Bunu okudum guzel bir yazı istedim sizinle paylaşım
rafiziler.wordpress.com alintidir
[color=rgb(0, 0, 0)]Genellikle Şii mezhebinde hadis ilmi olmayıp. Onlar, hadisleri siyahina beyazina bakmadan, hadisin ravilerini araştırmadan, nasıl geldi kabul etmişler. Şüphesiz, bu ilim, ehl-sünnete ait bir ilimdir. Daha sonra onlar, ehl-sünnete bakarak bu ilme giriştiler ve neticede de onların bütün hadisleri zayıf ve uydurma çıktı.[/color]
[color=rgb(0, 0, 0)]Şia’nın en ünlü ve en ileri muhaddislerinden biri olan Hurr el-Amili demiştir: ”Yeni istilahlar (yani hadisleri” sahih ”ve” zayıf ” gibi türlere ayırmak) ehl-i sünnetin inancına ve kurallarına muvafıktır. Hatta bu bilim onların kitaplarından götürül-muşdur.” (“Vesailüş-Şii” 20/100veya 30/260). Ayrıca o demiştir:” Bilindiği gibi, bu istilahlar Allamenin (yani bin Mutahhara el-Hillinin) veya şeyhi Ahmed b. Tavusun zamanındaortaya çıkmıştır.” (“Vesailüş-Şii” 20/102 veya 30/262)[/color][color=rgb(0, 0, 0)]Yusuf el-Behranî de bunu tastiklemiŞtir ki, hadisleri ”sahih” ve “zayıf” gibi çeşit-lere ayıran ilk Şii âlimleri İbn Mutahhara ve üstadı İbn Tavus olmuştur. (“el-Hadaiqun-Nedir” 1 / 53)[/color][color=rgb(0, 0, 0)]Şiiler,hadisleri türlere ayırmayı Ehlisünnet’in kitaplarından öğrendiği gibi hadislerden hüküm çıkarmak kurallarını da ehli Sünnet’ten öğrenmiştir.[/color][color=rgb(0, 0, 0)]Şii alimi el-Hairi demiştir: ”Hiç şüphe yeri olmadan bilinmektedir ki, bizim alimlerimizden Şahidus-sanidan önce dirayatul-hadise (hadisten hüküm çıkarman kurallarından bahseden bir ilimdir) dair kitap yazan olmamış. Bu ilim de ehli sünnetin bilimlerindendir. ”(“ Muqtabisul-eser ”3 / 73)[/color]
[color=rgb(102, 102, 102)]][/color][color=rgb(0, 0, 0)]Peki, niçin Şiiler de hadis ilmine giriştiler?[/color][color=rgb(0, 0, 0)]Cevap: Ehl-i sünnet hadisin belgesine ve doğruluğuna fikir veriyordu. Bu nedenle Şiiler daima ehl-i sünnetin yanında gözü gölgeli idi. Çünkü onlar da hadis ilmi mevcut değildi ve hadisleri nasıl geldi kabul ediyorlardı. Bu nedenle onlar, ehl-i sünnetin qınağından kurtulmak için bu ilme giriştiler. Ancak hiçbir faydası olmadı. (Bkz. “Vesailuş-Şii! 20/100 veya 30/258)[/color][color=rgb(0, 0, 0)]Faydası ona göre olmadı ki, onların rivayetleri Ehli Beyt nakil yayınlanmadı.Yukarıda da belirttiğim gibi,ravileri yalancı ve hadis uyduranlar.Bu nedenle onların“Rical”kitapları ihtilaf ve dengesizliklerle doludur. Şunu onların büyük alimi olan Feyzel-Kaşani de itiraf etmiştir. (Bkz. “el-Vafî” 1/11-12)[/color]
[color=rgb(0, 0, 0)]Hurr el-Amili kendisi de itiraf ediyor ki, Şii âlimlerinin ehl-sünnete bakarak hadisleri zayıf-sahihi ayırmaları boş ve abes bir şeydir: ”Şeyh (et-Tusi) çoğu zaman hadisin ravisinin zayıf olduğuna göre, hadis de zayıf sayıyor … Ancak şeyhin hadisleri busebepten dolayı, yani ravisinin zayıflığından dolayı zayıf saymasıolmayan gerçek bir şeydir … Mesela, (Tusi) diyor ki: “Bu ravi zayıfolduğuna göre, onun rivayet ettiği hadis de zayıftır”. Sonra bizgörüyoruz ki, o, başka bir yerde bu zayıf ravinin rivayeti ile ameleder. Hatta, bazı yerlerde ondan da zayıf olan ravini kabul eder. Çok yerde hadis Mürsel olduğuna göre (yani senedi tamolmadığına göre) zayıf sayıyor, sonra kendisi (başka bir yerde) Mürsel hadisi delil getiriyor. Hatta o, çoğu zaman belgeyi kırık (mürsel) ve zayıf rivayetleri kabul ediyor, ama Müsned (belgeyitam) ve ravileri güçlü olan hadisleri ise reddediyor. ”(Bkz.”Vesailüş-Şii! 20/111 veya 30/279).[/color][color=rgb(0, 0, 0)]Hurr el-Amili Şii’nin hadisleri hakkında demiştir: ” Eğer hadislerimiz (hadis ilminin kuralları çerçevesinde) incelenirse, hepsi zayıf çıkacaktır.” (Bkz. “Vesailüş-Şii 30/260)[/color]
[color=rgb(0, 0, 0)]Niçin?[/color]
[color=rgb(0, 0, 0)]Cevap: Çünkü bir hadisin sahih olabilmesi için öncelikle ohadisi rivayet eden ravilərin adil olmaları şarttır. Şia’nın hadisleriniise yukarıda da belirttiğim gibi melun (lanetlenmiş) ve kezzâb (yalancı) ravilər rivayet etmiştir. Hurr el-Amili diyor: “Yeni istilahların (yani hadis ilminin) ehli, hadisin ravisinin adil olmasını şart koşmuş. İşte bu şarta göre de bizim tüm hədislərimiz zayıf çıkıyor. Çünkü nadiren ravinin adil olup olmadığı biliniyor.” (Bkz. “Vesailüş-Şii 30/260)[/color]
Bu, büyük bir Şii aliminin kendi hadislerine verdiği şehadeti.Günümüzde de durum farklı değildir. Bunu ehli-i sünnetin ve Şiilerin (daha doğrusu Müslümanların ve Şiilerin) kitaplarını okuyan herkes görebilir. Ehl-sünnete ait küçük hacimli bir kitapçıkda olsa, orada belirtilen tüm hadislerin kaynakları, güvenilirliği (sahih olup olmadığı) mutlaka gösterilir. Ancak böyle şeylere Şii kitaplarında rastlamak çok zordur
sonuç
Sonunda bu Risaleyi, yaşadığım iki olayı kaydetmekle bitirmek istiyorum. Ben şiilerden birine böyle bir soru vermiştim: “Ehl-i Beyt’ten en çok hadis rivayet eden raviniz kimdir?” Dedi “Zürâre b.Haziran ve başkaları …” Ben dedim: ” Ben ne bileyim ki, Zürare hadis uyduran olup, yoksa doğru konuşan? ”O ise: “Bunun için rical kitaplarına bakmak yeterlidir ”dedi. Ben dedim: “Ben artık Şii’nin en önemli ricâl kitabına – Ricalul-Kaşşiye baktım. Orada imamlar Zurareni gah övüyor ve birçok yerde ise lanetliyor.” Şii ”O sözler Takiyye ile söylenmiştir.” Ben şaşkınlık ederek dedim ki: “Sizin rical kitaplarınızda da Takiyye (yalan) giribse, size diyeceğim başka sözüm yok. ”
[color=rgb(0, 0, 0)]İkinci bir olay, yine de bu Şii ile aramda olan sohbet sırasında yaşandı. Öyle ki, ben ona Muhammed’e nazil olanKur’an, 17 bin ayet idi” hadisini derken, o, bu hadisin uydurma olduğunu söyledi. Ben dedim: ”Hadislerin sahih ve zayıf olmasını kim ayırt ediyor?” Dedi ki: “Hadis âlimleri.” Ben de ondan sordumki: “Şia mezhebinin temel ve muteber hadisçiləri kimlerdir?” O,Meclisi adını çekti. Ben de: ”Çünkü Meclisi” Mir’âtü’l-uqul ”da bu hadisi doğru sayıp” derken, o cevap verdi: ”Meclisi bu hadisi sahih saysa da, bu hadis Kur’an’a aykırıdır.” Bu zaman benim onacevabım şöyle oldu: ”Çünkü bu hadisi rivayet eden ravilərin hepsi sizin rical kitaplarınızda övülmüş ravilərdir. Peki nasıl oldu da, en sağlıklı raviləriniz İmam Cafer’in dilinden Kur’an’a aykırı olan böyle bir şeyi anlatıyor ettiler. [/color]
Yorum