Ynt: Üstad Bediüzzaman Said Nursi r.a.
İman ile İslam farklıdır malumunuz üzere... Ve bahsi geçen hadisteki unsurlar –ki sahih kaynaklarda yer alır bu hadis- asgari tasdik maddeleridir… Ana hatlarıyla bir özet diyelim… Yoksa bizce imanın , şeriat , tasavvuf , marifet , hakikat mertebeleri de vardır… Hepsini dikte ettirmek uygun olmasa gerek ilk etapta… Bizce hucurat suresindeki Bedevilerin “iman ettik” demelerine karşın Allah’ın “onlar iman etmediler , İslam oldular” tarzındaki bu uyarısı , iman yolundaki mertebelere işarettir…"
mertebeler ayrı, inanılacak şeyler ayrı. imanın şartları dediğinizde başlangıç asgari şartlar o 6 şartsa o zaman onlarla yetinen kınanamaz. İslam da amellere yönelik işlerse onlarla yetinenler de kınanamaz. eksik görülemez. bu durumda ne cihad kalır ne iyiliği emr ne kötülük engellenir. ne dinin ahkamını uygulama için siyasi güç ne adalet... adalet bile yoktur. bu 6+5=11 şartla adalet nasıl tesis edilir? Kime bu görevin var denebilir? asgari tasdik şartları arasında en temel olmazsa olmaz kadar tartışmasız maddeler olmalı değil miydi. Şerrin Allah'tan geldiği konusu neden asgari şart olarak konmuş? "Sana bir hayır dokunursa bu Allah'tan şer dokunursa bu da nefsindendir" anlamında ayet varken üstelik?
yani milleti korkutmamak için başta iman esasları az mı tutulmuş?
İslam iman arasındaki fark dediğiniz gibidir. ben o yönüyle konuyu ele almadım.
" Gadir-i Hum’a işaret ettiğini söylediğiniz ayeti dediğiniz gibi yorumlamak için elimizde kesin deliller olmalı… Gadir-i Humum sadece Şii kaynaklarda yer alması , daha sonra bu olayı hiç kimsenin hatırlamaması bu konuda kapanmaz şüphe kapıları açmaktadır…"
bu konu çok uzun ve kabarık delillere sahiptir. konuyla ilgili şiile ciltlerce kitap yazmışlar sünnilerse muteber kitaplarında Gadiri Hum'u ilgili olduğu ayetle birlikte açıklamışlardır. sitede de baya bilgi vardır: http://www.velayet.com/index.php?top...54779#msg54779
örneğin ben bu hadisi şii olmadan önce de biliyordum.. tamamen sünni kaynaklardan...
ama bu hadisi sistemi altüst ettiği için sünni yazarlar bunun uydurma olduğunu söylüyorlardı...
"İmamlarla ilgili paragrafınızda , “artık kitaplarda okunacak” sözünüz , Kur’an ve Hadis’in kitaplarda okunması yetmedi mi İslam’ı anlamak ve yaşamakta da İmamların verdikleri haberleri kitaptan okumakla takviye olundu , ve Kur’an okunmakla kifayetsiz kaldı İmamların haberlerine ihtiyaç olundu , diye soru geldi aklıma…"
imamet bakara 124. ayetinde de belirtildiği gibi imamet ciddi bir inanç konusudur. İmamlar günah işlemezler. İslam imametin ilanı ve imamların tanıtımı ile tamamlanmıştır.
sünni kafamla düşünürdüm: Muhammed s.a.a.'ten önce çok peygamber gelmiş, peşpeşe gelen peygamberler, baba, sonra oğlu sonra da onun oğlu peygamber, iki kardeş aynı anda peygamber, bir yerde peygamber varken aynı zamanda başka bir yerde başka peygamber.. bu peygamberin vasileri... hep inkar edilemez gerçekler. ancak Muhammed s.a.a.' gelindiğinde, Allah'ın kuralları değişiyor, sanki gökle yer arasındaki bağlantı kopuyor alın kıyamete kadar insanlar bir Kur'an'la başbaşa bırakılıyorlar, uydurmaları sahihlerinden çok olan hadisler, birbirini tutmaz fakihlerin görüşlerinden, ihtilafların rahmet olduğu avuntusuyla...
şiada öyle değildir. nübüvvetin bitimiyle imamet bitmez. o kıyamete kadar devam eder. imama biat etmeden ölense cahiliye ölümüyle ölmüş olur. (bu hadis sünni rivayetlerde de vardır) Allah insanlara ne haliniz varsa görün anlamında bir şey dememiştir. İmamla irtabatı devam etmektedir.
Peygamber s.a.a.'ten sonra her şeyin insanların kendilerine bıraklımadığı (imamete) dair nakli ve akli rivayerler çoktur. hem şii hem sünni kaynaklarda. aslında sünni kaynaklar diye belirtmek artık sıkıcı oluyor şunu ifade etmeliyim ki şiiler tüm ihtilaf konularında görüşlerini sünni kaynaklardan delillendirmektedirler. akli delillere gelince:
sadece kitap bile olsa bir kere Kur'an'ın dini yaşamak helalleri haramları belirlemek, Kur'an'ı anlamak için yeterli olmadığı konusunda görüş ayrılığı yoktur.
1- oysa siz de bilirsiniz ki Resul s.a.a'in vefatı sırasında hadisler toplanmış, en azından çoğunluğu bir araya getirilmiş sahihi uydurması birbirinden ayrılmış değildi. bu durumda sünni teori (Kur'an sünnet) göre bile Resul s.a.a.'in vefatıyla din tamamlanmış değildir.
2- Olayların çeşitliği bakımından Resul s.a.a. zamanındaki olaylar, kıyamete kadar müslümanların karşılaşacakları olaylara emsal teşkil edecek yeterlilikte değildi.Nitekim bu durumu açıklama için Allah Resuli s.a.a.: Ey Ali ben Kur'an'ın nüzulü için savaştım sense Kur'an'ın tevili için savaşacaksın... Yani Resul s.a.a.'in muhatabı mücadelesini yönelttiği kişiler inanmayan müşrikler ve gayi müslimlerdi. Kur'an'ı reddedenlerdi. Ali a.s.'ın muhatapları ise Kur'an'ı kabul edip çıkarları için kullanan kişilerdi. şimdi bu gün bizim İslami mücadele için Resul bize örnektir Ali sıradan bir sahabedir diye sünni inançta dini kullanan sultanlar için mücadele kapıları kapanmaktadır, ya da imkansız hale gelmektedir... insanlar muaviyenin kılıçları ucundaki Kur'an sayfaları karşısında durakalmaktadırlar...
3- Şia'da masum imam gerekir. 12 imam boyunca hadisler birikti 12. imamın gaybeti suğrasında kaleme alındı. sünni kitaplar da... burda ilginç sırlar vardır:
sizce sünni kitaplar bile niçin h. 3 yüzyıla kadar hadisleri toplamadı? işte bu da şianın 12. imamın gaybeti kübrası ile yakından ilgilidir.
4- Resul s.a.a.'e Kur'an dışında vahyler de gelmiştir. onun konuştuğu her şey vahy idi(ayet). hadislerin sıhhati konusunda da masum bir canlı şahide muhtacız.
"Gelelim humusa… O halde mallarımızdan verilen zekata ek olarak humus da vereceğiz… Dolayısıyla kırkta bir + beşte bir miktarınca zekat (genel adının bu olduğunu söylediniz) verilecek… Neden toptan bu miktar emredilmesin ki eğer ikisi aynı maldan verilecekse? Bizce , humus humustur ganimetten elde edilen… Çünkü o zaman Efendimiz s.a.v.’in Ehlinin geçimini bu şekilde temini makuldu… Şimdi? Müslümanların finansal birlikteliği ve gücü için kırkta bir yetmez diyorsanız haklısınız… İşte o zaman bizce sadaka müessesesi devreye girer… Humus mu? Hakkı mahfuzdur"
verecek kişiler ve verilecek yerler farklıdır.
şia tarih boyunca kırallara yaslanıp onların istediği dini anlatarak günümüze kadar varlığını sürdürmüş deildir. ancak hiç bir sistemin dayanamadığı kadar bin400 yıl boyunca var olabilmişse hem de güçlerin karşısında bunun en büyük sebebi İslam'ın Humus ilkesini korumuş olmasındandır...
Peygamber s.a.a.'ten sonra imamlar onun miras ve görevini yüklendiler. Peygamber s.a.a.'e verilen humus aynı sorumluluk ve miktarla imamlara verildi. İmamlar da bunu Resul s.a.a.'in görevini (tebliğ-eğitim, güzel örneklik vs.) devralan alimlere ve işlere harcadılar humusu. bu sayede zalimlerin ellerine muhtaç olmadı şia, onlara eyvallahı olmadı...
oysa zalimler sünnileri yaptıkları gibi şiiler için de humus ibadetini ve görevini bozmak istedi. Ehlibeyt a.s.'ın koruması olmasaydı, enfal 41 ayetinin anlamını şiiler de tahrif edecek bu konudaki hadisleri gözardı ettireceklerdi...
düşünün ahir zamanda :
1- Ahir zamanda Allah paranın zalimlerde olacağını biliyor muydu?
2- Alimler Allah'ın dinini tebliğ edecek kişiler değil midir?
3- Alimler Allah'a hazineyi ellerinde tutan zalimlerden dha sevgili ve yakın değil midir?
4- Zengin olan Allah Alimlerin geçimleri için hangi ekonomik sistemi koymuş?
5- Alimleri alimleri zalimlerin ellerine bakacak onlara boyun eğecek ekonomik sistemi mi koymuş?
6- Alimlerin dini öğrenmek ve öğretmek dışında ek iş yapmalarını ve böylece ilmi yarım cahil kalmalarını mı öngörmüş?
7- Allah alimlerin zalimlerden maaş alması durumunda dininin halka zalimlerin istediği şekilde ulaşacağını bilmiyor muydu?
8- Sünniler humusu neden unuttular?
10- Humusun alimlere ve ilme yatırımı durumunda toplumun nasıl eğitilip ...
11- benim arkasında namaz kıldığım insanı maaşını Allah'tan alması ve sadece Allah'tan korkmasını düşünmem hakkım değil midir..
bu sorular çoğalabilir. şia fıkhına göre imamlar her gücün ve yöneticinin üstündedir. devletten maaş almazlar. İsterse bu İslam devleti olsun. bu gün İslami İran'da bile alimler devletten maaş alıp onların aşağısına düşürüşmüş değillerdir...
İman ile İslam farklıdır malumunuz üzere... Ve bahsi geçen hadisteki unsurlar –ki sahih kaynaklarda yer alır bu hadis- asgari tasdik maddeleridir… Ana hatlarıyla bir özet diyelim… Yoksa bizce imanın , şeriat , tasavvuf , marifet , hakikat mertebeleri de vardır… Hepsini dikte ettirmek uygun olmasa gerek ilk etapta… Bizce hucurat suresindeki Bedevilerin “iman ettik” demelerine karşın Allah’ın “onlar iman etmediler , İslam oldular” tarzındaki bu uyarısı , iman yolundaki mertebelere işarettir…"
mertebeler ayrı, inanılacak şeyler ayrı. imanın şartları dediğinizde başlangıç asgari şartlar o 6 şartsa o zaman onlarla yetinen kınanamaz. İslam da amellere yönelik işlerse onlarla yetinenler de kınanamaz. eksik görülemez. bu durumda ne cihad kalır ne iyiliği emr ne kötülük engellenir. ne dinin ahkamını uygulama için siyasi güç ne adalet... adalet bile yoktur. bu 6+5=11 şartla adalet nasıl tesis edilir? Kime bu görevin var denebilir? asgari tasdik şartları arasında en temel olmazsa olmaz kadar tartışmasız maddeler olmalı değil miydi. Şerrin Allah'tan geldiği konusu neden asgari şart olarak konmuş? "Sana bir hayır dokunursa bu Allah'tan şer dokunursa bu da nefsindendir" anlamında ayet varken üstelik?
yani milleti korkutmamak için başta iman esasları az mı tutulmuş?
İslam iman arasındaki fark dediğiniz gibidir. ben o yönüyle konuyu ele almadım.
" Gadir-i Hum’a işaret ettiğini söylediğiniz ayeti dediğiniz gibi yorumlamak için elimizde kesin deliller olmalı… Gadir-i Humum sadece Şii kaynaklarda yer alması , daha sonra bu olayı hiç kimsenin hatırlamaması bu konuda kapanmaz şüphe kapıları açmaktadır…"
bu konu çok uzun ve kabarık delillere sahiptir. konuyla ilgili şiile ciltlerce kitap yazmışlar sünnilerse muteber kitaplarında Gadiri Hum'u ilgili olduğu ayetle birlikte açıklamışlardır. sitede de baya bilgi vardır: http://www.velayet.com/index.php?top...54779#msg54779
örneğin ben bu hadisi şii olmadan önce de biliyordum.. tamamen sünni kaynaklardan...
ama bu hadisi sistemi altüst ettiği için sünni yazarlar bunun uydurma olduğunu söylüyorlardı...
"İmamlarla ilgili paragrafınızda , “artık kitaplarda okunacak” sözünüz , Kur’an ve Hadis’in kitaplarda okunması yetmedi mi İslam’ı anlamak ve yaşamakta da İmamların verdikleri haberleri kitaptan okumakla takviye olundu , ve Kur’an okunmakla kifayetsiz kaldı İmamların haberlerine ihtiyaç olundu , diye soru geldi aklıma…"
imamet bakara 124. ayetinde de belirtildiği gibi imamet ciddi bir inanç konusudur. İmamlar günah işlemezler. İslam imametin ilanı ve imamların tanıtımı ile tamamlanmıştır.
sünni kafamla düşünürdüm: Muhammed s.a.a.'ten önce çok peygamber gelmiş, peşpeşe gelen peygamberler, baba, sonra oğlu sonra da onun oğlu peygamber, iki kardeş aynı anda peygamber, bir yerde peygamber varken aynı zamanda başka bir yerde başka peygamber.. bu peygamberin vasileri... hep inkar edilemez gerçekler. ancak Muhammed s.a.a.' gelindiğinde, Allah'ın kuralları değişiyor, sanki gökle yer arasındaki bağlantı kopuyor alın kıyamete kadar insanlar bir Kur'an'la başbaşa bırakılıyorlar, uydurmaları sahihlerinden çok olan hadisler, birbirini tutmaz fakihlerin görüşlerinden, ihtilafların rahmet olduğu avuntusuyla...
şiada öyle değildir. nübüvvetin bitimiyle imamet bitmez. o kıyamete kadar devam eder. imama biat etmeden ölense cahiliye ölümüyle ölmüş olur. (bu hadis sünni rivayetlerde de vardır) Allah insanlara ne haliniz varsa görün anlamında bir şey dememiştir. İmamla irtabatı devam etmektedir.
Peygamber s.a.a.'ten sonra her şeyin insanların kendilerine bıraklımadığı (imamete) dair nakli ve akli rivayerler çoktur. hem şii hem sünni kaynaklarda. aslında sünni kaynaklar diye belirtmek artık sıkıcı oluyor şunu ifade etmeliyim ki şiiler tüm ihtilaf konularında görüşlerini sünni kaynaklardan delillendirmektedirler. akli delillere gelince:
sadece kitap bile olsa bir kere Kur'an'ın dini yaşamak helalleri haramları belirlemek, Kur'an'ı anlamak için yeterli olmadığı konusunda görüş ayrılığı yoktur.
1- oysa siz de bilirsiniz ki Resul s.a.a'in vefatı sırasında hadisler toplanmış, en azından çoğunluğu bir araya getirilmiş sahihi uydurması birbirinden ayrılmış değildi. bu durumda sünni teori (Kur'an sünnet) göre bile Resul s.a.a.'in vefatıyla din tamamlanmış değildir.
2- Olayların çeşitliği bakımından Resul s.a.a. zamanındaki olaylar, kıyamete kadar müslümanların karşılaşacakları olaylara emsal teşkil edecek yeterlilikte değildi.Nitekim bu durumu açıklama için Allah Resuli s.a.a.: Ey Ali ben Kur'an'ın nüzulü için savaştım sense Kur'an'ın tevili için savaşacaksın... Yani Resul s.a.a.'in muhatabı mücadelesini yönelttiği kişiler inanmayan müşrikler ve gayi müslimlerdi. Kur'an'ı reddedenlerdi. Ali a.s.'ın muhatapları ise Kur'an'ı kabul edip çıkarları için kullanan kişilerdi. şimdi bu gün bizim İslami mücadele için Resul bize örnektir Ali sıradan bir sahabedir diye sünni inançta dini kullanan sultanlar için mücadele kapıları kapanmaktadır, ya da imkansız hale gelmektedir... insanlar muaviyenin kılıçları ucundaki Kur'an sayfaları karşısında durakalmaktadırlar...
3- Şia'da masum imam gerekir. 12 imam boyunca hadisler birikti 12. imamın gaybeti suğrasında kaleme alındı. sünni kitaplar da... burda ilginç sırlar vardır:
sizce sünni kitaplar bile niçin h. 3 yüzyıla kadar hadisleri toplamadı? işte bu da şianın 12. imamın gaybeti kübrası ile yakından ilgilidir.
4- Resul s.a.a.'e Kur'an dışında vahyler de gelmiştir. onun konuştuğu her şey vahy idi(ayet). hadislerin sıhhati konusunda da masum bir canlı şahide muhtacız.
"Gelelim humusa… O halde mallarımızdan verilen zekata ek olarak humus da vereceğiz… Dolayısıyla kırkta bir + beşte bir miktarınca zekat (genel adının bu olduğunu söylediniz) verilecek… Neden toptan bu miktar emredilmesin ki eğer ikisi aynı maldan verilecekse? Bizce , humus humustur ganimetten elde edilen… Çünkü o zaman Efendimiz s.a.v.’in Ehlinin geçimini bu şekilde temini makuldu… Şimdi? Müslümanların finansal birlikteliği ve gücü için kırkta bir yetmez diyorsanız haklısınız… İşte o zaman bizce sadaka müessesesi devreye girer… Humus mu? Hakkı mahfuzdur"
verecek kişiler ve verilecek yerler farklıdır.
şia tarih boyunca kırallara yaslanıp onların istediği dini anlatarak günümüze kadar varlığını sürdürmüş deildir. ancak hiç bir sistemin dayanamadığı kadar bin400 yıl boyunca var olabilmişse hem de güçlerin karşısında bunun en büyük sebebi İslam'ın Humus ilkesini korumuş olmasındandır...
Peygamber s.a.a.'ten sonra imamlar onun miras ve görevini yüklendiler. Peygamber s.a.a.'e verilen humus aynı sorumluluk ve miktarla imamlara verildi. İmamlar da bunu Resul s.a.a.'in görevini (tebliğ-eğitim, güzel örneklik vs.) devralan alimlere ve işlere harcadılar humusu. bu sayede zalimlerin ellerine muhtaç olmadı şia, onlara eyvallahı olmadı...
oysa zalimler sünnileri yaptıkları gibi şiiler için de humus ibadetini ve görevini bozmak istedi. Ehlibeyt a.s.'ın koruması olmasaydı, enfal 41 ayetinin anlamını şiiler de tahrif edecek bu konudaki hadisleri gözardı ettireceklerdi...
düşünün ahir zamanda :
1- Ahir zamanda Allah paranın zalimlerde olacağını biliyor muydu?
2- Alimler Allah'ın dinini tebliğ edecek kişiler değil midir?
3- Alimler Allah'a hazineyi ellerinde tutan zalimlerden dha sevgili ve yakın değil midir?
4- Zengin olan Allah Alimlerin geçimleri için hangi ekonomik sistemi koymuş?
5- Alimleri alimleri zalimlerin ellerine bakacak onlara boyun eğecek ekonomik sistemi mi koymuş?
6- Alimlerin dini öğrenmek ve öğretmek dışında ek iş yapmalarını ve böylece ilmi yarım cahil kalmalarını mı öngörmüş?
7- Allah alimlerin zalimlerden maaş alması durumunda dininin halka zalimlerin istediği şekilde ulaşacağını bilmiyor muydu?
8- Sünniler humusu neden unuttular?
10- Humusun alimlere ve ilme yatırımı durumunda toplumun nasıl eğitilip ...
11- benim arkasında namaz kıldığım insanı maaşını Allah'tan alması ve sadece Allah'tan korkmasını düşünmem hakkım değil midir..
bu sorular çoğalabilir. şia fıkhına göre imamlar her gücün ve yöneticinin üstündedir. devletten maaş almazlar. İsterse bu İslam devleti olsun. bu gün İslami İran'da bile alimler devletten maaş alıp onların aşağısına düşürüşmüş değillerdir...
Yorum