Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

“MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

    [quote author=ZİLZAL link=topic=8530.msg57568#msg57568 date=1255940441]
    [quote author=ali_allahin_velisi link=topic=8530.msg57523#msg57523 date=1255890261]
    mikdat efendi benim iddiam el kafide yer alan tüm hadislerin birebir imamlarımıza ait olduğudur kuleyninin kendisinden bişey katrmdığıdır çünkü allkah zikri koruyacağını vaad eder zikir kuran ve sünnettir allah nasılki kuranı kortuyor ise imamların ve peygamberin aleyhusselam sözlerinide korur
    iddia sahibi sensin güzel kardeşim el kafide yalan hadis var diyosun var ise orttaya koyacaksın yoksa böyle laflar etmeyeceksin
    [/quote]

    Lafı fazla dolandırıp edebiyat yapmadan diyeceğim şudur: İddianız gulatın iddiasıdır. Gulat dışında hiç bir aklı başında Şia alimi bu dediğiniz iddiayı öne sürmemektedir. Kime neyi nasıl sorup öğreniyorsunuz bilmiyorum ama Usul-u Kafi'deki hadislerimizin tümü sahih değildir. Ve bu görüş Şii alimlerin neredeyse icmaya varan görüşüdür.

    Allah'ın ayetindeki 'zikir'den kasıt da Hz. Peygamber ve Eimme-i Athar'ın sözleri değil, Allah'ın ayetleridir. Yani Kur'an ayetleridir aslı bozulmadan korunacak olan. bunun dışındaki görüşler batıldır ve tarih bu iddianızın çürük olduğunu bize göstermektedir. Tarih boyunca, gerek düşmanlar ve gerek dostlar tarafından Ehl-i Beyt aleyhimusselam'a bir çok uydurma hadis nispet edilmiştir. Bunu tüm Şii rical alimleri kabul etmişlerdir.
    [/quote]

    Yorum


      #47
      Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

      "o hevadan konuşmaz onun tüm konuştukları ona vahyettiğimiz vahiylerdir." (necm suresi)

      bu ayete göre Peygamber s.a.a. in tüm konuşmaları vahydir. Allah eğer sadece Kur'an'ı koruyacak olsaydı bu durumda bu zikri biz koruyacağız değil bu Kur'an'ı biz koruyacağız derdi. Kur'an muciz ve beliğ bir kitaptır. ondaki hiç bir kelime rastgele seçilmiş değildir. siz bir kelimeyi kaldırıp yerine başka bir kelimeyi koyar, aradaki az anlam farkını önemsemezseniz büyük hatalara düşersiniz.

      bundan dolayı ayetteki zikir kelimesi sadece Kur'an'dır demek yanlıştır. olsa olsa Kur'an ve Kur'an'ı doğru anlamayı gerektiren her türlü bilgi yaşantıya dönüşmüş sünnet dememiz daha doğrudur.

      Zikir kelimesi kesin bilgi, doğruluğunda şüphe olmayan kanıt, hüccet gibi anlamlara gelir.

      Öyleyse birinci ayeti kerime ikinci ayeti açıklamakta ve nasıl olacağını bildirmektedir. iki ayeti birlikte anlayacak olursak:

      Resulün konuştuğu her şey ona Allah'ın indirdiği, doğruluğunda şüphe olmayan kesin bilgiler olup bunların korunması da indirilmesi gibi bizzat Allah'ın garantisindedir.

      öyleyse Resul s.a.a.in iki dudağı arasından çıkan sözlerin tamamı korunmuştur. 1- Kur'an'da korunmuştur
      2- Hadis olarak korunmuştur.

      Tabi ki tüm bunlara rağmen Resul s.a.a. in sözleri Kur'an'ın dışında hadis kitaplarında da günümüze taşınarak korunmuştur ama bunlar el kafi'de mi başkalarında mı bu konuda net konuşamayız. ama O hazretin hiç bir sözü zayi olmadan günümüze gelmiştir.

      Resul s.a.a.in sözlerinin korunması sadece sözlerinin zayi olması şeklinde olmayıp ona isnad edilen sözlerin de onun sözü olmadığına dair kesin kanıtların olmasını da gerektirir. işte bu noktada el kafi ya da diğer kitapların tümünün sahih olması mecburi görünse de, buna dair tarihi rivayeti bilmiyorum. Örneğin el Kafi hakkında Sahibuz zaman a.f.in bu kitap kafidir sözü eğer gerçekse, o durumda el kafi tamamen sahihtir. Ki bu durumda işimiz çok kolay. Bu bizim akli cıkarımımıza da uygundur.

      Oysa, Sahibuz zaman a.f. in yanında Resul s.a.a.'in tüm sözlerinin bulunduğunda kuşkumuz yoktur. onun zamanında (gaybeti suğra) hadislerin yazılmış olması bu hadislerin sahih olmasını gerektirmektedir.

      Onun gaybeti kübrası sırasında direkt hangi hadisin sahih hangisinin ona (Resul s.a.a.) ait olmadığını ayırt etmemizin ölçüleri yine onun sahih hadisleri tarafından açıklanmıştır. Hatta İmamalar a.s. tarafından birbirine zıt rivayetlerin bulunacağı da ifade edilmiştir.

      Tüm bu bilgilerin sonucu olarak Usulü Kafi'de imamlara a.s. ait olmayan hadisler yoktur demek çok da yanlış olmasa gerek..Alimlerimiz her ne kadar El kafi'de uydurma hadis vardır demişlerse de bu konuda kimseyi bağlayıcı hüküm vermekdiklerinden emin değilim. Bununla birlikte Ancak, İmamların takiyye nedeniyle birlerek birbirine ve gerçeğe zıt hadis söyledikleri açıktır. Ancak bir şii için birbirine zıt hadisleri anlayıp, sahih olmayanları ayıklamak hiç de imkansız değildir...

      Yorum


        #48
        Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

        ehlibeytin_izinde kardeşim, usul-u kafi'nin içindeki hadislerin tümünün sahih olması konusuna değinseydiniz konu tamamlanmış olacaktı.

        Yorum


          #49
          Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

          [quote author=ZİLZAL link=topic=8530.msg57629#msg57629 date=1255966593]
          ehlibeytin_izinde kardeşim, usul-u kafi'nin içindeki hadislerin tümünün sahih olması konusuna değinseydiniz konu tamamlanmış olacaktı.
          [/quote]
          sizin görüşünüz daha doğrudur. sizinkiler varken bizim görüşümüz olmaz... bu yüzden mesajımın sonuç bölümünü değiştiriyorum.. bu haliyle yanlışımızı gösterebilirsiniz... Sizin görüşünüz bizim görüşümüzdür...

          Yorum


            #50
            Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

            Rica ederim kardeşim. İlminden istifade etmek istiyoruz.

            Açıklanma ihtiyacı duyan bir konu vardır: Allah'ın buyruğundaki "zikr" kelimesi, Ehl-i Beyt aleyhimusselamın sözlerine de şamil midir? Zira meşhur alimlerimizin görüşüne göre "zikr" sadece Kur'an'ın bir sıfatıdır. Vahyin de çeşitleri vardır. Hadis-i Kutsiler de bu şumuliyyete dahil midirler? Ayrıca gerek Resulullah (s.a.a) ve gerekse Eimme-i Athar (a.s) kendilerine nispet edilecek olan uydurma hadisler hakkında bizleri uyarmış ve bu işi yapanlara lanet etmişlerdir. Bu uydurma hadisler meşhur rical alimlerimize göre yazılı kaynaklarımızın içinde de bulunmaktadır ve bu yüzden hadisleri ince eleyip sık dokumaktadırlar. Bu yüzden bazı konularda bazı müçtehitlerimiz bazı hadisleri kabul ederken diğer bazı müçtehitlerimiz aynı hadisleri kabul etmemişler ve farklı içtihatlarda bulunmuşlardır. Şeyh Kuleyni'nin (Allah makamını yüceltsin) böyle bir iddiasının olmadığı da bilinen bir gerçektir.

            Bu konularda da bizi bilgilendirirseniz çok seviniriz.

            Yorum


              #51
              Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

              bu mütevazi cevabınız bize bildiklerimizi açıklama konusunda cesaret kazandırmaktadır. sizin olduğunuz yerde bizde ilim ne gezer. Ancak bilgilerimizi size sunar, O masum imamlarımızın, şaşmaz bilgileriyle tashih etmek için sizinle onları paylaşırız.

              zikir kavramı ile ilgili Ehlibeyt a.s.'dan mervi neler vardır bunları bilmiyorum. Daha önceki sünni bilgilerimle tanımladım. Zikir bu anlamda tam olarak Kur'ana tekabul etmemektedir. Kur'an'ı kapsar ona da zikir denir. Ama Kur'an'ın dışında vahyedilen ve bizim gayri metluv vahy dediğimiz diğer vahy bilgisini de kapsar. Doğruluğunda şüphe olmayan kesin bilgidir.

              Ancak bunun sınırları Kur'an tarafından belirlenmelidir. Yani onun lafızlarını açıklayan şekilde olmalıdır. Örneğin salat kelimesinin arap dili açısından dua anlamı olmasına rağmen Kur'an dışı bilgilerle bu özel şekilleri olan bir ibadet anlamı kazanmıştır. Bu bilgiler nebi ve masumlarca uygulanmış bir yaşantı/sünnet haline gelmiştir. Bu sünnet de bu güne kadar korunmuş böylece Kur'an'daki salat kelimesi hiç değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Tıpkı Peygamber s.a.a. zamanında ne anlaşılıyorsa bu gün de aynı şey anlaşılmaktadır.

              Namazın rekatları gibi Ali a.s.'ın imametine dair bilgiler de zikirdir. Allah tarafından indirilmiş dost düşman demenden tüm ekollerin kitaplarında korunarak günümüze ulaşmıştır. Buna işaret eden ayetler böylece doğru anlamıyla birlikte günümüze kadar korunmuştur.

              Allah'ın koruması altına alınan zikrin sadece iki kapağı arasındaki Kur'an lafızları olarak daraltırsak, zikri biz indirdik, derken diğer vahyleri kapsamadığına dair ek delil gerekir. Yine aynı şekilde Ondan vahy olarak ne inmişse aynen korunması gerekir ki biz Peygamberimiz s.a.a.'e Kur'an dışında da vahylerin indiğini şüphesiz kabul etmekteyiz. Bunların da korunması gerektiği konusunda şüphe olmamalı. Eğer zikir sadece Kur'an lafızları dersek bu durumda tüm dilin özelliği ile ilgili sorunları görmemiz gerekecektir.

              çünkü her dil canlıdır. dildeki kelimeler de doğar yaşar bir süre sonra da ölür. Arapça bu süreçten müstağni değildir. Eğer 1400 yıl önceki dilde inmiş olan Kur'an lafızları anlamlarıyla korunmamış olsaydı bu gün Kur'an'ın anlaşılması mümkün olmazdı. Çünkü kelimeler anlam değişikliğine uğrayacaktır..

              Oysa biz zikri Kur'an lafızları ve bu lafızların doğru anlaşılması için şart olan her türlü Kur'an dışı rivayetler, bilgiler diye tanımlarsak o zaman bu sorun ortadan kalkmış olacaktır...

              nitekim benim şii olmamda en büyük faktör bu ayet olmuştur. Şüphesiz bu zikri biz indirdik onu koruyacak olan da biziz ayeti.

              daha önce sadece Kur'an'ın korunduğuna inanır onu dışında hiç bir hadisi inancıma dünya görüşüne dayanak edinmezdim. Kur'an ve akıl bize yeter der bununla sadece Kur'an'ın korunması ve aklı da Allah'ın vermesiyle kendimi güvende hissederdim. Ne zaman ki şii kitaplarda imamete delil olan bilgilerin de korunduğu bilgisini gördüm.. o zaman acaba? çaktı zihnimde. ilk defa yıllarca sağlam zemin diye tüm sistemimi üzerine kurduğum ayağımın altında bi şeylerin kaymakta olduğunu hissettim. dedim ya Kur'an dışında korunan başka şeyler var mı?

              namaz örneği aklıma geldi. Sadece Kur'an'daki salat kavramı korunmuş olsaydı bu kavram bu gün elleri açıp dua anlamına gelir ve namaz unutulur giderdi diye düşündüm...

              böylece Kur'an dışı bilgilerin de korunduğunu anladım..

              hadislerin de korunması gerekir. Çünkü onlar da Kur'an'ın lafızlarının korunmasının garantisidirler. Lafızlar anlamlarıyla birlikte ancak hadislerle korunabilir...

              Yorum


                #52
                Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                İşlerimin yoğunluğundan dolayı geç yazdım, özür dilerim.

                Aktarmış olduklarınızda doğruluk payı yok değildir. Ancak ileri sürmüş olduğunuz görüş, Ehl-i Beyt'in onayına muhtaçtır. Zira bugüne kadar görüşünüzü destekleyen bir hadis veya meşhur Şii alimlerinin bu yöndeki beyanları elimize ulaşmamıştır. Gerek Allame Ayetullah Muhammed Hadi Marifet, gerek Allame Ayetullah Muhammed Hüseyin Tabatabai gibi Kur'an ilimlerinde uzmanlaşmış ve Şianın genel görüşünü belirten alimlerimizin hiç bir eserinde, sizin görüşünüzü destekleyecek nitelikte beyanlar bulunmamaktadır.

                Doğruluk payı dediğim ve size katıldığım nokta şurasıdır: Ehl-i Beyt aleyhimusselamın sözlerinin membaı, Allah'ın onların kalplerine vahyetmiş olduğu ilhamdan kaynaklanmaktadır. Bu sözler, Allah'ın Kur'an dediğimiz iki cilt arasındaki emir ve nehiylerinin tefsiridirler. Dolayısıyla bu sözler mutlaka korunmuşlardır. Ve mutlaka İmam-ı Zaman'ın (ruhlarımız bastığı toprağa feda olsun) yanındadırlar. Zira o, babalarından nakledilmiş olan sözlerin hepsini sinesinde barındırmaktadır.

                Ancak bu durumda bile, hiç bir Şia alimi "hadisler de Kur'an gibi korunmuştur" dememişlerdir ve diyemezler de. Zira, Ehl-i Beyt aleyhimusselamın kendilerinden rivayet edilen hadislerde açıkça belirtilmiştir ki, bir takım insanlar çıkacaklar ve onların sözlerini değiştirerek veya onlara nispet ederek hadis uyduracaklardır. Bunlardan iki tanesini zikretmek istiyorum:

                Resulullah (s.a.a): "Kim, bana yalan isnat ederse, yerini cehennemde hazırlasın." el-Emalî, s. 227.

                Resulullah (s.a.a): "Büyük günahların en büyüklerinden birisi, benim söylemediğim bir sözün bana isnat edilmesidir." Kenzu'l-Ummal Hadis: 29255.

                Bu iki hadiste gördüğümüz gibi, Resulullah (s.a.a) inzarda bulunarak insanları kendisine yalan hadis isnat etmelerinden sakındırıyor. Bu hadislerinden mefhumundan Resulullah'a yalan hadis nispet edileceğini çıkarıyoruz. Diğer yandan yüz yıllardır süre gelen ilmi bahislerde de uydurma hadislerin, sahih hadislerden ayrılması gerektiği vurgulanır ve bu yönde rical ilmi gibi, hadis ve diraye ilmi gibi usul ve fıkıha yön veren ilimler çıkarılmış ve hadis eserlerindeki rivayetlerin araştırmaları ciltler dolusu kitaplarda yapılmıştır ve hala da yapılmaktadır. Bu noktalar da göz önünde bulundurulduğunda hadis kitaplarımızın içerisinde sahih olmayan hadislerin de varlığı ortaya çıkmış olur.

                Şu noktanın da unutulmaması gerekir: Şia alimlerinin iftiharlarından birisi de, Sahih-i Buhari gibi Ehl-i Sünnet hadis kitaplarındaki nakledilen hadislerin tümüne sahihtir diyen bir Şii alimin çıkmamasıdır.

                Şimdi bir de kısaca "salat" kelimesine değinelim. "Salat" kelimesini "dua" anlamından çıkaran karineler yine Kur'an içerisinde mevcuttur. Hadis olmaksızın, "salat" kelimesinin İslam şeriatında "dua" anlamında kullanılmadığını sadece Kur'an'dan ispatlayabiliriz. Zira Allah azze ve celle namaz kılanların sıfatlarından bahsederken onların namazı "kıyam" "rüku" "secde" gibi rükünlerle kıldıklarını söylemekte ve "salat"a abdestsiz yaklaşmamalıs gerektiği konusunda müminleri uyarmaktadır. Dolayısıyla Kur'an'da geçen "salat" kelimesinin örf içinde kullanılan "salat" kelimesinde farklı olduğunu anlarız.
                İmametin tebliği konusunda ise, Allah kulli olarak uyulması gereken emirleri vermiş ve tarih ve hadis kitapları da cüziyatını bize nakletmiştir. Dediğiniz gibi bu noktalar dost düşman her grubun kitaplarında vardırlar ve bu ilahi bir muraddır.

                Ancak yine de, hadisler de "zikir"dir diyemiyoruz. Bunu diyebilmek için Ehl-i Beyt'in onayı gerekir ve bu konuda bizim elimize bir belge geçmemiştir.

                Bir de diyorsunuz ki: " Ne zaman ki şii kitaplarda imamete delil olan bilgilerin de korunduğu bilgisini gördüm." Bunu hangi kitapta gördüğünüzü sorabilir miyim? Bunu öğrenmek yazışmamıza zenginlik katabilir.

                Yorum


                  #53
                  Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                  zilzal birader sen kabul etsende etmesende Allah ehlibeytin sözlerini kıyamete kadar koruyacaktır

                  zikir hem mushaf içindeki vahyi yani kuranı hem de mushaf dışındakini yani hadis kitaplarımızdaki ehlibeyt aleyhusselamın sözlerini kapsar

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                    Azizim varsa bir delilin yazarsın, sağlamsa kabul ederiz. Yoksa da kendi inancının meşhur görüşünü inat eder gibi ret edemezsin.

                    Gerisi senin bileceğin şeydir.

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                      [quote author=ali_allahin_velisi link=topic=8530.msg57737#msg57737 date=1256062492]
                      zilzal birader sen kabul etsende etmesende Allah ehlibeytin sözlerini kıyamete kadar koruyacaktır

                      zikir hem mushaf içindeki vahyi yani kuranı hem de mushaf dışındakini yani hadis kitaplarımızdaki ehlibeyt aleyhusselamın sözlerini kapsar
                      [/quote]

                      Senden günlerdir delil istiyorum yok yok yok.laf kalabalığından başka bişey yapmıyorsun.
                      Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                      İmam Ali (a.s)

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                        [quote author=ali_allahin_velisi link=topic=8530.msg57737#msg57737 date=1256062492]
                        zilzal birader sen kabul etsende etmesende Allah ehlibeytin sözlerini kıyamete kadar koruyacaktır

                        zikir hem mushaf içindeki vahyi yani kuranı hem de mushaf dışındakini yani hadis kitaplarımızdaki ehlibeyt aleyhusselamın sözlerini kapsar
                        [/quote]

                        sn kardeşim... Sanırım sn Zilzalin mesajında önemli bir bilgiyi görmediniz: Mevcut hadis kitaplarındaki hadislerin korunduğu konusunda Ehlibeyt a.s.'dan rivayet yok.

                        bu bizim için çok önemli bir bilgi ve uyarıdır. Benim de gönlüm ve aklım yukarda yazdığım gibi hadislerin korunması ve korunacağı yönünde.. ama biz ne aklımıza ne gönlümüze bağlıyız. Ne kaygılarımız bizi doğruya yöneltir ne de ayetlerden çıkarımlarımız.. bizim diğer ekollerden ayrıldığımız nokta Kur'an ve Ehlibeyt a.s. merkezli oluşumuzdur. Onlardan ileri geçmemektir.

                        Çünkü Ehlibeyt a.s. bizden çok daha iyi bilir. biz onlara bir şey öğretecek değiliz. Bizim tüm bildiklerimiz ne kadar onların sözlerine dayanırsa o kadar sahih olur...

                        Sn. Zilzal hocam;

                        çok aydınlatıcı ve düşündürücü paylaşımınız beni sirkeledi. Çok uyarıcı oldu. Umarım yanlış düşünmemişimdir. bizim ilmimiz bilgimiz nedir ki akli çıkarımlarımız ne kadar doğru ki sizin Ehlibeyt a.s.'ın tertemiz şaşmaz ölçülerine dayanarak naklettiğiniz bilgiler yanında...

                        hatalarımızı söylemeni bize daha doğru düşünceler kazandıracaktır. Burada olmanız ve bizim için bulunmaz fırsat ve güvendir. Zaten ben de hep bunu isterdim. Bilenlerin bizi yazdıklarımızı düzeltmesi ve bizi uyarması düşündürtmesi ...

                        şii oluş sürecimde çok kitap okudum ne yayınevi ne bir alim tanımadığım hatta hiçbir şii ile görüşmediğim için kitapları tamamen caferilik.com dan indirmiş ordan yazıcımdan çıkarmış amatörce müsvedde ama samimi kalple okumuştum... baya kitap okudum. En çok peşaver geceleri, ekoller, hasais kitaplarından etkilenmiştim...

                        kaynağını sorduğunuz, Ehlibeyt a.s.'a ve imamete dair bilgilerin korunduğu bilgilerinin hangi kitapta okuduğumu hatırlamıyorum.. çünkü o zamanları okumam başkaları için değildi. kendim için merakımı gidermek, mutezilenin "Kur'an ve akıl" düşüncesinden daha doğru sağlam sahih düşünce olur tezinin sarsılışı karşısında hayranlıkla okumak şeklinde idi.. nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama şu cümleleri hiç unutamam:

                        Ali a.s. ve ehlibeyte a.s. dair tüm inançlarımız tüm kitaplada yerini almış ve korunmuştur. Örneğin Ali a.s. dostları korkularından dolayı, düşmanları ise kinlerinden dolayı onun faziletini nakletmediler, ama tüm bunlara rağmen yine tüm kitaplar Ali a.s.'ın faziletleriyle dolmuştur...

                        yine aynı savunuyla hüccetin tüm ekollere tamamlanmak için şianın temel itikadlarına delil olacak rivayetlerin onların kitaplarında yerini aldığını ve korunduğu şu benzetmeyle açıklanıyordu:

                        yahudilere ve hristiyanlara hüccetin tamamlanması için Muhammed s.a.a.'in geleceğine dair müjde onların kitaplarında Allah tarafından korundu. Onca tahrife rağmen bu müjde ayetleri çıkarılamadı bu kutsal kitaplardan. Ki onlar öteki dünyada bir bahane süremesinler...

                        ancak Ehlibeyt a.s.'dan gelen rivayetlere dayanmadığı sürece bizim aklımızın çıkarımları beş para etmez. Yukardaki bilgileri nereden okuduğm konusunu bulabilirsem kaynağını yazarım..

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                          Allah kalplerinde iyilik olanları hidayete erdirir. Sizin bu samimiyetiniz ve teslimiyetiniz takdire şayandır. Allah, Resulü ve Ehlibeyt aleyhimusselam sizin bu teslimiyetiniz karşısında, sizden razıdırlar ve ecrinizi fazlasıyla vereceklerdir. Bu teslimiyetinizin bizlere örnek olmasını temenni ederim.

                          Allah Resulünün sünnetini değiştirenler, kraldan daha kralcı geçinenlerdir. Allah'ın, elçisine bildirdiği emir ve nehiylerle kalpleri mutmain olmayanlardır. Hidayete erip, Ehl-i Beyt'in rızasını kazananlar da onların emirlerine "duyduk ve itaat ettik" diyenlerdir.

                          Nakletmiş olduğunuz "Ali a.s. ve ehlibeyte a.s. dair tüm inançlarımız tüm kitaplada yerini almış ve korunmuştur. Örneğin Ali a.s. dostları korkularından dolayı, düşmanları ise kinlerinden dolayı onun faziletini nakletmediler, ama tüm bunlara rağmen yine tüm kitaplar Ali a.s.'ın faziletleriyle dolmuştur..." sözünün yorumu ise şudur: Ehl-i Beyt düşmanlarının onlar hakkındaki fazilet hadislerini gizlemeleri, çarpıtmalarına yönelik çabaları her ne kadar bir noktaya kadar neticeye varmışsa da, Allah onlar hakkında rivayet edilen faziletlerin tümünün ortadan kalkmasını engellemiş ve bu hadisleri muhaliflerin kendi kitaplarında zikretmesiyle korumuştur. Bu şekilde hidayet meşalesi yüz yıllar boyunca taliplerinin yolunu aydınlatmıştır.

                          Ben de Sünni kökenli bir Caferiyim. Ve Ehl-i Beyt ile tanışmama vesile olan tek bir hadis Ehl-i Sünnet'in Kur'an'dan sonra en sahih bildiği Sahih-i Buhari'de nakledilen "Benden sonra bu ümmetin Kureyşten olan 12 emiri/halifesi vardır." hadisidir. Bu hadis ben henüz 14 yaşındayken zihnimi meşgul etmiş ve sonunda 24 yaşımdayken 12 İmam'a dayalı Ehl-i Beyt öğretisiyle tanıştığımda zihnimde fırtınalar estirerek Caferiliği araştırmama neden olmuştu. Tek bir hadis. O da Ehl-i Sünnet'in en sahih bildiği kitapta. Allah'ın koruması bu demektir.

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                            ağayı Zilzal ile hadislerin korunup korunmadığı meselesini konuştuk. çok değerli bigileri paylaştık. Kendisinden çok istifade ettim. 35 yıllık sünni okumalarımda asla edinemediğim hatta varlıından bile haberdar olamadığım, usul bilgisinin varlığını öğrendim, kendilerinden...

                            Üstad dedi: siz hiç usul bilgisini okudunuz mu? evet dedim sünniyken hadis, tefsir, fıkıh usulü kitaplarını çok okudum.. bunlar türkçe olarak bu ilimlerin temellleri çıkışlarını gelişimlerini ve temel felsefesi konuları nasıl ele aldıkları temel ilkeleri gibi konuları işliyorlar dedim...

                            Ağayı Zilzal ise hayır dedi Ehlibeyt mektebinde usul ilmi dendiğinde o kastedilmez. kelimelerin yapısından, cümle içindeki konumlarından çıkarılan farklı anlamlardır. tek tek ayetler incelenir ordaki kelimelerin yapıları incelenir ve ne anlama geldiği incelenir. bu konuda belli başlı kurallar vardır. hiç bir kelime rastgele anlama gelmez. bu ilmin hadislere uygulanması sayesinde bu günkü alimlerimiz, hadiste geçen bir kelimenin bile Peygamber ya da İmamlara a.s. ait olup olmadığını çıkarabilyorlar neden ait olmadığını açıklayabiliyorlar dedi.

                            bu ilim sayesinde hadislerin de sahih olup olmadığını tespit edebilmek çok da imkansız değildir.. dedi...

                            o zaman benim kafamda hadislerin korunup korunmadığı konusu daha da netleşmiş oldu. Zikir kapsamı içinde olmamasına rağmen, hadislerin indirilen vahy olması nedeniyle aslında korunduğunu ama bu korumanın Kur'an gibi net ve herkesçe anlaşılır olmadığını anladım..

                            yani ilimleri sayesinde alimler bu gün hangi hadislerin uydurma hangilerini sahih olduğu bizzat her akıl ve vicdana uyar nitelikte tespit etmektedirler. daha değişik ve anlaşılır deyişle ifade etmek gerekirse hadisler alimler sayesinde korunmuştur. Alimler bu gün sahih hadisleri tespitle Kur'an lafızlarının korunmasını garanti altına almış bulunuyorlar...

                            peki Allah neden hadisleri de bizzat Kur'an gibi koruyup da Kur'an'a ekletmedi ki böylece Kur'an'a iki üç cilt olur ki bu da çok yük olmazdı.ama getirecei faydaların haddi hesabı olmaz ayrılıkları giderirdi.

                            çok parlak fikir gelen bu düşünce aslında, sonundaki görüşe çıkmıyor biraz daha incelendiğinde. Çünkü siz değil Kur'ana ek olarak bir vahyi kesinliği olan bir lükatçe (sözlük) koymak, değil fıkhi ve itikadi çıkarımları hiç Kur'an eksik kalmamış diyecek nitelikte kitaplaştırıp Kur'an'a ek olarak vahiyn açıklanışı gibi bir kaç cilt olarak ona eklemek hiç de çözüm olmayacaktır. sayısız olay ihtiyaç ve bakış açısına sahip yığınla insanın yaşadığı dünyada bu insanlığı birleştirmeye değil ayırmaya sebep olmaktan başka bir işlev görmeyecektir. Çünkü okunan metin bir canlı olup, beni yanlış okuyr yanlış yorumluyorsun deme özelliğine sahip deil ki.. okuyan yine değişik anlamlar çıkaracak ve yine zıtlıklar ihtilaflar bitmeyecektir.

                            işte çözüm nedir bu durumda diye sorduğumuzda döğru yanıta ulaşıyoruz. tabi ki Ehlibeyt yolunun sıkı takipçisi alimler sayesinde bunun yanıtına ulaşıyoruz. yoksa yığınla okumaların ve çözüm yollarının önerildiği ehli sünnette (şia dışında tüm sistemler) bunun çözümüne ben ulaşamamıştım hiç bir zaman...

                            bunun tek çözümü İmamet inancıdır. yani konuşan canlı, hayır bu öylesizin anladığınız gibi değil burda şu anlam vardır bu ibadet bu zamanda böyle yapılır diyebilecek konuşan bir imam gerekir. bir baş gerekir. bir canlı Kur'an gerekir. ancak bu sayede ihtilaflar biter ve Kur'an'ın bozulmamış anlamı ve pratiği insanlara iletilebilir.

                            işte bu yüzden Allah net olarak Kur'an'ı olduğu gibi hadisleri de koruması altına almamıştır. en azından kitaplarda kelimelerin korunması şeklinde bir koruma altına almamıştır. Ümmetin kendilerini toparlayıp küfre zume cehalete karşı tek bir yumruk, "bünyani mersus" kemikleşmiş kenetlenmiş yapı gibi birlik oluşturacak bir canlı imam olsun, insanlar buna ihtiyaç duysun diye böyle yapılmıştır. yoksa her eline Kur'an'ı Usulü kafiyi alıp çeker gider tek başına ailesiyle sahih İslamı yaşardı.

                            bu durumda dinin gerçek gönderilme sebebi olan zulmü devirip adaleti hakim kılma görevi başarıya ulaşmaz yeryüzü, zulmeden müstekibrlerle zulüm gören mustazaflardan başka üçüncü guruba şahit olmazdı...

                            tıpkı imamet inancına ship olmamaları yüzünden günümüzde olduğu gibi..

                            işte bu yüzden sahibuz zaman a.f. elinde korunmuş olarak tüm hadisler mevcuttur. şahsen ben bu canlı müdahale ve furkan görevinin, gaybeti döneminde de sahibuz zama a.f. ile devam ettirildiğine inanıyorum. bizzat kilit noktalardaki şia büyüklerine somut direktifleriyle o hazretin...

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                              Peki o zaman madem şu an elimizdeki hadis kitapları korunmuş değil, bunların içinde az da olsa uydurma hadisler var. o halde bunların tespiti mümkün değil mi?

                              evet mümkün. hatta uydurma olduğu konusunda ittifak edilen hadisler bile vardır. Bu durumda neden bu uydurma hadisler hala bu kitaplarda tutulur elenmez atılmaz?

                              işte bu durumda yukardaki Kur'an'ın korunmuşluğu konusunu yeniden hatırlatmamız gerekecek. Bu konuda net bir fikir söylemek mümkün görünmese de ben bu tek tük uydurma hadislerin bile (uydurma oluş sebeplerinin bozuk anlamlarının) ifade edilmesi şartıyla kitaplarda bulunmasının luzumuna inanıyorum. Hatta inanmak bir tarafa bu uydurmaların bile Kur'an'ın korunmasına katkısı olsun diye korunduğuna inanıyorum...

                              nasıl mı?

                              evet uydurma hadisler bile Kur'an'ın kelimelerinin anlamlarının korunmasına katkı sağlayabilir. belki de sadece o uydurma olan hadis Kur'andaki bir kelimenin anlamını bize anlatan hadis olabilir. bu durumda hadisin bozuk olduğunu bilsek bile bu şekliyle o hadisten yararlanırız.

                              yani hadisin uydurulduğu dönemde (ki bu büyük oranda 12. imam a.s. zamanına denk düşer) o hadiste geçen kelimelerin anlamından biz o dönemde aynı kelimelerin Kur'an'daki anlamını tespit edebiliriz...

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: “MEHDİLİK İNANCI ÜZERİNE”

                                Zilzal kardeşimizin bir ifadesi dikkatimizi çekti. Buharide geçen 12 İmam Hadisi. İmamlar Kureyştendir. İmamlar 12 dir diye.
                                Eğer ehli sünnetin ilmi literatürüne göre bir din anlayışı ikame edilseydi, mutlaka Ehli Beytin din anlayışı ile aynısı olurdu, farklı bir şey olmazdı. Öyle olmasaydı, şia alimleri haklılıklarına delil için milyonlarca ehli sünnet kaynaklarından delil getirirler miydi?
                                Ehli sünnet kaynakları, bağımsız, objektif, tağuti otoritelerde azade bir biçimde, bilimsel tarzda ele alınsa, egemen tağuti yönetimlerin zoraki oluşturduğu, adına da ehli sünnet dedikleri bir din anlayışı çıkmazdı.
                                Ehli sünnet literatürü, kendilerine ehli sünnet süsü veren emevi ve abbasi gasıplarının din anlayışı ile aynı olsaydı, 12 İmam onlar hakkında hükmünü verirdi.
                                Bu yüzden şianın muaviyeye baktığı gibi bu gün yaşayan bir sünni müslümana bakması doğru değildir.
                                Ehli sünneti tümüyle emeviler gibi değerlendirmek yanlıştır.
                                Ehli Beyt ve şianın İslamın Caddei Kübrası olduğunuda ehli sünnet kaynaklarından anlamak mümkündür ve bir çok sünni müslüman yine bu kaynaklardan yola çıkarak şia ve İran İslam İnkılabı hakkında müsbet inançlara sahip olmuşlardır.
                                Anladığımız kadarı ile ZİKR canlı Kurandır. Yani Ehli Beyttir. Her çağda, her zaman diliminde Muhammedi İslamı temsil eden Ehli Beyt neslinin Kuran anlayışıdır. Yani insanlar var oldukça Allah Rasulullahın Ehlibeyti ve onları nesli eliyle gerçek islamı insanlara sunacaklardır. Zikrin korunması da budur. Zikr, canlı Kuran ve Sünnet anlayışının canlı ehlibeyt ve naipleri eliyle korunması, ifade edilmesi ve uygulanmasıdır.
                                Yoksa, Kuranın yazılı olduğu sahifeler ve hadilerin yazılı olduğu sahifeler olduğu gibi korunsa bile tevil etmek suretiyle tahrif edebilmektedir insanlar.
                                ZİKR korunsa bile insanlar fıtratlarını korumayabildikleri için korunmuş ZİKR e ulaşamayabilmektedirler. Elbette ZKİR korunacaktır, ancak insanlar bu korunmuş ZiKR den istifade etmeyince kendileri korunmuş olamayacaklar.
                                Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                                Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X