebebi budur.

      [www.welayet.com: Ders halkalarından bahsettiniz bu ders halkaları hakkında bilgi verebilirmisiniz? Bu ders halkalarına katılan öğrenciler genelde müstefsirlermi yoksa Alevi sunni ve doğuştan şia kardeşlerimiz mi katılıyor?

      Mehdi Aksu: Şöyle arz edeyim bizim ders halkası olarak bu on yıllık zaman zarfında 2007’e kadar çok derslerimiz oldu. Camide oldu Alevi kardeşlerimize camide ara vermeden haftanın altı günü Alevi kardeşlerimizden sekkiz kişi buraya geliyordu. Bu sekkiz kişi Alevi kardeşlerimizden ikisi cemevlerinde cenaze işlerini yapıyorlar yani Kuran okuyorlar cenazeyi yıkıyorlar kefenliyorlar namazını kıldırıyorlar. Çünkü cemevlerinde biliyorsunuz dört tekbir kaidesi var yani onun dört tekbiri işte bunun öektebe uygun olarak namaz kılması onun hükmünden doğrudur. Artı biz cemevlerine gidip bir yıla yakın cemevleri bölgelerinde toplantılarımız konuşmalarımız olmuştur alevi cemaatlerle ama bir yere kadar etkisiz oluyorduk. Sebebine gelince işte bizim farklı bir ırktan olmamız bizim İranda eğitim almamız işte bazı dedeler veya Aleviler o versiyondan giriyordu. Yani biz konuşurken tabiki insanlar etkileniyordu arkamızı döndüğümüz zaman iki şahıs işte bunlar İran şiasını anlatıyor, İran’ın Ali’sini anlatıyor orda konuşmalar etkisiz oluyordu bunlardan dolayı. "sonra biz dedik kültür farklılığından dolayı aynı dili konuşamama sorununu çözmek için o kültüre vakıf arkadaşların yetişmesini sağlayalım . ". Sekiz tanesini alabildik iki yıl burda eğitim verdik çokta güzel eğitim aldılar. İki tanesi şu anda birfiil sıcak olarak hizmet veriyorlar cemevlerinde.
      Ev sohbetlerimiz oldu Cumartesi günleri bir Cumartesi Sultan beyline giderdik bir Cumartesi Ümraniyeye. Sultanbeylide olduğu zaman Ümraniyedekiler Sultanbeyliğine geçerdi, Ümraniyede olduğu zaman Sultanbeylidekiler Ümraniye ye geçerdi. Bu tazr ev sohbetlerimiz oldu 3-4 yıl hemde peş peşe devam etti. 2007 senesinde Kavacık Beykozda orda bir tane müstefsir kardeşimiz vardı akrabalarından birkaç kişiyi şuurlandırmıştı müstefsir olmalarına vesile olmuştu. 2007 de bunlar bana bir öneri sundular işte bize ders verirmisiniz bens everek kabul ettim. Haftada bir gün Çarşamba günleri akşam namazından sonra onların evine gidiyordum. Dört beş aylık bir zamanda sonra artık evde yer tutmadı o kadar kalabalık bir kitle katılıyordu. Oysa biz başlarken 6-7 kişi ile başladık dört beş aydan sonra artık evde yer yoktu. Ben sakıncalı gördüm yani dedim etraftan komşularda rahatsız olabilir dolayısı ile bir takım düşünce ve sakıncalardan dolayı dedik herkese merkez olabilecek bir yerde ve Ehli-Beyt müessesesinin olmadığı bir yerde bir kuruluşumuz olsun. Biz cep derslerimizi orda kapalım Ümraniye bölgesini seçtik tampon bölgedir artı herkese merkez yakın bir bölgedir. Artı Alevi kardeşlerimize yakın bir bölgedir Sarıgazi bölgesi düşüncesi ile. Orda Ehli-Beyt sevenleri derneğini kurduk ve iki yıl o dernekte haftanın iki günü olmak kaydı ile Çarşamba ve Cumartesi günleri derslerimiz oldu. Her akşamda üç tane dersimiz olurdu işte bu dersin konuları zaman zaman değişiyor. Mesela ilk başladığımız zaman Cihad-ı Ekberi başlattık ardından ameli fıkıh sonra ilmi hadis şu anda birinci dersimiz nedir bir önceki devrede İslamda Mehdilik ve Mehdeviyetti ikinci ders ilmi ameli fıkıhtı üçüncü ders ilmi hadisti. Şu an birinci ders günah ve zararları ikinci ders ameli fıkıh dikkat ederseniz fıkıh hep gidiyor çünkü fıkıh hep genişliyor üçüncü derste ilmi hadis Ehli-Beytin hadisleri. Haftanın iki günü üç ders olmak kaydı ile yani haftada 6 ders iki tanesi günah ve etkileri iki tanesi hadis iki taneside ameli fıkıh bu şekilde devam ediyor.

      Yorum


        #4
        Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

        Teşekkürler.Allah cc razı olsun.

        Yorum


          #5
          Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

          Allah(c.c.) razı olsun Mehdi Aksu Hocamdan. İnşAllah önümüzdeki yıllarda çok daha fazla eserleri bizlerle buluşacaktır.
          Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

          Yorum


            #6
            Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

            [quote author=mirzehan link=topic=5818.msg36832#msg36832 date=1245136678]
            Allah(c.c.) razı olsun Mehdi Aksu Hocamdan. İnşAllah önümüzdeki yıllarda çok daha fazla eserleri bizlerle buluşacaktır.

            [/quote]
            Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

            Yorum


              #7
              Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

              [quote author=mirzehan link=topic=5818.msg36832#msg36832 date=1245136678]
              Allah(c.c.) razı olsun Mehdi Aksu Hocamdan. İnşAllah önümüzdeki yıllarda çok daha fazla eserleri bizlerle buluşacaktır.
              [/quote]


              Allah razı olsun çok güzel olmuş röportaj bölümü
              Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

              Yorum


                #8
                Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                [quote author=mirzehan link=topic=5818.msg36832#msg36832 date=1245136678]
                Allah(c.c.) razı olsun Mehdi Aksu Hocamdan. İnşAllah önümüzdeki yıllarda çok daha fazla eserleri bizlerle buluşacaktır.

                [/quote]
                Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                İmam Ali (a.s)

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                  Allah razi olsun Mehdi aksu hocamizdan...Rabbim insaAllah muvaffakiyet....adi gecen eserlerden bazilari yok bende, inaAllah en kisa zamanda onlarida alacagim


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                    bende ilk kitabı var da diğerlerini de almaya çalışacağım inşallah
                    Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                      BİSMİALLAH

                      3. Bölüm

                      www.welayet.com: Türkiyede ki Caferilerin sorunlarından bahsedebilirmisiniz? Bu sorunların üzerine gidilip cözümler üretilebiliyormu âlimler tarafından.

                      Mehdi Aksu: Şimdi şöyle arz edeyim Türkiyedeki Caferilerin başlıca sorunları!
                      Kendi içlerinden ve kendilerinden kaynaklanan sorunları var. Nedir bu sorun? Sosyal manada cemaatlerin ve cemaatlerin başında bulunan insanların birebir sıcak ve sağlam diyaloglarının olmaması. Bu cemaatler için, mektep için ve mektebe mensup olan insalar için bir noktaya kadar zarar veriyor. Cemaatlerin ve kanaat önderlerinin bu sorunun üzerine gitmeleri gerekmektedir. Bu sorunuda çözmek o kadar zor değil çok kolaydır gönül istedikten sonra şözülmeyecek sorun yoktur. Sorunlardan bir tanesi bu ki kendi içimizden kaynaklanan bir sorun kendi içimizde var olan sorunlardan bir diğeri. Ki kitapta da belirtmişim bazı dini kuruluşlarda ilmi kuruluşlarda ehliyetli insanların var olmaması. İster tebliğ alanında olsun ister kanuni açıdan hizmet alanında olsun. Genelde bakıyoruz mesela kimin arkası kuvvetli ise kim zenginse kimin tayfası kalabalıksa kuruluşlar onların hâkimiyetindedir onların kontrolündedir. Yani şunu görmemiz bile mümkündür namaz ehli bile olmayan bir insanın namaz kılmayan bir insanın bu zamanda cami dernek başkanı olduğunu görmemiz mümkündür. Bir insan eğer namaz kılmıyorsa veya cumadan cumaya kılıyorsa nasıl Allahın ibadet mekânına yönetici olabilir idareci olabilir. Bunlar neden kaynaklanıyor? Bunlar cemaatlerin toplumların şuursuz bilinçsizliğinden kaynaklanıyor. Şimdi o noktada bu böyle olduğu zaman o camide hizmet verecek bir âlimin hesabını bir yapın tepedeki şuursuz ve bilinçsiz olduğu zaman ne yapıyor. Eğer kendi akrabalarından bir okumuş talebe varsa bu iki üç sene okumuşsa toplum içinde buna âlim diyorlarsa diğer taraftan onbeş yirmi yıl okuyan ilim irfan sahibi biri varsa oda boştaysa böyle bir zihniyet ne diyor? Yabancı gelene kadar kendininki gelsin iki üç yıllık okuyan bir insan neyi ne kadar anlatabilir. Temel yanlış olduğu zaman temel bozuk olduğu zaman müesseselerde vermesi gereken eğitimi ve etkinliği veremiyorlar. Ve dolayısıyla insanlar bu noktada birçok şeyden mahrum kalıyorlar. Bu ve benzeri durumlarımız bizim iç sorunlarımızdır.
                      Ama dış sorunlarımıza gelince dış sorunlarımız bir kere yaşadığımız ülkede Osmanlı tarihine dönmüyorum gerilerde kaldığı için dönmüyorum Cumhuriyet tarihine baktığımızda bir kere baktığımızda Türkiyedeki Caferiler kendilerini hiçbir zaman azınlık görmediler. Halen dahi biz kendimizi azınlık görmüyoruz. Türkiyedeki Caferiler yaşadıkları ülkenin kanunlarına bağlı olmalarına rağmen devlete bağlı olmalarına rağmen emniyete devlet birimlerine bağlı olmalarına rağmen Türkiye Caferilerinden hangi ırktan olursa olsun bir kişinin dağa çıkmadığı bilinmesine rağmen Türkiye Caferilerinin bir takım konularda hakları verilmemektedir. Bu hakların verilmemesi ile birlikte bide Türkiye Caferilerinden bir takım konularda taviz vermeleri istenmektedir. Bunlar bizim dış sorunlarımız yani kendi iç sorunlarımızın dışındaki sorunlarımız ve bunlar bizi ciddi manada rahatsız eden konulardır. Yani bu ülkede daha dünlere kadar Caferilerin okuduğu ezana karşı geliniyordu bu gün dahi yer uer vahhabi zihniyetli olanlar karşı çıkıyor. Ama bir Hıristiyanın çanına kimse ses çıkarmıyordu ben eğer bu ülkenin vatandaşıysam bir kere ben benden olmayan müslüman değildir mantığına sahip değilsem ve benim dinim inancım o hakkı bana vermiyorsa herhangi bir mezhepten olan kardeşimden de aynısını beklerim. Dört mezhepten olmayan müslüman değildir dememeli.

                      www.welayet.com: Türkiye Cumhuriyetinden ne gibi beklentileriniz var?

                      Mehdi Aksu: Türkiye cumhuriyetinden ne gibi beklentilerimiz var? Biz Türkiye Cumhuriyetini seven bir milletiz ordusunu bayrağını milletini toprağını seven bir milletiz. Ama her devirde her sistemde olduğu gibi bazen yönetimler veya yönetimler içerisinde olan na-ehl (ehli olmayan) olmayan insanlar sızabiliyor. Bizim beklentilerimiz ve isteklermiz inanç konusunda bizi rahat bıraksınlar. Vay camilerinizi bize teslim edin âlimleriniz gelsin bize bağlansın bizi rahat bıraksınlar. Onun ötesinde varsa bizden yanlış yapan bu ülke sosyal demokrat bir ülke hukuku var emniyeti var mahkemesi var polisi var bizden varsa eğer kanunsuzluk yapan alsınlar götürsünler idam sehpasına ipini biz çekecez.

                      www.welayet.com: Caferi cami imamlarının diyanete bağlanmasına karşı gelmenizin sebebi nedir?

                      Mehdi Aksu: Şimdi karşı gelmemiz bizim kendimizden kaynaklanmıyor biz diyanete bağlanmaya karşıız dediğimizde bazıları bunu malzeme olarak kullanıyor. Efendim işte Caferilerin âlimleri devlete karşıdır evvela bu bizim inancımızdan kaynaklanan bir şeydir. Yani biz bu gün İran ile bizim siyasi hiçbir bağımız yoktur siyasi hiçbir yakınlığımız yoktur. İran ile bizim tek bir yakınlığımız vardır inanç yakınlığı onun dışında hiçbir bağımız yakınlığımız yoktur. Bu gün Ehli-Beyt mektebi ekolu Amerikada da olsa Fransada da olsa İtalyada da olsa İran hakında söylediğimiz cümlenin aynısını Amerika hakkında da söyleriz. Derizki Amerika ile hiçbir ilişkimiz yoktur bağımız yoktur ama inanç bağımız vardır. Bakın yani aynı şeyid evletimiz diyor Azarbaycan ile bizim tarihi bağımız var dikkat edin Azarbaycan ile bizim tarihi bağlarımız var kültürel bağlarımız var iki millet tek devletiz nasıl Türkiye Azarbaycan hakkında bu diyor bizde diyoruz ki İran ile dini bağlarımız inanç bağlarımız var. İranda dahi biz olsak Caferi âlimleri İran İslam kanunlarına göre yönetilen bir ülkedir yani demokrasi sistemi laiklik sistemi İranda yoktur İran İslam Cumhuriyeti diyoruz İslam kanunlarına göre yönetilmektedir bu gün biz İranda olsak İslam Cumhiriyeti dahi bize deseki gelin devlete bağlı olun bizim inancımız buna müsaade etmiyor. Demekki bu bizim devlete olan farklı bir bakış açımızdan kaynaklanmıyor inancımızdan kaynaklanan bir meseledir. Bu bir
                      İkincisi diyanet kuruluşuna baktığımız zaman yanılmıyorsam diyanet ilk kurulduğu zaman yüz küsur kişi ile kurulmuştu. Bu gün diyanetin yüzbinlerce kadrosu var yüz kişi ile kurulan diyanet yüzbinlerce kadroya sahip ve siyasi manevranın ağzından çıkan kelimeler diyanete ayrılan bütçe sekkiz bakanlığın bütçesine eştir. Diyoruz ki diyanet kime hizmet ediyor? Eğer diyanet devletin resmi bir kurumu ise bakın din işleri başkanlığıdır. Din dediğimiz zaman Hıristiyanlıkta bir dindir Yahudilikte bir dindir İslamda bir dindir. Din işleri başkanlığı Hıristiyanada hizmet götürebilmeli demokraside bu olmalı. Nedir orda Hıristiyanın bir kürsüsü olması lazım eğer o insan bu devletin vatandaşı ise. Bakın Caferinin bakış açısı Hıristiyanı bile dışlamıyor diyor ki eğer Hıristiyan bu ülkenin vatandaşı kimliğinde T.C yazıyorsa bu adam bir dine inanıyor senin gibi inanmadığı için bunu dışlayamazsın. Kaç nüfusu azmıdır 15 bin kişimi vardır? Devletin resmi kurumu olan diyanette bunun ona ait bir kürsüsü olması ve kendisine özgü bağımsız bir başkanlığı olması gerek. Şu anda diyanet ne yapıyor mevcut diyanet? Sadece Hanefiye hizmet götürüyor ee bu Türkiyede şafii de var. Şafiye o manada hizmet götürmüyor niye diyecek ki ben şafilerin olduğu bölgeye imam tayin ediyorum. İmamla sorun birtmiyor ki senin tayin ettiğin imam hanefi mezhebinden. Şafinin fıkhı ile hanefinin fıkhı muğayirdir (ayrı) cemaat şafii imam hanefi şimdi imam besmeleyi seslimi okuyacak sessizmi? Çünkü Şafinin ile Ebu Hanife’nin fetvası o noktada çelişiyor. İmam ellerini göbeğin üstündemi tutacak altında mı tutacak yoksa kukarda mı tutacak? Çünkü Şafii ile Ebu Hanife’nin bu konuda da verdikleri fetva çelişiyor. İmamlar ne yapıyor diyorlar ki ben Ebu Hanife’nin mezhebindenim sizde namazlarınızda bana uyun veya hacca gidilirken şafii mezhebine mensup olan müslüman kardeşlerimize diyorlar hactan dönene kadar mezhebinizi değiştirin hanefi fıkhına göre amel edin. Yani diyanet bir mezhepte odaklanmıştır. Bu mektepte kaleme vurursanız kaç milyon şafii vardır.

                      www.welayet.com: Doğu tarafı genelde şafii mezhebine bağlıdır.

                      Mehdi Aksu: Eyvallah kaç milyon hanefi vardır?

                      www.welayet.com: Türkiye deki ehli-sünnet nüfüsünün dörtte üçü hanefidir dörtte biri şafidir.

                      Mehdi Aksu: Alevi ile hanefileri karşı karşıya koyun alevilerin nüfusu hanefilerden daha çoktur. Alevi’nin nüfusu daha çok olmasına rağmen alevilere niye hizmet vermiyorsun? Bakın Caferilere niye hizmet vermiyorsun? Diyor ben hizmet vereyim ama nasıl? Diyor benim tekelimde olacak biz bunu kabul etmiyoruz biz diyoruz ki bizim mektebimiz bizim imamlarımız 12 Ehli-beyt İmamları yaşadığı hiçbir devletin boyunduruğu altına girmediler. Girmediler İmamların hayatlarında bu var ve bizim mektebimiz âlime şunu emrediyor; Âlim dinin hükümlerine Kurana bağlı olmalıdir. Diyaneti açacak olursak diyanetin şu anki sisteminde bir sürü sakınca vardır yani bu gün Ankarada yazılan fetva aynı fetva güneydoğuya gidiyor aynı fetva batıya geliyor. Güneydoğuda başka konu çok ihtiyaçtır, batıda başka bir konu çok ihtiyaçtır ama her ikisine aynı fetva gidiyor. Ve orda oturan şahıs ne yazarsa o okunuyor söyleniyor bu diğer âlimler içinde zararlıdır. Niye? Çünkü diğer âlimleri tembelleştiriyor diyor nasıl olsa hazırlanıp gönderilecek diğer âlimlerin araştırma yapmamasına okumamasına beyin jimnastiği yapmamasına fikir üretmemesine neden oluyor. Birçok sakıncaları vardır dolayısıyla bu noktada biz; Özertlikten yanayın evet biz devletimizin kanunlarına saygılıyız ve Caferilere ait bir kürsünün olmasından yanayız özerk olmasını istiyoruz. Bize gelin kadro olun bize gelin memur olun biz bunu uzun vadede bir asimile olarak değerlendiriyoruz. Belki bu nesle ses çıkarmıyacaklar ama bu neslin sonraki âlimine diyecekler ki seni nereye veriyorum efendim Şırnağın falan köyüne o ne yapacak ya istifa edecek yâda mecbur gidecek. Getirecek Caferilerin içerisine onun inanç değerlerine sahip olmayan birini cemaat ile âlimi birbirine karşı getirecek. Bu bugün yapılmasa bile bir sonraki nesilde belki gerçekleştirecek bunu tam olarak kestirmek mümkün değildir. Bunlar karşımıza çıkmasın diye biz diyoruz ki hayır ya bu hali ile bizi götürün Türkiye Cumhuriyetinin insanlarının güvendiği en sağlam kurum nedir? Mit midir götürün mite bağlayın orda bizim sorunumuz yok mit bizi denetlesin. Efendim askeriyemidir götürün askeriyeye bağlayın askeriye bizi denetlesin. Efendim emniyetmidir götürün emniyet bizi denetlesin ama bizi diyanete bağlamayın çünkü diyanetin kafasının arka planında farklı şeyler var. Daha düne kadar kendi içlerinden olan birileri devlet kademesinde olan birileri sekiz on yıl öncesine kadar diyanet tarikatın arka bahçesidir sözünü söyleyenler vardı. İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı biz diyanete bağlı olmaya kesinlikle inancımız müsaade etmiyor.

                      www.welayet.com: Bilindiği gibi Caferilerin ana kaynakları arapça veya fasrçadır. Bu gün ise tercüme edilen bilen El-Mizan tefsiri oda daha 9. Cild tercüme edidi hadis konusunda ise Kutub-i Erbada El-Kâfi’nin sadece Usul bölümü tercüme edildi. Neden Şia’nın önemli kaynakları üzeridne durulup tercüme edilmiyor?

                      Mehdi Aksu: Şimdi ben şunu arz edeyim bir kere Türkiyede ilmi eserleri sistematik bir tazrda yapan bir grup âlim arkadaşlar vardır. Bunlar Kevser yayınevinde odaklanan âlin arkadaşlardır bunlar bu güne kadar tabiki çok faydalı eserler çıkarmışlardır. Çok güzel çalışmalar yapmışlardır söylediğiniz tabiki büyük bir eskiklik ama bu eksikliğin bir takım şeyleri gerçekleştirmek birazda ekonumiye bağlıdır. İnanın ekonomi sorunları çözülürse halledilirse o dediğiniz eserlerde kısa zamanda çıkar bu bizim biraz ekonomimizin zayıflığından kaynaklanıyor. Yoksa efendim düşüncesizilikten veya başka bir sebepten kaynaklanmıyor ben inanıyorum ki o âlim arkadaşların elinde o kitapları çıkaracak bütçeler olursa onlar yani kısa zamanda bizim hadis külliyatı türkçeye kazandırırlar.

                      www.welayet.com: Yaşadığımız ülkede çoğunluğu Ehli-Sünnet müslümanları oluşturuyor. Ehli-Sünnet müslümanlara bakış açınız nasıldır? Ehli-sünnetin Vahhabi kesimi ki bunlara Ehli-Sünnet demekte ne kadar doğru bilemiyorum gerek Vahhabi kesimi olsaun gerek Gulat kesimi dediğimiz gurupral birbirlerini tekfir ederler. Sizin bakış açınız nasıldır?

                      Mehdi Aksu: Bir kere şöyle arz edeyim gulatı şiadan ayrı düşünmek lazım vahhabiyi ehli-sünnetten ayrı düşünmek lazım. Yani şianın içinde gulat varsa Allaha şükürler olsun ki bunlar gurup değiller üç beş tane Türkiyede ya var ya yok. Ehli-sünnetin içinde vahhabi var ama vahhabi sistematik olarak günümüzde var yani gulat sistematik olarak günümüzde yok. Bireysel olarak olmuş olabilir ama sistematik olarak oluşumları kuruluşları yok. Ehli-sünnet ama hayır bu gün bir ülkenin resmi mezhebi vahhabiliktir Suudi Arabistan dolayısı ile vahhabiyi ehli-sünnetten düşünmemek lazım. Türkiyedeki ehli-sünnet kardeşlerimize baktığımız zaman bunlara karşı iyimser olmamaız lazım yani Hz Ali (as)’mın bir kavramı var “İnsanlar bilmedikleri şeye düşmandır” bu kardeşlerimiz bizi bu güne kadar bizim ağzımızdan duymamışlar, bizi bizim kalemimizden okumamışlar. Bizi hep başkalarının ağızlarından dinlemişler, başkalarının kaleminden okumuşlar. Başka kalemler, başka ağızlar bizi ifade ettiği zaman bizi biz olarak ifade etmemiştir farklı olarak ifade etmiştir lanse etmiştir. Dolayısıyla bu güne kadar yıllarca bunlar yapılmış bu gün bizi ehli-sünnet kardeşlerimize kendimizi çok iyi ifade edebilmemiz lazım. Kırmadan, dökmedeni hassasiyet yaratmadan, hakaret etmeden, ma’kul çerçevelerde, ilmi platformlarda delilere dayalı, kuran kaynaklı sahih hadis kaynaklı, akli kavramlarla iç içe olacak tarzda oturup onlarla munazara yapmamız lazım, konuşmalar yapmamız lazım, onların toplantılarına gitmemiz lazım, yakından ilişkide bulunmamız lazım. Neden? Onlar bizi iyi tanısın biz onları iyi tanıyalım yarın o beni benim ağzımdan dinledikten sonra yarın bir başka âlim beni farklı anlattığı zaman o o noktada senin müdafaanı yapacak. Senin savunmanı yapacak hayır hocam veya hayır ey falanca onlar sizin anlattığınız gibi değil. Dolayısı ile ehli-sünnet ile vahdet noktasında vahdete yönelik proğramlar, seminerler, konferanslar yapmamız lazım. İlişkilerimizi güzelleştirme ve güçlendirmemiz lazım. Bunları yaparken de tabiki inanç değerlerimizden taviz vermeden yapmamız lazım. Aynı şeyleri ehli-sünnete ehli-sünnet kardeşlerimizede hak vermemiz lazım. Yani biz bunları yaparken inanç değerlerimizden taviz vermiyoruz ama siz inançlarınızdan taviz verin. Hayır, onlardan da bunu beklemememiz lazım onlarda inanç değerlerinden sahip çıkarak bizlerle oturup o çerçevede bahsettiğim çerçevede rahatlıkla konuşabilmemiz lazım.

                      www.welayet.com: Teşekkürler vakit ayırdığınız için Allah razı olsun

                      Medi Aksu: Estağfurullah Allah sizden de razı olsun. Tekrar size ve şahsınızda www.welayet.coma değerli zahmet çekenlerine ve üyelerine ve katılanlara teşekkürlerimi sunuyorum. Allah yolunuzu açık etsin, Allah başarılar versin. Her zaman İmam Mehdi (as)’mın nazarında olursunuz inşaallah esselamu aleykum.

                      www.welayet.com: Aleykumusselam.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                        Allah razi olsun emegi gecenlerden ve mehdi aksu hocamizdan...


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                          [quote author=gulistan_2 link=topic=5818.msg37087#msg37087 date=1245236454]
                          Allah razi olsun emegi gecenlerden ve mehdi aksu hocamizdan...
                          [/quote]

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                            Allah razi olsun emegi gecenlerden ve mehdi aksu hocamizdan

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Mehdi Aksu ile yapılan röportaj

                              [quote author=Ebul Fazl link=topic=5818.msg37238#msg37238 date=1245269944]
                              Allah razi olsun emegi gecenlerden ve mehdi aksu hocamizdan
                              [/quote]

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X