Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Böyle bir isim olur mu ?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Böyle bir isim olur mu ?

    Bugün haberleri incelerken bir yazı, yazının içinde geçen ismi görünce sinir krizi geçirmemek için kendimi zor tutuyorum.

    Aynen aktarıyorum haberin metnini...


    Alıntı
    Irak'ta Şiilerin en yüksek dini mercii olarak görülen Ayetullah Ali Sistani ve İran Devrim Muhafızları'nın elit birimi Kuds Güçleri Komutanı Kasım Süleymani'nin Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin gitmesi gerektiği görüşünü savunduğu belirtiliyor. Maliki'nin yerine sıkça dile getirilen isimler ise Adil Abdülmehdi ve Ahmed Çelebi.



    Abd "Kul" demektir.
    ABDULLAH olunca ALLAH (c.c.) KULU oluyor.

    Yukarıda kırmızı renkle boyanmış isme dikkat edin...

    Abd kul demektir...
    Aradım fakat ALLAH (c.c.)'IN, İsimlerinde . , el mehdi diye bir isim bulamadım.

    Peki o zaman bu şii insan Abd'ın kul demek olduğunu bile bile kendine nasıl böyle isim veya soyisim alır, ki soy isimse durum daha da sakat...

    #2
    Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

    zahmetinizden dolayi tesekkr edrrim baslik actiniz.

    bunun cevabi kolay ve coktur. ama ben size anlayacaginiz cevabi vereyim.

    MEHDIhidayet eden anlamina gelir ve ALLAHIN isimlerindendir. ALLAHIN isimleri 99dan fazladir. ornegin ben cevsendekileri saydim 250 civariydi

    Yorum


      #3
      Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

      Cevap için sağolun bilmiyordum, Eğer gerçekten Mehdi ALLAH (c.c.)'IN isimlerinden ise ve bu ismi veya soyismi kullanan bu sebeple kullanıyorsa EYVALLAH.

      zaten aksi durum da Ahiret var, Hesap var.

      Yorum


        #4
        Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

        hani farukun alim oldugunu ispatlayacaktiniz?

        Yorum


          #5
          Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

          ben onun alim olduğunu ispat edeceğim demedim, fakat faruk beşer gibi bir alimi eleştirmenizi doğru bulmadım. Faruk Beşer müslüman tevhid akidesine çok hassas olan bir alim.

          http://farukbeser.com/

          sitesinden bakabilirsiniz nasıl bir insan olduğuna.

          Yorum


            #6
            Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

            ayrıca abd kelimesi hizmetçi gibi manalara da gelir. yani abdülmehdi=mehdinin hizmetçisi gibi. mesela el-müracaat kitabının yazarı da abdülhüseyin'dir

            بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

            Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Hizbullah galiplerin ta kendileridir.

            Selam Olsun Korkmadan Ben De Varım Diyebilenlere!!

            Yorum


              #7
              Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

              [quote author=ŞehiD date=1404052688 link=topic=25646.msg174423#msg174423]
              ayrıca abd kelimesi hizmetçi gibi manalara da gelir. yani abdülmehdi=mehdinin hizmetçisi gibi. mesela el-müracaat kitabının yazarı da abdülhüseyin'dir
              [/quote]


              oooo bunu diğerinden daha beter... Bu ismi öğrendiğim iyi oldu şuan itibari ile şia araştırmaları benim için tamamen bitmiştir ve şiadan kesinlikle uzak durmam gerektiğini çok çok çok iyi anladım.

              SEBEP

              Abd "kul, köle" demektir. Bunu ispat edeyim, bakalım Abd kelimesinin anlamı, ıstılahı vs. ne imiş.



              ABD

              Kul, köle, mahlûk, insan. İtaat etmek, boyun eğmek, tevâzu göstermek, daha açık bir ifade ile kişinin bir kimseye, ona isyan etmeden ve ondan yüz çevirmeksizin itaat etmesidir. Abd kelimesinin masdarı olan ubudiyyet (kulluk etmek) insanın sıfatıdır. Sâmî menşeli olduğu için; İbrânîce'de ve diğer akraba dillerde de görülen Abd kelimesi, Arapça'da bazı hususiyetler ifade etmektedir. insanın yaratılış hikmetinin Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya kulluğa dayandığı kat'i nasslarla sabittir.

              "Bana karşı imtihan ettiğin -başıma kaktığın- ganimet, İsrailoğullarını kendine kul -köle- edindiğin için. " ifâdesindeki meâl, Musa (a.s.)'ın Firavuna cevabında olduğu gibi "kul", "köle" edindin demektir (eş-Şuarâ, 26/22).

              Abd kelimesinin masdarı olan ubûdiyet ve kulluk, insanın; rubûbiyet ise Allah'ın sıfatıdır. Zaman zaman müstekbir ve mütekebbir insanlar, ilâhlık taslayarak Allah'a ait vasıfların kendilerinde de bulunduğunu iddia ederler. Bilhassa hüküm vermede ve kanun yapmada bu durum kendini açıkça belli eder. Cenâb-ı Hak ise bu durum karşısında bütün insanların kul olduğunu, hüküm koymanın yalnız Allah'a ait bulunduğunu, bir insanın Allah'ın hükümlerine bağlı kalarak mükemmel bir kul ve insan olacağı üzerinde Kur'ân'da ısrarla durmuştur.

              Kur'ân-ı Kerim'de: "Cinleri ve insanları, bana ibadet etmeleri için yarattım" (ez-Zâriyât, 51/56) hükmü beyan buyurulmuştur. Bütün peygamberler abd olduklarını övünerek söylemişlerdir. Hristiyanlar tarafından ilâh olduğu ileri sürülen Hz. İsa (a.s.) bu iddiayı kesinlikle reddederek Kur'ân-ı Kerim'in tabiriyle şöyle der: "Ben Allah'ın bir kuluyum." (Meryem, 19/30). Hz. Davud (a.s.) için "O ne güzel bir kuldu" (Sâd, 38/30) diye buyrulurken Hz. Eyyüb (a.s.) hakkında da sabrından dolayı şöyle ifade edilmektedir: "Gerçekten biz onu sabırlı bulmuştuk. O ne güzel kuldu" (Sâd, 38/44). Kur'ân-ı Kerim'de birçok isim ve sıfatla anılan Hz. Peygamber (s.a.s.) için en şerefli isim olarak "abd" tabiri kullanılmaktadır. Cenâb-ı Allah'a en yakın bulunduğu Mîrac gecesinde kendisinden "abd" diye sözedilmektedir (el-İsra, 17/1; en-Necm, 53/10) .

              Rasûlullah (s.a.s.)'in "abd" yönü ve özelliği rasûl sıfatından daha üstündür. Zira kul olma yönüyle Hakk'a ubûdiyet özelliğini yansıtır; rasûl yönüyle ise insanlara tebliğ özelliğini ifade eder. Allah'a yönelik kul olma özelliği, halka yönelik rasûl özelliğinden daha önemli ve daha üstündür. Bundan dolayı da Kelime-i Şehâdet ve Kelime-i Tevhid'de önce abd (kul) sıfatı sonra rasûl sıfatı zikredilmektedir. Aynı şekilde Cenâb-ı Hakk Kur'ân-ı Kerim'de "Allah Kur'ân'ı kuluna indirdi." (el-Kehf, 18/1) âyetiyle peygarnberlik görevinden söz ederken Rasûlullah'tan "kul" diye söz etmektedir.

              Hz. Âdem (a.s.)'den itibaren bütün peygamberler insanları, Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya ibadet etmeye davet etmişlerdir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de "Andolsun ki biz her kavme: -Allah'a ibadet edin, tâğuta kulluk etmekten kaçının diye- (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir" (en-Nahl, 16/36) buyurulmaktadır. Bilindiği gibi tâğut; Allah'u Teâlâ (c.c.)'nın indirdiği hükümlere karşı ayaklanan (tuğyan eden) her güce verilen bir isimdir. Bunun insan olması, şeytan olması, put olması veya bir ideoloji olması, mahiyetini değiştirmez. Nitekim: "İman edenler, Allah yolunda cihad ederler; küfredenler de (kâfirler) tâğut yolunda savaşırlar" (en-Nisâ, 4/76) âyet-i kerimesi insanların, ya Allah'a iman edip O'nun dini için cihad edeceklerini, ya da küfredip (kâfir olup) tâğut yolunda savaşacağını sarih olarak ortaya koymuştur. Bu iki hâlin dışında, üçüncü bir hâlden söz etmek mümkün değildir. Bu mücadelenin ortaya çıkardığı hukûkî bir durum "abd" kavramı ile alâkalıdır. Şöyle ki; abd kelimesi, köle mânâsına da kullanılmıştır. (el-Bakara, 2/221) Şimdi bu mâhiyet üzerinde kısaca duralım.

              Ruhlar âleminde iken Allah'u Teâlâ (c.c.) bütün insanlardan "mîsak" almıştır. Bu bir anlamda Allah'u Teâlâ (c.c.) ile insanlar arasında tahakkuk eden mânevî bir mukaveledir. Her mü'min "Ne zamandan beri müslümansın?" suâline; "Kâlû Belâ'dan beri" diyerek, bu manevî mukâveleyi ikrar eder. Kur'ân-ı Kerim'de; Allah (c.c.)'ın "emâneti" göklere, dağlara ve yeryüzüne teklif ettiğini, onların bu emanetin ağırlığı karşısında endişeye düştükleri, insanın ise kendi iradesiyle yüklendiği bildirilmiştir. (el-Ahzab, 33/72) Emânet; Allah'u Teâlâ (c.c.)'nın tekliflerinin tamamına verilen isimdir. Ruhlar âleminde gerçekleşen mîsak ve yüklenilen emânet sebebiyle; insan, yeryüzünde Allah (c.c.)'ın halîfesi hükmündedir. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in: "Her doğan çocuk, İslâm fıtratı üzerine doğar" müjdesi sarihtir. insan; dünyaya geldikten sonra mîsakı unutur, emânete ihanet eder ve İslâm'a karşı savaşırsa "kölelik" (abd, rakik, memlûk, cariye vs...) gündeme girer. Nitekim Molla Hüsrev: "Kölelik; tevhid akîdesinden yüz çevirmenin cezası olarak, Allah'u Teâlâ (c.c.)'nın takdir ettiği bir hakirliktir" (Molla Hüsrev, ed-Dürer, İstanbul 1307, II, 6) diyerek, meselenin içeriğine işaret etmiştir. İbn Âbidîn'de bu konuyla ilgili olarak şu hükümlere yer verilmiştir: "Bulunan çocuk (lâkit) bütün hükümlerde hürdür. Hattâ kazf (zina isnadı iftirası) edene, had vurulur. Çünkü âdemoğlu için asıl olan hürriyettir. Zira insanlar müslümanların en hayırlıları olan, Hz. Adem ile Hz. Havva'nın çocuklarıdırlar. Bazı insanlardaki kölelik hâli ise, daha sonra ortaya çıkan küfür sebebiyle meydana gelmiştir." Dikkat edilirse köleliğin tahakkuku, ruhlar âleminde gerçekleşen mîsakı reddetmek ve emânete ihanet ederek İslâm'a karşı savaşmakla ilgilidir. Müsteşriklerin (veya onları taklid eden kimselerin) iddia ettikleri gibi kaba kuvvetle alâkası yoktur. Rasûlullah (s.a.s.)'ın hür bir insanı, kuvvet kullanarak kendisine hizmetçi yapanın namazının asla kabul edilmeyeceğini ve kıyâmet gününde onun karşısında olacağını ifade ettiği bilinmektedir. (Buhârî, İcare, 10) Dolayısıyla bir İslâm beldesi kâfirlerin istilâsına uğrarsa, o beldedeki müslümanlar "esir" olabilirler, ancak kat'iyyen "köle" olamazlar.

              Râgıp el-İsfahânî; "abd" kavramının Kur'ân-ı Kerim'de dört ayrı mahiyeti ifade için kullanıldığını kaydeder. Bunlar: 1) Hukûkî açıdan köle mânâsına: el-Bakara Sûresi'nin 221. âyetinde olduğu gibi. 2) Yaratılması bakımından abd: Bu mâhiyette, sadece Allah'u Teâlâ (c.c.)ya nisbet edilerek kullanılır. Nitekim Rasûl-ü Ekrem (s.a.s.): "Hiç biriniz (elinizin) emrinizin altında bulunanlara kulum demesin. Çünkü hepiniz Allah'u Teâlâ (c.c.) 'nın kullarısınız" diyerek bu mahiyete işaret etmiştir. 3) Allah'a kulluk yapması açısından abd: İster hür, ister köle olsun şer'î hududlara riâyet eden kimse. 4) Dünyaya ve dünya servetine kul haline gelen abd: Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in: "Kahrolsun altına, gümüşe ve lükse kul olan insan" (Tirmizî, Zühd, 42) diye zemmettiği kimseler.

              Kelime-i Şehâdet getirirken; bütün ilâhları reddettiğimizi, sadece Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya iman ettiğimizi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) önce "abd" (kul), sonra "rasûl" olduğunu ikrar ve tasdik ediyoruz. Dikkat edilirse, kelime-i şehâdette geçen kavramlardan birisi de "abd" kavramıdır. İnsanın sıfatı; Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya kul olmasıdır: Eğer bu sıfat kaybedilirse, tâğut'un esiri haline gelme tehlikesi mevcuttur. Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya kulluk eden kimseye "hür insan", tâğuta kulluk edene de "köle" denilir. Bu mahiyet asla unutulmamalıdır. Hz. Âdem (a.s.)'den beri devam eden mücadelenin mahiyeti "abd" kavramı ile izah edilebilir. Zira bütün peygamberler insanları "Allah'a kulluk (ibadet) edin, tâğût'a kulluk etmekten kaçının" diyerek uyarmışlardır. Günümüzde "Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız insanındır" sloganının arkasına gizlenen tâğûtî güçler kuvvet kullanarak, müslümanları esir etmek arzusundadırlar. Bu büyük tehlike karşısında; ihlâsla Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya kulluk eden mü'minlerin, manevi cihâd ibadetini ihya etmeleri zarûrîdir. Gerçek mânâda ubûdiyyet (kulluk); İslâm'ın emir ve yasaklarını yerine getirmek için ihlâsla ve sabırla gayret sarfetmektir.

              Yusuf KERİMOĞLU
              http://www.sorularlaislamiyet.com/article/139/abd.html

              Şehid nickli arkadaşın yazdığı o isim asla kabul edilemez. Ben şahsen kabul edemem. Bizim gibi avam halk, Arap Dili ve Belagatı uzmanı değil ve örnekleme ile bağlantı kurar.
              Derki Abd Kul demek, Abdullah ALLAH KULU. ABD kelimesini başkasına izafe etmez.
              Hem bak Arap Dili ve Belegatı uzmanıRâgıp el-İsfahânî; "abd" kavramının Kur'ân-ı Kerim'de dört ayrı mahiyeti ifade için kullanıldığını kaydeder. Bunlar: 1) Hukûkî açıdan köle mânâsına: el-Bakara Sûresi'nin 221. âyetinde olduğu gibi. 2) Yaratılması bakımından abd: Bu mâhiyette, sadece Allah'u Teâlâ (c.c.)ya nisbet edilerek kullanılır. Nitekim Rasûl-ü Ekrem (s.a.s.): "Hiç biriniz (elinizin) emrinizin altında bulunanlara kulum demesin. Çünkü hepiniz Allah'u Teâlâ (c.c.) 'nın kullarısınız" diyerek bu mahiyete işaret etmiştir. 3) Allah'a kulluk yapması açısından abd: İster hür, ister köle olsun şer'î hududlara riâyet eden kimse. 4) Dünyaya ve dünya servetine kul haline gelen abd: Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in: "Kahrolsun altına, gümüşe ve lükse kul olan insan" (Tirmizî, Zühd, 42) diye zemmettiği kimseler.
              Bu konularda çok ama çok hassasımdır. Ehlibeyti canımdan çok seviyorum seveceğim, fakat Ehli Sünnetin benim için en uygun ekol olduğunu, şuan birkez daha anladım. EhliSünnet bu konuda çok hassasdır, belki Şehid nickli arkadaşın söylediği anlama gelse bile bu benim için çok kritik bir sözdür.
              Benim sevgi anlayışıma ters düşen bir durum bu konu Ne kadar çok seversem seveyim adımın başına ALLAH (c.c.)' dan gayrı için Abd kelimesini eklettirmem,siz ister Hizmetçi anlamını kullanın Abd kelimesi için ister KUL ister ne anlam isterseniz onu, Benim ADIM ABDULLAH ALLAH (c.c.)'IN KULU, KÖLESİ, HİZMETKARI., hangi anlamı anlarsanız anlayın. selmancan bey beni tanır.

              Yorum


                #8
                Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                Bismih-i Cellet Esmauhu

                F. Beşer, temiz bir tevhid akidesine mi sahip?

                "Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Fıkhını Anlamak" başlıklı, dış sipariş kabulünde para karşılığı ve içinde kizb beyanlar kaynayan bir kitap yazan cahil, Rabbani Alim olarak nasıl nitelendirilebilir? Kaldı ki, Tağudi TC Rejimi yanlısı/yandaşı malum gazetelerden birinde de maaşlı çalışan! Daha düne kadar da; "farz ihtiyat gereği haram" hükmünde olan sakal kesmeyi ve kravat takmayı caiz kabul eden ve ısrarla savunan birini kimse içtihad kapasitesine tam haizdir diye bir tanıtma gafletine düşmemeli...

                Bu cahilin fakahet kürsüsünden vasıfsız eserlerini inceleyenler şunları görür ki:

                Bu adam; Tarahhus Haddi, Tecafi, Zekat Nisabı, Muvalat, Rebevi Borç, Şer'i Zibh, Mezmeze vb. gibi.. nice fıkhî ıstılahları yanlış yorumlamakta. Kendisi, en temel fıkhî terimlere bile bihaber. Yani 'adil olması'nı geçtim, 'bilgin sıfatı'nı da uhdesine almakta epey başarısız.

                Ben bu realiteleri salt Şia taassubu ile dile getirmiyorum; öyle olsa Prof. Dr. M. Sait Şimşek'in Türkçe'ye tercüme ettiği "Mukayeseli Mezhepler Hukuku" (Şeyh M. Ali Sayis'in ve Şeyh M. Mahmud Şeltut'un ortak kaleme aldığı) risalesini baz almaz ve F. Beşer'e karşı reddiyye geliştirmeye kalkışmazdım.

                Ayrıca, 'Abdülmehdi' nasıl bir isimdir konusu da biraz yersiz olmuş. 'Birlik' yüceliğinde kaybolan Allah lafz-ı celali sayılmazsa; Kur'an da '132' isim Hakk Tebereke ve Teala'ya direkt ilintilidir. Ve bu isimlerin her birinin de sayısız 'vechullah'ları mevcuttur. Bakara, Al-i İmran, Nisa, Taha ve Teğabun surelerini sıhhatli ve özenle incelemek lazım. Tabii ki, bu '132' ismi ihata eden muhtevaları da mümkinü'l vücud ile esma-i hüsna arasındaki ilahi ve mutlak farklılıklar açısından tefsir etmek gerekir.

                Vesselam
                Tevekkülle elde edilen sırlar; bir tek yakîn haddini bilenlere mahsustur.

                Hakikî Şialarımız da yakîn sınırını koruyanlardır, ki onlardan «Allah'ın varlığı sayesinde hiçbir şeyden korkmamaları»nı bekleriz!


                İmam Cafer-i Sadık (a.s)

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                  Unutmadan, Şehid kardeşimiz tam yerinde bir tariflemeye başvurmuş. Cemkeran Mescidi'ne yolu düşenler gayet net gözlemlemiştir; girişte bazı taklit merciilerimizin resimlerinin altında Hâdim-ül Mahdi levhası asılıdır. Hâdim-ül Mahdi der iken, biz Şiiler hangi ilahi mansıbı kastediyoruz; Hz. Sahibuzzaman eccelallahu teala ferecehu şerif'in hizmetkarı olabilmeye hakk kazanmış Allah'ın kullarını. Haşa şöyle bir kelam yok ortada; Hakk Tebereke ve Teala'yı vesile edilmeksizin gafil bir manada uç veren Mehdi'nin kulları...

                  Bu tarz sapık söylemleri de zaten hiçbir hakiki Şia'nın ağzından duy(a)mazsınız! Ne tarihte, ne degünümüzde...
                  Tevekkülle elde edilen sırlar; bir tek yakîn haddini bilenlere mahsustur.

                  Hakikî Şialarımız da yakîn sınırını koruyanlardır, ki onlardan «Allah'ın varlığı sayesinde hiçbir şeyden korkmamaları»nı bekleriz!


                  İmam Cafer-i Sadık (a.s)

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                    mavi marmara sizin vahhabilere has tekfirci dusunceye sahip oldugunuzu srzdigimden anlayacaginiz sekilde yazdim. rab ne demk ve ALLAHtan baskasi icin kullanilir mi? ya mevla kelimesi?

                    faruk icin ispatlayamayacaginiz alim sifatini nicin kullaniyorsunuz? bunun vebali yok mu

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                      Bismihî Subhaneh. Selamun aleyküm.

                      Abd, kelimesi genelde 1- kulluk, 2- kölelik, manasında kullanılır.

                      Kulluk manasında, bu durumda, kulluk sadece Allah'a has kılınılması gerektiği için, Allah'ın isimleriyle birlikte kullanılır.
                      Kölelik manasında, ki, bu durumda İslam, köle alma yöntemlerini sınırlamış ve azad etmeyi tavsiye ve bazı durumlarda emretmiş ama (savaş vb. durumlarda, gafil düşmanı esir-köle olarak alıp eğitmek, öldürmekten daha evla olduğu için) köleliği tamamen kaldırmamıştır. Ve, bu yüzden köle anlamında kullanmak hatadır denemez. Ki zaten, Allah (subhanehu ve teâla), sıradan mü'minlerin dahi SALİHLER GRUBUNDAN ABDLARI/KÖLELERİ ( والصالحين من عبادكم) olabileceğini ve onlara nasıl davranmaları gerektiğini önermiştir. Örneğin, "Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir." (Nur Suresi, 32) Gördüğünüz gibi, Allah mü'minlere salihlerden olan kölelerine yardımcı olmalarını emretmiş. Şimdi biz kalkıp, "kölelik yoktu ve yoktur" diyebilir miyiz? Veya Allah salihler grubundan kölelerden bahsetmişken, mü'minler birbirine köle olamaz diyebilir miyiz? Elbette hayır. Kölelik/Hizmetçilik vardır. Ve, sıradan bir müslüman salihlerden köleler edinebiliyorsa, ve Yüce Allah, kendisi onlara ( والصالحين من عبادكم) yani SALİHLERDEN OLAN İBÂDINIZ/ABDLARINIZ/KÖLELERİNİZ diye hitab etmişse, Abd'ür-Resul, Abd'ül-Hüseyn, Abd'ül-Mehdi gibi isimler size neden aykırı görünüyor ki? "Salih kişiler sıradan mü'minlere köle olabilir, Allah onlara "köleleriniz" diye hitab edebilir, ama Peygamber'e ve ehl-i beyt'e köle olunulmaz" gibi bir söz yanlış olur. Dolayısıyla, kalbi bağımızın bulunduğu ve zaten adı geçen Peygamber ve İmamlar huzurda olmadığı için, hatt ve sünnetlerine temessük etmenin nişanesi bir söz-lakap olan ve Peygamberin kölesi-hizmetçisi, Hüseyin'in kölesi-hizmetçisi, Mehdi'nin kölesi-hizmetçisi gibi anlamlara gelen bu isimlerde sakınca yoktur, olamaz da. Allah, salihlerin sıradan müslümanlara köle olmasında sakınca görmemiş, Peygamber ve Ehl-i Beyt'e köle olmasında mı sakınca görülsün?

                      Hülasa, dini çalışırken bu tür şeyler dikkate alınılmalı. Bir kişi, mesela, "ABD" kelimesini sadece kulluk olarak algılıyorsa, kendi hatasıdır. Kölelik-hizmetçilik ayetleri ve hükümlerini bilmemesindendir. Ancak, bu eksik ilmi ile (ki bu eksik ilim düçarlığına hepimiz müptelayız), başkalarının da eksik düşünmesini istiyorsa ve onlar kabul etmeyince de, kendi sınırlı görüşüyle onları yargılıyorsa. Artık ne diyim muhterem, taş üstünde taş kalmaz. Zaten günümüzdeki mezheplerin tabileri arasındaki anlaşmazlığın temel sebebi budur.

                      Ve bu sınırlı düşünce ve ona göre yargılama, sadece sünni ve şii müslüman kardeşler arasında vuku bulmuyor. Mesela sünnilerin kendi aralarında da cereyan edebilir ve ediyor. Örneğin, geçenlerde, sonradan Hanefi ve Şafii mezheplerinden olduğunu öğrendiğim ve öğrendikleri iki kardeşin konuşmasına şahit oldum. Hanefi olan, Şafi olana, "Sen Müslüman mısın?" diyince, diğeri "İnşaAllah Müslümanım" diye cevap verdi. Hemen, "İnşaAllah mı? Yani emin değil misin dininden? Haha!" İşte dar görüşlülük budur kardeşim. Tek cevap şeklini "Elhamdulillah, Müslümanım" şeklinde öğrenegelmişse insan, kalbindeki kibir vb. hastalığın etkileriyle de, (gerçekte "İki elim kanda olsa da.. Allah'ın izniyle.. Söz veriyorum ki.." anlamlarına gelen) İnşaAllah sözünü yanlış yorumlayıp, tereddütmüşçesine görebilir ve gösterebilir. Ve diğer din kardeşini dininden emin değilmiş gibi itham edebilir. Halbuki, "Elhamdulillah" diye cevap veren, Allah'ın hidayet nimetine işaret edip şükretmekte, "İnşallah" diyen de, bu nimetin sürekli devam etmesi için (adeta "Canımı müslüman olarak al" şeklinde) dua etmektedir. Ancak, "Elhamdulillah" diyen, "İnşallah" diyenin ifadesini yanlış yorumlarsa, bu hata olmaz mı? Elbetteki hatadır.

                      Bu durum da böyledir. ABD kelimesi birden çok anlamdadır. Kul anlamında kullanıldığında kulluğun Allah'a has kılınması gerekilir. Kölelik anlamında kullanıldığında, mesela Nur Suresi, 32 ve dahi nice ayetlerdeki gibi, salih bir kişinin dahi mü'min birine köle olmasında sakınca yoktur. Ve bu kölelik Hz Peygamber ve Ehl-i Beyt'e olunca kıvanç kaynağıdır. Zira temessük edilip hizmet edilen, yani kölesi olunan şahıslar, sıradan mü'minler değillerdir ki büyük günah dahi işlemeleri ve yanlış davranıp, emirler verebilmeleri mümkün olsun. Ve salih kişilersıradan mü'minlere dahiköle olabiliyorsa, salihlerin imamlarına neden köle olamasınlar?

                      Dolayısıyla, ben İslam'ı çalışırken, önyargılı olmamak gerektiğini, kuram ve kavramları her açıdan inceleyip onları sınırlamamak ve bu sınırlı görüşle herkesi yargılamamak gerektiğini düşünüyorum. Bilmem siz ne dersiniz.

                      Tevhid hususuna gelince, Hz. Peygamber'in kevser pınarı olan Ehl-i Beyt mektebi kusursuzdur. Gerek Nehc'ül-Belağa'da, gerekse, diğer Ehl-i Beyt imamların sohbet ve sözlerinden öğrenilebilir gerçek tevhid.

                      Selametle

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                        [quote author=Mavi_Marmara date=1404059025 link=topic=25646.msg174424#msg174424]
                        oooo bunu diğerinden daha beter... Bu ismi öğrendiğim iyi oldu şuan itibari ile şia araştırmaları benim için tamamen bitmiştir ve şiadan kesinlikle uzak durmam gerektiğini çok çok çok iyi anladım.[/quote]

                        Selamlar.

                        Yani aslında niyetiniz zaten bir açık bulup ondan faydalanarak tekfir edebilmek. Bir türlü o açığı bulamayıp şimdi bu isimle "oo tamam şimdi oldu işte" diyor gibisiniz. Yahut da vicdanınızı rahatlatabilmek için kendi yaptığınızın doğruluğuna böyle şümulsuz gerekçeler bulmak istiyor olabilirsiniz. Aksi halde koskoca bir ekolü, koskoca İslam dinini bir kişinin ismine bakarak çöpe atmazdınız. Eğer fark etmediyseniz şöyle diyelim; tek bir şahsın ismine bakarak bir mezhepten vazgeçiyorsanız, Ehl-i Sünnet'ten dünden vazgeçmeli ve İslam'ı da bırakmalısınız.

                        Halbuki arkadaşlar zaten gerekli açıklamayı yapmışlar. Bir kimse "ben Allah'ın kuluyum, İmam Mehdi'nin de hizmetçisiyim" dediği halde, "sen Mehdi'yi Allah yerine koydun" demekte ısrar etmek büyük cehalettir. Bir kimsenin rabbini tanıması ve Allah'tan başka kimseyi kendine ilah seçmemiş olması, onun muhavvid olduğu anlamına gelir; onun isminden bir şeyler devşirerek onu şirkle suçlamak, büyük günahtır.

                        Bununla beraber, araştırmalarınız çok yetersiz ve büyük ihtimalle de isteksiz olduğu için yeteri kadar kaynağa ulaşamamış ve "hidayet veren" anlamındaki Mehdi'nin Allah'ın isimlerinden biri olduğunu bilmediğiniz için konuyu yanlış değerlendirmişsiniz. Birincisi, cevşende Allah'ın isimleri arasında "el-Mehdi" sayılmıştır. İkincisi, Kur'anda "hidayeti ancak Allah verir" denilerek rabbimizin "Mehdi" olduğu ayetle bildirilmiştir.

                        Öyleyse bir kardeşiniz olarak size yeniden araştırmanızı önereceğim.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                          Neyse ki herşeye şahit ALLAH (c.c.)'dır.
                          Beni tanımadan vahabi tekfirci gibi şeyleri hakkımda suizan etmeniz beni çok kırdı, ben belki sizler kadar bilgili değilim belki avamım bu mu sizin hoşgörünüz, en küçük can yanmasında hemen taşlayacaksanız niye münazara konusunu açıyorsunuz eğer söylenecek ilk lafa kin kusacaksanız niye insanlardan şiayı araştırmasını bekliyorsunuz.
                          Ben bir kişiye bakıp koca bir ekolu asla yargılamadım şianın bana uygun olmadığını söyledim sadece kişiselleştirdim genele indirgemedim.
                          Ben Abd kelimesinin anlamını KUL olarak öğrendim, diyebilirdiniz ki bak kardeş şu şu anlamlarıda var vs de boşa konuşuyorum...
                          Eğer art niyetli biri olsaydım, şiayı tekfir etmek isteyen biri olsaydım ilk isme yapılan açıklamadan sonra teşekkür edip bilmediğimi söyleyip farklı bir konuya geçmezdim sonrasında yine başka bir arkadaşınız farklı bir isim yazdı daha ilk ismin şokunu atamadan ikinci isimle iyice sarsıldım.
                          Fakat sizin daha nazik yazmanız en azından bilgi eksikliğinden kaynaklı sarsıntımı güzellikle ikna etmenizi beklerdim, "bak kardeşim anlıyorum fakat şöyle şöyle" diyebilirdiniz.
                          Nazik olmanızı tavsiye ediyorum. ben sunniliği temsil etmiyorum çünkü ilmim yok. kimse bana bakıp sünniliği değerlendirmez çünkü avamım, dini bir konu tartışacak ilmim yok, ama ben size bakıp şiayı değerlendiririm sizin tavırlarınıza özellikle...

                          Son olarak art niyetli bir insan asla şunu yazmaz dı


                          Bizim gibi avam halk, Arap Dili ve Belagatı uzmanı değil ve örnekleme ile bağlantı kurar.
                          Derki Abd Kul demek, Abdullah ALLAH KULU. ABD kelimesini başkasına izafe etmez.
                          Hakiki anlamda samimi insanlar bu yazılanlarda nefret değil samimiyet olduğunu bilirlerdi.

                          garipturan bey teşekkürler ama araştırmak istemiyorum hele bugünden sonra... Matemkar bey yazımın hiçbir yerinde Ehlibeytin ve Şianın Tevhid akidesini sorgulamadım eleştiride bulunmadım, Ehlibeytin Tevhid akidesini öğretmenize luzüm yok ben onların tertemiz olduğunu zaten biliyorum.

                          Bu siteyle tüm bağlantımı kesiyorum.
                          Kimseyi tekfir etmedim, Şia Sunni kardeştir ve Şianın içinde takva olarak iman olarak benden çok çok çok önde bir çok insan var, benim haddim değil insanları tekfir etmek, keşke sizde beni tanımadan hakkımda vahabi suizanına kapılmasaydınız.
                          Hakkı geçenler haklarını helal etsin.
                          Hayırlı Ramazanlar.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                            [quote author=Mavi_Marmara date=1404077328 link=topic=25646.msg174436#msg174436]Alıntı yapılan: Mavi_Marmara [kimse bana bakıp sünniliği değerlendirmez. ama ben size bakıp şiayı değerlendiririm sizin tavırlarınıza özellikle..[/quote]

                            Kardeşim, sence gerçekten şu yazdığında bir çelişki yok mudur? Sen aslında kendisini dahi tanımadığın bir tek kişinin ismine bakarak bütün şiayı bir kefeye koyuyorsun.

                            [quote author=Mavi_Marmara date=1404077328 link=topic=25646.msg174436#msg174436]Şia Sunni kardeştir ve Şianın içinde takva olarak iman olarak benden çok çok çok önde bir çok insan var[/quote]

                            Evet, bu samimi ifade de yine yukarıdaki kendi cümlenle çelişmiyor mu gerçekten? Eğer dediğin gibiyse ve takva olarak senden ve benden üstün şiiler varsa, öyleyse senin ve onların tanımadığı herhangi bir şiinin ismine bakarak o takvalı kişileri de zan altına sokmuş olmadın mı? "Hele ki bundan sonra asla araştırmam" diyerek belki de öğrenebileceğin binlerce temiz bilgiyi bir kalemde silerek kendine de haksızlık etmedin mi?

                            [quote author=Mavi_Marmara date=1404077328 link=topic=25646.msg174436#msg174436]garipturan bey teşekkürler ama araştırmak istemiyorum hele bugünden sonra...[/quote]

                            Bir kardeşin olarak sorayım; sen bu cümleyi bana mı söylüyorsun, yoksa Allah'a mı? Bana söylersen, senin tercihindir derim, senin için üzülsem de seni kınamam ve bundan dolayı seni aşağılamam. Fakat bunu Allah'a söylüyorsan, bil ki Allah İmam Cafer'in buyurduğu "galip soru"sunu sana da soracak. Sen kendini böyle bir diyalogta tahayyül edebiliyor musun ahiret gününde;

                            Allah buyuruyor ki; "ey kulum niye doğru olanı yapmadın"?
                            Sen cevap olarak diyorsun ki "bilmiyordum"
                            Allah buyuruyor ki "peki neden öğrenmedin"?
                            Sen cevap olarak diyorsun ki, "araştırmak istemedim"

                            Allah'ın bunu cevap olarak kabul edeceğine iman ediyor musun?

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Böyle bir isim olur mu ?

                              acizane boyle olacagini tahmin ettigim icin oz bir cevap vermistim konu halloldu diyordum her zaman fazla bilgi iyi sonuc vermeyebilir. ancak yine de iyi niyetle yazilmis aciklayici bilgiler kisa vadede olumsuz sonuca sebep olsa da uzun vadede faydali oldugu gorulecektir.
                              sayet ayni kisi ise mavimarmara bilgi dolu celiskisiz ehlibeyt mektebi sitesi velayeti surekli terk etmeyecektir. kim kendisine yonelen bi kadar ilgiyi teebilir ki?

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X