Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #76
    Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

    O zaman bu mantıkla hareket edersen islam alimlerinin islamın hak olduğunu ispat etmek için incilden refarans sunmalarının ya bir anlamı olmaz ya da incilin tamamının kabulü şart olur.
    Beşeri eserlerin içinde yazan her şey bütünüyle kabul edilir de parça parça kabul edilmez diye bir şart mı var?
    Bahsettikleriniz insan yazması ilahi koruma altında olan ayetler değil! Yani içinden doğrusu yanlışı ayıklanmalı.
    nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
    noktayı koyacak olan sensin anlasana
    ...

    Yorum


      #77
      Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

      [quote author=abdulhamid link=topic=8408.msg87060#msg87060 date=1275736130]
      ama bu objektif değildir..
      işine geldiği zaman al işine gelmediğinde bırak..
      ki , şianın işine gelenlerle işine gelmeyenlerde zaten belli oluyor..
      nerede küçük büyük aleyhte ( iki sahabe arasında bir münakaşa varsa ) bir şey görseler bunu hemen Ali nin as imamlığı ekseninde devreye sokuyorlar...
      tümüyle adaletsizlik [/quote]

      hayır, bu tümüyle dadletlilik. siz kedni kaynaklarınıza bakın. iki gurup hadis göreceksiniz. imamın a.s hilafetine ve Rasulullahın onu halife tayin ettiğine dair hadisler bir de bunlara karşı muhalif hadisler. zaten biz olmasak bile sizin kaynaklar çelişiyor. içeride ihtilaf var. tarih ve diğer kitaplarınıza bakınca bu ihtilaf daha aşığa çıkıyor. bir birlerini "seven" sahabeler ellerine kılıç alıp imamın a.s evine doğru yürümüşler ve s. bizce asıl adaletsizlik, kaynaklarınızakı bu ihtilafları ve imamın a.s hilafetine kabulleneceğiniz yerde bunları geçiştirmeğe çalışmanızdır.

      Yorum


        #78
        Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

        ehli sünnetin rivayetlerini uydurma diye tenkit ediyor ve onlardan hiç bir suretle nakil almıyorken
        aleyhte bu rivayeti neden dikkate alıyorsunuz...diğer rivayetler gibi görmezden gelmek samimiyetinde bulunsanıza..veya bir çok rivayete taktığınız kulplardan birini buna da taksanıza...
        (yardımcı olayım : mesela ravisi tan edilmiştir. vs falan filan deyin Gülümseme Gülümseme


        (sorular daha önce (kardeşimiz gelmeden önce başkalarına) yazdığımızı yeniden sorunca biz de yeniden aynı şeyleri yazmak zorunda kaldığımızdan okurlarımızdan özür diliyorum.)

        Biz şiiler olarak sünni kaynakları, sünnilere karşı çok kullanırız. Onlar da bizim madem siz bizim kaynaklarımızı kabul etmiyorsunuz bu durumda bunlara inanmanız çifte standart değil mi derler..

        ilk bakışta haklı gibi görünen bu itiraz aslında şia güneşinde eriyen bir buz olmaktan öte bir şey değildir. şianın hakikatleri beyan edilince bu itirazın ayakta kalabilmesi mümkün değildir Elhamdülillah... sebep bir kaç tanedir:

        1- bir düşünce hakikatse bu Allah katındandır. O halde Allah herkesin Rabbibir. Herkesi hesaba çekecektir. Herkesi bu hakikatten hesaba çekecektir. Öyleyse bu hakikati herkesin erişebileceği yere koyması gerekir. Öyle ya her şey onun ve her şeye hakim O.. O yüzden bir düşünce eğer hakikatse hak olduğunu her yerin, ekolün kaynaklarından ispatlayabilmelidir.

        İşte biz bu yüzden şia hakikat olduğundan sünni kaynaklardan da hak olduğumuzu ispatlıyoruz. öyle ki iki ağır emanet Kur'an ve Ehlibeyt diye tüm sünni sahih hadis kitaplarında varken, Kur'an ve sünnet diye sünniliğin temel teorisini oluşturan ilkeyi sünnilik kendi kitaplarından göstermekten acizdir..

        2- Bu geçmişte de böyle olmuştur ki kardeşlerimiz bunu açıklamışlar. Hak düşünce getiricisi Yüce Resul s.a.a. de hak olduğunu tevrat ve incilden bunların sahiplerine ispatlamıştı. onlar ayetleri gizlemişler bunun üzerine necranlı hiristiyanlarla mülaane gerçekleşmişti.

        3- 8. Ehlibeyt güneşimiz İmam Ali b. Musa Rıza a.s. da imametlerini yahudi ve hristiyanlara kendi kitaplarından ispatlamıştı..

        şimdi soruyoruz Peygamberimiz s.a.a.'in kendi risaletine dair ilahi kitaplardaki müjde ayetlerini söyleyerek ehli kitaba hücceti tamamladı. Bu Kur'an'ın ya da Peygamber s.a.a.'in bilgilerinin eksikliğini mi gösterir Yoksa bu ilahi kitapların bozulmadığını tümünün sahih olduğunu mu?

        Ama aklınıza bizim sünni kaynaklara ihtiyacımız var diye bir düşünce gelirse bunun da hakikat olmadığından emin olabilirsiniz. Çünkü biz kendi inanç ve amellerimizi oluşturmada bir tane bile sünni kitaptan rivayet kullanmayız buna muhtaç da değiliz Elhamdülillah. bu tür rivayetleri sırs siz seviyorsunuz sizin için inandırıcı olur diye ve bir de size hüccet tamamlansın diye sizin kaynaklarınızdan naklediyoruz.

        Ama derseniz ki yok bizim için şii kaynaklar da makbuldür biz onlardan delil istiyoruz o zaman sizi şianın mutheşem eserleri ile tanıştırırız. Onlardan nakillerde bulunuruz ki orda hakikat çelişkisiz ve daha parlaktır..

        şianın bu alandaki eserleri sünnilerdn çok daha fazladır. buna gerekirse gireriz ama şimdi zamanı değil..

        Yorum


          #79
          Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

          3- 8. Ehlibeyt güneşimiz İmam Ali b. Musa Rıza a.s. da imametlerini yahudi ve hristiyanlara kendi kitaplarından ispatlamıştı..

          şimdi soruyoruz Peygamberimiz s.a.a.'in kendi risaletine dair ilahi kitaplardaki müjde ayetlerini söyleyerek ehli kitaba hücceti tamamladı. Bu Kur'an'ın ya da Peygamber s.a.a.'in bilgilerinin eksikliğini mi gösterir Yoksa bu ilahi kitapların bozulmadığını tümünün sahih olduğunu mu?


          o peygamberdir !!! ve kitabın ve hakkın aslının ne olduğunu biliyor ve böylece doğruyu alıp gösteriyor... batılı batıl olarak ortaya koyabiliyordu...bilgisi vahye dayanıyordu..
          yahu siz bunu yaparken neye istinad ediyorsunuz...
          bu mudur yani..doğru misal üzerinden yanlış sonuca ulaşmak bu olsa gerek...
          tekrar ediyorum :
          o ki size göre ehli sünnetin kaynakları şayanı itibar değildir, neden o zaman işinize geldiği zaman bu itibar etmediğiniz kaynaklardan bilgi alıp aleyhte yazıyorsunuz ?

          Yorum


            #80
            Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

            yazdıklarımızın tamamını okuduğunuza emin değilim...

            Yorum


              #81
              Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

              abi seni okuyorum emin olabilirsin ...
              muhabbetle kal

              Yorum


                #82
                Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                Sen de...

                Yorum


                  #83
                  Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                  [quote author=abdulhamid link=topic=8408.msg87401#msg87401 date=1275763601]

                  o ki size göre ehli sünnetin kaynakları şayanı itibar değildir, neden o zaman işinize geldiği zaman bu itibar etmediğiniz kaynaklardan bilgi alıp aleyhte yazıyorsunuz ?

                  [/quote]

                  SELAM OLSUN ALLAH'IN HABİBİNE VE TEMİZ PAK KILDIĞI EHL-İ BEYTE

                  Soruda haklılık paylarınız var olduğu gibi haksızlık paylarınızda vardır. Haklılık tarafı şudur ki!

                  Ben inancımı sağlamlığına inanmadığım kaynaklardan ıspatlamak gibi bir çabaya düşmemem gerek eğer inancımı sağlamlığına inanmadığım kaynaklardan ıspatlamaya kalkışıyorsam demekki benim inancımda sağlam değildir. Sağlam olmuş olsa idi sağlamlığına güvendiğim kaynaklardan ıspatlamam gerekirdi. Ben inancımı sağlamlığına güvenmediğim kaynaklar üzere bina etmedim ki inancımı sağlamlığına güvenmediğim kaynaklardan ıspat edebilme çabasında olayım.

                  Haksız tarafı da şudur!

                  Karşı taraf benim sağlam olduğuna inandığım kaynakların sağlamlığına inanmıyor ki ona benim sağlamlığına güvendiğim kaynaktan delil getireyim. Karşı tarafa delil sunarken inancım bak senin kaynaklarına göre de sağlamdır mantığı ile değil karşı tarafın sorduğu soruya benim sağlam kabul ettiğim kaynaklardan değil ya ikimizin müşterek sağlam kabul ettiğinden veya karşı tarafın sağlamlığına güvendiği kaynaktan delil getirmek gerek.

                  Kaynağı nasıl kullandığımızda önemli kendimiz yaptığımız halde sürekli eleştirdiğimiz bir mevzu da şudur. Bir hadisi veya tarihi bir nakli sadece işimize gelen bölümü değil genelini almak gerek. Ve de o nakle zıd olan rivayetleri de almak gerek sonra da gereken açıklamayı yapmak gerek. Nakledilenin sıhahlık derecesini en azından bu sitede bu işlemi yapabilecek bir muhaddis yok bu durumda bu işlemi yapabilen muhaddislerin görüşlerine de vede özellikle hadislerin şerhlerine de başvurmak gerek. Tabi eğer yapılan gerçekten ilmi bir çalışma ise. Yok sadece laf yetiştirmek ise o ayrı bir mevzudur.
                  EY AZİZAN, BİZ KAR-ZARAR HESABI YAPMAKSIZIN SEVGİ'YE TESLİM OLUR SELAMA ERERİZ. KİM NE DERSE SÖYLESİN, SEVDİM ALİ'Yİ. KAR-ZARAR http://www.nuvezan.com/

                  Yorum


                    #84
                    Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                    cerh tadil çalışması mı yapmamız lazım yani...

                    bu gün ihl lerde sünni hadis dersinde sünni hadislerin nasıl oluşturulduğu konusunda yığınla gereksiz bilgi öğretiliyor: hadislerin sened incelemelerinin yapılması...

                    bu gün raviler ölmüştür. artık bir hadisi kim aktardı bunların halleri nelerdi diye araştırma yapacak durumda değiliz. bunlar yapılmış var olanları aktarabiliriz sadece. oysa hala bunlar sünni hadis tarihinde şöyle yapıldı böyle yapıldı çürük raviler ayıklandı hadisleri alınmadı gibi bir sürü bilgi öğretiliyor. pratikte hiç bir işe yaramayan bu bilgiler gerçekte sünnilere hadis konusunda güven vermek için beyhude çabadan başka bir şey değildir.

                    beyhude diyoruz çünkü madem o kadar ravi incelemesi yapıldı yalancı ve dini yaşama konusunda adalet sahibi olmayanların hadisleri alınmadı o halde yığınla uydurma hadisler sünni hadis kitaplarını nasıl doldurdu?

                    Buhari güya atı kandıran bir raviyi güvenilmez bulmuş ve hadisini almamış. Peki Ebu Hureyre'nin bizzat kendi itirafı ile hadis uydurduğunu söylemesine rağmen neden en çok hadisi ondan aldı tüm muhaddisler?...

                    bence bu gün hadis incelemesi sadece Ehlibeyt mektebinin felsefesine ilkelerine uygun mudur değil midir sorusuyla yapılabilir. Ehlibeytin karşısında yer almış olanların hadisleri asla tek başına alınmamalı Ehlibeyt ilkelerine zıt değilse bu durumda alimlerce sahih sayıldıysa alınmalıdır..

                    Ehlibeyt mektebinin hadis kitabı Usulü kafiyi okudum bu alanda mükemmel bir kitap.. Sünni hadislerle kıyaslanmayacak kadar hikmetli ve sahih.. Elhamdülillah...

                    Yorum


                      #85
                      Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                      HALİFE ÖMERDEN SON BİR UYGULAMA
                      KILIÇLARIN GÖLGESİNDE ŞURA

                      İslam tarihi kaynaklarında, sözde şur’a hadisesine genişçe yer verilmişse de esas olarak konumuza ışık tutacağı inancıyla daha çok bu olayın temel motiflerini ön plana çıkarmaya çalışacağız. Bilindiği gibi Muğire b. Şube’nin kölesi İranlı Ebu Lülü’nün, efendisinin sömürgeci tutumundan şikayetle, İslam adaletine sığınmak üzere konuyu Halife Ömer’le görüşmesi, ancak zaten Arap olmayanlara karşı menfî tavır ve icraatlarıyla tanınan Halife Ömer’in, müstemlekeci Muğire’nin, Ebu Lülü’den aldığı keyfi haracı yerinde ve Muğire’yi haklı bulması üzerine, görüşmeden birkaç gün sonra Halife Ömer, Ebu Lülü’nün hançerli saldırısına uğramış ve ağır bir şekilde yaralanmıştır. İbn Sa'd, Tabakatu'l Kübra, c.3, s. 345 - İbn Hacerel-Heytemî, Es-Savaiku’l Muhrika, s. 104 - Diyarbekri, Tarhu’l Hamis, c. 2, s. 248

                      Şöyle ki, çalışmamızın birinci cildinde görüldüğü gibi Halife Ömer, Arap olmayanların Medine’de ikamet etmelerine izin vermezdi... Ebu Lülü’nün Medine’de ikamet etmesi, Muğire’nin girişimi sonucu gerçekleşmiş, Muğire, Halife Ömer’e bir mektup göndererek kölesinin iyi bir zanaatkâr olduğunu ve Medine’de ikamet etmesinin Müslümanlar için yararlı olacağını söylemiş, Halife, Muğire’nin isteğini uygun görerek Ebu Lülü’nün Medine’de oturmasına izin vermişti.


                      Ömer b. Hattab’ın hayatından ümit kesilince kendisinden sonra kimin halife olacağı sorusu gündeme geldi. Halife, ağır yaralı olarak geçirdiği birkaç gününü, bu konu ile ilgilenerek bitirmiş oldu. O, Ebu Ubeyde ile birlikte Sakife’de bir oldu bitti ile İmam Ali ve Şiasını dışlayarak Ensar’a da vezirlik vaat ederek Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe’yi halife seçtirmişti... Ebu Bekir de verem hastalığına yakalanıp öleceğini anlayınca, adeta diyet borcunu ödeyerek onunla anlaştı ve kendisinden sonra Ömer b. Hattab’ı halife tayin ettiğini duyurdu. Er- Rudani, Cem’ül Fevaid, c. 5, s. 103, İz Yayıncılık, İst. -İbn Kuteybe, El- Maarif, s. 125.

                      Yorum


                        #86
                        Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                        SALİM’İN SEÇİLMEK İSTENMESİ SALİM BİR YOL OLACAK MIYDI?

                        Konu ile ilgili kaynaklar incelendiğinde şu sonuca rahatlıkla varılabilir: Eğer Ebu Ubeyde veya Salim sağ olsaydı, Halife Ömer, sözde şur’aya gerek duymadan ve hiç tereddüt etmeden tıpkı Ebu Bekir’in yaptığı gibi o da yazdıracağı bir vasiyetname ile iki kişiden birini yerine halife olarak tayin edecekti. Ne var ki, Sakife’de Ömer’in yanında yer alan Ebu Ubeyde de Salim de çok önce vefat etmişlerdi...Nitekim Ömer’e “Kendinden sonra bir halife seç” denildiğinde, o, “Bu işi hakkıyla yapacak, liyakatli bir kimse bulamıyorum” demiş ve işi, sözde şur’aya havale etmiştir. Sahih-i Buhari, c. 4, s. 206, Matbaa-i Amire, İstanbul-1315

                        Mevcut sağları bir türlü beğenemeyen, ancak ölmüşlere övgüler yağdıran Halife Ömer, ölmeden önce etrafındakilere şöyle demiştir: “Eğer Ebu Huzeyfe’nin kölesi Salim sağ olsaydı, onu halife tayin ederdim. Şayet Rabbim, “Bunu neden böyle yaptın?” diye soracak olursa “Ey Rabbim, Senin Peygamberinin ‘Salim, Allah’a şiddetle muhabbet besleyen bir kişidir’ dediğini işittim, derdim. Ve eğer Ebu Ubeyde b. Cerrah sağ olsaydı, onu halife gösterirdim. Şayet Rabbim, “Bunu neden yaptın?” diye soracak olursa “Ey Rabbim, Senin Peygamberinin, ‘Ebu Ubeyde, bu ümmetin eminidir’ dediğini işittim, derdim.” Taberi, Tarhu’l Ümem ve’l Müluk, c. 5, s. 223, 1. baskı, Daru Fıkr, Beyrut, 1987 - İbn Ebi’L Hadid, Şerhu Nehcu’l Belağa, c.1, s.110 - İbn Abdilberr, El-İstiab, c.2, s. 71 - İbn Kuteybe, El- İmametü ve’s- Siyase, c. 1, s. 28


                        Salim ve Ebu Ubeyde’yi halifelik için tayin etmede tereddüt etmeyen ve bu ikisinde hiçbir kusur bulmak istemeyen halife, seçtiği şur’a üyelerinin hepsine Ömer’ce kusurlar bulmuş, her birine ayrı ayrı eleştiriler yağdırmıştır. Örneğin o, şur’a üyeleri için “Sa’d b. Vakkas savaşçıdır, ama siyaset adamı değildir, Abdurrahman b. Avf, bu ümmetin firavunudur, Osman b. Affan akrabalarına düşkündür; İbn Kuteybe, El- İmametü ve’s- Siyase, c. 1, s. 29


                        İbn Ebi Muayt’ı Müslümanların başına bela eder. Maverdi, ahkamu’s-Sultaniye, s. 14



                        Zübeyr b. Avvam cimridir, rahatlık anında mü’min, gazab anında kafir olur, fazlaca vergiler alır, karaborsacıdır. Böyle birisi mi Müslümanların işlerini yürütsün? Maverdi, ahkamu’s-Sultaniye, s. 14 - İbn Kuteybe, El- İmametü ve’s- Siyase, c. 1, s. 29


                        Talha b. Ubeydullah ise kibir ve gösteriş düşkünüdür. Onu seçersem yüzüğünü karısının parmağına takar. Ali’ye gelince, O, halifeliğe haristir ama eğer seçilirse doğru yolda ve hak üzere olur”demiştir. Maverdi, ahkamu’s-Sultaniye, s. 14


                        Şüphesiz Ömer’in Ali hakkındaki bu sözleri yersiz ve haksızdır... Eğer Ali, haris olsaydı, Sakife’de kendilerine Ebu Süfyan tarafından verilen askerî desteği fırsat kabul edip değerlendirmeye çalışırdı. Oysa hilafet makamı için sağa sola saldırıp küfürler savuran ve Hz. Peygamber’in mübarek naaşını yüzüstü bırakan kişi, Ali değil, Ömer’in kendisiydi... İmam Ali (a.s.)’in kişiliğini değerlendiren Halife Ömer, hem O’nun halife olmayı şiddetle arzuladığını iddia ediyor hem de seçilirse doğru yolda ve hak üzere olacağını itiraftan kendini alamıyor. Aynı Ömer “Bu ümmetin firavunudur” dediği Abdurrahman b. Avf’a kılıç taşıma ve kurula başkanlık yapma yetkisini verme çelişkisine düşüyor!...


                        İmam Ali (a.s.), Ömer’in bu halet-i ruhiyesine değinirken şöyle buyuruyor: “O (Ebu Bekir), hilafeti,düz ve düzgün olmayan çorak bir yere attı; sözü sertti, insanı yaralardı, onunla buluşup görüşeni incitirdi. Meselelerde şüphesi çoktu, özür getirmesinin sayısı çoktu. Onunla konuşan, arkadaşlık eden, serkeş bir deveye binmişe benzerdi; burnuna geçen yularını çekse burnu yırtılır, yaralanırdı; bıraksa üstündekini helak olma çukuruna götürür, atardı. Allah’ın bakaasına and olsun, halk, onun zamanında ne edeceğini şaşırdı, yoldan çıktı, renkten renge boyandı, oradan oraya yeldi, durdu.” İbn Kuteybe, El- İmametü ve’s- Siyase, c. 1, s. 29 - Ali b. Ebi Talip, Nehcu’l Belağa, s. 168, Çev. A. Gölpınarlı


                        İlginçtir ki, Ömer, Salim ve Ubeyde için “Eğer sağ olsalardı halife tayin ederdim” derken haklarında var olduğu ileri sürülen ancak sıhhatları tartışmalı olan iki rivayeti gerekçe göstermiş, ancak ashab arasında en çok “sahih” hadis bulunan Ali (a.s) ile ilgili hiçbir hadisi nedense hatırlamak istememiştir.

                        Yorum


                          #87
                          Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                          ÖMERİN SALİM SEVGİSİ
                          Dünyasını değiştirmek üzere olan Halife Ömer’in, “Eğer Salim sağ olsaydı, onu halife tayin ederdim. Zira Peygamber (s.a.a.), onun için “O Allah’ı şiddetle severdi” gerekçesine sığınarak övdüğü Salim kimdir? Asıl adı Salim b. Ma’kil olan olan bu zat, “İstahr” ahalisindedir.İbn Abdilberr, El-İstiab, c.2, s. 70 Medine’ye, Ömer b. Hattab’la birlikte hicret eden Salim, Bedir savaşına katılanlardan olup, Ebu Huzeyfe’nin karısının kölesiydi. İbn Abdilberr, El-İstiab, c.2, s. 70 - İbn Kuteybe, El- Maarif, s. 187 Ancak İslam tarihinde daha çok Ebu Huzeyfe’nin kölesi olarak tanınır.
                          Hz. Peygamber (s.a.s), onunla Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe arasında kardeşlik akdetti. İbn Kuteybe, El- Maarif, s. 187


                          Ebu Huzeyfe, Salim’i, kardeşinin kızı Fatıma binti Velid b. Utbe b. Rabia ile evlendirdi. ibn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 86


                          İmam Ali, Salim’in kayınbabası olan Velid b. Utbe’yi Bedir savaşında öldürdü. Siret-i İbn Hişam, c.2, s. 466 - İbn Kesir El- Bidaye c. 3, s. 410 - İbnü’l Esir , El- Kamil, c. 2, s. 334

                          Salim, Yemame savaşında (633), Ömer b. Hattab’ın kardeşi Zeyd b. Hattab’la birlikte şehit oldu. ibn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 88

                          Salim’den iki hadis rivayet edilmiştir. İbn Hacer Askalani, El-İsabe, c. 2, s. 6

                          Değerli tarihçi İhsan Süreyya Sırma, Ömer’in, yerine Salim’i halife tayin etmek istemesinin nedenini izah ederken, halifenin bu isteğinin, Salim’i, Ali veya Osman’dan üstün saydığı manasına gelmediğini ileri sürüyor ve Salim, ailesi olmayan eski bir köle ve sahabi olduğundan bir aile hilafeti oluşmaması için Ömer’in onu tercih ettiğinİ iddia ediyor. Bk Örnek Halifeler Dönemi, s. 102, Beyan Yayınları,İst.- 1994

                          Oysa halife, yazarın iddia ettiği gerekçe ile değil, Salim’in Allah’ı şiddetle sevdiği rivayetini açıkça gerekçe göstererek onu halife olarak tayin etmek istediğini beyan etmiştir. Halife Ömer’in tahayyül bile etmediği kesin olan böyle bir iddiayı, her şeyden önce tarih yalanlamaktadır. Şöyle ki, eğer gerçekten Ömer b. Hattab’ın, aile hilafeti oluşmaması gibi bir niyeti olsaydı, herhalde şur’a üyelerinin tamamını, her birinin potansiyel gücü olan Arapların ileri gelenlerinden değil, kölelerden seçerdi...

                          Kaldı ki, ruh ve düşünce dünyasında, soy boy gayretinin önemli bir yer tuttuğu tarihî belgelerle ispatlanmış olan Ömer b. Hattab gibi bir şahsiyet için aile hilafetinin oluşmasını engellemeye çalıştığı iddiasını ileri sürmek belki kolay ve ucuz bir yoldur ama bu iddiayı tarih önünde ispatlamak nerede ise imkansızdır.

                          Şu hususun sorulması lazım: Hz. Peygamber (s.a.s)’in tüm emirlerine rağmen genç ve köle olduğu bahanesiyle, Usame b. Zeyd’in komutan olarak atanmasına itiraz eden ve Usame’nin emri altında er olarak savaşa gitmeyi Araplık gururuna yediremeyen ve yine ilkel gerekçelerle kendisi gibi düşünenlerin temsilcisi olarak Hz. Peygamber’e başvurup “Arap büyüklerinin köle Usame’nin emri altına girmek istemediklerini” söyleyen, Ömer’in kendisi değil midir?... Sırf köle olduğu için Ensar ve Muhacirlerden birçok kişiyle beraber Usame’ye itaati zül sayıp içine sindiremeyen Ömer b. Hattab, nasıl olur da güya aile hilafeti oluşmasın diye eski bir köle olan Salim’i, ölümünden sonra yerine, Muhacir ve Ensar’ın başına halife tayin etmek isteyebilir? Oysa Usame de Salim gibi güçlü kabilesi olmayan eski bir köle ve sahabiydi. Ve üstelik ikisinin de sosyal statü ve konumları aynı idi....

                          Nitekim bu ilkel kabilevî anlayışa sert tepki gösteren Allah Resûlü, ağır hasta olduğu halde iki kişinin yardımıyla yatağından çıkıp Muhacir ve Ensar’a hitaben yaptığı konuşmada, “Bazılarınız Usame’nin komutanlığına karşı çıkıyormuşsunuz. Daha önce babasının komutanlığına karşı çıkıyordunuz. Benim yanımda, Usame, sizden daha hayırlıdır” buyurmuş, Usame’yi hor gören, küçümseyen şoven zihniyeti kınamış ve küçümsedikleri Usame’nin kendilerinden daha hayırlı olduğunu beyan etmiştir. İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 190 - İbn Hacer Askalani, Fethu’l Bari, c.8, s. 192 - Daru’l Kütübi’l İlmiy Beyrut
                          Ne var ki, Ömer b. Hattab, Hz. Peygamber’in “Usame komutanlığa layıktır” şeklindeki sözlerini asla ciddiye almadı ve Usame’nin komutanlığını içine sindiremedi. Nitekim vefat eden Allah Resûlü’nün naaşı henüz yerde iken Ömer, Halife Ebu Bekir’e başvurdu ve Usame’nin görevden azlini istedi. Taberi, Tarhu’l Ümem ve’l Müluk, c. 4, s. 46, 1. baskı, Daru Fıkr - İbnü’l Esir , El- Kamil, c. 2, s. 308

                          Ancak Ebu Bekir, Ömer’in sakalından tutup bağırdı ve “Anan senin üstünde ağlasın! Peygamber’in tayin ettiği komutanı görevden almamı nasıl istersin?!” diyerek tepkisini dile getirdi. Taberi, Tarhu’l Ümem ve’l Müluk, c. 4, s. 46, 1. baskı, Daru Fıkr - İbnü’l Esir , El- Kamil, c. 2, s. 308 - İmam Halebi, Siretu’l Halebiye, c. 3, s. 209 - Ahmet Zeyni Dehlani, Es- Siretu’n- Nebeviyec. 2, s. 340
                          Ömer’in, Usame hakkındaki menfî tavrı yine değişmedi ve karşısına çıkan Usame’ye sert bir üslupla “Muhammed öldü ve sen hâlâ başımda komutansın ha!?” diyerek ona çıkıştı. İmam Halebi, Siretu’l Halebiye, c. 3, s. 209 - Ahmet Zeyni Dehlani, Es- Siretu’n- Nebeviyec. 2, s. 341


                          Neticede Halife Ebu Bekir’in müdahalesiyle Ömer’in er olarak Usame ordusuna katılması engellendi. Oysa Hz. Peygamber (s.a.s), “Usame ordusuna katılmayana Allah lanet etsin!" buyurmuştu. Şehristani, El-Milel ve 'n-Nihal, c.1, s. 12, 2. baskı

                          Görülüyor ki, Hz. Peygamber’in komutanlığa layık gördüğü Usame’yi, sırf köle olduğu için Ömer layık görmemiş ve bu konuda Hz. Peygamber’in yaptığı uyarılar da kendisini tatmin etmemiştir.

                          Yorum


                            #88
                            Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                            SALİM'İ ALİ'YE TERCİH ETMEK KÖR OLMAKTIR!


                            Salim’i yerine halife tayin etmek isteğinin gerekçesini “O, şiddetle Allah’ı sever” rivayetine dayandıran Ömer b. Hattab’ın Hayber fethinde (629) gerisin geriye kaçarken, Allah Resûlü’nün “Yarın sancağı Allah ve Resûlü’nün kendisini sevdiği, O’nun da Allah ve Resûlü’nü sevmekte olduğu bir adama vereceğim. Allah, O’nun vasıtasıyla bu fethi müyesser kılacaktır. O, cepheden kaçan biri değildir” buyurduğu ve ertesi gün herkesin meraklı bakışları altında sancağı Ali’ye verdiği”[1], o mütevatir hadisi ve hadiseyi unutmuş olması imkansızdı. Çünkü o, bozguna uğramıştı bu savaşta...



                            Gerçekte, Allah’ı sevdiği gerekçesiyle Salim’in Ali’ye tercih edilmesinin İslamî, askerî ve tarihî gerekçesi olabilir miydi? O Ali ki, Bedir (624), Uhud (625), Hendek (627), Hayber (629) ve Huneyn (630) savaşlarında hep “kerrar” (sırtını düşmana vermeyen) oldu, asla “firar” etmedi; Allah ve Resûlü’nün düşmanlarını “Hak” üzere cezalandırdı.[2]


                            O Ali ki, Allah, O’nu “mübahele” ayetinde (Al-i İmran: 61) Peygamber’in nefsi olarak gösterdi.[3]


                            O Ali ki, Muhammed’in Harun’u[4], Muhammed’in vasisi ve varisi[5], kardeşi[6], Peygamber’den sonra tüm müminlerin mevlası ve evlası[7], Muhammed’in safiyyisi ve eminidir[8].


                            Hz. Peygamber’in, O’nun için “İşte bu, Benim kardeşi vasim ve benden sonra aranızdaki halifemdir; O’nu dinleyip itaat edeceksiniz”[9] buyurduğu zattır.


                            Allah, O’ndan “rics”i gidermiş; tertemiz kılmıştır.[10]


                            O öyle bir zattır ki, Kur’an’da müminler tarafından sevilmesi farz olmuş[11] ve Allah, velayetini tüm müminler üzerine vacip kılmıştır.[12]


                            Namazda O’na salat ve selam göndermeyenin namazı caiz değildir.[13]


                            O Ali ki, ümmet için ihtilaflardan emin merkezidir[14], Nuh’un gemisidir; O’na uyan kurtulur, O’na muhalif olan helak olup boğulur.[15]


                            O Ali ki, sağlam kulptur, iki ağır emanetten biridir ki, O’na yapışan dalalete düşmez, kendilerine uymayanı da Allah, hidayete erdirmez.[16]


                            O “Hıtta” kapısıdır[17], kim o kapıdan girerse esen kalır, kurtulur, kim muhalefet ederse helak olur.[18]


                            Hz. Peygamber’in mübarek sözleriyle “O, bu ümmetin farukudur. O, Sıddık-ı Ekber’dir”[19]


                            O, Hocası Muhammed olan mektebin, mektep birincisidir. Nitekim mürebbisi olan Muhammed, Murtaza’yı şöyle tanıtır: “İlminde Hz. Adem’e, taatında Hz. İbrahim’e, heybetinde Hz. Musa’ya, saflığında Hz. İsa’ya (benzer birisine) bakmak isteyen Ali b. Ebi Talib’e baksın.”[20]


                            KAYNAKLAR:

                            [1][2] İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 23 İbn Abdilberr, El-İstiab, c.3, s. 33
                            [3] Fahreddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, c.6,s. 372, Akçağ, yayınları, Ankara-1989.
                            [4] İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 24, İmam Nesai, Hasais, s. 42 İbn Abdilberr, El-İstiab, c.3, s. 24
                            [5] Bk İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 22, İmam Nesai, Hasais, s. 56- 57
                            [6] İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 22, İmam Nesai, Hasais, s. 58
                            [7] İmam Nesai, Hasais, s. 58, İbn Kesir El- Bidaye,c. 7, s. 538 El- Hindî, Kenzu’l Ummal, c. 11, s. 599, 612
                            [8] İmam Nesai, Hasais-i Ali b. Ebi Talib, s. 62
                            [9] El- Hindî, Kenzu’l Ummal, c. 15, s. 113- 114- 115, 133 İbnül Esir, El- Kamil, c. 2, s. 64
                            [10] Ahzab suresi, ayet: 33
                            [11] Şur’a suresi ayet: 23
                            [12] İbn Hacer el-Heytemî, Es-Savaiku’l Muhrika, s. 149
                            [13] İbn Hacer el-Heytemî, Es-Savaiku’l Muhrika, s. 148
                            [14] İbn Hacer el-Heytemî, Es-Savaiku’l Muhrika, s. 152
                            [15] Taberani, Mucemü'l Evsat, c.4, s.283- 284 El- Hindî, Kenzu’l Ummal, c. 12, s. 94 C. Suyuti, Camiu’s- Sağıyr, c. 2, s. 155
                            [16] Taberani, Mucemü'l Evsat, c.5, s. 380 İbn Hacerel-Heytemî, Es-Savaiku’l Muhrika, s. 149- 150
                            [17] Taberani, Mucemü'l Evsat, c.4, s.283- 284
                            [18] C. Suyuti, Camiu’s- Sağıyr, c. 2, s. 66 İmam Halebi, es-Siretu'l Halebiyye, c. 3, s. 11.[18] Ali b. Ebi Talip, Nehcu’l Belağa, s. 403, Çev. A. Gölpınarlı
                            [19] İbn Hacer Askalani, El-İsabe, c. 4, s. 171
                            [20] Fahreddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, c.6,s. 372, Akçağ, yayınları, Ankara-1989.

                            Yorum


                              #89
                              Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                              SALİM ÖLDÜYSE DE SELMAN SAĞDI


                              Ömer b. Hattab’ın, Salim hakkındaki sözlerine sözde meşruiyet kazandırmak ve kılıf uydurmak maksadıyla, Halife’nin maksadına muhalif bir biçimde konuyu değerlendiren değerli tarihçi Sırma, şöyle der:

                              “ Hz. Ali ve Hz. Osman, aileleri büyük olan sahabelerdi. Muhtemelen Hz. Ömer, hilafetin, bir “ aile hilafeti ” şekline dönüşmesini istemiyordu. Salim ise ailesi olmayan, eski bir köle, asil bir sahabiydi ve onun için böyle bir tehlike varid değildi, üstelik Kureyş’ten de değildi Salim...” Örnek Halifeler Dönemi, s. 102.


                              Eğer gerçekten Halife Ömer, yazarın iddia ettiği maksatla Salim’in ölümüne hayıflanarak onu tayin etmek istediyse Ömer’in yanı başında duran, üstelik Salim gibi eski bir köle, asil bir sahabi olmanın yanında, Salim’den her bakımdan üstün ve faziletli olan Selman-ı Farisî (ölm. 656)’yi halife tayin etmeyi niçin düşünmedi? Eğer Ömer b. Hattab’ın kaygıları, Sırma’nın sıraladığı nedenler ise o, yerine Selman’ı halife tayin ederek de amacına ulaşabilirdi. Zira Selman da tıpkı Salim gibi eski bir köle, asil bir sahabi, ailesi ve kabilesi olmayan biriydi...Ayrıca o da Salim gibi Kureyş’ten değildi. Yani Ömer’in Salim’de gördüğü özellikler fazlasıyla Selman’da mevcuttu... O halde, Ömer, yerine neden Selman’ı değil de Salim’i tayin etmek istemiş olabilir?..


                              Yukarıda belirttiğimiz gibi kesinlikle Ömer b. Hattab, söz konusu nedenlerle Salim’i halife tayin etmeyi düşünmemiştir. Bu kurgu, tamamen Sayın Sırma’nın hayal mahsulüdür. Kaldı ki, Ömer b. Hattab, Sakife’de Ebu Bekir’le birlikte, halifenin mutlaka Kureyş’ten olması gerektiği iddiasını hararetle savunmuş ve kavgasını vermiş birisidir. Bu iki şahsiyet de Sakife’de Ensar’a karşı, “Kureyş asaletinin üstünlüğü” tezini delil olarak ileri sürüp halifenin Kureyş’ten olması gerektiğini iddia etmişlerdir.

                              Yorum


                                #90
                                Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                                [quote author=Murtazaali link=topic=8408.msg54523#msg54523 date=1253884291]
                                AİLE DURUMU

                                Ömer’in oğullarından Zeydu’l- Asğar (küçük Zeyd) da Sıffin’de Muaviye’nin yanında, İmam Ali’ye karşı savaşmış ve öldürülmüş ,
                                oğlu Ebu Şahme ise Ubeydullah gibi içki içmek suçundan sopa cezasına çarptırılmış ve ölmüştür.
                                Tabakatu’l Kübra, c. 3, s. 265 İbn Kuteybe, El-Maarif, s. 129 Demirî, Hayatu’l Hayavan, c. 1, s. 314[/quote]

                                Bu ZEYDÜL ASGAR hakkında bilgi ve kaynağa sahip Kardeşim var mı acaba?
                                Annesi kimdir? Muaviye'ye neden katılmıştır?

                                Bir de Ebu Şahme denen Abdurrahman Asgar had nedeniyle mi ölmüştür?

                                İbni Sad Tabakat ve İbni Kuteybe'nin el-Maarif eserlerinin online Türkçeleri var mı?
                                http://www.youtube.com/user/TarihinTozu/videos https://vimeo.com/user12861987/videos

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X