Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Allah ıslah etsin....

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Allah ıslah etsin....

    Alevi ( tamamı olmasada önemli bir kısmı) kardeşlerimizi anlamak mümkün değil. T.C. resmi arşivlerinde 1933 yılı Dersim raporunu bizzat hazırlayarak Dersimde onbinlerce masum cana kıyan bir adamın arkasından böyle saçma sapan övgüler dizmekteler, Dersimde binlerce insanı katliam eden bir partiye hala oy vermekte hala resmi dikte uyduruk mukaddeslere bel bağlamaktadırlar.
    Malum zatın Dersim katliamını istemediği söyleniyor. Ülkenin tartışmasız tek diktatörü, o zaman bostan korkuluğumuydu, ya da ibrikçibaşı mıydı ki, ona rağmen kimileri Dersimde katliam yapıyorda onun haberi olmuyor ve müdahale etmiyordu.
    Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
    Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

    Yorum


      #17
      Ynt: Allah ıslah etsin....

      Allahın hangi ayetine ters düşen şey nedir mesela?

      Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş Veli gibi keramet sahibi evliyaların sadece şairliklerimi duydunuz?

      Sizin evliyalar hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum açıkcası, Sizce evliya kimdir kime denir? Bu sorumu cevaplarsanız sevinirim.



      Dersim olayına gelince;
      Dersim olayı 1933 değil, 1937-1938 yılları arasında yaşanmıştır. Önce araştırmanızı iyi yapın sonra iftiranızı atarsınız. Mustafa Kemal Paşanın hasta yatağında yattığı dönemde gelişen bu olayı Atatürke mal etmek çaresizliktir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içersinde yaşayan her insan bunu Atatürke borçludur. Kimse yediği ekmeğe ihanetlik etmesin inkar gelmesin. Osmanlı hükümetinin padişahı vahdettin değilmiydi ingilizlere sığınan ve ülkeyi öylece düşmanlara bırakıp kaçan. Yunanlılar, ingilizler, fransızlar sarmadımı tüm türkiyeyi? Analarımızı baıclarımızı dedelerimizi nenelerimizi kesip biçip kötü emellerine alet etmiyorlarmıydı? Tüm türkiye işgal altındayken sadece iç anadolu bölgesinin ortasında bir avuç toprak kalmıştı türklere, işte ozaman nerdeydi sizin savunduklarınız nerdeydi vahdettin? Mustafa Kemal Paşa kendisiyle birlikte sadece 7 kişi ile çıktı bu vatan davasınına. Kurtuluş savaşını, büyük taarruzu ve bunlar gibi bir çok destanlar kimin içindi??? bugün türkiyede insanlar rahatça ve özgürce ibatlerini yapabilior, yiyip içip yaşayabiliyorlarsa bunu Ata'ya borçludur, İnkar edenin gözüne dizine durur, yukarda Allah var.

      Sırf Ata'ya çamur atmak için dersim tariihini araştıranlar birde osmanlının yıkılışıyla birlikte Anadolu tarihini araştırsınlar bir zahmet.




      Teşekkürler..


      Yorum


        #18
        Ynt: Allah ıslah etsin....

        Arkdaşım, sen hala eski zamanların ilkokul çocuklarına okutulan masalları ile avunuyorsun. Artık her şeyi herkes biliyor lütfen.
        Biz Dersim katliamının 1933 de olduğunu söylemedik ki. 1933 yapılan şey DERSİM'İN katliam edilmesinin proğramıdır. bu program 1933 te bizzat atanız tarafından yapılmıştır. Hadi diyelim atanız hastaydı da bizzat Dersim katliamında bulunmadı, peki İsmet İnönü CHP bu işi yapmadı mı? Hala niye CHP'ye oy depoluğu yapıyorsunuz.
        Biraz mantığınız varsa aşağıda tarihçiler anlatmış. Umarım anlayamkat zorlanmazsın.

        Tarihçiler Dersim'i nasıl yorumluyor?
        [img alt=Tarihçiler Dersim'i nasıl yorumluyor?]http://i.radikal.com.tr/644x385/2011/11/23/fft5_mf861074.Jpeg[/img]
        24/11/2011
        ABDULLAH KILIÇ (Arşivi) / AYÇA ÖRER (Arşivi) Dersim'de yaşananları tarihçilere sorduk. Meselenin muhataplarının uzlaşması için arşivlerin açılması hepsinin öncelikli talebi. Başbakan'ın özrü ise, devletin bir kabahatiyle yüzleşmesi açısından bir ilk, tarihsel olarak bunun altını çiziyorlar.
        İLGİLİ HABER
        » Libya'da isyancılar Türkleri bir hangara kapattı
        » Libya suçladı, Türkiye sordu: Kim bu Türkler
        Tarihçi Dr. Coşkun Yılmaz
        Özür dilemek o devleti yönetenleri yüceltir
        Dersim Olayı mahiyeti itibariyle, icrası itibariyle Türkiye tarihinin en dramatik olaylarından biri. Dolayısıyla bugünkü tartışma karar vericilerin, uygulayıcıların geleceğe bakışı açısından bir hatırlatmada bulunuyor. Bu hatırlatma tarih diye bir hafızanın var olduğunu, kaydettiğini ve mutlaka bir gün bununla hem muhatapların hem de onun temsilcilerinin yüzleştiği hadisesini gündeme getiriyor. Bu olayın sadece kültür, etnik ya da mezhep vakası olarak ele alınmasını doğru bulmuyorum. Bu Türkiye’nin hem idare, hem siyasal hem de toplumsal tarihi açısından birçok hadise ile ilintilidir. Başbakanın açıklamalarına gelince; bunu da devletin toplumun idarecilerin tarihle yüzleşmesi, buluşması ve tarihi bir muhasebe bir ibret, bir ders ve bir tecrübe olarak ortaya koyması açısından da umut verici bir gelişme olarak gördüğümü belirtmek isterim. Devlet neticede millet için var olan ve var olması gereken bir kurum. Burada bir adaletsizlik var ise devletin bundan özür dilemesi bir ilktir ve çok önemli bir gelişmedir. Bugün adına gelecek nesiller için tarihe not düşülecek sayfalardan birisidir. Devletin bir haksızlığı ve yanlışı karşısında bunu dile getirmesi ve geri adım atması ancak o devleti ve o devleti yönetenleri yüceltir. Devletle milletin buluşmasını, kaynaşmasının temelinin harcını oluşturur. Olayın politik ve ideolojik kavgadan da çıkarılıp tarihi bir vaka olarak açıklanması gerekiyor.

        MHP Milletvekili, Eski TTK Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu
        İstenmeyen bir takım nahoş şeyler de oldu
        Dersim’de yaşananlar 1937-1938’in meselesi değil, ta Osmanlı’dan beri orada feodal bir yapı var. Osmanlı devleti de orada bir harekata girişmek istiyor ama Rumeli isyanı için çıktığı için Dersim’le ilgilenecek zaman bulamıyor. Ben meselenin etnik kökene dayandırılmasını yanlış buluyorum. Bir kere Alevi meselesi değil, pek çok eşkıya grubunu orada saklandığını belirtiyor Ahmet Cevdet Paşa raporlarında. Türkiye Cumhuriyeti de feodal yapıyı kabul etmiyor, devletin otoritesini o bölgelerde de kuruyor. Olaylar sırasında istenmeyen bir takım nahoş hareketler de söz konusu.

        Taner Akçam/ Minnesota Üni.
        1913’te başladı 2007’de bitti
        Dersim, 1913’te başlayan ve tüm Cumhuriyet boyunca devam eden, Anadolu’nun Müslüman-Türk eksenli homojenleştirilmesi politikalarının son halkasıdır. Bence 1913’de başlayan süreç 2007’de Hrant Dink’in imha edilmesiyle tamamlanma aşamasına gelmiştir. 1913 Balkan yenilgisiyle başlayan, 1914 baharında Ege ve Trakya sahillerinden Rumların, Yunanistan’a sürülmesiyle sistemli hal alan süreçten söz ediyorum. Dersim, ilk defa Hristiyan olmayan ve ama Müslüman da olmayan bir etnik-din grubunun imhaya tabi tutulmasıyla öncekilerden ayrılır. Dersimlilerin 1915 Ermeni soykırımı sırasında takındıkları tutum onların imhasında ayrı bir rol oynamıştır. Başbakan Erdoğan, 1938-9 Dersim katliamını CHP’nin üstüne yıkarak işin içinden çıkamaz.

        Cemal Taş/Araştırmacı
        Katliamı sözlü tarih doğrular
        Dersim’de bir isyanın olmadığı çok açık. 20 yıldır Dersim sözlü tarih çalışmaları yapıyorum, gerek tanıklardan dinlediklerimiz, gerek konuyla ilgili materyaller ve askerlerin anılarında açıktır ki, orada kapsamlı bir katliam yapılmıştır. 1937’de Dersim’e silahlar teslim edildi, Elazığ’da yargılamaları yapıldı. 1938’de temizlik harekatı başlatıldı. Katledilen kafileler su kenarlarında öldürülmüş. Sayısı fazla olanlar kurşunlanıp suya atılmış, küçük kafileleri de süngüyle öldürmüşler. Süngüyle öldürmenin nedeni de mermi harcamamak. Gerçekten isyan olsaydı insanlar kaçmazdı. Benim ailemden 20 kişi götürülüyor, 1 kişi yaşıyor, süngü izleri duruyor vücudunda. Toplu mezarların da yerleri belli.

        Şükrü Aslan/ Mimar Sinan Üniversitesi
        Genelkurmay arşivleri dönüm noktası
        Başbakanın açıklamaları genel olarak olumlu. Bugün açıkladığı belgeler aslında bilinen belgelerdir ama bunların bu ülkenin başbakanı tarafından açıklaması önemlidir. Türkiye’de ilk kez bir başbakan Dersim’de yaşananların devlet tarafından gerçekleştirilen bir katliam olduğunu ve bunun çok önceden adım adım planlandığını söyledi. Bu ifadeler meselenin bundan sonraki kısımlarını tartışmak açısından olumlu bir kanal açtı. CHP ve diğer partilerin de tarihimizin önemli bir parçasını oluşturan Cumhuriyet dönemi politika ve pratikleriyle yüzleşmesi yönünde bir beklenti oluştu. Politik aktörler üzerinden bugünkü siyasi partilerle Dersim hadisesinin sorumluluğu tartışılacak, bu sorumluluk Fevzi Çakmak, Şükrü Kaya ve Celal Bayar başta olmak üzere Demokrat Parti ve sonraki siyasi partiler için de bir sorumluluk yaratmaktadır. İkincisi, arşivlerin açılması konusunda asıl beklenti Genelkurmay arşivlerinin açılmasıdır. Çünkü o devrin politikaları büyük ölçüde askeri hiyerarşi üzerinden uygulanmakta ve kayıt altına alınmaktadır. Dolayısıyla Başbakanın açıklamaları da ancak kendisine bağlı bulunan Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinin açıklanmasını sağladığı taktirde tamamlanmış olacaktır.

        Ayşe Hür/Taraf Gazetesi
        Atatürk operasyonun başındaydı
        Dersim’in, Kemalist elitlerinin deyimiyle Cumhuriyet için “bir çıbanbaşı olması”, Dersim’in sosyo-kültürel, etnik ve dinsel yapısından kaynaklanıyordu. Hedef Türkçe konuşan, kendini Türk hisseden, İslam’ın devlet tarafından şekillendirilmiş Sünni yorumunu esas alan, Batılı anlamda modern, merkezi yönetime tabi bir Türk ulusu yaratmaktı. Dersim’i bu resme oturtmak kısa sürede olacak iş değildi. O halde bu işi radikal biçimde ele almak –onların deyimiyle- “kesin bir ameliye yapmak” lazımdı. 1937’deki birinci harekâtta İsmet İnönü başbakandı. 1938’deki ikinci harekâtta ise Celal Bayar başbakandı. Her iki harekât sırasında da Apdullah Alpdoğan “Dersim Valisi ve Sıkıyönetim Komutanı”, Fevzi Çakmak Genelkurmay başkanı idi. Atatürk ise bu ekibi birinci elden yöneten kişiydi. Bazılarının iddia ettiği gibi Atatürk o günlerde gerek zihinsel, gerekse bedensel açıdan sağlıklıydı ve tam anlamıyla iktidara sahipti. Yani Dersim’de yaşanan korkunç olayların sorumluluğundan, ne Cumhuriyetimizin kurucu babası Atatürk, ne o yılların tek partisi CHP, ne CHP geleneğinin sembol ismi İnönü, ne sağ muhafazakâr geleneğin temsilcisi Celal Bayar, ne de İslami muhafazakârların saygıyla andığı Fevzi Çakmak kurtulamaz. Bence bugün en büyük sorumluluk AKP’ye düşüyor.
        Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
        Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

        Yorum


          #19
          Ynt: Allah ıslah etsin....

          Sayın mehmet bey, aleviler chpye oy vermeyip kime oy versinler bir yol gösterirmisiniz?

          Yorum


            #20
            Ynt: Allah ıslah etsin....

            Burda söz konusu partimi? Atatürkmü? Yoksa Evliyamı? Daldan dala konuyorusnuz.

            Parti konusu ise CHP, Mustafa Kemal Atatürkün bizzat kendinisin kurduğu bir partidir ve alevilerin çoğu bu nedenle oy vermektedir, Yoksa ismet inönünün ve ondan sonra parti başına geçenlerin bu parti çatısı altında yaptıkları hatalardan Atatürkü sorumlu tutmak hangi akla mantığa sığar?

            Parti dışında bir önceki mesajımda sorduğum sorularada cevap verirseniz sevinirim.


            Teşekkürler..

            Yorum


              #21
              Ynt: Allah ıslah etsin....

              [quote author=mikdat bin esved link=topic=6716.msg44753#msg44753 date=1248551519]
              http://www.alevialevilikzohreana.com...-degildir.html

              şu yazıdaki ucubeliğe bakarmısınız,güya zöhre ana gayb aleminden bildirmiş bunu (fe sübhanallah)

              Bildiren ZÖHRE ANA:

              Tarihte amca çocukları olarak bilinen Hazreti Muhammed ile Hazreti Ali, aslında hala dayı çocuklarıdır ve Oniki İmamları töreten, Ehlibeyt’i getirenlerdir. Ali’nin babasının adı Mustafa’dır, annesi de Muhammed’in halası olan, İki Cihan Selveridir . Hazreti Muhammed ile Ali yol kardeşi değildir. Yol kardeşliği onların dedelerinden kalmıştır.

              Ali ve Muhammed’in dedeleri, İmam Rıza ve Abdulmuddalip, henüz Hazreti Muhammed kırklıyken, Mekke’den Medine’ye göç etmişlerdi. Yol boyunca birbirlerine mal, mülk ve can beraberliği yapmışlar, bu kardeşlik duygularıyla da göç yolunu tamamlamışlardı. Abdulmuttalip, Medine’ye ayak bastığında, şu duayı okumuştu:

              Oğuzhan dağlarını aştımda geldim
              Cılga yollarına düştüm de geldim
              Mekke’den Medine’yi seçtim göçtüm de geldim,

              Medine’ye gelip yerleştikten sonra İmam Rıza ve Abdulmuddalip, Allah’ın huzurunda divana durmuş, ahrete göçene kadar yol kardeşi olacaklarına söz verip, diz üstüne gelmişlerdi. Kendi yerlerine de öncü olarak, deve kurbanı kesip lokma vermişlerdi.

              Alevilikte, Oniki İmamlar yolu, Muhammed Ali müsahip kardeşliği bunlardan kalmıştır. Hakta yeri olan, çok büyük ve kutsal bir ibadettir.

              Bilinen tarih Hazreti Ali’yi dördüncü halife olarak tanıtsa da, O hiçbir zaman halifelik yapmamıştır.Dördüncü halife olduğu da tarihin çarpıtılmasından başka bir şey değildir.

              [/quote]

              gülmece niyetine okuyun, fena mı?

              Yorum


                #22
                Ynt: Allah ıslah etsin....

                [quote author=cundeb link=topic=6716.msg136792#msg136792 date=1323780685]
                Sayın mehmet bey, aleviler chpye oy vermeyip kime oy versinler bir yol gösterirmisiniz?
                [/quote]

                Kardeş orası ayrı bir konu, rejim ne ise partileri odur. Biz normal bir mantıkla söylüyoruz. Kime verirlerse versinler ama kendilerini katliam eden partiye oy vermeleri çelişki değil mi?
                Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Allah ıslah etsin....

                  [quote author=Mehmet UFUKALP link=topic=6716.msg136795#msg136795 date=1323780847]
                  Kardeş orası ayrı bir konu, rejim ne ise partileri odur. Biz normal bir mantıkla söylüyoruz. Kime verirlerse versinler ama kendilerini katliam eden partiye oy vermeleri çelişki değil mi?
                  [/quote]
                  iyi de alternatif sunun o zaman. aleviler kendilerine temsil hakkı verecek en ılımlı parti olarak chpyi görümüşlerki chpye takılıyorlar. akpde kendilerini ifade edebileceklerinimi düşünüyorsunuz?
                  hem partiler birbirinin aynısıdır mealinde sözler söylüyorsunuz hem de neden bu partiye oy veriyorlar diyorsunuz.
                  Sivasta insanları diri yakanların avukatları akpde çıkmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
                  öneriniz var mı? ben de chpnin düzeni kuran, diyaneti kuran, alevilere inançsal bazda hak tanımayan bir parti olduğunu biliyorum, ama chpye oy vermek durumunda kalıyorum çünkü alternatif yok, sizde varsa buyurun yazın, aydınlanalım.

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Allah ıslah etsin....

                    Dersim Gerçeği/ Abdullah Kılıç & Ayça Örer - 21.11.2011

                    DEVLETİN ZİRVESİ DERSİM’DE
                    [img width=460 height=267]http://dersimnews.com/wp-content/uploads/2011/11/inonu-xozatta.jpeg[/img]
                    1938’deki bombardımanda subay olarak görev yapan Orgeneral Muhsin Batur, ölmeden önce yazdığı kitapta Dersim günlerini şöyle anlatır:
                    “…Elazığ’ın biraz uzağında Harput’un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık.
                    Okuyucularımızdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum…” İşte her şey Batur’un söylemekten kaçındığı, dilini ısırdığı anılarında gizliydi. 1938’de Dersim’de ne olduğunu tam olarak öğrenmek ancak Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivlerinin araştırmacılara açılmasına bağlı. Genelkurmay Arşivleri’nde Dersim ile ilgili çok sayıda belge ve fotoğraf var. Yine Dersim harekâtıyla ilgili savaş uçaklarının bombardıman yaptığı sırada çekilmiş görüntülerin olduğu biliniyor. Genelkurmay’ın elindeki bilgi, belge ve görüntülerin sansürsüz olarak en azından araştırmacılara açılması Dersim ile çeşitli spekülasyonları ve iddiaları minimize edecektir. Nedense Genelkurmay, bugüne kadar Dersim tartışmalarının hep dışında kaldı. Basın bu olayla ilgili o dönemde sansüre tabi tutuluyor, haberler kontrollü şekilde halka ulaşıyordu.
                    Yine Türk Tarih Kurumu’nun arşivlerinde de Dersim ile ilgili fotoğraflar mevcut. Onlar da nedense bunu kamuoyuyla paylaşmaya pek yanaşmıyor.
                    TBMM bu konuda en şeffaf kurum. Dersim ile ilgili zabıtları, görüşmeleri, alınan kararları TBMM arşivlerinde bulmak mümkün… Biz bu yazı dizisinde yine devlet kurumlarından çıkmış çok sayıda belge ve fotoğrafı kullanacağız. Bunların bir kısmını resmi yollarla aldık, bir kısmını da özel koleksiyonculardan temin ettik. Yani hiçbiri ‘gizli’ ya da ulaşılamaz değil. Bunlara ulaşmak için sadece biraz gayret yeterli.
                    Atatürk: Haydutlar bertaraf edildi
                    Dersim ile ilgili en çok tartışılan ve bugüne kadar pek kimsenin söylemeye cesaret edemediği konuların başında “Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün harekâttan haberi var mıydı?” sorusu geliyor. Eldeki belge ve bilgilere göre her ikisinin de askeri operasyonlardan haberi vardı.
                    İkisinin de yapılan her operasyonda emri ve imzası bulunuyordu. TBMM’teki tutanaklara ve Meclis konuşmalarının zabıtlarına bakıldığında bu net görülüyor. Yine Başbakanlık Arşivleri’ndeki ‘kararnamelerde’ de hem Atatürk’ün hem de İnönü’nün imzaları mevcut.
                    1935, 1936 ve 1937’de Dersim’e yapılan operasyonların altındaki imzalar Atatürk ve İnönü’ye ait. Haziran başında başlanan ve operasyonların en ağırı ve sonuncusu olan 1938 Dersim Harekâtı’ndaki ‘kararname’de de Atatürk’ün imzası var. 9.6.1938 tarihini taşıyan 8993 sayılı kararnamede “Bir aydan fazla devam edeceği tahmin edilen Tunceli harekâtının muharebe ve müsademeleri istilzam edecek mahiyet ve ehemniyette olduğu” belirtiliyor ve “881 sayılı kanunun 1’inci maddesine göre onandığı” yazılıyor. Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ün imzaladığı kararnamede Başbakan olarak Celal Bayar imzası bulunuyor.
                    9.6.1938 tarihini taşıyan Atatürk imzalı başka bir kararnamede de kara, hava ve jandarmanın Tunceli’ye yapacağı harekâtın ‘sefer mahiyetinde mühim bir harekat’ olduğu yazılı. Atatürk’ün Dersim’den değişik yıllarda başka illere göç ettirilen ve ettirilecek yerliler ile ilgili kararnamelerde de imzası mevcut.
                    Bravo ve alkışlar Celal Bayar’a!
                    Yine TBMM Arşivleri’nde bulunan önemli bir belge ise 1 Kasım 1938 tarihini taşıyor. Hasta olduğu için TBMM’nin açılış törenine katılamayan Atatürk’ün bu konuşmasını Başbakan Celal Bayar milletvekillerine okuyor. Söze “Reisimiz Atatürk’ten aldığım emir üzerine bu seneye ait nutuklarını okuyorum” diyerek başlayan Bayar’ın okuduğu metinde Dersim ile ilgili kısımlar şöyle: “Uzun yıllardan beri devam eden ve zaman zaman had safhaya ulaşan Tunçeli’ndeki toplu şekavet hadiseleri muayyen bir program dahilindeki çalışmaların neticesi olarak kısa bir zamanda bertaraf edilmiş o mıntıkada bu gibi vakalar bir daha tekerrür etmemek üzere tarihe devrolunmuştur. (Bravo ve alkış sesleri)”
                    Dersim ile ilgili imzası bulunan diğer bir devlet adamı da İnönü’den sonra Başbakan olan Bayar. Bölgeyle ilgili geçmiş yıllarda bir de ıslah raporu bulunan Bayar’ın son harekat olan 1938’de Başbakan olarak imzası var. Yine hemen her operasyonun askeri ayağını Genelkurmay Başkanı olarak Mareşal Fevzi Çakmak’ın yürüttüğünü biliyoruz.
                    Başbakan İsmet İnönü’nün 18 Eylül 1937’de Dersim harekatıyla ilgili TBMM’de yaptığı, çoğu zaman da alkışlarla ve bravo sesleriyle kesilen konuşma metni elimizdeki belgelerin en önemlilerinden biri:
                    İnönü: Bütün engeller ortadan kaldırıldı
                    “Şimdi size, Tunceli’ndeki vaziyetin bugünkü halini arzetmek isterim. Cumhuriyet’in imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber, altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretin ne kadar adamı varsa, bunlar reisleriyle beraber faaliyet imkanından tamamen mahrum bırakılmıştır.
                    Cumhuriyet ordusu, ve zabıtası, bu hadise esnasında yaptığı takiplerde, hurafe olarak zihinlerde yerleşen ne kadar uçurum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa, hepsini Ankara sokakları gibi bastan başa geçmişlerdir. Kanun götüren ordu, jandarma neferlerinin, ayak basmadığı yer, inmediği dere ve çıkmadığı tepe yoktur. Cumhuriyetin ıslahat ve imar programına muhalefet eden bütün engeller ortadan kaldırılmış ve program bir an fasıla vermeksizin ilerletilmektedir.
                    Uzun süren ve Cumhuriyet kanunlarını behemehal yürütmek için gösterilen azim, şiddet karşısında bile zayiatın binnetice hafif olmasına dikkatinizi celbetmek isterim. Silahlar çok müessir ve silahları kullanmak için hiçbir tereddüt olmadığı halde isyan edenlere karşı silah kullanan ordu heyetleri ve Cumhuriyet jandarması bir hayatı kurtarmak ve korumak için son derecede şefkatle hareket etmiştir. İsyana iştirak eden aşiret reislerinin hepsi mahkemeye verilmişlerdir. Umumi, tabii olan adliye mahkemesine verilmişlerdir. Cumhuriyet idaresinin kuvvetli olduğu kadar şefkatli ve adaletli olduğunu göstermek itibariyle Tunceli hadisesi en son ve en mukni, bir misal olmuştur.”
                    İşte ‘Tunceli operasyonu’na ait çok özel belgeler [img alt=inonu-xozatta width=150 height=150]http://dersimnews.com/wp-content/uploads/2011/11/inonu-xozatta-150x150.jpg[/img] [img alt=dersim-katliami-ataturkun-imzasi width=150 height=150]http://dersimnews.com/wp-content/uploads/2011/11/dersim-katliami-ataturkun-imzasi-150x150.jpg[/img] [img alt=dersim-katliami-ataturkun-imzasi2 width=150 height=150]http://dersimnews.com/wp-content/uploads/2011/11/dersim-katliami-ataturkun-imzasi2-150x150.jpg[/img] Dersim ile ilgili en ciddi iddialardan biri zehirli gaz kullanıldığıdır. Çağlayangil açık açık gaz kullanıldığını söylemişti. İngiliz belgeleri de gaz olayını doğruluyor.[img width=460 height=260]http://dersimnews.com/wp-content/uploads/2011/11/dersim-gercegi-2.jpeg[/img]
                    DERSİM GERÇEĞİ-2
                    DERSİM’DE GAZ KULLANILDI
                    DERSİM GERÇEĞİ-1 BÖLÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
                    Ayça Örer- Abdullah Kılıç- Radikal
                    Dersim katliamıyla ilgili ilk defa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun o dönem Malatya Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olan İhsan Sabri Çağlayangil ile yaptığı bir röportajda gündeme gelen ‘gaz kullanıldı’ iddiasını İngiliz belgeleri de doğruluyor. İngiliz Arşivleri’nde bulunan ve ilk kez Radikal’in yayımladığı bu belgede ordunun ‘savaş uçağı ve gaz ‘kullandığı öne sürülüyor.
                    17 Ocak 1947 tarihini taşıyan ve İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği tarafından İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na yollanan Dersim ile ilgili üç sayfalık raporda şunlar yazılı: “Uçakların kullanıldığı, inanıyorum ki gaz da kullanıldı, insafsız operasyonlardan sonra silah taşıyabilecek nüfusun çoğunluğu Anadolu’nun diğer ücralarına nakledildi…”
                    Ankara Büyükelçiliği’nin Basın Ataşesi W.E.D. Allen’in yazdığı rapordaki iddiaların bir kısmı o dönemde bölgede görev yapan Jandarma Komutanı Albay Nazmi Sevgen’e dayandırılıyor. Sevgen’in emekli olduktan sonra CHP’nin İstanbul’daki güvenlik sorumlusu olduğu belirtilen raporda ayrıca Sevgen için ‘Büyükelçilik Bilgi Bürosu’nun yakın arkadaşı’ ifadesi de dikkat çekici. Sevgen’in bölge ile ilgili topografik bilgiler içeren bir tezinden de bahsedilen raporda, 1947’de sıkıyönetimin kaldırılmasıyla birlikte 2 bin Kürt ailenin otlatma ve ormancılık yapmaları için bölgeye geri çağrıldığı belirtiliyor.
                    Çağlayangil de söylemişti
                    Dersim’de gaz kullanıldığına dair iddiaların bir diğer önemli dayanağı da Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmadan çok önce, özel bir çalışma dolayısıyla dönemin Malatya Emniyet Müdürü Çağlayangil ile yaptığı röportajdır. Bu röportajın kamuoyuna yansıyan kısmında Çağlayangil şöyle diyor: “…Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Bugün Dersim’e rahatça gidebilirsiniz. Jandarma da girer, siz de girebilirsiniz.”
                    29 Ocak 1947 tarihli o rapor
                    ‘İngiltere Büyükelçiliği, Ankara/29 Ocak, 1947’ başlıklı ve Ernest Bevin imzalı üst yazıda şunlar var: “Efendim, 1936’da yaşanan karışıklıklardan sonra uygulanan olağanüstü halin şu an itibariyle hükümet tarafından kaldırıldığını size bildirmekten şeref duyarım. Tunceli bölgesi (önceden Dersim olarak bilinen yer), Türkiye’nin güneydoğusunda yer alır ve çoğunlukla Kürtler tarafından mesken edilmiştir. Basın ataşesi tarafından hazırlanan bölge hakkında bir bildiri ve bölgenin yakın tarihi ektedir.”
                    Dersim planı 5 yıl önce hazırdı
                    1938’deki askeri harekâttan tam 5 yıl önce Jandarma Umum Komutanlığı tarafından hazırlanan eylem planı, askerin her halükârda Dersim’in üzerine yürüyeceğini ve aşiretlerin sürgün edileceğini gösteriyor.
                    Dersim’de ne olmuştu?
                    1936’da geniş yetkilerle donatılan General Abdullah Alpdoğan ‘genel müfettiş’ olarak bölgeye gönderildi. Dersim, Elazığ ve Bingöl illerinde sıkıyönetim ilan edildi. Şeyh Sait isyanından beri aşiretler arasındaki gerginlik son dönemde ‘devletten yana olan ya da olmayan’lar düzeyine gelmişti. Bu gerginlik, ‘devletin uzattığı elin havada kalması’ Alpdoğan Paşa’nın sinirlerini iyice bozmuştu. Dersim’e devletin nüfuz etmesi ancak bölgenin en güçlü isimlerinden Seyid Rıza ile anlaşmaya bağlıydı. Alpdoğan, Seyid Rıza’ya geniş bir arazi, çok sayıda dükkân ve para teklif etti. Seyid Rıza, bu ‘rüşveti’ kabul etmedi. 1937’de Dersim’de bir iç savaşın yaşanmasından endişe eden Seyid Rıza, oğlu İbrahim’i Alpdoğan Paşa’ya yollayarak kanın durdurulmasını istedi. Dönüşte Sin Köyü’ne misafir olan İbrahim, Alpdoğan’ın emriyle öldürüldü. Seyid Rıza da yanına aldığı 100 kişilik silahlı gücüyle Sin Köyü’nü ve bir karakolu bastı, katillerin kendisine teslim edilmesini istedi. Bu olay isyan sayıldı ve Nisan 1937’de harekât resmen başladı. Diyarbakır’dan kalkan uçaklar Dersim’i bombalamaya başladı. Askeri harekâtlarda 50 bine yakın Dersimlinin yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
                    Dersim’deki harekâtın her ne kadar isyanı bastırmak için yapıldığı söylense de yayımladığımız belge ve fotoğraflar, aslında bu askeri harekâtın çok önceden planlandığını ortaya koyuyor. Bu belgelerin en önemlisi ise 1938’deki harekattan tam 5 yıl önce 1933’te eski adıyla Jandarma Umum Kumandanlığı’nın hazırladığı ‘gizli’ eylem planıdır.
                    Yalnız 100 adet basılan, üzerinde ‘gizli ve zata mahsustur’ yazılı kitapçıkta Dersim’in tarihi, coğrafi ve demografik özelliklerinin yanı sıra ‘asayişsizliği’ ile ilgili de bilgiler yer alıyor. Ayrıca Dersim’le ilgili hazırlanan altı rapor da kitapçıkta mevcut. Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in raporuna göre, Dersim halkı son derece zeki, kurnaz ve hileci. Aynı zamanda çıbanın başı… Dersim’deki asayiş sorunlarının tek tek sıralandığı kitapçıkta bölgenin itaatsizliğine de değiniliyor. Kitapçık iki ana bölümden oluşuyor. Dersim’i tanıtmak ve Dersim’in asayiş vaziyeti. İlk bölümde, Dersim’in coğrafi vaziyeti, yolları, suları, nüfus vaziyeti, ırki, iktisadi, zirai, idari, mali, askerlik ve aşiret vaziyetleri anlatılıyor. İkinci bölümde ise Dersim’in asayişsizliği anlatılırken, bu konuda alınacak ıslahi esaslar ve bu çalışmanın safhaları anlatılıyor. Dersim’den hangi aşiretlerin çıkarılacağı planları da yapılmış. Hazırlanan plandaki çarpıcı ifadelerden bazıları şöyle:
                    Dersim kıt’ası ahalisi, menaatı mevkiiyeleri hasebile alelekser yaptıkları yanlarına kâr kaldığından bundan cüret alarak hükümete inkiyat (boyun eğmek) etmiyor, vergi ve asker vermiyor…
                    Dersimlilerin cidden ıslahı için ittihaz (tutma, sayma) icrası labut tedabire gelince: ‘Muhtemelen her mukavemeti hesap ederek bunu kıracak kadar 4. ordudan (20. tabur) kuvvet tahsisi…
                    ‘Dersim büyük bir çıban’
                    Kitapçıkta bazı raporlara da yer verilmiş. Bunlardan biri de Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in raporu. O raporun bazı bölümleri de şöyle:
                    Seyit Rıza’nın bütün aşiretleri ittifakına alması ve harekete şubatta geçmeleri ihtimali hakkındaki keyfiyeti teyit veğ tevsik kabil olmamıştır. Yakın bir mülakatın vereceği netayiç ve malumatı arz edeceğim gibi Dersim gittikçe Kürtleşiyor, mefküreleşiyor (ülkü, ideal), tehlike büyüyor…
                    Dersim, hükümeti Cümhuriyet için bir çıbandır…
                    Raporun ardından çıkarılan bir de şu sonuç kitapçığa eklenmiş: “Dersim, Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temayülatı ile bulaşmış, tehlikeli bir çıbandır. Bu çıbanın kat’i bir ameliyeye tabi tutulması lazımdır…”
                    “Dersim halkı cahildir. Bununla beraber şekavete, tecavüze, soygunculuğa, asıl müessir rüesa olmuştur” diye başlayan bölümün sonunda ıslah çalışmalarının safhaları şöyle anlatılıyor: “Ana yolların inşası, silahların toplanması, reislerin, bey ve ağaların, seyitlerin bir daha gelmemek üzere Garbi Anadolu’ya nakli…”
                    1935 ve 1936’da da rapor yazıldı
                    İNÖNÜ RAPORU
                    İsmet İnönü’nün hazırlattığı 1935’teki raporda özetle şunlar yazıyordu: “Erzincan’da Dersim Kürtlerine karşı vaktiyle set olan Türk köyleri dağılıp zayıflayarak ve Ermeniler kâmilen (tamamen) kalkarak Dersimlilerin istilasına karşı meydan tamamen boş kalmıştır. Köyler Dersim’in semiz halkı ile süratle dolmaktadır. Bu köyler Dersim çapulcu kollarının içeri yayılması için menzil ve yatak rolü yapmaktadır… Dersim vilayetinin yeniden teşkiliyle askeri bir idare kurulması ve ıslahın bir programa bağlanması lazımdır. 1935 ve 1936’da yolları, karakolları yapılacaktır. 1937 ilkbaharına kadar hazır olursa mürettep ve seferber 2. Fırka Kuvvet ilbaylığı emrine 1937 ilkbaharında verilecektir.”
                    BAYAR RAPORU
                    Celal Bayar da başbakan olduğunda 1936’da Dersim de dahil bölgeyi gezerek bir ‘Şark Raporu’ hazırladı. Raporunun girişinde şu ifadeler yer alıyordu: “Hariçten sokulmağa çalışılan politikanın muzır cereyanlarını kırmak ve bu yurddaşları ana vatana bağlamak için devamlı çalışmak ister. Kendilerine, yabancı bir unsur oldukları resmî ağızlardan da ifade edildiği takdirde, bizim için elde edilecek netice, bir aksülamelden ibaret olabilir. Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniliyor. Bunu bir sisteme bağlayarak, kendilerine sarih talimat verilmesini çok yerinde ve faideli bir tedbir olarak telâkki etmekteyim.”
                    Dersim isyanı kronolojisi
                    Haziran 1925
                    İsyan dalgası Şeyh Sait ile başladı. Bu isyan kanlı bir şekilde bastırıldı, Şeyh Sait İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı ve idam edildi. Devlet artık bu bölgeye hep şüphe ile bakmaya başladı.
                    Ocak 1936
                    Geniş yetkilerle donatılan General Abdullah Alpdoğan, bölgeye gönderildi. Dersim, Elazığ ve Bingöl illerinde sıkıyönetim ilan edildi. Yaptığı ilk iş, kışla inşa etmek oldu.
                    Ocak 1937
                    Seyid Rıza, oğlu İbrahim’i Alpdoğan’a göndererek kanın durdurulmasını istedi. İbrahim, dönüşte Alpdoğan’ın emriyle öldürüldü. Seyid Rıza 100 kişilik silahlı gücüyle bir karakolu bastı.
                    Nisan 1937
                    Askeri harekât resmen başladı. Bölgeye halkı teslim olmaya çağıran bildiri atıldı. Bildiride, “Teslim olun. Yoksa Cumhuriyet’in kahredici orduları tarafından mahvedileceksiniz” deniliyordu.
                    Eylül 1937
                    Çok kan döküldüğünü gören Seyid Rıza, “Canına bir zarar gelmeyecek” sözü üzerine teslim olmaya giderken 12 Eylül 1937’de adamlarıyla beraber tutuklandı. Sonra da idam edildi.
                    Haziran 1938
                    Yeni bir askeri harekât daha başlatıldı. Oldukça kanlı olan bu harekatta resmi rakamlara göre 13 bin kişi öldü. Tarihçilere göre ise üç yılda ölen Dersimlilerin sayısı 50 bine yakındı.

                    http://www.okumayeri.net/Yorumlar.aspx?id=818&cid=7
                    Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                    Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Allah ıslah etsin....

                      Resmi belgeler ve tarihçiler böyle söylüyor. Masalları bir kenara bırakın lütfen.

                      Atatürk: Haydutlar bertaraf edildi
                      Dersim ile ilgili en çok tartışılan ve bugüne kadar pek kimsenin söylemeye cesaret edemediği konuların başında “Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün harekâttan haberi var mıydı?” sorusu geliyor. Eldeki belge ve bilgilere göre her ikisinin de askeri operasyonlardan haberi vardı.
                      İkisinin de yapılan her operasyonda emri ve imzası bulunuyordu. TBMM’teki tutanaklara ve Meclis konuşmalarının zabıtlarına bakıldığında bu net görülüyor. Yine Başbakanlık Arşivleri’ndeki ‘kararnamelerde’ de hem Atatürk’ün hem de İnönü’nün imzaları mevcut.
                      1935, 1936 ve 1937’de Dersim’e yapılan operasyonların altındaki imzalar Atatürk ve İnönü’ye ait. Haziran başında başlanan ve operasyonların en ağırı ve sonuncusu olan 1938 Dersim Harekâtı’ndaki ‘kararname’de de Atatürk’ün imzası var. 9.6.1938 tarihini taşıyan 8993 sayılı kararnamede “Bir aydan fazla devam edeceği tahmin edilen Tunceli harekâtının muharebe ve müsademeleri istilzam edecek mahiyet ve ehemniyette olduğu” belirtiliyor ve “881 sayılı kanunun 1’inci maddesine göre onandığı” yazılıyor. Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ün imzaladığı kararnamede Başbakan olarak Celal Bayar imzası bulunuyor.
                      9.6.1938 tarihini taşıyan Atatürk imzalı başka bir kararnamede de kara, hava ve jandarmanın Tunceli’ye yapacağı harekâtın ‘sefer mahiyetinde mühim bir harekat’ olduğu yazılı. Atatürk’ün Dersim’den değişik yıllarda başka illere göç ettirilen ve ettirilecek yerliler ile ilgili kararnamelerde de imzası mevcut.
                      Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                      Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Allah ıslah etsin....

                        [quote author=cundeb link=topic=6716.msg136794#msg136794 date=1323780820]

                        gülmece niyetine okuyun, fena mı?
                        [/quote]


                        Normal bir insandan duyduğunu sanıyorsun ondan komik geliyor sanırım. Önce Evliya, Pir, ermiş terimlerini bilmek lazım. Bilgiğiniz bir evliya varmı hayatınızda? Eba Müslim? Mevlana? Hallacı Mansur? Pir Sultan, Hacı Bektaş Veli? Yunus Emre? Bu mubarekler keramet sahibi Allahın ışığını insanlara saçan Hak yolunda rehber olanlardır. Nasılki bu mubareklerin ağzından çıkan hak kelamıysa inanıyorsak bugün Pir Zöhre Ana keramet sahibi bir Hak ışığıdır. Yüzbinlerce insan kerametine canlı canlı şahit olmuştur.
                        Sizin inamamakdaki deliliniz nedir? Kerametini görmeden şahit olmadan önyargıyla yaklaşılmamalı.

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Allah ıslah etsin....

                          [quote author=arslan link=topic=6716.msg136799#msg136799 date=1323781655]

                          Normal bir insandan duyduğunu sanıyorsun ondan komik geliyor sanırım. Önce Evliya, Pir, ermiş terimlerini bilmek lazım. Bilgiğiniz bir evliya varmı hayatınızda? Eba Müslim? Mevlana? Hallacı Mansur? Pir Sultan, Hacı Bektaş Veli? Yunus Emre? Bu mubarekler keramet sahibi Allahın ışığını insanlara saçan Hak yolunda rehber olanlardır. Nasılki bu mubareklerin ağzından çıkan hak kelamıysa inanıyorsak bugün Pir Zöhre Ana keramet sahibi bir Hak ışığıdır. Yüzbinlerce insan kerametine canlı canlı şahit olmuştur.
                          Sizin inamamakdaki deliliniz nedir? Kerametini görmeden şahit olmadan önyargıyla yaklaşılmamalı.
                          [/quote]
                          Arkadaşım, ben alıntıladığım yazıdaki bilgilere gülüyorum çok komik geldi bana. yani ehlibeyt a.s.dan bize ulaşan bilgilerle ve kitaplarını okuduğumuz evliyaların verdikleri bilgilerle kıyaslayınca çok komik geliyor.
                          tabiiki zöhreanayı tanımam, tanımak da istemem.

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Allah ıslah etsin....

                            [quote author=cundeb link=topic=6716.msg136801#msg136801 date=1323781944]
                            Arkadaşım, ben alıntıladığım yazıdaki bilgilere gülüyorum çok komik geldi bana. yani ehlibeyt a.s.dan bize ulaşan bilgilerle ve kitaplarını okuduğumuz evliyaların verdikleri bilgilerle kıyaslayınca çok komik geliyor.
                            tabiiki zöhreanayı tanımam, tanımak da istemem.
                            [/quote]


                            Ehlibeytten kimin bilgisi ulaştı size?
                            Evliya kimdir? Evliya, Allahın yer yüzüne insanlara hak yolunda ışık rehber olsun diye keramet zuhur ettikleri mübareklerse söledikleri neden komik geliyor?

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Allah ıslah etsin....

                              Pir Zöhre ananın ne kadar evliya olduğu m. kemalle ilişkisinden belli.
                              Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                              Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Allah ıslah etsin....

                                [quote author=Mehmet UFUKALP link=topic=6716.msg136791#msg136791 date=1323779935]
                                Arkdaşım, sen hala eski zamanların ilkokul çocuklarına okutulan masalları ile avunuyorsun. Artık her şeyi herkes biliyor lütfen[/quote]
                                Puro,bildiğiniz puro işte.Bir ucunda ateş diğer ucunda bir aptal.. Malcolm X

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X