BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe, Sakife'de bir oldu bittiyle iktidarı ele geçirdikten sonra halkı camide topladı ve bilinen kişiliğiyle bağdaşmayan bir konuşma yaptı. Zira halife, Müslüman halkı adeta tehdit edercesine şöyle diyordu: “... Bana musallat olan bir şeytanım vardır. O bana geldiği zaman benden uzak durun ki, sizin saçlarınıza ve canlarınıza zarar vermeyeyim!”. Taberi, Tarihü'l Ümem ve'l Mülûk, c. 4, s. 43, Darü'l Fıkr, İbn Sa'd, Tabakatü'l Kübra, c. 3, s. 212, Mecmeuz Zevaid, c. 5, s. 183, Beyrut Baskısı-, İbn Kesir, El-Bidaye, c. 6, s. 428.
Gerçekten de Ömer b. Hattab'a nazaran İslam tarihinde hilmi, soğukkanlılığı ve yumuşak huyluluğu ile tanınan Ebu Bekir'in, açıkça kendisine musallat olan bir şeytanı olduğunu beyân ederek Müslüman halkı, saçlarını başlarını yolmakla ve canlarını almakla tehdit etmesi enteresandır.
EBU BEKİR'DEN EHL-İ BEYT'E EKONOMİK DARBE
HUMUS'U YASAKLAMASI
HUMUS'U YASAKLAMASI
Şüphesiz Halife EbuBekir'in ilk icraatları arasında Ehl-i Beyt'i ekonomik açıdan zayıflatmak amacıyla aldığı iki önemli önlemi burada zikretmek istiyoruz ki, bunlardan biri de “Humus”un yasaklanmasıdır. Bilindiği gibi İslam Tarihinde Peygamber (s.a.a.), ilk kez Kaynukaoğulları savaşında (624) ele geçirilen ganimetlerden “Humus” almıştır ki bu, İslam'da tahmis olunan ilk ganimettir. İbnül Esir, El-Kamil, c. 2, s. 135.
Keza Allah Resûlü, Kureyzaoğuları ile yapılan savaşta elde edilen ganimetten ve ele geçirilen Ketibe kalesinden humus alarak Ehl-i Beyt'ine ve Haşimoğulları’na dağıtmıştır. İbn Kayyım el-Cevziyye, Zadü'l Mead, c. 5, s. 181. İbn Kesir, El-Bidaye ve'n Nihaye, c. 4, s. 342.
Humus'un farziyeti şu ayetle sabittir: “Şunu biliniz ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyden beşte biri (humusu) Allah ve Peygamber'e, Peygamber'in akrabalarına, yetimlere, miskinlere, düşkün yolculara mahsustur. Eğer iman etmiş iseniz buna riayet ediniz”. Enfal Suresi, ayet: 41.
Nitekim Resûlullah da Allah'a imanın makbul olabilmesi için humus vermeyi şart koşmuştur. Bk. Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih Terc., c. 1, s. 61-63, 3. baskı.
Zikredilen ayet ve hadisten açıkça anlaşıldığı gibi humus, Zilkurba'ın (yakın akrabanın) şer'î hakkıdır ve nass'la sabittir. Ayette geçen “Zilkurba” (yakın akraba)'dan maksat, Ehl-i Beyttir. Nitekim Peygamber (s.a.a.), Zilkurba'ya (akrabaya) ayrılan humus hissesini Haşim ve Muttalib oğullarına taksim etmiştir. İmam Yusuf, Kitabü'l Harac, s. 51, Özek yayınları, İst. 1973.
Bu konu ile ilgili olarak Cübeyr b. Mutim der ki: “Osman b. Affan (Halife Osman)'la birlikte Peygamber'e gittik ve O’na “Ey Allah'ın Resûlü, Haşim ve Muttalib oğullarına humus verdiğin halde bizi mahrum ettin. Halbuki aynı derecede sana yakınız.” Peygamber “Ben ve Haşimoğulları cahiliyyede de İslam'da da ayrılmayız, biz ve onlar bir şeyiz” buyurdular. Sahih-i Buhari, c. 5, s. 79, Matbaa-i Amire, İstanbul 1315, İbn Sa'd, Tabakatü'l Kübra, c. 2, s. 315.
Böylece Resûlullah, Cübeyr b. Mutim ve Osman b. Affan'ın humustan pay isteklerini reddetmiştir. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. 7, s. 490, Azim Dağıtım-İstanbul.
Bu arada döneminin en zenginlerinden biri olan ve son derece cömert olduğu ileri sürülen Osman b. Affan'ın, Peygamber'e başvurup humustan kendisine de pay verilmesini istemesi, üzerinde durulması gereken bir husustur.
Görülüyor ki Resûlullah, hayatta olduğu asr-ı saadette ayette geçen “zilkurba” ile Efendimiz (s.a.a.)'in akrabaları kastediliyordu ve bu dönemde humus, sadece Haşimoğulları’na veriliyordu. Mevdudi, Tefhimü'l Kur'an, c. 2, s. 170, İnsan Yayınları, 2. bsk.
Zaten yukarıda görüldüğü gibi Zilkurba (Peygamber'in akrabaları hissesi), nass'la sabit olan şer'î bir haktır ve Resûlullah hayatta olduğu sürece bu hakka asla halel getirilmemiştir. Nasıl ki sadaka malı yemek, Ehl-i Beyt için haram edilmişse buna karşılık humus da onlar için Allah tarafından verilmiş bir haktır.
Şer'î durum bu iken halife seçilen Ebû Bekir b. Ebi Kuhafe (632-634), ilk icraat olarak Peygamber'in yakınlarına humus taksiminden pay vermeyi yasakladı. Seyyid Kutub, Fizilalil Kur'an, c. 7, s. 16, Hikmet Yayınları, İst.
Ünlü müfessir Zemahşerî, ilgili ayetin tefsirinde Abdullah b. Abbas'ın şu sözlerine yer veriyor: “Humus altı paydır. Üçü, Allah, Resûlü ve Ehl-i Beytinindir. Bu, Peygamber'in vefatına kadar devam etti. Ebu Bekir, humustaki bu hisseleri kaldırdı”. Zemahşerî, El-Keşşaf, c. 2, s. 211, 1. baskı, Darü'l İhya et-Türas el-Arabi, Beyrut-1997.
Ebû Bekir'in Zilkurba'ya (Ehl-i Beyt ve Haşimîlere) humustan pay ödeme sünnetini yürürlükten kaldırıp yasaklaması uygulamasını Halife Ömer (634-644) de aynen sürdürmüştür. Ebu Ubeyd, Kitabü'l Emval, s. 355.
Görülüyor ki, Ebu Bekir, adeta Kur'an ayetini, hadisleri ve bu konudaki Peygamber'in uygulamasını görmemezlikten gelerek Ehl-i Beyt mensuplarını humustan mahrum bırakmış, böylece onları ekonomik açıdan zayıflatmıştır.
Ebu Bekir'in bu yasakçı uygulaması uzun yıllar devam etmiş, nihayet Ömer b. Abdülaziz (717-720) bu haksız uygulamaya son vererek yeniden Ehl-i Beyt'e humustan pay vermiştir. İmam Ebu Yusuf, Kitabü'l Harac, s. 52.
Yorum