Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Abdulkerim suruş hakkında

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Abdulkerim suruş hakkında

    Bu zat hakkında ne düşünüyorsunuz? Vahyi ilham olarak yorumluyo sizce bu görüşü çürütülebilir mi? Bu zata reddiye yapılabilmiş midir?

    #2
    Ynt: Abdulkerim suruş hakkında

    Konu unutulmasın diye hatırlatıyorum. Bilen arkadaşlar yanıtlarsa sevinirim. Saygılarımla

    Yorum


      #3
      Ynt: Abdulkerim suruş hakkında

      6:93 -
      Allah'a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı halde: "bana vahyedildi" diyen ve: "Allah'ın indirdiği gibi bir kitap da ben indireceğim" diye iddiada bulunandan daha zalim kim olabilir? O zalimlerin halini ölüm şiddeti içindeyken bir görsen! Melekler onlara ellerini uzatırlar ve:" Ruhunuzu teslim edin. Bugün, Allah'a karşı haksız şeyler söylediğinizden ve O'nun âyetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azapla cezalandıralacaksınız" derler.


      3:44 -
      İşte bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) "Meryem'i kim himayesine alıp koruyacak?" diye kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta) Tartışırlarken de yanlarında bulunmadın.
      4:163 -
      Muhakkak biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik.
      6:19 -
      De ki: "Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?". De ki: "Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'ân vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah'la beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?" De ki: "Ben buna şahitlik etmem". "O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım"de.
      6:50 -
      De ki: "Size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Ve size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?"
      6:106 -
      Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilâh yoktur. Ortak koşanlardan da yüz çevir.
      6:145 -
      De ki: "Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz eti - ki bu gerçekten pistir yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)" Çünkü Rabbin çok bağışlayandır, merhamet edendir.
      7:117 -
      Biz de Musa'ya "Sen de asânı bırakıver." diye vahyettik. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.
      7:160 -
      Biz onları oniki kabileye, o kadar ümmete ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı.
      7:203 -
      Onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman, derleyip toplasaydın ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım, işte bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardır), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir.
      8:12 -
      İşte o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun".
      10:2 -
      İnsanları (eğri yolun sonundan) korkut, inananlara Rableri nezdindeki yüksek makamları müjdele, diye içlerinden bir adama vahyimizi göndermemiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: "Hiç şüphesiz bu besbelli bir sihirbaz." dediler.
      10:15 -
      Böyle iken, âyetlerimiz, kesin birer belge olarak kendilerine okunduğu zaman, o bizimle karşılaşmayı ummayanlar, "Bundan başka bir Kur'ân getir veya bunu değiştir." dediler. De ki, "Onu kendiliğimden değiştiremem, benim açımdan bu olacak bir şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım."
      10:87 -
      Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: "Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin."
      10:109 -
      Sana vahyolunana uy! Ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Çünkü O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
      11:12 -
      (Ey Resulüm!) Şimdi belki sen, "Ona bir hazine indirilse, ya da beraberinde bir melek gezip dolaşsa ya!" diyorlar diye sana vahyolunan vahyin bir kısmını terkedecek olursun ve bundan dolayı da göğsün daralır. Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
      11:36 -
      Ayrıca Nuh'a şöyle vahyettik: "Bil ki kavminden şimdiye kadar iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için yaptıkları şeylerden dolayı kederlenme."
      11:37 -
      Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da bana bir şey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda boğulacaklardır.
      11:49 -
      İşte bunlar gayb haberlerindendir. Bunları sana vahiyle bildiriyoruz. Bundan önce bunları ne sen bilirdin, ne de kavmin. O halde sabret, akıbet muhakkak muttakilerindir.
      12:3 -
      Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
      12:15 -
      Nihayet kardeşleri, Yusuf'u alıp götürdüler ve kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona şöyle vahyettik: "Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin".
      12:102 -
      İşte bu, sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip mekir (oyun) yaparlarken sen yanlarında değildin.
      12:109 -
      Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de o memleketlerin halkındandı, onlar da kendilerine vahiy verdiğimiz birtakım erkeklerden başkası değillerdi. Şimdi o yerlerde şöyle bir gezip görmediler mi? Kendilerinden önce gelip geçenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bir baksalar ya!... Elbette ahiret yurdu müttakiler için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?
      13:30 -
      İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân'a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın. De ki: "O Rahmân benim Rabbimdir, O'ndan başka tanrı yoktur. Ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır.
      14:13 -
      İnkâr edenler peygamberlerine dediler ki: "Ya sizi mutlaka yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zâlimleri mutlaka helak edeceğiz" diye vahyetti.
      16:43 -
      (Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.
      16:68 -
      Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.
      16:123 -
      Sonra da (ey Muhammed!) sana: "Hakk'a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine tabi ol" diye vahyettik.
      17:39 -
      İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah'la beraber başka bir ilâh uydurma. Aksi halde kötülenmiş ve Allah'-ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın.
      17:73 -
      (Ey Muhammed!) Az kalsın seni bile, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye, fitneye düşüreceklerdi ve o takdirde seni dost edineceklerdi.
      17:86 -
      Yemin olsun ki, dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bize karşı kendine bir vekil (koruyucu) bulamazsın.
      18:27 -
      Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku! Onun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. Ve O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.
      18:110 -
      De ki: "Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin."
      20:13 -
      "Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle."
      20:38 -
      Hani bir vakit ilham edilmesi gereken (ancak ilham ile bilinebilen) şu ilhamı annene verdik:
      20:48 -
      "Bize kesin olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkâr edip ona sırt çevirenleredir."
      20:77 -
      Gerçekten Musa'ya şöyle vahyettik: "Kullarımla geceleyin yürü (Mısır'dan çık) de (asânı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç; (artık firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de etmezsin."
      20:114 -
      Hükmü her yerde geçerli gerçek hükümdar olan Allah yücedir. (Ey Muhammed!) Kur'ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce (unutma korkusu ile) Kur'ân'ı okumada acele etme; "Rabbim! benim ilmimi artır" de.
      21:7 -
      (Ey Muhammed!) Biz, senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkek(peygamber)ler gönderdik. Bilmiyorsanız kitap ehli olanlara sorun.
      21:25 -
      Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu ki benden başka ilâh yoktur. Onun için bana ibadet edin."
      21:45 -
      De ki: "Ben sizi ancak vahiyle korkutup uyarıyorum," uyarıldıkları zaman sağırlar çağrıyı duymazlar.
      21:73 -
      Onları buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler kıldık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdir.
      21:108 -
      De ki, bana ancak şöyle vahyolunuyor: "İlâhınız ancak tek bir ilâhtır. Şimdi siz artık müslüman oluyor musunuz?"
      23:27 -
      Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır!
      26:52 -
      Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik.
      26:63 -
      Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,
      28:44 -
      (Resulüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden değildin.
      28:86 -
      Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!
      29:45 -
      Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
      33:2 -
      Rabbinden sana ne vahyediliyorsa onun ardınca git. Muhakkak ki Allah ne yaparsanız haberdardır.
      34:50 -
      De ki: "Eğer ben yanılırsam, yalnız kendi adıma yanılırım. Ve eğer hidayeti bulmuşsam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir."
      35:31 -
      Kitaplar içinde sana vahyettiğimiz kitap da kendinden öncekileri tasdik edici olmak üzere bir haktır. Şüphe yok ki, Allah, kullarının bütün hallerinden haberdardır ve her şeyi görendir.
      38:70 -
      "Ancak ben açıktan açığa korkutmakla görevli olduğum için o bilgi bana vahyediliyor."
      39:65 -
      Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: "Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun."
      41:6 -
      Ey Muhammed! De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık hep O'na yönelin ve O'ndan bağışlanma dileyin. Vay O'na ortak koşanların haline!
      42:3 -
      Ey Muhammed! Çok güçlü hüküm ve hikmet sahibi olan Allah sana da senden öncekilere de böylece vahyeder.
      42:7 -
      Böylece biz sana Arapça bir Kur'ân indirdik ki, şehirlerin anası (olan Mekke) halkını ve etrafındakileri uyarasın ve hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet gününün dehşetinden onları korkutasın. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.
      42:13 -
      Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.
      42:51 -
      Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasındankonuşur. Yahut da bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz ki O çok yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.
      42:52 -
      İşte biz böylece sana da emrimizden Kur'ân'ı vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? İman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun.
      43:43 -
      Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur'an'a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.
      46:9 -
      Ey Muhammed! De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
      53:4 -
      O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildi

      Diyanet meali. Konuya devam edebilirim. İnş.
      Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

      "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

      Yorum


        #4
        Ynt: Abdulkerim suruş hakkında

        Sayın Mrt90

        Selamun aleykum

        Anladığım kadarıyla Sn. Abdulkerim suruş Kuran’ı Kerim’in vahiy olmadığını, Şairlerin şiir yazarken aldıkları ilham türü bir şey olduğunu iddia ediyor. Kuran Kerim’in peygamber efendimizin kendi içinde yaşadığı toplumun kültürünün, dilinin, örfünün bir ürünü olduğunu iddia ediyor. Oysa


        Eğer gerçekten İslam dini toplumun peygamber efendimize yüklediği bir inançsa bu din o dönemin toplumunun gelenek ve örfüne ait inançları beslemesi gerekir. Ve bu dinin o toplumun hiçbir örfüne, hiçbir geleneğine karşı gelmemesi gerekir. Bilakis toplumun örf ve adetlerini, dini inançlarını savunması gerekir. Şimdi bu konuyla ilgili bazı ayetleri vicdanlı bir şekilde değerlendirelim.





        Yoksulluk korkusundan çocuklarınızı öldürmeyin. Biz onlara da size de rızk veririz. Onları öldürmek büyük günahtır. İsra 31



        Peygamber efendimizin yaşadığı dönemde, içerisinde bulunduğu toplum çocuklarını yoksulluk kalma korkusundan dolayı öldürürlerdi. İslam bu duruma itiraz etmekte ve bu geleneğe karşı gelmektedir. Yani toplumun geleneğini yaşayan bir peygamber değil, toplumun geleneğine itiraz eden bir peygamber görüyoruz.Peygamber hep itiraz eder.





        Oysa onlardan birine kız çocuğu müjdesi verildiğinde içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir. Nahl 58





        Kendisine verilen müjdenin kötü etkisinden kavminden gizlenir. “Onu aşağılık ve zillet içinde korusun mu, yoksa toprağa mı gömsün?” Bakın verdikleri hüküm ne kötüdür. Nahl 59



        Peygamberin içerisinde yaşadığı toplum kendisine verilen kız çocuğu haberine karşı öfkelenir, kız çocuğunun olmasını istemez ve o çocuğu toprağa gömer. Veya onu korumayı kendisi için aşağılık ve zillet yani rezil, onursuz bir iş sayar. Kuran der ki; “Onu aşağılık ve zillet içinde korusun mu, yoksa toprağa mı gömsün?” . onların bu hükmünü, eğer bu din toplumun peygambere yüklediği bir din ise onaylaması gerekirken İslam itiraz eder Kuran derki “Bakın verdikleri hüküm ne kötüdür” .


        Bu toplum kız çocuğunu kendisi için bir onursuzluk sayarken, Kuran “kız çocuğu müjdesi”, “Kendisine verilen müjdenin” diyerek kız çocuğuna “müjde” olarak nitelendir miyor mu? Bu dini bu toplum mu peygambere yükledi? Yoksa tersi mi oldu?








        Ve geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu çirkin, iğrenç ve kötü bir yoldur. Nisa 22



        Yine peygamber efendimizin yaşadığı toplumda erkekler babaları öldükten sonra üvey anneleriyle evlenebiliyorlardı. İslam bu geleneğe de itiraz ediyor. Hatta bu işi çirkin, iğrenç ve kötü bir yol olarak nitelendiriyor. Biz tarihte toplumun gelenekleriyle yetişmiş, bu geleneklere bağlı bir peygamber değil, bilakis kendi toplumun geleneğiyle, diniyle savaşan bir peygamber görüyoruz.



        Bunun örnekleri Kuran'da çoktur.
        Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

        "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

        Yorum


          #5
          Ynt: Abdulkerim suruş hakkında


          Tarihi Materyalizm’e göre ve anladığım kadarıyla Suruş'a göredin, ahlak, hukuk, sanat örf ve gelenekleri insanlar özgür düşünceleriyle seçmezler. Toplumun bu değerleri geçmişteki sınıf çatışmalarından yani toplum içerisindeki diyalektikten doğmuştur. Bu durumda eğer bugün bir toplum bir dini yaşıyorsa bu din geçmişte yaşayan toplumların çatışmasından doğmuş ve babadan oğla geçerek o topluma gelmiştir. Ahlakta aynı şekildedir, sanat da…




          O halde İslam dinini peygamberimiz için tarih seçti.





          Eğer bunun aksi Kuran’da ispatlanırsa ne olur? Yani birileri çıkıp da babalarının dinlerine karşı gelirse , tarihin oluşturduğu dine karşı gelirse o zaman ne olacak?

          (Musa’ya) Dediler ki; Sen bizi babalarımızın takip ettiği yoldan çevirmek …için mi geldin. Yunus 78

          Ayet gayet açık.


          Hayır, onlar “Biz babalarımızı bir gelenek üzere bulduk, biz de onların izlerinde ilerlemedeyiz” dediler. Zuhruf 22

          Aynı şekilde senden önce hangi memlekete bir uyarıcı gönderdiysek mutlaka oranın müreffihleri “biz babalarımızı bir gelenek üzere bulduk, bizde onların izlerine uymaktayız” dediler. Zuhruf 23

          (o uyarıcı) dedi ki; Babalarınızı üzerinde bulduğunuz gelenekten daha doğrusunu size getirsem yine de mi (eski geleneğinizi sürdüreceksiniz) Zuhruf 24

          Yukarıdaki ayetlerde biz babalarımızı bir gelenek üzere bulduk, bizde onların izlerine uymaktayız geçen sözler Tarihi materyalizm’i doğrulamıyor mu?

          (İbrahim) Hani o babasına ve kavmine “sürekli karşısında ibadet için dikildiğiniz bu heykeller nedir” demişti. Enbiya 52

          Onlar “biz babalarımızı bunlara tapar bulduk” dediler. Enbiya 53

          Gerçekten siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz” dedi. Enbiya 54

          Hani İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: “ben sizin taptıklarınızdan uzağım”. Zuhruf 26

          Kötü bir iş yaptıklarında “Babalarımızı bu davranış üzere bulduk, Allah’da bize bunu emretti derler. De ki Allah kötü işi emretmez. Araf 28

          Ey Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de, onlar bizi yoldan saptırdılar” derler. Ahzap 67

          Dikkat et sevgili Mrt, Kuran babalar yoluyla gelen Tarihi dine karşı geliyor, Kuran toplumun dinine, örflerine karşı geliyor. O halde diyebilir miyiz ki peygamber kendi toplumunun, örfünün, babalarının getirmiş olduğu ve peygambere (s.a.a.) yüklemiş olduğu adet ve geleneklerle bir din oluşturmuştur? Yani peygamberin savunduğu din, o dönemin toplumunun örf ve adetlerinin etkisi altında kalan bir insanın dinidir? Oysa peygamber (s.a.a) babalarının ve kendi içinde yaşadığı toplumun dinine karşı geliyor.
          Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

          "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

          Yorum


            #6
            Ynt: Abdulkerim suruş hakkında

            Şimdi Kuran aşşağıda bir geleneği daha yıkıyor. Çünkü biz biliyoruz ki, din genellikle bir toplumun ileri gelenlerinin güçlü olmasından dolayı halka arzu ettikleri ve kendi menfaatleriyle uyuşan dini halka empoze etmesidir.







            Marks Alman ideolojisi hakkında der ki; Hakim tabakanın düşünce tarzı anlayışı her zaman o çağın düşünce tarzı sayılmıştır. Çünkü her devrenin maddi gücüne hükmeden sömüren tabaka o toplumun manevi gücüne de hükmeder. Üretim araçlarını elinde tutan bir tabaka elbette o devrenin düşüncesine da hakim olur. Çünkü hakim tabakanın düşünce tarzı o çağın düşünürlerinin genel düşünce tarzıdır. Düşünce onlar tarafından üretilir ve yayılır. Marks Alman ideolojisi, Farsça çeviri s.61

            Marks’a göre bir topluma hakim olan yani toplumun ileri gelenleri, o toplumun manevi gücüne yani inancına da hakim olur. Yani toplumun neye inanması gerektiğini, neyi düşünmesi gerektiğini hakim sınıf yani toplumun ileri gelenleri belirler.

            Böyle bir dinin varlığını Kuran-ı Kerim Marks’dan 1200 yıl önce kabul ediyor ve Kuran bu dine de savaş açıyor.

            Firavun kavminin ileri gelenleri “ Musa ve kavmini bu ülkede bozgunculuk çıkarmaları ve seni ve ilahlarını yalnız bırakması için serbest mi bırakacaksın Araf 127

            Yukarıdaki ayette dikkat edilirse Firavun kavminin ileri gelenleri Firavun’a akıl veriyorlar. Burada Marks’ın Çünkü hakim tabakanın düşünce tarzı o çağın düşünürlerinin genel düşünce tarzıdır. Düşünce onlar tarafından üretilir ve yayılır” sözüyle yukarıdaki ayetin verdiği mesaj aynı değil midir? Devam edelim;

            (Salih’in) Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, iman edenlerden zayıf düşürülmüş kimselere, “siz Salih’in Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” dediler. Onlar “biz onunla gönderilene iman etmekteyiz” dediler. Araf 75

            (Şuayib’in) Kavminden üstünlük taslayan ileri gelenleri, “Ey Şuayb! Ya mutlaka bizim dinimize dönersiniz, ya da kesinlikle seni ve seninle birlikte iman edenleri beldemizden çıkarırız” dediler. Araf 88

            Yukaridaki ayette de Şuayib peygamber (a.s.) kavminin ileri gelenlerinin dinine itiraz ediyor. Kuran diyor ki; ileri gelenleri, “Ey Şuayb! Ya mutlaka bizim dinimize dönersiniz, ya da kesinlikle seni ve seninle birlikte iman edenleri beldemizden çıkarırız” dediler. Evet ayette açıkça Şuayib peygamberin kavminin ileri gelenleri “ya dinimize dönersiniz ya da seni ve sana tabi olanları beldemizden çıkarırız” diyorlar.

            Ey Şuayib biz senin kavminin ileri gelenleriyiz. Bizimle beraber yaşamak istiyorsan bizim istediğimiz dini yaşamalısın. Aksi taktirde burayı terk et. Çünkü burada biz neye inanıyorsak bu halk da buna inanmalı. Peki Şuayib peygamberin cevabı ne oluyor;

            Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra ona dönersek, kuşkusuz Allah’a yalan isnat etmiş oluruz. Araf 89

            Kavminin küfre sapan ileri gelenleri “Kuşkusuz Şuayb’e uysanız o zaman siz zarara uğrayanlardan olursunuz” dediler. Araf 90

            Zarara uğrayanlardan olursunuz öylemi? Devam edelim;

            (Nuh’un) Kavminin ileri gelenleri “biz senin ancak bizim gibi bir beşer olduğunu görüyoruz ve sana basit görüşlü ayak takımlarımızın dışında kimsenin uyduğunu görmüyoruz…Hud/27

            Sonra onların arkasından Musa ve Harun’u, Firavun’a ve yanındaki seçkinlere apaçık delillerle gönderdik. Ancak onlar büyüklük tasladılar. Onlar suç işleyen bir topluluk idiler. Yunus 75

            Firavun ve adamları kendilerine işkence etmesinden korktukları için Musa’ya kendi kavminden olan (genç) bir kuşaktan başka kimse inanmadı. Yunus 83

            Musa şöyle dedi; Ey Rabbimiz! Sen Firavun’a ve kavminin ileri gelenlerine dünya hayatında ziynet ve mallar verdin…Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et…Yunus 88

            Kendilerinden olan bir uyarıcı onlara geldiği için şaşırdılar. Kafir olanlar “bu bir büyücü ve yalancıdır” dediler. İlahları tek bir ilah mı yaptı? Gerçekten bu pek şaşılacak şey! İçlerinden ileri gelenleri harekete geçtiler “yürüyün de ilahlarınız için direnin. Kuşkusuz bu istenen bir şeydir. Sad 4,5,6

            Eğer Marks Hakim tabakanın düşünce tarzı anlayışı her zaman o çağın düşünce tarzı sayılmıştır. Çünkü her devrenin maddi gücüne hükmeden sömüren tabaka o toplumun manevi gücüne de hükmeder





            Diyorsa, biz de diyoruz ki Kuran hakim tabakanın toplumun maneviyatına hükmetmesine de karşı geliyor.




            Nuh’un) Kavminin ileri gelenleri “biz senin ancak bizim gibi bir beşer olduğunu görüyoruz ve sana basit görüşlü ayak takımlarımızın dışında kimsenin uyduğunu görmüyoruz…Hud/27

            Evet ileri gelenler diyorlar ki; sana… ayak takımlarımızın dışında kimsenin uyduğunu görmüyoruz…



            Sonuç: Din genellikle toplumdan insana geçer. Ama bu din toplumun geleneklerine karşı çıkıyor. Din genelde babadan ve atalardan insana geçer. Ama bu din babaların ve ataların dinine karşı çıkıyor. Din genellikle toplumun ileri gelenlerinin kabul ettiği ve halka dayattığı inançlardır. Yani bugün Avrupa'da dünya da bir çok din böyledir. Ama bu din kendi toplumunun ileri gelenlerinin savunduğu dine karşı geliyor. Bu din vahiy dinidir.
            Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

            "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

            Yorum


              #7
              Ynt: Abdulkerim suruş hakkında

              Özdemir kardeş sağol cevaplar için. Allah razı olsun

              Yorum

              YUKARI ÇIK
              Çalışıyor...
              X