Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

    Hz. Ebu Bekr’in halife olarak seçildigi Sakîfe toplantısından
    sonra, mescitte umumi beyat gerçeklestirilmis, alınan karar toplumun
    onayına sunulmustur. Ancak herkesin, bu ani gelismeler
    karsısında Ebu Bekr’e beyata kostugunu söylemek mümkün degildir.
    Toplumda beklenti grupları vardı ve inkisar-ı hayale ugramıslardı.
    Böyle bir hayal kırıklıgı esnasında da hemen baglılıklarını
    sunmaları, takdir edilir ki o kadar kolay degildi. Ensâr’ın –
    özelde Hazrec’in- halife adayı Sa’d b. Ubâde Sam’da vefat edinceye
    kadar, ne Ebu Bekr’e, ne de Ömer’e beyat etmistir.1 Aynı se-kilde Muhacir ve Ensâr’dan bir grup beyatten geri kalmıslardır.
    Bunlar arasında, Hz. Ali’nin basını çektigi Hâsimîlerden Abbâs b.
    Abdilmuttalib ve Fadl b. Abbâs’ın yanı sıra, Zübeyr b. el-Avvâm,
    Hâlid b. Saîd, Mikdâd b. Amr, Selman el-Fârisî, Ebu Zer el-Gıfârî,
    Ammâr b. Yâsir, Berâ b. Âzib, Übeyy b. Ka’b gibi isimler yer almaktaydı.
    2 Beyatten geri kalan Hâlid b. Saîd’in durumu insanların
    nasıl bir halet-i ruhiye içinde hareket ettiklerini göstermesi
    bakımından ayrıca dikkate degerdir. O, Resulullah’ın vefatında
    Yemen’de bulunmaktaydı. Ebu Bekr’in hilafete geçmesinden bir
    ay kadar sonra, üzerinde ipekten bir elbise oldugu halde geri
    dönmüs ve yolda içlerinde Ömer ve Ali’nin de bulundugu bir
    grupla karsılasmıstı. Ömer onun ipek elbise giymesine tepki göstererek,
    orada bulunanları elbiseyi yırtmaya çagırmıs, bunun
    üzerinde Hâlid, Ali ve Osman’a hitaben, “Ey Abdumenafogulları,
    bu ise sizden daha evlâ ve layık olmadıgı halde sizden gitmesine,
    size üstün gelinmesine seyirci mi kaldınız?” diyerek, bir nevi
    Ömer’in tavrına misillemede bulunmus ve üç ay boyunca Ebu
    Bekr’e beyat etmemistir.3
    Hz. Ali’nin beklentisinin temelinde nass olduguna dair –en
    azından Sünnî kayıtlarda- herhangi bir haber gelmis degildir.4
    Ancak o, geleneksel Arap ananevisine uygun olarak beklenti içerisine
    girmisti. Hz. Ali hilafet beklentisini degisik defalar dile de
    getirmistir. Nitekim kendisinin Nehcu’l-Belâga’da bu konuda, “Ey
    Allah’ım, Kureys’in hakkımı zayi etmesinden, akrabalık bagımı
    kesmelerinden, baskalarından daha evla oldugum is hususunda,
    benimle mücadelede birlesmelerini, sana sikayet ediyorum” dedigi
    nakledilmistir.5 Yine Ebu Bekr’e beyati duyunca, “Secereyle delilgetirdiler, meyvesini unuttular”6 demesi de, bu beklentisinin yansımasıdır.
    Kendisi hilâfeti niçin arzu ettigini ise, “Allah’ım sen
    daha iyi biliyorsun ki, ben imâmeti güce karsı bir hırs veya iyi yemek
    için istemedim. Ancak, dininin ögretilerini uygulayayım, senin
    ülkelerinde ıslahı gerçeklestireyim, kullarından mazlumları koruyup,
    8slâm’ın kurallarını uygulayayım…”7 seklinde, dile getirmistir.
    Hz. Ali’nin seçilememesinde en büyük faktör ani gelisen
    Sakîfe hâdisesidir. Ancak seçilememesine neden olarak, yasının
    küçüklügü, Kureys’in Benî Hâsim’i istememesi,8 Hz. Ebu Bekr’in
    daha elyak olması gibi, bir çok gerekçe sayılmıstır. Ne var ki,
    bunlar tamamıyla tarihî gelismeler dikkate alınmadan yapılan
    yorumlardan ibarettir. Sunu açıkça ifade etmek durumundayız
    ki, sayet toplum, Hz. Ali ile Ebu Bekr arasında bir tercih yapmak
    durumunda kalsaydı, tercihleri tartısmasız Ali’den yana olurdu.
    Hz. Ali’nin beyati ile ilgili iki ana konu dikkat çekmektedir;
    beyat etme zamanı ve beyat etmesindeki amacı. Hz. Ali’nin Hz.
    Ebu Bekr’e yapılan beklenmedik beyat karsısında nasıl bir tutum
    sergilemis oldugunun tespiti, Hz. Ali’nin ilk üç halifeyle iliskilerinin
    nasıl bir temele oturdugunu açıga çıkaracak olması hasebiyle
    ayrıca önemlidir. Bununla beraber, bir çok konuda oldugu gibi,
    bu konuda da tek bir cevap gelmis degildir. Sünnî ve Siî ekollerinde,
    Hz. Ali’nin beyat tarihi ve niyeti hakkında degisik görüsler
    ortaya atılmıstır.
    Hz. Ali’nin, Ebu Bekr’e beyat edilmesi karsısındaki tutumu
    konusunda gelen görüslerin birincisi Siî kaynaklıdır ve Hz.
    Ali’nin Hz. Ebu Bekr ve onun arkadaslarıyla savasmak için adam
    aradıgı, Ensâr’dan yardım istedigi seklindedir. Nehcu’l-Belâga’da
    yer alan ve sahihligi süpheli olan, Sıksıkiyye hutbesinde Hz.
    Ali’nin, “…tohumu yarana, insanı yaratana andolsun ki, topluluk
    beyat için toplanmamıs olsaydı, kıyama yardımcının bulunmasıyla
    delil olsaydı, Allah alimlerden, zalime yardım etmeme, mazlumun
    hakkını çignememe hususunda bir ahd almamıs olsaydı, hilafet
    devesinin yularını sırtına atardım ve sonuncusunu birincisinin ka-sesiyle sulardım”9 seklindeki sözlerini, Muzaffer, “Dünyaya olan
    zühdüm, beni birinci kez hakkımı terk ettigim gibi, ikinci kez de
    hakkımı bırakmaya çagırıyor. Ancak, iki durum arasında büyük
    fark vardır. Birincisinde, bana yardım edeceklerin bulunmaması
    nedeniyle, savas için hüccet gerçeklesmemisti, ancak simdi durum
    farklıdır.”10 seklinde yorumlamaktadır. Muzaffer, bu görüsüne
    delil olarak ise, Hz. Ali’nin, “Sayet azimli kırk kisi bulsaydım, onlara
    karsı savasırdım” sözünü ve bunu Muâviye’nin, bir mektubunda
    Hz. Ali’ye bildirmesine ragmen, onun inkar etmemis olmasını
    ileri sürer.11 Gölpınarlı da bu olaya deginirken, Hz. Ali’nin
    adam aramak için, Hz. Fâtıma’yı Ensâr’a gönderdigini, onların
    da, “Bizim beyatimiz gerçeklesmistir. Sayet önce o isteseydi, onu
    kimseyle bir tutmazdık” dediklerini, Muâviye’nin de, Hz. Ali’ye bu
    olayı ve yukarıdaki sözünü hatırlatan mektubu gönderdigini belirtmektedir.
    12 Allame Tabatabai de, bu görüse katılarak; “Yeteri
    kadar gücü olmadıgından kanlı kıyımlara elini uzatmadı”13 demistir.
    Yine, Nehcu’l-Belâga’da yer alan, “Yardımcısız saldırmak yerine
    sabretmeyi uygun buldum.”14 seklindeki ifadeler de, bu görüsün
    uzantısı mahiyetindedir.
    Hz. Ali’nin yardımcısız kaldıgı için mücadeleye girisemedigi
    yönündeki bu görüs baska haberlerle de desteklenmistir. Nitekim
    Ya’kûbî’deki bir rivâyete göre; Hz. Ali’nin yanına bir cemaat gelerek,
    kendisine beyat etmek isterler. Hz. Ali de onlara, ertesi gün
    baslarını tıras etmis -yani ölüme hazırlanmıs- olarak gelmelerini
    söyler. Ertesi gün sadece üç kisi gelir.15 Hz. Ali böylece onlara sayılarının
    yetersiz oldugunu göstermek istemistir.16
    Siî tarih yorumunun, bu çözümlemede açık bir tenakuza
    düstügü görülmektedir. Bir taraftan Resulullah’ın hayatında
    Sîa’nın varlıgından,17 üç yüz sahabenin Siîliginden bahsedilmek-te iken,18 diger yandan, Hz. Ali’ye yardım edecek 40 kisinin bulunmamasından
    söz edilmektedir. Hele sadece üç kisinin geldigini
    konu alan rivâyetin, isi daha da karıstırdıgına süphe yoktur.
    Hz. Ebu Bekr’e beyatten çekinerek, Hz. Ali’nin yanında yer almıs
    görünen sahısları bir tarafa bırakacak olsak dahi, Kureys’in en
    büyük kabilelerinden olan Benî Hâsim’in ortada görünmeyisi, Hz.
    Ali’nin beyata direnme adına girisimlerde bulundugu yolundaki
    tezin geçerliligini ciddi anlamda sarsmaktadır. Ayrıca, Hz. Ali’nin
    azimli kırk adam araması ile, Ebu Süfyân’ın ordu teklifini reddetmesi
    de ayrı bir açmaz gibi görünmektedir. Her halükarda bütün
    bu tenakuzlar, Hz. Ali’nin böyle bir savas düsüncesini ve bu
    düsünceden kaynaklanan adam arama girisimlerini konu alan
    haberlerin apokratif oldugunu göstermeye kafidir. Ayrıca Hz.
    Ali’nin çatısma düsüncesini kabul etmek, Siî düsünce açısından
    yeni bir takım açmazları beraberinde getirecektir. Bu görüsün
    kabulü ile, nassın varlıgı, Hz. Ali’nin efdaliyeti, onun hilafete liyakati
    gibi hususların bir arada bulunması mümkün olmadıgı
    gibi, -Sîa’nın görüsünün aksine- Hz. Ebu Bekr’in halife olarak
    herkes tarafından benimsendigini göstermektedir.
    Bu görüs neticesinde ortaya atılmıs olan, Hz. Ali’den zorla
    beyat almak için, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer’in bir grupla Hz.
    Fâtıma’nın evine saldırmaları seklindeki rivâyet ise,19 tamamen
    düzmeceden ibarettir. Zira böyle bir durumda, Benî Hâsim’in bu
    olaya seyirci kalması mümkün degildir.
    Hz. Ali’nin “mücadele etmek için arayıslara girdigi” yolundaki
    bu görüsün, tam aksi bir tez ise, Sünnî kaynaklıdır ve Hz.
    Ali’nin, Ebu Bekr’e beyat edilir edilmez, hemen kendisinin de
    beyata kosmus oldugu yolundadır. Taberî’deki bir rivâyet, Hz.
    Ali’nin beyatten geri kalmaktan hoslanmadıgı için, üzerine gömlegini
    dahi almadan dısarı fırladıgı ve Hz. Ebu Bekr’e beyat ettigi
    anlatılmaktadır.20 9bn Kesîr’deki biraz daha hızı kesilmis olan
    rivâyette ise, Ebu Bekr’in mescitte beyat için minbere çıkınca,Hz. Ali’yi görmemesi üzerine onu çagırtması ve Hz. Ali’nin de gelerek
    beyat ettigi konu edilmektedir.21
    Öncelikle, Hz. Ali’nin hilafet için –yukarıda geçtigi üzere- bir
    takım beklentileri oldugu, bu sekildeki ani bir beyat karsısında
    sasırmıs oldugunu ve bunu hemen kabullenemedigini söylemek
    durumundayız. Bütün bunlardan sonra, Hz. Ali’nin bu sekilde
    hemen beyata kosmus olmasını kabul etmek, tarihî zeminde imkansız
    gözükmektedir. Bu rivâyetler, birinci görüse tepki olarak
    ortaya atılmıs olabilecegi gibi, Hz. Ebu Bekr’in hemen herkes tarafından
    halife olarak, bilâ itiraz kabul edildigini ispat gayretiyle
    de vaz edilmis olabilir.
    Devam etcek

    #2
    Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

    ey gözü dönmüs saskin
    bu söylediklerine kaynak verecekmisin, yoksa efsane anlatmaya devammi edeceksin?

    Yorum


      #3
      Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

      hz Ali pantolonunu dahi yolda çeke çeke koşarak gidip biat etmişti değilmi kardavi.?
      ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

      Yorum


        #4
        Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

        [quote author=Zulfikar link=topic=6015.msg38152#msg38152 date=1245598642]
        ey gözü dönmüs saskin
        bu söylediklerine kaynak verecekmisin, yoksa efsane anlatmaya devammi edeceksin?

        [/quote]
        1 Ya’kûbî, Ahmed b. Ebi’l-Ya’kûb b. Cafer b. Vehb b. Vâdıh (292/905),
        Târîhu’l-Ya’kûbî, I-II, Beyrut 1412/1992, II, 125; 9bn Hıbbân, Muhammed b.
        Hıbbân b. Ahmed(354/965), es-Sîretu’n-Nebeviyye ve Ahbâru’l-Hulefâ, tlk:
        Komisyon, Beyrut 1987, 426.
        2 bkz. Ya’kûbî, II, 124; 9bnu’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed(630/1232),
        el-Kâmil fi’t-Târîh, I-XII, Dâru Sâdır, (I-IV. Ciltler) Beyrut 1399/1979 (V-XII.
        Ciltler) 1402/1982, II, 331; Tavîl, Muhammed Emîn Gâlib, Târihu’l-
        Aleviyyîn, Lazkiye 1924, 82; Seblinî, Muhammed, Ali b. Ebî Tâlib ve’l-8slâm,
        Beyrut tz., 59.
        3 bkz. 9bn Sa’d, Ebu Abdillah Muhammed(230/844), et-Tabakâtu’l-Kübrâ, I-IX,
        Beyrut 1985, IV, 97; Ya’kûbî, II, 126; Taberî, Ebu Cafer Muhammed b.
        Cerîr(310/922), Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, I-VIII, Kahire 1939, II, 586; 9bn
        Kesîr, Ebu’l-Fidâ 9smail b. Ömer el-Kureysî(774/1372), el-Bidâye ve’n-
        Nihâye, I-XIV, Mısır 1932, VII, 3.
        4 Burada yorumlarla nass olarak telakki edilen Gadîr-i Hum ile mevzulukları
        asikar olan inzâr ve Kırtas hâdiselerini de dahil ettigimizi ayrıca belirtelim.
        5 Serîf Rıza(404/1013), Nehcü’l-Belaga, srh: Muhammed Abduh, I-IV, Beyrut
        1993, II, 485-486; ayrıca bkz. II, 305.
        6 Ya’kûbî, II, 124.
        7 Serîf Rıza, Nehc, II, 305.
        8 bkz. Musevî, Abdulhüseyin Serefuddin, el-Muracaât, çev: S. Sonay, Adana
        tz., 109.
        9 Serîf Rıza, Nehc, I, 91.
        10 Muzaffer, Muhammed Rıza, es-Sakîfe, Beyrut 1993, 144.
        11 Muzaffer, 145.
        12 Gölpınarlı, Nehc, 165; ayrıca bkz. Seblinî, 60.
        13 Tabatabai, Allame, Tarihi, Siyasi, 8lmi, 8rfani ve Ahlaki Boyutlarıyla 8slâm’da
        Sia, çev: K. Akaras-A. Kazımi, 9st. 1993, 33.
        14 Serîf Rıza, Nehc, I, 87.
        15 Ya’kûbî, II, 126.
        16 Muzaffer, 145; Gölpınarlı, Nehc, 165.
        17 Kâsifu’l-Gattâ, Muhammed el-Hüseyin, Aslu’s-Sîa ve Usûluhâ, Beyrut 1993,
        44; Mircaferi, Hüseyin, Siilik ve Safevî Siiligi, 9st. 1972, 3; Hasenî,
        Abdurrezzak, Ta’rîfu’s-Sîa, Suriye 1933, 8; Hayr, Abdurrahman, Târîhu’l
        Aleviyyîn(Nakz ve Takrîz), Dımesk 1992, 23; Antakî, Muhammed Meri el-
        Emin, Limâzâ Ahtartu Mezhebe’s-Sîa, Beyrut tz., 249; Ali Seriati, Ali Siası
        Safevî Siası, çev: F. Artvinli, 9st. 1990, 198.
        18 Kâsifu’l-Gattâ, 25.
        19 bkz. Ya’kûbî, II, 126; Gölpınarlı, Nehc, 164; Tavîl, 83; Musevî, 314; Seblinî,
        60.
        20 bkz. Taberî, II, 447.
        21 9bn Kesîr, V, 249.

        Yorum


          #5
          Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

          Ashabın Büyüklerinin Ebu Bekir’in Biatinden Kaçınmaları



          İbn-i Hacer Askalani ve Belazuri kendi tarih kitaplarında, Muhammed Havend Şah “Ravzat’us- Sefa”da, İbn-i Abddulbirr “İstiab” adlı kitabında ve diğer alimleriniz şöyle diyorlar: Sa’d bin Ubade, Hazrec kabilesi, Kureyş’den bir tâife ve sahabenin büyüklerinden 18 kişi Ebu Bekir’e biat etmeyerek Rafızî oldular; onlar Ali bin Ebi Talib’in Şialarındandılar. O 18 kişinin ismi şunlardan ibarettir:
          1- Selman-ı Farsi. 2- Ebuzer-i Gifari. 3- Mikdad bin Esved-i Kendi. 4- Ammar-i Yasir. 5- Halid bin Said bin As. 6- Bureyde Eslemi. 7- Ubey bin Ka’b. 8- Huzeyme bin Sabit ( Zü’ş- Şehadeteyn). 9- Ebu Heysem bin Teyhan. 10- Sehl bin Huneyf. 11- Osman bin Huneyf (Zü’ş- Şehadeteyn). 12- Ebu Eyyub-i Ensari. 13- Cabir bin Abdullah Ensari. 14- Huzeyfe bin Yeman. 15- Sa’d bin Ubade. 16- Kays bin Sa’d. 17- Abdullah bin Abbas. 18- Zeyd bin Erkam.

          Yakup kendi tarihinde (Tarih-i Yakup) şöyle diyor: Muhacir ve Ensar’dan bir grup Ebu Bekir’e biat etmeyerek Ali bin Ebi Talib’e meylettiler. Onlar; Abbas bin Abdulmuttalip, Fazl bin Abbas, Zübeyr bin Avam bin As, Halid bin Said, Mikdad bin Ömer, Salman-ı Farsi, Ebuzer-i Gifari, Ammar-i Yasir, Burra bin Azib ve Ka’b’dan ibrettiler.

          Acaba bu şahıslar kendi kabilelerinin büyükleri, ashabın ileri gelenleri ve Resulullah (s.a.a)’in istişare ettiği şahıslar değil miydiler? Acaba Hz. Ali (a.s), Peygamber efendimizin amcası Abbas ve Beni Haşim kabilesinin diğer ileri gelenleri kavmin akıllı insanları değil miydiler?
          Allah aşkına biraz insaflı olunuz. Onların huzuru, istişaresi, onayı ve tasdiki olmaksızın, kendisini hakikat şeklinde gösteren bu icma nasıl bir icmadır? Ebu Bekir’i gizlice o topluluktan dışarı çıkarmak, sahabenin ileri gelen diğer büyüklerine haber vermemek ve onların görüşlerini almamak icma manası mı veriyor, yoksa işin içinde siyasi oyunun olduğunu mu gösteriyor? Demek ki işin başında, bütün ümmetin icması olmadığı gibi, Medine ehlinin hepsinin de icması yokmuş. Hatta Sa’d bin Ubade ve yanındakilerin üstü örtülü Sakife’den çıkmasıyla orada da icma gerçekleşmemiştir. Gerçekte bu, İslâm aleminde yapılan ilk inkılâptı!!
          ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

          Yorum


            #6
            Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

            Hz. Ali ve Haşimilerin Biati, Altı Aydan Sonra Tehditle Gerçekleşti

            Buyuruyorlar ki hz Ali (a.s) ve Haşimiler ilk günden biat ettiler. Ama Ehlisünnet tarihçilerinin geneli, Hz. Ali (a.s)’ın, Hz. Fatıma (a.s)’ın vefatından sonra biat ettiğini yazıyorlar. Nitekim Buhari Sahihinin (c. 3, s. 37) “Hayber Gazvesi” babında, Müslim bin Haccac da Sahihinin (c. 5, s. 154) “Kavl’un- Nebiy La Nuris” babında” şöyle naklediyorlar: “Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (a.s)’ın vefatından sonra biat etti.”
            Yine Abdullah bin Müslim bin Kuteybe Dineveri (Ö. 276) “el- İmamet-u ve’s- Siyase”nin 14.
            sayfasının sonunda şöyle diyor: “Hz. Fatıma (r.z) vefat etmedikçe Hz. Ali (a.s) biat etmedi.”

            Ancak sizin İbn-i Kuteybe gibi bazı alimleriniz, Hz. Fatıma (a.s)’ın Resulullah (s.a.a)’in vefatından 75 gün sonra vefat ettiği kanısındalar. Ama tarihçilerinizin geneli Hz. Fatıma (a.s)’ın vefatını Resulullah (s.a.a)’in vefatından 6 ay sonra bildirmekteler. Sonuç şu oluyor ki; Hz. Ali (a.s) ve Haşimiler, 6 ay sonra biat etmişlerdir. Nitekim Mesudi de “Muruc'uz- Zeheb”in 1. cildinin 414’cü sayfasında şöyle demiştir. “Fatıma (a.s) vefat etmedikçe Haşimilerden hiç kimse biat etmedi.”

            Her iki fırkanın güvendiği alimlerden olan İbrahim bin Sa'd es-Sakafi, Zuhri’den şöyle rivayet ediyor: Ali bin Ebi Talip (a.s) altı aydan sonra biat etti; Hz. Fatıma (a.s) vefat etmedikçe Hz. Ali’ye cesaret edemediler. İbn-i Ebi’l- Hadid de “Nehc’ul- Belağa Şerhi”nde aynı sözü yazmıştır.
            Velhasıl, Ehlisünnetin büyük alimleri kendi muteber kitapların, Hz. Ali (a.s)’ın hemen biat etmediğini, aksine uzun bir zaman geçtikten sonra bazı sebeplerden dolayı ikrahen biat ettiğini nakletmişlerdir.

            İbn-i Ebi’l- Hadid “Nehc’ul- Belağa Şerhi”nin c. 2, s. 18’inde Zuhri vasıtasıyla Aişe’den şöyle dediğini nakletmiştir: “Ali 6 ay boyunca biat etmedi; O biat etmedikçe Beni Haşim’den de kimse biat etmedi.”
            Yine Kufeli Ahmed bin A’sem eş-Şafii “Futuh”da, Ebu Nasır Hamidi “Cem’un Beyn’es- Sahihayn”da Nafi’den o da Zuheri’den, Hz. Ali (a.s)’ın altı ay boyunca biat etmediğini nakletmişlerdir.

            Allah’a and olsun ki, her kavmin alimleri, avam halkı yanılttıklarından dolayı sorumludurlar.

            ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

            Yorum


              #7
              Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

              Hz. Ali’nin beklentisinin temelinde nass olduguna dair –en
              azından Sünnî kayıtlarda- herhangi bir haber gelmis degildir.4

              4 Burada yorumlarla nass olarak telakki edilen Gadîr-i Hum ile mevzulukları
              asikar olan inzâr ve Kırtas hâdiselerini de dahil ettigimizi ayrıca belirtelim.


              üstteki yorumu bize kanitlaman gerekecek?.........................................
              Ancak o, geleneksel Arap ananevisine uygun olarak beklenti içerisine
              girmisti.


              ayni sekilde bu yorumada aciklik getirmen gerekiyor?
              .................................................. ..
              Sîa’nın varlıgından,17 üç yüz sahabenin Siîliginden bahsedilmek-te iken,18 diger yandan, Hz. Ali’ye yardım edecek 40 kisinin bulunmamasından
              söz edilmektedir. Hele sadece üç kisinin geldigini
              konu alan rivâyetin, isi daha da karıstırdıgına süphe yoktur.


              hz.Alinin yaninda yer alan ashabin önde gelenlerinden, büyüklerinden olan sahislarin sayisini ve isimlerini tam olarak vermelisin?

              bunlari halletmedigin sürece konunun devam etmemesini yönetimden rica edecegim!


              Yorum


                #8
                Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                Hz. Ali’yi Kılıç Zoruyla Camiye Götürdüklerine Dair On İki Delil

                Ehlisünnetin meşhur ve güvenilir muhaddis ve tarihçilerinden olan Ebu Cafer Belazuri (Ahmed bin Yahya bin Cabir-i Bağdadi, Ö. 279) tarih kitabında şöyle nakletmiştir: “Ebu Bekir Hz. Ali’yi biat için çağırdı; ama o kabul etmedi. Ömer’i gönderdi; Ömer de evi yakmak için ateş getirdi.

                Hz. Fatıma (a.s) kapıda onu görünce; “Ey Hattab’ın oğlu! Evimi yakmak için mi gelmişsin?” diye buyurdu. Ömer; “Evet! Bu iş (hilafet), babanın getirdiğinden (risaletten) daha önemlidir.” diye cevap verdi.

                2- Yine sizin güvenilir tarihçilerinizden olan İzzuddin bin Ebi’l- Hadid el-Mutezili ve Muhammed bin Cerir-i Taberi şöyle nakletmişlerdir: Ömer, Useyd bin Hüzeyr, Seleme bin Eslem ve bir grup toplulukla Ali’nin (a.s) kapısına gittiler. Ömer: “Dışarı çıkın! Çıkmadığınız takdirde evinizi yakacağım.” diye haykırdı.

                3- İbn-i Hızabe “Gurer” adlı kitabında Zeyd bin Eslem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben, odun toplayıp Ömer’le Fatıma’nın kapısına gidenlerdendim. Ali ve ashabı biat etmekten sakınmışlardı.

                Ömer Fatıma’ya dedi ki: “Bu evde kim varsa dışarı çıkar, aksi takdirde evi ve evde olanları yakarım.” Evde Ali, oğlu Hasan ve Hüseyin, Fatıma, Beni Haşim ve ashaptan bir grup kimseler vardı. Fatıma şöyle buyurdu: “Evi ve çocuklarımı yakmak mı istiyorsun?” Ömer; “Evet, Allah’a and olsun ki, dışarı çıkıp Peygamberin halifesi ile biat etmeleri için bu işi yapacağım.”

                4- Sizin büyük ve ünlü alimlerinizden olan İbn-i Abdurabbih “Ikd’ul- Ferid” kitabının c. 3, s. 63’ünde şöyle yazmıştır: Ali (a.s) ve Abbas Fatıma’nın evinde oturmuşlardı. Ebu Bekir Ömer’e dedi ki; “Git onları biat için buraya getir; gelmekten sakınırlarsa, onlarla savaş.” Ömer bir ateş alarak evi yakmaya gitti. Fatıma kapıya gelerek şöyle buyurdu: “Ey Hattab’ın oğlu! Evimizi yakmak için mi geldin? Ömer: “Evet!...” dedi.

                5- İbn-i Ebi’l- Hadid Mutezili “Nehc’ul- Belağa Şerhi”nin c. 1, s. 134’ünde “Sakife-i Cevheri” kitabından naklen “Sakife-i Beni Saide” olayını genişçe nakletmiştir. Kitabında şöyle diyor: Haşimiler Ali (a.s)’ın evinde toplanmışlardı. Zübeyr de onlarla beraberdi; zira kendisini Haşimilerden biliyordu. (Hz. Ali (a.s) buyurmuştur ki; Zübeyr sürekli bizimle beraberdi, ancak çocukları büyüdükten sonra onu bizden ayırdılar.)

                Ömer bir grup askerle Fatıma (a.s)’ın evine gitti. Useyd ve Selme de onunla birlikte idiler. Ömer şöyle dedi: “Dışarı çıkınız! Biat ediniz!” Onlar biat etmekten çekindiler. Zübeyr kılıcını çekerek dışarı çıktı. Ömer; “Bu köpeği yakalayın!” dedi. Selme bin Eslem kılıcını alıp duvara vurdu. Bu sırada Ali (a.s)’ı çekerek zorla Ebu Bekir’e doğru götürdüler. Haşimiler de O Hazretle beraber gelip O’nun tepkisinin ne olacağına bakıyorlardı. Ali (a.s); “Ben Allah’ın kuluyum, Resulullah (s.a.a)’in kardeşiyim” diyordu. Ama kimse aldırış etmiyordu. Nihayet O’nu Ebu Bekir’in yanına götürdüler. Ebu Bekir: “Biat et.” dediğinde

                Hz. Ali şöyle buyurdular:

                Ben bu makama daha layığım, ben size biat etmiyorum; sizin bana biat etmeniz gerekir. Siz, Resulullah’a yakınız diyerek bunu Ensardan kopardınız. Aynı delille ben de size delil sunuyorum; öyleyse insaflı olun; nasıl ki Ensar size insaflı davrandı. Allah’tan korkuyorsanız hakkımızı itiraf edin. Eğer böyle yapmazsanız, bilin ki bana zulüm ediyorsunuz.”

                Bu esnada Ömer: “Biat etmedikçe seni bırakmayız.” dedi.

                Hz. Ali de şöyle buyurdular:

                Birbirinizle iyi anlaşmışsınız! Bugün ona çalışıyorsun ki, yarın o bu makamı sana döndürsün. Allah’a and olsun ki, senin sözünü kabul ederek ona biat etmeyeceğim.”

                Daha sonra halka dönerek şöyle buyurdular:

                “Ey Muhacirler topluluğu! Allah’tan korkun! Allah’ın Muhammed (s.a.a) ailesine verdiği saltanatı onlardan çıkarmayın; onları kendi hak ve makamlarından uzaklaştırmayın; sizin aranızda Allah’ın kitabını ve Resulullah’ın sünnetini bizden daha iyi bilen ve dini tam manasıyla kavrayan bir kimse yoktur. Allah’a and olsun ki, bunların hepsi bizdedir. Öyleyse nefsinize uyarak haktan uzaklaşmayın.”

                Bu sırada Ali (a.s) biat etmeden eve döndü. Hz. Fatıma (a.s) hayatta olduğu müddetçe evinde kalarak biat etmedi. Ama O’nun vefatından sonra biat etmek zorunda kaldı.

                6- Büyük alimlerinizden olup yıllarca Dinever kentinde resmen kadılık yapmış ve H. 276’da vefat etmiş olan Ebu Muhammed bin Müslim bin Kuteybe bin Amr el-Bahili ed-Dineveri “Tarih-i Hulefa Raşidin ve Devlet-i Emevi” (el-İmamet-u ve’s- Siyase diye meşhurdur) kitabının c. 1, s. 13’ünde Sakife olayını genişçe açıklamış ve şu ibareyle konuya girmiştir:

                “Ebu Bekir ashaptan bir grubun biat etmediğini ve Ali’nin (a.s) evinde toplandıklarını öğrenince, Ömer’den onların biat etmeleri için dışarı çıkarılmasını istedi. Ama onlar dışarı çıkmaktan çekindiler. Ömer onların bu hareketini görünce odun toplattırıp şöyle dedi: “Ömer’in canı elinde olan Allah’a and olsun ki, ya dışarı çıkacaksınız veya evi içindekilerle birlikte yakacağım.”

                Halk dedi ki: “Ey Eba Hafs (Ömer’in künyesi)! Resulullah’ın kızı Fatıma (a.s) da bu evdedir!”
                Ömer; “O olsa dahi, evi yakacağım!” dedi.

                Bu sırada evdekiler dışarı çıkıp biat ettiler. Ama Ali biat etmekten çekinerek şöyle dedi:
                “Ben Kur’ân’ı toplamadıkça dışarı çıkmayacağıma ve dışarı elbisesi giymeyeceğime dair yemin etmişim.”
                Ömer yine de kabul etmedi. Ancak Hz. Fatıma (a.s)’ın ağlamaları, halkın da kınaması üzerine Ömer Ebu Bekir’in yanına geri dönüp Hz. Ali’den biat alması için Ebu Bekir’i tahrik etti. Ebu Bekir birkaç kez Kunfuz’u Ali (a.s)’ın kapısına gönderdi ama her defasında olumsuz cevap aldı. Sonunda Ömer bir grup cemaatla birlikte Fatıma (a.s)’ın evine gelip kapıyı çaldılar. Fatıma (a.s) onların sesini duyunca yüksek bir sesle ağlayarak şöyle figan etti:

                Babacığım! Ya Resulellah! Senden sonra Ömer bin Hattap ve Ebu Bekir bin Ebu Kuhafe’den nedir çektiklerimiz!”

                Halk Fatıma (a.s)’ın ağlama ve figanını duyunca ağlayarak geri döndüler. Ama Ömer birkaç kişiyle kaldı ve zorla Ali (a.s)’ı Ebu Bekir’in yanına götürerek; Hadi Ebu Bekir’e biat et” dediler. Hz. Ali (a.s): “Biat etmesem ne yapacaksınız” buyurduğunda dediler ki: Bu durumda Allah’a and olsun ki boynunu vururuz.”

                Hz. Ali (a.s): “Allah’ın kulu ve Resulullah’ın kardeşini mi öldüreceksiniz?” buyurduğunda Ömer; “Sen Resulullah’ın kardeşi değilsin!” dedi.

                Ebu Bekir onun bu sözleri karşısında sessiz durup hiçbir şey söylemiyordu. Ömer Ebu Bekir’e

                dönerek; “Bütün bu işleri senin emrinle yapmıyor muyuz? dedi. Ebu Bekir de: “Fatıma olduğu müddetçe onu zorlamayacağız.” dedi.

                Emir’ul- Muminin Ali (a.s) Resulullah (s.a.a)’in kabrine vararak ağlar bir halde, Harun’un kardeşi Musa’ya dediklerini Hz. Peygamber’e arz etti. Allah Teala Kur’an’da Harun’un Musa’ya şöyle dediğini nakletmiştir:
                “Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi ve neredeyse beni öldüreceklerdi.” Araf/150

                Dineveri olayı genişçe anlattıktan sonra şöyle diyor: Ali (a.s) biat etmeyerek evine geri döndü. Daha sonra Ebu Bekir ve Ömer Hz. Fatıma’nın rızasını elde etmek için O’nun evine gittiler. Fatıma (a.s) onlara şöyle buyurdu:
                “Allah tanık olsun ki, sizin ikiniz beni incittiniz; babama kavuşuncaya dek her namazda size beddua edeceğim; sizi babama şikayet edeceğim.”

                İnsafla Yargılamak Gerek

                Allah aşkına beyler, insaflı edin; acaba icmanın manası bu mudur? Resulullah’ın ashabını zorla, korkutmakla, ölüm tehdidi ve evi yakmakla biat için götürüp adını icma koymaları doğru mudur?!


                İnsaflı beyler birazcık dikkat etseler ve adetlerini bir kenara bırakacak olsalar, görecekler ki o günün siyaset oyunu aynen bugünün siyaset oyunları gibidir. Benzeri çok görülmüştür; görüyorsun ki bir grup birisinin etrafını sararak, hay huy ve gürültü patırtıyla onu başa getiriyor ve daha sonra da; halk onu bu makama seçti diyorlar.

                İşte o gün de birkaç oyuncu, bir araya gelerek bir kişiyi seçtiler; daha sonra da diğer insanları, zorla, tehditle, korkutmakla, ihanetle, evlerini yakmakla ve kılıç çekerek ölüm kusmakla biate hazır ettiler. Şimdi de siz beyler, bunun adını icma koyup kendi hakkaniyetinize bir delil sayıyorsunuz!!

                İlginç olan da şu ki, kalkıp bize de; “kör ve sağır olun, anlamaz olun, geçen tarihe bakmayın, din hakkında araştırma yapmayın, her ne yaptılarsa iyi yaptılar, körü körüne tasdik edin ki icma vaki olmuş, hilafet icma yoluyla tayin edilmiş” deyin diyorsunuz!!!

                Allah’a and olsun ki eğer beyler, olaya tarafsızca, insafla ve dikkatli bir şekilde bakacak olurlarsa, onların o gün yaptıklarının bir siyasi oyun olduğunu tasdik edeceklerdir. Ama Şia camiası, Resulullah (s.a.a)’in emri doğrultusunda hareket ederek, O Hazretin Ehl-i Beyti’nin etrafında toplanmış; “Resulullah (s.a.a) Kur’ân ve Ehl-i Beyt’ime sarılın” buyurduğundan dolayı onlardan ayrılmamış, sadece onlara itaat etmişlerdir başkalarına değil.

                7- Sizin güvenilir alimlerinizden olan Ahmed bin Abdulaziz Cevheri “Sakife” kitabında (nitekim İbn-i Ebi’l- Hadid de “Nehc’ul- Belağa Şerhi”nin c. 2, s. 49’unda ondan nakletmiştir) Ebu’l- Esved’e istinaden şöyle demiştir:

                (İbn-i Ebi’l- Hadid onun hakkında şöyle demiş: O, alim, muhaddis, edebiyatçı, güvenilir, takvalı, alimlerin çok övdüğü ve kendi teliflerinde ondan hadis naklettikleri bir zattır.)

                “Ashap ve Muhacirlerden bir grup, Ebu Bekir’in biati hususunda onlarla istişare edilmediğinden dolayı sinirlenerek biat etmediler, Ali ve Zübeyr de sinirlenerek biat etmeyip Fatıma’nın evine gittiler. Bu sırada Ömer, Useyd bin Huzeyr, Selme bin Selame (ki her ikisi de Beni Abduleşhel kabilelerindendiler) ve bir grup halkla birlikte Fatıma’nın evine baskın yaptılar. Fatıma (a.s) her ne kadar ağladı, sızladı ve rica ettiyse de fayda etmedi. Ali (a.s) ile Zübeyr’in kılıçlarını alarak duvara vurup kırdılar ve zorla onları biat için Mescid-i Nebi’ye götürdüler!”

                8- Yine Cevheri Selme bin Abdurrahman’dan rivayet etmiştir ki: Ebu Bekir kürsüye oturduğunda, Ali, Zübeyr ve Haşimilerden bir grup kimsenin Fatıma (a.s)’ın evinde toplandıklarını duydu. Bunun üzerine Ömer’i onları getirmesi için gönderdi. Ömer, Fatıma’nın kapısına giderek; “Dışarı çıkınız, aksi takdirde Allah’a and olsun ki; evi sizinle yakacağım.” dedi.

                9- Yine Cevheri, İbn-i Ebi’l- Hadid’in “Nehc’ul- Belağa Şerhi” c. 2, s. 19’da yazdığına göre, Şa’bi’ye istinaden şöyle nakletmiştir:

                “Ebu Bekir, Haşimilerin Ali’nin evinde toplandıklarını öğrenince Ömer’e; “Halid nerededir?” diye sordu. Ömer de; “Buradadır” dedi. Ebu Bekir; “Öyleyse gidin Ali ve Zübeyr’i biat etmeleri için dışarı çıkarın.” dedi.
                Ömer ve Halid Fatıma’nın evine gittiler. Ömer içeri girdi, Halid de kapıda bekliyordu. Ömer Zübeyr’in elinde kılıcı görünce, “Bu kılıç nedir?” diye sordu. Zübeyr de cevaben; “Bunu Ali’ye biat etmek için hazırlamışım” dedi. Ömer Zübeyr’in kılıcını çekip elinden alarak orada buluna taşa vurup kırdı. Sonra Zübeyr’in yakasından tutup çekerek dışarı çıkardı ve Halid’e teslim edip tekrar eve döndü. Evde Mikdad ve Beni Haşim gibi birçok kimseler vardı. Ali’ye; “Kalk gidelim Ebu Bekir’e biat et” dedi. Ali (a.s) gitmekten çekindi. Bundan dolayı Hz. Ali’nin elinden tutup O’nu çekmeye başladı. Nihayet O Hazreti de Halid’e teslim etti. Sokakta Halid’le birlikte birçok kimseler de vardı; Ebu Bekir onları Ömer’e yardım etmeleri için göndermişti.


                Nihayet Ömer ve Halid Ali’yi çekerek zorla götürüyorlardı; halk da sokaklara dolup seyrediyorlardı. Hz. Fatıma Ömer’in hareketlerini görünce, kendisine başsağlığı ve tesliyet için gelen kadınlarla beraber dışarı döküldüler. Ömer’in yaptıklarını görünce, figan ve feryat edip yüksek sesle ağlamaya başladılar. Ebu Bekir’in yanına vardıklarında, Hz. Fatıma (a.s), Ebu Bekir’e hitaben sert bir şekilde şöyle buyurdu:

                “Resulullah’tan sonra O’nun Ehl-i Beyt’inin evine iyi baskın yaptınız! Allah’a and olsun ki, Allah’a kavuşana dek Ömer’le konuşmayacağım.”

                Nitekim Buhari ve Müslim sahihlerinde şöyle yazmışlardır: “Fatıma (a.s) Ebu Bekir’e öfkelendi, vefat edene kadar da onula konuşmadı.”(Bu sözler, Sahih-i Buhari’nin 5. ve 7. cildlerinde nakledilmiştir)

                10- Sizin büyük alimlerinizden olup yıllarca Hanefi mezhebinin Halep’te kadılığını yapan ve H. 815’de vefat eden Ebu Velid Muhibbuddin Muhammed bin Muhammed bin eş-Şahne el-Hanefi “Ravzat’ul- Menazır Fi Ahbar’il- Avail’i ve’l- Evahır” adlı tarihinde, Sakife olayını açıklarken ateş ve yakma meselesini şöyle anlatıyor: Ömer Ali’nin (a.s) evini ve içindekileri yakmak için geldi; Fatıma’yla karşılaşınca dedi ki: “Ümmetin dahil olduğu şeye, siz de dahil olun...(Yani biat edenlere uyarak siz de biat edin.)

                11- Taberi kendi tarihinin c. 2, s. 443’ünde, Ziyad bin Kuleyb’den şöyle naklediyor: Talha, Zübeyr ve Muhacirlerden bir grup Ali’nin evindeydiler. Ömer bin Hattap gelerek şöyle dedi: “Biat için dışarı çıkın; aksi takdirde hepinizi yakarım.”

                12- Meşhur Tarihçi İbn-i Şahne İbn-i Esir’in “Kamil” kitabının haşiyesinde (c. 11, s. 112’de), Sakife olayını anlatırken şöyle yazmıştır:


                Beni Haşim ve ashaptan bazıları örneğin: Zübeyr, Utbe bin Ebu Leheb, Halid bin Said bin As, Miktad bin Esved-i Kendi, Selman-i Farisi, Ebuzer-i Gifari, Ammar bin Yasir, Bura bin Azib, Ubey bin Ka’b, Ebu Bekir’e biat etmekten çekinerek Ali’ye meyilleri olduğu için O’nun evinde toplanmışlardı. Ömer bin Hattap, evde olanları yakmak için geldi; kapıda Hz. Fatıma’yla karşılaşınca dedi ki: “Halkın girdiği şeye siz de girin.” (Yani siz de biat edenler gibi biat edin.)

                Bu sözlerin şahidi, her iki fırkanın kabul ettiği çok değerli alim, fazıl ve tarihçi Ebu’l- Hasan Ali bin Hüseyin Mes’udi’dir. O, “Müruc’uz- Zeheb”in c. 2, s. 100’ünde, Mekke’de kendisini halife olarak ilan eden Abdullah bin Zübeyr’in olaylarını anlatırken şöyle yazmıştır: “Beni Haşim, Hz. Ali’nin oğlu Muhammed bin Hanefiye ile Şi’b-i Ebu Talip’te toplanmış oldukları zaman, Abdullah’ın ordusu onları muhasara edip onları yakmak için pek çok odun oraya getirdi; hatta ateşin alevi de yükseldi. Ama bununla birlikte yine de Beni Haşim teslim olmadı. Nihayet Muhtar’ın ordusu gelerek onları kurtardı.”

                Bunları naklederken şöyle diyor: Nevfili kendi kitabında şöyle nakletmiştir: Abdullah’ın kardeşi Urve bin Zübeyr, Şi’b-i Ebu Talib’in muhasarası olayı bir mecliste söz konusu edildiğinde halk oranın yakıldığını ve Abdullah’ın Haşimiler’e yaptıklarını kınarken şöyle özür getirdi: “Kardeşim Abdullah suçlu değildir. Onun odun ve ateş getirerek ateş alevlendirmesinden maksadı, sadece Beni Haşim’i korkutmak içindi. Nitekim geçmişte de Beni Haşim (Ebu Bekir’e) biat etmekten çekindiklerinde, onların teslim olup biat etmeleri için evlerinin etrafına odun toplatılıp onları yakmakla korkutulmuşlardır. Kardeşim Abdullah da onların yaptıklarından başka bir şey yapmamıştır!”

                Bunlar sizin büyük alimlerinizin yazıp naklettikleri pek çok sözlerden birkaç örnek idi. Bu olay, insaflı ve tarafsız alimlerin yanında çok açık ve nettir; hatta şairler bile kendi şiirlerinde bu olaya değinmişlerdir. Ama sizin bazı alimleriniz, icma inancının batıllığına bir senet olmaması için ihtiyat ederek bu olayları nakletmekten çekinmişlerdir.

                Tanınmış ünlü şair ve alimlerinizden biri olan Hafız İbrahim Mısri Ömer’iyye kasidesinde halife Ömer’i medh ederek şöyle demiştir:

                Bir söz söyledi Ömer Ali’ye,

                Onu, dinleyene duyur ve söyleyenini büyült

                Biat etmesen yakarım evini, bir kimse bırakmam orada;

                O evde Mustafa’nın kızı olsa da.

                Bunu Ebu Hafs’tan (Ömer’den) başkası söyleyemez;

                Adnan kabilesinin kahraman ve himayecisi olan Ali’ye.
                ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                  Öncelikle, Hz. Ali’nin hilafet için –yukarıda geçtigi üzere- bir
                  takım beklentileri oldugu, bu sekildeki ani bir beyat karsısında
                  sasırmıs oldugunu ve bunu hemen kabullenemedigini söylemek
                  durumundayız. Bütün bunlardan sonra, Hz. Ali’nin bu sekilde
                  hemen beyata kosmus olmasını kabul etmek, tarihî zeminde imkansız
                  gözükmektedir. Bu rivâyetler, birinci görüse tepki olarak
                  ortaya atılmıs olabilecegi gibi, Hz. Ebu Bekr’in hemen herkes tarafından
                  halife olarak, bilâ itiraz kabul edildigini ispat gayretiyle
                  de vaz edilmis olabilir.
                  Bu konuda, hemen hemen bütün Siîler ve Sünnîler tarafından
                  kabul edilmis olan görüs, Hz. Ali’nin altı ay bekledikten sonra
                  beyat ettigidir. Altı ay tahdidi olarak konulan hâdise ise, Hz.
                  Fâtıma’nın vefatıdır. Malum oldugu üzere, Fedek meselesi yüzünden
                  Hz. Ebu Bekr’le Fâtıma arasında cereyan eden hâdiselerden
                  dolayı, Hz. Fâtıma’nın Hz. Ebu Bekr’e kırgınlıgı söz konusuydu
                  ve Hz. Ali’nin Hz. Fatıma’yı üzmemek arzusundan dolayı,
                  beyatini geciktirdigi ileri sürülmüstür.22 Hz. Ali’nin uzun bir
                  müddet beyat etmedigini kabul etmekle beraber, gecikmesinin
                  sebebini, Kur’ân’ı cem etmesine,23 hasta olmasına,24 mesverettengeri bırakılmasına kızmasına25 baglayanlar da bulunmaktadır.
                  Ancak Hz. Ali’nin beyatten gecikmesinin tek bir sebebi vardı ki,
                  onu da kendisi ifade etmistir; “…bizi beyatten geri koyan, senin
                  faziletini inkar degildir…Fakat biz bu iste hakkımız oldugunu düsünüyorduk…”
                  26
                  Hz. Fâtıma’nın kırgınlıgından dolayı ve onu üzmemek için Hz.
                  Ali’nin beyatten altı ay geç kaldıgı görüsü de tartısmaya açıktır.
                  Zira, Hz. Fâtıma’nın vefat tarihi konusunda ihtilaf vardır. Hz.
                  Fâtıma’nın vefat tarihi olarak, Resulullah’ın vefatından 30, 40 ve
                  70 gün sonra gibi tarihlerin27 yanında, üç ay, sekiz ay seklinde
                  uzun tarihler verenler de vardır.28 Gölpınarlı ise, Ehl-i Beyt’den
                  gelen rivayetlere göre, Hz. Fâtıma’nın vefatının Resulullah’tan
                  yetmis bes gün sonra oldugunu söylemektedir.29 Dolayısıyla
                  beyatin, Hz. Fâtıma’dan dolayı altı ay gecikmis olması süpheli
                  görünmektedir. Ayrıca, Hz. Ali’nin beyatinin, Hz. Fâtıma’yla ilgisinin
                  olmadıgını gösteren bir diger husus ise, Hz. Fâtıma’nın
                  Peygamber(sav)’in mirasını Hz. Ebu Bekr’den istemesidir. Bu
                  basvuru, Hz. Ebu Bekr’in halifeliginin Hz. Fâtıma tarafından tanındıgı
                  anlamını tasımaktadır.30
                  9bn Kesîr, Hz. Ali’nin beyat süresinin bu kadar uzun olmaması
                  gerektigini söyler.31 Çünkü Ridde savaslarında Hz. Ali’nin görev
                  üstlenmis olması,32 Ebu Süfyân’ın isterse Medine’yi atlılarla
                  doldurabilecegi teklifine çok sert cevap vermesi33 gibi hususlar,beyatin bu kadar gecikmedigini göstermektedir. Yine aynı sekilde
                  Hz. Ali’nin Hz. Ebu Bekr’den hiçbir zaman ayrılmamıs olması,
                  namazları onun arkasında kılıyor olması34 gibi nakiller, Hz.
                  Ali’nin iddia edildigi kadar beyatten uzak durmadıgını çagrıstırmaktadır.
                  Bizim sahsî tercihimiz, Hz. Ali’nin ilk andaki saskınlıgını,
                  hayal kırıklıgını attıktan sonra beyat ettigi yolundadır. Tarihçilik
                  açısından yanlıs bir yöntem oldugunu kabul etmekle beraber,
                  bir süre tayininde bulunacak olursak da, en erken bir iki
                  hafta, en geç bir iki ayla sınırlı zaman dilimini verebiliriz.
                  Ancak “altı ay”lık zaman tahdidi de hemen gözden çıkarılmamalıdır.
                  Zira Fâtıma’nın resmi merci olarak Ebu Bekr’den
                  baska basvuracak kimsesi yoktu. Aynı sekilde beyat etmeksizin
                  de Hz. Ali devletin idaresine yardımcı olmus veya sahsî tercihlerini
                  yerine getirmis olabilir. Siyasî erk de, Hz. Ali’nin beyatinin
                  gecikmesini veya beyat etmeksizin itaatini, toplumsal barısı koruma
                  adına, kabul etmis olabilir. Yine bu altı ay sonraki beyatin,
                  birinci beyati teyit etmek için tekrarlanmıs bir beyat olması da
                  mümkündür.35 Gerçekten de, Fâtıma(ra) ile Hz. Ebu Bekr arasında
                  bir kırgınlık vukû bulmustu.36 9nsanların bu kırgınlıgın Hz.
                  Ali ile Ebu Bekr arasında oldugunu tevehhüm etmeleri üzerine,
                  Hz. Ali böyle bir yanlıs anlayısı kırmak, Ebu Bekr’le dostlugunu
                  veya siyaseten baglılıgını göstermek için beyatini tekrarlamıs olması
                  da ihtimal dahilindedir. Netice itibariyle, Hz. Ali’nin beyat
                  tarihi konusunda ise, degisik zamanlar zikredilmis olmasına
                  ragmen, bunları mutlak tarihî realite olarak kabul etmek müm-kün degildir. Dolayısıyla, verilen tarihlere güvenerek, üzerine bina
                  edilecek fikirler her zaman için tartısmaya açık olacaktır.
                  Bu beyat hususunda gündeme getirilen ikinci konu ise, Hz.
                  Ali’nin samimiyeti, baska bir ifade ile Hz. Ali’nin takiyye icabı
                  beyat edip etmedigi meselesidir. Sîa, Hz. Ali’nin beyatini; çok kritik
                  bir anda, Müslümanlar arasında bir krize neden olmamak,
                  9slâm’ın birligini ve gücünü korumak, kendisi, ailesi ve sîasını
                  kollamak, onların gelisebilmelerini saglamak için, takiyye icabı
                  yaptıgı seklinde açıklamaktadır.37 Takiyye ile amel etmesine sebep
                  olarak ise, bu gerekçelerin yanında, Resulullah’ın baska vasiyetlerini,
                  devreye sokanlar da vardır. Bunlara göre söz konusu
                  vasiyetler, Resulullah Hz. Ali’ye “Ey Ali, sen Ka’be’ye benzersin,
                  insanlar sana gelince onlardan kabul et, sana gelmezlerse onlara
                  gitme” demesi,38 otuz yıl geçmeden kılıç kullanmaması39 ve susması40
                  tavsiyelerinden olusmaktadır. Sîa, böylece Hz. Ali’nin
                  kendi hakkı oldugu halde, niçin hilafette hak iddia etmedigini de
                  açıklamıs oluyordu.
                  Hz. Ali’nin Hz. Ebu Bekr’e beyatini takiyye ile açıklamak bir
                  çok açıdan mümkün görünmemektedir. Bunu engelleyen ilk sey;
                  Hz. Ali’nin sahsiyetidir. Tarihin gösterdigi kadarıyla Hz. Ali’nin
                  herhangi bir çekince ile, dogru bildigini gizlemesi veya iki yüzlü
                  davranması mümkün degildir. 9kinci olarak ise, onun, her ne surette
                  olursa olsun, Resulullah tarafından –ve hatta Allah tarafından-
                  kendisine tevdi, insanlara teblig edilen vasiyetin çignenmesine
                  göz yumması için, baska bir vasiyetin oldugunu söylemek
                  kelimenin tam manasıyla tutarsızlıktır. Sayet Hz. Ali’nin elinde
                  bir vasiyet varsa ve bu vasiyet –Sîa’nın iddia ettigi gibi- toplumun
                  her kesimi tarafından biliniyor idi ise, mücadele etmek en tabii
                  hakkı, hatta görevi olmaktadır. Ayrıca, baslangıçta kabul edilen
                  böyle bir davranıs modelinin(takiyye), onun bütün hareketleriniaynı davranıs modeli ile yorumlama sonucunu doguracagı ve bunun
                  da Hz. Ali gibi büyük bir sahabenin hayatındaki bütün uygulamaları
                  itham altında tutacagına hiç süphe yoktur. Onun eylemlerinin
                  takiyyeye atfedilmesi –ki bu süreç yaklasık yirmi bes
                  yıl kadardır- her sözünde, davranısında korku yüzünden hakikate
                  muhalif oldugu iddiasını gündeme getirecektir ki, Hz. Ali’nin
                  sahsında bu kabul edilemez.

                  Devam edecek

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                    [quote author=serdarcan link=topic=6015.msg38167#msg38167 date=1245601080]
                    Hz. Ali’yi Kılıç Zoruyla Camiye Götürdüklerine Dair On İki Delil

                    Ehlisünnetin meşhur ve güvenilir muhaddis ve tarihçilerinden olan Ebu Cafer Belazuri (Ahmed bin Yahya bin Cabir-i Bağdadi, Ö. 279) tarih kitabında şöyle nakletmiştir: “Ebu Bekir Hz. Ali’yi biat için çağırdı; ama o kabul etmedi. Ömer’i gönderdi; Ömer de evi yakmak için ateş getirdi.

                    Hz. Fatıma (a.s) kapıda onu görünce; “Ey Hattab’ın oğlu! Evimi yakmak için mi gelmişsin?” diye buyurdu. Ömer; “Evet! Bu iş (hilafet), babanın getirdiğinden (risaletten) daha önemlidir.” diye cevap verdi.

                    2- Yine sizin güvenilir tarihçilerinizden olan İzzuddin bin Ebi’l- Hadid el-Mutezili ve Muhammed bin Cerir-i Taberi şöyle nakletmişlerdir: Ömer, Useyd bin Hüzeyr, Seleme bin Eslem ve bir grup toplulukla Ali’nin (a.s) kapısına gittiler. Ömer: “Dışarı çıkın! Çıkmadığınız takdirde evinizi yakacağım.” diye haykırdı.

                    3- İbn-i Hızabe “Gurer” adlı kitabında Zeyd bin Eslem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben, odun toplayıp Ömer’le Fatıma’nın kapısına gidenlerdendim. Ali ve ashabı biat etmekten sakınmışlardı.

                    Ömer Fatıma’ya dedi ki: “Bu evde kim varsa dışarı çıkar, aksi takdirde evi ve evde olanları yakarım.” Evde Ali, oğlu Hasan ve Hüseyin, Fatıma, Beni Haşim ve ashaptan bir grup kimseler vardı. Fatıma şöyle buyurdu: “Evi ve çocuklarımı yakmak mı istiyorsun?” Ömer; “Evet, Allah’a and olsun ki, dışarı çıkıp Peygamberin halifesi ile biat etmeleri için bu işi yapacağım.”

                    4- Sizin büyük ve ünlü alimlerinizden olan İbn-i Abdurabbih “Ikd’ul- Ferid” kitabının c. 3, s. 63’ünde şöyle yazmıştır: Ali (a.s) ve Abbas Fatıma’nın evinde oturmuşlardı. Ebu Bekir Ömer’e dedi ki; “Git onları biat için buraya getir; gelmekten sakınırlarsa, onlarla savaş.” Ömer bir ateş alarak evi yakmaya gitti. Fatıma kapıya gelerek şöyle buyurdu: “Ey Hattab’ın oğlu! Evimizi yakmak için mi geldin? Ömer: “Evet!...” dedi.

                    5- İbn-i Ebi’l- Hadid Mutezili “Nehc’ul- Belağa Şerhi”nin c. 1, s. 134’ünde “Sakife-i Cevheri” kitabından naklen “Sakife-i Beni Saide” olayını genişçe nakletmiştir. Kitabında şöyle diyor: Haşimiler Ali (a.s)’ın evinde toplanmışlardı. Zübeyr de onlarla beraberdi; zira kendisini Haşimilerden biliyordu. (Hz. Ali (a.s) buyurmuştur ki; Zübeyr sürekli bizimle beraberdi, ancak çocukları büyüdükten sonra onu bizden ayırdılar.)

                    Ömer bir grup askerle Fatıma (a.s)’ın evine gitti. Useyd ve Selme de onunla birlikte idiler. Ömer şöyle dedi: “Dışarı çıkınız! Biat ediniz!” Onlar biat etmekten çekindiler. Zübeyr kılıcını çekerek dışarı çıktı. Ömer; “Bu köpeği yakalayın!” dedi. Selme bin Eslem kılıcını alıp duvara vurdu. Bu sırada Ali (a.s)’ı çekerek zorla Ebu Bekir’e doğru götürdüler. Haşimiler de O Hazretle beraber gelip O’nun tepkisinin ne olacağına bakıyorlardı. Ali (a.s); “Ben Allah’ın kuluyum, Resulullah (s.a.a)’in kardeşiyim” diyordu. Ama kimse aldırış etmiyordu. Nihayet O’nu Ebu Bekir’in yanına götürdüler. Ebu Bekir: “Biat et.” dediğinde

                    Hz. Ali şöyle buyurdular:

                    Ben bu makama daha layığım, ben size biat etmiyorum; sizin bana biat etmeniz gerekir. Siz, Resulullah’a yakınız diyerek bunu Ensardan kopardınız. Aynı delille ben de size delil sunuyorum; öyleyse insaflı olun; nasıl ki Ensar size insaflı davrandı. Allah’tan korkuyorsanız hakkımızı itiraf edin. Eğer böyle yapmazsanız, bilin ki bana zulüm ediyorsunuz.”

                    Bu esnada Ömer: “Biat etmedikçe seni bırakmayız.” dedi.

                    Hz. Ali de şöyle buyurdular:

                    Birbirinizle iyi anlaşmışsınız! Bugün ona çalışıyorsun ki, yarın o bu makamı sana döndürsün. Allah’a and olsun ki, senin sözünü kabul ederek ona biat etmeyeceğim.”

                    Daha sonra halka dönerek şöyle buyurdular:

                    “Ey Muhacirler topluluğu! Allah’tan korkun! Allah’ın Muhammed (s.a.a) ailesine verdiği saltanatı onlardan çıkarmayın; onları kendi hak ve makamlarından uzaklaştırmayın; sizin aranızda Allah’ın kitabını ve Resulullah’ın sünnetini bizden daha iyi bilen ve dini tam manasıyla kavrayan bir kimse yoktur. Allah’a and olsun ki, bunların hepsi bizdedir. Öyleyse nefsinize uyarak haktan uzaklaşmayın.”

                    Bu sırada Ali (a.s) biat etmeden eve döndü. Hz. Fatıma (a.s) hayatta olduğu müddetçe evinde kalarak biat etmedi. Ama O’nun vefatından sonra biat etmek zorunda kaldı.

                    6- Büyük alimlerinizden olup yıllarca Dinever kentinde resmen kadılık yapmış ve H. 276’da vefat etmiş olan Ebu Muhammed bin Müslim bin Kuteybe bin Amr el-Bahili ed-Dineveri “Tarih-i Hulefa Raşidin ve Devlet-i Emevi” (el-İmamet-u ve’s- Siyase diye meşhurdur) kitabının c. 1, s. 13’ünde Sakife olayını genişçe açıklamış ve şu ibareyle konuya girmiştir:

                    “Ebu Bekir ashaptan bir grubun biat etmediğini ve Ali’nin (a.s) evinde toplandıklarını öğrenince, Ömer’den onların biat etmeleri için dışarı çıkarılmasını istedi. Ama onlar dışarı çıkmaktan çekindiler. Ömer onların bu hareketini görünce odun toplattırıp şöyle dedi: “Ömer’in canı elinde olan Allah’a and olsun ki, ya dışarı çıkacaksınız veya evi içindekilerle birlikte yakacağım.”

                    Halk dedi ki: “Ey Eba Hafs (Ömer’in künyesi)! Resulullah’ın kızı Fatıma (a.s) da bu evdedir!”
                    Ömer; “O olsa dahi, evi yakacağım!” dedi.

                    Bu sırada evdekiler dışarı çıkıp biat ettiler. Ama Ali biat etmekten çekinerek şöyle dedi:
                    “Ben Kur’ân’ı toplamadıkça dışarı çıkmayacağıma ve dışarı elbisesi giymeyeceğime dair yemin etmişim.”
                    Ömer yine de kabul etmedi. Ancak Hz. Fatıma (a.s)’ın ağlamaları, halkın da kınaması üzerine Ömer Ebu Bekir’in yanına geri dönüp Hz. Ali’den biat alması için Ebu Bekir’i tahrik etti. Ebu Bekir birkaç kez Kunfuz’u Ali (a.s)’ın kapısına gönderdi ama her defasında olumsuz cevap aldı. Sonunda Ömer bir grup cemaatla birlikte Fatıma (a.s)’ın evine gelip kapıyı çaldılar. Fatıma (a.s) onların sesini duyunca yüksek bir sesle ağlayarak şöyle figan etti:

                    Babacığım! Ya Resulellah! Senden sonra Ömer bin Hattap ve Ebu Bekir bin Ebu Kuhafe’den nedir çektiklerimiz!”

                    Halk Fatıma (a.s)’ın ağlama ve figanını duyunca ağlayarak geri döndüler. Ama Ömer birkaç kişiyle kaldı ve zorla Ali (a.s)’ı Ebu Bekir’in yanına götürerek; Hadi Ebu Bekir’e biat et” dediler. Hz. Ali (a.s): “Biat etmesem ne yapacaksınız” buyurduğunda dediler ki: Bu durumda Allah’a and olsun ki boynunu vururuz.”

                    Hz. Ali (a.s): “Allah’ın kulu ve Resulullah’ın kardeşini mi öldüreceksiniz?” buyurduğunda Ömer; “Sen Resulullah’ın kardeşi değilsin!” dedi.

                    Ebu Bekir onun bu sözleri karşısında sessiz durup hiçbir şey söylemiyordu. Ömer Ebu Bekir’e

                    dönerek; “Bütün bu işleri senin emrinle yapmıyor muyuz? dedi. Ebu Bekir de: “Fatıma olduğu müddetçe onu zorlamayacağız.” dedi.

                    Emir’ul- Muminin Ali (a.s) Resulullah (s.a.a)’in kabrine vararak ağlar bir halde, Harun’un kardeşi Musa’ya dediklerini Hz. Peygamber’e arz etti. Allah Teala Kur’an’da Harun’un Musa’ya şöyle dediğini nakletmiştir:
                    “Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi ve neredeyse beni öldüreceklerdi.” Araf/150

                    Dineveri olayı genişçe anlattıktan sonra şöyle diyor: Ali (a.s) biat etmeyerek evine geri döndü. Daha sonra Ebu Bekir ve Ömer Hz. Fatıma’nın rızasını elde etmek için O’nun evine gittiler. Fatıma (a.s) onlara şöyle buyurdu:
                    “Allah tanık olsun ki, sizin ikiniz beni incittiniz; babama kavuşuncaya dek her namazda size beddua edeceğim; sizi babama şikayet edeceğim.”

                    İnsafla Yargılamak Gerek

                    Allah aşkına beyler, insaflı edin; acaba icmanın manası bu mudur? Resulullah’ın ashabını zorla, korkutmakla, ölüm tehdidi ve evi yakmakla biat için götürüp adını icma koymaları doğru mudur?!


                    İnsaflı beyler birazcık dikkat etseler ve adetlerini bir kenara bırakacak olsalar, görecekler ki o günün siyaset oyunu aynen bugünün siyaset oyunları gibidir. Benzeri çok görülmüştür; görüyorsun ki bir grup birisinin etrafını sararak, hay huy ve gürültü patırtıyla onu başa getiriyor ve daha sonra da; halk onu bu makama seçti diyorlar.

                    İşte o gün de birkaç oyuncu, bir araya gelerek bir kişiyi seçtiler; daha sonra da diğer insanları, zorla, tehditle, korkutmakla, ihanetle, evlerini yakmakla ve kılıç çekerek ölüm kusmakla biate hazır ettiler. Şimdi de siz beyler, bunun adını icma koyup kendi hakkaniyetinize bir delil sayıyorsunuz!!

                    İlginç olan da şu ki, kalkıp bize de; “kör ve sağır olun, anlamaz olun, geçen tarihe bakmayın, din hakkında araştırma yapmayın, her ne yaptılarsa iyi yaptılar, körü körüne tasdik edin ki icma vaki olmuş, hilafet icma yoluyla tayin edilmiş” deyin diyorsunuz!!!

                    Allah’a and olsun ki eğer beyler, olaya tarafsızca, insafla ve dikkatli bir şekilde bakacak olurlarsa, onların o gün yaptıklarının bir siyasi oyun olduğunu tasdik edeceklerdir. Ama Şia camiası, Resulullah (s.a.a)’in emri doğrultusunda hareket ederek, O Hazretin Ehl-i Beyti’nin etrafında toplanmış; “Resulullah (s.a.a) Kur’ân ve Ehl-i Beyt’ime sarılın” buyurduğundan dolayı onlardan ayrılmamış, sadece onlara itaat etmişlerdir başkalarına değil.

                    7- Sizin güvenilir alimlerinizden olan Ahmed bin Abdulaziz Cevheri “Sakife” kitabında (nitekim İbn-i Ebi’l- Hadid de “Nehc’ul- Belağa Şerhi”nin c. 2, s. 49’unda ondan nakletmiştir) Ebu’l- Esved’e istinaden şöyle demiştir:

                    (İbn-i Ebi’l- Hadid onun hakkında şöyle demiş: O, alim, muhaddis, edebiyatçı, güvenilir, takvalı, alimlerin çok övdüğü ve kendi teliflerinde ondan hadis naklettikleri bir zattır.)

                    “Ashap ve Muhacirlerden bir grup, Ebu Bekir’in biati hususunda onlarla istişare edilmediğinden dolayı sinirlenerek biat etmediler, Ali ve Zübeyr de sinirlenerek biat etmeyip Fatıma’nın evine gittiler. Bu sırada Ömer, Useyd bin Huzeyr, Selme bin Selame (ki her ikisi de Beni Abduleşhel kabilelerindendiler) ve bir grup halkla birlikte Fatıma’nın evine baskın yaptılar. Fatıma (a.s) her ne kadar ağladı, sızladı ve rica ettiyse de fayda etmedi. Ali (a.s) ile Zübeyr’in kılıçlarını alarak duvara vurup kırdılar ve zorla onları biat için Mescid-i Nebi’ye götürdüler!”

                    8- Yine Cevheri Selme bin Abdurrahman’dan rivayet etmiştir ki: Ebu Bekir kürsüye oturduğunda, Ali, Zübeyr ve Haşimilerden bir grup kimsenin Fatıma (a.s)’ın evinde toplandıklarını duydu. Bunun üzerine Ömer’i onları getirmesi için gönderdi. Ömer, Fatıma’nın kapısına giderek; “Dışarı çıkınız, aksi takdirde Allah’a and olsun ki; evi sizinle yakacağım.” dedi.

                    9- Yine Cevheri, İbn-i Ebi’l- Hadid’in “Nehc’ul- Belağa Şerhi” c. 2, s. 19’da yazdığına göre, Şa’bi’ye istinaden şöyle nakletmiştir:

                    “Ebu Bekir, Haşimilerin Ali’nin evinde toplandıklarını öğrenince Ömer’e; “Halid nerededir?” diye sordu. Ömer de; “Buradadır” dedi. Ebu Bekir; “Öyleyse gidin Ali ve Zübeyr’i biat etmeleri için dışarı çıkarın.” dedi.
                    Ömer ve Halid Fatıma’nın evine gittiler. Ömer içeri girdi, Halid de kapıda bekliyordu. Ömer Zübeyr’in elinde kılıcı görünce, “Bu kılıç nedir?” diye sordu. Zübeyr de cevaben; “Bunu Ali’ye biat etmek için hazırlamışım” dedi. Ömer Zübeyr’in kılıcını çekip elinden alarak orada buluna taşa vurup kırdı. Sonra Zübeyr’in yakasından tutup çekerek dışarı çıkardı ve Halid’e teslim edip tekrar eve döndü. Evde Mikdad ve Beni Haşim gibi birçok kimseler vardı. Ali’ye; “Kalk gidelim Ebu Bekir’e biat et” dedi. Ali (a.s) gitmekten çekindi. Bundan dolayı Hz. Ali’nin elinden tutup O’nu çekmeye başladı. Nihayet O Hazreti de Halid’e teslim etti. Sokakta Halid’le birlikte birçok kimseler de vardı; Ebu Bekir onları Ömer’e yardım etmeleri için göndermişti.


                    Nihayet Ömer ve Halid Ali’yi çekerek zorla götürüyorlardı; halk da sokaklara dolup seyrediyorlardı. Hz. Fatıma Ömer’in hareketlerini görünce, kendisine başsağlığı ve tesliyet için gelen kadınlarla beraber dışarı döküldüler. Ömer’in yaptıklarını görünce, figan ve feryat edip yüksek sesle ağlamaya başladılar. Ebu Bekir’in yanına vardıklarında, Hz. Fatıma (a.s), Ebu Bekir’e hitaben sert bir şekilde şöyle buyurdu:

                    “Resulullah’tan sonra O’nun Ehl-i Beyt’inin evine iyi baskın yaptınız! Allah’a and olsun ki, Allah’a kavuşana dek Ömer’le konuşmayacağım.”

                    Nitekim Buhari ve Müslim sahihlerinde şöyle yazmışlardır: “Fatıma (a.s) Ebu Bekir’e öfkelendi, vefat edene kadar da onula konuşmadı.”(Bu sözler, Sahih-i Buhari’nin 5. ve 7. cildlerinde nakledilmiştir)

                    10- Sizin büyük alimlerinizden olup yıllarca Hanefi mezhebinin Halep’te kadılığını yapan ve H. 815’de vefat eden Ebu Velid Muhibbuddin Muhammed bin Muhammed bin eş-Şahne el-Hanefi “Ravzat’ul- Menazır Fi Ahbar’il- Avail’i ve’l- Evahır” adlı tarihinde, Sakife olayını açıklarken ateş ve yakma meselesini şöyle anlatıyor: Ömer Ali’nin (a.s) evini ve içindekileri yakmak için geldi; Fatıma’yla karşılaşınca dedi ki: “Ümmetin dahil olduğu şeye, siz de dahil olun...(Yani biat edenlere uyarak siz de biat edin.)

                    11- Taberi kendi tarihinin c. 2, s. 443’ünde, Ziyad bin Kuleyb’den şöyle naklediyor: Talha, Zübeyr ve Muhacirlerden bir grup Ali’nin evindeydiler. Ömer bin Hattap gelerek şöyle dedi: “Biat için dışarı çıkın; aksi takdirde hepinizi yakarım.”

                    12- Meşhur Tarihçi İbn-i Şahne İbn-i Esir’in “Kamil” kitabının haşiyesinde (c. 11, s. 112’de), Sakife olayını anlatırken şöyle yazmıştır:


                    Beni Haşim ve ashaptan bazıları örneğin: Zübeyr, Utbe bin Ebu Leheb, Halid bin Said bin As, Miktad bin Esved-i Kendi, Selman-i Farisi, Ebuzer-i Gifari, Ammar bin Yasir, Bura bin Azib, Ubey bin Ka’b, Ebu Bekir’e biat etmekten çekinerek Ali’ye meyilleri olduğu için O’nun evinde toplanmışlardı. Ömer bin Hattap, evde olanları yakmak için geldi; kapıda Hz. Fatıma’yla karşılaşınca dedi ki: “Halkın girdiği şeye siz de girin.” (Yani siz de biat edenler gibi biat edin.)

                    Bu sözlerin şahidi, her iki fırkanın kabul ettiği çok değerli alim, fazıl ve tarihçi Ebu’l- Hasan Ali bin Hüseyin Mes’udi’dir. O, “Müruc’uz- Zeheb”in c. 2, s. 100’ünde, Mekke’de kendisini halife olarak ilan eden Abdullah bin Zübeyr’in olaylarını anlatırken şöyle yazmıştır: “Beni Haşim, Hz. Ali’nin oğlu Muhammed bin Hanefiye ile Şi’b-i Ebu Talip’te toplanmış oldukları zaman, Abdullah’ın ordusu onları muhasara edip onları yakmak için pek çok odun oraya getirdi; hatta ateşin alevi de yükseldi. Ama bununla birlikte yine de Beni Haşim teslim olmadı. Nihayet Muhtar’ın ordusu gelerek onları kurtardı.”

                    Bunları naklederken şöyle diyor: Nevfili kendi kitabında şöyle nakletmiştir: Abdullah’ın kardeşi Urve bin Zübeyr, Şi’b-i Ebu Talib’in muhasarası olayı bir mecliste söz konusu edildiğinde halk oranın yakıldığını ve Abdullah’ın Haşimiler’e yaptıklarını kınarken şöyle özür getirdi: “Kardeşim Abdullah suçlu değildir. Onun odun ve ateş getirerek ateş alevlendirmesinden maksadı, sadece Beni Haşim’i korkutmak içindi. Nitekim geçmişte de Beni Haşim (Ebu Bekir’e) biat etmekten çekindiklerinde, onların teslim olup biat etmeleri için evlerinin etrafına odun toplatılıp onları yakmakla korkutulmuşlardır. Kardeşim Abdullah da onların yaptıklarından başka bir şey yapmamıştır!”

                    Bunlar sizin büyük alimlerinizin yazıp naklettikleri pek çok sözlerden birkaç örnek idi. Bu olay, insaflı ve tarafsız alimlerin yanında çok açık ve nettir; hatta şairler bile kendi şiirlerinde bu olaya değinmişlerdir. Ama sizin bazı alimleriniz, icma inancının batıllığına bir senet olmaması için ihtiyat ederek bu olayları nakletmekten çekinmişlerdir.

                    Tanınmış ünlü şair ve alimlerinizden biri olan Hafız İbrahim Mısri Ömer’iyye kasidesinde halife Ömer’i medh ederek şöyle demiştir:

                    Bir söz söyledi Ömer Ali’ye,

                    Onu, dinleyene duyur ve söyleyenini büyült

                    Biat etmesen yakarım evini, bir kimse bırakmam orada;

                    O evde Mustafa’nın kızı olsa da.

                    Bunu Ebu Hafs’tan (Ömer’den) başkası söyleyemez;

                    Adnan kabilesinin kahraman ve himayecisi olan Ali’ye.

                    [/quote]
                    ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                      Bu kadar delile rağmen halen romanına devam mı edeceksin.?
                      ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                        [quote author=serdarcan link=topic=6015.msg38175#msg38175 date=1245601876]
                        Bu kadar delile rağmen halen romanına devam mı edeceksin.?
                        [/quote]
                        Roman Mı?
                        Romanda sizin gibi hayalci bir yazım yazan yok bunu unutma ..
                        Bizim kesin delillerle kanıtlanmış işlerdir.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                          Siî düsünce, tarih algılamasındaki parçacı yaklasımdan kaynaklanan
                          ve inançlarını savunma adına tarihî her probleme sınırlı(
                          lokal) çözüm önerileri getirmesi yüzünden, sık sık yasadıgı
                          çeliskiye düsme olgusu burada da görülmektedir. Önce Hz.
                          Ali’nin altı ay gibi uzun bir müddet beyat etmedigini, daha sonra
                          da Ridde savasları gerekçe gösterilerek, 9slâm’da fitne hareketlerini
                          önlemek için takiyyeye ittiba ile beyat ettigi savunulmaktadır.
                          O zaman söyle bir durum ortaya çıkıyor ki; Hz. Ali, altı ay,
                          hem de en kritik dönemde; Ridde Savaslarının en yogun oldugu
                          bir zamanda, 9slâm’ın birligi ve gelecegini düsünmedi de, her sey
                          yatıstıktan ayaklanmaların büyük bir kısmı bastırıldıktan sonra,
                          9slâm’ın birligi ve gelecegi adına beyat etti. Ne var ki, Hz. Ali’nin
                          altı ay sonraki beyatinden böyle bir maslahat beklemek anlamsızdır.
                          Zira maslahat çoktan husûle gelmistir.
                          Bir baska husus da, Hz. Ali’nin Hz. Ebu Bekr’e beyati faraza
                          takiyye icabı olsa dahi, gerek Hz. Ömer’e olsun, gerekse de Hz.
                          Osman’a olsun beyati bununla yorumlanamaz. Bilhassa Hz.
                          Osman’a beyati sırasında 9slâm Devleti, doguda Buhara’ya, batıda
                          Kuzey Afrika’ya kadar uzanmıs, dönemin en büyük devleti
                          konumundaydı. Böyle bir dönemde, ittihad-ı 9slâm için
                          Resulullah’ın vasiyetinin bizzat Hz. Ali tarafından çignendiginden
                          bahsolunamaz.
                          Hz. Ali’nin beyatini, kendisini ve sîa’sını korumak için,
                          takiyyeye hamletmek de aynı sekilde yersizdir. Zira, Hz. Ebu
                          Bekr ve Hz. Ömer’e hiçbir zaman beyat etmeyen ve muhalefetini
                          açıktan yapan Sa’d b. Ubâde, kendisi ve ailesini korumak için
                          beyat etmeyebiliyorken ve bunun karsısında hiçbir surette zarar
                          görmezken, kendisini Sa’d b. Ubâde’den daha çok hak sahibi gören
                          ve ondan imkan ve konum bakımından daha güçlü olan Hz.
                          Ali’nin, kendisine, ailesine veya yandaslarına zarar gelir endisesiyle,
                          takiyye ile amel ettigini kabul etmek mümkün degildir.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                            [quote author=kardavi link=topic=6015.msg38176#msg38176 date=1245601977]
                            [quote author=serdarcan link=topic=6015.msg38175#msg38175 date=1245601876]
                            Bu kadar delile rağmen halen romanına devam mı edeceksin.?
                            [/quote]
                            Roman Mı?
                            Romanda sizin gibi hayalci bir yazım yazan yok bunu unutma ..
                            Bizim kesin delillerle kanıtlanmış işlerdir.
                            [/quote]

                            Tabi biz hayelciyiz..siz doğrucusunuz..ama öz be öz kaynaklarınızı biz didik didik ettikçe siz çıldıracaksınız..sizin görmek istemediklerinizi biz size gösterdikçe siz daha çok saldıracaksınız..
                            ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Hz Ali R.a Hz Ebubekir R.a biat meseleesi

                              kardavi, acik ve net söyle, vehhabimisin degilmisin?

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X