Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

    ÜSTTEKİ METNİN DİPNOTLARI


    [623] - Şerh-u Nehci'l - Belaga-i İbn-i Ebi'l - Hadid, c. 1, s. 61 ve c. 3, s. 167 - 168, sekizinci kınamanın cevabında.

    [624] - Müsned-i Ahmed, c. 3, 363 ve bunun benzeri de s. 356 ve 325'te özetle geçmektedir.

    [625] - Said b. Museyyeb-i Kureşî-i Mahzumî tabiinin ileri gelenlerindendir. Rivayetini Sihah sahipleri kendi kitaplarında kaydetmişlerdir. Said 90 hicride, 80 yaşı üzerinde vefat etmiştir. Bkz. Takribu't - Tehzib, c. 1, s. 306.

    [626] - Tefsir-i Siyutî, c. 2, s. 141; Kenzu'l - Ummal, birinci baskı, c. 8, s. 293; Müşkilu'l - Âsar-i Tahavî, s. 375.

    [627] - Bidayetu'l - Müçtehid, c. 1, s. 346, "el-kavlu fi't temettu" babı; Zadu'l - Mead-i İbn-i Kayyım, c. 2, s. 205, "İbahet-u mut'ati'n - nisâ" babı; "ene uakibu aleyhima" sözcüğü bu kaynakta tahrif edilmiştir. Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 3, s. 167; Muğnî-i İbn-i Katade, c. 7, s. 527; Mahallî-i İbn-i Hazm, c. 7, s. 107; Kurtubî ve Razî tefsirleri, c. 2, s. 167 ve c. 3, s. 201 ve 202; Kenzu'l - Ummal, c. 8, s. 293 ve 294; el-Beyan-u ve't - Teybin-i Cahiz, c. 2, s. 223. Bkz. Tahavî, Şerh-u Meanii'l - Âsa kitabı, Menasik-u Hac, s. 374, İbn-i Ömer'den. Kenzu'l - Ummal, birinci baskı, c. 8, s. 293 ve 294.

    [628] - Ahkamu'l - Kur'an-i Cessas, c. 1, s. 294; el-Mahallî, c. 7, s. 107. Bu iki tabir arasındaki ihtilaf, halife Ömer'in bu konuyu, bir defasında "kim bunları yaparsa cezalandırırım" ve bir defasında da, "kim bunları işlerse kırbaçlarım" olmak üzere iki defa söylemiş olmasından kaynaklanabilir.

    [629] - Delilu'n - Nasik, -Muhsin Hekim, 1377 hicri Necef - Edeb basımı, s. 37 - 45.

    [630] - Bazı Malikilerin aksine; Bidayetu'l - Müctehid'in nakline göre.

    [631] - Bidayetu'l - Müctehid, c. 1, s. 348, "el-kavlu bi'l - karin" babı ve İbn-i Esir'in Nihayetu'l - Lügat'ında "kıran" sözcüğü.

    [632] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 5, "men ehtare'l - ifrad" babı.

    [633] - "Safer" sözcüğü burada söz akımındaki uyumluluğu sağlamak için gelmiştir.

    [634] - Sahih-i Buharî, "hacc" kitabı, "et-temettu-u ve'l kıran-u ve'l ifrad" babı, Fethu'l - Barî, c. 4, s. 168 - 169 ve onun Menakıb-i Ensar kitabı; Sahih-i Müslim, "cevazu'l - umre fi şehri'l - hacc" babı, hadis, 198; Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 249 ve 252 ve 332 ve 339; Sünen-i Ebu Davud, "menasik" kitabı, "umre" babı; Nesaî, "hacc" kitabı, s. 77; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 345; el-Muttakî, hadis: 2422; Müşkilu'l - Âsar-i Tahavî, c. 3, s. 155; Şerh-u Meaniu'l - Âsar, c. 1, s. 381, hacc menasikinde.

    [635] - Bkz. Nevevî'nin Sahih-i Müslim'e Şerhi'nde bu hadisin şerhi ve İbn-i Hacer'in Sahih-i Buharî Şerhi.

    [636] - Zadu'l - Mead, c. 1, s. 209, "hedyihi (a.s) fi haccihi ve umerihi" babı ve rivayet geniş bir şekilde Sahih-i Buharî, c. 1, s. 212, "kem i'temere'n - Nebi" babında geçmiştir; Sahih-i Müslim, "hac" kitabı, "beyanu umeri'n - Nebi (a.s) ve zamanuhunne" babı, hadis: 217 - 220, s. 916 - 917; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 357, "men istehabbe'l ihrame bi'l umret-i min ci'ranihi" babı ve yine c. 5, s. 10 - 12; İbn-i Kesir, c. 5, s. 109.

    [637] - Zadu'l - Mead, c. 1, s. 211 ve yine bu kitabın 223. sayfasında; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 345, "el-umre fi eşhuri'l hac" babı.

    [638] - Bakara, 196.

    [639] - Sahih-i Buharî, c. 3, s. 71, bu ayetin tefsirinde; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 19.

    [640] - Sahih-i Müslim, s. 900, "cevazu't - temettü" babı, 172. hadis; Tefsir-i Kurtubî, c. 2, s. 338, Zadu'l - Mead-i İbn-i Kayyim, c. 1, s. 252; Tabakat-i İbn-i Sa'd, Avrupa basımı, c. 4, k. 2, s. 28.

    [641] - Sahih-i Buharî, c. 1, s. 186; ikinci ve üçüncü rivayetler "İ'tisam bi'l - Kitab-i ve's - Sünnet" kitabının "mâ zekere'n - Nebi ve Hazzu ale infak-i ehli'l - ilim" babında, c. 4, s. 177'de geçer; Sünen-i Ebu Davud, el-menasik, c. 2, s. 159; Sünen-i İbn-i Mâce, 2976. hadis, s. 991, "et-temettu'u bi'l - umreti ile'l - hacc" babı; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 13 - 14; Fethu'l - Barî, c. 4, s. 135; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 177 ve 128 ve 136.

    [642] - Serrak b. Malik b. Cu'şum-i Ebusüfyan-i Kenanî-i Mudlicî Mekke yakınındaki Kadir bölgesinde yaşıyordu. Resulullah (s.a.a) hicret ederken Serak yüz deve ücret karşılığında Hazreti Mekke'ye getirip Kureyiş'e teslim etmek için onu takip etmiş, fakat atının ayakları yere gömülmüş ve yerinden hareket edememiştir. Serak, Mekke'nin fethedildiği yılda Müslüman olmuş ve hicretin 24. yılında vefat etmiştir. Müslim dışında diğer Sihah sahipleri ondan on dokuz hadis rivayet etmişlerdir. Takribu't - Tehzib, c. 1, s. 284; Sire-i İbn-i Hişam, c. 2, s. 103, 250 ve 309; Cevamiu's - Sire, s. 283.

    [643] - Sünen-i Ebu Davud, c. 1, s. 159, "ekran" babı, menasik, 1801. hadis; Muttakî Hindî, -İbn-i Teymiyye- "mâ câe fi fashu'l hacc-i ile'l umre" babı, 2427. hadis.

    [644] - Sahih-i Buharî, "kavluhu Teala: el-Haccu eşhurun mâ'lumat" babı, c. 1, s. 189; Sahih-i Müslim, s. 875, 121 ve 123. hadisler özetle; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 356, "el-mufridu evi'l - kariunu yuridu'l - umre" babı ve Musannif İbn-i Ebi Şeybe, c. 4, s. 102.

    [645] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 4.

    [646] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 6. O dönemde hacılar saçları dağınık olmaması ve ihramda oldukları uzun süre içinde saçlarına haşere düşmemesi için hac amelleri bitinceye kadar başlarını reçine ile bağlıyorlardı. -Nihayetu'l - Lügat.-

    [647] - el-Muntaka, 2393. hadis; Muntaka bunu Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 266'dan nakletmiştir.

    [648] - Sahih-i Müslim, 211. hadis ve 212. hadiste Cabir'den naklen, s. 914; Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 3, 5, 71, 75, 148 ve 266; el-Muntaka, 2418. hadis; biz Müslim'den naklettik.

    [649] - Sahih-i Müslim, 120. hadis, s. 873 ve 874; İbn-i Mâce, 2981. hadis.

    [650] - Sahih-i Buharî, "hac" kitabı, "et-temettu'u ve'l - ikran-i ve'l - ifrad-i bi'l - hac" babı, birinci hadis, c. 1, s. 189; Sahih-i Müslim, 128. hadis, s. 877; Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 154, "ifradu'l hac" babı, 1783. hadis; fakat bu kaynakta Resulullah (s.a.a)'in eşleri geçmemiştir.

    [651] - Sahih-i Müslim, 177 - 179. hadisler, s. 902; Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 161, 1806. hadis.

    [652] - Sahih-i Buharî, c. 1, s. 191, "hac" kitabı, 36. bölüm.

    [653] - Sahih-i Müslim, "haccu'n - Nebi" babı, 147. hadis, s. 886 - 888; Sünen-i Ebu Davud, "menasik'u hac", c. 2, s. 182; Sünen-i İbn-i Mâce, "le-menasik", s. 1022; Sünen-i Dâremî, "el-menasik", "fi sünneti'l - hac" babı, c. 2, s. 44; Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 32; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 7, "mâ yedullu ala enne'n - Nebiy (s.a.a) ehreme ihramen vahiden ve minhetu'l - mâ'bud" babı, 991. hadis; el-Mahallî'de ise, "Tarik boyunca sürekli" tabiri geçer, c. 7, s. 100.

    [654] - Sahih-i Buharî, "temenni" kitabı, "kavlu'n - nebi: Lev istakbelet min emri mâ istedberet" babı, c. 4, s. 166.

    [655] - Sahih-i Müslim, 201 - 203. hadis, "cevazu'l - umre fi eşhuri-l hac" babı, s. 911; Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 156, 1791. hadis, "Resulullah (s.a.a), hac için telbiye söyleyenler Mekke'ye ulaşınca Ka'be'yi tabaf edip Safa'yla Merve arasında sa'y yaptıktan sonra ihramdan çıkıp onu umre saysınlar" şeklinde nakleden İbn-i Abbas'tan naklen.

    [656] - Sahih-i Müslim, 198. hadis, s. 909, "cevazu'l - umre" babı; Sahih-i Buharî, c. 1, s. 191. Bu üç rivayet Zadu'l - Mead-i İbn-i Kayyim'de geçer, c. 1, s. 246.

    [657] - Sahih-i Müslim, s. 911, "cevazu'l - umre fi eşhuri'l - hac" babı, 201 - 203. hadisler; Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 156; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 18, 2423. hadis, Muntaka'den naklen; Musannef-i İbn-i Ebi Şeybe, c. 4, s. 202.

    [658] - Sahih-i Buharî, c. 1, s. 190, "et-Temettu-u ve'l - ikran-i ve'l - ifrad-i bi'l - hac..." babı; Sahih-i Müslim, s. 884 - 885, "beyan-u vucuhi'l - ihram" babı, 143. hadis; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 248, fi ihlalihi bi'l - hac" babı.

    [659] - Sahih-i Buharî, c. 1, s. 213 ve c. 4, s. 166, "temenna" kitabı, "lev istekbelet min emri mâ istedberet" babı; Sünen-i Ebu Davud, c. 4, s. 156, "ifradu'l - hac" babı, 1789. hadis, biraz farkla; Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 305; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 3, "men ihtare'l - ifrad..." babı, ve c. 4, s. 338; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 246, "fi ihlal-i men lem yekun saki'l - hedy" babı.

    [660] - Fethu'l - Barî, c. 17, s. 108 - 109, "nehyu'n - Nebi ala't - tahrim..." babı; Sahih-i Müslim, s. 883, "vucuhu'l - ihram" babı, 141. hadis; Sünen-i Ebu Davud, "ifradu'l - hac" babı; Sünen-i İbn-i Mâce, "et-temettu-u bi'l - umre" babı; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 338 ve c. 5, s. 19; Zadu'l - Mead, c. 3, s. 246; Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 356.

    [661] - Sahih-i Buharî, c. 2, s. 52, "şirket" kitabı, "iştirak-u fi'l - hedy" babı; Sünen-i İbn-i Mâce, c. 1, s. 992, hadis: 298.

    [662] - Sünen-i İbn-i Mâce, s. 993, "feshu'l - hac" babı; Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 286; Mecmau'z - Zevaid, c. 3, s. 233, "fashu'l - hacc-i ile'l umre" babı; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 247; el-Muntaka, "mâ câe fi fashi'l - hacc-i ile'l umre" babı, 2428. hadis.

    [663] - Sahih-i Müslim, s. 879, h. 130, "beyan-u vucuhi'l - ihram ve ennehu yecuzu ifradu'l - hac..." babı; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 247; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 19, "men ihtare't temettu-e bi'l - umret'i ile'l - hacc'i ve minhetu'l - ma'bud" babı, h. 1051.

    [664] - Sahih-i Müslim, s. 884, "beyan-u vucuhi'l - ihram" babı, h. 142 ve buna yakın bir tabirle bkz. Zadu'l - Mead, c. 1, s. 148, "fi ihlalihi (s.a.a) bi'l - hac" faslı, Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 356 ve c. 5, s. 4; el-Muntaka, h. 2426; Mecmau'z - Zevaid, c. 3, s. 233.

    [665] - Sahih-i Müslim, s. 882, h. 138; el-Muntaka, h. 2400 ve 2415, idhalu'l - hacc-i ile'l - umre" babı.

    [666] - Zadu'l - Mead, c. 1, s. 246.

    [667] - "Seref", Mekke'yle Medine arasında, Mekke'nin birkaç mil yakınındaki bir yerin ismidir. Bu hadis Sahih-i Müslim'in "vucuhu'l - ihram" babında, s. 873, h. 119'da; Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 154'de biraz farkla ve yien Sünen-i İbn-i Mâce, h. 2963'te kaydedilmiştir.

    [668] - Sahih-i Müslim, s. 880, "beyan-u vücuhi'l - ihram" babı, 134. hadis.

    [669] - Sahih-i Buharî, c. 2, s. 184.

    [670] - Sünen-i Ebu Davud, "umre" babı, c. 2, s. 204; Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 161, 2361. hadis; Sünen-i Kübra-i Beyhakî, c. 3, s. 345, "umre fi eşhuri'l - hac" babı; bkz. Müşkilu'l - Âsar-i Tahavî, c. 3, s. 155 ve 156.

    [671] - Bkz. Aişe'nin umresiyle ilgili Beyhakî'nin sözleri.

    [672] - Bkz. İleride değineceğimiz Kenzu'l - Ummal ve Hilyetu'l - Evliyâ'nın, "ala ahd-i Ömer" babında geçen rivayetleri.

    [673] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 5, "men ihtare'l - ifrad-e ve reahu efzale" ve Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 123.

    [674] - Sahih-i Müslim, s. 885, "fil mut'et-i bi'l - hacc-i ve'l - umre" babı, 145. hadis; Müsned-i Teyalesî, s. 247, h. 1729; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 21.

    [675] - Sünen-i Beyhakî, c. 7, s. 206, "nikahu'l - mut'a" babı.

    [676] - Esved b. Yezid b. Kays-i Nehaî, Ebu Ömer veya Ebu Abdurrahman cahiliye ve İslam dönemini gören, sıka ve fıkıhta çok rivayeti olan, ikinci tabakada yer alan bir kişidir. Onun rivayetlerini Sihah sahipleri kendi kitaplarına kaydetmişlerdir. O, hicrî 74 veya 75 yılında vefat etmiştir. Takribu't - Tehzib, c. 1, s. 77.

    [677] - Zadu'l - Mead, İbn-i Kayyım, c. 1, s. 258 - 259, "fi mâ câe fi'l - mut'at-i mine'l - hilaf" babı.

    [678] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 20.

    [679] - Bakara, 196.

    [680] - Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 338, "feshu't - tehellul" babı, Sahih-i Müslim, h. 155 ve 156, s. 895 - 596; Sahih-i Buharî, c. 1, s. 188 - 189; Sünen-i Nesaî, "temettü" babı, c. 2, s. 15 ve "el-hacc'u bi ğayr-i niyeti'n - yaksudu'l - muhrim" babı, s. 18; Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 393 ve 395 ve 410; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 88; Kenzu'l - Ummal, "hacc" kitabı, "temettü" babı, c. 5, s. 86; Buharî bunu kitabının 1. cildinin 214. sayfasında özetle kaydetmiştir.

    [681] - Muvatta-i Malik, "hac" kitabı, "cami-u mâ câe fi'l - umre" babı, c. 1, s. 319; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 5, "men ehtare'l ifrad ve reahu efzal" babı.

    [682] - Tefsir-i Siyutî, c. 1, s. 218, "el-hacc-u eşhuri'n ma'lumat" ayetinin tefsirinde, İbn-i Şeybe'den; Hilyetu'l - Evliyâ-i Ebu Nuaym, c. 5, s. 205; Şerh-u Meanii'l - Asar, Menasiku'l - Hac, s. 375.

    [683] - Sünen-i Nesaî, "hac" kitabı, "temettü" babı, c. 2, s. 16, Beyrut basımı - Daru'l - İhyai't - Turasi'l - Arabi, c. 5, s. 135; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 122. Bu kaytakta "Resulullah (s.a.a) bunu yapmıştır" demiş. İbn-i Kesir diyor ki: Bunun senedi iyidir; fakat bunu tahriç etmemişlerdir!

    [684] - Kenzu'l - Ummal, c. 5, s. 86; Hilyetu'l - Evliyâ, c. 5, s. 205.

    [685] - Sahih-i Müslim, h. 157, s. 896; Müsned-i Teyalesî, h. 516, c. 2, s. 70; Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 49 ve 50; Sünen-i Nesaî, "hac" kitabı, "temettü" babı, c. 2, s. 16; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 20; İbn-i Mâce, h. 2979, s. 692; Kenzu'l - Ummal, c. 5, s. 86.

    [686] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 21.

    [687] - Bu konuyu Nevevî Sahih-i Müslim Şerhinde, c. 1, s. 170'te Kadı İyaz'dan naklen kaydetmiştir.

    [688] - Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 141.

    [689] - Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 141.

    [690] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 21.

    [691] - Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 92, h. 707; Zehairu'l - Mevaris, s. 216. Cuhfe, Medine tarafından Mekke'ye üç menzil uzaklıktaki bir yerin ismidir.

    [692] - Muvatta-i Malik, h. 40, "kıranu fi'l - hac" babı, s. 336; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 129. es-Sekya, Mekke yolu üzerinde köylerin merkezidir.

    [693] - Sünen-i Nesaî, c. 2, s. 15, "temettü" babı; Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 57, h. 402, Müsned-i Osman'da; Müstedreku's - Sahihayn, c. 1, s. 472; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 126 ve 129.

    [694] - İmam Sindî, Ebu'l - Hasan Muhammed b. Abdulhâdî-i Hanefî, Nezil-i Medine-i Münevvere (ö. Hk. 1138).

    [695] - Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 60, h. 424.

    [696] - Sahih-i Müslim, h. 158, s. 896, "hac" kitabı, "cevazu't - temettü" babı; Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 97, h. 756; ikinci rivayet s. 60, h. 431'de ve onun bir benzeri de 432. hadiste geçmektedir. Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 22; el-Muntaka, h. 2382; Kenzu'l - Ummal, birinci baskı, c. 3, s. 33; Şerhu Meaniu'l - Ahbar, "mensaiku'l - hac" kitabı, s. 380 - 381; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 127 özetle ve bu kaynakta s. 129'da hadisi naklettikten sonra şöyle demiştir: Ali'nin rivayetine göre bu Osman (r.a)'nın bir itirafıdır ve buradan Veda Haccında Ali (r.a)'nin Resul-i Ekrem (s.a.a)'in telbiyesine uygun ihram bağladığı anlaşılmaktadır.

    [697] - Asfan, Cuhfe'yle Mekke arasında yer almıştır. -Mu'cem-i Buldan-i Hamevî-.

    [698] - Sahih-i Müslim, s. 897, h. 159, "cevaz-i temettü" babı; Sahih-i Buharî, c. 1, s. 190, "et-temettü ve'l - ikran" babı; Müsned-i Teyalesî, c. 1, s. 16; Müsned-i Ahmed, c. 1, s.136, h. 1146; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 22; Menhatu'l - Ma'bud, c. 1, s. 210, "mâ câe fi'l kiran" babı, h. 1005; Şerh-u Meaniu'l - Âsar, s. 371; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 218, "fi cemuhu beyne'l - haci ve'l - umre" faslı ve s. 220'de, "fi ennehu (s.a.a) karinun lâ mufridun" konusu; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 129.

    [699] - Sahih-i Buharî, c. 1, s. 190; Sünen-i Nesaî, c. 2, s. 15, "el-kıran" babı; Sünen-i Dâremî, "el-kıran" babı, c. 2, s. 69; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 352 ve c. 5, s. 22; Müsned-i Teyalesî, c. 1, s. 16, h. 95; Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 95, h. 733 ve c. 1, s. 136, h. 139; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 217; Tahavî, Şerh-i Meanii'l - Âsar'da, s. 379, "menasik-u hac" kitabı; Kenzu'l - Ummal, c. 3, s. 31; Minhatu'l - Mabud, h. 1004; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 126 ve 129.

    [700] - Zadu'l - Mead-i İbn-i Kayyım, c. 1, s. 218.

    [701] - el-Mahallî-i İbn-i Hazm, c. 7, s. 107.

    [702] - Bu cümleden İbn-i Kesir'in kendi Tarih'inde, c. 5, s. 132'de İmam Hasan (a.s)'dan naklettiği şu rivayettir: Ali (a.s)'la birlikte hac yapmak için hareket ettik. Zulhuleyfe'ye ulaşınca Ali, "Ben hacla umreyi birleştirmek istiyorum; böyle yapmak isteyenler benim söylediklerime dikkat etsinler" dedi ve daha sonra, "lebbeyk li haccetin ve umre" söyleyerek her iki amel için telbiye söyledi.

    [703] - Bunlardan biri Resulullah (s.a.a)'in hadislerinin yazılmasının engellenişidir; Ebubekir ve Ömer bunu yasaklamış, Muaviye de dirilterek şöyle demiştir: "Hiç kimse Ebubekir ve Ömer döneminde rivayet edilmeyen bir hadisi rivayet etme hakkına sahip değildir." Müsned-i Ahmed'deki Muntahab-ı Kenz'de, c. 4, s. 64. Muaviye, "Ömer'in döneminde rivayet edilen hadisleri rivayet edin" diyordu. Bu konuyu Zehebî, Tezkiretu'l - Huffaz adlı kitabında Muaviye'nin biyografisinde kaydetmiştir. Yine bkz. Muntehab-ı Kenz, c. 4, s. 61; Ehadis-i Ümmü'l - Müminin Aişe, "mea Muaviye" faslı.

    [704] - Sünen-i Nesaî, "et-temettü" babı.

    [705] - Sünen-i Dâremî, c. 2, s. 35.

    [706] - Muhammed b. Abdullah b. Nevfel, Muhammed b. Abdullah b. Haris b. Nevfel b. Abdulmuttalib'dir. Muhammed b. Nevfel, Takribu't Tehzib, c. 2, s. 175'te üçüncü tabakadan rivayeti kabul edilir kişilerden sayılmıştır.

    [707] - Muvatta-ı Malik, c. 1, s. 344, "mâ câe fi't - temettü" babı, h. 60; Sünen-i Nesaî, c. 2, s. 15, "et-temettü" babı; Sünen-i Tirmizî, c. 4, s. 38, "mâ câe fi't - temettü" babı; Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 17; Tefsir-i Kurtubî, c. 2, s. 388, Kurtubî bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir; Zadu'l - Mead, c. 2, s. 218; Bedayi-i Minen, h. 903; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 127 ve 135.

    [708] - Zehhak'ın biyografisi için bkz. Usdu'l - Gabe, Ehadis-u Ümmü'l - Müminin Aişe, "mea Muaviye" faslı, c. 1, s. 243.

    [709] - Sünen-i Beyhakî, c. 5, s. 20, "kerahet-u men kerihe'l - kırane ve't temettü" babı; Ebu Davud, "ifradu'l - hac" babı, s. 157; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 229; Mecmau'z - Zevaid, c. 3, s. 236 özetle; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 140 - 141.

    * - Taksirin Merve'de yapılmış olması onun umre olduğunu gösterir. Çünkü hac için taksi Mina'da yapılır, Merve'de değil. -müt-

    [710] - Sahih-i Buharî, c. 1, s. 207, "el-halk-u ve't - taksir" babı; Sahih-i Müslim, "et-taksir-u fi'l umre" babı, h. 209; Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 159 - 160, h. 1802 - 1803, "menasik" kitabı; Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 96 - 98; el-Muntaka, c. 2, s. 270, h. 2579 ve 2580; Minhetu'l - Ma'bud, h. 1503.

    [711] - Sahih-i Müslim, "cevazu't - temettü" babı, h. 164 , s. 898; hadisin açıklaması Şerh-i Nevevî'de, c. 7, s. 304'te geçer; el-Muntaka, h. 2386; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 127 - 135.

    [712] - İmran b. Hasin'le ilgili olarak Usdu'l - Gabe, c. 4, s. 137'de şöyle geçer: Halife Ömer'in onu Basra kadılığına atadı; duası müstecap olan ve hastalandığında meleklerin kendisine selam ettiği bir kişiydi. O, hicretin 52'sinde, Muaviye'nin hilafeti döneminde Basra'da vefat etti.

    [713] - Sahih-i Müslim, "cevaz-i temettü" babı, h. 168, 166 ve 169, s. 899; Şerh-i Nevevî, s. 305 - 306.

    [714] - Sahih-i Müslim, "hac" kitabı, "cevazu't - temettü" babı, h. 165 ve 166. Biz Müslim'in sözlerini kaydettik; Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 434; Sünen-i Dâremî, c. 2, s. 35; Sahih-i Buharî, "hac" kitabı, "et-temettü" babı, c. 1, s. 190, buradaki sözü daha önce söyledikleriyle farklıdır; Sünen-i İbn-i Mâce, h. 2978, "et-temettü bi'l - umret-i ile'l - hac" babı; Müsned-i Ahmed, c. 4, s. 429, 436, 438 ve 439; Sünen-i Beyhakî, c. 4, s. 344 ve c. 5, s. 14; el-Muntaka, h. 2380 ve 2381; Zadu'l - Mead, c. 1, s. 217 ve 220; Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 126 ve bu kaynakta s. 137'de bu babın hadisleri geçmiştir.
    Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
    İmam Ali (a.s)

    Yorum


      Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

      [quote author=ypa link=topic=1684.msg12280#msg12280 date=1237789729]
      "İmam Ali (a.s) Döneminde Temettü Umresi

      İmam Ali (a.s)'ın Osman'ın hilafeti döneminde Resul-i Ekrem (s.a.a)'in bu sünnetini yaşatmak için sert bir şekilde halifeye karşı çıktığını gördük.[702] Hz. Ali (a.s)'ın bunu kendi hükümeti döneminde icra etmesi gerekiyordu; çünkü karşısında bir muhalif olmadığı gibi genel olarak Müslümanların buna eğilimli olması da ona destek veriyordu"


      buradan mut a konusunda da aynı fikir üzerinden yürüyebilirmiyiz.
      [/quote]

      ypa kardeş hep bize dersin rivayetlerin neden tamamını almıyorsunuz diye,
      aynısını bak kendinde yapıyorsun neden rivayetlerin tamamını almıyorsun.Ayrıca metni okumadığın belli,alıntı yaptığın bölümde bile seni destekleyecek hiç bir şey yok iyi oku.

      bak ben alıntı yaptığın kısmın tamamını aktarıyorum buraya.

      İmam Ali (a.s) Döneminde Temettü Umresi

      İmam Ali (a.s)'ın Osman'ın hilafeti döneminde Resul-i Ekrem (s.a.a)'in bu sünnetini yaşatmak için sert bir şekilde halifeye karşı çıktığını gördük.[702] Hz. Ali (a.s)'ın bunu kendi hükümeti döneminde icra etmesi gerekiyordu; çünkü karşısında bir muhalif olmadığı gibi genel olarak Müslümanların buna eğilimli olması da ona destek veriyordu. Bu nedenle Emirulmüminin Hz. Ali (a.s)'ın döneminde temettü umresi hakkında bahsetmek anlamsız olduğundan bu konunun tartışılıp kitaplara yansıması da yersiz olurdu. Bu konu hakkındaki tartışmalar ikinci defa, Ömer'in sünnetini diriltmeye çalışan Muaviye'nin döneminde başladı.

      Muaviye'nin Hilafeti Döneminde Temettü Umresi

      Muaviye'nin Hilafeti Döneminde Temettü Umresi
      Muaviye kendi hilafeti döneminde var gücüyle ilk üç halife Ebubekir, Ömer ve Osman'ın sünnetlerini yaşatmaya çalışıyordu; özellikle Ehlibeyt'in yenik düştüğü, mekteplerine muhalefet edildiği ve özellikle Hz. Ali (a.s)'a muhalefet edildiği durumlarda daha fazla bir çaba sarf ediyordu. Bu onun genel siyasetiydi; Muaviye ve taraftarlarının temettü umresi hükmüne karşı girişimlerini rivayetler şöyle açıklıyor.[703]

      Sünen-i Nesaî'de İbn-i Abbas'tan şöyle rivayet edilmektedir:

      "Muaviye halkın temettü umresi yapmasını engelledi; oysa Resulullah (s.a.a) temettü umresi yapıyordu."[704]

      Sünen-i Dâremî'de Muhammed b. Abdullah b. Nevfel'den şöyle rivayet edilmiştir:

      Hac mevsiminde Muaviye'nin Sa'd b. Malik'ten, "hacla birlikte temettü umresi yapmak konusunda görüşün nedir?" diye sorduğunu, Sa'd'ın, "Güzel bir iştir" demesi üzerine Muaviye'nin, "Ömer bunu yasaklamıştır; sen Ömer'den daha mı üstünsü?!" dediğini duydum. Sa'd, Muaviye'nin bu sözüne karşı, "Ömer benden üstündür; fakat umreyi Resul-i Ekrem (s.a.a) yapmıştır ve o da Ömer'den üstündür" cevabını verdi.[705]

      Bazı rivayetlerden Muaviye döneminde bu gibi girişimlerin onun kendisine has olmadığı, Muaviye sisteminin bazı yardakçılarının da bu konuda ona yardımcı oldukları anlaşılmaktadır. Örneğin:

      Malik'in Muvatta'sında, Sünen-i Nesaî, Sünent-i Tirmizî, Sünen-i Beyhakî ve diğer kaynaklarda (tabir Muvatta'nındır) Muhammed b. Abdullah[706] b. Haris'in, Muaviye'nin hac yaptığı yılda Sa'd b. Ebi Vakkas'la Zehhak b. Kays'ın temettü umresiyle haccı birleştirme konusunda tartışıp görüş belirttiklerini duyduğu rivayet edilmiştir. Bu tartışmada Zehhak, Sa'd'a, "Umre ve haccı Allah'ın hükmüne cahil olan kimseden başkası birleştirmez!" dedi. Sa'd ise, "Ey kardeşimin oğlu! Çirkin bir şey söyledin!" dedi. Zehhak, "Fakat Ömer bunu yasaklamıştı" dedi. Sa'd, "Resulullah (s.a.a) böyle yaptı ve biz de onunla birlikte bu ameli yerine getirdik" şeklinde karşılık verdi.[707]

      Bu rivayette geçen Zehhak, Zehhak b. Kays-i Kurşî Fehrî'dir; işte bu nedenle Sa'd ona, "Ey kardeşimin oğlu!" diye hitap etmiştir. Zehhak, Resul-i Ekrem (s.a.a)'in vefatından yedi yıl önce dünyaya gelmiş, Muaviye'nin güvenlik görevlilerinin sorumluluğunu üstlenmiş, savaşlarda başarılar göstermiş, Muaviye de onu Emirulmüminin Ali (a.s)'ın hükümet alanında kargaşa çıkarmak için görevlendirdiği ordunun kumandanlığına atamıştır. Zehhak Irak şehirlerinde yağma yapıp halktan bir grubunu öldürmüş, hac kafilesine saldırarak azık ve bineklerini yağmalamış ve onlardan bir grubunu kılıçtan geçirmiştir!

      Zehhak Muaviye'nin cenazesine gusül verip, kefenleyip denfnetti, sonra babasının ölüm haberini Yezid'e verdi. Yezid'in ölümünden sonra Abdullah b. Zübeyr'e biat etti ve Merc-i Rahit'te Merven b. Hakem'le savaştı ve aynı yıl hicretin 64'inde öldü.[708]



      Zehhak b. Kays, Muaviye'nin yardakçılarının başta gelenlerinden biriydi. Onun Muaviye'nin yanında yer alıp, onun ipine sarılması ve Muaviye'nin isteklerini yerine getirmede ona yardımcı olması şaşırılacak bir şey değildir tabii.

      Ve yine Muaviye'nin bu kaydettiklerimiz dışında temettü umresini engellemek için hadis uydurmaya başvurmasına da şahit olmaktayız. Beyhakî ve Nesaî kendi Sünenlerinde şöyle kaydetmektedirler (ifade Beykahî'nindir):

      Muaviye, Resul-i Ekrem (s.a.a)'in bazı ashabına şöyle sordu (Ebu Davud, "Resulullah (s.a.a)'in ashabına sordu" demiştir): Resul-i Ekrem (s.a.a)'in, hayvanın eğerinin altına serilen örtünün panter derisinden olmasını yasakladığını kabul ediyor musunuz?"

      Onlar, "Allah şahittir ki evet" dediler.

      Muaviye, "Ben de buna tanıklık ediyorum" dedi ve sonra, "Peki Resulullah (s.a.a)'in parça dikme dışında altın dokumalı elbise giymeyi yasakladığını kabul ediyor musunuz?" diye sordu.

      Onlar yine, "Allah şahittir ki evet" diye cevap verdiler
      Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
      İmam Ali (a.s)

      Yorum


        Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

        [quote author=ypa link=topic=1684.msg12112#msg12112 date=1237710001]
        yukarıdaki 3 sorunun da cevabı aynı paragraf içerisinde var ama tekar edeyim. yukarıda eklenen ilgili hadiste görüldüğü üzre Allah Resulü s.a.v. yasaklaması üzerine muta nikahlı eşini boşayan sahabe mevcut.
        [/quote]
        Değerli kardeşim;

        Muta yaptığı için eşini boşayan sahabe örneğine bir bakalım önce. (lütfen buraya tekrar alıntılar mısınız rica etsem.)

        Muta uygulamasının hükmüyle bu konunun yani; muta yaptığı için eşini boşayan sahabe örneğinin öz itibariyle alakasının olmadığını düşünüyorum.

        a. Muta uygulaması var mıdır? (Evet vardır ve tarihte yapıldığı sabittir.)
        b. Muta uygulaması bir tercih sonucu mu yapılır? Yani muta için iki tarafın kabulü olması gerekir mi? (Evet gerekir.)
        c. Muta uygulamasına izin verildiği dönemlerde bu uygulamayı yapmayan sahabeler var mıdır? (Takdir edersiniz ki vardır.)
        d. Muta uygulamasına izin verildiği dönemlerde bu uygulamaya sıcak bakmayan sahabeler olabilir mi? (Takdir edersiniz ki olabilir.)
        e. Nasıl bir eş profili ile evlenmek istediği kişinin özel tercihi midir? (Evet özel tercihidir.)
        f. Bir insan eşinin evliliklerinden önce muta yaptığını öğrense bu durumda tercih hakkı kendisinin değil midir? Yani burada bu sebeple evlilik bitirme nedenlerinden biri olup olmaması tarafların insiyatifinde değil midir? (Evet öyledir. Bu durum aynı muta yapmış bir eşle evlenmek veya evlenmemek şeklinde tercihler yapan iki ayrı müslüman gibidir. Burada kimin hangi tercihte bulunacağı önemli değildir ve yaptığı tercihten dolayı kimseye namussuz damgası vurulamaz.)

        [quote author=ypa link=topic=1684.msg12112#msg12112 date=1237710001]
        Mihenk Soru-1: 2. Halifenin mutayı yasakladığı rivayette böyle bir iddia var mı?
        iddia yok. ilgili rivayetlerde ben Allah a ve Resulüne muhalefet etmek için yasakladığını da düşünmüyorum. hatta ileri gidip böyle düşünenleri kınıyorum.
        [/quote]

        "2. halife böyle bir davranışı sırf Allah ve Rasulüne muhalefet için yaptı" şeklindeki iddia bize bir şey kazandırmaz. Şu an aramızda olmayan ve dolayısıyla cevap hakkı olmayan bir insan için gereksiz yere konuşmaktır. Ama biz bu davranışı sonuç olarak değerlendiririz ve kendi hayrımız için pay çıkarırız ve böyle bir davranış elbette Allah ve Rasulüne muhalefettir. Burada önemli olan imtihan süreci nihayetlenmiş olan 2. halife değildir. Burada önemli olan imtihan süreci hala devam eden bizleriz.
        Buradan hareketle; bu şekilde düşünenleri kınamanız gerçekten ileri gitmektir. Haklısınız. (Zaten "ileri gitmek" sizin kendi sözünüz.)
        [quote author=ypa link=topic=1684.msg12112#msg12112 date=1237710001]
        Mihenk Soru-2: 2. Halifenin kendisinden önce böyle bir yasaklama olmadığı halde kendisinin bu yasağı koyması sizce ne ifade eder?

        kendisinden önce böyle bir yasağın olduğunu ilgili hadisten anlıyoruz.
        [/quote]
        ilgili hadisi sabırla bekliyorum.
        [quote author=ypa link=topic=1684.msg12112#msg12112 date=1237710001]
        Mihenk Soru-3: 2. Halifenin yasaklamasından dolayı bu uygulamanın neshedilmesi dinimize göre caiz midir?

        caiz. çünkü yasaklanma hadisini kabul ettikten sonra halife konusunda cevaz olup olmadığını araştırmak yanlış olur.
        [/quote]
        2. halife konusunda bu kadar teslimiyetçi olmayınız. 2. halife diyelimki müçtehitti. Bir müçtehit gerektiğinde neye göre hüküm verdiğini gerekçeleriyle açıklamak durumundadır. Cevaz olup olmaması konusu çok önemli bir konudur. Olayın zaten yanlışlığı tam buradan kaynaklanmaktadır. Methot bellidir.

        Yorum


          Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

          dini konularda vikipedia bile kaynak olarak gösterilir olmuş vay be.ne günlere kaldık.
          Ey google gözün kör olsun,insanlar dinini bile senden öğrenir olmuşlar
          buarada vikipedia sana yazıklar olsun,Allaha kul köle olan takvalı şii müslümanlar için "rafızi" değimini kullanmışsınya pes doğrusu

          Yorum


            Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

            ben şuana kadar uyguladığım yönteme devam edip ehli sünnetin en muteber kaynaklarından deliller aktarmaya devam edeceğim,google amca ile işim olmaz.ben dinimi diyanetimi googleden öğrenmedim öğrenmeyede ihtiyacım yok,

            Konu muta nikahı ve yeterince delil burada aktarıldı,araştırmacılar için burada çok güzel deliller mevcuttur.

            Muta nikahı kesin bir şekilde Ömer bin hattabın tamamen kendi reyi ile yasakladığı bir uygulamadır.zaten ömer bin hattab kendiside bunu açıkça ifade ediyor.

            şia kaynaklarından tek bir delil bile aktarmadan bunun ispatını bu başlıkta yapmış bulunmaktayız bundan sonra zorunlu kalmadıkça bu başlığa yazma niyetinde değilim.herşey apaçık ortada çünkü.

            Yorum


              Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

              Beni muta konusuna öm davet eden kardeşlerime cevaben..
              Benim muta hakkında herhangi bir sorum olmaz.Sorum olması için o konuya kalbimin ruhsat vermesi ve hakkında merak ediyor olmam bir soruyu sormam için olması gereken bir şeydir.
              Ama ne kadar helal oluşlarının delilleri de olsa bunlar benim okuduğum kaynaklarma hepsi ters bu yüzden ne soru sorma gibi bir temennim var nede cevabını beklemem.Allah resulunun haram ettiği bir şeyi nefislerine helal gören bir kavime soracak sorum dahi yok kardeşler o yüzden siz mutanızı yapın gönül rahaatlığı ile ama bugunlerin yarınlarıda var..
              unutmayınki eşinizden korkarak habersiz yapılan mutanın hesabı yarın size sorulur.o zaman nefsi terbiyesinin şii kardeşler katında hiç bir anlamı yok.
              nerde kaldı o zaman islamda en büyük yeri olan nefis terbiyesi metodun bir anlamı o zaman her nefsinizin tamaaa ettiği şeylere kendinizce ruhsat verin benim inancıma ters size düz ise eyvallhdan gayrısı denemez..

              Yorum


                Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                [quote author=nuru dilara link=topic=1684.msg14174#msg14174 date=1238839728]
                Allah resulunun haram ettiği bir şeyi nefislerine helal gören bir kavime soracak sorum dahi yok
                [/quote]

                kardeş siz konuya hiç baktınız mı acaba

                bu konuda mutanın halife ömer tarafından yasaklandığına dair sunni kaynaklardan deliller var !

                önce okuyun isterseniz sonra kendinize göre yorum getirin!
                Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                Yorum


                  Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                  [quote author=MÜDDESSİR link=topic=1684.msg14175#msg14175 date=1238839876]
                  [quote author=nuru dilara link=topic=1684.msg14174#msg14174 date=1238839728]
                  Allah resulunun haram ettiği bir şeyi nefislerine helal gören bir kavime soracak sorum dahi yok
                  [/quote]

                  kardeş siz konuya hiç baktınız mı acaba

                  bu konuda mutanın halife ömer tarafından yasaklandığına dair sunni kaynaklardan deliller var !

                  önce okuyun isterseniz sonra kendinize göre yorum getirin!
                  [/quote]


                  kardeşim ben o konuları hep okudum biliom size göre HzÖmer yasaklamış !!!
                  Evet doğru ama neye göre hangi hüküme göre yasaklamış onuda siz inceleyin bir zahmet
                  Kendiside bir erkek ona göre en iyi bir ruhsatken halbuki neden ysaklasın neye göre yasaklasın yada kimin inadına yasaklasın erkek için böylesi avantajlı est.. ruhsatı ..
                  HzÖmer Allah REsulunun izinden giden ve kafasına göre haram helal hükümleri koymayacak kadar büyük sahabe..
                  bence siz bunun illa helal etmenin altyapısını araştırın!!,
                  sorun sizin nefsilerde çünkü..
                  kaynaklarda değil...

                  Yorum


                    Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                    [quote author=nuru dilara link=topic=1684.msg14176#msg14176 date=1238840090]
                    kardeşim ben o konuları hep okudum biliom size göre HzÖmer yasaklamış !!!
                    Evet doğru ama neye göre hangi hüküme göre yasaklamış onuda siz inceleyin bir zahmet
                    Kendiside bir erkek ona göre en iyi bir ruhsatken halbuki neden ysaklasın neye göre yasaklasın yada kimin inadına yasaklasın erkek için böylesi avantajlı est.. ruhsatı ..
                    HzÖmer Allah REsulunun izinden giden ve kafasına göre haram helal hükümleri koymayacak kadar büyük sahabe..
                    bence siz bunun illa helal etmenin altyapısını araştırın!!,
                    sorun sizin nefsilerde çünkü..
                    kaynaklarda değil...
                    [/quote]
                    başta diyorsun hz muhammed in (saa) haram kıldığı bir şeyi .. vs
                    şimdi de diyorsun ki halife ömer yasaklamış evet doğru vs
                    önce hangisi doğru neyi kabul ediyorsun ona karar ver !
                    biraz tutarlı konuş bence

                    biz onları araştırdık zaten ...

                    siz de muta nikahının haram olmasıyla ortaya çıkan sorunları araştırın isterseniz
                    niye zina bu kadar artı vs !
                    bunların hepsi geçen sayfalarda tartışıldı zaten zahmet edip okusanız göreceksiniz

                    ayrıca ben erkek deyilim sorun benin nefsimde olsun !
                    Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                    Yorum


                      Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                      Mut'a nikâhı, ücret mukabilinde belli bir süre için kadınla evlenmektir. Câhiliyette mubah olduğu gibi İslâm'ın ilk günlerinde de mubahtı. Sonra nesh edilip yürürlükten kaldırıldı.


                      Tirmizî şöyle diyor: "Mut'a nikâhı İslâm'ın ilk günlerinde idi. Adam bir şehre gittiğinde kimse ile tanışmadığından orada kalacağı süre kadar bir kadınla evlenebilir. O da eşyasına bakar, muhafaza eder, işini düzene kordu."


                      Mut'a nikâhının haram olduğuna dair ittifak vardır. Rafiziler ile Şiîler hariç bütün ulema haram olduğunu kabul ediyor. İbnü Abbas, mut'a nikâhının uzun zaman nesh edilmediğini söylüyordu. Bilahare mensuh olduğunu kabul ederek ilân etti.
                      Bir gün İbn Zubeyr ile İbn Abbas arasında mut'a nikâhı hususunda ihtilaf oldu. İbnü Zübeyr. İbn Abbas'a ta'rizen: "Ne oldu, bazı kimselerin gözü kör olduğu gibi basireti de kapandı. Resûlullah'ın mut'a nikâhına cevaz verdiğini söylüyorlar." dedi. Bundan anlaşılıyor ki İbn Abbas neshden yani Muta nikahının haram kılındığından habersizdi, nesh durumunu öğrenince görüşünden döndü. Nitekim Said bin Cübeyr'den şöyle rivayet edilmiştir: "İbn Abbas bir gün bir hutbe okudu, dedi ki: Mut'a nikâhı leş, kan ve domuz eti gibidir

                      al-Fıkh ala'l-Mezâhib al-arba'a VI. 90-93 Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 122
                      hayat akşamlıdır...

                      Yorum


                        Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                        Mut`a evliliği anlamında kullanılır. Bu anlamda mut`a; evlenme engeli bulunmayan bir kadınla, belli bir süre içinde ve belli bir mal karşılığında, "senin cinsî yönlerinden şu kadar süre ve şu kadar bedel ile yararlanayım" diyerek icap ve kabulde bulunmaktır.
                        İslâm`ın ilk devirlerinde zaruret gereği izin verilmiş olan bu evlilik şekli, sonradan neshedilerek ebedî olarak yasaklanmış ve belli bir süreyi kapsayan nikâh akitleri batıl kılınmıştır. Çünkü bu çeşit bir nikâh akdiyle, evlilikten beklenen amaçlar elde edilemez (Muhammed Ali es-Sâbûnî, Tefsîru Âyâti`l-Ahkâm, I, 457).

                        Kur`an-ı Kerim`de mut`a nikâhının esaslarını belirleyen açık bir âyet yoktur. Konu ile bağlantı kurulabilen şu âyettir: "Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna. Bunlar Allah`ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla evlenmek istemeniz size helâl kılındı. Onlarla cinsel temasta bulunduğunuzda, ücretlerini (mehir-mut`a) verin. Mehir takdir edildikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir sakınca yoktur. Şüphesiz ki Allah, herşeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisâ, 4/24).
                        hayat akşamlıdır...

                        Yorum


                          Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                          Ayetteki "ücret", mehir* olarak değerlendirilmiştir. Bununla, mehirden sözeden diğer âyetler arasında benzerlik vardır. "Birbirinizle kaynaşıp başbaşa kalmışken ve onlar (karınız) sizden kuvvetli bir ahid almışken, verdiğinizi (mehri) nasıl geri alabilirsiniz?" (en-Nisâ, 4/21), "Kadınların mehirlerini gönül hoşluğu ile verin. Eğer kendi istekleriyle mehrin bir bölümünü size bağışlarsa onu âfiyetle yeyin" (en-Nisâ, 4/4). "Kadınlara verdiklerinizden (mehir) herhangi bir şeyi geri almanız size helâl değildir" (el-Bakara, 2/229).

                          Yukarıdaki ilk âyetin genel anlamının mut`a nikâhını da kapsadığı öne sürülmüştür. Bu çeşit nikâhın İslâm`ın ilk yıllarında meşrû kılındığında şüphe yoktur. Ancak daha sonra neshedilmiştir. İmam Şâfiî ve âlimlerden bir grup, mut`anın önce mübah kılındığını, sonra neshedildiğini, sonra yine mübah kılınıp, neshedildiğini, yani bunun iki defa tekrar edildiğini söylemiştir. Diğer bazı bilginler, ikiden fazla, bazıları ise bir defa mübah kılınıp arkasından neshedildiğini ve bundan sonra da artık mübah kılınmadığını belirtmişlerdir (İbn Kesîr, Tefsîru`l-Kur`âni`l-Azîm, İstanbul 1985, II, 225).
                          hayat akşamlıdır...

                          Yorum


                            Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                            Ayetteki "istemta`tüm (yararlandınız)" kelimesine, "dehaltüm (cinsel temasta bulundunuz)" anlamı verilmiştir. Şiîler ise bu kelimeye, mut`a nikâhı anlamı vermiştir.

                            İbn Abbas ve Sahabeden bir grup, mut`anın zarûret sebebiyle mübah kılındığını söylemiştir. Diğer yandan İbn Abbas, Übey b. Ka`b, Saîd b. Cübeyr ve es-Süddî mut`a âyetini, "Belli bir vakte kadar" ilâvesiyle şu şekilde okudukları nakledilir: "Onlarla belli bir vakte kadar, cinsel temasta bulunduğunuz da, süre dolunca mehirlerini verin" (en-Nisâ, 4/24).

                            İslâm hukukçuları mut`a evliliğinin haram olduğu konusunda görüş birliği içindedir. Şiîlerden başka, cumhurun görüşüne karşı çıkan olmamıştır. Şiîlerin bu konudaki sözleri Kitap, Sünnet ve icmâa ters düştüğü için reddedilmiştir. Şöyle ki,

                            1) Şîa; "Onlarla cinsel temasta bulunduğunuzda, mehirlerini bir hak olarak verin" âyetini mut`aya delil getirir. Halbuki bu âyet, meşru nikâhla evlenip, cinsel temastan sonra, kadının mehre hak kazandığından söz etmekte, bir önceki cümlede, "Bunların dışında iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla evlenmek istemeniz" ifadeleri yer alır. Burada zina, sifah ile ifade buyurulmuştur. Sifah veya müsâfeha; sırf suyunu boşaltmak; yani aile yuvası kurarak çocuk sahibi olmak amacı bulunmaksızın sırf cinsel temas ve şehveti gidermek için evlenmek anlamını içerir. Bu durum yasaklanınca, geçici veya mut`a nikâhı, başka bir deyimle "metres edinmek" de bu yasak kapsamına girer.

                            2) Şianın dayandığı başka bir âyet de şöyledir: "Mehrin belirlenmesinden sonra karşılıklı anlaşmak suretiyle birbirinizi razr etmenizde bir sakınca yoktur" (en-Nisâ, 4/24). Onlara göre, bu âyetten maksat, mut`a akdinde belirlenen süre bittikten sonra, erkeğin ücreti, kadının da süreyi arttırarak akdi uzatmalarıdır.
                            hayat akşamlıdır...

                            Yorum


                              Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                              Halbuki, bu âyet, mehrin belirlenmesinden sonra, karşılıklı anlaşmak sûretiyle, belirlenenden az veya daha çok vermekte bir sakınca bulunmadığını bildirmektedir (el-Alûsî, Rûhu`l-Meânî, Kahire t.y., V, 5; Fahruddin er-Râzî, et-Tefsîru`l-Kebîr, y. ve t.y., X, 45, 46; Elmalılı, Hak Dini Kur`an Dili, İstanbul 1936, II, 1327-1329).

                              Daha önce de belirttiğimiz gibi İslâm`ın ilk dönemlerinde mut`a caizdi. Tirmizî`nin naklettiği şu hadis bunu açıkça ifade eder; ancak daha sonra bu cevaz hükmünün neshedildiğini de belirtir. İbn Abbas`tan (r.a) nakledildiğine göre şöyle demiştir: "Mut`a, İslâm`ın ilk döneminde vardı. Bir kimse tanımadığı bir beldeye geldiği zaman, orada kalacağı süre içinde, eşyasını koruyacak ve kendisine hizmet edecek bir kadınla evlenirdi. Bunun üzerine, şu âyet indi: "Ve onlar ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve sahip oldukları câriyeler bunun dışındadır. Bunlarla olan cinsel ilişkilerinden dolayı kınanmazlar" (el-Mü`minûn, 23/5, 6). İbn Abbas bu âyet inince şöyle demiştir: "Bu iki evlilik dışında bütün yollar haram kılınmıştır" (Tirmizî, Nikâh, 29. H. No: 1122, III, 430).

                              Bu âyetle, evliliğin meşrû yolu iki olarak belirlenmiş, bunun dışındaki yollar kapatılmıştır. Mut`a nikâhı bu iki şeklin dışında kalan bir yoldur (el-Cassâs, Ahkâmü`l-Kur`ân, Kahire, t.y., III, 99).
                              hayat akşamlıdır...

                              Yorum


                                Ynt: Mut'a Nikahı ve Helal Oluşunun Delili

                                Mut`a bir nikâh olarak kabul edilemez. Dilde ve bir fıkıh terimi olarak nikâh ile mut`a birbirinin yerine kullanılamaz. Bu iki terim arasındaki farkları şu şekilde belirlemek mümkündür:

                                1) Nikâh akdinin bir takım özellikleri vardır ki, onlar olmayınca nikâh olmaz. Meselâ; sürenin geçmesi bu akdi etkilemez. Mut`a da ise, belirlenen süre sona erince, boşama tasarrufuna gerek olmaksızın mut`a kendiliğinden ortadan kalkar.

                                2) Nikâh akdinde, cinsel birleşme olduktan sonra eşler boşanırlarsa kadının iddet beklemesi gerekir. Kocanın ölümü hâlinde ise cinsel birleşme olsun veya olmasın iddet gerekli olur (bk. el-Bakara, 2/228, 234). Mut`a da ise, erkeğin ölümü iddeti gerektirmez. Belki kadının hamile olup olmadığını belirlemek için bir hayız süresince bekletilir (bk. İbn Kesîr, a.g.e., II, 226; "İstibrâ" madd).

                                3) Sahih nikâh akdi miras hakkı doğurur (bk. en-Nisâ, 4/12). Mut`ada ise miras cereyan etmez.

                                4) Nikâh akdi meydana geldikten sonra, ölüm, boşama veya dinden çıkma gibi bir sebep bulunmadıkça sona ermez. Mut`a nikâhı ise, sürenin dolmasıyla, kendiliğinden ortadan kalkar.

                                Nikâhla mut`a arasındaki bu farklar, mut`anın nikâh niteliğinde olmadığını gösterir. Mut`anın; nikâh veya câriye edinme (mülk-i yemin) özelliğinin bulunmadığı sabit olunca da hakkında şu âyetin uygulanması gerekir: "Kim nikâh eşi veya sahip olduğu câriyesinin ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşan mütecavizlerdir" (el-Mü`minûn, 23/7; ayrıntı için bk. el-Cassâs, a.g.e., III, 98 vd).
                                hayat akşamlıdır...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X