Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

vasilik doktirini üzerine

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: vasilik doktirini üzerine

    [quote author=ypa link=topic=14066.msg91346#msg91346 date=1277135962]
    gerek kalmadı klasik admin.
    yazıları biraz okusanız görecektiniz. zaten arkadşınız ibn-i kesirin sansürlemesi olarak bizde ki eklentiyi vermiş. neden sansürlenmiş diye de sormuş.

    bizde cevaben dedikki belki de çeviri yapanların sansürüdür. çünkü asım köksalın eserinde kaynak olaak ibn-i kesir gösterilerek belirtilen çeviri yapılmıştır.

    dolayısıyla klasik admin; biliyorsan konuş ibret alsınlar..... selametle.

    [/quote]

    benim sözlerim ibni esirdeki (el kamildeki) bölüm içindi bunu sende biliyorsun buyur ibni esirdeki bölümü aktar kendi elindeki kaynaktan
    Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
    İmam Ali (a.s)

    Yorum


      Ynt: vasilik doktirini üzerine

      [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=14066.msg91669#msg91669 date=1277239010]
      o sizin bozuk bakışınızdandır
      [/quote]elhamdülillah. zaten siz doğru bakıyorsunuz deseniz benim kelime-i şehadet getirmem gerekir. kendimi derhal bir yoklarım ne olduda bu zihniyet beni kendine yakın gördü diye.selam ve dua ile.anlamadığınız nokta varsa açıklaayayım yoksa geçelim.
      Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
      Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

      Yorum


        Ynt: vasilik doktirini üzerine

        [quote author=mikdat bin esved link=topic=14066.msg91712#msg91712 date=1277277354]
        [quote author=ypa link=topic=14066.msg91346#msg91346 date=1277135962]
        gerek kalmadı klasik admin.
        yazıları biraz okusanız görecektiniz. zaten arkadşınız ibn-i kesirin sansürlemesi olarak bizde ki eklentiyi vermiş. neden sansürlenmiş diye de sormuş.

        bizde cevaben dedikki belki de çeviri yapanların sansürüdür. çünkü asım köksalın eserinde kaynak olaak ibn-i kesir gösterilerek belirtilen çeviri yapılmıştır.

        dolayısıyla klasik admin; biliyorsan konuş ibret alsınlar..... selametle.

        [/quote]

        benim sözlerim ibni esirdeki (el kamildeki) bölüm içindi bunu sende biliyorsun buyur ibni esirdeki bölümü aktar kendi elindeki kaynaktan
        [/quote]sayın admin biraz ilerdeki mesajlarımı da okuyun ... bir yanlış anlama oldğunu ifade etmiştim... tekrar bakarsanız tartışmanın gereksiz olduğunu benim neden size bendeki kaynaka öyle değil dediğimi görürsünüz.
        Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
        Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

        Yorum


          Ynt: vasilik doktirini üzerine

          [quote author=ypa link=topic=14066.msg91873#msg91873 date=1277307760]
          [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=14066.msg91669#msg91669 date=1277239010]
          o sizin bozuk bakışınızdandır
          [/quote]elhamdülillah. zaten siz doğru bakıyorsunuz deseniz benim kelime-i şehadet getirmem gerekir. kendimi derhal bir yoklarım ne olduda bu zihniyet beni kendine yakın gördü diye.selam ve dua ile.anlamadığınız nokta varsa açıklaayayım yoksa geçelim.
          [/quote]

          kelimei şehadeti getirseniz ne olacak.. Allah'ı somut, Peygamberi hatalı gördükten sonra..

          Yorum


            Ynt: vasilik doktirini üzerine

            takiyye ye yer kalmayacak şekilde görüşlerinizi netleştirmeniz beni ziyadesiyle mutlu ediyor. devam inşAllah. yanlız burada diğer gerçek şiaların bu konudaki düşüünce ve tepkileri. aceba aynı görüşteler mi yoksa başka türlü mü düşünüyorlae.

            biz Allah c.c. u somut görmüyoruz. cennetteki ruyet ile ilgili ise durum orada zaman ve mekanın nasıl olacağı olup olmayacağı oradaki gözün hususiytetleri de bilinmeyen konulardır. sadece nebevi s.a.v. beyan ne ise ona iman ediyoruz. Allah c.c. ve Resulü s.a.v. bilir diyoruz.
            Peygamber s.a.v ile ilgili düşüncelerimizi ise biliyorsunuz zaten. kim nerde ne demiş ne zaman demiş okuyup bildiğiniz halde bu tür yorumlara girmenize söylencek söz yok ne diyelim. islam kendisinden önceki bütün günahları siler. ..selam ve dua ile...
            Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
            Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

            Yorum


              Ynt: vasilik doktirini üzerine

              [quote author=ypa link=topic=14066.msg90396#msg90396 date=1276834297]
              geleim ilgili olaya. bahsettiğiniz kaynağın türkçe çevirisinde ifadeler sizin eklediğiniz gibi değli. ama asım köksalın çalışasında aynen ifade ettiğiniz gibi geçmekte. baştan almak ve konuya hakim olmak gerekiyor.
              Hz Peygamber s.a.v. nerede diyor Hz Ali r.a. a bu ifadeleri akrabalarının yanında. neyi anlatmaya çalışıyor devlet yönetimini mi? ilerde mi diyor. bundan sonra mı diyor. hayır o an kullandığı ifadeler ile akrabalarınınaslında HzAli r.a. gibi olması gerektiğini ifade ediyor.dilerseniz bütün konuyu ele alalım da sizin dediğniz gibi hilafet mi anlatılmaya çalışıyor. yksa hiç alakası yok mu? mesele aslında başka bir şey mi?
              hani bize yalancı diyenler gerçekleri bildikleri halde mi böyle bir sözü delil olarak alıyorlar. yoksa işlerine geldiği için mi net görelim. resim eklemiş arkadaşlar. ben de eklemek istiyorum bir kaç konu. nası ekleneceğini kısaca anlatabilirseniz inşAllah. devam edelim.
              [/quote]
              hayatımda okuduğum en saçma ve basit yorumlar daha doğrusu kıvırmalar.

              lafa bak: hayır o an kullandığı ifadeler ile akrabalarınınaslında HzAli r.a. gibi olması gerektiğini ifade ediyor.
              bu ne demek??????????

              Yorum


                Ynt: vasilik doktirini üzerine

                [quote author=mufaddal link=topic=14066.msg91912#msg91912 date=1277313640]
                [quote author=ypa link=topic=14066.msg90396#msg90396 date=1276834297]
                geleim ilgili olaya. bahsettiğiniz kaynağın türkçe çevirisinde ifadeler sizin eklediğiniz gibi değli. ama asım köksalın çalışasında aynen ifade ettiğiniz gibi geçmekte. baştan almak ve konuya hakim olmak gerekiyor.
                Hz Peygamber s.a.v. nerede diyor Hz Ali r.a. a bu ifadeleri akrabalarının yanında. neyi anlatmaya çalışıyor devlet yönetimini mi? ilerde mi diyor. bundan sonra mı diyor. hayır o an kullandığı ifadeler ile akrabalarınınaslında HzAli r.a. gibi olması gerektiğini ifade ediyor.dilerseniz bütün konuyu ele alalım da sizin dediğniz gibi hilafet mi anlatılmaya çalışıyor. yksa hiç alakası yok mu? mesele aslında başka bir şey mi?
                hani bize yalancı diyenler gerçekleri bildikleri halde mi böyle bir sözü delil olarak alıyorlar. yoksa işlerine geldiği için mi net görelim. resim eklemiş arkadaşlar. ben de eklemek istiyorum bir kaç konu. nası ekleneceğini kısaca anlatabilirseniz inşAllah. devam edelim.
                [/quote]
                hayatımda okuduğum en saçma ve basit yorumlar daha doğrusu kıvırmalar.

                lafa bak: hayır o an kullandığı ifadeler ile akrabalarınınaslında HzAli r.a. gibi olması gerektiğini ifade ediyor.
                bu ne demek??????????
                [/quote]eyvAllah.
                aleyküm selam.
                ben de memnun oldum tanıştığımı.
                toplu olarak emir alıyorsunuz bir yerden bu kıvırma ifadeleri için. kıvırma sözü dansözler için kullanılan bir ifadedir elhamdülillah ne dansözlükle ne de dansözlerle işimiz olmadı. bildiğiniz bu kvırma sözünü neye binaen kıyas ederek ortaya attınız bilmiyorum.

                konu üzerinde bir fikriniz varmı yoksa. dansöz edebiyatına devam mı edeceksiniz.
                selam ve dua ile....
                Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                Yorum


                  Ynt: vasilik doktirini üzerine

                  ben sana selam vermedimki selam alıyorsun.

                  Seninle tanışmayı da istemedim senin karakterinden binlercesi olduğu için tanışmaya gerek yok, kıvırmalarınızı okudum mu hangi türden olduğunu anlıyorum.

                  Kimseden toplu emir aldığımız yok, ama sizin aynı yerden ilham aldığınız belli oluyor, o da nefsiniz.
                  Kıvırma ifadesini bu topicte hiç okumadım, Elmeddin kardeşin yazılarını okumak için topiği açtım, senin saçma sapan yazılarınla karşılaştım. Resulullah s.a.a. açıkça aşiretine "İmam Ali'nin vasi ve halifesi olduğunu" buyruyor, sen peygamberi yalanlamak adına bu sözlerin vasilik ve hilafet manasına gelmediğini, "hayır o an kullandığı ifadeler ile akrabalarınınaslında HzAli r.a. gibi olması gerektiğini ifade ediyor" diyorsun.

                  Yazıkki koskoca ehlisünnet ekolu bu kıvırmalardan medet umuyor.
                  Senin yazdıklarını kıvırmaktan da daha ağır ifadelerle nitelemek isterdim, ama forumun tartışma adabı ve terbiyem beni engelliyor.

                  Yorum


                    Ynt: vasilik doktirini üzerine

                    [quote author=mufaddal link=topic=14066.msg91921#msg91921 date=1277315059]
                    ben sana selam vermedimki selam alıyorsun.

                    Seninle tanışmayı da istemedim senin karakterinden binlercesi olduğu için tanışmaya gerek yok, kıvırmalarınızı okudum mu hangi türden olduğunu anlıyorum.

                    Kimseden toplu emir aldığımız yok, ama sizin aynı yerden ilham aldığınız belli oluyor, o da nefsiniz.
                    Kıvırma ifadesini bu topicte hiç okumadım, Elmeddin kardeşin yazılarını okumak için topiği açtım, senin saçma sapan yazılarınla karşılaştım. Resulullah s.a.a. açıkça aşiretine "İmam Ali'nin vasi ve halifesi olduğunu" buyruyor, sen peygamberi yalanlamak adına bu sözlerin vasilik ve hilafet manasına gelmediğini, "hayır o an kullandığı ifadeler ile akrabalarınınaslında HzAli r.a. gibi olması gerektiğini ifade ediyor" diyorsun.

                    Yazıkki koskoca ehlisünnet ekolu bu kıvırmalardan medet umuyor.
                    Senin yazdıklarını kıvırmaktan da daha ağır ifadelerle nitelemek isterdim, ama forumun tartışma adabı ve terbiyem beni engelliyor.

                    [/quote]doğru selam vermediniz .ilk hata. selam vemeniz gerekirdi. selamı aranızda yayınız nebevi hitabından dolayı.

                    benimle yanışmayı sitemedin de neden müdahil oldun tartışmaya.seyrine bırak devam eden bir tartışma var zaten. cevap yazan abilerin de var. sıkıntınız ne o zaman.

                    o olaydan Hz Ali r.a. ın halife ilan edildiği sonucunu çıkarmak zorlama yorum olmuyor benim yazdıklarımı zorlama yorum olarak değerlendiriyorsunuz. bu değerlendğerme ile kalsanız iyi bi de üstüne bizim Peygamber s.a.v e yalan ithamında bulunduğumuzu iddia ediyorsunuz.

                    bu iddialarınız ve kıvırmna edebiyatınızla sizi baş başa bırakıyorum. eğri kalemden doğru çizgi zor çıkar. çaba sarfetmek gerek. edep olmayınca forum ahlakından bahsedilir böyle. o da nasıl bir şeyse. enteresandır. size de selam ve dua ile.


                    her zaman olduğu gibi ne olursan ol gel. benim sözüm tesir etmesede eklediğim büyüklerin sözleri belki etki eder. de edeb kavramını da şekillendirirsiniz böylece..
                    Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                    Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                    Yorum


                      Ynt: vasilik doktirini üzerine

                      olayın tamamını asmak farz oldu. kusura bakmasın arkadşalar. herkes tüm resmi görmediği için bazen bizim ifadelerimizi farklı yorumlar çıkabliyor mufaddal gibi.
                      Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                      Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                      Yorum


                        Ynt: vasilik doktirini üzerine


                        el bidaye vennihayeden.


                        "Ey Ali! Doğrusu Cenâb-ı Allah, önce en yakın akraba mı uyarmamı bana emretti. Bunun için de bir koyunla bir Ölçek buğdaydan yemek yap. Bir büyük bardak süt de hazırla. Sonra da Abdülmuttalib oğullarını bana çağır."

                        Bana emredileni yaptım. Abdülmuttalib oğulları o gün toplandılar. Tam kırk kişi kadardılar. Aralarında Rasûlullah'ın amcaları Ebu Talib, Hamza, Abbas ve lanetli Ebu Leheb de vardı. Yemek tabağını önce Rasûlullah'a takdim ettim. Kendileri o tabaktan bir parça et alıp dişle­riyle parçaladı. Sonra tabağın etrafına bıraktı ve: "Allah'ın adıyla ye-yin." dedi. Oradakiler doyuncaya kadar yemek yedikleri halde bitireme-diler. Onların sadece parmak izlerini görebiliyorduk. Oradakilerden ba­zıları bir koyunu tek başına yese dahi doymazdı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) bana: "Süt içir." dedi. Ben de o büyük bardak içindeki sütü kendi­lerine sundum. Kana kana içtiler, yine tüketemediler. Allah'a andolsun ki, kişi ancak o kadar içebilirdi.

                        Yemekten sonra Rasûlullah (s.a.v.), onlara hitap etmek isteyince la­netli Ebu Leheb önce söze girişerek: "Hayret!... Şimdiye kadar bunun gi­bi bir sihir görmedik. Adamınız sizi büyülemesin." dedi. Oradakiler bu söz üzerine dağılıp gittiler. Rasûlullah (s.a.v.), onlarla konuşamadı.

                        Ertesi gün Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle emir verdi: "Ey Ali, dünkü gibi yine bize yiyecek ve içecek hazırla. O adam, ben söze başlamadan önce söze girişti ve sözümü kesti." dedi.

                        Ben de verilen"emri yerine getirdim, onları topladım. Rasûlullah (s.a.v.), bir önceki gün gibi yaptı. Yemeğe başladılar. Doyuncaya kadar yedikleri halde bitiremediler. Allah'a and olsun ki, kişi ancak o kadar yi­yebilirdi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) bana: "Ey Ali, onlara içir." dedi. Ben de o süt kabını getirerek ikram ettim. Doyasıya, kana kana içtiler. Al­lah'a andolsun ki kişi ancak o kadar içebilirdi.

                        Rasûlullah (s.a.v.), onlara hitap etmek isteyince lanetli Ebu Leheb ondan önce söze girişerek: "Hayret!.. Şimdiye kadar bunun gibi bir sihir görmedik. Adamınız sizi büyülemesin." dedi. Oradakiler de Rasûlul-lah'm konuşmasına fırsat vermeden dağılıp gittiler.

                        Ertesi gün yine Rasûlullah (s.a.v.), bana şu talimatı verdi: "Ey Ali, dünkü gibi bize yiyecek ve içecek hazırla. Çünkü o adam benim halka hi-tab etmemden önce söze girişerek sözümü kesti." dedi.

                        Verilen emri yerine getirdim. Sonra onları topladım. Rasûlullah (s.a.v.)'da daha önce yaptığı gibi yaptı. Yemeğe başladılar. Doyuncaya kadar yediler. Sonra o büyük kaptan kendilerine süt içirdim. Allah'a an­dolsun ki kişi, ancak o kadar yiyebilir, o kadar içebilirdi.

                        Sonra Rasûlullah (s.a.v.) onlara şöyle hitab etti: "Ey Abdülmuttalib oğulları! Allah'a andolsun ki ben, Araplar arasında benim size getirdi­ğim hususlardan daha kıymetli şeyler getiren bir genç bilmiyorum. Ben size dünya ve ahiret işini getirdim."

                        Ebu Cafer b. Cerir'in, Muhammed b. Humeyd er-Razî tarikiyle îbn Abbas'tan yaptığı rivayette şu ilaveler vardır: "Ben size dünya ve ahiret hayrını getirdim. Sizi, buna davet etmemi Allah bana emretti. Bu hu­susta bana kim yardımcı olmak, bana kim kardeş olmak ister?" dedi.

                        Oradakilerden hiçbiri, bu teklifi kabul etmedi. Oradakiler arasında yaşı en küçük, gözü en fazla çapaklıların en fazla büyük, bacakları da­ha çok yaralı, bereli olan ben olduğum halde şöyle dedim: "Ey Allah'ın peygamberi! Ben senin yardımcın olacağım." Boynumdan tuttu ve: "îşte bu, benim kardeşimdir. İşte bu böyledir,, işte bu şöyledir. Onu dinleyin ve ona itaat edin." dedi. Orada bulunanlar bu manzara karşısında gülüp Ebu Talib'e şöyle dediler. "Görüyor musun, Muhammed, oğlun Ali'yi dinlemeni ve ona itaat etmeni sana emrediyor!"

                        îbn Eb^ Hatim, tefsirinde babası tarikiyle Hz. Ali'nin şöyle dediğini rivayet eder : "Önce en yakın akrabam uyar." ayet-i kerimesi nazil oldu­ğunda Rasûlullah (s.a.v.), bana: "Bir koyun budu et ve bir ölçek buğday­dan yemek yap. Büyük bir kap süt hazırla. Sonra da Haşimoğullanm evime davet et." dedi. Ben de onları davet ettim. O gün onlar otuz dokuz veya kırk bir kişi idiler. Yemek sonrasında Rasûlullah (s.a.v.) söze baş­layarak şöyle buyurdu: "Benim borcumu hanginiz öder ve benden sonra ailemin idaresini kim yürütür?"

                        Hepsi sustular. Abbas, bunun kendi malına dokunacağından kork­tuğu için sesini çıkarmadı. Ben de Abbas'm yaşından dolayı ses çıkar­madım. Bir kez daha bu soruyu tekrarladı. Abbas yine sustu. Ben bu durumu görünce; "Ben, ya Rasülallah!" dedim. O da: Sen mi? diye sordu.

                        Çünkü o gün ben onların içinde durumu en kötü olan, görünüşü beğenil­meyen, gözleri çapaklı, karnı şişkin, bacakları da bereli bir kimse idim.

                        Hz. Peygamber'in; "Benim borcumu kim öder ve ailemin benden sonra idaresini kim yürütür?" diye sorması, onun ölümünden sonraki zaman içindi. Güya o, risaleti Arap müşriklerine tebliğ ettiği takdirde kendisini öldürmelerinden korkmuştu. Bu sebeple ölümünden sonra borcunu ödeyecek ve ailesinin idaresini üstlenecek birine güvenmek is­tiyordu. Ama Cenâb-ı Allah, ona bu güveni vermişti:

                        "Ey elçi, Rabbinden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan, O'nun mesajını duyurmarmş olursun. Allah seni insanlardan korur." (el-Mâide, 67.)

                        Özetle söylemek gerekirse Rasûlullah (s.a.v.), gece gündüz deme­den gizli, açık her şekilde insanları Allah'a imana davete devam ediyor­du. Onu, bu işinden hiç kimse alıkoyamıyor ve geri çeviremiyordu. İn­sanların meclislerine, toplantı ve merasim yerlerine , alış veriş yerleri­ne, hac duraklarına uğruyor, karşılaştığı hür, köle, zayıf, güçlü, zengin, yoksul herkesi imana davet ediyordu. Bu hususta, onun nazarında bü­tün halk eşit idi. Ama ona ve kendisine tâbi olan güçsüz fertlere, güçlü ve kuvvetli Kureyş müşrikleri sözlü ve fiilî saldırılarda bulunup musallat oluyorlardı. İnsanlar içinde ona en çok eziyet eden, amcası Ebu Le-heb'di. Onun adı Abdüluzza b. Abdülmuttalib'ti. Karısı da Ümmü Cemil Erva binti Harb b. Ümeyye'de Hz. Peygamber'e karşı en azılı düşman­lardandı. Bu kadın, Ebu Süfyan'm kız kardeşidir. Bu hususta Ebu Le-heb'e, Hz. Peygamberin amcası Ebu Talib b. Abdülmuttalib muhalefet etmişti.Tabiatıyla insanlar içinde Ebu Talib'in en çok sevdiği kimse, Rasûlullah (s.a.v.)'dı. Ebu Talib ona iyi davranır, şefkat gösterir, müda­faa eder, koruması altına alır, daveti hususunda kendi kavmine muha­lefet ederdi. Ama yine de onların dinlerinde ve yollarında idi. Yalnız Cenâb-ı Allah şer'î değil de, tabii bakımdan onun kalbini Rasûlullah sevgisiyle imtihan etmişti.

                        Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                        Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                        Yorum


                          Ynt: vasilik doktirini üzerine

                          asım köksal islam tarihi kitabından. dileyenler için resim olarakta ekleyebilirim ama resimleri küçültmeyi hala yapamıyorum.
                          Peygamberimiz (a.s.)ın En Yakın Hısımları Uyarışı ve Kendisine Yardıma Davet Edişi


                          Hz. Ali der ki:

                          "Sen, ilkin, en yakın hısımlarını inzar et, âhiret azabıyla korkut!1 (Şuarâ: 214) âyeti nazil olunca,[744] Resûlullah (a.s.) beni çağırdı .[745]

                          'Ey Ali! Yüce Allah'ın, en yakın hısımlarımı inzar etmemi emir buyurması bana çok ağır geldi, kaygı verdi.[746]

                          Biliyorum ki, ben ne zaman kavmime bu işi açmaya kalksam, muhakkak, hoşuma gitmeyen birşeyle karşılaşacağımı göreceğim.

                          Bunun üzerine, bir müddet sustum.

                          Cebrail (a.s.) bana geldi de:

                          'Yâ Muhammedi Eğer sen Yüce Rabbinin sana emrettiği şeyi yapmayacak olursan, Rabbin sana azab edecektir!' dedi.

                          Yâ Ali! Bize, bir sa1 (dört kocaman avuç dolduracak kadar) yemek yap ve üzerine de koyun budun­dan et koy!

                          Bize bir kap da süt hazırla!

                          Sonra, Abdulmuttalib oğullarını benim için topla![747]

                          Onlarla bir konuşayım ve emrolunduğum şeyi kendilerine ulaştırayım' buyurdu.

                          Resûlullah'ın bana emrettiği şeyi[748] yaptım.

                          Abdulmuttalib oğulları Resûlullah'ın yanına toplandılar.

                          Onlar, o gün, kırk kişi idiler.[749]

                          Yahut, kırk kişiden ya bir eksik,[750] ya da bir fazla idiler.[751]

                          Resûlullah'ın bütün amcaları, Ebu Talib, Hamza, Abbas ve Ebu Leheb de gelenler içinde bulunuy­ordu.

                          Abdulmuttalib oğulları yanına toplandıkları zaman, Resûlullah (a.s.) beni çağırdı.

                          Onlar için yaptığım yemeği getirmemi emretti.

                          Getirip önüne koydum.

                          Eti parçalayarak çanağın çevresine birer parça koyduktan sonra:

                          'Haydi yiyiniz, Bismillah!' buyurdu.

                          Hepsi, ondan yediler ve tamamıyla doydular.[752]

                          Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki: Onların tümüne sunduğum yemeği,[753] onlardan bir tek adam bile yalnız başına yiyebilirdi!

                          Bundan sonra, Resûlullah (a.s.):

                          'Yâ Ali! Onlara süt de iç ir!' buyurdu.

                          Onlara süt kabını getirdim.

                          Ondan da hepsi kanasıya içtiler.

                          Vallahi, o kaptaki süt kadarını, onlardan bir tek adam bile yalnız başına içebilirdi ![754]

                          Yemeğin ve sütün kalanları, sanki hiç el dokunulmamış, yenilmemiş, içilmemiş gibi idi![755]

                          Resûlullah (a.s.) söze başlamak istediği sırada, Ebu Leheb:

                          'Şaşılacak şey! Arkadaşınız sizi büyük bir sihirle sihirledi![756] Doğrusu, biz, bugünkü gibi bir sihir hiç görmedik!1 dedi.[757]

                          Sonra da, Resûlullah'a hitaben:

                          'Bunlar senin amcaların ve amcalarının oğullarıdır. Sen, onlara istediğini söyledin! Sen, dinden sap­kınlığı bırak!

                          İyi bil ki: Kavmin, senin için bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir.

                          Bütün Kureyş kabileleriyle Araplar üzerlerine çullanmadan, ata oğullarının senin üzerinde durup seni haps ve esir etmeleri gerekir.

                          Onların böyle yapmaları, kendilerine, ötekinden daha kolaydır.

                          Ey kardeşimin oğlu! Ben; atanın oğullarına, gelirken senin getirdiğin gibi şer ve kötülük getiren bir kimse daha görmedim!' dedi.[758]

                          Resûlullah'ın konuşmasına imkân vermedi.

                          Dağıldılar.[759]

                          Ebu Leheb'in sözü, Resûlullah'ın çok ağırına gitti.

                          Resûlullah (a.s.), o mecliste susup hiç konuşmadı.[760]

                          Bunun üzerine, Cebrail (a.s.) gelip, Allah'ın buyruğunu hemen yerine getirmesini, Resûlullah (a.s.)a emir ve tavsiye etti.[761]

                          Kendisine bu hususta cesaret verdi.[762]

                          Ertesi günü, sabahleyin Resûlullah (a.s.):

                          'Yâ Ali! O adam işittiğin sözlerle tez davranıp önüme geçti de, ben kavmimle konuşmadan onlar dağılıverdiler.

                          Sen önceki akşam bizim için yapmış olduğun kadar, yine yiyecek içecek hazırla![763] Sonra onları yanıma topla!' buyurdu.[764]

                          Yemeği yaptım. Sonra da, onlar Resûlullah için topladım.[765]

                          Resûlullah (a.s.), yemeği getirmem için bana seslendi.[766]

                          Resûlullah (a.s.), geçen akşam yaptığı gibi yaptı (Yani, eti parçalayıp yemek çanağının çevresine birer parça koyduktan sonra):

                          'Haydi yiyiniz, Bismillah!' buyurdu.

                          Hepsi, ondan doyuncaya kadar yediler.[767]

                          Resûlullah (a.s.):

                          'Haydi, onlara süt de içir!' buyurdu.

                          Kendilerine, içi süt dolu kabı getirdim.[768]

                          O kaptan da, hepsi, kanasıya kadar süt içtiler.[769]

                          Vallahi, onların tümü için hazırladığım o yemeği de, o sütü de, onlardan bir tek adam bile yalnız başına yiyebilir, içebilirdi![770]

                          Resûlullah (a.s.), onlara:

                          'Borcumu benim yerime hanginiz öder?' diye sordu.

                          Ben sustum.

                          Cemaat da sustu.

                          Resûlullah (a.s.) sorusunu tekrarlayınca:

                          'Ben öderim yâ Rasûlallah!' dedim. Resûlullah (a.s.):

                          'Sen ödersin yâ Ali! Sen ödersin yâ Ali!' buyurdu.[771]

                          (Diğer bir rivayete göre; Resûlullah (a.s.) onlara:

                          "Benim borcumu benim yerime ödeyecek ve vaadlerimi yerine getirecek, Cennette benimle birlikte bulunacak, ev halkım içinde benim vekilim olacak kimdir?" diye sordu.

                          Onlardan birisi:

                          "Sen [kerem ve cömertlikte] denizsin! Sana bu hususta kim vekil olmaya güç yetirebilir?!" dedi.

                          Resûlullah (a.s.) sorusunu tekrarlayınca, Hz. Ali:

                          "Ben senin vekilin olurum!" dedi.[772]

                          Bunun üzerine, Resûlullah (a.s.), ona:

                          "Borcumu benim yerime sen ödeyecek ve vaadlerimi sen yerine getireceksin!" buyurdu.)[773]

                          Bundan sonra, Resûlullah (a.s.) konuşmasını şöyle sürdürdü:

                          'Hamd, Allah'a mahsustur. Ben, O'na hamdederim.

                          Yardımı da, O'ndan dilerim. O'na inanır, O'na dayanırım.

                          Şüphesiz bilir ve bildiririm ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.

                          O, birdir; O'nun eşi, ortağı yoktur![774]

                          Herhalde, otlak aramaya gönderilen kimse, gelip de ailesine yalan söylemez.

                          Vallahi, ben (faraza) bütün insanlara yalan söylemiş olsam, yine, size karşı yalan söylemem! (Faraza) ben bütün insanları aldatmış olsam, yine, sizi aldatmam!

                          Sizi Kendisine davet ettiğim Allah öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur!

                          Vallahi, sizler, uyur gibi öleceksiniz! Uykudan uyanır gibi de, dirilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz!

                          İyiliklerinizin mükâfatını görecek, kötülüklerinizin de cezasını çekeceksiniz!

                          Bunların sonucu ya temelli Cennette, ya da temelli Cehennemde kalmaktır![775]

                          İnsanlardan, ilk inzar ettiğim kimseler, sizlersiniz![776]

                          Ey Abdulmuttalib oğulları! Vallahi, Araplar içinde, benim size getirdiğim, dünya ve âhiretiniz için hayırlı olan şeyden daha üstününü ve hayırlısını kavmine getirmiş biryiğit bilmiyorum![777]

                          Ben, sizi, dile kolay gelen, Mîzan'da ağır basan iki kelimeye davet ediyorum ki, o da:

                          Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına ve benim de Allah'ın kulu ve resûlü olduğuma şehadet etm­eniz di r!768

                          Yüce Allah, sizi buna davet etmemi bana emir buyurdu.[778]

                          Ey Abdulmuttalib oğulları! Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gön­derildim!

                          Siz, bu hususta, görmediğiniz mucizelerden bazısını da görmüş bulunuyorsunuz.[779] Üzerinde bulunduğum şeyde bana yardımcı ve kardeşim olmayı, Cennet kazanmayı hanginiz kabul eder?[780]

                          Hanginiz, bu yolda kardeşim ve sahibim olmak üzere, bana bey'at eder?' buyurdu.

                          Hiç kimse ayağa kalkmadı.

                          Hemen, ben ayağa kal küm.

                          Yaşça, oradakilerin en küçüğü idim. Resûlullah, bana:

                          'Sen, otur!1 buyurdu.

                          Sorusunu üç kere tekrarladı.

                          Her defasında, ben ayağa kalkıyordum. O da:

                          'Sen, otur!' buyuruyordu.[781]

                          'Yâ Rasûlallah! Bunların yaşça en küçükleri ve bacakça en inceleri olsam da, sana ben kardeş ve yardımcı olurum' dedim.

                          Hepsi sustular.[782]

                          Resûlullah (a.s.), sorularının üçüncüsünden sonra, elini elimin üzerine koydu[783] da:

                          'İçinizde, bu, benim kardeşim, vasîm ve vekilimdir.

                          Onun sözlerini dinleyiniz ve kendisine itaat ediniz!

                          Bu işe, amcamsız, amcamın oğlu varis oldu!1 buyurdu.[784]

                          Davetliler gülüşerek ayağa kalktılar ve Ebu Talib'e:

                          'Bak! Sana, oğlunu dinlemeni emrediyor! Ona itaat et!' dediler.[785]

                          Ebu Talib:

                          'Bırakınız onu! Amcasının oğlu, onun başını, hayırdan başka yana bükmez!' dedi.[786] Resûlullah (a.s.)a da:

                          'Bizim katımızda, sana yardım etmek kadar sevgili birşey yoktur.

                          Öğütlerini benimseyip kabullendik.

                          Sözlerini tamamıyla tasdik edip doğruladık!

                          Bu toplananlar, senin atalarının oğullarıdır.

                          Tabiî ki, ben de onlardan birisiyim!

                          Senin istediğin şeye onlardan koşacak olanların, andolsun ki, en çabuğu, en hayırlısı da benden başkası değildir!

                          Sen, emrolunduğun şeye devam et!

                          Andolsun ki, etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an geri durmayacağım!

                          Nefsimi, Abdulmuttalib'in dininden ayrılmak hususunda bana boyun eğer bulmadım!

                          Artık, ben, onun üzerinde öldüğü dinde öleceğim!1 dedi.[787]

                          Ebu Leheb'den başka, hepsi de, yumuşak ve olumlu sözler söylediler.[788] Ebu Leheb ise:

                          'Ey Abdulmuttalib oğulları! Bu, vallahi, bir serdir, kötülüktür![789]

                          Başkaları onun elini tutup bundan alıkoymadan önce, sizler onun ellerini tutup bundan alıkoyunuz!

                          Eğer siz bugün ona boyun eğecek olursanız, zillete, hakarete uğrarsınız!

                          Bunu korumaya kalkışacak olursanız, öldürülürsünüz!' dedi.[790]

                          Peygamberimiz (a.s.)ın halası Safiyye binti Abdulmuttalib, Ebu Leheb'e:

                          'Ey kardeşim! Kardeşinin oğlunu ve onun dinini yardımsız, hor ve hakir bırakmak sana yakışır mı?!

                          Vallahi, bilginler, öteden beri, Abdulmuttalib'in soyundan bir peygamberin çıkacağını haber veregelm işlerdir.

                          İşte o peygamber budur!' dedi. Ebu Leheb:

                          "Bu, andolsun ki, boşuna bir umuntudur!

                          Zaten, kadınların sözleri erkeklere ayakbağı ve köstek mesabesindedir!

                          Kureyş aileleri ve onlarla birlikte bütün Araplar ayaklandığı zaman, onlara karşı koyacak bizim ne gücümüz var?

                          Vallahi, biz onların yanında bir lokmayız!' dedi. Ebu Talib ona:

                          'Ey korkak adam! Vallahi, biz, sağ oldukça, ona yardım edecek, onu savunacak ve koruyacağız!' dedi ve Peygamber (a.s.)a da:

                          'Ey kardeşimin oğlu! Rabbine davet etmek istediğin zamanı bilelim, silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız!' dedi."[791
                          Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                          Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                          Yorum


                            Ynt: vasilik doktirini üzerine

                            biraz uzun kusura bakmayın ama umarım olay daha net anlaşılır. burada sizce Hz Peygamber s.a.v. böyle bir görev için akrabadan birisini mi arıyordu?
                            Ailesinden birine hilafeti vermek için mi sordu kim borcumu ödeyecek diye?

                            değerlendirmeyi iyi yapallım ondan sonra sizin tevilinizi siz kendiniz değerlendirin inşAllah.
                            Tümünü görün ve bütün olarak bakın inşAllah.ben ne anlatsam önyargılarınızdan dolayı okumuyorsunuz bile bazen. yazılan cevaplardan okumadığınızı anlıyorum. inşAllah bu uzun olayı okursunuz. selam ve dua ile. (bir istirhamım daha konu dışındaki olaylara girmeden lütfen burada hilafet konusunu konuşuyoruz. )
                            Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                            Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                            Yorum


                              Ynt: vasilik doktirini üzerine

                              "Ey Allah'ın peygamberi! Ben senin yardımcın olacağım." Boynumdan tuttu ve: "îşte bu, benim kardeşimdir. İşte bu böyledir,, işte bu şöyledir. Onu dinleyin ve ona itaat edin." dedi.

                              Ypa

                              1- burdaki "İşte bu böyledir,, işte bu şöyledir." denilen yerde ne var?

                              (şii kardeşlerden kimse cevap vermesin!)

                              2- Bunu (Ali a.s.'ı dinleyin) ifadesini, tüm akrabalar Ali a.s. gibi olsun diye mi anlıyorsunuz? Nasıl? Buna itaat edin demek bunun gibi mi olun demek? O zaman onlar da Ali a.s. gibi olsa Ali a.s.'a nasıl itaat edecekler? yine onlar da itaat edilecek kişi olacaklarından, onlara kim itaat edecek?

                              3- Peygamber s.a.a. insanlardan en yakın olarak kendisine akrabalarını bulduğundan İslamı ilk kez onlara anlatıyor. onlardan destek istiyor. Bu durumda diğerlerinden üstün gördüğü akrabalarının Ali a.s.'a itaatini emreden Allah Resulü'nün bu emri kapsamına daha sonra Ebubekir ve Ömer'in girmediğini hangi delilden çıkarıyorsunuz? Peygamberin s.a.a., bu emrini nesheden: işte size ilk yemekte Ali a.s.'a itaatinizi emretmiştim ama artık onun yerini Ebubekir aldı diye bir emri olmuş mudur? Olmamışsa tersine Ali a.s. ile ilgili bu sözleri (ben kimin velisiysem Ali onun velisi gibi) de göz önüne alındığında bu emrin geçerli oluşunu göstermez mi?


                              "Hz. Peygamber'in; "Benim borcumu kim öder ve ailemin benden sonra idaresini kim yürütür?" diye sorması, onun ölümünden sonraki zaman içindi. Güya o, risaleti Arap müşriklerine tebliğ ettiği takdirde kendisini öldürmelerinden korkmuştu. Bu sebeple ölümünden sonra borcunu ödeyecek ve ailesinin idaresini üstlenecek birine güvenmek is­tiyordu. Ama Cenâb-ı Allah, ona bu güveni vermişti:"

                              Ypa;

                              Halife sonradan gelen birinin yerine onun görevini devralan ve ona vekil olan demektir. Eğer Peygamberin meşru halifesi Ebubekir ise bu durumda Peygamberin s.a.a. borcunu onun ödemesi Peygambere onun vasi olması gerekmez mi? Peygamberlerin varisleri olan Alimler ki Ebubekir size göre alimdir, bu durumda Allah resulü neden Ali a.s.'ı bu görev için seçiyor? Ebubekire güvenmiyor mu? Kendi işlerinde güvenmediği Ebubekire ümmetin işlerinde nasıl güvenecek? ya da Ali a.s. için kendi işlerinde yeterli güveni beslerken ümmetin işlerinde neden beslemeyecek?


                              "'Ey Ali! Yüce Allah'ın, en yakın hısımlarımı inzar etmemi emir buyurması bana çok ağır geldi, kaygı verdi.[746]
                              Biliyorum ki, ben ne zaman kavmime bu işi açmaya kalksam, muhakkak, hoşuma gitmeyen birşeyle karşılaşacağımı göreceğim.
                              Bunun üzerine, bir müddet sustum.
                              Cebrail (a.s.) bana geldi de:
                              'Yâ Muhammedi Eğer sen Yüce Rabbinin sana emrettiği şeyi yapmayacak olursan, Rabbin sana azab edecektir!' dedi.


                              Ypsa; Burdaki senaryoya inanıyor msunuz?

                              "Vallahi, onların tümü için hazırladığım o yemeği de, o sütü de, onlardan bir tek adam bile yalnız başına yiyebilir, içebilirdi![770]
                              Resûlullah (a.s.), onlara:
                              'Borcumu benim yerime hanginiz öder?' diye sordu.
                              Ben sustum"


                              bu borç Peygamber s.a.a.'in onlara verdiği yemeğin borcu mu? Peygamber madem parası yoktu neden onlara yemek verdi ki?

                              ypa ne düşünüyorsunuz?

                              "(Diğer bir rivayete göre; Resûlullah (a.s.) onlara:

                              "Benim borcumu benim yerime ödeyecek ve vaadlerimi yerine getirecek, Cennette benimle birlikte bulunacak, ev halkım içinde benim vekilim olacak kimdir?" diye sordu.
                              Onlardan birisi:..."


                              ypa; Peygamberin s.a.a burdaki vaadleri kimlerdi? Vaadlerini yerine getirme derdine niçin düştü peygamber? ve niçin daha hemen ailesinin derdine düştü? hiç mi Allah'a tevekkülü yoktu. Daha önünde uzun yıllar vardı. Belki erkek evladı olacaktı? neden hemen ailesinin derdine düştü? din daha önemli değil mi ki daha hemen ilk İslamı ve peygamberliğini açıkladığı toplumda kendi borçları vaadleri ve ailesinin derdine düştü? Sizce böyle özgüvenden yoksun dinden çok kendi şahsı ve ailesi için geleceği düşünen planlayan bir peygambere kim inanır? Müşrikler sizin gibi anlasaydı neden benim yaptığım itirazları yapmadılar? yapmış da sizinkiler almamış mı? yoksa müşrikler itiraz etmeyecek kadar memnunlar açık aramayan kişiler miydiler?

                              "Ey Abdulmuttalib oğulları! Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gön­derildim!
                              Siz, bu hususta, görmediğiniz mucizelerden bazısını da görmüş bulunuyorsunuz.[779] Üzerinde bulunduğum şeyde bana yardımcı ve kardeşim olmayı, Cennet kazanmayı hanginiz kabul eder?[780]
                              Hanginiz, bu yolda kardeşim ve sahibim olmak üzere, bana bey'at eder?' buyurdu."


                              burdaki istediği yardım ailesiyle değil dini ile ilgili. şimdi hangisi doğru yukarısı mı bu mu. bunlar arasında çelişki yok mu?

                              "Resûlullah (a.s.), sorularının üçüncüsünden sonra, elini elimin üzerine koydu[783] da:

                              'İçinizde, bu, benim kardeşim, vasîm ve vekilimdir.
                              Onun sözlerini dinleyiniz ve kendisine itaat ediniz!
                              Bu işe, amcamsız, amcamın oğlu varis oldu!1 buyurdu."


                              Vekilim ne demek ypa? herkes bunun gibi olsun mu demek?

                              "Çünkü o gün ben onların içinde durumu en kötü olan, görünüşü beğenil­meyen, gözleri çapaklı, karnı şişkin, bacakları da bereli bir kimse idim."

                              YPA BURDA KONUŞAN KİM!!!

                              Yorum


                                Ynt: vasilik doktirini üzerine

                                ypa lütfen ibni esirin el kamil eserindeki bölümüde aktarırmısın?
                                Madem olayı çok yönlü olarak baştan ele almaya karar verdin sadece ibni kesir ve asım köksalı aktararak olayı el almış olmazsın ibni esiride aktar bakalım
                                Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                                İmam Ali (a.s)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X