Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

VAHDET HAFTASI

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    VAHDET HAFTASI

    [color=rgb(0, 51, 102)]İmam Humeyni Müslümanlar arasında ihtilaf yaratıp saflarının gevşemesine neden ve sömürücülerin ekmeğine yağ sürecek olan hiçbir girişimi câiz bulmuyordu. Kendisine has muazzam fetvaları, Hz. Resulullah"ın -sav- doğum günü münasebetiyle vahdet haftası ilanında bulunup ard arda mesajlar yayınlayarak şîasıyla, sünnisiyle tüm Müslümanları birleşmeye çağırması ve sünni - şii birliğinin pratik imkanlarını bilfiil öğretmesi, bütün hayatı boyunca sünni-şii ayrılığını körükleyen girişimlerin karşısına dikilmesi onu tüm dünya Müslümanlarının sevgilisi haline getirmiş.[/color]
    [color=rgb(0, 51, 102)]VAHDET HAFTASINI HEPİMİZ İÇİN KUTLU VE MÜBAREK OLSUN.İnşaallah bu haftanın bereketinden tüm müslümanlar faydalanır.Bu hafta hoşgörü,sevgi ve saygı haftasıdır.İmama bağlı yiğitler haydi sizler de bir şeyle söyleyin.Ben şu pasajı seçtim:[/color]
    21 Temmuz 1980 tarihinde İmam Humeyni, İslam alemine seslenerek şu beyanda bulunmuş­tur: ‘Acaba şu tefrikadan kim istifade edebiliyor? Müslümanların şi’i, sünni, hanefi, hanbeli, gibi taksimlerle gündem oluşturması herhangi bir faide sağlayamaz. İslam hizmetinde ve İslam göl­gesi altında yaşamak isteyen tüm toplum fertlerinin bu gibi hassas meseleler uğraşmaması ge­rekmektedir. Hepimiz kardeşiz, aynı kalp ile yaşıyoruz. Nihayet Hanefi bir kimse kendi alimleri­nin fetvaları ile amel etmektedir. Şafi’iler de kendi alimlerinin fetvaları ile amel etmektedirler. Şurda da ayrı bir kitle şi’a kitlesi olup İmam Sadık’ın fetvaları ile amel etmektedirler. Bu ise ihtilafı gerektirmez. Evet, birbirimize düşmemeliyiz, birbirimize karşı cephe almamalıyız. Hepimiz kardeşiz. Şi’i, sünni kardeşler üzerinde, tüm ihtilaflı konulardan uzak durmak İslami bir vecibedir. İhtilaflardan yararlanan o kimseler ki, ne suniliğe inanıyorlar ve ne de şi’iliğe inanıyor­lar ve ne de Hanefi ve diğer İslami mezheblere inanıyorlar. Belki bunlar, İslam’ı kökünden söküp atmak peşindedirler. Aramıza tefrika tohumu atmaktadırlar. Aklınızı iyice başınıza alın. Hepimiz Müslüman’ız, Kur’an ve tevhid ehliyiz. Kur’an ve tevhid için çalışmalıyız”(Nidau’s-Sevrati’l İslamiyye, Tahran, s:42)
    " Söyledim... duydu anlamına gelmez
    Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
    Anladı... hak verdi anlamına gelmez
    Hak verdi... inandı anlamına gelmez
    İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
    Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

    #2
    Ynt: VAHDET HAFTASI

    Bir alimin ben vahdete inanmıyorum,şu sunnilerle vahdet olamaz demesi olası değildir.Bu gibi sözler sarfetmesi onun hakkında 2 yargıya varmamıza neden olur.Ya ahmak bir insan ya da bu insanın başkalarının hesabına çalıştığıdır.Eee İSLAMIN HESABINA ÇALIŞMAYAN doğal olarak başka değirmenlere su taşır.İmam bu tip insanlar için şunları söylemiştir:

    İmam Humeyni(r.a):

    Bağımlı olan,kutsal görünen ve taşlanmış alimler az değillerdi ve değiller.İlmiye havzâlarında inkılâbın ve(ÖZ MUHAMMEDÎ İSLAM)’ın aleyhine faaliyette bulunan bir takım kimseler vardı.Bu gün bir gurup kimse,mukaddes görünmeye çalışmakla dinin,inkılâb ve nizamın temeline öyle darbe vuruyorlar ki sanki başka görevleri yokmuş sanırsınız.İlmiye havzâlarındaki ahmak taşlanmışların ve mukaddes görünmeye çalışanların tehlikesi az değildir.Aziz talebeler bir an bile “BU GÜZEL ÇİZGİLİ VE DESENLİ YILANLARI” akıllarından çıkarmasınlar.Bunlar “AMERİKACI İSLAM”ın yayıcıları Resullah’ın düşmanlarıdır…”(Sahife-i Nur c.21,s.91)

    İmam Humeyni(r.a):
    Bunlar İslam fakihleri çerçevesine girmezler.Bunların birçoğu İran Emniyet Teşkilatı (Savak) sarık sahibi yapmıştır ki,duacılık ederek halkı aldatsınlar.Bayramlarda ve diğer dini merasimlerde cemaate İmamlık edenlere güç yetiremedikleri için Şah’ı övsünler diye kendilerinden din adamları düzüp koşmuşlardır.Bunlar son zamanlarda Ona (Şah’a) “Celle Celalüh” demeye kadar gitmişlerdir.
    Bunlar fakih değildir.Ne oldukları tanınmış, bilinmiştir. Halk bunları tanır.Rivayet’de,”Bu gibi kişilerden din açısından korkunuz,kaygılanınız.Bunlar dininizi ortadan kaldırırlar.”diye nakledilmiştir.Bunların kimliğini açıklayıp rezil etmek gerekir.Yüzsüz değil iseler,yapılacak açıklamadın sonra halka bakacak yüzleri kalmaz,silinir giderler.Bunların halk üzerinde etkisi güçlenip sürdüğü ölçüde de ne İmam-ı Zaman’ın(a.s) ne İslam’ın etkisi kalır.(Bunlar gerçek İslam’ın halka ulaşmasını engeller)
    Gençlerimiz,bunların sarıklarını başlarından almalıdır.”İslam uleması”,”İslam Fukahası”adı altında Müslümanlar topluluğunda bunca fesat icad eden bu gibi ahudların sarıklarını başlarından kaldırmak gerekir.Bilmiyorum ki,İran’da ki gençlerimiz öldüler mi?Neredeler?Niçin bunların sarıklarını başlarından almazlar?Dikkat edin, ”Öldürsünler!” demiyorum.Bunların öldürülmesi değil,sarıklarının alınması(din bilgini kisvesinden soyulması) gerekir.Halk bu konuda ödevlidir,İran’daki gayretli gençlerimiz ödevlidir ki (Şah’a) “Celle Celaluh”diyen bu gibi ahudların camilerde boy göstermelerini veya halk arasında sarık ile dolaşmalarını önlesinler.Bunlara kuvvetlice bir dayak atmak da gerekmez.Sadece sarıklarının alınması,sarıkla dolaşmalarına engel olunması gerekir.Bu kisve şeriflidir.Herkesin eynine uygun düşemez.Arz ettik ki İslam âlimleri bu gibi hususlardan münezzehdir.Zalimlerin tezgâhları ile ilişkileri olmamıştır ve yoktur,ilişkileri olanlar;kendilerini dine ve ulemaya yamayan beleşçilerdir.Bunların hesabı gerçek ulemaden ayrıdır ve halk bunları tanımaktadır.
    Bizim de ağır ve güç ödevlerimiz var.Kendimizi manevi açıdan ve yaşayış biçimimiz açısından daha olgun kılmalıyız.Ne kadar mümkünse o kadar zahid,tok gözlü,temiz yaşayışlı olup dünya hırslarından yüz çevirmeliyiz.(İslamda Devlet s.204-205)


    " Söyledim... duydu anlamına gelmez
    Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
    Anladı... hak verdi anlamına gelmez
    Hak verdi... inandı anlamına gelmez
    İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
    Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

    Yorum


      #3
      Ynt: VAHDET HAFTASI

      Tefrikayı kim ve neden çıkarmak istiyor?

      İslam tarihine baktığımızda tefrikanın Müslümanların düşmanları ve onlara hizmet eden münafıklar tarafından çıkarıldığı görülecektir.

      Rivayet olunur ki, Şemmas b. Kays isminde bir yaşlı Yahudi varmış.Küfrü ve Müslümanlara karşı hiddeti, kini ve çekememezliği pek şiddetliymiş.Bir gün Evs ve Hazreç kabilelerinden bir takım ashab-ı kiram bir mecliste oturmuş konuşurlarken bu Yahudi yanlarından geçmiş, cahiliye zamanında aralarında şiddetli düşmanlık ve hasımlık bulunan bu kimselerin İslâm’dan sonra aralarındaki bu ülfeti, toplanmayı, düzelmeyi ve sevgiyi görünce:

      ‘’Allah’a yemin ederim ki bunlar böyle toplandıkça, bizim buralarda rahatımız kalmaz.’’ demiş ve yanındaki bir Yahudi delikanlısına:

      ‘'Haydi şunların yanlarına otur, yevm-i bûâsı (buas günü) ve daha öncekilerini hatırlarına getir ve o zaman söyledikleri şiirlerden bazı parçalarda okuyuver.’’ diye tembih etmişti.’Buas günü’ ise İslâm’dan yüz yirmi sene kadar birbirleriyle düşmanlık ve hasımlık üzere yaşamış olan Evs ve Hazrec kabilelerinin savaş yaptıkları ve Evs’in Hazrec’e galip geldiği son bir gün idi.Delikanlı dediğini yapmış ve derken bir münakaşa kapısı açılmış.İki taraf öğünmeye başlamışlar, nihayet bir çekişme, ağız kavgası olmuş, Evs’ten Evs b Kayzî,Hazrec’den Hübar b. Sahr sıçramışlar, birbirlerine söz atmışlar, birisi diğerine:

      ‘’İsterseniz bugün yine öyle bir gün yaparız.’’demiş.İki taraf öfkeyle gelmiş:’’ Haydi yaptık,silâh silâh, haydi zahireye, harre meydanına!’’ demişler, sözün kısası Evs kabilesi birbirleriyle,Hazrec de birbirleriyle birleşmişler, o sırada durum Peygamberimize ulaşmış, O da yüce huzurlarında bulunan Muhacir ashabı kiramla birlikte onların yanlarına gelmiş:’’ Ey müslümanlar topluluğu!..Allah Allah! Ben aranızda bulunurken de cahiliye davası mı yapıyorsunuz? Cenab-ı Allah sizi İslâm’a hidayet ettikten ve küfürden kurtarıp kerem (cömertlik) ve yardımıyla cahiliyyenin kökünü kestikten ve aranızı bulduktan sonra, yine eski küfre mi dönüyorsunuz?’’ diye nasihat edince, hepsi düştükleri tehlikenin bir şeytan tuzağı olduğunu anlayarak derhal ellerindeki silahlarını bırakmışlar, gözlerinden yaşlar dökerek birbirlerine sarılmışlar, kucaklaşmışlar ve Resulullah’a itaat ederek beraberce gitmişler. Cenab-ı Allah bu şekilde Şemmas’ın fitne ateşini sürdürmüş, bu sebeple hem Ehl-i Kitaba bir öğüt, hem de müminleri onlardan herhangi birine uymaktan yasaklanmak maksadıyla hükmü (98-101 Al-i İmran) ayetleri inmiştir.(Hak Dini Kur’an Dili Tefsir)
      " Söyledim... duydu anlamına gelmez
      Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
      Anladı... hak verdi anlamına gelmez
      Hak verdi... inandı anlamına gelmez
      İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
      Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

      Yorum


        #4
        Ynt: VAHDET HAFTASI

        Şehit Murteza Mutahari Ayetullah Burucerdi’nin Müslümanların vahdetine olan ilgisini şu sözlerle açıklamaktadır: “Ayetullah Burucerdi İslami Mezheplerin yakınlaşmasını ve mezhepler arasında hoş görünün artmasını gönülden arzuluyordu. Bu yüce insan, İslam tarihine olduğu kadar İslam mezheplerine de aşinaydı. Geçmişteki bazı statükocu hâkimlerin, mezhep ihtilaflarını körüklediklerini, Müslümanları birbirine düşman kıldıklarını ve bugünün hâkimlerinin de yine aynı yöntemleri kullanarak Müslümanları karşı karşıya getirmek istediklerini çok iyi biliyordu. O, Şiilerin diğer mezhep taraftarlarından uzak olmalarından dolayı bu insanların Şiayı tanımadıklarını bu yüzdende Şia mezhebi hakkında gerçek olmayan tasavvurlara sahip olduklarını ve bu yanlış anlamaların bir an önce bertaraf edilmesi gerektiğini söylüyordu. Ayetullah Burucerdi daima Şii ve Sünnilerin iyi ilişkiler içinde olmalarını ve birbirlerine yakınlaşmaları gerektiğini düşünüyordu. O, mukaddes İslam dininin en büyük hedeflerin¬den biri olan İslami vahdetin geçekleşmesi ve Şia fıkhının Müslümanların çoğunu oluşturan Ehl-i Sünnet camiasına tanıtılması için çaba sarf ediyordu. Ayetullah Burucerdi Şia âleminin rehberi olmadan önce yani Burucerd’te yaşa¬dığı yıllarda bazı Şii ve Sünni düşünürler tarafından İslami Mezheplerin Yakınlaştırılması adlı uluslararası bir Mües¬sese kuruldu. Ayetullah Burucerdi Kum’a yerleştikten ve Şia âleminin rehberliğini üstlendikten sonra bu müesse¬seyle işbirliği yaptı. Böylece son birkaç asırdır kopuk olan Şii ve Sünni ilişkileri tekrar gelişti. Sünni Müslümanların dini rehberi konumunda olan Şeyh Abdülmecid Selim ve onun ölümünden sonra da El-Ezher Üniversitesinin Rektörü Şeyh Mahmud Şaltut ile irtibata geçip konu hakkında yazışmalarda bulundu… Aslında Ayetullah Burucerdi’nin bu me¬seleye ilgi duyduğunu değil bu meseleye âşık oldu¬ğunu hatta buna gönül bağladığını söylememiz gerekir. Güvenilir kaynaklardan, Ayetullah Burucerdi’nin hasta¬neye kaldırılıp son nefeslerini verdiği sırada bile kendi haline bile teveccüh etmeden başını kaldırıp İslami mez¬heplerinin vahdeti hususunda soru sorduğunu ve bu konu hakkında bilgi almak istediğini işittim…” (Şeş Makale, Murteza Mutahari, S. 206, Tekâmüle İçtimaiye İnsan, Murteza Mutahari, S. 204)
        " Söyledim... duydu anlamına gelmez
        Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
        Anladı... hak verdi anlamına gelmez
        Hak verdi... inandı anlamına gelmez
        İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
        Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

        Yorum


          #5
          Ynt: VAHDET HAFTASI

          VAHDET
          Kur’an merci iken tefrika neden?!
          Odur gönülleri hep birleştiren
          Peygamber Muhammed; ayrılık neden?!
          Parçalanmalardan nehyeder iken?
          Vahdet Peygamber’in parlak yoludur
          Neden kalpler bugün kinle doludur?!
          Vahdet müslümanın izzet binası
          Tefrika müslimin zillet libası
          Sapıklar hep tutar tefrika yolu
          Dışı güzel içi entrika dolu
          Din Allah’ın dini, hevanın değil
          Bu yolda birleşip Allah’a eğil
          Ey tefrika ile safları bozan!
          Bela yağsın sana, her zaman, her an

          Cafer Subhani
          " Söyledim... duydu anlamına gelmez
          Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
          Anladı... hak verdi anlamına gelmez
          Hak verdi... inandı anlamına gelmez
          İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
          Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

          Yorum


            #6
            Ynt: VAHDET HAFTASI

            Gerçi aşağıdaki sözü kim söylemiş bilmiyorum ,bilen varsa yazsın, ama hikmetli bir söz olduğu aşikardır:

            "Bizler namaz kılarken ellerimizi indirerek mi kılsak yoksa göbeğimize mi koysak diye kavgaya tutuşurken, zalimler bu kolları nasıl kessek diye düşünüyor..."
            " Söyledim... duydu anlamına gelmez
            Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
            Anladı... hak verdi anlamına gelmez
            Hak verdi... inandı anlamına gelmez
            İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
            Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

            Yorum


              #7
              Ynt: VAHDET HAFTASI

              İmam Humeyni(ra) İslam Peygamberi (s.a.a)'in doğum yıl dönümü hakkında iki değişik fikri kapsayan Hk. 12 ila 17 Rebiul-evvel'i Vahdet haftası olarak adlandırarak Müslüman toplumda birliğin sağlanması için önemli adım attı. Bu bağlamda İslam cumhuriyeti kurucusunun Salih Halefi Ayetullah Hamanei şöyle buyuruyor: Vahdet haftası Müslümanlar arasında ortak ve saygın bir haftadır, dünya emperyalizmi karşısında milletlerin en önemli aracı ve Müslümanların saadet ve yüceliğinin vesilesi olan Vahdet ve bir cephede yer almak için çaba gösterilmelidir.
              " Söyledim... duydu anlamına gelmez
              Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
              Anladı... hak verdi anlamına gelmez
              Hak verdi... inandı anlamına gelmez
              İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
              Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

              Yorum


                #8
                Ynt: VAHDET HAFTASI

                İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamenei İslami vahdet hakkında şunları belirtiyor: "Şia ve Sünniler arasında İslami vahdetin sağlanamayacağına inanlar, İslam'dan habersiz cahillerdir. Günümüzde İslam aleminde tefrika yaratanlar büyük tarihi günah işlemektedirler. Müslümanları boş iddia ve bahanelerle tekfir edenler, batıl zan üzere İslam mezhepleri ve fırkalarından birinin mukaddesatına ihanet edenler, ister bilinçli olsun veya olmasın yaptıklarıyla suç işleyerek gelecek nesillerin nefretlerini kazandıkları gibi düşmanların piyonu olarak da addedilirler.
                " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                Yorum


                  #9
                  Ynt: VAHDET HAFTASI

                  İmam Humeyni(ra): Tefrika şeytan'dan, kelime-i vahdet (birlik) ve vahdet-i kelime (sözbirliği) Rahman'dandır.
                  " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                  Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                  Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                  Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                  İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                  Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: VAHDET HAFTASI

                    Şeyh Aşur, şöyle söylemektedir:

                    “İslam mezhepleri arasında takrip düşüncesinden maksat, tüm mezheplerin bir yapılması ve kendi mezheplerinden el çekilmesi değildir. Bu takrip düşüncesini boşluğa çekmekten başka bir şey değildir. Takrip, bilimsel bahis ve münazara payesinde olmalıdır. Böylelikle bu bilimsel silahla hurafelerle mücadele edilmeli ve her mezhebin bilim adamları bilimsel bahislerle bilgilerini bir birlerine sunmalı, böylelikle sakin bir ortamda münazaralar edilerek güzel sonuçlar alınmalıdır.” (Takrip düşüncesini okumak, İskenderi, s. 32)
                    " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                    Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                    Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                    Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                    İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                    Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: VAHDET HAFTASI

                      Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi;

                      “İslam dünyası için önemli tehlike, "cehalet, zaruret (fakirlik) ve ihtilaftır". Bunları "sanat, marifet, ittifak" yoluyla yenmek gerekmektedir. (Divan-ı Harbi Örfi sf. 15) İttifak belki bunların içinde en önemlisidir, çünkü ittifak sayesinde tüm Müslümanlar "sanat ve marifetlerini", yani tüm yetenek ve bilgilerini birleştirip, İslam'a büyük hizmetlerde bulunabilirler.’’
                      " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                      Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                      Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                      Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                      İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                      Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: VAHDET HAFTASI

                        İmam Humeyni şöyle demektedir:

                        “Mirza Şirazi gibi büyük alimler… iki tane ders veriyordu ki bu dersleri beş saat sürüyordu. Hepsi kal ve kilden ibaretti ama hasımca değildi. Bir zaman hasımlık olur bir taraf karşı tarafı yıkmaya çalışır. Öbür taraf da karşısındaki tarafı yıkmaya çalışır. Ancak bu İslam’ın yolu olmadığı gibi İslam’ın maksadı da olamaz. Bir zaman mesele mübahasedir, konu söylemek ve sohbet etmektir, bunun olması gerekir. Eksikliklerin söylenmesi lazım, işin peşinden gitmek lazım. Tabiî ki bütün bunları ölçüp taratmak lazım. Yani bizim bugün dünya ile olan ilişkilerimizde ve sorunlarımızda aynı şekilde kendi ülkemizin içindeki sorunlara karşı bu şekilde bir tavır almalıyız. Başka bir ifade ile bu bakış açısıyla sorunları yan yana getirmeli konunun olumlu ve olumsuz boyutlarını toplamalı, konu hakkında düzgün düşünmeli ardından da işe girişmeliyiz.”
                        " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                        Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                        Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                        Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                        İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                        Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: VAHDET HAFTASI

                          Ayetullah Sistani:

                          Bugün Müslümanlara karşı savaş açtıklarını gizlemeyen ve Haçlı savaşlarının kirli bayrağını dalgalandırabilecekleri yanılgısına kapılanlar, Müslümanlarla baş edemeyeceklerini bildiklerinden bizi birbirimize düşürme ve kardeşler arasında ayrılıklar yaratma çabası içindeler. Bu oyunlar maalesef Vahabi ve Selefi gruplar içindeki bazı cahillerin yanılmasına ve Müslüman kardeşlerine saldırmasına neden olmaktadır..Böylece asıl düşman unutulmakta ve onlar bizim yer altı ve yerüstü zenginliklerimizi yağmalarken bizim onlara karşı mücadele etmek yerine birbirimizle uğraşmamızı sağlamaktadırlar. Sünnisiyle Şiisiyle bütün Müslümanlar kardeştir ve bu bizzat Yüce Kur’an’ımızın ve sevgili Peygamberimizin emridir. Ben bir Şia alimi olarak bütün Sünni kardeşlerimi bağrıma basmayı dini vazife bilirim. Zira Sünniler de Şiiler gibi Yüce İslamın Hakkaniyetine inanan Müslümanlardır ve hepimiz aynı kıblenin müminleriyiz.. Ben Sünni bir Müslümanı sadece kardeşim değil, kendi nefsim, kendi canım ve varlığımın vazgeçilmez bir parçası olarak bilir ve severim. Bu zaten Yüce Kur’an’ımızın da emridir ve aklın da , vicdanın da gereğidir. Ben Irak’ta Sünni ulemanın Cuma hutbelerini, Şia ulemanın hutbelerinden daha fazla dinlerim, çünkü o benim din kardeşimdir ve onun derdini ve sorunun bilip onları gidermesinde ona yardımcı olmak benim dini vazifem ve sorumluluğumdur. Her Müslüman meselelere böyle bakmalı ve hizipçiliği değil, Yüce Allah’ın rızasını önemsemelidir. İşte o zaman Yüce Yaradan’ın rahmeti bizimle olacak, Müslüman, hakettiği izzetine kavuşabilecektir. Bu yolda Kur’an’la birlikte Sevgili Peygamber efendimiz ve onun mübarek Ehl-i Beyti’nin kılavuzluğu hepimizin vazgeçilmez müştereği ve en mükemmel tutkalıdır. Bir kez daha Bütün İslam aleminin Mevlit Kandilini kutlar, bu kutlu doğum haftasının Müslümanların kardeşlik, birlik ve dirliğini pekiştirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederim.”
                          " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                          Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                          Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                          Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                          İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                          Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: VAHDET HAFTASI

                            Peki ameli olarak ne yapılmalı derseniz:

                            1-Fitne anında Sunni kardeşlerimizin arkasında namaz kılmak
                            2-Peki sadece fitne anında değil herzaman bu ameli yapsak namazımız kabul olur mu ?Rehberin kitabında Sunni imama uymak bölümüne bakılabilir ki imam fetvayı vermiş.

                            Iraklı şiiler, sünni imamın ardında namaz kılarak fitne ateşini söndürdü, haberine ve videosına göz atılmasını öneririm.
                            " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                            Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                            Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                            Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                            İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                            Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: VAHDET HAFTASI

                              2006′da Lübnan’da Şii-Sünni çatışmalarının alevlendiği günlerde Nasrullah’ın çağrısıyla Beyrut’ta Şiiler, Sünni imam Fethi Yeken’in ardında Cuma namazı kılmışlardı.
                              " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                              Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                              Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                              Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                              İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                              Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...