Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

    ben hilalnur ablanın görüşüne katıldığımı ifade ettim ve ona yönelik bir yorumda bulundum siz niye herşeyi üzerinize alıp cevap yetiştirme gereği duyuyosunuz ki?

    siz anlamadı iseniz, ya da benden başka bişi anlıyo iseniz bu sizi ilgilendirir beni değil.aklımdakini okuyun diyen yokki size, aklımdakini zaten sözkonusu yoruma katılmakla belirtmişim herşey ortada.

    herkes sizin gibi düşünmek sizin gibi anlamak zorundamı? nedir bu tahammülsüzlüğünüz. sevmezseniz sevmeyin ömeri bende çok ömer aşığı birisi değilim ama hakkaten şurda ömer lafzını zikrettiğiniz kadar ne allahı ne resulünü ne de aliyi zikrediyosunuz. sabah ömer akşam ömer, sıktı artık

    Yorum


      #62
      Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

      [quote author=Mekteb-i Mülkiye link=topic=8408.msg55194#msg55194 date=1254252413]
      ben hilalnur ablanın görüşüne katıldığımı ifade ettim ve ona yönelik bir yorumda bulundum siz niye herşeyi üzerinize alıp cevap yetiştirme gereği duyuyosunuz ki?

      siz anlamadı iseniz, ya da benden başka bişi anlıyo iseniz bu sizi ilgilendirir beni değil.aklımdakini okuyun diyen yokki size, aklımdakini zaten sözkonusu yoruma katılmakla belirtmişim herşey ortada.

      herkes sizin gibi düşünmek sizin gibi anlamak zorundamı? nedir bu tahammülsüzlüğünüz. sevmezseniz sevmeyin ömeri bende çok ömer aşığı birisi değilim ama hakkaten şurda ömer lafzını zikrettiğiniz kadar ne allahı ne resulünü ne de aliyi zikrediyosunuz. sabah ömer akşam ömer, sıktı artık

      [/quote]

      Af buyur kardeşim ? Anlamamışsam sorun sizindir. Anlayana tabiri size ait olduğuna göre... Anlamayanda ben olduğuma göre sözü üstüme alınabilirim. Alındım da. Belirttim de.

      Bu kadar asabi olmanıza gerek yok. Sabah - akşam dediğiniz daha bugün başladım. Ne çabuk sıkıldınız benden :-\
      Sorgulamacı bir yapıda olmam, sizi sinir etti ise affedin. Fakat araştırıp öğrenmem lazımki hakikati göreyim, değil mi?
      Yanlış bildiğim birşeyler varsa ortaya çıkmalıki "Hee ben burada hata etmişim" diyebileyim.

      Buraya yazmasamda ben Allah'ı ve Peygamber'imi, Ali'yi zikrediyorum. Fakat konumuz : Ömer.
      Dikkatinizi çekerim. Lütfen.
      "Biz aşkı neynevada öğrendik hani o ihanet diyarında zulme meydan okuyarak baş kaldıran kızıl güllerle."

      Yorum


        #63
        Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

        hmm anlayana lafına takılmışsınız, ama takılmayın relax olun şahsınıza söylenmiş bişi değildi

        ben anlamanız için dua ederim, zamanla anlayanlardan olursunuz inşaallah.


        Yorum


          #64
          Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

          "Amin". "Ecmain".

          Lütfen bu duaya hayırlı ilim vermesini de ekleyin :P
          Biraz yüzsüzlük edeyim.
          Teşekkürler bu arada duaya ihtiyacım var her daim...

          Saygılarımla ve sevgilerimle tüm mümin kardeşlerime...
          "Biz aşkı neynevada öğrendik hani o ihanet diyarında zulme meydan okuyarak baş kaldıran kızıl güllerle."

          Yorum


            #65
            Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

            Allah hayırlı ilim ve ömür versin

            Yorum


              #66
              Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

              MAKBUL OLAN MAKUL OLANDIR

              Ölümü de olaylı geçen Abdullah b. Übey b. Selül kimdir? Ömer b. Hattab’ın, hakkındaki ön yargılı ve olumsuz davranışlarına rağmen, Hz. Peygamber (s.a.s.), İbn Übey’in ölmeden önceki tüm isteklerini niçin yerine getirmiştir?...
              Hicretten sonra Müslüman olan, ancak hep münafıkların reisi olarak anılan Abdullah b. Übey, cahiliye döneminde Hazreclilerin reisiydi. Medine’nin idaresi kendisine verilmek üzere iken, Allah Resûlü’nün Medine’ye hicretiyle bundan vazgeçildi.

              Mekkeli müşrikler, İbn Übey’den, Muhammed’in Medine’den çıkarmasını istemişler, ancak Abdullah, buna cesaret edememiş veya müşriklere uymamayı uygun görmüş ve Bedir savaşına katılmıştı.

              Uhud savaşından önce toplanmış olan savaş meclisinde belirlenecek taktik ve strateji tartışılırken Abdullah b. Übey, yerinde bir kararla, şehirden (Medine’den) çıkmamak ve düşmanın ( Mekkeli müşriklerin) yaklaşmasını beklemek önerisinde bulunmuş, Hz. Peygamber de aynı fikirde olmakla beraber, Müslümanlar kendisini şehirden çıkararak savaşmaya mecbur etmişlerdi. Siret-i İbn Hişam, c. 3, s. 87

              Ancak Abdullah b. Übey, Medine idaresini kaybettiği için olacak ki, her fırsatta Müslümanlara muhalefet etmekten çekinmemiştir. Bununla beraber, ashabın faziletlilerinden olan oğlu Abdullah ise samimi bir Müslüman olarak yaşamış, Hz. Peygamber’in yanında bütün savaşlara katılmış ve Yemame savaşında (633) şehit olmuştur. İbn Abdilberr, El-İstiab, c.2, s. 335- 336

              Abdullah, babasının Tebük seferinden geri kalmasına çok üzülmüş ve “Vallahi, ya Resûlullah! Babam “zelil”, sizse “aziz”siniz. İzin ver ki, onu öldüreyim.” demiş, Allah Resûlü ise cevaben, “Babana iyilikte bulun. Ben insanlara ‘Muhammed ashabını öldürdü’ dedirtmem.” buyurmuştur . İbn Abdilberr, El-İstiab, c.2, s. 336.

              Can çekişen İbn Übey’i ziyaret eden Allah Resûlü, ona, “Yahudi sevgisi seni helak etti.” buyurunca İbn Übey, “Ya Resûlallah, şimdi kınama zamanı değildir. Ölmek üzereyim, yıkanmam sırasında hazır bulun, iç gömleğini bana ver, kefen olarak onu bana sar,üzerime namaz kıl ve benim için mağfiret dile.” diyerek yalvarmıştır. Muhtasar tefsirü İbn Kesir, c. 2, s. 162, Daru'l ihyai't-Türasi'l Arabi, Beyrut-1996 İbn Kesir, El-Bidaye, c. 5, s. 117- 118 Diyarbekri, Tarihu’l Hamis, c. 2, s. 140

              İlginçtir ki Allah Resûlü, ölmek üzere olan İbn Ubey’in tüm bu isteklerini yerine getirmiş, belki de can çekişmekte olan İbn Ubey’in halini samimi bulmuştur.

              Hatta Cabir b. Abdullah’tan gelen rivayete göre, “Geciken Allah Resûlü, ancak definden sonra İbn Übey’in mezarı başına geldi. Emir verdi. Abdullah’ın cesedi mezardan çıkarıldı. Cesedini dizlerinin üzerine koydu. Sonra ağzına tükürdü ve iç gömleğini ona giydirdi.” İbn Kesir, El-Bidaye, c. 5, s. 119

              Allah Resûlü’nün gömleğini İbn Übey’e giydirmesine neden olarak şu hadise gösterilir; Bedir savaşında, Hz. Peygamber’in amcası Abbas b. Abdulmuttalib, Bedir esirleri arasında bulunuyordu ve durumu o kadar perişandı ki, üzerinde gömleği bile yoktu... Hz. Peygamber, amcasına giydirmek üzere bir gömlek istedi; ancak Abbas’a olacak bir gömlek bulunamadı. Taberani, Mucemü'l Evsat, c.2, s.202

              Abbas’ın uzun boylu olması nedeniyle yalnız İbn Übey’in gömleği ona denk geliyordu. İbn Übey,gömleğini çıkarıp Abbas’a hediye etti. Diyarbekri, Tarihu’l Hamis, c. 2, s. 140 Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih Tercemesı, c.4, s. 345 El-Camiu'l Ahkami'l kur'an, c.4, s.220

              Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) gömleğini, İbn Übey’e giydirmek ve cenaze namazını kılmakla, Hazrec kabilesinden ilk etapta bin kişinin Müslüman olmasına vesile oldu. Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih Tercemesı, c.4, s. 345 Diyarbekri, Tarihu’l Hamis, c. 2, s. 141 Tabersi, Mecmau’l Beyan, c. 5, s. 92





              Yorum


                #67
                Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                BİR İSTİTRAT

                Mesnetsiz bir iddiaya sarılarak Muaviye b. Ebi Süfyan’ın, Hz. Peygamber’in tırnak parçalarının gözüne konulmasını vasiyet etmesini onun için bir fazilet sayanlar, nedense Hz. Peygamber’in kendi mübarek elleriyle gömleğini çıkarıp, kefen olarak İbn Übey’e giydirmesini, onun için bir artı olarak değerlendirmek istememişlerdir. İbn Kesir, El-Bidaye, c. 8, s. 239

                Oysa insaf sahibi hiçbir tarihçi, Muaviye’nin sicil notunun, İbn Übey’inkinden daha yüksek olduğu iddiasında bulunamaz.

                Kaldı ki, Hz. Peygamber’in, “Ancak mümin olan Ali’yi sever ve ancak münafık olan Ali’ye düşmanlık besler” hadisi göz önünde bulundurularak, Muaviye’nin, Ehl-i Beyt’e reva gördüğü zulüm, özellikle İmam Ali’ye karşı beslediği aşırı kin ve düşmanlık, İslam’ın mukaddes surunda açtığı gedikler ve işlediği sayısız cinayetler yan yana konulduğunda, İbn Übey’in kötülerin iyisi olduğu konusunda yargıya varmak hiç de zor olmayacaktır. Müslim, Tirmizi, Nesai ve İbn Mace’den naklen; Acluni, Keşfu’l- Hafa, c. 2, s. 382, 1. baskı, Daru kütübi’l ilmiye, Beyrut- 1997

                Yorum


                  #68
                  Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                  SUÇLAMA SAPLANTISI

                  İma Ali (a.s.)’ın serkeş deveye benzettiği Ömer b. Hattab’ın, yalnız İbn Übey’in meselesinde değil, aceleci, fevrî ve kırıcı tavrı nedeniyle, haklı haksız birçok insanı münafıklıkla suçladığı veya ölümle tehdit ettiği bilinmektedir. Ali b. Ebi Talip, Nehcu’l Belağa, s. 168, Çev. A. Gölpınarlı

                  Örneğin Ömer b. Hattab, Bedir gazilerinden Hatıb b. Ebi Beltea’yı münafıklıkla suçlayıp öldürmek istemiş; ancak Allah Resûlü ona engel olmuştur. Siret-i İbn Hişam, c. 4, s. 55

                  O, Hz. Peygamber’in uyarısına kulak asmadan, Hz. Abbas’ı da münafıklıkla suçlamıştı. Bilindiği gibi ikinci Akabe biatında (622) Hz. Nebi’nin yanında hazır bulunan tek kişi olarak İslam tarihine geçen Hz. Abbas , İslamlığını gizleyerek Mekke’de kalmış ve zaman zaman Mekkeli müşrikler hakkında Hz. Peygamber’e istihbarî bilgi vermişti. İbn Sa'd, Tabakatu'l Kübra, c.1, s.221,, İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 86 İbn Hacer Askalani, El-İsabe, c. 2, s. 271

                  Bu nedenle Allah Resûlü, Bedir savaşında, Müslümanlara, amcası Abbas’ı öldürmemelerini emretmiş ve “Çünkü o, istemeyerek savaşa gelmiştir” buyurduğu halde, Ömer, esir düşen Abbas’ı münafıklıkla suçlamış ve Hz. Peygamber’in mübarek yüzüne şu izansız ifadeyi kullanmıştı: “Bırak onu, boynunu vurayım, Allah’a yemin ederim ki, o, münafıktır.” Siret-i İbn Hişam, c. 2, s. 364 İbn Kuteybe, El- Maarif, s. 187

                  Amcasının mazur olduğu hakkında, Hz. Peygamber’in açık buyruklarına rağmen, Ömer b. Hattab’ın, Allah’a yemin ederek Abbas’ın münafık olduğu iddiasını ileri sürmesinden iki önemli sonuç çıkarılabilir; Birincisi, Hz. Abbas’a iftira etmiş olması, diğeri ise ettiği yeminin gerçek dışı olmasıdır.

                  Merak edilen bir soru da şudur: Önüne geleni münafıklıkla suçlayan Ömer b. Hattab’ın Huzeyfe’ye, “Allah adına sana yemin veriyorum ey Huzeyfe! Peygamber’in sana verdiği listeye göre, ben de o münafıklardan mıyım?” şeklindeki sözlerine ne demek lazım? İbn Kesir, El-Bidaye, c. 5, s. 89

                  Bize göre o, böyle mantıksız bir soruyu Huzeyfe’ye sormakla hem halet-i ruhiyesini yansıtmakta hem de psikolojik olarak rahatlamayı amaçlamaktadır. Hiç tereddüt etmeden çevresindeki birçok insanı münafık ilan eden Ömer’in, münafıklar listesinde isminin bulunup bulunmadığı konusunda kaygı duyması ilginçtir. Oysa Allah’tan başka, kalbindekini en iyi bilen yine Ömer’in kendisidir. Münafık olup olmadığı konusunda henüz kendisinden bile emin olmayan birinin, karşısına çıkan herkese münafık damgası vurmasının İslamî izahı veya insanî mantığı olamaz...

                  Ne var ki, Ömer’in her uygulamasına kılıf bulma mazereti, asırlardır müzmin bir alışkanlık halini almış, gelişen tarih süreci içerisinde adeta dinselleşen ve bundan dolayı da bir çok konuda İslam’dan sapmalara neden olan bu geleneksel zihniyet, İbn Übey meselesinde de kendisini göstermiş, öyle ki söz konusu fevri tavır, Ömer’in fazileti ve içtihadının vahye muvafakatı (!) olarak değerlendirilmek istenmiştir. Bk Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih Tercemesı, c.4, s. 347

                  Örneğin geleneksel zihniyetin temsilcilerinden biri olan şârih Aynî (ölm. 1451), İbn Übey meselesindeki Ömer’in tavrına şöyle bir kılıf hazırlamıştır: Güya Ömer b. Hattab, “Habibim, onlar için ister istiğfar et (af dile), ister dileme, onlar için yetmiş defa istiğfar etsen, yine Allah onları affetmez” ( Tevbe: 80) ayetinde geçen “istiğfar” sözcüğünü, içtihat ederek namazla te’vil etmiştir. Bk Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih Tercemesı, c.4, s. 346

                  Oysa gelen bir rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.a.), Tevbe suresinin 80. ayetini okur ve Ömer’i yersiz müdahalesinden azarlayarak şöyle buyurur. “Ama Ben, onun ( İbn Übey) için yetmiş defadan fazla mağfiret dileyeceğim.” İbn Kesir El- Bidaye,c. 5, s. 118

                  Görülüyor ki, Aynî’nin diktiği kılıftan şu ucube sonuç çıkmaktadır; Ömer b. Hattab, ilim ve zekâsıyla bu mezkur ayette geçen “istiğfar” sözcüğüne dayanarak İbn Übey’in cenaze namazının kılınamayacağı hükmünü çıkarmış; ancak Ömer kadar ilmî kapasitesi –hâşâ- geniş olmayan Allah Resûlü ise bu inceliği kavrayamamıştır (!). Bu meş’um mantık için “Allah’ım! Beyinsizler yüzünden ümmete olan rahmetini esirgeme” den başka ne denebilir ki?...

                  Esasen “istiğfar” sözcüğünün, namazla te’vil edilmiş olması, Ömer b. Hattab’ın içtihadı değil, Aynî’nin işgüzarlığıdır. Zira İslamî kaynaklar, Ömer’in içtihadı adı altında böyle bir mazeret ileri sürdüğü konusunda en ufak bir ipucu kaydetmezler.

                  Ayrıca bir sorun daha var. Çalışmamızın birinci cildinde etraflıca görüldüğü gibi, “Ey Muhammed, şüphesiz Sen de öleceksin, onlar da ölecekler” Zümer suresi, ayet: 30

                  “Ey Muhammed, Sen ölürsün de (sanki) onlar ebedi mi kalacaklar?” Enbiya suresi: ayet: 34

                  ve “Her can ölümü tadacaktır” Al-i İmran suresi, ayet: 185 Ankebur suresi, ayet: 57 Enbiya suresi, ayet: 35

                  vb. birçok ayete rağmen Ömer b. Hattab’ın, Allah’a yemin ederek Peygamber’in ölmediğini, Musa’nın geri döndüğü gibi O’nun da geri döneceğini iddia etmesi... Siret-i İbn Hişam, c.4, s. 411

                  “Muhammed ölmüştür” diyecek olanları, el ve ayaklarını kesmekle tehdit etmesi... İbn Sa'd, Tabakatu'l Kübra, c.2, s.266- 269 İbn Kesir El- Bidaye,c. 5, s. 416

                  Ebu Bekir’in yüce Nebi’nin ölümüyle ilgili bazı ayetleri okuması üzerine de Ömer’in, “Allah’a yemin ederim ki, bugünden önce bu ayetlerin nazil olduğunu bilmiyordum” demesi onun Kur’an’da geçen temel ve kesin nassları dahi bilmediğini ortaya koyar.İbn Sa'd, Tabakatu'l Kübra, c.2, s.268- 270 İbn Kesir El- Bidaye,c. 5, s. 417

                  Bize göre Kur’anî bilgisi bu kadar yetersiz olan birinin,” istiğfar” sözcüğünü te’ville “namaz” manasına yorumladığı iddiası fantastiklik olur.

                  Bu arada Aynî’nin bulduğu kılıfın dar geldiğini görmüş olacak ki Kastallanî (ölm. 1517), mahut mesele için ayrı bir mazeret kılıfı göstermiştir. Ona göre Ömer b. Hattab, “Müşrikler için mağfiret dilemek, ne Peygamber’in ne de inananların yapacağı bir iş değildir” ayetini te’vil ederek Hz. Peygamber’in cenaze namazı kılmasını engellemeye çalışmıştır. Tevbe suresi, ayet: 113 Sahih-i Buhari, Tecrid-i Sarih Tercemesı, c.4, s. 346

                  Halbuki, bu ayetteki yasaklama, iman ile küfür arasında gidip gelen münafıklar için değil, müşrikler içindir. Çünkü, münafık ve müşrik farklı kavramlardır. Dolayısıyla itikadî ve fıkhî boyutları da farklıdır. Nitekim Allah Resûlü, her zaman İbn Übey’e bir Müslüman muamelesi yaptı; onun hukukunu çiğnemedi, ona verdiği sözden asla caymadı. Resûlullah, hiçbir zaman ona müşrik veya bir mürted ya da Müslümanlığında yalancı bir kişi muamelesi yapmadı. Israr ettiği ve çok yalvardığı hususlarda, onun bu arzularını yerine getirirdi. M. Said Ramazan el- Butî, Fıkhu’s- Siyre, s. 232, Selam Yayınları ist., 1984

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                    Abdullah ibn übey ibn selül değil mi burada bahsedilen son kişi ve yanılmıyorsam bize onun münafıkların başı diye öğretmişlerdi...

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                      sevgili murtazali kardeşim..
                      nakiller ehli sünnetten gördüğüm kadarıyla...
                      kabul etmediğiniz rivayet yollarını neden alyhte bir şeyler yazmak icab ettiğinde makbul addediyorsunuz ?
                      ayrıca mesela bazı rivayetleri önü ve ardıyla birlikte vermemişsin
                      ...

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                        [quote author=abdulhamid link=topic=8408.msg86431#msg86431 date=1275493256]
                        sevgili murtazali kardeşim..
                        nakiller ehli sünnetten gördüğüm kadarıyla...
                        kabul etmediğiniz rivayet yollarını neden alyhte bir şeyler yazmak icab ettiğinde makbul addediyorsunuz ?[/quote]

                        Şia'nın kaynaklarından sunsam inanacak mısın?

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                          [quote author=abdulhamid link=topic=8408.msg86431#msg86431 date=1275493256]
                          sevgili murtazali kardeşim..
                          nakiller ehli sünnetten gördüğüm kadarıyla...
                          kabul etmediğiniz rivayet yollarını neden alyhte bir şeyler yazmak icab ettiğinde makbul addediyorsunuz ?
                          ayrıca mesela bazı rivayetleri önü ve ardıyla birlikte vermemişsin
                          ...

                          [/quote]

                          sünnilerin tüm rivayetlerine uydurma demiyoruz. sistemimize uygun olanlar sahihtir diyoruz. tıpkı sizin gibi. siz de bizim sahih dediklerimize sahih değil diyerek sisteminizi kuruyorsunuz.. bu noktada birbirimizden farkımız yok. çünkü sünni hadis kitaplarında birbirine zıt hadisler var bunların tamamını kabul edemezsiniz ki..

                          ancak bizim sizden farkımız siz doğru dediklerinizi bizim kitaplarımızdan delillendiremezsiniz..

                          rivayetlerin tamamı verilse de değişen bir şey olmaz..

                          örneğin şu rivayete bakın:

                          başta 2. halife Ömer. Huzura Ali(aleyhisselam) ve Abbas gelir. Ömer onlara hitaben; "Sen, Abbas, Ebubekirden kardeş oğlunun, sen, Ali, KARININ BABASININ mirasına kondunuz. Ben, Ebu Bekirden sonra halife kendimim ve biliyorum ki, sizin itigadınızda Ebubekir yalancı, hain, fasık ve hileger birisi. Bunu da biliyorum ki, yine sizin itigadınızda ben de hainim, yalancıyım, fasığım ve hilegerim.
                          Kaynak Sahih-i Müslüm, cilt 4, sayfa 152 (veya Sahih-i Müslüm, Kitabul-cihad, babul hukmut-teyd).
                          Şimdi siz, hz. Ali (a s) gibi birisinin itigadında yalancı, hain, fasık ve hileger birisinin hangi faziletlerinden bahsetmeye kalkışıyorsunuz?

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                            [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=8408.msg86584#msg86584 date=1275569825]
                            [quote author=abdulhamid link=topic=8408.msg86431#msg86431 date=1275493256]
                            sevgili murtazali kardeşim..
                            nakiller ehli sünnetten gördüğüm kadarıyla...
                            kabul etmediğiniz rivayet yollarını neden alyhte bir şeyler yazmak icab ettiğinde makbul addediyorsunuz ?
                            ayrıca mesela bazı rivayetleri önü ve ardıyla birlikte vermemişsin
                            ...

                            [/quote]

                            sünnilerin tüm rivayetlerine uydurma demiyoruz. sistemimize uygun olanlar sahihtir diyoruz. tıpkı sizin gibi. siz de bizim sahih dediklerimize sahih değil diyerek sisteminizi kuruyorsunuz.. bu noktada birbirimizden farkımız yok. çünkü sünni hadis kitaplarında birbirine zıt hadisler var bunların tamamını kabul edemezsiniz ki..

                            ancak bizim sizden farkımız siz doğru dediklerinizi bizim kitaplarımızdan delillendiremezsiniz..

                            rivayetlerin tamamı verilse de değişen bir şey olmaz..

                            örneğin şu rivayete bakın:

                            başta 2. halife Ömer. Huzura Ali(aleyhisselam) ve Abbas gelir. Ömer onlara hitaben; "Sen, Abbas, Ebubekirden kardeş oğlunun, sen, Ali, KARININ BABASININ mirasına kondunuz. Ben, Ebu Bekirden sonra halife kendimim ve biliyorum ki, sizin itigadınızda Ebubekir yalancı, hain, fasık ve hileger birisi. Bunu da biliyorum ki, yine sizin itigadınızda ben de hainim, yalancıyım, fasığım ve hilegerim.
                            Kaynak Sahih-i Müslüm, cilt 4, sayfa 152 (veya Sahih-i Müslüm, Kitabul-cihad, babul hukmut-teyd).
                            Şimdi siz, hz. Ali (a s) gibi birisinin itigadında yalancı, hain, fasık ve hileger birisinin hangi faziletlerinden bahsetmeye kalkışıyorsunuz?
                            [/quote]


                            ehli sünnetin rivayetlerini uydurma diye tenkit ediyor ve onlardan hiç bir suretle nakil almıyorken
                            aleyhte bu rivayeti neden dikkate alıyorsunuz...diğer rivayetler gibi görmezden gelmek samimiyetinde bulunsanıza..veya bir çok rivayete taktığınız kulplardan birini buna da taksanıza...
                            (yardımcı olayım : mesela ravisi tan edilmiştir. vs falan filan deyin

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                              Böyle bir mantık doğru değil. Bir kaynaktan bir şey alıntı yapıldığında oradaki her şey doğrudur diye bir şey olamaz. Mesela siz İslam'ın hak olduğunu İncilden ispat etmek isteseniz ve bunun için incilden deliller bulsanız bunu aktarsanız o halde tüm incile inanmak zorunda olduğunuz anlamına mı gelir?
                              nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
                              noktayı koyacak olan sensin anlasana
                              ...

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: ÖMER B. HATTAB’IN HAL DOSYASI

                                [quote author=meshedi313 link=topic=8408.msg87055#msg87055 date=1275735483]
                                Böyle bir mantık doğru değil. Bir kaynaktan bir şey alıntı yapıldığında oradaki her şey doğrudur diye bir şey olamaz. Mesela siz İslam'ın hak olduğunu İncilden ispat etmek isteseniz ve bunun için incilden deliller bulsanız bunu aktarsanız o halde tüm incile inanmak zorunda olduğunuz anlamına mı gelir?
                                [/quote]


                                ama bu objektif değildir..
                                işine geldiği zaman al işine gelmediğinde bırak..
                                ki , şianın işine gelenlerle işine gelmeyenlerde zaten belli oluyor..
                                nerede küçük büyük aleyhte ( iki sahabe arasında bir münakaşa varsa ) bir şey görseler bunu hemen Ali nin as imamlığı ekseninde devreye sokuyorlar...
                                tümüyle adaletsizlik

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X