Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ehlibeyt a.s.'a Delalet Olan Ayetleri Said Risalelerde Nasıl Tefsir Etti?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Ehlibeyt a.s.'a Delalet Olan Ayetleri Said Risalelerde Nasıl Tefsir Etti?

    Bizde Hadis diyince Peygamber Efendimizin sözleridir, Hadis Kitaplarımız da Sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in hadisleri tek vardır. Ehl-i Beytin imamlarının sözlerini siz hadis diyince ben hadis almışlar dedim... yoksa benim hadisten kastım görüşlerini almış ona göre hüküm vermişlerdir...

    Ebu Hanife açık örneğidir. Hüküm koyarken Hz. İmam Cafer R.A.'ten görüş aldığı kayıtlarımızda mevcuttur..


    Dini alimler dönemin İmamlarndan hadiste hükümde almışlardır.. kitapları illaki Alimlerimizin evinde vardır.. Çünkü kuru kuruna alim olunulmaz...

    Yorum


      Ynt: Ehlibeyt a.s.'a Delalet Olan Ayetleri Said Risalelerde Nasıl Tefsir Etti?

      "Bizde Hadis diyince Peygamber Efendimizin sözleridir, Hadis Kitaplarımız da Sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in hadisleri tek vardır. "

      Sizin bu dediğiniz doğru da gerçek de değildir. Doğru değildir çünkü hadis deyince sadece Peygamber efendimizin s.a.a. sözleri anlaşılmaz. Örneğin Kur'an'daki hiç bir ayette hadis kelimesi dediğiniz anlamda kullanılmayıp, genel anlamda "söz" "haber" "yeni olay" gibi manalarda kullanılır: örneğin: "ve hel etake HADİSu musa" Musa'nın haberi sana geldi mi...Taha 9. ayetinde hadis haber manasında kullanılmıştır.

      فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ

      Fe bi eyyi hadîsin ba’dehu yu’minûn(yu’minûne).

      1. fe : artık
      2. bi eyyi : hangisine, hangisi
      3. hadîsin : söz
      4. ba'de-hu : ondan sonra, bundan başka
      5. yu'minûne : inanırlar, inanacaklar
      Bundan başka artık hangi söze inanacaklar?

      Dolayısıyla sizin bu hadis sözünden sadece Peygamberimizi kastetmeniz öyle anlamanız doğru bir anlama değil Kur'an'a uygun değildir..

      Aslında sizin ehli sünnet alimleriniz de hadisçileriniz de sizin dediğinizi anlamamışlardır. Bu anlamda bizim hadis kitaplarımızda sadece Peygamberimizin sözleri vardır iddianız gerçek değildir. Bu sizin, kendi hadis kitaplarınızdaki hadislerden habersiz olduğunuz göstermektedir.

      Çünkü kütübü sitte dahil olmak üzere tüm sünni hadis kitaplarında Peygambere ait olmayan bir sürü sözler vardır. Sadece Sahabe sözleri vardır. Örneğin, buhari müslim ve diğer sünni hadis kitaplarında geçen şu hadise bakın bu hadiste Peygamber s.a.a.'in sözü değil sahabenin sözü vardır:

      49- (...) Bana Abdullah b. Muhammet! b. Esma Ed-Dubaî de riva­yet etti. (Dedi ki) : Bize Cüveyriye, Mâlik'ten, o da Zührî'den naklen rivayet etti ki, Zührî'ye Mâlik b. Evs rivayet etmiş. (Demiş ki) : Ömer b. Hattâb bana haber gönderdi. Ben de ona gün yükseldiği vakit geldim; ve kendisini evinde bir serîr Üzerine oturmuş; banlarının üzerine yapış­mış; deriden dit yastığa dayanmış olduğu halde buldum. Bana:

      — Yâ Mâlik! Mesele şu ki, senin kavminden birkaç hâne sahibi ko­şup geldiler. Ben de kendilerine biraz atıyye ayrılmasını emrettim. Şunu al da aralarında taksim ediver! dedi. Ben:

      — Bunu benden başkasına emretsen iyi edersin! dedim.

      — Al onu yâ Mâlik! dedi. Az sonra Yerfe [15] geldi. Ve:

      — Osman, Abdurrahmân b. Avf, Zübeyr ve Sam için (içeri girme­lerine) iznin var mı yâ Emire'l-mü'minîn? dedi. Ömer:

      — Evet! dedi. O da kendilerine izin vererek içeri girdiler. Sonra tekrar gelerek:

      — Abbâs'la Alî için iznin var mı? dedi. Ömer (yine) :

      — Evet! cevâbın verdi. Onlara da izin verdi. Derken Abbâs:

      — Tâ Emirel-mü'minîn! Benimle şu yalancı, günahkâr, vefasız, hâin arasında hüküm ver! dedi. Cemaat dahi:

      — Evet, yâ Emirel-mü'minîn, aralarında hüküm ver de kendilerini rahata kavuştur! dediler.

      (Mâlik b. Evs: Bana öyle geliyor ki, onlar bu cemaati bunun için önceden göndermişler; demiş.) Bunun üzerine Ömer:

      — İkiniz» durun! Size Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! ResûIüNah (SalJaîhhü Aleyhi ve Sellem) 'in:

      «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.»buyurduğunu biliyorsunuz? dedi. Cemâat:

      — Evet! cevâbını verdiler. Sonra Abbâs'la Âlî'ye dönerek:

      — Sizin ikinize (de) Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Resûlüllah (Sallahü Aleyhi ve sellem'in:

      «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.» buyurduğunu biliyor musunuz? diye sordu.

      — Evet! dediler. Bunun üzerine Ömer şunları söyledi:

      — «Hakîkaten Allah (Azze've Ceiî) , Resulü (Sallahü Alâyhi ve Sellem)'e öyle bir hâssa bahsetmiştir ki, bunu ondan başka hiç bir kim­seye tahsis etmemişti. Teâlâ Hazretleri: Allah, Resulüne beldeler halkın­dan ne ganimet verdi ise bu sadece Allah ve Resulüne aittir! buyurdu. (Râvi: Bundan önceki âyeti okudu mu, okumadı mı bilmiyorum! diyor.) Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)\se Benî Nadîr'in mallarını sizin ara­nızda taksîm etti. Vallahi kendini size tercîh etmedi. Sizi bırakıp da on-lan kendisi almadı. Ta ki şu mal kaldı! Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem bundan senelik nafaka alır; bilâhare kalanı Beytü'1-maPe yardım olarak koyardı.» Sonra şöyle dedi:

      «Sîze Allah aşkına soruvorum! O Allah m ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Bunu biliyor musunuz?» Cemâat:

      — Evet! dediler. Sonra Abbasla Alî'ye de cemaata sorduğu gibi: «Bunu biliyor musunuz?» diye sordu.

      — Evet! dediler. Ömer (sözüne devamla) şunları söyledi:

      — Resûlüllah (SaUallahü A Jeyhi ve SeVem) vefat edince Ebû Bekir: Ben HesClullahfSaUallahü Aleyhi ve Sellem) 'in velî-i ahdiyim, dedi. Siz geldiniz! Sen kardeşin oğlundan mirasını istiyordun; o da karısının mirasını baba­sından istiyordu. Ebû Bekir şöyle dedi: Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) t

      «Bize mirasçı olunmaz :*Bıraktıçi>m'z sadakadır.» buyurdu. Siz ikiniz onu da yalancı, günahkâr, vefasız, hâin saydınız! Halbuki Allah onun doğrucu, iyi, aklı başında, hakka tâbi' bir zât olduğunu biliyor!

      Sonra Ebû Bekir vefat etti. Ben de Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr'in velî-i ahidleri oldum. Siz beni de yalana, günah­kâr, vefasız, hâin gördünüz! Halbuki Allah benim doğrucu, iyi, aklı ba­şında, hakka tâbi* bir kimse olduğumu biliyor. Ben de bu (hükümet) isi (ni) üzerime aldım. Sonra bana sen ve şu geldiniz. İkiniz birliksiniz; matbunms bir! Onu bize ver, dediniz. Ben de derim ki: Dilerseniz onu size, vereyim! Şu şartla ki: Onu Resûlüllah (Salkîlahü Aleyhi ve Scllem) ne yapardı İse siz de Öyle yapacağınıza Allah'a söz verin! Onu bu şartla alırsınız! Öyle mi?

      — Evet! dediler. (Ömer devamla) şunu söyledi:

      — Sonra bana, aranızda hüküm vereyim diye geldiniz! Hayır, val­lahi! Sİzin aranızda bundan başka bir şeyle kıyamet kopuncaya kadar hüküm veremem! Eğer ondan âciz kalırsanız bana iade ediverin!




      Ehl-i Beytin imamlarının sözlerini siz hadis diyince ben hadis almışlar dedim... yoksa benim hadisten kastım görüşlerini almış ona göre hüküm vermişlerdir...


      Ehlibeytin sözleri hadis de söz de görüş de olsa müslümanlar için Peygamberin sözleri gibi bağlayıcıdır. siz Ebu hanifenin ya da Şafinin sözlerini bağlayıcı gördüğünüz kadar Ehlibeytin sözlerini bağlayıc saymıyorsanız o sizin sorununuz bizim değil..

      Ehlibeytin dinde otorite ve itaatlerinin şart olduğu ayet ve mütevatir hadislerle sabitken, Ebu Hanife Geylani Said Nursi için böyle bir kayıt ve delil mevcut değildir. Bu durumda Ehlibeytin sözlerine hadis diyen bizler vahye uymuş olurken, Ebu hanife ve diğerlerinin sözlerine bağlayıcı emir diyen sizler geleneğe ve atalar dinine uymakta ve Allah katından hiç bir delile dayanmamaktasınız..

      "Ebu Hanife açık örneğidir. Hüküm koyarken Hz. İmam Cafer R.A.'ten görüş aldığı kayıtlarımızda mevcuttur..


      delil kardeş delil.. kaynaklarınızda mevcuttur diye yazdığını biz de biliyoruz. sizin kaynaklarınız saptırılmış ve Peygambere iftira bile atılmış örneklerle doluyken (örneğin Peygamber s.a.a.: ben size sarıldığınızda sapıtmayacağınız iki ağır emanet bırakıyorum birincisi Kur'an diğeri Ehlibeyt buyurmuşken burdaki Ehlibeyt kelimesi tahrif edilip yerine sünnet kelimesi konmuş ve tüm sünni halk böyle bilir duruma gelmiştir başka örnekler de çoktur) İmam Caferi Sadık a.s.'a mı iftira atılmayacak..

      bizim kaynaklarımızda İmam Sadık a.s.'dan hadisler doludur. Ve bunlardan bir tanesi de İmam a.s.'ın Ebu Hanifeyi, İnsanları Allah'ın dininden alıkoymakla nitelemektedir suçlamaktadır.. Ebu Hanifeye İmam Sadık a.s. hüküm verirken kıyasa baş vurmamasını söylemiş ama o bundan vazgeçmemiş Ehlibeytin önüne geçtiği yetmiyormuş gibi bir de fıkhını kıyas temeli üzerine oturtarak kendi sünni hadisçilerinin bile tepkisini çekmiştir..

      "Dini alimler dönemin İmamlarndan hadiste hükümde almışlardır.. kitapları illaki Alimlerimizin evinde vardır.. Çünkü kuru kuruna alim olunulmaz...


      delil kardeşim delil.. biz sünni ilim adamlarını biliyoruz.. değil şia kitapları kendi kitaplarından bile habersizdirler.. bir tartışmada şii alimler: sizin şu kitabınızda bizi destekleyen falanca hadis vardır dediğinde sünni alimler bunu reddediyorlar. Şii alimler de çıkarıp kitabı gösterip o hadisi bulup sünnilere sunuyorlar o zaman sünni alimlerin ağzı açık kalıyor işi provakaya döküyorlar. izlediğimiz ve okuduğumuz bir çok şii sünni münazaralarında bunların onlarca örneği mevcut.. Örnek olarak Peşaver Geceleri kitabını inceleyin. kitap caferilik.com da var indirilebiliyor okuyun..

      Yorum


        Ynt: Ehlibeyt a.s.'a Delalet Olan Ayetleri Said Risalelerde Nasıl Tefsir Etti?

        Selamun Aleyküm Kardeşlerim,

        Said-i Nursi'nin ilmini 12 İmam'dan as aldığı gibi görüşler tamamen asılsızdır. Said-i Nursi ilk iki halifenin hilafetinin meşruluğuna ve mükemmellğine inanan ve onların çok iyi idare ettiğini, çok yenilikler yaptıklarını kabul eder. Said-i Nursiye göre Ebu Bekir b. Kuhafe ve Ömer b. Hattab bizzat tayin edilmişlerdir.

        Said-i Nursi bu tayin rivayetinin sahih olduğunu kabul etmiştir.. haliyle..onların sahih olması demek.. İmam Ali'nin as sahih olmaması ve tayin edilmemesi demektir.. Said-i Nursiye göre ilk iki halife'nin hilafeti meşrudur ve bu nassla sabittir, bunun delisi ise [color=rgb(153, 153, 0)]mektubat[/color][color=rgb(255, 114, 0)][/size] | [/color][color=rgb(160, 21, 21)][/size]On Dokuzuncu Mektup[/color] tur.

        İşte size metin:


        [color=rgb(80, 48, 16)]Hem, nakl-i sahih-i kati ile, çok defa ferman etmiş:[/color][/color][color=rgb(80, 48, 16)][/size] -1-deyip, "Ebu Bekir ve Ömer kendinden sonraya kalacaklar, hem halife olacaklar, hem mükemmel bir surette ve rıza-i İlâhî ve marzî-i Nebevî dairesinde hareket edecekler. Hem Ebu Bekir az kalacak, Ömer çok kalacak ve pek çok fütuhat yapacak."

        Bu yüzden lütfen gelip buralarda yalan dolanlarla, Said-i Nursiyi sanki Ehlibeyt'e as uyan biriymiş gibi göstermeye çalışmayın.. sadece bu mektuptaki ilk iki halife hakkındaki görüşü, diğer bütün görüşlerini ETKİSİZ kılmaya yeter... yazılacak daha çok şey var ama anlayana bu yeter diyerek kısa kesiyoruz...

        Selam ona layık olanların üzerine olsun

        Selametle,
        Muhammed Hüseyin,
        http://www.islamkutuphanesi.com

        [/color]
        "Eğer küfredecek olursanız, çocukların saç­larını ağartan bir günde, siz kendinizi nasıl koruyacaksınız?" Müzzemmil / 17

        Yorum

        YUKARI ÇIK
        Çalışıyor...
        X