Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

    Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı


    Ümmu'l - Müminin Aişe uzunca rivayetlerinde Hz. Fatıma (s.a)'nın Ebubekir'e itirazlarından sadece babası Resulullah (s.a.a)'in mirasını istemesini zikretmekle yetinmiştir; oysa Fatıma (s.a) onlarla şu üç alanda tartışmıştır:

    1) Resul-i Ekrem (s.a.a)'in kendisine yapmış olduğu bağışlar konusunda tartışması.
    2) Resulullah (s.a.a)'in mirası konusunda tartışması.
    3) Yakınların hissesini konusunda tartışması.


    Şimdi bunların her birini ayrı ayrı inceleyelim:

    1) Resul-i Ekrem (s.a.a)'in Fatıma (s.a)'ya Bağışları

    Futuhu'l - Buldan kitabında şöyle geçer:
    Fatıma, Ebubekir-i Sıddık'a, "Resulullah (s.a.a)'in bana bağışlamış olduğu Fedek'i bana bırak" dedi. Ebubekir ondan tanık istedi. Fatıma Ümm-ü Eymen'i[1] ve Resulullah (s.a.a)'in azat ettiği Ribah'ı[2] getirdi. Onlar Fatıma (s.a)'nın sözlerinin doğruluğuna tanıklık ettiler. Fakat Ebubekir bu iş için bir erkek ve iki kadının tanıklık etmesi gerektiğini söyledi!
    Diğer bir rivayette ise şöyle geçer: Ali b. Ebutalib, Zehra'nın iddiasını doğruluğuna tanıklık etti. Fakat Ebubekir, Fatıma'dan başka bir tanık getirmesini istedi. Bunun üzerine Ümm-ü Eymen, Fatıma lehine tanıklıkta bulundu.[3]

    Açıktır ki bu tanık isteme olayı Ebubekir'in, Resulullah (s.a.a)'in diğer mal varlığı gibi Fedek'e de el koymasından sonra gerçekleşmiştir.
    Ebubekir Hz. Fatıma (s.a)'nın Fedek hakkındaki tanıklarını reddettikten sonra Hz. Fatıma (s.a) başka bir davaya baş vurarak babası Resulullah (s.a.a)'in mirasını söz konusu etti. Ümmü'l - Müminin Aişe'nin yukarıda zikrettiğimiz rivayetleri dışında aşağıdaki rivayetler de bunu açık bir şekilde ifade etmektedirler.
    _______________________
    [1] - Ümm-ü Eymen-i Habeşî Resulullah (s.a.a)'in azat ettiği cariye ve süt annesidir. Resulullah (s.a.a) onu azat etmiş ve eskiden beri Müslüman olmuştur. Önce Habeşe ve sonra da Medine'ye hicret etmiştir. Resul-i Ekrem (s.a.a) onu önce Ubeyd-i Habeşî'ye nikahlamış ve ondan sonra da Zeyd b. Harise'nin nikahına geçirmiştir. Ümm-ü Eymen, Resulullah (s.a.a)'in vefatından beş veya altı ay sonra veya Osman'ın hilafeti döneminde vefat etmiştir. İbn-i Mâce kendi Sünen'inde ondan beş hadis rivayet etmiştir. Biyografisi Usdu'l - Gabe, c. 5, s. 567; Cevamiu's - Sire, s. 289 ve Takribu't - Tehzib, c. 2, s. 619'da geçmiştir.
    [2] - Ribah, Resulullah (s.a.a)'in azat ettiği zenci kölesi ve hizmetçisiydi. Yesar'ın öldürülmesinden sonra Resulullah (s.a.a) yerine onu geçirdi. Usdu'l - Gabe, c. 2, s. 160; Cevamiu's - Siyre, s. 27; İsabe, c. 1, s. 490.
    [3] - Futuhu'l - Buldan-i Belazurî, c. 1, s. 34 - 35.
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    #2
    Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

    2) Hz. Fatıma (s.a)'nın Babası Resulullah (s.a.a)'in Mirasını Talep Etmesi

    a) Ebu Tufeyl'in Rivayeti

    Müsned-i Ahmed b. Hanbel, Sünen-i Ebu Davud, Tarih-i Zehebî,Tarih-i İbn-i Kesir, Şerh-u Nehci'l - Belaga-i İbn-i Ebi'l - Hadid'de Ebu Tufeyl Amir b. Vasile'den[1] şöyle rivayet edilmiştir (biz Müsned-i Ahmed'ten naklediyoruz):
    Resulullah (s.a.a)'ın vefatından sonra Fatıma (s.a) Ebubekir'e, "Sen mi Resulullah (s.a.a)'ten miras alırsın, yoksa onun ailesi mi?" diye bir mesaj gönderdi.
    Ebubekir, "Ben almam; ailesi alır" şeklinde cevap verdi.
    Fatıma, "O halde Resulullah (s.a.a)'in hissesi nerededir?" dedi.[2]
    Ebubekir, "Ben Resulullah (s.a.a)'in, 'Allah Teala bir peygambere bir rızk verdiği zaman ondan sonra o rızkı yerine geçene verir' buyurduğunu duydum ve ben de onu Müslümanlara çevirmeyi uygun gördüm" dedi.
    Bunun üzerine Fatıma (s.a), "Sen Resulullah (s.a.a)'ten duyduklarını daha iyi bilirsin" dedi.[3]

    Şerh-u Nehci'l - Belaga'da ise bu cevaptan sonra Hz. Fatıma (s.a)'ın şöyle buyurduğu geçer: "Bundan sonra senden bir şey istemeyeceğim!"

    b) Ebu Hureyre'nin Rivayeti

    1- Sünen-i Tirmizî'de Ebu Hureyre'den şöyle nakledilmiştir:
    Fatıma, Ebubekir ve Ömer'in yanına giderek Resul-i Ekrem (s.a.a)'in terekesinden kendi mirasını istedi. Fakat onlar dediler ki: Biz Resulullah (s.a.a)'in, "Ben miras bırakmam!" buyurduğunu duyduk. Fatıma ise onlara, "Vallahi artık sizinle konuşmayacağım" cevabını verdi. Fatıma sözünde durdu ve ölünceye kadar Ebubekir ve Ömer'le konuşmadı.[4]

    Yine Müsned-i Ahmed, Sünen-i Tirmizî, Tabakat-i İbn-i Sa'd ve Tarih-i İbn-i Kesir'de Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmektedir:
    Fatıma, Ebubekir'e, "Sen öldükten sonra mirasçın kim olacaktır?" diye sordu.
    Ebubekir, "Çocuklarım ve ailem" cevabını verdi.
    Bunun üzerine Fatıma, "O halde neden biz Resulullah (s.a.a)'ten miras almayalım?!" dedi.
    Ebubekir, ben Resulullah (s.a.a)'ten, "Peygamber miras bırakmaz!" buyurduğunu duydum. Ben de Resulullah (s.a.a)'in geçimlerini karşılamakla sorumlu olduğu kişilerim geçimlerini karşılamakla sorumluyum; ben de onun bağışta bulunduğu kişilere bağışta bulunacağım! dedi.[5]

    c) Ömer'in Rivayeti

    Tabakat-i İbn-i Sa'd'da Ömer b. Hattab'tan şöyle rivayet edilmektedir:
    Resulullah (s.a.a)'in vefat ettiği gün Ebubekir'e biat edildi. Ertesi gün Fatıma, Ali'yle birlikte Ebubekir'in yanına giderek, "Babam Resulullah (s.a.a)'in terekesinden kendi hakkımı istiyorum" dedi. Ebubekir, "Ev eşyalarını mı, yoksa velayet ve hükümetin mi?" diye sordu. Fatıma, "Sen öldüğünde kızların senden nasıl miras alacaklarsa ben de Fedek, Hayber ve Medine sadakalarından miras olarak bana ulaşanları istiyorum" dedi.
    Ebubekir, "Vallahi baban benden ve sen de benim kızlarımdan üstünsün. Fakat Resulullah (s.a.a), 'Biz miras bırakmayız; bizim terekemiz (yani bu mallar) sadakadır!' buyurmuştur" dedi.[6]

    Gördüğünüz gibi, Ömer b. Hattab kendi rivayetinde Fatıma (s.a)'nın Ebubekir'in yanına gelişini Resulullah (s.a.a)'in vefatının ertesi günü olarak belirtmektedir; oysa bu tarih Sakife olaylarından sonraki vakıalarla bağdaşmamaktadır; bu konuda doğru olan İbn-i Ebi'l - Hadid'in şu sözleridir:
    "Fedek olayının söz konusu edilişi ve Fatıma'nın Ebubekir'in yanına gelişi Resul-i Ekrem (s.a.a)'in vefatından on gün sonrasına tesadüf eder."[7]

    Bu konunun ne zaman söz konusu edildiği pek önemli değil aslında; asıl önemli olan Ebubekir'in sadece kendisinin Resulullah (s.a.a)'ten naklettiği, "Biz miras bırakmayız; bizim terekemiz sadakadır" şeklindeki bir rivayete dayanarak Hz. Fatıma (s.a)'i babası Resulullah (s.a.a)'in mirasından mahrum etmesidir. Bu konuyu Ümmü'l - Müminin Aişe kendi rivayetinde apaçık bir şekilde dile getirmektedir:
    Resul-i Ekrem (s.a.a)'in mirasında ihtilafa düştüler ve bu konuda hiç kimseden faydalı bir bilgi alamadılar. Nihayet Ebubekir, "Ben Resulullah (s.a.a)'ten, 'biz peygamberler miras bırakmayız; bizim geri bıraktıklarımız sadakadır!' buyurduğunu duydum" dedi.[8]

    Yine İbn-i Ebi'l - Hadid, Şerh-u Nehci'l - Belaga'da şöyle yazıyor:
    Meşhur görüşe göre, "Peygamberler miras bırakmaz" hadisini Ebubekir'den başka kimse rivayet etmemiştir.[9]

    Bu kitabın başka bir yerinde ise şöyle geçmektedir:
    Rivayetlerin çoğu bu hadisi Ebubekir'den başkasının rivayet etmediğini ortaya koymaktadır. Bunu mahaddislerin büyük bir çoğunluğu da kaydetmişlerdir; hatta fakihler usul-i fıkıhta istidlallerinde, ravisi bir sahabe olduğu halde kabul edilen tek rivayetin sadece Ebubekir'in rivayeti olduğunda ittifak etmişlerdir. Şeyh Ebu Ali diyor ki: "Şehadette olduğu gibi rivayette de ancak en az iki kişinin naklettiği rivayet kabul edilir." Fakat tüm mütekellimler ve fakihler buna karşı çıkarak bir sahabe tarafından nakledilen rivayetin kabul edilişine delil olarak Ebubekir'in, "Biz peygamberler miras bırakmayız" rivayetini göstermektedirler.[10]

    Siyutî de Tarihu'l - Hulefâ adlı eserinde, Ebubekir'in rivayetlerini sayarken şöyle yazmaktadır: Yirmi dokuzuncu: "Biz miras bırakmayız; bizim terekemiz sadakadır!"[11]

    Fakat bütün bunlara rağmen, bu konuda hadisler uydurup Ebubekir'den başkalarına nispet vermiş ve bu hadisi onların da Resulullah (s.a.a)'ten rivayet ettiklerini söylemişlerdir.[12]
    ______________________
    [1] - Ebu Tufeyl Amir b. Vasile-i Kenanî-i Leysî; ismi ashabın çocukları arasında geçmiştir. Ebu Tufeyl Uhud savaşı yılında dünyaya gelmiş, Hz. Ali (a.s)'ın ashabından olup onun tüm savaşlarına katılmıştır. Ebu Tufeyl sıka ve güvenilir bir kişiydi. Ebu Tufeyl, Resul-i Ekrem (s.a.a)'in gören son kişidir; o, hicretin 100 veya 116. yılında vefat etmiştir. Usdu'l - Gabe, c. 3, s. 96; sihah sahipleri ondan dokuz hadis rivayet etmişlerdir. Biyografisi Cevamiu's - Siyre, s. 286, Takribu't - Tehzib, c. 1, s. 389'da geçmiştir.
    [2] - Bu istidlalin, Resul-i Ekrem (s.a.a)'in Hayber ve vadi'l kura humsundan hissesi hakkında olabilir.
    [3] - Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 4, 14. hadis; Sünen-i Ebu Davud, c. 3, s. 50, "harac" kitabı, Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 289, Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 81, Ebubekir-i Cevherî'den naklen; bunun devamı aynı ciltte, s. 87'de geçer; Tarih-i Zehebî, c. 1, s. 346.
    [4] - Ebu Hureyre'nin birinci rivayeti, Sünen-i Tirmizî, c. 7, s. 111, "es-seyr-u mâ câe fi tereketi'r - Resul" babında geçmiştir.
    [5] - Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 10, Ebu Hureyre'nin ikinci rivayeti, 60. hadis ve yine Ebu Seleme kabilesinden bir kişinin rivayeti; Sünen-i Tirmizî, c. 7, s. 109, "mâ câe fi tereketi'r - Resul" babı ve Tabakat-i İbn-i Sa'd, c. 5, s. 372 ve Tarih-i İbn-i Kesir, c. 5, s. 289'da geçmiştir.
    [6] - Tabakat-i İbn-i Sa'd, c. 2, s. 316.
    [7] - Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 97.
    [8] - Kenzu'l - Ummal, c. 14, s. 130, "el-fezail" (ef'al), "fazlu's - sıddık".
    [9] - Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 82.
    [10] - Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 85.
    [11] - Tarih'u - Hulefâ-i Siyutî, s. 89.
    [12] - Bkz. Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 85.
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #3
      Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

      3) Hz. Fatıma (s.a)'nın Yakınların Hissesi Konusunda Tartışması

      Ebubekir'in rivayetine dayanarak Resul-i Ekrem (s.a.a)'in kızını babasının mirasından mahrum edince Hz. Fatıma (s.a) bu kez yakınların hissesini istedi. Ebubekir-i Cevherî bunu üç rivayette kaydetmektedir:

      a) Enes b. Malik'ten şöyle rivayet edilir: Fatıma, Ebubekir'in yanına gelerek, "Sen de çok iyi biliyorsun ki sadakalar[1] ve Allah Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de yakınların hissesi olarak bize bağışladığı ganimet ve kazançlar konusunda biz Ehlibeyte zulmettin" dedi ve peşinden, "Bilin ki kazandığınız şeylerin beşte biri, Allah'a, Elçisine ve yakınlara... aittir." [2] ayetini okudu.

      Fakat Ebubekir ona şöyle cevap verdi: "Babam, anam sana ve evlatlarına feda olsun. Bize Allah'ın Kitabı, peygamber ve yakınlarının hakkına itaat etmek düşer. Ben Allah'ın Kitabında senin okuduğun bu ayeti çok okudum; fakat ayetteki bu beşte bir hissesinin tümünün sizin hakkınız olup olmadığını anlayamadım!"

      Fatıma, "Onun senin ve akrabalarının mı hakkı olduğunu sanıyorsun?!" dedi.

      Ebubekir, "Hayır; onun bir bölümünü de size vereceğim ve geri kalanını ise Müslümanların genel maslahatlarında harcayacağım" cevabını verdi.

      Fatıma, "Fakat Allah'ın hükmü böyle değil..." buyurdu.

      b) Urve'den şöyle rivayet edilmektedir: "Fatıma, Fedek ve yakınların hakkı için Ebubekir'e müracaat etti. Fakat Ebubekir onu bunlardan mahrum ederek tümünü beytülmale kattı!"

      c) Hasan b. Muhammed b. Ali b. Ebutalip (a.s)'dan şöyle rivayet edilmektedir: Ebubekir, Fatıma ve Haşimoğullarını yakınların hakkından mahrum edip onları Allah yolunda, silah, savaş aletleri ve binek satın almak için harcadı![3]

      Kenzu'l - Ummal'de ise Ümm-ü Hanî'den[4] şöyle rivayet edilmiştir: Fatıma, Ebubekir'e giderek ondan yakınların hakkını istedi. Fakat Ebubekir ona, "Ben Resulullah (s.a.a)'in, 'Ben hayatta oldukça yakınlarımın hisseleri vardır; fakat benim vefatımdan sonra ondan hisse almazlar!' buyurduğunu duydum" dedi.[5]

      Ümm-ü Hanî'den nakledilen diğer bir rivayette, Hz. Fatıma-ı Zehra (s.a)'nın onlarla miras ve yakınların hissesi konusundaki tartışması bir arada zikredilmiştir.

      Futuhu'l - Buldan-i Belazurî, Tabakat-i İbn-i Sa'd, Tarih-i İslam-i Zehebî ve Şerh-u Nehci'l - Belaga-i İbn-i Ebi'l - Hadid-i Mu'tezilî'de Ümm-ü Hanî'den şöyle rivayet edilmiştir:

      Resul-i Ekrem (s.a.a)'in kızı Fatıma, Ebubekir'in yanına giderek ona, "Sen ölünce, senden kim miras alacak?" diye sordu.

      Ebubekir, "Çocuklarım ve ailem" cevabını verdi.

      Fatıma, "O halde nasıl oluyor ki bizim yerimize Resulullah (s.a.a)'ten sen miras alıyorsun?!" dedi.

      Ebubekir, "Ey Resulullah (s.a.a)'in kızı! Ben senin babandan altın ve gümüş miras almış değilim" dedi.

      Fatıma, "O halde bizim Hayber'den hissemiz ve Fedek'ten sadakalarımız[6] ne oldu?!" diye sordu.

      İbn-i Sa'd'ın, Tabakat'ındaki sözü şöyledir:
      Ebubekir, "Ben senin babandan miras olarak bir yer, altın, gümüş, köle ve bir mal almış değilim" dedi.

      Fatıma, "O halde neden Allah Teala'nın bize has kıldığı hissesinin[7] tümü senin elindedir?" dedi.

      Ebubekir, "Ey Resulullah (s.a.a)'in kızı! Ben Resulullah (s.a.a)'in, 'Allah Teala, ben yaşadıkça bunu benim geçim masraflarım için kılmıştır; ben öldükten sonra da Müslümanların olur' buyurduğunu duydum" cevabını verdi.[8]

      İbn-i Ebi'l - Hadid'in Şerh-u Nehci'l - Belaga'sında ve Zehebî'nin Tarih-i İslam'inda şöyle geçer:
      Ebubekir, "Ey Resulullah (s.a.a)'in kızı! Ben böyle bir iş yapmış değilim!" dedi.

      Bunun üzerine Fatıma (s.a), "Evet, sen Resul-i Ekrem (s.a.a)'e ait olan ve benim elimde bulunan Fedek'i benden alarak Allah Teala'nın gökten (bizim hakkımızda) nazil ettiği hükmü önemsemedin ve bizi ondan mahrum ettin!" dedi.

      Ebubekir buna şöyle cevap verdi: "Ey Resulullah (s.a.a)'in kızı! Ben böyle yapmadım; Resulullah (s.a.a) bana, 'Allah Teala peygamberi hayatta olduğu sürece rızıklandırır, peygamber ölünce artık onu keser' buyurdu."

      Fatıma, "Bunu sen ve Resulullah (s.a.a) daha iyi bilirsiniz; bundan böyle senden bir şey istemeyeceğim" dedi ve sonra oradan ayrıldı.
      Hz. Fatıma (s.a)'nın "Allah'ın hissesi"nden maksadı, humustan hisseleri ve Resul-i Ekrem (s.a.a)'e ait olan şeylerdir.

      Hz. Fatıma (s.a)'nın, "Allah Teala'nın gökten bizim (gizim hakkımızda) indirdiği hükmü önemsemedin ve bizi ondan mahrum ettin" buyruğundan maksadı, hükmü Kur'an-ı Kerim'de geçen "yakınların hissesi" ve ister peygamber olsun, ister olmasın her Müslüman'ı kapsayan miras hükmüdür.

      Bazı rivayetlerde de Abbas b. Abdulmuttalib'in, Fatıma-ı Zehra (s.a)'yla birlikte Resul-i Ekrem (s.a.a)'in mirasını istediği geçer. İbn-i Sa'd'ın Tabakat'ında geçen rivayet bunun açık bir örneğin; Muttakî Hindî de Kenzu'l - Ummal'de onu izlemiştir.

      İbn-i Sa'd yazıyor ki: Fatıma, Ebubekir'in yanına gelerek ondan mirasını istedi. Aynı zamanda Abbas b. Abdulmuttalim de Ali'yle birlikte miraslarını almak için Ebubekir'e müracaat ettiler. Ebubekir şöyle dedi: "Resulullah (s.a.a), 'Biz miras bırakmayız; bizim bıraktıklarımız sadakadır' buyurmuştur. Resulullah (s.a.a)'in diğerlerine yaptığı ödemelerden ben sorumluyum."

      Bunun üzerine Ali dedi ki, "Fakat Kur'an-ı Kerim, "Süleyman (babası) Davud'dan miras aldı" buyuruyor; ve yine: "(Zekeriyya evlat arzusuyla dedi ki Benden ve Yakuboğullarından miras alsın" buyuruyor."
      Ebubekir, "Elbette ki öyledir ve sen de bizim gibi biliyorsun bunu" dedi!
      Ali, "Bunları Allah'ın Kitabı buyuruyor!" dedi ve sonra susarak kalkıp gitti.[9]

      Bu rivayette, raviler bir yerde yanılmışlardır; çünkü Abbas ve Ali miras istemek için değil, Fatıma (s.a)'ya hakkını almasına yardımcı olmak için gitmişlerdi Ebubekir'in yanına.
      Veya belki de Resul-i Ekrem (s.a.a)'in amcası Abbas, Ebubekir'den humustan kendi hissesini istemiş ve raviler de yanılarak onun kendi mirasını istemek için Ebubekir'e müracaat ettiğini söylemişlerdir.
      __________________________
      [size=75][1] - Hz. Fatıma (s.a)'nın burada "sadakalar" sözcüğünden maksadı, rivayetlerde Resul-i Ekrem (s.a.a)'in sadaka olarak verdiği kaydedilen yedi bağdır galiba.
      [2] - Enfal, 41.
      [3] - Yukarıdaki üç rivayet Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 81'de ve birinci rivayet Zehebi'nin Tarihu'l - İslam'ında, c. 1, s. 347'de kaydedilmiştir.
      [4] - Ümm-ü Hanî, Ebutalib'in kızıdır. Mekke'nin fethedildiği yılda Müslüman olmuş ve Muaviye'nin hilafeti döneminde vefat etmiştir. Sihah sahiplerin ondan 46 hadis rivayet etmişlerdir. Usdu'l - Gabe, c. 5, s. 624; Cevamiu's - Sire, s. 280; Takribu't - Tehzib, c. 2, s. 625.
      [5] - Kenzu'l - Ummal, c. 5, s. 367, "el-hilafet-u ve'l imare" kitabı, birinci kısım.
      [6] - Bu rivayetin metninde geçen "sadakalarımız" sözcüğü tahrif edilmiştir; doğrusu, İbn-i Sa'd'ın kendi Tabakat'ında getirdiği gibi, "safilerimiz"dir. Çünkü Fedek Resul-i Ekrem (s.a.a) Hz. Fatıma (s.a)'ya bağışlamadan önce o hazrete has yerlerdendi.
      [7] - Futuhu'l - Buldan, c. 1, s. 35 - 36; Tabakat-i İbn-i Sa'd, c. 2, s. 314 - 315; Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 81; bunun devamı 87. sayfada geçmiştir; Zehebî'nin Tarih-i İslam'ı, c. 1, s. 346.
      [8] - Tabakat-i İbn-i Sa'd, c. 2, s. 315; Kenzu'l - Ummal, c. 5, s. 365, "el-hilafet-u ve'l imare" kitabı "ef'al" babı.
      [9] - Bunun kaynakları bir önceki sayfada geçti.
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #4
        Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

        Hz. Fatıma (s.a)'nın Kendisine Reva Görülen Zulümden Yakınması

        Ebubekir, Hz. Fatıma (s.a) hakkını istemek için getirdiği tüm delil ve şahitlerini reddedip Resulullah (s.a.a)'in terekesinden, ona yapmış olduğu hibe ve bağıştan hiçbir şey ona vermeyince Hz. Fatıma (s.a) davasını tüm Müslümanlara söz konusu edip babası Resulullah (s.a.a)'in ashabından yardım istemeye karar verdi. Muhaddis ve tarihçilerin dediğine göre işte bu hedefle Resulullah (s.a.a)'in mescidine doğru hareket etti. Bu mevzu İbn-i Ebi'l - Hadid-i Mu'tezilî'nin rivayetine göre Ebubekir-i Cevherî'nin "Sakife" adlı eserinde ve Ahmed b. Ebu Tahir-i Bağdadî'nin “Belağeti'n-Nisâ” adlı kitabında kaydedilmiştir, (biz Ebubekir-i Cevherî'den naklediyoruz):

        Fatıma, Ebubekir'in Fedek'i ona vermek istemediğini anlayınca, başına bir başörtüsü bağlayıp bir çarşafa sarıldıktan sonra, gömleğinin eteği ayaklarını örttüğü halde Resulullah (s.a.a) gibi adımlarını alarak akrabalarının kadınlarından bir grubuyla birlikte mescide gelerek muhacir, ensar ve diğerlerinden oluşan kalabalık bir grubun arasında oturmuş olan Ebubekir'in yanına çıktı. Karşısına bir perde çektikten sonra içten bir feryat etti. Fatıma'nın feryadı oradakileri içten etkiledi; şiddetle ağlamaya başladılar ve böylece meclis karıştı.

        Fatıma, ortalığın yatışması, bağrışma ve feryatların kesilmesi için biraz bekledikten sonra Allah'a hamd ve senâ edip Resul-i Ekrem (s.a.a)'e salat ve selam ederek sözüne başladı:


        "Ben Muhammed kızı Fatıma'yım. Şimdi söylediklerimi göz önünde bulundurarak söylüyorum ki: "Andolsun, içinizden size öyle bir Elçi geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, müminlere şefkatli, merhametlidir." [1] Ona ve Ehlibeytine bakacak olur da soyunu gözden geçirirseniz, onun sizin değil, benim babam olduğunu, sizin erkeklerinizin değil, benim amcamın oğlunun kardeşi olduğunu görürsünüz...

        Siz şimdi bizim Resulullah (s.a.a)'ten miras almayacağımızı mı sanıyorsunuz?! "Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? İyice bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?" [2] Ey Ebu Kuhafe'nin oğlu! Sen babandan miras alıyorsun da ben babamdan miras alamaz mıyım?! Gerçekten ne kadar şaşırtıcı ve dehşet verici bir iddiadır bu!

        Şimdi Fedek dizginlenmiş ve eyerlenmiş bir deve gibi afiyet olsun sana; kıyamet günü göreceksin onu; gerçekten Allah en güzel hükmeden, Muhammed (s.a.a) en güzel en üstün davacı ve kıyamet en güzel mahkeme zamanıdır. O günde zalimler zarara uğrayacaklardır."
        Sonra babasının mezarına doğru dönerek şöyle dedi:

        "Senden sonra olaylar oldu; fitneler çıktı
        Eğer sen olsaydın tüm bunlar çıkmazdı
        Biz, susuz yerin yağmuru kaybettiği gibi kaybettik seni
        Şahid ol ki ümmetin hile yaparak senin Ehlibeytine ihanet etti."

        Ravi şöyle diyor: O güne kadar kadınlı - erkekli o halkın öyle ağlayıp feryat ettiklerini görmemiştim! Sonra Fatıma-ı Zehra Ensar'a dönerek şöyle dedi:

        "Ey seçilmişler grubu! Ey dinin destekçileri ve İslam'ın koruyucuları! Neden bana yardım etmekte gevşeklik gösteriyor, yardım etmiyorsunuz? Neden benim hakkımı görmezden geliyor, onu istemekten gaflet ediyorsunuz?!

        Resulullah (s.a.a), 'Evlada saygı göstermek, babaya saygı göstermek hükmündedir' buyurmamış mıdır? Ne kadar çabuk Allah'ın dinini değiştirip aceleyle bidat çıkardınız? Şimdi Resulullah (s.a.a) ölünce dinini de yok mu ettiniz?!

        Kendi canıma andolsun ki onun ölümü çok büyük bir musibet, sürekli genişleyen ve hiçbir zaman bitişmeyen çok derin bir yarıktır. Ondan sonra ümitler kesildi, yeryüzü zifiri karanlık oldu ve dağlar dağılıverdi. Ondan sonra had ve sınırlar kalktı, saygınlık perdesi yırtıldı, güvenlik ortadan kalktı; Ve bütün bunları Kur'an-ı Kerim onun vefatından önce bildirip size haber verdi:

        "Muhammed, sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz topuklarınızın üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim topuklarının üzerinde geriye dönerse, Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır." [3]

        Ey Kiyleoğulları! Gözlerinizin önünde babamın mirasını gasp ederlerken benim imdada çağırdığımı duyduğunuz halde neden bir şeyler yapmıyorsunuz?! Oysa sizin gücünüz var, kişileriniz var ve saygınlığa sahipsiniz. Allah'ın seçip çıkardığı ileri gelenler ve seçkin kişilersiniz. Araplara ters düşüp zorlukları kabullendiniz; nihayet İslam değirmeninin taşı sizin çabanızla dönmeye başladı, zaferler kazanıldı, savaş ateşi söndü, şirk ve putperestlik hareketleri yatıştı, karışıklık ortadan kalktı ve din düzeni sağlamlaştı. Şimdi tüm bu ilerlemelerden sonra geri çekildiniz, o kadar direnişten sonra yenilgiye uğradınız, o kadar cesaret ve kahramanlıklardan sonra sadık kalacakları yönünde ahitleştikten sonra imanlarını geriye atıp, din ve inancınıza dil uzatan gerisin geriye yönelen bir avuç kişiden korkup kabuklarınıza çekildiniz?!
        "O küfür önderleriyle savaşın. Çünkü onların andları yoktur; belki (böylece küfürden) vazgeçerler." [4]

        Fakat görüyorum ki alçaklık ve kendinize bakmaya yönelmiş, keyif ve rahatlığınıza düşkün olmuş ve inançlarınızı yalanlamaya başlamışsınız; rahat ve kolay bir şekilde elde ettiğiniz tüm şeyleri bir arada kaybetmişsiniz; fakat şunu bilin ki eğer siz ve yeryüzündeki tüm insanlar kafir olursa da, şüphesiz Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

        Ben alçaklık ve düşüklüğünüzü bildiğim halde söylenmesi gerekenleri size söyledim. Şimdi bu size afiyet olsun; Allah'ın alevleri kalplerden yükselen ateşiyle bozulmaz bir ilişkisi olan onu tüm alçaklık ve utancıyla alın; yapmakta olduklarınız Allah'ın gözü önündedir ve yakında zulmedenler nereye döneceklerini göreceklerdir."

        Ravi diyor ki: Muhammed b. Zekeriyya, Muhammed b. Zehhak'tan, o da Hişam b. Muhammed'den, o da Avane b. Hekem'den şöyle nakleder: Fatıma, söylemek istediklerini Ebubekir'e söyledikten sonra Ebubekir Allah'a hamd ve senâ edip Resulullah (s.a.a)'e salat ve selam edip peşinden şöyle dedi:

        "Ey kadınların en üstünü ve babaların en üstününün kızı! Vallahi ben Resulullah (s.a.a)'in görüşünün aksine davranmış ve onun emri dışında bir iş yapmış değilim. Öncü kafiledekilere yalan söylemez. Sen söyleyeceklerini söyledin, maksadını ulaştırdın, öfkeni dile getirdin ve sonra yüz çevirdin. O halde Allah bizi ve seni bağışlasın. Fakat sonra; ben Resulullah (s.a.a)'in savaş aletlerini, bineğini ve ayakkabılarını Ali'ye teslim ettim! Fakat bunun dışındaki şeylere gelince; ben Resulullah (s.a.a)'ten şöyle duydum: 'Biz peygamberler miras olarak kendimizden geriye altın, gümüş, yer, mal-mülk ve ev bırakmayız; bizim mirasımız iman, hikmet, ilim ve sünnettir!' Ben de Resulullah (s.a.a)'in bana emrettiği işi yaptım; bu konuda muvaffakiyetim ancak Allah'tandır; Ben O'na tevekkül ettim ve hacetimi O'na götürüyorum!"

        Belagatu'n - Nisâ kitabında ise şöyle rivayet edilmektedir:

        Ebubekir'in bu sözlerinden sonra Fatıma şöyle dedi:

        "Ey insanlar! Ben Fatıma'yım ve babam ise Muhammed (s.a.a)'dir. Daha önce de dediğim gibi "Size kendi aranızdan bir peygamber gelmiştir..."

        Yukarıda kaydettiklerimizi söyledikten sonra şöyle devam etti:

        "Siz kasıtlı olarak Allah'ın Kitabını arkanıza attınız, emirlerini görmezden geldiniz. Oysa Allah Teala buyuruyor ki: "Süleyman (babası) Davud'dan miras aldı" buyuruyor; ve Yaya b. Zekeriyya'nın kıssasında ise şöyle buyuruyor: "Rabb'im! Bana kendi katından bir çocuk ver de benden ve Yakuboğullarından miras alsın." Ve yine buyuruyor ki: "Allah'ın Kitabında yakınlardan bazıları bazılarına daha üstündür." Ve de şöyle buyuruyor: "Allah çocuklarınız hakkında size tavsiye ediyor: Erkeğe iki kadının payı verilir." Ve yine buyuruyor ki: "Eğer geriye bir hayır bırakırsa, baba ve anneye ve akrabalara güzel bir şekilde vasiyet etmek muttakiler üzerine bir haktır." Bütün bunlara rağmen benim babamdan bir hak ve miras alamayacağımı, bizim aramızdan hiçbir bağın olmadığını mı söylüyorsunuz?!

        Acaba Allah size özel bir ayetle bir seçkinlik ve ayrıcalık verip peygamberini ondan müstesna mı etmiştir?! Veya bizim birbirinden miras almayan iki millet ve dinin kişileri olduğumuzu mu söylüyorsunuz?! Acaba ben ve babam bir dinden değil miyiz?! Şayet de sizler Kur'an'ın umun ve hususlarını peygamberden (s.a.a) daha iyi biliyorsunuz! "Acaba cahiliyye hükmünü mü istiyorsunuz..." [5]

        İbn-i Ebi'l - Hadid şöyle diyor: "Fedek olayı ve Fatıma'nın Ebubekir'in yanına gidişi Resul-i Ekrem (s.a.a)'in vefatından on gün sonra vuku buldu ve doğru görüşe göre Fatıma'nın o meclisten döndükten sonra ister erkek olsun ister kadın hiç kimse Resulullah (s.a.a)'in mirasından bir kelime bile bahsetmedi!"[6]
        _______________________________
        [size=75][1] - Tevbe, 128.
        [2] - Mâide, 50.
        [3] - Âl-i İmrân, 144.
        [4] - Tevbe, 12.
        [5] - Belagatu'n - Nisâ, s. 16 - 17.
        [6] - Şerh-u Nehci'l - Belaga, c. 4, s. 97.
        azesini üç gün odada tuttu. Cenazesi kokmaya başlayıncaya kadar onu öpüp kokluyor ve ağlıyordu. Yezid Habbabe'nin ayrılığına birkaç günden fazla dayanamadı ve hicretin 105. yılında öldü. Onun aşk ateşiyle ölen tek halife olduğu söylenmektedir. Bkz. Eğanî ve yine Tarih-i İbn-i Esir, c. 5, s. 90 - 93 ve Tarih-i Hamis, c. 2, s. 318.
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #5
          Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

          Hz. Peygamber’in (s.a.a) kızı Hz. Fatıma (s.a) hakkındaki Sözleri:


          "Gerçekten Allah senin gazabın (hoşnutsuzluğun) için gazap eder ve senin hoşnutluğun için de hoşnut olur. (Yani seni gazaplandırmak Allah'ın gazap etmesine sebep olur ve seni hoşnut etmek Allah'ın hoşnut olmasına sebep olur.)"
          (Müstedrek-üs Sahihayn, c.3, s.153. Üsd-ül Gabe, c.5, s.522. el-İsabe, c.8, s.159. Tehzib-üt Tehzib, c.12, s.441. Kenz-ül Ummâl, c.7, s.111; Kenz-ül Ummâl, c.6, s.219.

          Hakim, bu hadisin senedinin sahih olduğunu söylemiştir.
          Bu hadisi İbn-i Esir, "Üsd-ül Gâbe"de, İbn-i Hacer de, "el-İsabe" ve "Tehzib-üt Tehzib"de rivayet etmiştir. Yine bu hadisi Muttaki, Kenz-ül Ummâl'da rivayet etmiş ve İbn-i Neccar'ın da bu hadisi rivayet ettiğini kaydetmiştir.
          Muttaki, Kenz-ül Ummâl'da rivayet ediyor ki:
          "Gerçekten Allah Fatıma'nın gazabı yüzünden gazaplanır ve onun hoşnutluğu için de hoşnut olur."

          Muttaki, bu hadisi Deylemi'nin Hz. Ali'den (a.s) rivayet ettiğini kaydetmiştir. Yine Muttaki, bu hadisi kitabının aynı sayfasında az bir farkla nakletmiştir. Bu ikinci nakli şöyledir:
          "Ey Fatıma, Allah senin gazabın yüzünden gazap eder ve senin hoşnutluğun için hoşnut olur."
          (Kenz-ül Ummâl, c.6, s.219.)

          Muttaki, bu hadisi Ebu Ye'la ve Taberani ve Ebu Nuaym’ın Fezail-üs Sahabe'de rivayet ettiğini kaydetmiştir.
          Zehebî, Mizan-ül İ'tidal'de Taberanî'nın müsnet olarak Hz. Ali'den (a.s) şu hadisi rivayet ettiğini ve hadisi sahih bildiğini zikretmiştir: "Resulullah (s.a.a) Fatıma’ya (selâmullahi aleyha) şöyle buyurdu:
          "Ey Fatıma, gerçekten Rabbimiz senin gazabın için gazap eder ve senin razı olman vasıtasıyla razı olur."
          (Mizan-ül İ'tidâl, c.2, s.72)

          Zehair-ül Ukbâ, kitabında Hz. Ali İbn-i Ebu Talib'den, Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
          "Ey Fatıma, Allah senin gazabın için gazaplanır ve senin hoşnutluğunla da hoşnut olur."

          Zehair-ül Ukbâ kitabının sahibi bu hadisi Ebu Said'in Şeref-ün Nübüvve'de ve İbn-i Müsenna'nın da Mu'cem'inde rivayet ettiğini kaydetmiştir.
          Bu sahih hadisler sarih bir şekilde, Hz. Fatıma'nın gazap ettiği şeyin batıl olduğunu, bu yüzden Allah'ın da ona gazap ettiğini ve razı olduğu şeyin hak olduğunu, bu yüzden Allah'ın da ondan razı olduğunu bildirmektedir. Çünkü Allah Teala batıldan başka bir şeye gazap etmez ve haktan başka bir şeyden de razı olmaz.

          Buhârî, Sahih'inde Misver İbn-i Mahreme'den naklen yazıyor ki, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
          "Fatıma benim vücudumun bir parçasıdır; kim onu gazaplandırsa (öfkelendirse), beni gazaplandırmıştır."
          (Sahih-i Buhâri, Bed'ül Halk bölümü, hadis no: 3437, 3483, Kenz-ül Ummâl, c.6, s.220. Feyz-ül Kadir, c.4,s.421. Hasais-ün Nesâi, s.35.)

          Yine Buharî, Misver İbn-i Mahreme'den naklen yazıyor ki, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
          "Fatıma benim vücudumun bir parçasıdır; onu rahatsız eden beni de rahatsız eder; ve onu inciten şey beni de incitir."
          (Sahih-i Buhâri, Nikâh bölümü hadis no: 4829. Sahih-i Ebu Dâvud, c.12, bab-u ma yekrehu en yücmee beynehunne min-en nisâi hadis no: 1773, Sünen-i İbn-i Mace hadis no: 1988. Müsned-i Ahmed, c.4, s.328 hadis no: 18149, 18184, 18167. Hilyet-ül Evliyâ, c.2, s.40.)

          Bu ve benzeri hadisler de açıkça gösteriyor ki, Hz. Fatıma’nın rıza ve gazabı yalnız Allah'ın rıza ve gazabına bağlıdır.
          Şaşılacak şudur ki, Ehl-i Sünnet'in en büyük hadisçisi olan Buharî, bu hadisleri Sahih'inde naklettiği halde yine yanı sıra kendi Sahih'inin Humus babında rivayet etmiştir ki:
          "Resulullah'ın (sallallâhu aleyhi ve alih), kızı Fatıma, Ebu Bekir'e gazap etti ve vefat edinceye dek de onunla konuşmadı."

          Yine kitabının Hayber Gazvesi babında rivayet etmiştir ki:
          "Fatıma, Ebu Bekir'e gazap etti ve vefat edinceye kadar onunla konuşmadı."

          Yine Sahihi'nin "el-Feraiz" babında rivayet etmiştir ki:
          "Fatıma Ebu Bekir'e darıldı ve vefat edinceye kadar onunla konuşmadı."
          (Sahih-i Buhari, hadis no: 6230, 3913, 2862.)

          Bu hadis Sahih-i Müslim'in Cihad kitabında da yer almıştır. Yine aynı hadisi Ahmet İbn-i Hanbel, Müsned'inde (c.1, s.9, Meymene matbaası baskısı) ve Beyhakî Sünen'inde ( c.6, s.300, Haydarabad baskısı) rivayet etmişlerdir.

          Tirmizî de, Sahih'inde rivayet etmiştir ki:
          "Fatıma, Ebu Bekir ve Ömer'e "Andolsun Allah'a, artık hiçbir zaman sizinle konuşmayacağım." dedi ve ölünceye kadar o ikisiyle konuşmadı."

          (Zehâir-ül Ukbâ, s.39. Sahih-i Müslim, Cihâd bölümü, c.1, s.9, hadis no: 3304. Sünen-i Beyhakî c.6, s.300. Sahih-i Tirmizî, Peygamberin mirasıyla ilgili hadisler bölümünde, Müsned-i Ahmed hadis no: 25, 52. )

          İbn-i Kuteybe, el-İmame ves-Siyase'de şöyle yazıyor:

          "…Sonra Fatıma (s.a), Ebu Bekir ve Ömer'e hitap ederek "Acaba size Resulullah'tan (s.a.a) kendinizin de bildiği bir hadisi söylersem onunla amel eder misiniz?" dedi.

          "Evet." dediler.

          Bunun üzerine şöyle dedi:
          "Sizi Allah'a ant veriyorum, acaba Resulullah'ın (s.a.a) "Fatıma'nın rızası benim rızamdandır ve Fatıma'nın gazabı, benim gazabımdandır; kim benim kızım Fatıma'yı severse beni sevmiştir; kim onu razı ederse beni razı etmiş olur ve kim onu gazaplandırırsa beni gazaplandırmış olur" dediğini duymadınız mı?"

          O ikisi: "Evet, bunu Resulullah'tan (s.a.a) duymuşuz." dediler.

          Fatıma: "Ben Allah ve meleklerini şahit tutuyorum ki, sizler beni gazaplandırdınız ve beni razı etmediniz. Peygamber (s.a.a) ile mülakat ettiğimde (görüştüğümde) ikinizi ona şikayet edeceğim." dedi.

          Ebu Bekir dedi ki: "Ben onun ve senin gazabından Allah'a sığınıyorum."

          Sonra Ebu Bekir, içini çekip şiddetle ağlamaya başladı, o kadar ağladı ki neredeyse canı çıkacaktı. Ama Hz. Fatıma yine şöyle söylüyordu:
          "Her namazımdan sonra sana beddua edeceğim."

          Sonra Ebu Bekir, Hz. Fatıma'nın evinden çıktı. Halk başına toplanınca onlara "Sizler eşlerinizle birlikte neşeyle geceleri sabahlıyorsunuz, ama beni bu halimle baş başa bırakıyorsunuz. Benim sizin bey'atinize ihtiyacım yoktur; bey'atinizi benden geri alın…" dedi."
          (el-İmame ves-Siyase, s.14.)


          * * *

          Aişe dedi ki: Hz. Fatma, Ebu Bekre bir risale yazıp babası Resulullah’tan mirasını sordu. Ebu Bekir kabul etmeyip bir şey vermedi. Bu yüzden fatma darıldı ve ölünceye kadar onunla konuşmadı. (Bkz. Sahih-i Buhari c.3, s.39)

          Hz. Fatma öldüğünde vasiyeti gereğince Ebu Bekir ve Ömer cenazelerinde bulunmamaları için geceleyin defnedildi. (Bkz. Sahih-i Buhari c.3, s.39)

          Resulullah (saa)’ın kızı Fatıma Ebu Bekir’e gazap etti ve vefat edinceye dek de onunla konuşmadı.
          (Sahih-i Buhari Humus Babı ve Hayber Gazvesi Babı.; Seyyid Murtada Hüseyni “Hazreti Fatıma’nın Faziletleri” S.197)

          Fatıma Ebu Bekir’e darıldı ve vefat edinceye kadar onunla konuşmadı.

          (Sahih-i Buhari “el-Feraiz” Babı; Sahih-i Müslim “Cihad kitabı” ; Müsned-i Ahmet bin Hanbel C.6, S.300 Meymeniyye Bas.; Sünen-i Beyhaki C.6, S.300 Haydar Âbad Bas.)

          Misver bin Mahreme’den naklen, Hz. Peygamber buyuruyor ki: “Fâtimatu bad’atün minni, femen ağdabahâ ağdabani”
          “Fatıma benden bir parçadır, onu gazaplandıran, beni gazaplandırır.”

          (Sahih-i Buhari c.3, s.1374)
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #6
            Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

            Hz. Fatıma’nın (s.a) Ziyaretine Gelen Kadınlara Konuşması

            Resulullah’ın kızı Fatıma (a.s)’ın hastalığı ağırlaşınca, Muhacir ve Ensar’dan oluşan bir grup kadın, Hz. Fatıma’nın ziyaretine giderek; “Ey Resulullah’ın kızı, bu hastalığınla nasıl sabahladın, durumun nasıldır?” diye sorduklarında şöyle buyurdu:

            “Allah'a and olsun ki, dünyanızı sevmediğim, erkeklerinize darıldığım halde sabahladım. Onları denedikten sonra uzağa attım, sınadıktan sonra onlara sinirlendim. Keskinin körelmesi, ciddiyetten sonra gevşeklik, başı taşa vurmak, mızrağın (veya kanalın) çatlaması, görüşlerin bozulması, isteklerin sapması ne de kötüdür! “Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne de kötüdür. Allah onlara gazaplandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.” (1)

            Çaresizlikten onun (Fedek ve Hilafetin) yularını onlara taktım, onu onlara yükledim, baskınını da onlara yaptım (diyeceğimi dedim). Zalim kavim hayır görmesin, neticesiz kalsın, rahmetten uzak olsun. Yazıklar olsun onlara! Onu (hilafeti), risalet kökünden (merkezinden) nübüvvet ve delalet temelinden, Ruh’ul Emin’in (Cebrail’in) indiği evden, din ve dünya işlerine alim olanın elinden çıkardılar. “Bilin ki bu, büyük ve apaçık bir hüsrandır.” (2)

            Ali’den intikam almalarının sebebi ne idi? Allah'a and olsun ki, onun kılıcının kimseyi tanımamasından, ölüme itina etmemesinden, düşmanları çiğnemesinden, kılıcının darbesinden ve Allah rızası için olan öfkesinden dolayı ondan intikam aldılar. Allah’a and olsun ki, eğer yoldan çekilseydiler (mani olmasaydılar), Resulullah’ın Ali’ye bıraktığı yulardan (önderlikten) ve onu kabul etmekten vazgeçselerdi ve onu (hilafet devesinin dizginini) Ali’ye bıraksalardı, bu deve onları doğru yola götürürdü, burunsallığı kimseyi yaralamazdı, yürümesi ağırlaşmazdı, binicisi yorulmazdı, onları hazmettirici ve kandırıcı temiz bir su kaynağına götürürdü, yanları suyu bulandırmazdı, onları doyurup geri getirirdi.

            Hz. Ali onlara, gizlide ve açıkta nasihat etti. Hilafete ulaşsaydı zenginlikten çok süslenmezdi (Beyt-ul maldan kendisi için zahire etmezdi), susuzluğunu ve açlığını gidereceği az bir miktar hariç dünya malından bir şey toplamazdı. O zaman kimin zahit, kimin dünyaya haris olduğu, kimin doğru konuşan, kimin de yalancı olduğu ortaya çıkmış olacaktı.
            “Eğer halk inansalardı, korkup-sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem de yerden bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazandıkları şeylerden dolayı cezalandıracağız.” (3)
            “Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazanmakta oldukları kötülükler isabet edecektir ve onlar (Allah'ı) aciz bırakabilecek de değillerdir.” (4)
            ______________________
            [size=75]1 - Maide/81-82.
            2 - Zümer/15.
            3 - A’raf/96.
            4 - Zümer/51.
            İhticac, c. 1, s. 108. Emali, c. 1, s. 384. Delail’ul- İmamet, s. 39. Belağet’un- Nisa, s. 32. Keşf’ul- Ğumme, c. 23, s. 147. Şerh-i İbn-i Ebi’l Hadid, c. 16, s. 233. A’lam’un- Nisa, c. 4, s. 123. Bihar, c. 43, s. 158. Avalim, c. 11, s. 445. İhkak’ul- Hak, c. 10, s. 306. Nehc’ul- Hayat, s. 126.
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #7
              Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

              Kalpleri Parçalayan Dertler

              Resulullah (s.a.a)’in vefatı üzerine Fatıma (a.s) şu şiiri okudu:

              Topraklar altında gizlenene de ki; feryadımı duyuyor musun?
              Öyle musibetler başıma geldi ki; gündüzün başına gelseydi,
              Kararır gece oluverirdi.
              Ben Muhammed’in gölgesinde himaye altında idim,
              Zulme uğramaktan korkmuyordum, o benim güzelimdi.
              Bugün ise aşağılanmak ve zulme uğramaktan korkuyorum,
              Bana zulmedeni ridamla defediyorum.
              Kumru gam ve kederden geceleyin bir dalda ağlıyorsa,
              Ben sabah vakti ağlıyorum.
              Senden sonra hüznü munisim kılacağım,
              Sana gözyaşı döküp hakkımı aramaya gayret edeceğim.
              Ahmed’in mezarını koklayana ne gam,
              Uzun bir zaman güzel koku koklamasa da.


              (Avalim, c. 11, s. 454. Menakıb, c. 1, s. 242. A’lam’un- Nisa, c. 4, s. 113. Nehc’ul- Hayat, s. 199.)
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #8
                Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

                Babasına Dert Yanmaları

                Hz. Fatıma (a.s), Peygamber (s.a.a) defnedildikten sonra perişan bir halde evden çıkıp halsizlikten babasının kabrine zor ulaşabildi. Mihrabı, ezan okunan yeri görünce bağırmasıyla yere düşmesi bir oldu. Kadınlar bu durumu görünce yüzüne su serptiler. Ayıldığında babasının kabrine bakarak şöyle dedi:

                “Babacığım! Gücüm tükendi, bedenimde hâl kalmadı, düşmanım şematet etti (sevindi), üzüntü beni öldürdü.
                Babacığım! Yalnız, şaşkın ve tek kaldım. Sesim tutuldu, belim kırıldı, hayatım bunaldı, günlerim karardı.
                Babacığım! Senden sonra yalnızlığım için bir munis, gözyaşımı dindirecek birisi, zaafım için bir yardımcı bulamıyorum.
                Babacığım! Senden sonra Kur’an’ın muhkem ayetleri unutuldu, Cebrail ve Mikail’in indikleri yer yok oldu.
                Babacığım! Senden sonra sebepler (ilişkiler) değişti, kapılar yüzüme kapandı.
                Babacığım! Senden sonra artık dünyadan nefret ediyorum, nefesim tükeninceye dek sana ağlayacağım.
                Babacığım! Sana olan aşkım tükenmek bilmez, sana olan hüznüm sona ermez. Ey vah babacığım! Ey vah Allah’ım!”


                (Bihar, c. 43, s. 176, b. Beyrut. Avalim, c. 11, s. 487. Nehc’ul- Hayat, s. 71. Bihar, c. 8, s. 221-223, b. Kompani)
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

                  Zalimlerin Kendisine Cenaze Namazı Kılmalarına İzin Verilmemesini Vasiyet Etmesi!

                  Hz. Fatıma (s.a):

                  “Emir-ul Müminin Ali hakkında Allah’ın ve Peygamber’in ahdini bozan, hakkımdan dolayı bana zulmeden, mirasımı gasp eden, babamın bana yazdığı Fedek’in malikiyet senedini yakan ve tanıklarımı yalanlayan kimseler bana namaz kılmasınlar. Allah’a and olsun ki, o tanıklar Cebrail, Mikail, Emir-ul Muminin Ali ve Ümmü Eymen’di. Bize yardım edilmesi gerektiğinde onlar (ashap) evlerine çekildiler. Oysa Emir-ul Müminin Ali, beni, Hasan ve Hüseyin’le birlikte gece ve gündüz onların (Muhacir ve Ensarın) evlerine götürüyordu. Allah'ı, Peygamberi onlara hatırlatıyordum; “Biz Ehl-i Beyt’e zulmetmeyin, Allah’ın bize verdiği hakkı gasp etmeyin” diyordum. Gerçi; “Size yardım edeceğiz” diye olumlu cevap veriyorlardı, ama gündüz olunca bize yardım etmekten vazgeçiyorlardı. Nihayet bizim eve saldırdılar, kapımızın önüne yığınla odun topladılar, o odunları yakarak bizi yakmak istediler... Böyle bir ümmet mi bana namaz kılacak?!!”

                  (Bihar, c. 43, s. 204. Keşf’ul- Ğumme, c. 1, s. 494. Mecma’un- Nureyn.147. Nehc’ul- Hayat, s. 291)

                  Hz. Ali’ye Vasiyeti

                  “Ya Ali! Ben öldüğümde sen bana cenaze guslü ver, kefenleme işlerimi sen üstlen, (cenaze) namazımı sen kıl, beni kabrime koyarak defnet, kabrimin üzerindeki toprağı dümdüz et, yüzüme taraf baş ucumda otur, çok Kur’an ve dua oku. Çünkü bu anlar, ölünün dirilerle üns etmeye (birlikte olmaya) muhtaç olduğu anlardır. Ben seni Allah’a ısmarlıyor, evlatlarım hakkında güzel davranmayı ise sana tavsiye ediyorum.”

                  (Bihar, c. 79, s. 27. Beyt’ul- Ahzan, s. 176. Nehc’ul- Hayat, s. 315)
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

                    veya hakim gücün hz.fatima ile ihtilafi

                    bu mesele anlatilirken birde miras hükmünü ilgilendiren bu sözde hadisi hz.fatimanin duymamis olabilecegi yorumunu yapmiyorlarmi.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

                      özür dilerim, bir yanlışlık oldu, zahmet olmazsa son eklenen yazıyı silin..
                      عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

                        tamamdir hocam sildim


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

                          yani hocam eski konuları ısıtıp ısıtıp getiriyorsunuz, İmam Hamenei ve İmam Humeyni'nin, sünnilerin hassasiyetlerine saygı gösteren tavrına zıt düşüyorsunuz. Onlar, İslam dünyasında ayrılık çıkaran, şiicilik yapan şiilerle, sünnicilik yapan sünnilerin, şii de sünni de olmadığını, bunların ümmeti parçalayan ABD ajanları olduğunu söylüyorlar siz bilmiyor musunuz. Hattı İmam yöntemindeki bir tebliğ sünnileri bile İslam İnkılabına dost yaparken, sizin gibi, İnkılabı uzak şiileri bile baş tacı yapanlar, bu yolu yok etmekte (!!!???)

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Hz. Fatıma-ı Zehra'nın (s.a) Hakim Güçle İhtilafı

                            Hocam, elimde olmaksızın hz. Fatıma'yla (s.a) ilgili bir yazıyı buraya eklemişim, görünce çok şaşırdım ve tekrarlandığı için silinmesini istedim, sağolsunlar gülüstan_2 bacımız silmiş. Bugünler bildiğiniz gibi eyyam-i Fatimiyye'dir, yani Hz. Fatıma'nın şahadet günleridir, biz hiçbir zaman vahdet adına veya birilerinin hoşuna gitmesi için Ehlibeytin imametini, onların şahadetini görmezlikten gelmedik, gelemeyiz de, eğer bu konulardan taviz verirsek, şiiliğimizden de taviz vermiş oluruz.
                            Eyyam-i Fatimiyye günlerinde bir yazının tesadüfen bu bölüme eklenmiş olması hikmetsiz değildir. Bugünlerde İmam Humeyni (r.a) Cemaran'da düzenlenen merasimlerde ağlar, gözyaşı dökerdi, İmam Hamaneî de aynı şekilde bugünlerde düzenlenen merasimlere katılır gözyaşı döker..
                            Rabbim bizleri Ehlibeyt'in mateminde onları anan ve onlara gözyaşı dökenlerden karar kılsın..
                            عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                            Yorum


                              #15
                              İmam Hamanei huzurunda Hz. Zehra(sa) için yas merasimi düzenlendi/FOTO

                              İmam Hamanei Huzurunda Hz. Zehra'nın(sa) Şahadeti İçin Yas Merasimi Düzenlendi


                              23-04-2012

                              İmam Hamanei’nin katılımı ile Hz. Fatımatü-Zehra(sa)'in şehadetinin yıldönümü dolaysıyla yas merasimi düzenlendi.

                              Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, önceki gece Başkent Tahran'da İmam Hamanei'nin katılımı ile İmam Humeyni Hüseyniyesi'nde, Hz. Fatımatü- Zehra(sa)'in şehadetinin yıldönümü dolaysıyla birinci gece yas merasimi düzenlendi.
                              Ülke yetkilileri ve halkın çeşitli kesimleri katıldığı ve katılacağı bu merasimler, Pazar günü başlayıp, 26 Nisan Perşembe gününe kadar devam edecek.













                              http://rasthaber.com/63772_imam-hama...endi-foto.html
                              عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X