Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi (Tebuk Suikat planı örnk)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

    ypa'nın cenazesi vardı. bir hafta daha giremeyeceğini söylemişti ama dediğiniz gibi uzun süre geçti hala yok umarız her şey yolundadır.. sövgüsüz eleştiren biri olarak kendisini özledik.

    bir insan eleştirebilir katılmayabilir ama sövgü ve hakaretsiz onu yazarsa bu sitede ilelebet kalır diye düşünüyorum...

    ibn hazm konusunda yeterli açıklamayı yaptığımızı zannediyordum...

    tam ona benzer bir diyaloğu sizinle yaşamıştık hatırladınız mı?

    siz benim yazdığımı ispatlayamadan başkasından alıntıyla bana cevap yazmıştınız?

    ek olarak; bir solcunun terbiyesizce sözlerini değerli görüp Ehlibeyt yolunda yürüme samimiyeti içinde olanların arasında birilerine karşı alıntılamanız bizi şaşırttı. bununla amacınız nedir? Ayet hadisler bitti de rakı, kadınla yatmak cümlelerinin geçtiği saçma sapan şiir mi kaldı

    bu ahlaksız kadınla... cümlesini alıntıladığınzdan dolayı sizi kınıyorum!

    Yorum


      #32
      Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

      ben de işte bu yaptıklarını savunuyorum...

      ibn hazmın inanmadığı bir rivayeti kitabına alması, böyle bir rivayetin olduğuna hiç bir şekilde delil olmaz mı bu durum?

      şimdi size yalancı birisi bir olayı anlatsa, böyle böyle diyorlar ama bu doğru değildir dese, siz bu noktada ne düşünürsünüz?

      o olayı da ilk kez duyuyorsunuz?

      Yorum


        #33
        Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

        o adamın söylediği(örneğini verdiğim)ne yalan söyleyen bu adam bu konuyu söylenti diye duyuruyor. bu o zaman ya böyle bir söylenti var ya da yok sırf yalan üretiyor anlamına gelir ve siz başlarsınız olayı araştırmaya değil mi..

        bu olayı araştırmak için de onun verdiği ipuçlarından yola çıkarak araştırmak olacaktır. yani der misiniz ki bu adam yalancı ama bu konuda doğru sölüyor böyle bir şey yoktur diye...

        o zaman siz böyle bir konuyu duydunuz neden araştırmıyorsunuz?

        Yorum


          #34
          Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

          Tekrar söylüyorum burada konu rivayetin doğruluğu yada yanlışlığı değil.Bu rivayet sana göre olur bana göre doğru olur.
          Burada konu bu rivayetin el muhallada geçip geçmediğidir.Bu rivayet El muhallada geçiyor hemde verdiğimiz cilt ve sayfa numarasında.
          Hala daha neden uzatıyorsunuz anlamadım.

          Ben bu rivayeti doğru olarak kabul ediyorum ve kaynak olarak kullanıyorum kullanmayada devam edeceğim.
          Raviside son derece güvenilir olan bu rivayeti kaynak olarak kullanma konusunda ben bir behis görmüyorum siz görüyorsanız o sizin bileceğiniz bir iştir.
          Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
          İmam Ali (a.s)

          Yorum


            #35
            Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

            Bu forumda yazdıklarımı hem burada hemde gerçek hayatta iddia ederim.
            Lütfen insanlar hakkında burada kafanıza göre yorum yapmayınız.Yorum yapacaksanız lütfen konu,kaynak ve deliller üzerinden gidelim.Bırakın insanların özel hayatlarını.Siz nerden biliyorsunuz insanların gerçek yaşantılarını.Bilmediğiniz şeyler hakkında lütfen yorum yapmayınız.Çünkü zandan başka bişey değil bu.
            Burası sanal bir ortam ve bu ortaın gerektirdiği kriterlere bağlı kalarak yazışalım.

            Konu Resululaha suikast meselesi bu mesele onlarca kaynakta geçen bir konudur.Ama bu suikastı yapanların kimler olduğu çok az kaynakta geçer ben bu kaynağı ve geçiş şeklini okuduğumda kendimce bunun doğru olduğunu düşündüm.Birileri bu suikastı yaptı.Uzaydan gelip bu suikast girişiminde bulunmadılar değil mi?
            İbni hazm bu delili kitabında yazmış isimleride zikretmiş sonra güya topu raviye atarak çark etmiş.Amma sünni alimlere göre bu ravi son derece sağlam.Ben buradan yola çıkarak bu olayı aynen kabul ediyorum.Bu kadar basit kabul etmeyen istediği kadar kabul etmeme özgürlüğüne sahip ben buna karışamam.
            Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
            İmam Ali (a.s)

            Yorum


              #36
              Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

              [quote author=composer link=topic=9598.msg62289#msg62289 date=1258828505]
              [quote author=mikdat bin esved link=topic=9598.msg62287#msg62287 date=1258828056]
              Tekrar söylüyorum burada konu rivayetin doğruluğu yada yanlışlığı değil.Bu rivayet sana göre olur bana göre doğru olur.
              Burada konu bu rivayetin el muhallada geçip geçmediğidir.Bu rivayet El muhallada geçiyor hemde verdiğimiz cilt ve sayfa numarasında.
              Hala daha neden uzatıyorsunuz anlamadım.

              Ben bu rivayeti doğru olarak kabul ediyorum ve kaynak olarak kullanıyorum kullanmayada devam edeceğim.
              Raviside son derece güvenilir olan bu rivayeti kaynak olarak kullanma konusunda ben bir behis görmüyorum siz görüyorsanız o sizin bileceğiniz bir iştir.
              [/quote]
              Konuya sen karar veremezsin. İstediğin kaynağı istediğin yerde kullanamayacağın gibi. Kaynakta böyle bir şeyin doğru olmadığı yazıyor. Nasıl kapı gibi kaynak oluyor kardeşim!
              [/quote]

              hangi kaynağı delil olarak sunup sunamayacağıma elbette ben karar veririm.
              ben bu rivayetin doğru olduğunu düşünüyorum ve bunuda burada alenen yazıyorum.Aksini iddia eden varsa delilleri ile sunar burası ilim meclisidir kimse kimsenin düşüncelerini ipotek altına alamaz
              Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
              İmam Ali (a.s)

              Yorum


                #37
                Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                formda da horoz dövüşü oluyormuş horozlar üste çıkmak için zıplarlar ya siz de üste çıkmak için yazıları büyütüyorsunuz..

                Yorum


                  #38
                  Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                  SELAM OLSUN ALLAH'IN HABİBİNE VE TEMİZ PAK KILDIĞI EHLİ-BEYTE

                  İbn-i Hazm el-Mücella fî tahkiki ehâdîsi'l-muhalla adlı eserinde geçen konu hakkında konuyu toparlayıp kapatmak adına bi şeyler yazayım.

                  Olaya 3 farklı şekilde yaklaşılabilir.

                  1) İbn-i Hazm el-Mücella fî tahkiki ehâdîsi'l-muhalla adlı eserinde bu olayı kaynak belirtmeksizin ( hadis kitabı) nakletmektedir. Bu rivayetin kendisine ulaştığı kadarı ile ravileri ile nakletmekte ve şahsi olarak gereken tahkiki yapıp eleştirmektedir. Ki el-Mücella fî tahkiki ehâdîsi'l-muhalla adı üstünde hadislerin tahkik edilmesi için bu eseri kaleme almıştır İbn-i Hazm. Bundan dolayı İbn-i Hazm'ın el-Mücella fî tahkiki ehâdîsi'l-muhalla adlı eserinde geçen rivayet şu şekilde delil olarak kullanılabilir. Bu rivayet İbn-i Hazm'ın el-Mücella fî tahkiki ehâdîsi'l-muhalla adlı eserinde geçmektedir yalnız İbn-i Hazm bunu kabul etmemektedir kendi hadis kriterlerine göre ama ehli-sünnetin cumhur muhaddislerin hadis kriterlerine bu rivayette adı geçen İbn-i Hazmın eleştirdiği ravi metruk bir ravi olarak değil güvenilir ve kendisinden hadis alınan bir ravi kabul edilmektedir.

                  2) İbn-i Hazm el-Mücella fî tahkiki ehâdîsi'l-muhalla adlı eserinde geçen rivayet araştırıılıp varsa başka hadis tarih kitaplarında bulunup delil olarak sunulur.

                  3) Metin üzerinden tenkid yapılıp Tarihsel olarak olaya bakılırsa Tebük seferi dönüşünde bu olaya şahid olanlar 1 Hz Peygamber 2 Hz Huzeyfe 3 Bazı tarihi ve hadis kitaplarında geçtiği kadar Hz Ammar. Ama genel olarak kabul gören görüş Hz Peygamber ve Hz Huzeyfe bu olaya şahid olmaktadır. Bu olaydan sonra Hz Peygamber Hz Huzeyfeye bu olayda süikast düzenlemek isteyen münafıkların isimlerini zikretmekte ve kimseye bu münafıkların isimlerini söylememesini söyler. Ki bundan dolayıdır ki Hz Peygamberin sırdaşı olarak bilinir Hz Huzeyfe.

                  Şimdi düşünmek gerek eğer Hz Peygamber ve Hz Huzeyfe sadece bu münafıkların isimlerini biliyor iseler ve Hz Peygamber Hz Huzeyfe'ye bunları açıklamamasını beyan etmesine rağmen Hz Huzeyfe'nin bu münafıkların kim olduklarını açıklamadığına göre. ( Ki Hz Huzeyfe'nin bu münafıkları açıkladığına dair hiç bir delil yoktur.) Bu şahısların isimlerini İbn-i Hazmın el-Mücella fî tahkiki ehâdîsi'l-muhalla adlı eserinde geçen rivayetin ilk ravisi bunları nerden bilmektedir?

                  Ya Hz Huzeyfe Hz Peygamberin sırrını ifşa etmiştir?
                  Yada o ravi yalan söylemektedir.

                  ( Bu arada ben bu sırrı ifşa etmedim )
                  EY AZİZAN, BİZ KAR-ZARAR HESABI YAPMAKSIZIN SEVGİ'YE TESLİM OLUR SELAMA ERERİZ. KİM NE DERSE SÖYLESİN, SEVDİM ALİ'Yİ. KAR-ZARAR http://www.nuvezan.com/

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                    SELAM OLSUN ALLAH'IN HABİBİNE VE TEMİZ PAK KILDIĞI EHLİ-BEYTE

                    Halife (Ömer bin hattap) Ebu Hureyre’ye; “Ey Allah’ın düşmanı! Seni Bahreyn’e vali olarak gönderdiğimde ayağında ayakkabın bile yoktu; şimdi asil atların ve 600 dinarlık malın olduğunu duydum. Bunları nereden aldın?” diye sordu. O da cevaben; “Bunlar halkın hediyeleriydi. Onları çalıştırdım, elimdekiler onlardan elde ettiğim kârlardır.” dedi. Ömer yerinden kalkıp onu o kadar kırbaçladı ki sırtından kan akmaya başladı. Sonra, Bahreyn’de biriktirdiklerinden 10 bin dinar alıp Beyt’ul- Mal’a vermelerini emretti. Ömer, sadece kendi halifeliği zamanında değil, Resulullah’ın zamanında da Ebu Hureyre’yi yere düşene kadar dövdü. (İbn-i Mes’ud “Tabakat”ın 4. cildinin 90. Sayfasında, İbn-i Hacer Askalani “İsabe”de ve İbn-i Abdurabbih “Ikd’ul- Ferid”in 1. cildinde)


                    Halife Ömer onu kırbaçlayıp dövdü. Resulullah (s.a.a.)’dan hadis nakletmesine engel olarak dedi ki: “Peygamber’den çok hadis naklediyorsun. Ondan taraf yalan söylemeye layıksın (yani senin gibi şahsiyetsiz biri Peygamber’in adına yalan söyler ancak.) Peygamber’den hadis nakletmeği terk etmelisin. Yoksa seni ya Devs’a gönderirim ya da Buzinelerin yanına." (İbn-i Asakir “Tarih-i Kebir”de, Muttaki “Kenz’ul- Ummal”ın 239. sayfasında)
                    Yukarda verilen kaynaklar.

                    1) Tabakat-i İbn-i S'ad; Dün İslam Araştırma Merkezinde bu eseri inceledik bir kardeş ile birlikte yanlız Tabakat- Kübra 4 cild değil 2 cild idi. Ben eimmeddin kardeşten hangi başlıkta geçtiğini istiyecem ama kendisi açıklama yaptı kendiside başka bir eserden kopyalamış.

                    2) İbn-i Hacer El-Askalani'nin El-İsabe adlı eserinde de hangi cild ve sayfa numarası verilmemiş.

                    3) İbn-i Abdurabbih “Ikd’ul- Ferid”in 1. cildinde bu esere ulaşamadım.

                    4) İbn-i Asakir “Tarih-i Kebir Bu eserde de ne cild nede sayfa numarası verilmiş.

                    5) Muttaki “Kenz’ul- Ummal”ın 239 Hangi cild belirtilmemiş ki sayfa ve cild belirtmesinede gerek yok aslında sadece hadis numarasını versin yeterlidir.

                    Şimdilik ben bunu es geçiyorum açık adresler verilmediğinden dolayı. Ve şahsi olarak yukarda beyan edilenlerin kaynakların açık bir şekilde verilmediğinden dolayı kabul etmiyorum.

                    İkinci Halife Ömer ve Ebu Hureyre arasında hadis rivayeti konusunda evet bazı sorunlar cereyan etmiştir ama bu İkinci Halife Ömerin sadece Ebu Hureyre ile sınırlı değildi ki muhaddisler genelde İkinci Halife Ömerin hadislerin tahkiki için bunları yaptığını beyan etmektedirler.
                    EY AZİZAN, BİZ KAR-ZARAR HESABI YAPMAKSIZIN SEVGİ'YE TESLİM OLUR SELAMA ERERİZ. KİM NE DERSE SÖYLESİN, SEVDİM ALİ'Yİ. KAR-ZARAR http://www.nuvezan.com/

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                      "Bu olaydan sonra Hz Peygamber Hz Huzeyfeye bu olayda süikast düzenlemek isteyen münafıkların isimlerini zikretmekte ve kimseye bu münafıkların isimlerini söylememesini söyler. Ki bundan dolayıdır ki Hz Peygamberin sırdaşı olarak bilinir Hz Huzeyfe."

                      sn hudeyfe kardeşim. adaşınızla ilgili konuyu kapatmadan bir iki sorum ve görüşüm olacak umarım paylaşımımız yanlış anlaşılmayı ve gidişatı engellemiş olur

                      Sünni kaynaklarda, Huzeyfe'ye bu isimleri kimseye söylememesi üzerine söylediği ve münafıkları sadece huzeyfenin bildiği, Halife Ömerin bu listede kimler olduğunu sorduğu, Hudeyfenin söylemediği, bu Ömerin kendisinin de bu listede olup olmadığına dair korkusu ve ısrarı üzerine Hudeyfe'nin sen yoksun dediği, bundan sonra Hudeyfe kimin cenazesine katıldıysa Ömerin de katıldığı, Hudeyfenin katılmadığı cenaze namazına Ömerin de katılmadığı geçer.

                      şimdi burada Hudeyfe'nin Resul s.a.a. ile sırdaşlığı konusuna değinmiş bundan dolayı onun kimseye açmadığını, dolayısıyla bu İbn Hazm'ın rivayetinde isimlerin geçmesinin uydurma olduğuna dair neredeyse kesin kanıt sayılabileceğini ima etmişsiniz.

                      ben bu konuda sizinle aynı kanaatte değilim. çünkü aklıma bir sürü şüphe ve sorular geldi. şöyle ki:

                      1- Biz İmam Ali a.s.'ın Resul s.a.a. ile sırdaş olduğunu, Ali a.s.'ın hergün sabah ve akşam özel görüşme saatine sahip olup kimsenin bu hakka sahip olmadığını, biliyoruz. Ali a.s.'a imameti gereği bir çok sır vermiştir. bu sırların arasında Resul s.a.a.'in münafıklarının listesinin de olmadığına dair bir delilimiz yok.

                      2- TEVBE 101. Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.
                      bu ayet konuyla ilgili midir? Resulullah s.a.a. kendisi biliyor muydu ki tüm münafıkları da Hudeyfe'ye verdi?

                      3- Diyelim ki Tevbe 101 ayetine göre, İbn Hazm rivayetinde geçen isimlerin, (ibn hazmın reddettiği) ayetteki münafıkların kapsamına girmeyip de Resul s.a.a. biliyordu ve onların isimlerini Hudeyfeye verdi. bu durumda bu isimleri Ali a.s.'a bildirmediği ne malum? Neden sadece Hudeyfe'ye, İmamı yetiştirmek dışında resul s.a.a.'in tüm insanlara tebliğde eşit davranması gerekmez mi. O kendine indirilen bilgiyi tüm sahabeyle paylaşmaması risaletini tam yapmamış olması anlamına gelmez mi?

                      4- Diyelim ki diğerleri bu sırrı koruyamayacaklardı sadece Hudeyfe kaldırabilecekti bu yüzden onunla paylaştı. o halde Resul s.a.a. bu sırrı neden gizledi de sadece O'na verdi. Suikastin düzenlendiği sırada Resul s.a.a.'in yanında olması sebebiyle bu bilgisini paylaştıysa neden gizledi Resul bunları? bu suikastçi münafıkları korumak anlamına mı geliyordu?

                      5- Suikastçi münafıkların şerrinden korunmak ya da onlara süre vermek için gizleme emrini verdiyse bu emir sınırlı bir süre için miydi yoksa stratejik zaman geçtikten sonra örneğin bu suikastçiler vefat ettikten sonra bu haber yayılabilir miydi? ya da onların müslümanlara zarar verme ortamı ortadan kalktıktan sonra. örneğin bu sır dilden dile dolaşıp kitaplara yazılıp bu kitaplar yayınlanınca bu sırrın yayılması Resul s.a.a.'in sır saklama emrine mugayir miydi?

                      6- İmam Ali a.s. daha sonra bu sırrı ifşa etmiş olamaz mı...

                      7- bu ve benzeri daha bir sürü soru ve karanlık nokta varken ihtimal varken rivayetin sahih olmadığını beyan etmemiz ne kadar metin tenkitçiliğine uyar?

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                        SELAM OLSUN ALLAH'IN HABİBİNE VE TEMİZ PAK KILDIĞI EHLİ-BEYTE

                        Sadece sorularınıza cevap verecem.

                        1- Biz İmam Ali a.s.'ın Resul s.a.a. ile sırdaş olduğunu, Ali a.s.'ın hergün sabah ve akşam özel görüşme saatine sahip olup kimsenin bu hakka sahip olmadığını, biliyoruz. Ali a.s.'a imameti gereği bir çok sır vermiştir. bu sırların arasında Resul s.a.a.'in münafıklarının listesinin de olmadığına dair bir delilimiz yok.
                        Olduğuna dair de bir deliliniz yok var ise buyrun yazınız? Vede şayet böyle bir delil var ise İmam Ali'nin suikast düzenlemek isteyen münafıkların isimlerini açıkladığına dair de deliliniz?

                        2- TEVBE 101. Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.
                        bu ayet konuyla ilgili midir? Resulullah s.a.a. kendisi biliyor muydu ki tüm münafıkları da Hudeyfe'ye verdi?
                        Direk konu ile ilgili değildir bu ayet tebük seferi dünüşünde yapılmak istenen ile alakalı değildir. Genel manada münafıklardan bahsetmektedir. İsterseniz bu ayetin tefsiri için Allame Tabatabai'nin El-Mizanına bakalım.

                        101) Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından bir kısım münafıklar vardır ki, münafıklığa alışmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz ve sonra onlar (kıyamet günü) büyük bir azaba götürüleceklerdir.
                        Bir şeyin çevresi (havl), etrafında bulunup kendisine komşu olan mekânlardır. "Havl=Çevre" sözcüğü, cümle içinde zarf işlevini görüyor. "Maradû" ise, büyüklenip haddi aşmak, itaatsizlik etmek, kötülük yapmayı sürekli bir uğraş ve alışkanlık hâline getirmektir. Bu, "mara-dû ale'n-nifak=münafıklığa alışmışlardır" ifadesine de uygun bir anlamdır. Yani bunlar, münafıklığı alışkanlık hâline getirinceye kadar, sürekli bir uğraş edinmişlerdir. Buna göre, ayete şu anlamı vermek gerekiyor: Çevrenizde veya Medine'nin çevresinde çölde yaşayan bedevi Araplardan, münafıklığı bir uğraş hâline getirip ona alışmış münafıklar vardır. Medineliler içinde de ikiyüzlülüğü alışkanlık hâline getirmiş münafıklar vardır. Ey Muhammed! Sen onları bilmezsin; ama biz onları biliriz. Biz onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba doğru götürüleceklerdir.
                        "İki kez azap etme" ile neyin kastedildiği hususunda tefsir bilginleri tarafından farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kimine göre, bir kere dünyada, esir alınmaları ve öldürülmeleri gibi, bir kere de kabirde azap çekmeleri; kimine göre dünyada kendilerinden zekât alınması ve ahirette kabir azabı çekmeleri; kimine göre, iki kez açlık çekmeleri; kimine göre, bir kere can çekişirken, bir kere de kabirde azap çekmeleri; kimine göre, haklarında şer'î cezaların uygulanması ve kabir azabı; kimine göre, bir kere dünyada rezil olmaları, bir kere de kabir azabını çekmeleri; kimine göre de daha başka şeyler... kastedilmiştir. Bu görüşlerin hiçbirini doğru kabul etmemizi gerektiren herhangi bir kanıt yoktur. Eğer mutlaka birini tercih etmek gerekiyorsa, en baştaki daha yakın bir ihtimaldir, deriz.


                        3- Diyelim ki Tevbe 101 ayetine göre, İbn Hazm rivayetinde geçen isimlerin, (ibn hazmın reddettiği) ayetteki münafıkların kapsamına girmeyip de Resul s.a.a. biliyordu ve onların isimlerini Hudeyfeye verdi. bu durumda bu isimleri Ali a.s.'a bildirmediği ne malum? Neden sadece Hudeyfe'ye, İmamı yetiştirmek dışında resul s.a.a.'in tüm insanlara tebliğde eşit davranması gerekmez mi. O kendine indirilen bilgiyi tüm sahabeyle paylaşmaması risaletini tam yapmamış olması anlamına gelmez mi?
                        İmam Ali'nin bildiği ne malum?

                        Eğer Peygamber bu şekilde münasip görüp sadece Hz Huzeyfeye bildirdi ise ne ben nede hiç bir mü'min itiraz etmeye hakkı yoktur. Bu şer'i hüküm.

                        Kelami olarakta bu konuda benim bir şeyler bilip bilmemem bir şeyi değiştirirmi? ( Benim derken o dönemde yaşamış bir sahabe olarak benim) Mesela Abdullah bin Ubeyin münafık olduğunu biliyor sahabe ama bir müslüman gibi davranmaktadır Abdullah bin Ubeye karşı değil mi? Eğer sahabe bu 12 münafığın kim olduklarını bilse ne yapacaktı Peygamber kısas istemedikten sonra öldüreceklermiydi?

                        İmam Ali ve Hz Peygamber arasında özel durumlar ve görüşmeler vardı o zaman aynı itirazı yapmak gerek değil mi?

                        4- Diyelim ki diğerleri bu sırrı koruyamayacaklardı sadece Hudeyfe kaldırabilecekti bu yüzden onunla paylaştı. o halde Resul s.a.a. bu sırrı neden gizledi de sadece O'na verdi. Suikastin düzenlendiği sırada Resul s.a.a.'in yanında olması sebebiyle bu bilgisini paylaştıysa neden gizledi Resul bunları? bu suikastçi münafıkları korumak anlamına mı geliyordu?
                        Peygamber eğer gizle dedi ise Hz Huzeyfenin yapması gereken de gizlemektir başka da olamaz.

                        Belki konu dışı ama İmam Ali'nin 25 yıl boyunca susması nasıl İslamın selameti için idi ise Hz Peygamberin de bu münafıkların kim olduklarını gizlemesi ve Hz Huzeyfeye gizlemesini istemesi de İslamiyetin selameti içindi diye düşünüyorum ben.

                        6- İmam Ali a.s. daha sonra bu sırrı ifşa etmiş olamaz mı...
                        Oldu ise delil getireceksin kardeş. Olasılık üzerinden konuşmak ilmi olmaması gerek.

                        7- bu ve benzeri daha bir sürü soru ve karanlık nokta varken ihtimal varken rivayetin sahih olmadığını beyan etmemiz ne kadar metin tenkitçiliğine uyar?
                        Genel olarak tarih ve hadis külliyatına bakarım. Ki cumhurunda görüşü budur Peygamber bu sırrı Hz Huzeyfe'ye verdi Hz Huzeyfe de bu sırrı açıklamadı.
                        EY AZİZAN, BİZ KAR-ZARAR HESABI YAPMAKSIZIN SEVGİ'YE TESLİM OLUR SELAMA ERERİZ. KİM NE DERSE SÖYLESİN, SEVDİM ALİ'Yİ. KAR-ZARAR http://www.nuvezan.com/

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                          cumhur? bir şiiden de ilk kez böyle bir kelime ile delil duyuyorum. oysa şianın önde gelen alimlerinden, el müracaatın yazarı, şiiler neden cumhura uymazlar şeklinde hususi bir başlığı vardır. bir sürü delilleriyle bunu açıklamıştır. öte yandan İmam Muhammed bakır a.s. ise ihtilaf konularında sünnilerin zıttına olan hükmü kabul edin şeklinde hadisi vardır..

                          Siz Ali a.s.'a vermeyip de Resul s.a.a.'in başkalarına verdiği bilginin olabileceğine mi inanıyorsunuz. Ali a.s.'ın sabah akşam iki vakitte her gün Resul s.a.a. ile özel görüşme hakkının olduğu bu hakkın kimseye ait olmadığını bu zamanlarda tüm bilgileri ona aktardığını (El Hasais 109-118. hadisler) onunla nefis birliği olması sebebiyle tüm bilgilerini Ali a.s.'ın da bildiğini hadislerden ya da ilgili ayetlerin tefsirlerinden okumuş olmalısınız... bunlar için ayrı delil mi istiyorsunuz?

                          Ali a.s.'ın münafıkların ve süikastçıların isimlerini açıkladığına dair bir delili görmüş değilim. ancak siz bu tartışmaya neden olan yazınızda Resul s.a.a ve Hudeyfe dışında hiç kimsenin bilmediğini vs. iddia ettiniz buna cevap olarak bunu yazdım..

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                            [quote author=composer link=topic=9598.msg62396#msg62396 date=1258925320]
                            [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=9598.msg62353#msg62353 date=1258915205]
                            cumhur? bir şiiden de ilk kez böyle bir kelime ile delil duyuyorum. oysa şianın önde gelen alimlerinden, el müracaatın yazarı, şiiler neden cumhura uymazlar şeklinde hususi bir başlığı vardır. bir sürü delilleriyle bunu açıklamıştır. öte yandan İmam Muhammed bakır a.s. ise ihtilaf konularında sünnilerin zıttına olan hükmü kabul edin şeklinde hadisi vardır..[/quote]
                            pt]İmam Muhammed Bakır as sizin bugün sünni diye tanımladıklarınıza böyle bir söz söylemiş olamaz. Çünkü bugün sünnilik geniş bir yelpazedir. Bir çok sünni için şialardan daha mutedildir diyebiliriz.
                            Lütfen hadisleri doğru ve anlaşılır bir şekilde ve asla herhangi bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde kullanınız.
                            Yoksa eleştirdiklerinizden hiçbir farkınız kalmaz.[/quote]

                            USUL-U KÂFÎ
                            İLMİN FAZİLETİ KİTABI
                            10-(198)… Ömer b. Hanzala şöyle rivayet eder:
                            Ebu Abdullah (Cafer Sadık )(a.s.)a sordum ki:
                            Bizim ashabımızdan iki adam, bir borç veya miras yüzünden tartışırlarsa ve sonunda sultana veya kadılara başvururlarsa, bu onlar için helal olur mu?
                            Buyurdu ki: “kim hak veya batıl için onların hükmüne başvurursa, hiç kuşkusuz Tağut’un hükmüne başvurmuş olur. Bunların verdiği hükme dayanarak bir şeyi almak, kişinin tartışılmaz hakkı da olsa, bir haramı almak gibidir. Çünkü kişi, Tağut’un hükmü sonucu onu almış olur. Oysa Allah(c.c.), Tağut'un hükmüne karşı gelip reddedilmesini emretmiştir: “Tağut’un hükmüne başvurmak istiyorlar. Hâlbuki onu inkâr etmeleri emredilmişti…” (Nisa,60)
                            Dedim: Peki, aralarında ihtilaf bulunan bu iki arkadaşımız ne yapsınlar?
                            Dedi: “o zaman sizden olup da bizim hadislerimizi rivayet etmiş, helalimizi, haramımızı bilmiş ve verdiğimiz hükümleri tanımış kişiye başvursunlar. Eğer o kişi bir hüküm verirse buna razı olsunlar. “ben onu sizin başınıza hâkim olarak tayin ettim. “bu kişi bizim verdiğimiz hüküm doğrultusunda hüküm verdiği halde ihtilaflı kişilerden biri onun verdiği hükmü kabul etmezse, Allah'ın hükmünü hafife almış ve bizi de reddetmiş sayılır. Bizi reddeden de Allah'ı reddetmiş olur ki bu da Allah'a ortak koşmak kadar ağır bir suçtur.”
                            Dedim: eğer bu iki adamın her biri, ashabımızdan birsinin hakemliğini istese ve bunların vereceği hükme razı olacaklarını ifade etseler, sonra bunlar da sizin hadislerinizin ihtilafından dolayı farklı hükümler verseler ne yapmak gerekir?
                            Dedi: “en adil, en fakih hadis rivayetinde en doğru ve en muttaki olanının hükmü benimsenir, diğerinin vereceği hükme iltifat edilemez.”
                            Dedim şayet bu iki adam bizim arkadaşlar tarafından hoşnutlukla kabul edilen, biri diğerinden üstün tutulmayacak kadar sevilip sayılan kimseler iseler ne yapmak gerekir?
                            Dedi: “verdikleri hükmün dayanağı olan ve bizden aktarılan hadise bakılır, bu hadislerden dostlarımızın üzerinde ittifak ettikleri rivayet esas alınır ve dostlarımızın arasında meşhur olmayan, şaz olan rivayet bir kenara bırakılır. Çünkü üzerinde ittifak edilen bir şeyde ihtilaf olmaz.
                            Olgular üç kısma ayrılır. Birinin doğruluğu apaçıktır, uyulur.
                            Birinin eğriliği apaçıktır, sakınılır.
                            Biri ise, doğrulu ve eğriliği belli olmayacak kadar karışık ve içinden çıkılmazdır. Böyle bir olgunun bilgisi Allah(c.c.) azze ve celle ve Resulüllah (S.A.A.)’e bırakılır. Resulüllah (S.A.A.) şöyle buyurmuştur: helal de haram da açıktır. Bu ikisinin arasında yer alan şeylerse şüphelidirler. Şüpheli şeyleri terk eden kimse haramlardan kurtulmuş olur. Şüpheli şeylere uyanlar ise haramları işlemek durumunda kalırlar. Bilmedikleri bir yönden helak olup giderler.”
                            Dedim: şayet iki hakemin verdikleri hükme esas oluşturan rivayetlerin her ikisi de meşhur ve ravileri güvenilir kimselerse ne yapmak gerekir?
                            Dedi: “bunlardan hangisi kitaba ve sünnete uygun, ammenin (Sünni çoğunluğun) görüşüne aykırı ise o benimsenir, kitaba ve sünnete aykırı, ammenin görüşüne uygun olanı terk edilir.”
                            Dedim: sana kurban olayı, her iki fakih verdikleri hükmü Kur'an ve sünnete dayandırsalar ve biz de rivayetlerden birinin ammenin görüşüne uygun olduğunu, diğerininse aykırı olduğunu görürsek, bu rivayetlerden hangisini benimseyelim?
                            Dedi: “Ammenin (Sünni çoğunluğun) görüşüne aykırı olan rivayeti tutun. Çünkü aydınlık, hidayet ondadır.”
                            Dedim eğer iki rivayet ammeden (Sünni çoğunluktan) iki gurubun görüşüne uygun ise bunlardan hangisine uyulur?
                            Dedi: “Onların hâkimlerinin ve kadılarının hangisine eğilim gösterdiklerine bakılır ve onların “eğilim göstermedikleri” görüş benimsenir.”
                            Dedim: Eğer onların hâkimleri her iki habere uygun görüş belirtmişlerse ne yapmak gerekir?
                            Dedi: “böyle bir durumla karşılaştığın zaman İmamın ile karşılaşıncaya kadar bir şey yapma; çünkü şüpheli olguların yanında durmak, helak edici badirelere düşmekten iyidir.

                            ( İmam Cafer Sadık, bunun sebebini raviye şöyle beyan etmiştir: “Acaba neden ammenin (hulefa mektebine uyanların) görüşünün aksini kabul etmekle emrolunduğunuzu biliyor musun?” ben (ravi), “hayır, bilmiyorum.” Diye arz edince, İmam şöyle buyurdu: “İmam Ali(a.s.) Allah'ın dininin emri ve gereği olarak kabul ettiği her konuda ümmet ona muhalefet etti. Böylece onun emirliğini geçersiz kılmak istiyorlardı. Bilmedikleri bir şeyi Emirül Mü’minin İmam Ali(a.s.) (a.s.) sorduklarında ondan aldıkları cevabın tam tersi bir görüş ortaya atarlar, böylece insanların kafasını karıştırırlardı.” (ilelu’ş-Şerayi, c2, s218)
                            Muaviye’nin tavır ve tutumlarını araştıranlar, İmam’ın bu sözünü destekleyen yeterli deliller bulurlar. Buna ilaveten bu ekolün İslam hükümlerini beyanda Resulüllah (S.A.A.) sünnetinin karşısında ictihada dayandığına dair birçok delil bulurlar. (bidat kişisel görüş ve kıyas babı h:17 dip notu). Yine hulefa ekolünün takipçilerinin, halifelerin tutumunu teyit etmek için nasıl hadis uydurduklarını gördük.(önsöz, s.XVI) bütün bu bilgiler ışığında, incelemeye çalıştığımız hususta doğru olan şöyle dememizdir: “birbirine zıt iki hadisten hulefa ekolünün (Ehl-i Sünnet’in) tutumu ile uyumlu olanını terk etmek gerekir.”
                            Ehl-i Beyt İmamları bu kaideyi koymuşlardır. Bazen bunun sebebini de bildirmişler ve bazen de sebebini bildirmeksizin beyan etmişlerdir.
                            Birçok defasına vuku bulduğu gibi hulefa ekolünün takipçileri genel toplantılarda Ehl-i Beyt İmamlarına bir takım sorular soruyorlardı. Ehl-i Beyt imamları da, hulefa ekolünün ictihadına muhalif olan Allah'ın hükmünü ve peygamberin sünnetini açıklayamıyorlardı. Zira kendilerini ve Şiilerini korumaları gerekiyordu. Bu yüzden bazen istemedikleri halde soru soran kimsenin cevabını hulefa ekolünün görüne uyumlu bir şekilde vermek zorunda kalıyorlardı. Ancak daha sonra takiyye yapmayı gerektiren nedenler ortadan kalkınca, o konudaki Allah'ın hükmünü ve Hz. Peygamber (S.A.A) in sünnetini beyan ediyorlardı. İşte bu yüzden Ehl-i Beyt İmamlarından gelen bazı hadislerde bir meselinin hükmüyle ilgili farklı açıklamalar gözlenmektedir. İmam Cafer Sadık (a.s.) bu konuya işaret ederek şöyle buyurmuştur:
                            “Eğer benden, başkalarının sözüne benzeyen bir söz işitecek olursanız, biliniz ki onda takiyye yapılmıştır. Sözlerimin halkın sözüne benzemediğini görürseniz o zaman da biliniz ki onda takiyye yapılmamıştır.” (vesailu’ş-Şia, c18, s88) yine imam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyurmuştur:
                            “sizleri birbiriyle çelişen iki hadis geldiğinde onları Allah'ın kitabına sunun; Allah'ın kitabına mutabık olanı alın ve Allah'ın kitabına muhalif olanı ise reddedin. Eğer onları Allah'ın kitabında bulamazsanız, onları Ehli sünnetin rivayetlerine sunun, onlara muvafık olanı reddedin, onlara muhalif olanı ise alın.” (Vesailu’ş-Şia, c18 s84, h:29) [mealimu’l-Medreseteyn, c3 s342-344])


                            açık konuşmak gerekirse sn composer sizin daha şii olamadığınızı görüyorum. ne demek bir çok sünni şiadan daha mutedildir, ve İmam Muhammed Bakır a.s. sünniler için böyle bir şey söylemiş olamaz?

                            siz bizim hadisleri nasıl kullanacağımızdan önce kendiniz biraz şii kaynakları okuyup şiayı öğrenseniz çok daha iyi edersiniz. şiayı daha tanıyamamışsınız demek istiyorum ama içimden bu konuda yetkili olmadığım sesi yükseliyor çünkü ben de daha şiayı yeni tanıyorum..

                            üstelik imamet anlayışına sahip olup bozuk olan şiilerle, imamet inancından mahrum dürüst sunniler arasındaki farkla ilgili imamlarımızın (sizin de imamlarınız olmalı, sünni cumhurdan daha çok) hadisleri de sizin görüşlerinizi oluşturmalı. bilgi ve değerlerinizi aklınız ve çevrenizle değil Ehlibeyt a.s. yönlendirmeli ve oluşturmalı. yoksa şii olamazsınız, olamayız..

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                              SELAM OLSUN ALLAH'IN HABİBİNE VE TEMİZ PAK KILDIĞI EHLİ-BEYTE

                              Konu ne nerden nereye geldi.

                              Madem konu dağılmışken ben bir kaç spru sorayım yukardaki naklettiğiniz hadise binaen.
                              Bizim ashabımızdan iki adam, bir borç veya miras yüzünden tartışırlarsa ve sonunda sultana veya kadılara başvururlarsa, bu onlar için helal olur mu?
                              Buyurdu ki: “kim hak veya batıl için onların hükmüne başvurursa, hiç kuşkusuz Tağut’un hükmüne başvurmuş olur. Bunların verdiği hükme dayanarak bir şeyi almak, kişinin tartışılmaz hakkı da olsa, bir haramı almak gibidir. Çünkü kişi, Tağut’un hükmü sonucu onu almış olur. Oysa Allah(c.c.), Tağut'un hükmüne karşı gelip reddedilmesini emretmiştir: “Tağut’un hükmüne başvurmak istiyorlar. Hâlbuki onu inkâr etmeleri emredilmişti…” (Nisa,60)
                              Siz hiç mahkemeye başvurdunuz mu ehlibeytin izinde?

                              Tr Tağuti bir rejim ile yönetilmektedir ve bildiğim kadarı ile sen bu tağuti rejimin desteklediği bir okulda öğretmenlik yapmakta ve bu tağuti rejimden maaş almaktasın.

                              Allah göstermesin yarın öbürgün sen hakkını almak için veya her hangi bir konuda yasal haklarını kullanmak zorunda kaldığın bir durumda ne yapacaksın? Tağuti bir rejimin kanunlarından medetmi umacaksın yoksa ben hakkımı bu tağuti rejimde değil ahirete bırakıyorum mu diyeceksin?

                              cumhur? bir şiiden de ilk kez böyle bir kelime ile delil duyuyorum.
                              Genel olarak Cumhur sadece ehli-sünnet değil şia ile birlikte cumhur Allame Cafer Süphani'nin Ebediyet Nuru adlı eseri Münafıkların Peygamberi Öldürme Planı Hazırlıyorlar başlığı sayfa 632-633 e bakabilirsin Allame orda şu kaynağıda vermektedir. Biharul Envar 21 sayfa 247 bu kaynağa bakabilirsin. Şianın hadis ve tarih külliyatını araştırsam bu konuda eminim başka kaynaklarada ulaşırım. Onuda sen yap bi zahmet.

                              Siz Ali a.s.'a vermeyip de Resul s.a.a.'in başkalarına verdiği bilginin olabileceğine mi inanıyorsunuz. Ali a.s.'ın sabah akşam iki vakitte her gün Resul s.a.a. ile özel görüşme hakkının olduğu bu hakkın kimseye ait olmadığını bu zamanlarda tüm bilgileri ona aktardığını (El Hasais 109-118. hadisler) onunla nefis birliği olması sebebiyle tüm bilgilerini Ali a.s.'ın da bildiğini hadislerden ya da ilgili ayetlerin tefsirlerinden okumuş olmalısınız... bunlar için ayrı delil mi istiyorsunuz?
                              Valla kardeş burda oturup senle bu konuyu tartışamam konumuzda bu değil tarih külliyatında bu olaya şahid olan 3 kişi var 1 Hz Peygamber 2 Hz Huzeyfe 3 Hz Ammar başkaları biliyormu bilmiyormu var ise delil sunacaksın yoksa edebiyat yapmaya gerek yoktur.

                              Ali a.s.'ın münafıkların ve süikastçıların isimlerini açıkladığına dair bir delili görmüş değilim. ancak siz bu tartışmaya neden olan yazınızda Resul s.a.a ve Hudeyfe dışında hiç kimsenin bilmediğini vs. iddia ettiniz buna cevap olarak bunu yazdım..
                              Deliliniz yok ise iddia etmiyeceksin kardeşim. Ben hala yazdıklarımın arkasındayım varsa bir deliliniz getirin amenna der dediğinizi kabul edeyim. İmam Ali'nin bu münafıkların kim olduklarını açıkladığına dair varsa bir delil buyrunuz yazınız.
                              EY AZİZAN, BİZ KAR-ZARAR HESABI YAPMAKSIZIN SEVGİ'YE TESLİM OLUR SELAMA ERERİZ. KİM NE DERSE SÖYLESİN, SEVDİM ALİ'Yİ. KAR-ZARAR http://www.nuvezan.com/

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: İhtilaflı Konulara Delil olan Kaynakların İncelenmesi

                                Ömer Ve Ebu Hureyre:



                                عمر و ابو هريره :

                                اگر اين روايات را مي گفتم ، عمر با من برخورد مي کرد!!!

                                در اين زمينه روايات گوناگوني از خود ابو هريره نقل شده است :

                                به خاطر ترس از شلاق عمر نمي توانستم از رسول خدا روايت نقل کنم!!!

                                قال سمعت أبا هريرة يقول ما كنا نستطيع أن نقول قال رسول الله صلى الله عليه وسلم حتى قبض عمر قال أبو سلمة فسألته بم قال كنا نخاف السياط وأوما بيده إلى ظهره

                                تاريخ مدينة دمشق ج67 ص344 - سير أعلام النبلاء ج2 ص602 - البداية والنهاية ج8 ص107

                                از ابو هريره روايت شده است که گفت : ما نمي توانستيم بگوييم «رسول خدا گفته اند » تا اينکه عمر از دنيا رفت ؛ ابو سلمه مي گويد پرسيدم : براي چه ؟ پاسخ داد : از شلاق مي ترسيديم و به پشتش اشاره کرد.

                                اگر اين روايات را در زمان عمر مي گفتم شلاق مي خوردم :

                                سمعت أبا هريرة يقول ما كنا نستطيع أن نقول قال رسول الله صلى الله عليه وسلم حتى قبض عمر وقال محمد بن يحيى الذهلى ثنا عبد الرزاق عن معمر عن الزهرى قال... يقول أبو هريرة أفكنت محدثكم بهذه الأحاديث وعمر حى أما والله إذا لأيقنت أن المحففة ستباشر ظهرى

                                البداية والنهاية ج8 ص107

                                ابو هريره گفته است که اگر من اين روايات را که براي شما گفتم در زمان زندگاني عمر مي گفتم ، يقين داشتم که شلاق به پشتم مي خورد!!!

                                و در روايت مصنف عبد الرزاق و جامع ازدي آمده است :

                                إذا لألفيت المخفقة ستباشر ظهري

                                مصنف عبد الرزاق ج11 ص262 ش 20496- الجامع ج11 ص262 ش20496

                                ابزار خفقان عمر ( شلاق) با پشت من همراه مي شد .

                                وروى الدراوردي عن محمد بن عمرو عن أبي سلمة عن أبي هريرة وقلت له أكنت تحدث في زمان عمر هكذا قال لو كنت أحدث في زمان عمر مثل ما أحدثكم لضربني بمخفقته

                                تذكرة الحفاظ ج1 ص7

                                توجيه النظر إلى أصول الأثر ج1 ص62

                                به ابو هريره گفتم : آيا اين روايات را در زمان عمر مي گفتي ؟

                                پاسخ داد : اگر اين روايات را که کنون براي شما مي گفتم در زمان عمر نقل مي کردم عمر من را با ابزار خفقان خويش مي زد .

                                اگر اين روايات را در زمان عمر نقل مي کردم سرم را مي شکست !!!

                                در روايت ديگري خود ابوهريره اعتراف مي‌كند كه اگر اين احاديثي كه الآن نقل مي‌كنم ، اگر در زمان عمر نقل مي‌كردم ، سرم را مي شكست :

                                عن ابن عجلان : أن أبا هريرة كان يقول : إني لأحدث أحاديث ، لو تكلمت بها في زمن عمر ، لشج رأسي .

                                سير أعلام النبلاء ج 2 ص 601

                                تاريخ مدينة دمشق ج67 ص343

                                ابو هريره مي گفت : من رواياتي را مي گويم که اگر در زمان عمر اين ها را مي گفتم سرم را مي شکستند!!!

                                عمر ، ابوهريره را به خاطر روايت هايش تهديد به تبعيد مي‌كند :

                                ذهبي ، عالم مشهور اهل سنت در ترجمه ابوهريره مي‌نويسد :

                                عن السائب بن يزيد : سمع عمر يقول لأبي هريرة : لتتركن الحديث عن رسول الله صلى الله عليه وسلم ، أو لألحقنك بأرض دوس ! .

                                سير أعلام النبلاء ج 2 ص 600 و كنز ج 10 ص 291 و البداية والنهاية ج8 ص106 و أخبار المدينة ج2 ص12 ش 1361 و تاريخ مدينة دمشق ج50 ص172 و ج67 ص343

                                اگر ابوهريره ، احاديثي نقل مي‌كرده است كه حقيقتاً از پيامبر اسلام شنيده بوده ، چرا عمر وي را از اين كار منع و حتي او را تهديد به تبعيد مي‌كند ؟ آيا امكان دارد كه عمر ، صحابي رسول خدا را بدون هيچ گناهي ، تنبيه كند ؟

                                عمر او را دروغگو مي دانست :

                                ابن قتيبه در اين زمينه کلامي نقل مي کند که يا راوي آن خود وي است و يا ابن مسعود ( از صحابه ) و در هر صورت مي تواند شاهدي براي ما باشد :

                                وذكر أبا هريرة فقال أكذبه عمر وعثمان وعلي وعائشة رضوان الله عليهم

                                تأويل مختلف الحديث ج1 ص22

                                سخن در مورد ابو هريره بود ؛ پس گفت : او را عمر و عثمان و علي و عائشه تکذيب کرده اند .

                                Ebu Hureyre'nin gerçek yüzünü tanımak isteyenler şu linke bakabilirler:
                                http://www.valiasr-aj.com/fa/page.ph...&id=106#13

                                Arapça veya Farsçası olan arkadaşlar, ilgili ve önemli yerleri tercüme ederlerse iyi olur. Ben müsait olmadığımdan dolayı tercüme edemedim
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X