Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmamların masumluğu meselesi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: İmamların masumluğu meselesi

    her tanım, tanımlanan şeyin vasıflarını ortaya koymak suretiyle yapılır. Eğer imametin tanımını yapacaksak bu aynı zamanda imametin özelliklerini ortaya koymak demektir. bu da imamların sıfatlarını, imam olmanın şartlarını ortaya koymak demektir.

    tabi ki biz Ehlibeyt mektebi mensupları imametin tanımını Kur'andaki ayetlerle yapıyor imamların özelliklerini Kur'an'dan tanıyoruz.

    zaten bu başlık altında imamet inancını tartışmak demek Kur'an'a göre imamların özelliklerini ortaya koyma çalışması demektir bize göre

    Kur'an'da imam kelimesi geçiyorsa demek ki imam Kur'an'i bir kavram oluyor. Ve imam nedir sorusuna yine Kur'an'dan yanıt bulunması gerekir.

    bu ayet (bakara 124) imamın bazı vasılarını ortaya koymaktadır.

    1- İmam Allah tarafından seçilir/çıkarılır/atanır.

    2- İmam İbrahim a.s. soyundandır.

    3- İmam masumdur.

    4- İmamın vasıflarını ele alıp bunu Kur'an'a uygun olarak ortaya koyan inanca imamet inancı denir. İmamlarla ilgili sistemli bilgiye imamet denir.

    4. madde bizim çıkarımımız diğer üç madde ise imamla ilgili bakara 124. ayetten çıkan zorunlu sonuçlardır vasıflardır.

    Yorum


      Ynt: İmamların masumluğu meselesi

      vasıf şahısta olan bir şeydir ve vasıf yönüyle tanımlama şahsı tanımlamak için gerekli olan bir şeydir.ben imamların tanımını yapalım demedim imametin tanımını yapalım dedim.

      imamet ise şahıs değil bir kavramdır.yada şahıs değil şahısta varolan vasıftır.dolayısıyla vasıflar üzerinden gidersek bir vasfın varlığını başka vasıfların varlığıyla bilmek gerekecektirki bu yeterli bir tanım olmaz.

      şimdi dini literatürdeki anlamıyla, gerek lügati gerekse ıstılahi olarak imamet nedir.?

      Yorum


        Ynt: İmamların masumluğu meselesi

        [quote author=Esedullah link=topic=17529.msg108446#msg108446 date=1287870929]
        mufaddal kardeş sana cevap vermek isterim ama cevap için elimi klavyeye uzattığım da düşündümki defalarca yazdığımı tekrar etmek zorunda kalacağım.gereksiz tekrarlara girmeye hiç niyetim yok.mübarek! siz de; aynı şeyi defalarca yazmama rağmen hiç yazmamışım yada daha ilk defa bana soruyormuşsunuz gibi aynı şeyleri tekrar edip duruyorsunuz. o konu kapanmıştır benim için..
        [/quote]

        Allah şahittirki, ben de aynı durum yüzünden, cevap yazsaydınız bile cevap yazmamayı düşünüyordum.

        Yorum


          Ynt: İmamların masumluğu meselesi

          imam önde olan lider olan demektir. Bu kelime Kur'an'da olumlu ve olumsuz olmak üzere iki anlamda kullanılır.Küfrün imamları ve mü'minlerin imamları. Mü'minlerin, biat etmek zorunda olup kesin itaatleri gereken ve kendilerine şahitlik edecek olan imamlar Allah tarafından atanan masumlardır. İmamlarla ilgili bilgileri içeren sistemli olarak ifade edilmiş usulü din ilkesine imamet denir. Türkçesi imamlık anlamına gelmektedir. Yani imamlara ait inanç ve bilgilerin doğru, sistemli halini kastediyoruz imamlık ile. Türkçede bu anlamla karşılanabilecek olsa da bu kelime böyle kullanımı meşhur olmamış imamet diye kullanımı meşhur olmuştur.

          İmamet, masum, Allah tarafından atanıp, dünyada kendi dönemindeki insanların davranışlarına şahit olup ahirette de bu şahitliği açıklayacak olan, onları hidayet eden, zamanının insanlarınca itaatları zorunlu bulunan seçilmiş insanlara inanmayı esas alan inanç ilkesine imamet denir.

          Yorum


            Ynt: İmamların masumluğu meselesi

            imam önde olan lider olan demektir. Bu kelime Kur'an'da olumlu ve olumsuz olmak üzere iki anlamda kullanılır.Küfrün imamları ve mü'minlerin imamları. Mü'minlerin, biat etmek zorunda olup kesin itaatleri gereken ve kendilerine şahitlik edecek olan imamlar Allah tarafından atanan masumlardır.

            ''imam önde olan lider demektir''e göre önde olanın,yani müminlerin kesin biat etmek zorunda oldukları şahısların masum olması gerektiğinin Kurandaki delili?

            İmamet, masum, Allah tarafından atanıp, dünyada kendi dönemindeki insanların davranışlarına şahit olup ahirette de bu şahitliği açıklayacak olan, onları hidayet eden, zamanının insanlarınca itaatları zorunlu bulunan seçilmiş insanlara inanmayı esas alan inanç ilkesine imamet denir.

            sana göre yada şiaya göre imametin tanımı nedir diye sormadım.islami literatürdeki lügat ve ıstılah anlamını sordum.lügattaki ve ıstılahtaki anlamında imamın masum olması gerekir diye bir şey yok

            Yorum


              Ynt: İmamların masumluğu meselesi

              "sana göre yada şiaya göre imametin tanımı nedir diye sormadım.islami literatürdeki lügat ve ıstılah anlamını sordum.lügattaki ve ıstılahtaki anlamında imamın masum olması gerekir diye bir şey yok"

              bu yaptığımız tanım İslami tanımıdır ve bu tanımın dışındaki tüm tanımlar sünniliğe ya da diğer bidat ekollere ait tanımlardır. ama işin garip tarafı siz de bu bidat ekollerin tanımlarını İslam'ın tanımı diye kabul edip bize dayatıyorsunuz..

              bu kısır döngüyü aşmanın tek yolu burdaki tartışmanın Kur'an ayetleri bağlamında sürüp tanımda geçen tüm iddia ve parçaları ayetlerle ispatlamaktır. Ama sadece ayetlerle.. çünkü hadislere sizin güvenceniz yok. sünni de olsa onları kabul etmiyorsunuz. bir kere böyle denedim sünni hadisler diye ..sizden yanıt gelmedi kabul ediyorum sünni hadisleri diye.. o yüzden biz de sadece Kur'an'dan ispatlarız bi iznillah..

              ''imam önde olan lider demektir''e göre önde olanın,yani müminlerin kesin biat etmek zorunda oldukları şahısların masum olması gerektiğinin Kurandaki delili?


              bunun en açık delili bakara 124tür. bunun dışında da delilleri vardır ama önce buradan başlamak istiyorum.

              ayetin zalim olanlar ahdimin dışında bölümü Allah'ın atayacağı İbrahim soyundan imamların masum olmalarını zorunlu şart olarak beyan ediyor.

              çünkü zulüm Kur'an'a göre iki çeşittir. bir insanın başkalarına yaptığı haksızlık onların hakkın gasbı zulümdür. bu açık olup üzerinde anlaştığımız için Kur'an'dan kanıta gerek duymuyorum. Ancak zulmün diğer çeşidi ise insanın kendi nefsine karşı işlediği zulümdür. İnsan diğerlerii ilgilendirmeyen kendisiyle ilgili bir alanda günah işledi mi kendi nefsine zulmetmiş ve kendi nefsinin zalimi olmuş olur. bunun bir günah ya da çok günah olması sonucu değştirmez.

              "Sonra bu Kitab'ı seçtiğimiz kullarımıza miras bıraktık. Bunların kimi kendilerine yazık eder, kiminin davranış notu ortadır, kimi de Allah'ın izni ile iyiliklerde öncüdür. İşte büyük lütuf budur." Fatır 32

              Ve Allah dışında, sana fayda ve zarar veremeyecek şeylere perestiş etme (tapma)! Eğer bunu yaparsan o zaman hiç şüphesiz sen kendine zulmedenlerden olursun! Yunus 106

              O kimseler ki nefislerine zulmetmekdelerken melekler canlarını aldılar, «ne işde idiniz» dediler, «biz dediler: Bu arzda zebun idik», «ya, dediler: Allahın arzı geniş değil mi idi oraya hicret etsenizdi ya?» İşte bunların me'vaları Cehennemdir, ona gidiş de ne fena şeydir Nisa 97

              Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İnananlar da: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefslerini, hem de ehlini (yakınlarını) hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler kalıcı bir azab içindedirler. Şura 45


              daha çok sayıda olan bu türdeki ayetler kşinin başkasına karşı yaptığı zulmü değil kendine karşı yaptığı zulmü anlatmaktadır. Bunun da günah işleyerek olduğu açıktır. bu durumda insan ister başkasına ister kendine zulmetmek suretiyle günah işlesin imam olarak seçilme yeterliliğini kaybetmiş olur. İbrahim soyundan imam çıkacakların bir vasfı da hayatlarının her hangi bir döneminde asla zulmetmemeleri yani günahsız oluşlarıdır...

              Yorum


                Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                bu yaptığımız tanım İslami tanımıdır ve bu tanımın dışındaki tüm tanımlar sünniliğe ya da diğer bidat ekollere ait tanımlardır. ama işin garip tarafı siz de bu bidat ekollerin tanımlarını İslam'ın tanımı diye kabul edip bize dayatıyorsunuz..


                dilin ve lügatın farklı mezheplerde farklı anlamları olduğunuda ilkdefa duyuyorum.bir şeyin terminolojidekiki tanımı ne ise tanım odur.şiaya göre tanım ehlisünnete göre tanımmı olurmuş.


                bu kısır döngüyü aşmanın tek yolu burdaki tartışmanın Kur'an ayetleri bağlamında sürüp tanımda geçen tüm iddia ve parçaları ayetlerle ispatlamaktır. Ama sadece ayetlerle.. çünkü hadislere sizin güvenceniz yok. sünni de olsa onları kabul etmiyorsunuz. bir kere böyle denedim sünni hadisler diye ..sizden yanıt gelmedi kabul ediyorum sünni hadisleri diye.. o yüzden biz de sadece Kur'an'dan ispatlarız bi iznillah..


                beni hadis karşıtı ilan etme.hadisleri kabul ediyorum.ama hadislerle tartışmak içinden çıkılmaz bir durum olduğu için tartışmalarda hadisleri kullanmamaktan yanayım.

                bunun en açık delili bakara 124tür. bunun dışında da delilleri vardır ama önce buradan başlamak istiyorum.

                ayetin zalim olanlar ahdimin dışında bölümü Allah'ın atayacağı İbrahim soyundan imamların masum olmalarını zorunlu şart olarak beyan ediyor.

                çünkü zulüm Kur'an'a göre iki çeşittir. bir insanın başkalarına yaptığı haksızlık onların hakkın gasbı zulümdür. bu açık olup üzerinde anlaştığımız için Kur'an'dan kanıta gerek duymuyorum. Ancak zulmün diğer çeşidi ise insanın kendi nefsine karşı işlediği zulümdür. İnsan diğerlerii ilgilendirmeyen kendisiyle ilgili bir alanda günah işledi mi kendi nefsine zulmetmiş ve kendi nefsinin zalimi olmuş olur. bunun bir günah ya da çok günah olması sonucu değştirmez.


                buna göre iki arıza var.
                1.''imam önde olan lider demektir''e göre önde olan bütün liderlerin masum olması gerekir.mesela imam humeyni yada şu anda ''önde olan'' ve imam diye adlandırılan imam ali hamaney de masummudur.?

                2.bu tanıma göre her zamanda ve zeminde bir masum imamın olması gerekir.mesela fetret devrindeki masum imamlık görevini kimler icra etmiş? yada şu içinde yaşadığımız çağda masum imam (önder) kimdir.?

                Yorum


                  Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                  "dilin ve lügatın farklı mezheplerde farklı anlamları olduğunuda ilkdefa duyuyorum.bir şeyin terminolojidekiki tanımı ne ise tanım odur.şiaya göre tanım ehlisünnete göre tanımmı olurmuş."

                  doğru kelimelerin lugat anlamları ekollere göre çok değişmemektedir. ihtilafa konu olacak kadar çok değişmemektedir. Ancak ıstılahi/terim anlamları bilim dalları içindeki anlamları mektep ve mezheplere göre değişiklik arzetmektedir. Örneğin sahabe kelimesini şiilerin bastığı sözlükten de baksanız sünnilerin hatta nasibilerin de sözlüklerinden baksanız aynı anlama ulaşırsınız: sohbet kökünden gelen, sohbet arkadaşı, arkadaş gibi anlamlara gelir. ama ıstılahi/bilimsel/terim anlamına gelince sünniler farklı tanımlar şiiler farklı tanımlar. Bu durumda hangisine İslama göre tanım diyeceğiz. şiiler diyecek bizimki islami tanım sünniler diyecek hayır siz bidat ehlisiniz bizimki islami tanım.. bu şekilde bu konu aşılmayacağı için ben aramızda ortak ölçü olan Kur'an'da bu kelime nasıl geçiyor hangi anlamda kullanılıyor ona bakalım dedim.

                  ve imam kelimesini Kur'an ayetlerine göre tanımladım. siz de doğal olarak bu tanımda geçen unsurların/parçaların/vasıfların delillerini istediniz. biz de Başlığın amacı olan bu konulardır ve onları göstereceğiz inşaAllah.

                  "beni hadis karşıtı ilan etme.hadisleri kabul ediyorum.ama hadislerle tartışmak içinden çıkılmaz bir durum olduğu için tartışmalarda hadisleri kullanmamaktan yanayım."


                  hadis karşıtı olmadığınıızı biliyorum. Ancak bu teoride bir karşı olmayış. Pratikte itiraf ettiğiniz gibi hadis karşıtısınız. Yani sizin hadisleri kabul etmeniz tartışmalarda, eylem ve inançlarınızı oluşturmalarda işe yaramayacaksa bu kabul ne işe yarar. Bu örnek biraz ya bu din iyi güzel de ama çok ayrıntıya dalma kafayı üşütürsün diyen laiklerin işine benzemiyor mu birazcı. Örneğimi bağışlayın teşbihte hata olmaz derler..

                  Oysa sizlere aslında tevatür ya da ahad her şekilde hadisleri delil olarak aldığınızı bundan kaçınmanın mümkün olmadığını ve Kur'an'ın da, hadisler derecesinde nakilleri kesin bilgi kabul ettiğini söylemiştim.

                  örneğin siz bana Kur'an'a nasıl inandığınızı Kur'an bilgisinin ve Muhammed s.a.a.'in peygamberliğinin size nasıl geldiğini söylemediniz hala. Kur'an'ın Allah ile Sahabe arasındaki şahidinin tek başına Muhammed s.a.a. olduğunu söylemiştim. Şimdi eğer Kur'an dışı rivayetleri kabul etmiyor ve sadece Kur'an'ı kabul ediyorsak bu durumda bize bu Kur'an'ın Allah tarafından, direkt indirilmesi gerekmez miydi? halbu ki biz bu vahyi, ben vahiy alıyorum diye şahitlik eden tek şahitten aldık.

                  yine Kur'an dışı rivayetlerin Kur'an'a göre de kesin bilgi sayılabileceğini hatta sayılması gerektiğini biz Kur'an'dan görüyoruz. Öyle ki tevatür derecesine ulaşmasa bile Kur'an dışı rivayetler kesin bilgi değeri ifade etmektedir. Örneğin siz sayıları dördü geçmeyen şahitlerin tanıklıklarıyla (ki dört kişi yalan üzere birleşebilir ve tevatür derecesine ulaşmayan bir rakamdır) bir insana İslam'ın hadlerini uygulayabilir hatta o insanın hayatına bile son verecek kesinlikte bilgi kabul edebilirsiniz. Eğer Kur'an dışı rivayetler/haberler kesin bilgi ifade etmeseydi Kur'an'ın en kutsal şey saydığı bir müslümanın kanının dökülüüp hayatına son verilmesi için tevatür drecesinde rivayet şartı araması gerekirdi..

                  Ve diğer yandan siz bu tartışmada hadisleri kullanmayalım demekle aslında kendi sisteminizin iyice çürük ve geçersiz olduğunu söylemiş oluyorsunuz. Çünkü hayatta en çok kullandığınız hatta bir çok imani esaslardan (örneğin şerrin Allah'tan olduğuna inanmak) daha çok kullandığınız namaza bakalım. Kur'an'da bunun ne vakitleri ne rekatları ne kılabileceğiniz bir tanımı şekli var. Ve Kur'an'da bu ibadet için kullanılan kelime hiç de namaz anlamında kullanılmayıp dua anlamına gelen salat kelimesi kullanılmakta. Şimdi siz hadislerle bu ibadetin içeriğiini doldurduğunuzda hatta bazı meailcilerin iddia ettiği gibi salat dua demektir nasıl namaza çeviriyorsunuz hadislerle bu Kur'ani bir kelimenin anlamı mı değiştirilebilir hadisler kesin bilgi ifade etmez Kur'an mütevatirdir oysa hadisler ahaddır nasıl ahad bir haberle mütevatir bilgi olan salat/dua kelimesinin anlamını mı değiştirilirmiş dediğinde sizin sisteminzi çökmüş olacaktır.

                  bu durumda sizi ne tüm ümmetin bunda ittifakı var demeniz kurtarabilir ne de Kur'an'dan (zaman zaman sizin bize dediğiniz zorlama tevillerle) gösterdiğiniz ayetlerdeki salat kelimesi...

                  ve bu konuda hayır bu ibadi bir konudur diğeri itikadi demeniz de sizi kurtarmaz. o zaman size, itikadın önemini eğer bizi cehennemden kurtarıp cennete götürecek derecede önemli iş/inanç diye görmekten geliyorsa o durumda namaz rekatlarına ve şekline inanmayan ve bunları hiç uygulamayan bir insan kurtulabilir mi sorusu yöneltilir..

                  yani siz her hal u karda mutlaka hadisler kullanmak zorundasınız ve kullanıyorsunuz da.. ama ne hikmetse bizimle tartışırken hadislere bakmayalım diyorsunuz..

                  bu durumda hadisler atılırsa dinin nesi ne kadarı kalır diye sormadan da edemiyorum..

                  ve diğer taraftan bir zamanlar benim de mensubu bulunduğumu bu mutezili/mealci zihniyet bana sürekli işkence verdiği gibi size de veriyordur. bir insana Peygamberin sahih hadisini gündeme almayalım bunlar kesin bilgi ifade edip bizi bağlamaz diyebilmek vicdanları titretmektedir. bende çok olurdu. karşımdaki falanca hadis deyince ben kurtulmak için o uydurma derdim ama içimden buna kendim bile hiç bir zaman inanmadım.. çünkü insan kendini kandıramıyor..

                  "buna göre iki arıza var.
                  1.''imam önde olan lider demektir''e göre önde olan bütün liderlerin masum olması gerekir.mesela imam humeyni yada şu anda ''önde olan'' ve imam diye adlandırılan imam ali hamaney de masummudur.?"


                  vermiş olduğumuz imam tanımındaki tek tek unsurlar/parçalar/vasıflar tek başına imam olmak için yeterli değildir. Her tanım öyledir. Her tanımdaki tüm vasıflar birlikte tanımlanan şeyi oluştururlar. Örneğin Nebi kelimesini tanımlayalım:

                  Allah'tan haber alıp, insanlara bunu eksiksiz ileten ve bunları en güzel şekilde yaşayarak örnek olan Allah'ın seçtiği insan.

                  burdaki parçalara baktığımızda:

                  1- insan

                  2- vahiy almak

                  3- vahyi yaşamak

                  4- tebliğ etmek...

                  şimdi siz bu parçaların hepsini birden almayıp bir tanesini alıp başkasına uyarlasanız bu parça şu insanda da var öyleyse bu da mı nebi'dir deseniz herhalde buna ancak sen nakıs kıyas yaptın denecektir.

                  biz İmam tanımında Allah'ın ataması, masumiyet, ibrahim soyundan olması, (Bakara 124'e göre) önde olması gibi vasılfarın hep birlikte bir imamı oluşturduğunu söyledik. Tanımımızı öyle yaptık.

                  Zaten tam bir tanımı bilginler efradını cami ağyarını manı edecek şekilde yapılan tanımlar diye belirtmişlerdir. yani yaptığınız tanımdan bir parça söküp alsanız o bütünlük bozulacak bir parça dahil etseniz o bütünlük yine uzumsuzluktan dağılacaktır.

                  biz de böyle bir tanım yaptığımıza inanıyoruz.

                  Ayette namaz kılınız deniyor bunun ayrıntılarını Peygamber s.a.a. bildiriyor. Ayette ibrahim soyundan İmamlar atayacağız deniyor Peygamber de bunların kim olduklarını bize haber ediyor.

                  bu kesin bilgi ifade eden ve bağlayıcılığı bulunan haberlere göre Humeyni ya da Hamanei bir imam değillerdir. Ve masum da değillerdir.

                  "2.bu tanıma göre her zamanda ve zeminde bir masum imamın olması gerekir.mesela fetret devrindeki masum imamlık görevini kimler icra etmiş? yada şu içinde yaşadığımız çağda masum imam (önder) kimdir.?"


                  Fetret devri diye belirttiğiniz peygambelerin gelmedikleri dönemleri kastediyorsanız.. bu konuda Kur'an'da iki ayet var:

                  Yasin'de: Babaları uyarılmamış onlar da gafil kalmış, bir kavmi uyarman için.. ayeti ile Fatır suresindeki Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın. ayetidir.

                  bu iki ayet çelişki gibi görünse de değildir. Çünkü biri yerel imkanlarda bir uyarıcıdan söz etmekte bir kabileye (Kureyş kabilesine özel) uyarıcı gelmediğinden söz etmekte, diğeri ise genel anlamda her dönem insan guruplarına bir uyarıcı geldiğinden söz etmekte...

                  Tüm dönemlerde bir imam olmuştur. Bu imamlar kendi dönemlerinin şahitliklerini yapacaklardır öteki dünyada:

                  Her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve onların üzerine seni şahit olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak ? nisa 41 ve Her insan grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik' kadar bile haksızlığa uğratılmazlar. İsra 71.

                  bu delillere göre bu imamlar şahitlik yapacaklardır. Bu ayetlere göre her devirde bir şahit olacak imamın bulunması gerekmektedir.. Ve olmuştur da. Tertemiz Ehlibeyt mektebinde bu ayetlerle uyumlu hadisler tam bir sistematik oluşturmakta ve mütevatir olarak, yeryüzünün hiç bir zaman imamsız kalmayacağı kesin olarak açıklanmaktadır...

                  yine sünni ve şianın ortak naklettiği (ki bu hadisler asla inkar olunamaz sağlamlıktadırlar çünkü her iki ekol de hadis rivayet ve sahih sayma konusunda kesinlikle farklı kriterlere sahiptirler buna rağmen her iki ekol bir hadisi rivayet etmişse bu hadisi inkar etmek hiç bir hayır getirmeyecektir, çünkü Allah ona karşı hücceti tamamlamıştır ) hadise göre ise: "zamanın imamını tanıyıp ona biat etmeden ölen cahiliye ölümüyle ölmüştür." Eğer her zaman bir imam yoksa nasıl kime biat edilecektir bu durumda bu hadis muhal olanı emretmekte ve gerçekleşemeyecek biat yüzünden insanları kafir olarak nitelemektedir. (haşa)..

                  Yorum


                    Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                    doğru kelimelerin lugat anlamları ekollere göre çok değişmemektedir. ihtilafa konu olacak kadar çok değişmemektedir. Ancak ıstılahi/terim anlamları bilim dalları içindeki anlamları mektep ve mezheplere göre değişiklik arzetmektedir. Örneğin sahabe kelimesini şiilerin bastığı sözlükten de baksanız sünnilerin hatta nasibilerin de sözlüklerinden baksanız aynı anlama ulaşırsınız: sohbet kökünden gelen, sohbet arkadaşı, arkadaş gibi anlamlara gelir. ama ıstılahi/bilimsel/terim anlamına gelince sünniler farklı tanımlar şiiler farklı tanımlar. Bu durumda hangisine İslama göre tanım diyeceğiz. şiiler diyecek bizimki islami tanım sünniler diyecek hayır siz bidat ehlisiniz bizimki islami tanım.. bu şekilde bu konu aşılmayacağı için ben aramızda ortak ölçü olan Kur'an'da bu kelime nasıl geçiyor hangi anlamda kullanılıyor ona bakalım dedim.

                    ve imam kelimesini Kur'an ayetlerine göre tanımladım. siz de doğal olarak bu tanımda geçen unsurların/parçaların/vasıfların delillerini istediniz. biz de Başlığın amacı olan bu konulardır ve onları göstereceğiz inşaAllah.


                    İmamet: hak yolda insanlara rehber olan,insanlara Allaha nasıl kulluk yapacaklarını öğreten,insanların günaha düşmemeleri ve hayırlı olan işlerde onların teşvik edicisi olan,sahibi zamana ve mekana göre değişkenlik gösteren bir makamdır.Kurana göre bunun olumsuz biçimide vardır.yani insanlara şerde öncülük eden.
                    imametin tanımı budur.bunun ehlisünnetle yada şiayla alakası yoktur.imamların masum olma meselesi şiiler tarafından bu tanıma sonradan eklenmiş ve kendi tarafına göre yapılmış bir tanımdır.dolayısıyla imamlaın masum olması gerekir tanımı beni bağlamaz.çünkü ayetlerin zahirinden böyle bir anlam çıkmadığı gibi bu anlama gelebilecek her tanım yine kişinin durduğu yerden kendine göre yapacağı bir tanım olacaktır.nitekim ayetlerden bunun aksi tanımları çıkarmak için çok uğraşmaya gerek yok.

                    hadis karşıtı olmadığınıızı biliyorum. Ancak bu teoride bir karşı olmayış. Pratikte itiraf ettiğiniz gibi hadis karşıtısınız. Yani sizin hadisleri kabul etmeniz tartışmalarda, eylem ve inançlarınızı oluşturmalarda işe yaramayacaksa bu kabul ne işe yarar. Bu örnek biraz ya bu din iyi güzel de ama çok ayrıntıya dalma kafayı üşütürsün diyen laiklerin işine benzemiyor mu birazcı. Örneğimi bağışlayın teşbihte hata olmaz derler..

                    Oysa sizlere aslında tevatür ya da ahad her şekilde hadisleri delil olarak aldığınızı bundan kaçınmanın mümkün olmadığını ve Kur'an'ın da, hadisler derecesinde nakilleri kesin bilgi kabul ettiğini söylemiştim.

                    örneğin siz bana Kur'an'a nasıl inandığınızı Kur'an bilgisinin ve Muhammed s.a.a.'in peygamberliğinin size nasıl geldiğini söylemediniz hala. Kur'an'ın Allah ile Sahabe arasındaki şahidinin tek başına Muhammed s.a.a. olduğunu söylemiştim. Şimdi eğer Kur'an dışı rivayetleri kabul etmiyor ve sadece Kur'an'ı kabul ediyorsak bu durumda bize bu Kur'an'ın Allah tarafından, direkt indirilmesi gerekmez miydi? halbu ki biz bu vahyi, ben vahiy alıyorum diye şahitlik eden tek şahitten aldık.

                    yine Kur'an dışı rivayetlerin Kur'an'a göre de kesin bilgi sayılabileceğini hatta sayılması gerektiğini biz Kur'an'dan görüyoruz. Öyle ki tevatür derecesine ulaşmasa bile Kur'an dışı rivayetler kesin bilgi değeri ifade etmektedir. Örneğin siz sayıları dördü geçmeyen şahitlerin tanıklıklarıyla (ki dört kişi yalan üzere birleşebilir ve tevatür derecesine ulaşmayan bir rakamdır) bir insana İslam'ın hadlerini uygulayabilir hatta o insanın hayatına bile son verecek kesinlikte bilgi kabul edebilirsiniz. Eğer Kur'an dışı rivayetler/haberler kesin bilgi ifade etmeseydi Kur'an'ın en kutsal şey saydığı bir müslümanın kanının dökülüüp hayatına son verilmesi için tevatür drecesinde rivayet şartı araması gerekirdi..


                    hadislerle tartışmak sağlıklı bir tartışma açısından uygun değildir.Kuranında rivayetlerle geldiğini söylüyorsun ama bugün elimizdeki Kuran ehlisünnetin sika bildiği sahabeler tarafından cem edilmiş ve bugüne gelmesi sağlanmıştır.sizin evinizde okuduğunuz Kuran ehlisünnet tarafından güvenilir kabul edilen kişiler tarafından size ve bize ulaşmış bir Kurandır.mesela İmam Alinin mushafı değil Ebubekirin mushafıdır.
                    ama siz Ebubekir yada zeyd bin sabit tarafından ''rivayet olunan'' Kuranı kabul ettiğiniz halde yine onlar tarafından gelen hadisleri kabul etmiyorusunuz.
                    yine ben Resulullahın dışındaki hiçkimsenin sözlerini hadis diye kabul etmezken siz imamların sözlerini hadis diye addediyorsunuz.
                    ve aynı şekilde Kuran icazeti ile Allahın korumasında olduğu halde hadisler öyle değildir.biri Allaha iftira attığında bu hemen sırıtabiliyor.ama Resulullaha ifitra attığında bunu tesbit etmek gayet güçtür.
                    velhasıl bir çok nedenden dolayı hadislerle tartışmayı uygun bulmuıyorum.çünkü sen benim hadisimi kabul etmeyeceksin bende seninkini..

                    Ve diğer yandan siz bu tartışmada hadisleri kullanmayalım demekle aslında kendi sisteminizin iyice çürük ve geçersiz olduğunu söylemiş oluyorsunuz. Çünkü hayatta en çok kullandığınız hatta bir çok imani esaslardan (örneğin şerrin Allah'tan olduğuna inanmak) daha çok kullandığınız namaza bakalım. Kur'an'da bunun ne vakitleri ne rekatları ne kılabileceğiniz bir tanımı şekli var. Ve Kur'an'da bu ibadet için kullanılan kelime hiç de namaz anlamında kullanılmayıp dua anlamına gelen salat kelimesi kullanılmakta. Şimdi siz hadislerle bu ibadetin içeriğiini doldurduğunuzda hatta bazı meailcilerin iddia ettiği gibi salat dua demektir nasıl namaza çeviriyorsunuz hadislerle bu Kur'ani bir kelimenin anlamı mı değiştirilebilir hadisler kesin bilgi ifade etmez Kur'an mütevatirdir oysa hadisler ahaddır nasıl ahad bir haberle mütevatir bilgi olan salat/dua kelimesinin anlamını mı değiştirilirmiş dediğinde sizin sisteminzi çökmüş olacaktır.

                    bu durumda sizi ne tüm ümmetin bunda ittifakı var demeniz kurtarabilir ne de Kur'an'dan (zaman zaman sizin bize dediğiniz zorlama tevillerle) gösterdiğiniz ayetlerdeki salat kelimesi...

                    ve bu konuda hayır bu ibadi bir konudur diğeri itikadi demeniz de sizi kurtarmaz. o zaman size, itikadın önemini eğer bizi cehennemden kurtarıp cennete götürecek derecede önemli iş/inanç diye görmekten geliyorsa o durumda namaz rekatlarına ve şekline inanmayan ve bunları hiç uygulamayan bir insan kurtulabilir mi sorusu yöneltilir..

                    yani siz her hal u karda mutlaka hadisler kullanmak zorundasınız ve kullanıyorsunuz da.. ama ne hikmetse bizimle tartışırken hadislere bakmayalım diyorsunuz..

                    bu durumda hadisler atılırsa dinin nesi ne kadarı kalır diye sormadan da edemiyorum..


                    ben sistemimin sağlamlığından eminim.fakat hadisleri cerh tadile tabi tutmadan sırf ehlisünnet kaynaklarında geçiyor diye getirip önüme koyacaksınız.sonra kendi iddialarınızı benim hadislerimle isbat etmeye çalışacaksınız.işte asıl çürük olan bu yöntemdir ve ben bu yöntemle uğraşmak için yığınlarca kitap karıştırmam gerekecek.fakat sizin işiniz gücünüz ehlisünnet muhalifliği olduğu için ehlisünnet kaynaklarında sizin işinize yarayan hadisleri derlemiş toplamışsınız bir kaynakta birleştirmişsiniz lazım olduğunda kopyala-yapıştır ile kullanıyorusnuz.
                    dolayısıyla ben kendi sistemimden emin olmakla birlikte yüzbinlerce şii sunni hadisini aynı anda bilecek ve tartacak bir kapasiteye sahip olmadığım için hadisleri esgeçiyorum.

                    ve diğer taraftan bir zamanlar benim de mensubu bulunduğumu bu mutezili/mealci zihniyet bana sürekli işkence verdiği gibi size de veriyordur. bir insana Peygamberin sahih hadisini gündeme almayalım bunlar kesin bilgi ifade edip bizi bağlamaz diyebilmek vicdanları titretmektedir. bende çok olurdu. karşımdaki falanca hadis deyince ben kurtulmak için o uydurma derdim ama içimden buna kendim bile hiç bir zaman inanmadım.. çünkü insan kendini kandıramıyor..


                    konuyu alakası olmayan yerlere çekmekte üstünüze yok vallahi.!

                    bu kesin bilgi ifade eden ve bağlayıcılığı bulunan haberlere göre Humeyni ya da Hamanei bir imam değillerdir. Ve masum da değillerdir.


                    niye imam diye adlandırılıyorlar ve toplumun önünde duruyorlar o zaman.bir bütünün parçalarından bahsediyorsun.yani imametde parçalanır ve bazı vasıfları imam olmayan bazı insanların üzerinde tezahür edebilirmi diyorsun yani?
                    bütünden bir parça taşıyan bütün gibimidir.? öyleyse eksik kalan yönlerini ne ile tamamlıyor?
                    değilse niye bütünün adlandırıldığı adla adlandırılıyor.?

                    Fetret devri diye belirttiğiniz peygambelerin gelmedikleri dönemleri kastediyorsanız.. bu konuda Kur'an'da iki ayet var:

                    Yasin'de: Babaları uyarılmamış onlar da gafil kalmış, bir kavmi uyarman için.. ayeti ile Fatır suresindeki Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın. ayetidir.

                    bu iki ayet çelişki gibi görünse de değildir. Çünkü biri yerel imkanlarda bir uyarıcıdan söz etmekte bir kabileye (Kureyş kabilesine özel) uyarıcı gelmediğinden söz etmekte, diğeri ise genel anlamda her dönem insan guruplarına bir uyarıcı geldiğinden söz etmekte...

                    Tüm dönemlerde bir imam olmuştur. Bu imamlar kendi dönemlerinin şahitliklerini yapacaklardır öteki dünyada:

                    Her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve onların üzerine seni şahit olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak ? nisa 41 ve Her insan grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik' kadar bile haksızlığa uğratılmazlar. İsra 71.

                    bu delillere göre bu imamlar şahitlik yapacaklardır. Bu ayetlere göre her devirde bir şahit olacak imamın bulunması gerekmektedir.. Ve olmuştur da. Tertemiz Ehlibeyt mektebinde bu ayetlerle uyumlu hadisler tam bir sistematik oluşturmakta ve mütevatir olarak, yeryüzünün hiç bir zaman imamsız kalmayacağı kesin olarak açıklanmaktadır...

                    yine sünni ve şianın ortak naklettiği (ki bu hadisler asla inkar olunamaz sağlamlıktadırlar çünkü her iki ekol de hadis rivayet ve sahih sayma konusunda kesinlikle farklı kriterlere sahiptirler buna rağmen her iki ekol bir hadisi rivayet etmişse bu hadisi inkar etmek hiç bir hayır getirmeyecektir, çünkü Allah ona karşı hücceti tamamlamıştır ) hadise göre ise: "zamanın imamını tanıyıp ona biat etmeden ölen cahiliye ölümüyle ölmüştür." Eğer her zaman bir imam yoksa nasıl kime biat edilecektir bu durumda bu hadis muhal olanı emretmekte ve gerçekleşemeyecek biat yüzünden insanları kafir olarak nitelemektedir. (haşa)..


                    daha öncede tartışmıştık bu konuyu.şu soruya iler tutar bir cevabın varmı:
                    bu zamanın masum olan imamı kimdir.?

                    Yorum


                      Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                      "İmamet: hak yolda insanlara rehber olan,insanlara Allaha nasıl kulluk yapacaklarını öğreten,insanların günaha düşmemeleri ve hayırlı olan işlerde onların teşvik edicisi olan,sahibi zamana ve mekana göre değişkenlik gösteren bir makamdır.Kurana göre bunun olumsuz biçimide vardır.yani insanlara şerde öncülük eden."

                      bu Kur'an'a göre oluşturulmuş bir tanım değil. Örneğin burda imamların Allah tarafından atandığı yok. Oysa Allah bakara 124 başta olmak üzere bir çok ayet ve hadise göre imamları atamaktadır. Seni imam yapacağım cümlesi imam olarak görevlendireceğim demektir. İbrahim a.s.'ın soyumdan da imamlar görevlendir/ata demesi ise imamların Allah tarafından ve İbrahim a.s. soyundan olacağı konusunda çok açık vasıflardır. Bu açık hükümlere rağmen atama konusu bu tanımda hiç yok. bu durumdan bu hangi İslam'ın tanımı oluyor. Yien Sahibi zamana ve mekana göre değişiklik gösteren ifadesi açık değil hiç bir şey anlamadım.

                      "imametin tanımı budur.bunun ehlisünnetle yada şiayla alakası yoktur.imamların masum olma meselesi şiiler tarafından bu tanıma sonradan eklenmiş ve kendi tarafına göre yapılmış bir tanımdır."


                      imamların zalimlerden seçilmemesi size göre ne anlama geliyor? Kur'an'da ya da aklen günah işlemek bir zulüm değil mi? Zulmün tanımı bir şeyi olduğu yerden başka bir konuma koymak değil mi böylece bir insan Allah'ın şurada durması gerekir şöyle yapılması gerekir dediği şeyi başka konuma koymak zulüm değil midir. Bu anlamda bir günah bile insanın zalim olması için yeterli değil midir? Biz ayetin bu kısmının delil oluşun açıklamıştık ama hiç buna değinmeden masumiyet vasfı bizi bağlamaz diyorsunuz. Ayetler üzerinde konuşuyoruz. Biz ayetten zorunlu çıkan manayı işaretle insanın başkasına karşı yapmayıp kendisi ile Allah arasındaki ilişkilerde Allah'ın kurallarına uymayıp günah işlediği zaman da kendi nefsinin zalimi olduğunu söylemitik. Ayetlerden delil getirmiştik.

                      Bakara 124'ün dışında da imamların masum olduğuna dair deliller vardır. Bunlardan biri de:

                      "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir." Nisa 59 dur.

                      burdaki emir sahipleri Buhari de başta olmak üzere tüm sünni hadis kitaplarında geçen ve 12 Emir, Halife, zat, İmam diye değişik kelimelerle ifade edilen masum imamlarımızdır. Ve bunların da zorunlu olarak masum olması gerekir. Çünkü

                      Allah isyanı günahı zulmü yanlışı emretmez. Çünkü kötülüğü emretmek Allah'ın adalet ilim ve hikmet sıfatıyla bağdaşmaz. Burda itaat edilecek otoriteler sayılmıştır: Allah, peygamber ve emir sahipleri.

                      Birinci otoriteye kayıtsız şartsız ayettir, Peygamber'e itaat da öyledir daha önce gördük. Peygamber asla Allah'ın zıttına bir hüküm koyamaz emir veremez. Eğer verecek olsa bu kez peygambere itaat edin diyen Allah'ın kötülüğü emretmesi anlamına gelir bu. Bu ise çelişkidir. Aynı zamanda Allaha itaat edin peygambere itaat edin dendiğinden peygamber günahı emretse , günahı yapan insan böylece Allah'a itaat etmemiş olacaktır. Böylece Allah: Allah'a itaat edin diyerek koymuş olduğu emri, Peygambere itaat edin diyerek kaldırmış ve çelişkiye düşmüş olacaktır.

                      Bu ayette Emir sahipleri de aynı Peygamber gibi itaati emredilen bir masum otorite olmalıdır. Eğer Ehli sünnetin olduğu gibi burda geçen emir sahipleri günahkar sultanlar olsaydı ya da günahı emredebilecek halifeler olsaydı bu durumda Allah günahı emretmiş olacaktı. Çünkü emir sahiplerine itaat edin diyerek onların günahlarına itaati emretmiş böylece ilk iki otoriteye itaat emrini son otoriteye itaat emriyle iptal etmiş olacaktı..

                      Bu ayetin çelişkisiz şekilde pratiğe geçirilmesi sadece Şia'nın imamet inancıyla mümkündür. Başka hiç bir şekilde değil. İşte Kur'an'ın bu emri Peygamber ile açıklanmış ve 12 halife, 12 emir, 12 zat, 12 imam gelecek bunlar olduğu sürece bu dinin sırtı yere gelmez, buyurulmuştur. Şiada mütevatir olan bu hadisler, Ehlisünnette de inkar edilemez bir kesinlik ve senetle emredilmiştir.

                      Şayet burada siz bu 12 İmam hadislerinin sünni kaynaklada geçen şekliyle sahih bulmuyorsanız bu durumda siz hangi kitabı kabul ediyorsunuz hadis kitabı olarak diye sormamız gerekecektir.

                      Kur'an'ın dini yaşamak için yetmediği orda özet olarak verilen bilgilerin açıklamalarına muhtaç olduğumuz konusunda hemfikiriz. Bu durumda Kur'an dışında sünni hadis kitaplarını kabul ediyorsanız size onlardan delil getirmekteyiz. bu sitede Kur'an mı Ehlibeyt mi, Ben gördüm (şianın güncel sünni kitaplardan delilleri) adlı başlıklarda bu delilleri yeterince göstermiş bulunuyoruz. hangi kitaba inanıyorsanız biz ondan delil getiriyoruz. Çünkü biz hak olduğumuz için Allah herkesi bizim inançlarımızdan hesaba çekeceği için bunun delillerini her kitaba koymuş. Bizim için sorun yok siz deyin buhariyi kabul ediyorum ondan getiririz delillerimizi..

                      "dolayısıyla imamlaın masum olması gerekir tanımı beni bağlamaz.çünkü ayetlerin zahirinden böyle bir anlam çıkmadığı gibi bu anlama gelebilecek her tanım yine kişinin durduğu yerden kendine göre yapacağı bir tanım olacaktır.nitekim ayetlerden bunun aksi tanımları çıkarmak için çok uğraşmaya gerek yok."


                      hep böyle diyerek Kur'an'ın objektif herkesçe ittikaf edilen ortak anlamının olmadığını yayarlar. Bu Kur'an'ı atılmış bir iftiradır. Kur'an'ın muhkem ayetleri akıl sahipleri için ortak kriterler belirlemiştir. Bunlardan biri imamet konusudur.

                      bunlar diyorsunuz sizin şahsi görüşlerinizdir. Ama biz bunları ayetlerdeki ifadelerden çıkarıyoruz ve bu anlamların zorunlu olduğunu söylüyoruz. Ayetlerden istidlal/delil getirme yönleriyle ilgili sunduğumuz kelimeleri siz açıklamıyor itiraz etmiyorsunuz. Atama ile ilgili kaç kez tekrar ettik, siz imametin atama olmadığını söylediniz ama ayette bizim delil olarak sunduğumuz: imam kılacağım tabirini açıklamadınız. Allah'ın İbrahim a.s.'ı peygamber olmasına rağmen niçin sınav yaptığını ve niçin bu sınavları başardığınını imame yaptığı ifadesiyle birlştirdiğini söylemediniz. Ayette İbrahim a.s. deneniyor. ve başarınca Allah ona seni imam yapacağım diyor. Siz bu durumda İbrahim a.s.'ın nübüvveti üzerine alındığı zor sınavlardan geçmesiyle atandığı imamet makamını herkese bedava dağıtma taraftarısınız. Hatta Laik devletlerin memurları bile sizin yukarıdaki imamet diye verdiğiniz sınırlara girebiliyor. O zaman İbrahim a.s.'ın soyundn zalim olanların dışarıda kalacağı Allah'ın atadığı imamlar ne oluyor sizin tanımladığınızdaki imamlar ne oluyor..

                      bunlar çok mu uğraşma yoksa ayetin zahir anlamları mı. Siz bu verdiğiniz imam tanımını sadece bu ayetleri hiç gündeme almadan, bu tanımdaki unsurları ayetteki hiç bir yere koymadan iddia edebilirsiniz. Oysa bizi ayetteki unsurlara bakarak imamet tanımını yaptık.

                      İmamların masumiyetine dair bir başka kanıt da yukarda verdiğimiz Her ümmetten şahit imam ayetidir.

                      Şahitlikte güven gereklidir. Basit bir mahkemede bile sen gördün mü güvenilir biri misin diye şartlar aranır şahitlik için. Ahirette:

                      insanın tüm amelleri sorgulanacaktır

                      bu durumda tüm amellerde en iyi olan ve insanların üstünde bir masum olmalı ki insanların amellerine şahitlik edebilsin. Günah işleyen bir insan başkasının günahına cezalandırılmak için şahitlik etmesi ilahi hikmete aykırıdır. Böyle bir adama sen kendine bak sen de günah işlemişsin denir ve bu düzeni dizayn eden hesap sorucunun hikmetsizliğine hükmedilir.

                      yine insanın her ameli hesaplanacağı için insanların her ameline tanıklık gerekir her amelde masumiyet gerekir..

                      "hadislerle tartışmak sağlıklı bir tartışma açısından uygun değildir.Kuranında rivayetlerle geldiğini söylüyorsun ama bugün elimizdeki Kuran ehlisünnetin sika bildiği sahabeler tarafından cem edilmiş ve bugüne gelmesi sağlanmıştır.sizin evinizde okuduğunuz Kuran ehlisünnet tarafından güvenilir kabul edilen kişiler tarafından size ve bize ulaşmış bir Kurandır.mesela İmam Alinin mushafı değil Ebubekirin mushafıdır.
                      ama siz Ebubekir yada zeyd bin sabit tarafından ''rivayet olunan'' Kuranı kabul ettiğiniz halde yine onlar tarafından gelen hadisleri kabul etmiyorusunuz."


                      hayır biz konuyu bu açıyla ele almadık. Bizim sorumuz Kur'an'ın Peygamber s.a.a.'ten günümüze nasıl geldiği konusunda değildi. Evet Peygamberden itibaren Kur'an bize tevatür yolla gelmiştir. Ancak oraya kadar?

                      Cebrailin vahiy getirdiğini Muhammed'in elçi olarak seçildiğini gören buna tanık olan kaç kişi var. mesela kaç kişi Cebrailin geldiğini vahiy getirdiğini gördü ve kaç kişi Peygamberliğin Muhammed s.a.a.'e verildiğine dair Allah'tan vahiy aldı, sahabeden? bunun bri tek şahidi var o da Muhammed s.a.a. Yanlış anlamamanız için Kur'an'ın Allah ile Sahabe arasındaki şahitleri ravileri kaç tanedir diye sorduk.. siz ise Peygamber ile bizim aramızdaki bölümleri ele almışsınız..

                      "yine ben Resulullahın dışındaki hiçkimsenin sözlerini hadis diye kabul etmezken siz imamların sözlerini hadis diye addediyorsunuz."


                      siz sünni hadisleri bilmiyorsunuz. Örneğin: Buharideki şu hadis diye geçen metin Peygamberin sözü mü:

                      "60- Peygamberimizin eşi Sevde gece tuvalet için dışarı çıktığında Ömer ona biz seni tanıdık diye bağırdı."

                      Sahihi Buhari, Ahmed Naim Tercümesi, kitabut tahare, Cilt 1, 120. hadis

                      Siz sünniler kitaplarınızdan haberiniz yok. Hadis kitaplarınızın tamamında Peygambere ait olmayan onun bir davranışını konu edinmeyen bir sürü sahabe sözleri hatta tabii sözleri var. ve bunlar da hadis olark aktarılıyor haddesena fulan diye tabirlerle..

                      bu konuda sizinle bizim aramızdaki fark, biz Ehlibeyt olan masum 12 imamla bu sayıyı sınırlamışız siz Ehlibeyt hariç tüm 120bin sahabeyi hadis söyleyebilecek masum konumuna yüklemişsiniz.

                      siz derken şahsınızı kastetmiyorum sizin tabi olup inanç ve amellerinizi üzerine kurduğunuz kaynakları söylüyorum..

                      "ve aynı şekilde Kuran icazeti ile Allahın korumasında olduğu halde hadisler öyle değildir."


                      bununla Kur'an'ı bağlayıcı delil kabul ederiz bilgi değeri olan kaynak sayarız ama hadisleri saymayız demek istemiyorsunuz sanırım. Yoksa hadislerin sahteleri tabi ki vardır.

                      "biri Allaha iftira attığında bu hemen sırıtabiliyor.ama Resulullaha ifitra attığında bunu tesbit etmek gayet güçtür."


                      yok bizim peygamber inancımız ve hadisleriyle çıkardığımız ölçütler sayesinde Peygambere atılan iftiralar da hemen belli olmakta şükür Allah'a. Ama sünnilikte Peygamber seviyesi hata işler diyerek alçaltılıp sahabe Kur'an dışı zorlama ve anlamlarla yüceltildiği için hangi söz kime ait karışmış durumdadır..

                      "velhasıl bir çok nedenden dolayı hadislerle tartışmayı uygun bulmuıyorum.çünkü sen benim hadisimi kabul etmeyeceksin bende seninkini.."


                      bir şii olarak beni tanımadığınıza ve tartışmada delil getirme yöntemim hakkında bilgini zolmamanıza şaşırıyorum. Biz her vesileyle şianın hak olduğunu tüm ekollerin kendi sahih saydıkları kitaplardan delillendirdiğimizi Rabbimize bin bir şükürle ifade ediyor, diğer ekolleden ayrılan bu en önemli özelliğimizi herkse ilan ettiğimizi bilmiyor olamazsınız.

                      hadisleri delil olarak alalım ancak biz sizin kitaplarınızdan delil getirelim tamam?..

                      Siz de bize kendi kitaplarınızdan delil getirebilirsiniz hadisleri. Bunda sorun yok nasıl olsa hadisleri Kur'an ile beraber değerlendireceğimiz için sahihi uydurması açığa çıkacaktır..

                      "ben sistemimin sağlamlığından eminim.fakat hadisleri cerh tadile tabi tutmadan sırf ehlisünnet kaynaklarında geçiyor diye getirip önüme koyacaksınız.

                      cerh ve tadil dönemi kapandı. Sanırım metin yönünden değerlendirmeden demek istediniz. Siz sünni hadislerin ravi bakımından cerh tadil işleminin yapıldığına ve sahih olanların kitaplarınıza alındığıan diğerlerinin atıldığına inanmıyor musunuz?

                      En sahih hadis kitabı olarak sırasıyla buhari müslüm tirmizi nesei ebu davud ibn mace ... diye kütübü sitteyi kabul etmiyor musunuz? biz size en güvendiğiniz kitaplardan en güvendiğiniz ravilerden getireceğiz hadisleri. ve bir tanesinden de değil. örneğin 12 halife hadisleri tüm hadis kitaplarında geçiyor. Sarıldığınızda sapıtmayacağınız emanet Kur'an ve Ehlibeyt hadisleri de aynı şekilde..

                      O halde siz kriterleri belirleyin. nedir sahih hadis ona göre konuşalım.. ama hadisleri atalım diyorsanız o halde neye göre namazla ilgili ve kabul ettiğiniz hadisleri sahih sayıyorsunuz onları öğrenelim. o kriterlere uyarak sahih hadisleri koyalım önünüze.. ama bunlara da hayır deyip sadece Kur'an derseniz onunla da ispatlarız Allah'ın izniyle ama siz ikna olmazsanız kaybeden yine siz olursunzu bize bir zararı dokunmaz...

                      "sonra kendi iddialarınızı benim hadislerimle isbat etmeye çalışacaksınız.işte asıl çürük olan bu yöntemdir ve ben bu yöntemle uğraşmak için yığınlarca kitap karıştırmam gerekecek.fakat sizin işiniz gücünüz ehlisünnet muhalifliği olduğu için ehlisünnet kaynaklarında sizin işinize yarayan hadisleri derlemiş toplamışsınız bir kaynakta birleştirmişsiniz lazım olduğunda kopyala-yapıştır ile kullanıyorusnuz."

                      biz sizin "sahih" dediğiniz kitaplardan güvendiğiniz adamlardan delil getiriyorsak bu durumda siz biz delil getirdik diye o hadisleri atıyorsanız bu durumda büyük sorun var ve sizde ön yargı var demektir.. otomatik şartlanma var demektir. bi ara ihl lileri üniversiteye almıyorlardı ihleliler son sınıfta diğer okullara geçiyor oranın diplomasıyla ünv ye giriyorlardı bu kez onu da yasakladılar ihl den diğer liselere geçişleri yasakladılar. sonra millet alt sınıflardan geçiyordu. bunu da yasakladılar lise bire kadar indirdiler hatta bazı veliler bir kere tasdiknameyi ihl ye vermiş olan kaydını girmş olan ama bir hafta sonra liseye geçmek isteyen oğlunu bile liseye aldırtamamıştı.. o zaman bazıları bu durumdan rahatsız olup ihllileri vebalılar diye görüyorlar demişti.

                      siz de bizim elimizin değdiği hadisi bizim elimiz değdi diye necis ilan ediyorsanız biz bunda kin şartlanmışlık ve tekfirlik hissederiz kusura bakmayın. sizin güvendiğiniz alimden sizin güvendiğiniz kitaptan hatta bir tanesinden bile değil bir kaç tane değişik güvenli aliminiz ve kitaplarından gösterdiğimiz delilleri bile reddecekseniz kusura bakmayın o zaman sizin adınız hadis inkarcısına çıkar pekala.. ya da bizi sakınılması gereken kafir hem de bulaşıcı özelliği olan kafir olarak gördünüzü anlarız..

                      siz bilirsiniz..

                      "dolayısıyla ben kendi sistemimden emin olmakla birlikte yüzbinlerce şii sunni hadisini aynı anda bilecek ve tartacak bir kapasiteye sahip olmadığım için hadisleri esgeçiyorum."


                      böyle en ufak rüzgarda yıkılan sisteminize mi sağlam diyorsunuz. en temel dotroininiz olan Kur'an ve sünnet hakkında bile Kur'an ve hadis kitabından delil gösteremiyorsunuz buna mı sağlam diyorsunuz. buna karşın bizim sizin kitaplarınızdan gösterdiklerimiz hadislere ble cevap veremiyorsunuz.. sağlamlık bu mu yoksa kendi sistemi içinde barşık sorunsuz ve bu sistemini muhaliflerin içinden dedelilendirip ispatlayanlarınki mi sağlam sistem..

                      Hadisleri es geçip Kur'an'ı doğru anlamanzı mümkün mü

                      bir sistemin sağlamlığı kendi başına iken midir. Dağ başında namahremin olmadığı bir yerde karşı cinsle ilgili günah işlemeyen bir insanın ben karşı cinse karşı kendimi koruyorum demesi ne kadar gülünçtür...bir sistemin sağlamlığı her yerde her zaman ayakta kalabilmesi ile ölçülür.

                      bu sizin sorununuz değildir. Tüm sünni ve yılar yılı hadisleri içinde olanların sorunu daha büyüktür. Onlar bizim gösterdiğimzi hadisleri bildikleri için daha çok zorlanmakta ve bizimle konuşmaya bile cesaret edememektedirler. bizimle tartışan sünniler daha önce hiç şiayı tanımamış şiilerden hiç dinlememiş hep kendi tek taraflı bilgileriyle şiayı çürük zannetmiş öyle ezberlemiş olanlardır.

                      ama bir iki tartışmadan sonra şianın hak ve güçlü delilleri karşısında afallamakta ezberlerini unutmakta ve çareyi sıvışıp kaçmakta bulmaktadırlar..

                      bu site bunun en güncel kanıtıdır..

                      "konuyu alakası olmayan yerlere çekmekte üstünüze yok vallahi.!"

                      ben yaşadıklarımı söyledim size.. siz öyle hissetmiyor musunuz. Ben size tüm kitaplarınızda benden sonra 12 imam gelecek hadislerini gösterdiğimde içinizde hiç bir rahatsızlık hissetmiyor musunuz. bu 12 halife imam emir ya da zat kim ben bunları tanıyor muyum bunlardan haberdar mıyım bu tüm kitaplarda geçen hadis benim için ne anlam ifade ediyor diye hiç kendinizi yoklamaz mısınız. sisteminizde böyle bir yer olmadığından dolayı, peygamber ya böyle bir şey söylediyse diye O hazreti düşünerek hiç vicdanınız sızlamaz mı? benim sızlardı. düşünmek bile istemez derinleme düşünmekten kaçar konunun üzerini kapatırdım. başka uydruma hadisleri örnek getirirdim. halbu ki onlarla bunların ne alakası varsa..

                      ama her taraftan su almış bir geminin içinde insan kendini ne zamana kadar geçreklere kapatabilir ki..

                      "niye imam diye adlandırılıyorlar ve toplumun önünde duruyorlar o zaman."

                      bu farklı bir konu ve buna girersek konu sapar.. ve konunun sonraki aşamalarıdır. Biz daha imametin İbrahim a.s. zamanındaki delillerini halledemedik. İbrahim a.s.'a verilen imamet makamının özellikleri üzerinde anlaşamadık. sonra bir sürü imamlar var ve Peygamberimiz s.a.a.'ten sonraki aşamaları var..

                      "bir bütünün parçalarından bahsediyorsun.yani imametde parçalanır ve bazı vasıfları imam olmayan bazı insanların üzerinde tezahür edebilirmi diyorsun yani?
                      bütünden bir parça taşıyan bütün gibimidir.? öyleyse eksik kalan yönlerini ne ile tamamlıyor?
                      değilse niye bütünün adlandırıldığı adla adlandırılıyor.?"


                      hayır tersine imametin saydığımız tüm vasıfları bir kişide toplanırsa o İmam olur. Allah tarafından atanan İmamlar bu vasıfların tümüne sahiptir..

                      "daha öncede tartışmıştık bu konuyu.şu soruya iler tutar bir cevabın varmı:
                      bu zamanın masum olan imamı kimdir.?"


                      aynı soru sizn sorununuz mu? Her ümmeti imamıyla çağırdığımız zaman.. ayeti ile zamanın imamına biat etmeden ölen... hadisi gereği sizin imamınız kim? ve hangi haklarla bu imamdır?

                      yoksa bu ayetlerde imamdan söz edilmiyor mu? size şahitlik edecek imam kim? sizin itaat etmekle sorumlu oldğunuz sizden olan emir kim? yoksa bu ayet şu an rafa mı kalktı?.. hangi delille...

                      Yorum


                        Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                        bu Kur'an'a göre oluşturulmuş bir tanım değil. Örneğin burda imamların Allah tarafından atandığı yok. Oysa Allah bakara 124 başta olmak üzere bir çok ayet ve hadise göre imamları atamaktadır. Seni imam yapacağım cümlesi imam olarak görevlendireceğim demektir. İbrahim a.s.'ın soyumdan da imamlar görevlendir/ata demesi ise imamların Allah tarafından ve İbrahim a.s. soyundan olacağı konusunda çok açık vasıflardır. Bu açık hükümlere rağmen atama konusu bu tanımda hiç yok. bu durumdan bu hangi İslam'ın tanımı oluyor. Yien Sahibi zamana ve mekana göre değişiklik gösteren ifadesi açık değil hiç bir şey anlamadım.


                        işte tanım bu olunca atanma olayıda otomatikman yerini buluyor.nasılmı?
                        bu ayetin İbrahima.s.ın ömrünün sonunu konu edindiğini belirtmiştik.İbrahim a.s.bu tanıma göre bir ömür boyu hakyolun öncülüğünü yapmadıda bu imamet makamı kendisine verilince mi bu görevi yaptı.?hayır..
                        biz biliyoruzki İbrahim a.s.kendisine peygamberlik verildiğinden bu yana hakyolun öncülüğünü ve liderliğini yaptı.bu durumda kendisine ömrünün sonunda imamet verilmesi onun sadece ömrünün sonunda imamet yani öncülük ve liderlik yaptığınımı gösterir?oysa ondan önceki peygamberliğindede bu görevi icra ediyordu.fakat İbrahim a.s. bir ömür boyu verdiği mücadele sonucunda şu ayetin mazharı oldu: ''İbrahim tek başına bir ümmetti''
                        yani bu demektirki hak yolda insanlara öncü ve lider olmak yani imam olmak için bütün hayatının her yönüyle insanlara örnek ve yol gösterici olma vasfına ulaşmış olmak gerekir.ve bunu eksiksiz bir şekilde yapmak gerekir.bu her peygamber için geçerli olan bir şey değildir.mesela şuayb peygamberin hayatı ve yaşadıkları ile İbrahim peygamberin hayatı ve hakyolda örnekliğini aynı kefeye koyabilirmiyiz.hayır..ama şuayb peygamber insanlara hak yolda örnek ve lider olmadı diyebilirmiyiz? yine hayır..fakat şuayb peygamberin hayatının ayrıntıları ve küfre ve şirke karşı mücadelesi ile ibrahim peygamberin hayatının ayrıntıları ve küfre ve şirke karşı mücadelesi aynı değildir.ibrahim peygamber küfür ve şirk ile nasıl mücadele edileceği konusunda çok çetin mücadeleler sonucu küfür-iman kavramlarını her yönüyle ortaya koymuştur.ama bu ayrıntıları şuayb peygamberin hayatında görememekteyiz yada çok az görmekteyiz.
                        yani sonuç olarak her peygamber imam olmadığı gibi imam olmak için illada peygamber yani insan olmaya gerek yoktur.mesela Kuran da her yönüyle iman-küfür müvanezesini ortaya koyduğu için Kuranda imamdır.bizim peygamberimizde bir imamdır.ve ululazm dediğimiz peygamberlerde bir imamdır.

                        yukarıda verdiğim tanım ve burda yaptığım açıklamalardan şu sonuca ulaşmak istiyorum.

                        -imamet insanı hak yola ileten ve hak yolda kişiye öncü olan şeydir.
                        -bu imamete bir insan sahip olabileceği gibi bir kitap yada kişiye hak yolda öncü olan herhangi birş eyde sahip olabilir.
                        -imametin mutlaklığı olmakla birlikte birde bu yolgöstericilik vafsı itibariyle hak yolda insanlara önder olan herkes imamdır.imam humeyni yada hamaney olabileceği gibi imam hasan el benna da olabilir.
                        -bütün bunların sonucu olarak imamların masum olması gerekmez çünkü: '' Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin.'' ayetinde emir sahipleride varken devamında: ''Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin.'' başvurulması gereken merci olarak emir sahipleri çıkarılmış sadece Allah ve Resulü kalmıştır.buda emir sahiplerinin masum olması gerektiği tezini yalanlamaktadır.

                        sonra devam edeceğim inş.

                        Yorum


                          Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                          imamların zalimlerden seçilmemesi size göre ne anlama geliyor? Kur'an'da ya da aklen günah işlemek bir zulüm değil mi? Zulmün tanımı bir şeyi olduğu yerden başka bir konuma koymak değil mi böylece bir insan Allah'ın şurada durması gerekir şöyle yapılması gerekir dediği şeyi başka konuma koymak zulüm değil midir. Bu anlamda bir günah bile insanın zalim olması için yeterli değil midir? Biz ayetin bu kısmının delil oluşun açıklamıştık ama hiç buna değinmeden masumiyet vasfı bizi bağlamaz diyorsunuz. Ayetler üzerinde konuşuyoruz. Biz ayetten zorunlu çıkan manayı işaretle insanın başkasına karşı yapmayıp kendisi ile Allah arasındaki ilişkilerde Allah'ın kurallarına uymayıp günah işlediği zaman da kendi nefsinin zalimi olduğunu söylemitik. Ayetlerden delil getirmiştik.

                          Bakara 124'ün dışında da imamların masum olduğuna dair deliller vardır. Bunlardan biri de:

                          "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir." Nisa 59 dur.

                          burdaki emir sahipleri Buhari de başta olmak üzere tüm sünni hadis kitaplarında geçen ve 12 Emir, Halife, zat, İmam diye değişik kelimelerle ifade edilen masum imamlarımızdır. Ve bunların da zorunlu olarak masum olması gerekir. Çünkü

                          Allah isyanı günahı zulmü yanlışı emretmez. Çünkü kötülüğü emretmek Allah'ın adalet ilim ve hikmet sıfatıyla bağdaşmaz. Burda itaat edilecek otoriteler sayılmıştır: Allah, peygamber ve emir sahipleri.

                          Birinci otoriteye kayıtsız şartsız ayettir, Peygamber'e itaat da öyledir daha önce gördük. Peygamber asla Allah'ın zıttına bir hüküm koyamaz emir veremez. Eğer verecek olsa bu kez peygambere itaat edin diyen Allah'ın kötülüğü emretmesi anlamına gelir bu. Bu ise çelişkidir. Aynı zamanda Allaha itaat edin peygambere itaat edin dendiğinden peygamber günahı emretse , günahı yapan insan böylece Allah'a itaat etmemiş olacaktır. Böylece Allah: Allah'a itaat edin diyerek koymuş olduğu emri, Peygambere itaat edin diyerek kaldırmış ve çelişkiye düşmüş olacaktır.

                          Bu ayette Emir sahipleri de aynı Peygamber gibi itaati emredilen bir masum otorite olmalıdır. Eğer Ehli sünnetin olduğu gibi burda geçen emir sahipleri günahkar sultanlar olsaydı ya da günahı emredebilecek halifeler olsaydı bu durumda Allah günahı emretmiş olacaktı. Çünkü emir sahiplerine itaat edin diyerek onların günahlarına itaati emretmiş böylece ilk iki otoriteye itaat emrini son otoriteye itaat emriyle iptal etmiş olacaktı..

                          Bu ayetin çelişkisiz şekilde pratiğe geçirilmesi sadece Şia'nın imamet inancıyla mümkündür. Başka hiç bir şekilde değil. İşte Kur'an'ın bu emri Peygamber ile açıklanmış ve 12 halife, 12 emir, 12 zat, 12 imam gelecek bunlar olduğu sürece bu dinin sırtı yere gelmez, buyurulmuştur. Şiada mütevatir olan bu hadisler, Ehlisünnette de inkar edilemez bir kesinlik ve senetle emredilmiştir.


                          1.peygamberler masumsalar -ki masumlar- ve size göre masumluk hiç günah işlememekse ve yine size göre günah işlemek zulüm sahibi olmak ise bu ayet nedir peki:
                          ''Balık sahibi (Yunus’u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum diye çağrıda bulunmuştu.''Enbiya-87
                          burda Yunus a.s. peygamber yada masum değilmidir.hayır peygamber ve masumdur.peki nasıl oluyorda hem masum hemde zulmeden oluyor? sizin masumluk ve imamet anlayışınızda bir sorun var.
                          2.emir sahiplerinin mutlak masum olması gerekir diye ayetle belirtilen bir kural yok.nitekim nisa suresindeki ayette de açıklamıştım.''bir anlaşmazlığa düşerseniz onu Allaha ve Resulüne götürün'' diyor ama içinizde emir sahiplerine götürün demiyor.çünkü içimizdeki emir sahipleri masum değiller.e peki bu ayet bizi kapsamıyormu? öyle ya Allahın karşısına geçip soru sorma imkanımız olmadığı gibi peygamberde yaşamıyor.bir konuda anlaşmazlığa düşersek bunu kime götüreceğiz.?
                          siz kime götürüyorsunuz? taklit mercilerine..peki taklit mercileri masummudur? hayır..
                          biz kime götürüyoruz.;? islami ilimler konusunda güvendiğimiz ve kendimize ''imam'' seçtiğimiz birine..peki bunlar masummudur? hayır..
                          demekki imamet mutlak masumluğu gerektirmediği gibi sizin her devrin bir imamı vardır tezinizde suya düşmüş oluyor.

                          Yorum


                            Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                            şu hadis meselesinde söyleyeceğimi söyledim bir de o konuyu enine boyuna tartışmak istemiyorum.hadis konusundaki son sözlerim:
                            1.herkesin kendi hadisi olduğu için hadisler bağlayıcı değildir.çünkü sizde benim kabul etmediğim hadisler olduğu gibi bizim kaynaklardada sizin kabul etmediğiniz hadisler mevcut.dolayısıyla hadis yarıştırmanın bir mantığı yok.
                            2.hadislere inanmıyorum diye bir şey yok.ve sizin benim inandığım kaynaklardan beni susturacak hadisler söylemenizdende bir çekincem yok.çünkü ben kendi hadisimi bir derecelendirme ve sınıflandırmaya tabi tutmuşumdur.hangi hadisimi nasıl anlamam gerektiğini alimlerim bana öğretmişler.sizin hangi hadisi nasıl anlamam gerektiği konusunda gereksiz açıklamalarınız beni bağlamıyor.

                            Yorum


                              Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                              gelelim 12 imam meselesine

                              şu sorulara bir cevap arıyorum:

                              1.12 imam neden masumdur.peygamber dini eksikmi getirmişde imamlar onu tamamlamışlarmıdır.?eksik bırakmamışsa imamların dini tamamlama görevinin gereği olan yada dini Allahtan alıp insanlara ulaştırma görevinde gerekli olan masumluğunun sebebi nedir.?
                              2.eğer masumluk dinin yorumu için gerekli ise dinin yorumunda 12 imam inancının dışında kalan herkesin kafir olması gerekir.çünkü Allah imamlara dini yorumlamada masumluk yani tek otorite görevi vermiştir.bu durumda imamların dışında kalan herkes kafirdir.oysa biz biliyoruz ki şia kendi dışındaki müslümanları kafirlikle itham etmiyor.bu durumda iki seçenek var
                              a)imamlar masum değildir
                              b)imamların peşinden gitmeyen bütün müslümanlar kafirdir.
                              hangisi.?
                              3.12 imamın sonuncusu olan imam mehdi gayba çekildiğine göre yani insanlar içinden alındığına göre sizin imamet inancınızda bir sorun oluşuyor.ya insanlara görüp biat edecekleri bir masum imam göstermek zorundasinız yada bu imamın güvenilir vekileri olacak
                              bu durumda
                              a)imamın vekillerinin de masum olması gerekmezmi?
                              b)taklit mercileri masum imamın vekilliğini yapıyorsa bunun delili nedir? yapmıyorsa insanlar neden onların peşinden gidiyor ve onların sözünü dinliyor.?
                              c)taklit mercilerinin dört mezhe imamından farkı nedir.?

                              Yorum


                                Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                                şu hadis meselesinde söyleyeceğimi söyledim bir de o konuyu enine boyuna tartışmak istemiyorum.hadis konusundaki son sözlerim:
                                1.herkesin kendi hadisi olduğu için hadisler bağlayıcı değildir.çünkü sizde benim kabul etmediğim hadisler olduğu gibi bizim kaynaklardada sizin kabul etmediğiniz hadisler mevcut.dolayısıyla hadis yarıştırmanın bir mantığı yok.
                                2.hadislere inanmıyorum diye bir şey yok.ve sizin benim inandığım kaynaklardan beni susturacak hadisler söylemenizdende bir çekincem yok.çünkü ben kendi hadisimi bir derecelendirme ve sınıflandırmaya tabi tutmuşumdur.hangi hadisimi nasıl anlamam gerektiğini alimlerim bana öğretmişler.sizin hangi hadisi nasıl anlamam gerektiği konusunda gereksiz açıklamalarınız beni bağlamıyor.


                                tamam alimlerinizin ölçüsünü verin onlara uygun hadis verelim.. yani onlarda şianın getirdiği hadisler uydurmadır hangisi olursa olsun diye bir şey yoktur her halde.. bu kriterleri merak ettim..

                                sizn kaynaklarda o halde çelişki var demektir. bu çelişkide o halde sizin en sağlam olanı seçme konusundaki kriteriniz nedir. Şianın sahiplenmesi midir tek kriter?

                                hadis konusunda çok tepkisel ve objektif değilsiniz çifte standartla sistem kurulmaz..

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X