Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

    [quote author=yasinozen link=topic=47006.msg239430#msg239430 date=1252859399]
    EHLİ SÜNNET İLE ŞİİLERİN RAMAZAN ANLAYIŞI

    Ramazan ayı Cenab-ı ALLAH’a yaklaşmak ve arınmak için, kardeşlik ve dayanışmayı ve tüm bunların üstünde taat ve ibadet etmeyi sağlayan oldukça mühim bir zaman dilimidir. Bu ibadetler sadece ALLAH (cc) rızası için, Resulullahın sünneti, yolu, yaklaşımı takip edilerek yapılmaktadır. Ehli Sünnet ile bidat fırkası olan Şiilerin Ramazan ve Oruç anlayışı arasındaki bariz farklara dair enteresan bir makaleyi yayımlıyoruz.

    Doğal olarak bu tür bir takip etmenin ameli bir takım göstergelerinin olması gerekmektedir. Cenab-ı ALLAH’ın nimeti sayesindedir ki Ehli Sünnet Müslümanları Hz. Resulullah Efendimizin (sav) yolunu kendilerine esas olarak almış, onun hal ve tavırlarını, şeriat ve yasaklarını takip ederek kurallarına uymuşlardır. O’nun yasakladığından uzak durmuş, emrettiklerini yerine getirmişlerdir.

    Bunun tam aksine buna ittiba edip terkeden delalete düşmüş bazı topluluklar vardır ve bunlar kendi heva ve heveslerine uyarak, mezheplerine ve ruhbanlarına tabi olurlar. İşte bu kesimler Hz. Resulullahın (sav) emirlerine ve sünnet-i seniyyesine açıkca muhalif bir tavır sergilerler. Niçin? Çünkü onların takip ettikleri mezhep böyle emretmektedirler; zira onlar Rafizidirler (yani reddedenlerdir). Onların bakış açılarına göre Hak (yani doğru) olan şey Sünnilere şiddetli muhalefet etmektir. Bunun en büyük fitne olduğunu bilmelerine rağmen Şeytan onları bu yolda yürümeleri için aldatmaktadır.

    Sünniler oruç tutar iftar ederler, iftar yapar ve oruç tutarlar, namaz kılarlar, tekrar namaz kılarlar ve böylece yeryüzünde ALLAH’ın kendilerine biçtiği zaman sona erinceye kadar bu yolda devam ederler…Rafiziler (Şiiler) Müslümanlara hem usul hem de füru açısından ibadetler ve itikad nokta-i nazarında muhalefet etmektedirler. Bunlardan bir tanesi de mübarek Ramazan ayında tutulan oruçtur.

    Ehli İslam “Ay’ı gördüğünüzde oruç tutunuz ve tekrar ay’ı gördüğünüzde bayram ediniz.” Hadis-i şerifi mucibince ilk gün Ramazan ayı orucunu tutarlar. Şiiler ise Müslümanların aksine orucu ilk gün değil vaktin girmesinden bir gün sonra tutarlar.

    Müslümanlar sabahtan akşam ezanı okuyuncaya kadar oruç tutarlar ve sabah ezanında oruçlu olarak akşam güneşin batıp ezanın okunmasıyla birlikte iftarlarını açarlar.

    Şii Rafizilere gelince onlar sabah oruç tutarlar Şark Yıldızı diye isimlendirdikleri yıldız görününceye kadar iftar açmazlar! Bu yaptıkları Resulullah Efendimizin (sav) öğretilerine aykırı olup Yahudilerin yaptıkları işlere benzemektedir. Şöyle ki Resulullah (sav) “Sizler içinden hayırlı olanlarınız iftarı açmakta acele edenlerinizdir.” Buyurmakta iken Şiiler tıpkı diğer birçok hususta olduğu gibi bu meselede de geç davranıp muhalif tavırlarını ortaya koymaktadırlar.

    Ehli İslam Aleyhissalatu Vesselam Efendimizi takip ederek akşamları teravih namazı kılarlar ve hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi günahlardan tevbe etmek, bağışlanma dilemek için ibadet ederler, Kadir Gecesinde geçmiş günahlarının bağışlaması ümidiyle daha çok ibadete sarılırlar.

    Rafizilere gelince onlar teravih namazı kılmazlar ve bunun ikinci İslam Halifesi Hz. Ömer Efendimizin çıkardığı bir bidat olduğunu iddia ederler! Tıpkı Vahhabilerde olduğu gibi… Her ne kadar Şiiler en büyük düşman olarak gördüklerini iddia etseler de Vahhabiler ile Şiiler arasında oldukça benzerlikler bulunduğunu bu vesileyle ifade etmekte fayda var…

    Ehli İslam oruç iken içmeyi (sigara) ve cinsel ilişkiye girmeyi orucu bozan haram şeyler olarak görmekte ve böyle hareket etmektedirler.

    Rafizi Şiilere (Caferiler) gelince onlar sigara içmeyi ve oruçlu iken gündüz vakti kadınlar (arkasından olmak üzere) ile cinsel ilişkiye girmeyi gayet normal karşılamakta, bunun orucu bozmadığını iddia etmektedirler. Bunlar Tabatabai el Yazdi’nin el Urvetul Vuska adlı kitabının 10. Mesele 2393. Sorusuna verdiği fetvada gözler önüne serilmektedir. Burada “Örneğin kişi cinsel ilişkiye girmek isterse ve girerse orucu bozulmaz!”

    2393, 11. Meselede ise “eğer bir hünsa (biseksüel) şahıs ilişkiye girerse orucu bozulmaz, yine bir hünsa bir kadınlar arkasından ilişkiye geçse bile orucu bozulmaz. Dahası iki hünsa ilişkiye girse bile oruçları bozulmaz!” denilmektedir.”…Bu yöndeki çirkin iddialar ve yorumlar kitapta bu şekilde devam ediyor…Hatırlanacağı gibi çokca reklamı yapılan Lübnanlı Şii Alim Seyyid Hüseyin Muhammed FadlALLAH da sigara içmenin orucu bozmayacağı yönünde fetva vermişti!…

    Kaynak: Difa Sunnah
    [/quote]

    #2
    Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

    Ramazan ayı Cenab-ı ALLAH’a yaklaşmak ve arınmak için, kardeşlik ve dayanışmayı ve tüm bunların üstünde taat ve ibadet etmeyi sağlayan oldukça mühim bir zaman dilimidir. Bu ibadetler sadece ALLAH (cc) rızası için, Resulullahın sünneti, yolu, yaklaşımı takip edilerek yapılmaktadır. Ehli Sünnet ile bidat fırkası olan Şiilerin Ramazan ve Oruç anlayışı arasındaki bariz farklara dair enteresan bir makaleyi yayımlıyoruz.

    Doğal olarak bu tür bir takip etmenin ameli bir takım göstergelerinin olması gerekmektedir. Cenab-ı ALLAH’ın nimeti sayesindedir ki Ehli Sünnet Müslümanları Hz. Resulullah Efendimizin (sav) yolunu kendilerine esas olarak almış, onun hal ve tavırlarını, şeriat ve yasaklarını takip ederek kurallarına uymuşlardır. O’nun yasakladığından uzak durmuş, emrettiklerini yerine getirmişlerdir.

    Bunun tam aksine buna ittiba edip terkeden delalete düşmüş bazı topluluklar vardır ve bunlar kendi heva ve heveslerine uyarak, mezheplerine ve ruhbanlarına tabi olurlar. İşte bu kesimler Hz. Resulullahın (sav) emirlerine ve sünnet-i seniyyesine açıkca muhalif bir tavır sergilerler. Niçin? Çünkü onların takip ettikleri mezhep böyle emretmektedirler; zira onlar Rafizidirler (yani reddedenlerdir). Onların bakış açılarına göre Hak (yani doğru) olan şey Sünnilere şiddetli muhalefet etmektir. Bunun en büyük fitne olduğunu bilmelerine rağmen Şeytan onları bu yolda yürümeleri için aldatmaktadır.

    Sünniler oruç tutar iftar ederler, iftar yapar ve oruç tutarlar, namaz kılarlar, tekrar namaz kılarlar ve böylece yeryüzünde ALLAH’ın kendilerine biçtiği zaman sona erinceye kadar bu yolda devam ederler…Rafiziler (Şiiler) Müslümanlara hem usul hem de füru açısından ibadetler ve itikad nokta-i nazarında muhalefet etmektedirler. Bunlardan bir tanesi de mübarek Ramazan ayında tutulan oruçtur.

    Ehli İslam “Ay’ı gördüğünüzde oruç tutunuz ve tekrar ay’ı gördüğünüzde bayram ediniz.” Hadis-i şerifi mucibince ilk gün Ramazan ayı orucunu tutarlar. Şiiler ise Müslümanların aksine orucu ilk gün değil vaktin girmesinden bir gün sonra tutarlar.

    Müslümanlar sabahtan akşam ezanı okuyuncaya kadar oruç tutarlar ve sabah ezanında oruçlu olarak akşam güneşin batıp ezanın okunmasıyla birlikte iftarlarını açarlar.

    Şii Rafizilere gelince onlar sabah oruç tutarlar Şark Yıldızı diye isimlendirdikleri yıldız görününceye kadar iftar açmazlar! Bu yaptıkları Resulullah Efendimizin (sav) öğretilerine aykırı olup Yahudilerin yaptıkları işlere benzemektedir. Şöyle ki Resulullah (sav) “Sizler içinden hayırlı olanlarınız iftarı açmakta acele edenlerinizdir.” Buyurmakta iken Şiiler tıpkı diğer birçok hususta olduğu gibi bu meselede de geç davranıp muhalif tavırlarını ortaya koymaktadırlar.
    bu konuyu yeni gördüm ve onun için şimdi yazmaya başlıyorum. ben bu yazıları İran analiz adlı sitede görmüştüm. aslında bu benim işim gibidir. ben İran analiz ve bunun gibi diğer sitelerden bu iftira belgelerini alıyor ve Baküdeki arapça bilen kardeşlere götürüyorum. daha sonra gerekli kitapları bulup anlatılanın aslı nedir kitaplardan okuyor ve daha sonra bunları yayınlıyoruz ki, şuana kadar biz bunları Azerbeycan forumlarında, velayet forumda ve facebookda paylaştım. yani bu idda ve iftiraları ilk kez okumuyorum. şu metnide aşağıdakı Teravih namazı bölümüne kadar okudum ama buraya varınca kendimi tutamadım. asıl bidati (kast ettiğim Teravih adıyla bilinen ve cemaatle kılınan namazdır) siz yapıpta bu bidatten çekinenlere nasıl olur da "neden yapmıyorsunuz?" dersiniz? siz ve ya bu makaleyi hazırlayanlar acaba şia fıkhına hiç baktınızmı? şia iftar etmek için yıldız mıldız beklemez. iftarın vakti akşam ezanıdır. Ehli Sünnette akşam ezanı güneşin batmasıyla okunur şiada ise akşam ezanının vaktini şimdi veriyorum:

    735- Akşam, güneşin batışından sonra doğu tarafında görülen kızartının kaybolduğu zamandır.


    Hz. Ayetullah el Uzma imam Humeyni r.a, "Tevzihul Mesail", Akşam namazının vakti babı, mesele 735
    Hz. Ayetullah el Uzma Fazıl Lenkerani r.a, "Tevzihul Mesail", Akşam ve Yatsı namazlarının vakti babı, mesele 734
    Hz. Ayetullah el Uzma Seyyid Ali Sistani, "Tevzihul Mesail", Akşam ve Yatsı namazlarının vakti babı


    iftar akşam ezanın okunması ile açıldığı için ve şia mezhebine görede akşam ezanının vakti "güneşin batışından sonra doğu tarafında görülen kızartının kaybolduğu zaman" olduğu için şii müslümanlar bu vakit iftar ederler.

    Ehli İslam Aleyhissalatu Vesselam Efendimizi takip ederek akşamları teravih namazı kılarlar ve hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi günahlardan tevbe etmek, bağışlanma dilemek için ibadet ederler, Kadir Gecesinde geçmiş günahlarının bağışlaması ümidiyle daha çok ibadete sarılırlar.

    Rafizilere gelince onlar teravih namazı kılmazlar ve bunun ikinci İslam Halifesi Hz. Ömer Efendimizin çıkardığı bir bidat olduğunu iddia ederler! Tıpkı Vahhabilerde olduğu gibi… Her ne kadar Şiiler en büyük düşman olarak gördüklerini iddia etseler de Vahhabiler ile Şiiler arasında oldukça benzerlikler bulunduğunu bu vesileyle ifade etmekte fayda var…
    Teravih namazının cemaatle kılınması Ömer bin Hattabın çıkardığı bidattir. Ömerin kendisi bunu söylemiştir. ilk defa bu namazı cemaatle kılma emrini Ömer vermiş ve Übeyy ibni Kabı da cemaate imam yapmıştır ki, bunu Buhari rivayet ediyor:

    aynı şeyi Celaleddin Suyuti de rivayet ediyor:

    hatırlatmakta fayda var sanırım. her bidat zelalet, zelalet ise cehenneme yaklaşmaktır

    Ehli İslam oruç iken içmeyi (sigara) ve cinsel ilişkiye girmeyi orucu bozan haram şeyler olarak görmekte ve böyle hareket etmektedirler.

    Rafizi Şiilere (Caferiler) gelince onlar sigara içmeyi ve oruçlu iken gündüz vakti kadınlar (arkasından olmak üzere) ile cinsel ilişkiye girmeyi gayet normal karşılamakta, bunun orucu bozmadığını iddia etmektedirler. Bunlar Tabatabai el Yazdi’nin el Urvetul Vuska adlı kitabının 10. Mesele 2393. Sorusuna verdiği fetvada gözler önüne serilmektedir. Burada “Örneğin kişi cinsel ilişkiye girmek isterse ve girerse orucu bozulmaz!”

    2393, 11. Meselede ise “eğer bir hünsa (biseksüel) şahıs ilişkiye girerse orucu bozulmaz, yine bir hünsa bir kadınlar arkasından ilişkiye geçse bile orucu bozulmaz. Dahası iki hünsa ilişkiye girse bile oruçları bozulmaz!” denilmektedir.”…Bu yöndeki çirkin iddialar ve yorumlar kitapta bu şekilde devam ediyor…Hatırlanacağı gibi çokca reklamı yapılan Lübnanlı Şii Alim Seyyid Hüseyin Muhammed FadlALLAH da sigara içmenin orucu bozmayacağı yönünde fetva vermişti!…

    Kaynak: Difa Sunnah
    ALLAHın, meleklerin ve tüm lanet edenlerin laneti yalancıların üzerine olsun

    1572- Dokuz şey orucu bozar:

    1. Yemek ve içmek.
    2. Cimâ (=Cinsel ilişkide bulunmak).
    3. İstimnâ (=Mastürbasyon).
    4. ALLAH'a, Hz. Muhammed'e (s.a.a) ve Resulullah'ın halifeleri olan on iki Ehlibeyt İmamlarına (a.s) yalan isnatta bulunmak.
    5. Boğaza yoğun (=katı) toz kaçırmak.
    6. Başın tamamını suya daldırmak.
    7. Cünüp, hayız ve nifas hâllerinde sabahlamak.
    8. İhtikan (=Sıvı şeylerle tenkıye yapmak).
    9. Kusmak.

    Bunlarla ilgili açıklamalar, ilerdeki hükümlerde izah edilecektir.


    Hz. Ayetullah el Uzma imam Humeyni r.a, "Tevzihul Mesail", Orucu bozan şeyler babı, mesele 1572
    Hz. Ayetullah el Uzma Fazıl Lenkerani r.a, "Tevzihul Mesail", Orucu bozan şeyler babı, mesele 1644
    Hz. Ayetullah el Uzma Seyyid Ali Sistani, "Tevzihul Mesail", Orucu bozan şeyler babı

    Yorum


      #3
      Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

      [quote author=yasinozen link=topic=47006.msg239432#msg239432 date=1252859474]
      AYETULLAH’TAN ÇİRKİN İFTİRA VE İHANET: KUR’AN’DA HATALAR VAR!

      Sitemizin açıldığı ilk günden bu yana Türkçe ilk defa yayımlanan şok edici kitaplar ve çevirileri ile Şii mezhebinin temel karakterini ve düşünce yapısını kamuoyu ile paylaştık. Yeni yeni kitap çevirileriyle Şiilerin en temel anlayışı olan elimizdeki mevcut Kur’an-ı Kerimlerin değiştirildiği, bozulduğu ve tam olmadığı yönündeki çirkin ve sapkın iddialarına yer verdik.

      Şimdi okuyucularımızla Türkçe yayın yapan Rafizilere ait ruhullah.com adlı sitede elimizdeki Kur’an’da hatalar olduğuna dair İran’ın önde gelen Şii alimlerinden Ayetullah Mekarim Şirazi’nin hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmaksızın apaçık bir şekilde nasıl haince ve çirkin bir şekilde iddialar dile getirdiğini göreceksiniz. Şii mezhebinin (Caferi) en temel iman esaslarından biri olan Kur’anın bozulduğuna dair onlarca çirkin iftiralarla ilgili kitapları sitemizin Şiilik ve Mahiyeti adlı kısmında bulabilirsiniz.

      İmanlarının esaslarını Kur’an’da tahrif gibi sapkın bir inançla oluşturan Şiiler aynı zamanda İslam’a ilk iman eden Sahabelerin tamamını tekfir eden ve lanet eden batıl bir itikada daha sahiptirler. İşte dört halife başta olmak üzere sahabeleri lanetleyen bu zihniyet Kur’an-ı Kerimi toparlayan ve çoğaltan Hz. Ebubekir (ra) ile Hz. Osman (ra) efendilerimizin bu hizmetlerine olan kin, nefret ve öfkelerini de dini bir algılayış haline getirmişlerdir. Ülkemizdeki Türkiye Caferileri Cemaati denilen zümrenin ve İran lobisinin oldukça ihtiram ve saygı gösterip ittiba ettiği önde gelen Şii sapkın alim Ayetullah Mekarim Şirazi bakınız nasıl çirkin iftiralarda bulunmaktadır.

      Alıntı: ““Yaptığımız kontroller sonucunda Hattat Osman tarafından yazılan Kur’an-ı Kerim’de altı ciddi hata tesbit ettik, bu hatalar müslümanların Kur’an-ı Kerim’i yanlış okumalarına yol açıyor” diyen Ayetullah Mekarim Şirazibu hataların düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

      Kur’an’a bütünüyle aşina olanların bu hatalara düşmeyeceğini belirten Şirazi “bazen Arapların kendileri de bu hattan dolayı yanlışlara düşüyor” dedi.

      Hattat Osman tarafından yazılan Kur’an-ı kerim’deki hataları bilmeyen İranlılara çağrıda bulunan Ayetullah Şirazi, Kur’an okurken yanlışlara düşmemek için İran baskısı Kur’an-ı Kerim’leri okumalarını tavsiye etti.

      Suriyeli Osman Taha tarafından 1970 yılında yazılan Kur’an-ı Kerim’de, her Kur’an ayeti sayfa altında sona erdiriliyor.

      Ruhullah.com”
      [/quote]

      Yorum


        #4
        Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

        AYETULLAH’TAN ÇİRKİN İFTİRA VE İHANET: KUR’AN’DA HATALAR VAR!

        Sitemizin açıldığı ilk günden bu yana Türkçe ilk defa yayımlanan şok edici kitaplar ve çevirileri ile Şii mezhebinin temel karakterini ve düşünce yapısını kamuoyu ile paylaştık. Yeni yeni kitap çevirileriyle Şiilerin en temel anlayışı olan elimizdeki mevcut Kur’an-ı Kerimlerin değiştirildiği, bozulduğu ve tam olmadığı yönündeki çirkin ve sapkın iddialarına yer verdik.

        Şimdi okuyucularımızla Türkçe yayın yapan Rafizilere ait ruhullah.com adlı sitede elimizdeki Kur’an’da hatalar olduğuna dair İran’ın önde gelen Şii alimlerinden Ayetullah Mekarim Şirazi’nin hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmaksızın apaçık bir şekilde nasıl haince ve çirkin bir şekilde iddialar dile getirdiğini göreceksiniz. Şii mezhebinin (Caferi) en temel iman esaslarından biri olan Kur’anın bozulduğuna dair onlarca çirkin iftiralarla ilgili kitapları sitemizin Şiilik ve Mahiyeti adlı kısmında bulabilirsiniz.

        İmanlarının esaslarını Kur’an’da tahrif gibi sapkın bir inançla oluşturan Şiiler aynı zamanda İslam’a ilk iman eden Sahabelerin tamamını tekfir eden ve lanet eden batıl bir itikada daha sahiptirler. İşte dört halife başta olmak üzere sahabeleri lanetleyen bu zihniyet Kur’an-ı Kerimi toparlayan ve çoğaltan Hz. Ebubekir (ra) ile Hz. Osman (ra) efendilerimizin bu hizmetlerine olan kin, nefret ve öfkelerini de dini bir algılayış haline getirmişlerdir. Ülkemizdeki Türkiye Caferileri Cemaati denilen zümrenin ve İran lobisinin oldukça ihtiram ve saygı gösterip ittiba ettiği önde gelen Şii sapkın alim Ayetullah Mekarim Şirazi bakınız nasıl çirkin iftiralarda bulunmaktadır.

        Alıntı: ““Yaptığımız kontroller sonucunda Hattat Osman tarafından yazılan Kur’an-ı Kerim’de altı ciddi hata tesbit ettik, bu hatalar müslümanların Kur’an-ı Kerim’i yanlış okumalarına yol açıyor” diyen Ayetullah Mekarim Şirazibu hataların düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

        Kur’an’a bütünüyle aşina olanların bu hatalara düşmeyeceğini belirten Şirazi “bazen Arapların kendileri de bu hattan dolayı yanlışlara düşüyor” dedi.

        Hattat Osman tarafından yazılan Kur’an-ı kerim’deki hataları bilmeyen İranlılara çağrıda bulunan Ayetullah Şirazi, Kur’an okurken yanlışlara düşmemek için İran baskısı Kur’an-ı Kerim’leri okumalarını tavsiye etti.

        Suriyeli Osman Taha tarafından 1970 yılında yazılan Kur’an-ı Kerim’de, her Kur’an ayeti sayfa altında sona erdiriliyor.

        Ruhullah.com”
        burada geçen iddalar çok tanıdık. "Rafiziler şöyledir, rafiziler böyledir, sahabeye düşmandır" vs. vs. geçelim asıl iddaya. önce kaynağı görelim:


        evet, burada Hz. Ayetullah el Uzma Mekarim Şirazi (ALLAH makamını yüceltsin) "hattat Osman mushafında 6 ciddi hata tespit ettik" diyor. peki, bu hattat Osman kim? hatta Osman Suriyede yaşamış bir hattattır. 1979 yılında Suriyenin merkezi Dimeşkte Kuran mushafı baılmıştır. bu mushafa hattat Osman ve ya Dimeşkiye mushafı deniliyor. bu mushafta harekeler konurken yanlış yapılmıştır. arapçayı bilen her kes Dimeşkiye (hattat Osman) mushafı ve başka bir muahafı yanaşı koyup bakarsa hattat Osman mushafında yanlışlıklar olduğunu görecektir. Hz. Ayetullah el Uzma Mekarim Şirazinin (ALLAH makamını yüceltsin) de dediği budur. bunu haber vermiş ve düzeltilmesinin gerekliliğini söylemiştir. bu sapıklarda "Ayetullah Kuranda hata var" diyorlar. bu yüzden burada Azerbeycanda meşhur olan bir ata sözünü söyleyeceğim: "eşek nedir döşek nedir?"

        Yorum


          #5
          Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

          [quote author=yasinozen link=topic=47006.msg239433#msg239433 date=1252859626]
          ŞİA FETVASI: DÖRT MEZHEBE GİRMEK CAİZ DEĞİLDİR!

          İslam dinince tanınan hak mezheplerin dışında en temel esaslardan sapması, Kur’an-ı Kerim’in tahrif edildiği iddiası, dinin temel itikadına ters birçok fikirler ileri sürerek ayetlerin çarpıtılması, imanın şartlarına imamet, takiyye gibi uyduruk yeni maddeler eklemeleri, İslam’ı bugüne getiren sahabeleri tekfir etmesi, lanetlemesi, mut’a nikahı gibi sair birçok alanda sapmış, bidat fırka olarak adlandırılan Şii Mezhebinin gerçek yüzüne dair bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz.

          Abdulmuhsin bin el Hac Raşid el Meradi adlı Bahreynli bir şahıs dört mezhep imamından herhangi birinin taklid edilmesinin caiz olup olmadığını soruyor?Irak, Kazimiye’deki Medinetül İlm Üniversitesinden Şii alim Muhammed Halisi’nin verdiği hülasa cevap şudur: “ Sonuç olarak dört mezhepten herhangi birisine girmek veya taklid etmek caiz değildir…”

          Gayet açık ve net bir cevap. Ülkemizdeki Caferi isimli Şiiler olmak üzere yeryüzündeki tüm Şiiler aslında bu itikada göre yaşamaktadırlar. Geçtiğimiz haftalarda temeli atılan Mescid-i Dırar hükmündeki Zeynebiye Camisi ve Kültür Merkezi adlı bina neden açıldı sorusuna aslında bir cevap niteliği taşıyor bu fetva. Zira Şiiler Sünnilere ait camilerde namaz kılmıyorlar, kılsalar bile nasibi ve gerçek müminler olarak değerlendirmekleri Sünni imamların arkasında namazı eda etmiyorlar.

          Ülkemizdeki Şii Caferilerin de son derece ittiba ve itaat ettikleri Şii alimlerin (Şirazi, Celaleddin Sağir vd) alenen verdiği fetvalarda Sünni camilerinin tahrip edilmesi, yakılması ve yıkılması; zira buraların fitne, fesat ve pislik yerleri olduğu beyan ediliyor.

          Sitemizdeki Sünni Camiler raporunda yer alan ve sayıları 300’ü aşan caminin bizzat Mehdi Ordusu, Bedir Tugayları, İran Devrim Muhafızları Kudüs Tugayları, Irak Hizbullahı gibi sair terörist Şii milis örgütler tarafından basıldığını, yakıldığını, yıkıldığını ve işgal edildiğini sadece hatırlatmakla yetiniyoruz iyi bir örnek olması açısından…

          Elbette bu sırada bazı okuyucular fanatik Şii Mahmut Ahmedinecat’ın geçen yıl Sultanahmet camisinde kıldığı namazı örnek gösterecek olabilir. Bizler bu yapılanın sadece ve sadece takiyyeden ibaret olduğunu; zira onların inandıkları ve iman ettikleri temel esasların ve zihinlerini inşa eden eserlerin yaptıklarının tersini söylediğini ifade ediyoruz. Bunun en önemli delili bu tür göz boyama eylemlerinden ziyade İran’ın başkenti Tahran’da bir tane bile Sünnilere ait caminin olmamasıdır. Sünni kimliği olan bir tane bile üst düzey veya yetkili devlet adamının olmayışıdır.

          http://irananaliz.com/wp-content/upl...09/4mezhep.jpg

          [/quote]

          Yorum


            #6
            Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

            ŞİA FETVASI: DÖRT MEZHEBE GİRMEK CAİZ DEĞİLDİR!

            İslam dinince tanınan hak mezheplerin dışında en temel esaslardan sapması, Kur’an-ı Kerim’in tahrif edildiği iddiası, dinin temel itikadına ters birçok fikirler ileri sürerek ayetlerin çarpıtılması, imanın şartlarına imamet, takiyye gibi uyduruk yeni maddeler eklemeleri, İslam’ı bugüne getiren sahabeleri tekfir etmesi, lanetlemesi, mut’a nikahı gibi sair birçok alanda sapmış, bidat fırka olarak adlandırılan Şii Mezhebinin gerçek yüzüne dair bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz.

            Abdulmuhsin bin el Hac Raşid el Meradi adlı Bahreynli bir şahıs dört mezhep imamından herhangi birinin taklid edilmesinin caiz olup olmadığını soruyor?Irak, Kazimiye’deki Medinetül İlm Üniversitesinden Şii alim Muhammed Halisi’nin verdiği hülasa cevap şudur: “ Sonuç olarak dört mezhepten herhangi birisine girmek veya taklid etmek caiz değildir…”

            Gayet açık ve net bir cevap. Ülkemizdeki Caferi isimli Şiiler olmak üzere yeryüzündeki tüm Şiiler aslında bu itikada göre yaşamaktadırlar. Geçtiğimiz haftalarda temeli atılan Mescid-i Dırar hükmündeki Zeynebiye Camisi ve Kültür Merkezi adlı bina neden açıldı sorusuna aslında bir cevap niteliği taşıyor bu fetva. Zira Şiiler Sünnilere ait camilerde namaz kılmıyorlar, kılsalar bile nasibi ve gerçek müminler olarak değerlendirmekleri Sünni imamların arkasında namazı eda etmiyorlar.

            Ülkemizdeki Şii Caferilerin de son derece ittiba ve itaat ettikleri Şii alimlerin (Şirazi, Celaleddin Sağir vd) alenen verdiği fetvalarda Sünni camilerinin tahrip edilmesi, yakılması ve yıkılması; zira buraların fitne, fesat ve pislik yerleri olduğu beyan ediliyor.

            Sitemizdeki Sünni Camiler raporunda yer alan ve sayıları 300’ü aşan caminin bizzat Mehdi Ordusu, Bedir Tugayları, İran Devrim Muhafızları Kudüs Tugayları, Irak Hizbullahı gibi sair terörist Şii milis örgütler tarafından basıldığını, yakıldığını, yıkıldığını ve işgal edildiğini sadece hatırlatmakla yetiniyoruz iyi bir örnek olması açısından…

            Elbette bu sırada bazı okuyucular fanatik Şii Mahmut Ahmedinecat’ın geçen yıl Sultanahmet camisinde kıldığı namazı örnek gösterecek olabilir. Bizler bu yapılanın sadece ve sadece takiyyeden ibaret olduğunu; zira onların inandıkları ve iman ettikleri temel esasların ve zihinlerini inşa eden eserlerin yaptıklarının tersini söylediğini ifade ediyoruz. Bunun en önemli delili bu tür göz boyama eylemlerinden ziyade İran’ın başkenti Tahran’da bir tane bile Sünnilere ait caminin olmamasıdır. Sünni kimliği olan bir tane bile üst düzey veya yetkili devlet adamının olmayışıdır.

            http://irananaliz.com/wp-content/upl...09/4mezhep.jpg
            bu yazıyı hiç okumadım. ama şöyle bir soru soracağım sizlere: "sizce ehli sünnetten şiaya geçmek caizmi?" şunu iyi bilmek gerekir ki, şia ile ehli sünneti ayıran en esas nokta imamet ve hilafet meselesidir. biz bu meselede Rasulullahın (s.a.a), Hz. imam Ali el Murtezanın (a.s), Hz. imam Hasan Muctebanın (a.s), Hz. Seyyiduşşuheda imam Hüseyin Sultanı Kerbelanın (a.s), ve diğer imamların (a.s) sözlerine bağlıyız. sizde Ehli beyti (a.s) sevdiğinizi idda ediyorsunuz. o halde neden en başta Rasulullahın (s.a.a) olmakla Hz. imam Ali el Murtezanın (a.s), Hz. imam Hasan Muctebanın (a.s), Hz. Seyyiduşşuheda imam Hüseyin Sultanı Kerbelanın (a.s), ve diğer imamların (a.s) bu konudakı sözlerine uymuyorsunuz? bakın Onlar (a.s) ne diyor:

            Hz. imam Alinin (a.s) kendisi: "Ben Resulullah'ın (s.a.a) kardeşi ve vasisiyim ..." demiştir (Harezmî, "el-Menakıb", s.143)

            Hz. imam Hasan Mucteba (a.s): "Ben Ali oğlu Hasan'ım, ben Resulullah'ın oğluyum, Resulullah'ın vasisinin oğluyum" dedi (Müstedrek-i Hâkim, c.3, s.172; Zehairu'l-Ukba, s.138; Mecmau'z-Zevaid, c.9, s.146)

            şu halde, Ehli Beytin (a.s) sözünü bırakıp hiç bir esası olmayan sizin "halife seçimledir" sözünüze kabul etmek sapıklık değilmi? hakdan sapıklığa dönmek caizmidir? siz bu sapıklğınızdan hakka geçmeyi caiz görmezken şia hakdan sapıklığa geçmeyi caiz göre bilirmi?

            Yorum


              #7
              Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

              [quote author=yasinozen link=topic=47006.msg239434#msg239434 date=1252859740]
              AYETULLAH HAMANEY’DEN TARİHİ ÇARPITMA!

              İran dini lideri Ayetullah Hamaney resmen Hz. Peygamberin (sav) kızı Hz. Fatıma’nın şehit edildiği yorumunda bulundu. Dahası Hamaney, Hz. Ömer’in lanetlendiği törenleri organize edenlerin eylemlerini de bu yolla meşrulaştırmış oldu. (Bkz Not 1) Nüfusunun çoğunluğu Sünnilerden oluşan Belucistan bölgesinde yaklaşık iki ay öncesinde törenler başlamış Beluc Sünniler ile İranlı güvenlik güçleri arasında geniş çaplı anlaşmazlıklar meydana gelmişti.

              İran Halkın Direniş Hareketi Cündullah’ın güvenlik güçleri ve İranlı militanlarca kontrol edilen bir camiye yönelik bombalı patlama gerçekleştirdiğinde tansiyon yükselmişti. Milisler ve güvenlik güçlerince desteklenen fanatikler Zahidan’ın muhtelif sokaklarında dev posterler bastırarak, araçlarla, hopörlerle alenen suçlamada bulunan bağrışmalar gerçekleştirdi. Cündullah grubu ise bu grupları küre ölçeğinde bir milyar Müslümana hakaret edici törenlerini sona erdirmeleri noktasında uyardı; ancak bu gruplar uyarıları takmadı ve sokak gösterilerinde bu posterleri göstermeye devam etti.

              Diğer Beluc ve Sünni liderler İranlı yetkililerden bu tür tören ve gösterileri engellemeleri konusunda isteklerde bulundu; ancak bu kesimler durmadı. Cündullah’ın camiyi bombalaması çeşitli provokasyonların merkezi haline geldi ve bu törenlerin genel merkezi neticede diğer barışçıl talepler sona ermiş oldu.

              Birkaç hafta önce Ayetullah Hamaney Kürdistan’da Şiiler ile Sünniler arasında ayrım oluşturabilecek herhangi bir eylemin ihanet olduğunu söylemişti. Ancak şimdi yaşanan İslam’ın ikinci halifesine karşı resmen yapılan tüm hakaretlerin arkasında Hamaney’in açık bir şekilde durduğunu gösteriyor. Tüm tarihi deliller Hz. Fatıma (ra)’nın doğal bir şekilde vefat ettiğini kanıtlıyor. Ancak ne yazıkki Safavilerin uydurduğu belirli rivayetleri yeniden keşfeden radikal Şiiler Hz. Fatıma’nın ikinci Halife Hz. Ömer (ra) tarafından öldürüldüğünü iddia etmektedirler!

              Şii Safavilerin hedefleri Şii fanatikleri Sünni Osmanlı İmparatorluğuna karşı kışkırtmak idi.Şimdi bu tarihi tahrifat İran dini lideri tarafından resmen sanki tarihi bir hakikatmiş gibi kabul ediliyor.

              Not 1. http://www.tabnak.ir/fa/pages/?cid=49881
              [/quote]

              Yorum


                #8
                Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

                AYETULLAH HAMANEY’DEN TARİHİ ÇARPITMA!

                İran dini lideri Ayetullah Hamaney resmen Hz. Peygamberin (sav) kızı Hz. Fatıma’nın şehit edildiği yorumunda bulundu. Dahası Hamaney, Hz. Ömer’in lanetlendiği törenleri organize edenlerin eylemlerini de bu yolla meşrulaştırmış oldu. (Bkz Not 1) Nüfusunun çoğunluğu Sünnilerden oluşan Belucistan bölgesinde yaklaşık iki ay öncesinde törenler başlamış Beluc Sünniler ile İranlı güvenlik güçleri arasında geniş çaplı anlaşmazlıklar meydana gelmişti.

                İran Halkın Direniş Hareketi Cündullah’ın güvenlik güçleri ve İranlı militanlarca kontrol edilen bir camiye yönelik bombalı patlama gerçekleştirdiğinde tansiyon yükselmişti. Milisler ve güvenlik güçlerince desteklenen fanatikler Zahidan’ın muhtelif sokaklarında dev posterler bastırarak, araçlarla, hopörlerle alenen suçlamada bulunan bağrışmalar gerçekleştirdi. Cündullah grubu ise bu grupları küre ölçeğinde bir milyar Müslümana hakaret edici törenlerini sona erdirmeleri noktasında uyardı; ancak bu gruplar uyarıları takmadı ve sokak gösterilerinde bu posterleri göstermeye devam etti.

                Diğer Beluc ve Sünni liderler İranlı yetkililerden bu tür tören ve gösterileri engellemeleri konusunda isteklerde bulundu; ancak bu kesimler durmadı. Cündullah’ın camiyi bombalaması çeşitli provokasyonların merkezi haline geldi ve bu törenlerin genel merkezi neticede diğer barışçıl talepler sona ermiş oldu.

                Birkaç hafta önce Ayetullah Hamaney Kürdistan’da Şiiler ile Sünniler arasında ayrım oluşturabilecek herhangi bir eylemin ihanet olduğunu söylemişti. Ancak şimdi yaşanan İslam’ın ikinci halifesine karşı resmen yapılan tüm hakaretlerin arkasında Hamaney’in açık bir şekilde durduğunu gösteriyor. Tüm tarihi deliller Hz. Fatıma (ra)’nın doğal bir şekilde vefat ettiğini kanıtlıyor. Ancak ne yazıkki Safavilerin uydurduğu belirli rivayetleri yeniden keşfeden radikal Şiiler Hz. Fatıma’nın ikinci Halife Hz. Ömer (ra) tarafından öldürüldüğünü iddia etmektedirler!

                Şii Safavilerin hedefleri Şii fanatikleri Sünni Osmanlı İmparatorluğuna karşı kışkırtmak idi.Şimdi bu tarihi tahrifat İran dini lideri tarafından resmen sanki tarihi bir hakikatmiş gibi kabul ediliyor.

                Not 1. http://www.tabnak.ir/fa/pages/?cid=49881
                Hz. Ayetullah el Uzma imam Hamanei (ALLAH makamını daha da yüceltsin) tarihi, gerçeği hiç bir zaman saptırmaz. çünkü O Hz. Resuli Ekremin (s.a.a), Hz. imam Ali el Murtezanın (a.s), Hz. Seyyiduşşuheda imam Hüseyinin (a.s) oğlu, Hz. imam Kaim Muntaza Mehdi Bakiyetullahın (ALLAHın selamı ona olsun, ruhlarımız ona feda olsun, ALLAH zuhurunu acil etsin) naibidir. hakk üzeredir. yukarıda idda ettiğiniz şeylere gelince diyelim ki, bu olayı anlatan Safviler dönemli şia kaynakları -ALLAH korusun- uydurmadır. peki Safevilerden çok önceki kaynaklara ne diyeceksiniz? tamam, diyelim ki, -ALLAH korusun- şia kaynaklarının hepsi uydurmadır ki, zaten ehli sünnete göre öyle. peki bu olayı anlatan Ehli sünnet ve Mutezile kaynaklarına ne diyeceksiniz? kaynakları görelim:

                1. İbni Ebi Şeybe (hicretin 235-ci yılında ölmüştür) "el-Musannaf" 7/432 hadis 37045, Beyrut baskısı, Ebu Bekirin hilafeti kitabı.
                2. İbni Kuteybe (hicretin 276-cı yılında ölmüştür) "el-İmameti ves-siyaset" 1/12 Mısır baskıs
                3. Belazuri (hicretin 279-cu yılında ölmüştür) "Ensabul-eşraf" 1/576 Mısır baskısı, sakife olayları, hadis 1184
                4. Taberi (hicretin 310-cu yılında ölmüştür) "Tarihul-umemi vel-müluk" 2/443 Beyrut baskısı
                5. Mesudi (hicretin 346-cı yılında ölmüştür) "İsbatul-vasiyyet" sah. 142, sakife olayları bölümü
                6. Ismail İmaduddin (hicretin 732-ci yılında ölmüştür) "el- Muhtasar fi ahbaril-beşer" Mısır baskısı, 1/156
                7. Abdul Fettah Ebdul Maksut "el-İmam Ali ibni Ebu Talib" Beyrut baskısı 1/190
                8. Şehristani "el-Milelu ven-nihal", 1/57 Beyrut baskısı
                9. Zehebi "el-Mizanul-iitidal", 1/139, 552-ci bölümde
                10. Cuveyni "el-Feraidus-simteyn", 2/35


                şimdi bu kadar sünni kaynağı hakkında bir söz söylecek olan varmı?

                Yorum


                  #9
                  Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

                  [quote author=yasinozen link=topic=47006.msg239438#msg239438 date=1252860435]
                  HUMEYNİ:PEYGAMBERLER BİLE İMAMLARIN MERTEBESİNE ULAŞAMAZ!

                  İslam dininde batıl, müfsit ve bozuk bir düşünce akımı olarak tavsif edilen Şia mezhebinin son dönem önde gelen alimlerinden biri olan; “Hz. Peygamber (sav) görevini hakkıyla yerine getirmemiştir”, “Elimizdeki mevcut Kur’an tahrif edilmiştir” diyen Ayetullah Humeyni bakınız bu kitabının 93. sayfasında neler söylüyor?

                  Eserinde imamların manevi mertebesine Peygamberler de dahil kimsenin ulaşamayacağını iddia eden Humeyni ve Şii anlayış “imamiye” mefhumuna inanmayan, buna iman etmeyenleri de tekfir etmekte, Şia dışındakileri gerçek mümin olmayanlar olarak tavsif etmektedirler.ESER HAKKINDA BİLGİLER

                  İsmi: el İslam ve Meşru ed Devleh ve Nizamul Hükm - el Hukumeh el İslamiye

                  Yazar: el İmam el Humeyni

                  İkinci Basım

                  İslam dininde batıl, müfsit ve bozuk bir düşünce akımı olarak tavsif edilen Şia mezhebinin son dönem önde gelen alimlerinden biri olan; “Hz. Peygamber (sav) görevini hakkıyla yerine getirmemiştir”, “Elimizdeki mevcut Kur’an tahrif edilmiştir” diyen Ayetullah Humeyni bakınız bu kitabının 93. sayfasında neler söylüyor?

                  Humeyni eserinin ilgili sayfasında: “Mezhebimizin zaruriyatlarından biri de imamların manevi mertebesine kimsenin ulaşamayacağıdır. Hatta ne yakın bir melik ne de gönderilen bir Peygamber! Esasında Resulü kiramlar ve imamlar - rivayetlerimize göre - arşın gölgesi altında bu dünyadan önce nur idiler…” demektedir.

                  Şii inancının İslam düşüncesinden ayrılan en önemli müfsit yönü de “imam” mefhumunu itikadın bir parçası olarak kabul etmeleridir. Dahası İslam’da bulunmayan imam kavramını ayetleri de çarpıtarak imanın bir rüknü haline getiren Şii anlayışı “imamiyet” mefhumuna inanmayan herkesi de tekfir etmektedirler. Bu mantıksal çıkarım da doğal olarak Şiilerin dışındakilerin kafir olduğu gibi hastalıklı bir zihniyetin inşasını sağlamaktadır.

                  kaynak: http://www.khomainy.com/arkho/?ID=107


                  [/quote]

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

                    HUMEYNİ:PEYGAMBERLER BİLE İMAMLARIN MERTEBESİNE ULAŞAMAZ!

                    İslam dininde batıl, müfsit ve bozuk bir düşünce akımı olarak tavsif edilen Şia mezhebinin son dönem önde gelen alimlerinden biri olan; “Hz. Peygamber (sav) görevini hakkıyla yerine getirmemiştir”, “Elimizdeki mevcut Kur’an tahrif edilmiştir” diyen Ayetullah Humeyni bakınız bu kitabının 93. sayfasında neler söylüyor?

                    Eserinde imamların manevi mertebesine Peygamberler de dahil kimsenin ulaşamayacağını iddia eden Humeyni ve Şii anlayış “imamiye” mefhumuna inanmayan, buna iman etmeyenleri de tekfir etmekte, Şia dışındakileri gerçek mümin olmayanlar olarak tavsif etmektedirler.ESER HAKKINDA BİLGİLER

                    İsmi: el İslam ve Meşru ed Devleh ve Nizamul Hükm - el Hukumeh el İslamiye

                    Yazar: el İmam el Humeyni

                    İkinci Basım

                    İslam dininde batıl, müfsit ve bozuk bir düşünce akımı olarak tavsif edilen Şia mezhebinin son dönem önde gelen alimlerinden biri olan; “Hz. Peygamber (sav) görevini hakkıyla yerine getirmemiştir”, “Elimizdeki mevcut Kur’an tahrif edilmiştir” diyen Ayetullah Humeyni bakınız bu kitabının 93. sayfasında neler söylüyor?

                    Humeyni eserinin ilgili sayfasında: “Mezhebimizin zaruriyatlarından biri de imamların manevi mertebesine kimsenin ulaşamayacağıdır. Hatta ne yakın bir melik ne de gönderilen bir Peygamber! Esasında Resulü kiramlar ve imamlar - rivayetlerimize göre - arşın gölgesi altında bu dünyadan önce nur idiler…” demektedir.

                    Şii inancının İslam düşüncesinden ayrılan en önemli müfsit yönü de “imam” mefhumunu itikadın bir parçası olarak kabul etmeleridir. Dahası İslam’da bulunmayan imam kavramını ayetleri de çarpıtarak imanın bir rüknü haline getiren Şii anlayışı “imamiyet” mefhumuna inanmayan herkesi de tekfir etmektedirler. Bu mantıksal çıkarım da doğal olarak Şiilerin dışındakilerin kafir olduğu gibi hastalıklı bir zihniyetin inşasını sağlamaktadır.

                    kaynak: http://www.khomainy.com/arkho/?ID=107
                    imam Humeyniye (r.a) nispet edilen "Kuran tahrif edilmiştir" sözünün yalan ve iftira olduğunu mabbın açtığı "şiilerin Kuranı Kerime iftiraları" adlı konuda kanıtlamıştık. şimdi geçelim esas meseleye. evet imam Humeyni (r.a) nispet edilen bu sözler imamın (r.a) "Velayeti fakih" adlı kitabında geçiyor:

                    Masum imamın -s- devlet ve hükümet velayeti yetkisinin ispatlanması, onun manevi -tekvini- makamı olmadığı anlamına gelmez. İmam için, devlet ve yönetim görevinden farklı olarak, bir de manevî makamlar vardır. "ALLAH'ın genel halifesi olma makamı" olan bu mertebe, kimi zaman masum imamlar -s- tarafından da bizzat ifade edilmiştir. Tekvini olan bu hilafet gereğince bütün zerreler 'Veliyy-i emr" karşısında eğilir ve ona itaat ederler. Mezhebimizin zaruri inançlarındandır bu; masum imamların -s- manevi makamlarına hiç kimse erişemez; hatta mukarreb melek ve nebiyy-i mürsel bile! Mevcut rivayetlerde de belirtildiği üzere hz. Resul-ü Ekrem efendimizle -saa- masum imamlar -s- bu âlemden önce Arş'ın gölgesinde bulunan nurlar idiler ve nutfelerinin bağlanması ve 'tıynet" açısından da diğer insanlardan ayrıcalıklı ve üstündüler ve sayısız makamları, mertebe ve dereceleri vardır onların. 'Miraç" rivayetlerinde hz. Cebrail aleyhisselamın da arz ettiği gibi 'Biraz daha yaklaşacak olsam, yanarım". Keza masumların -s- şu buyrukları; 'Bizim ALLAH Teâlâ’yla öyle hallerimiz vardır ki ne mukarreb -yakın- melekler ulaşabilir ona, ne de mürsel nebiler". Bu inanç, bizim mezhebimizin usullerindendir; masum imamlar -s- devlet ve yönetim mevzuundan önce -ve öte olarak- böylesine -yüce- makamlara sahiptirler

                    Hz. Ayetullah el Uzma imam Humeyni r.a, "Velayeti fakih"


                    bu sözler sadece imam Humeyniye (r.a) ait değil. bu mezhebimizin görüşü ve inancıdır. bu konuda imamlarımızdan (a.s) aktarılan rivayetler mütevatirden de yukarıdır. bu konuda mezhebimizin en büyük alimlerinden olan şeyh Saduk (r.a) diyor ki:

                    "Güçlü ve Ulu ALLAH'ın, Muhammed'den (s.a.s.) ve İmamlardan (a.s.) daha üstün bir yaratılmış yaratmadığına; onların, ALLAH'ın gözünde halkın en sevgilileri, en ekremi ve O'nu en önce kabul edenleri olduklarına inanmak gerekir. Çünkü ALLAH, peygamberlerden (as) söz aldığı zaman, "...onları kendilerine şahid tutarak: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (demişti). Onlar da: Evet, dedıle . . .". Ve yine ALLAH'ın, peygamberi Muhammed'i (s.a.s.), zerreler (atomlar) dünyasındaki peygamberlere de gönderdiğine ve Güçlü ve Ulu ALLAH'ın her peygambere mârifetinin miktarınca verdiğine ve Peygamberimiz Muhammed'in (s.a.s.) mârifeti ve O'nu kabuldeki önceliğinin üstünlüğüne inanmak gerekir.

                    Biz inamyoruz ki, Kutlu ve Yüce ALLAH, bütün yaratılmışları, selam üzerlerine olsun onun (Hz.Peygamber) ve Ev Halkı (Ehl-i Beyt-as-) için yaratmıştır. Eğer onlar olmasaydı, Yüce ALLAH ne göğü ne yeryüzünü ne cenneti ne cehennemi ne Adem'i (as) ne Havva'yı ne melekleri ne de yarattığı şeylerden bir tekini yaratırdı-ALLAH'ın salatı hepsinin üzerine olsun-.

                    Ve bizim inancımıza göre, ALLAH'ın, nebisi Muhammed'den (s.a.s.) sonra yarattıkları üzerindeki delilleri, oniki imamdır. Onların ilki Mü'minlerin Emiri Ali b.Ebi Talib (a.s.), sonra Hasan (a.s.), sonra Hüseyin (a.s.), sonra Ali b. el-Huseyn (a.s.), sonra Muhammed b. Ali (a.s.), sonra Câfer b. Muhammed (a.s.), sonra Musa b. Cafer (a.s.), sonra Ali b. Musa er-Rıza (a.s.), sonra Muhammed b. Ali (a.s.), sonra Ali b. Muhammed (a.s.), sonra el-Hasan b. Ali (a.s.), sonra el-Hüccet, ALLAH'ın emrini ayakta tutan (elKaaim bi-Emrillah), zamanın sahibi, Rahman'ın yeryüzündeki halifesi, yeryüzünde var, fakat gözlerden gizli (Ğaib) olan Muhammed b. el-Hasan' dır -ALLAH'ın salâtı hepsinin üzerine olsun-.

                    Ve bizim onlar hakkındaki inancımız şudur: Onlar, ALLAH'ın kendilerine itaat etmeyi emrettiği Ulû'l-Emr olan kişilerdir. Onlar, insanlar üzerinde şahiddirler. Selam üzerlerine olsun onlar, ALLAH'ın kapılarıdır; O'na giden yoldur; O'na işaret eden delillerdir. Selam üzerlerine olsun onlar, O'nun ilminin hazinesi, vahyinin açıklayıcıları ve Tevhidinin rükünleridir. Onlar hata ve yanlışlardan korunmuşlar (masum) dır. Onlar, ALLAH'ın kendilerinden kirleri giderdiği ve tertemiz temizlediği kimselerdir. Onların mûcizeleri ve delilleri vardır. Yıldızların gök halkının emniyeti oluşları gibi onlar da yeryüzü insanlarının emniyetidir. Onlar, bu ümmet içinde Nuh'un gemisine benzetilebilir. Ona binen kurtulur ve bağışlanma kapısına (Hıtta) ulaşır. Onlar, ALLAH'ın kerim kullarıdır;

                    "O'ndan önce söz söylemezler ve onlar, O'nun emriyle hareket ederler".

                    Ve selam üzerlerine olsun onlar hakkında şu inancı taşırız: Onları sevmek imâm; onlardan nefret küfürdür. Onların buyruğu ALLAH'ın emri; yasakları da ALLAH'ın nehyidir. Onlara itaat ALLAH'a itaat; onlara itaatsızlık ALLAH'a karşı gelme; onların dostları ALLAH'ın dostu (Veli) ve düşmanları da Allalı'ın düşmanlarıdır."


                    Şeyh Saduk r.a, "el İtikad"


                    eğer kimse bu konuyu anlamakta zorlanırsa ve ya şiayı şirk, küfür, sapıklıkta suçlayacak olursa bu gibi şahıslara şöyle cevap veririz. yüce ALLAH Bakara suresinin 124-cü ayetinde buyuruyor ki:

                    Hani Rabbi, İbrahim'i bir takım kelimelerle denemiş, o da onları tamamlamıştı da ALLAH, «Seni insanlara imam kılacağım» demişti. O, «Soyumdan da mı?» deyince, ALLAH, «Zalimler benim ahdime (önderlik makamına) erişemez» demişti.

                    bilindiği gibi Hz. İbrahim (a.s) nebi, rasül, ulul azm peygamber ve şeriat sahibi idi. ayetten de açıkca görüldüğü gibi Hz. İbrahim (a.s) sınavlardan başarıyla çıktığında imamet makamına atanmıştı. elbette ki, sınanarak yeni bir makama tayin edilmek yeni makamın eskisinden üstün olduğu anlamına gelmektedir. şu halde imamet makamı nübüvvet makamından üstündür. eğer "Hz. İbrahimde (a.s) imamdır, Hz. Alide. şu halde Hz. Ali neden Hz. İbrahimden (a.s) üstün oluyor?" denilecek olursa buna şöyle cevap veririz: tüm peygamberler (a.s) aynı seviyede, derecede olmadığı gibi imamlarda (a.s) aynı derecede, seviyede değildir. Hz. imam Alinin (a.s) Hz. İbrahimden (a.s) ve diğer imamet makamında olan peygamberlerden (Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz. İsa) üstün olmasının nedeni Hz. imam Alinin (a.s) tüm sıfatlarda (nübüvvet ve risalet hariç) Rasulullah (s.a.a) ile beraber olmasındandır. azze ve celle olan ALLAH Ali İmran suresinin 61-ci ayetinde şöyle buyuruyor:

                    Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: «Gelin oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım, sonra lânetleşelim de ALLAH'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.»

                    bu ayetin tefsirinde tüm alimler şiasıyla sünnisiyle ittifak etmişlerdir ki, oğullarımızdan kasıt Hz. imam Hasan ve Hz. imam Hüseyindir. kadınlarımızdan kasıt Hz. Fatımatdır (a.s). nefislerimizden kasıt Hz. imam Alidir (a.s). buradan anlıyoruz ki, Hz. imam Ali (a.s) Rasulullahla (s.a.a) mecazi özdeşliğe sahiptir. Rasulullahın (s.a.a) sahip olduğu tüm kemal sıfatlara sahiptir. buna başka delillerde var. Velayet (Maide 55) ayeti gereğince Hz. imam (a.s) Rasulullahın (s.a.a) ümmete sahip olduğu velayete sahiptir, Rasulullah (s.a.a) tüm nebi ve rasullerden daha alim idi Hz. imam Alide (a.s) "ben ilmin şehriyim Ali ise onun kapısıdır" hadisi gereğince Rasulullah (s.a.a) gibi tüm nebi, rasul ve vasilerden daha alimdir. söz konusu ayet (Ali İmran 61) hakkında bir hadis rivayet etmek istiyorum:

                    Me’mun İmam Rıza a.s’a bir gün şöyle dedi: "Kur’an’ın da işaret ettiği Emir’el Müminin Ali’nin en büyük faziletlerinden birini bana söyle." İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: "Hz. Ali’nin en büyük fazileti Mübahale ayetinde zikredilen fazilettir. Bu ayette peygamber s.a.a Ali (a.s)’ı Hıristiyanlarla mübahale etmeye (lanetleşmeye) çağırmış ve Yüce ALLAH’ın hükmüyle Ali (a.s) Resulullah (s.a.a)’in nefsi olarak adlandırılmıştır. ALLAH’ın yaratıklarından hiç kimse Resulullah (s.a.a)’den daha üstün olmadığına göre ALLAH’ın hükmü gereği Resulullah (s.a.a)’in nefsi olarak adlandırılan Hz. Ali (a.s) da herkesten daha faziletli ve üstündür." Memun tartışmak için şöyle dedi: "Resulullah’ın nefsi olan kimse mübahaleye çağrılmış olamaz. Çünkü bu taktirde Peygamber kendisini davet etmiştir; başkasını değil. “Nefislerimiz”den maksat bizzat Peygamberdir; başkası değil." İmam Rıza (a.s) Memun’a cevap olarak şöyle buyurdu: "Ey Memun bu söylediğin şey doğru değildir. Çünkü davet etmek başkasını çağırma söz konusu olunca geçerlidir. Nitekim emreden insan da başkasına emrettiği taktirde emredicidir. Dolayısıyla davetçi insan kendisini davet etmiş olamaz. Nitekim insan kendisine de emredemez. O halde mübahalede Resulullah s.a.a Emir’el Müminin Ali a.s’dan başkasını davet etmediği için Hz. Ali a.s Resululah’ın nefsi olarak nitelendirilmiştir." Memun İmam Rıza a.s’ın cevabını dinledikten sonra şöyle dedi: "Bu cevabınıza karşı bir şey söylemek mümkün değildir."

                    Şeyh Mufid, Fusul’ul-Muhtare, 38



                    buna delil olarak bir çok hadis daha vardır ki, hepsini zikr etmek istemiyorum. bu konuda büyük sünni filozof Muhyiddin ibni Arabiden r.a bir kaç cümle aktarmak isterim. Muhyiddin ibni Arabi r.a Ali İmran suresi 61-ci ayetin tefsirinde diyor ki:

                    "ALLAH-u Teala’nın iradesi alemleri yaratmak isteyince iradesinden bir hakikat vücuda geldi. Arifler bu hakikate “toz, filozoflar ise “heyula” (madde) demişlerdir. Bu hakikat salt kuvve ve kabiliyet idi. Alemde olan her şey o hakikatte kendi kuvvet ve kabiliyeti esasınca vücut bulmuştur. Tıpkı içinde bir ışık bulunan ev gibidir. Evin her köşesi o ışığa yakınlığı ölçüsünde aydınlanmıştır. O hakikatte vücut bulmada “Akıl” olarak adlandırılan Muhammed’in (ALLAH’ın selamı ona ve pak Ehli Beyt’ine olsun) hakikati dışında hiç bir şey ALLAH’a daha yakın değildir. O halde Muhammed bütün alemin efendisi ve vücut aleminde ilk zuhur eden hakikattir. Onun vücudu ilahi nurdan, “toz”dan ve tümel hakikatten kaynaklanmıştır. Bu tozla Muhammed’in zatı vücuda gelmiş ve alemin dış gerçeği ondan tecelli etmiştir. Peygamber (s.a.a)’e en yakın olan kimse ise Ali bin Ebi Talib (a.s)’dır. Ali (a.s) alem ve cihanın imamıdır ve bütün peygamberlerin esrarıdır."

                    İbn-i Arabi, Futuhat, c.2, s.226-227



                    tüm bu söylediklerimi insaf ve basiret sahipleri çok kolaylıkla anlayacaktır. anlamayanlara ve ya anlayamayanlara şu hadisi hatırlatmak isterim: "Hz. Mehdi (a.s) zuhur edince Hz. İsa (a.s) nüzul edib O hazretin arkasında namaza duracaktır" şimdi sormak siterim: "nebi, rasul, ulul azm ve şeriat sahibi bir peygamber neden kendisinden makam itibariyle aşağı olan birinin arkasında namaza dursun?"

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

                      [quote author=yasinozen link=topic=47006.msg239439#msg239439 date=1252860705]
                      ŞİİLERİN KELİME-İ TEVHİDİ

                      Çoğu kimse Şii denilince (Türkiye’de buna Caferiler de dahildir) bunların normal bir Müslüman gibi inandıklarını, düşündüklerini ve yaşadıklarını zanneder.

                      Oysa bu blogda yer alan birçok kitap ve belgede de görüldüğü gibi bunun kesinlikle böyle olmadığı açıktır.

                      İslam dinine girerken Müslüman olmanın şartı olarak kabul edilen Kelime-i Şehadet (Ben şehadet ederim ki ALLAH (cc) birdir ve Hz. Muhammed (sav) O’nun kulu ve Resuludür) ve Kelime-i Tevhid (ALLAH (cc)’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sav) O’nun Resuludür) iki temel ilke bakınız Şiiler tarafından nasıl çarptırılmış, neler eklenmiş ve nasıl inanılıyor?

                      İran Hükümeti’nin aylık olarak yayımladığı “Vahdet İslami” adlı 1984 tarihli, sayfa 4′te yer alan Kelime-i Tevhid herhangi bir Müslümanın getirdiği ve bildiğinden çok farklı?

                      Evet, gerçekten son derece şaşırtıcı ama bir gerçek. Şii itikadında Kelime-i Tevhid şöyle: LailaheillALLAH Muhammedun Resulullah ve Aliyyun Veliyyu Hamiyetullahi ve Huccetullah!
                      [/quote]

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

                        ŞİİLERİN KELİME-İ TEVHİDİ

                        Çoğu kimse Şii denilince (Türkiye’de buna Caferiler de dahildir) bunların normal bir Müslüman gibi inandıklarını, düşündüklerini ve yaşadıklarını zanneder.

                        Oysa bu blogda yer alan birçok kitap ve belgede de görüldüğü gibi bunun kesinlikle böyle olmadığı açıktır.

                        İslam dinine girerken Müslüman olmanın şartı olarak kabul edilen Kelime-i Şehadet (Ben şehadet ederim ki ALLAH (cc) birdir ve Hz. Muhammed (sav) O’nun kulu ve Resuludür) ve Kelime-i Tevhid (ALLAH (cc)’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (sav) O’nun Resuludür) iki temel ilke bakınız Şiiler tarafından nasıl çarptırılmış, neler eklenmiş ve nasıl inanılıyor?

                        İran Hükümeti’nin aylık olarak yayımladığı “Vahdet İslami” adlı 1984 tarihli, sayfa 4′te yer alan Kelime-i Tevhid herhangi bir Müslümanın getirdiği ve bildiğinden çok farklı?

                        Evet, gerçekten son derece şaşırtıcı ama bir gerçek. Şii itikadında Kelime-i Tevhid şöyle: LailaheillALLAH Muhammedun Resulullah ve Aliyyun Veliyyu Hamiyetullahi ve Huccetullah!
                        buda başka bir iftira. önce bakalım şia ezanda, ikamede okunan, kelimeyi şehadette okunan "Aliyyen veliyyullah" hakkında ne diyor:

                        919- "Eşhedu enne ‘Eliyyen veliyyullah" (اَشْهَدُ اَنَّ عَلِيّاً وَلِىُّ اللَّهِ) cümlesi ezan ve ikametin bir parçası değildir. Ama "Eşhedu enne Muhemmeden resûlullah" cümlesinden sonra kurbet (ALLAH'a yakınlık) kastıyla denilmesi iyidir.

                        Hz. Ayetullah el Uzma imam Humeyni r.a, "Tevzihul Mesail", Ezan ve İkamet babı, mesele 919[/size]
                        Hz. Ayetullah el Uzma Fazıl Lenkerani r.a, "Tevzihul Mesail", Ezan ve İkamet babı, mesele 937
                        Hz. Ayetullah el Uzma Seyyid Ali Sistani, "Tevzihul Mesail", Ezan ve İkamet babı, mesele 906


                        şimdi, bu ne demek oluyor anlamayanlara açıklayalım. şiaya göre "Aliyyen veliyyullah" sözü ne ezanın, ne ikamenin, ne kelimei tevhidin, ne kelimei şehadetin içinde değil. peki neden okunuyor? eğer bir şia camiinde olduysanız ve ya bir şia ile konuştuysanız bilirsiniz ki, Hz. Resulullah s.a.a Efendimizin adı anılınca şialar salavat getirirler. Hz. Muhammedin s.a.a adının yanında salavat getirmek müstehap ve güzel bir ameldir. şia diyor ki, aynı şekilde Hz. Muhammedin s.a.a risalet ve nübüvvetine şehadet getirdikten sonra Hz. imam Ali el Murtezanın a.s velayetine de şehadet getirmekte güzel ve müstehap, sevabı oldukca fazla olan bir ameldir. kim diye bilir ki, salavat ezanın ve ya kametin içindedir? aynı şekilde kim diye bilir ki, "Aliyyen veliyyullah" sözü ezanın, ikametin, kelimei şehadetin, kelimeyi tevhidin dahilindedir?

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

                          İRAN ANALİZ / İran’ın resmi devlet ideoloji olarak başını çektiği Şii mezhebine dair kamuoyunda oldukça yanıltmalar ve yanlış yönlendirmeler söz konusu. Bizler sitemizde bizzat Şiilerin (11 İmamcılar, Caferiler, İsna Aşeriye, Ehli Beyt, Alevi, Nusayri vs gibi etiketler taşıyorlar) tarihten günümüze kadar gelen en temel eserlerine, mevcut Ayetullahları, Merciiyyet makamı alimleri ve düşünürlerinin kitaplarını, fetvalarını ve demeçlerini yayımlamaktayız. 1979 İran’daki Humeyni devrimi ile aslında Müslümanlar arasında vahdetin temin edildiği, Sünni-Şii arasında farkın olmadığı gibi sloganlar ile tüm dünyada sahte bir birliktelik rüzgarları estirildi. Oysa başta Humeyni olmak üzere hiçbir Şii alimin, düşüncesini şekillendiren temel mezhep eserlerini, alimlerini ve kitaplarını inkar ettiğini, bunların içeriğini kabul etmediğini, yeni bir şey getirdiğini hiç kimse söyleyemez! Bu inkarı mümkün olmayan; ancak üstü son derece sinsi şekilde belirli çıkarlar doğrultusunda gizlenmeye çalışılan hakikat yeniden açığa çıkartılmalıdır. Şiilerin en temel inanç eserlerini, düşünce yapılarını, yaşayışlarını, diğer Müslümanlara bakış açısını ve Ortadoğu başta olmak üzere İran eliyle Şii oluşumların yürüttüğü projeleri, faaliyetleri ve planları irananaliz sitesi olarak kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Onlarca Şii mezhebine ait eserler ve bunlardan Şiilerin ne düşündüklerine dair alıntılar…

                          1. Hz. Peygamberin (sav) vefatından sonra üç kişi hariç herkes İslam’ı reddetti: Mikdad, Ebu Zer ve Selman-ı Farisi! (Kur’an-ı Mecid, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 134)

                          2.Tüm imamlar makam ve mertebe olarak Hz. Muhammed (sav)’e denktirler. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa: 270)

                          3. Gerçek Kur’an-ı Kerim’de 17.000 ayet vardır! (el Şafi, Cilt 2, Sayfa 616)

                          4. Sahabey-i Kirâm (ra) Hz. Ali’nin (ra) ilahi hakkını (vilayet) inkar ederek kafir olmuşlardır. İlk üç halife ve diğer Sahabeler vilayeti kabul etmeyerek kafir olmuşlardır. (irananaliz:Bu sapkın düşünce Selahaddin Özgündüz’ün başını çektiği Zeynebiye dahil diğer Türkiye’deki Şii-Caferilerin tıpkı diğer mezhepdaşları gibi en temel inanç esaslarından bir tanesidir. En temel başvuru kitapları olan Usûl-u Kâfi adlı eser internet taraması ile Türkçesine ulaşılabilecek içinde binlerce sapkın, uydurma, bidat ve çirkin ithamlar ve hakeret içeren bilgiler yer almaktadır. Bunlara ait sitelerdeki dini içerikli makalelerin herhangi birisine veya Caferiyol adlı dergilerine bakıldığında referans verdikleri kitapların en başında usûl kitaplarının baş tacı olan el Kafi gelmektedir. İşte bu bidat fırkasının düşüncesi yine aynı kitabın 420. Sayfasında yer almaktadır. Farklı basımlarda doğal olarak sayfa sayıları değişiklik arz edebilir.)

                          5. Allah ile Ali arasında farklılık. (Cila’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 66)

                          6. Bizler Allah’ın nazarında kullarının gözleriyiz ve tüm insanlık için nihai otoriteyiz. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 145)

                          7. Kur’an-ı Kerim’in tam bilgisine İmamlar hariç kimse sahip değildir. (Usûl-u Kâfi, 1, Sayfa 228)

                          8. “Bidat”; Allah (cc) haşa yalan söylüyor. (Türkiye’deki Şii Caferiler de dahil tüm Şiilerin en temel eseri olan Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 148)

                          9. Hz. Ebubekir (ra) öldüğü sırada kelimeyi (şehadet) söyleyemedi! (Israr-ı Muhammed, Sayfa 211)

                          10. Kaimimiz (12. İmam) kalktığında, Humira (Hz. Ayşe) mezarından kaldırılacak ve Muhammedin (sav) kızı Fatıma’nın intikamını almak için kırbaçlanarak cezasını çekecek. (el Şafi, Cilt 2, Sayfa 108) (irananaliz:Aslında nerdeyse tüm Şiilerin, aliminden avamına kadar Hz. Ayşe (ra)’ye karşı taşıdıkları nefret, kin ve çirkin ithamları gayet iyi biliniyor. Tıpkı İfk hadisesi sırasında olduğu gibi ve günümüzdeki İslam düşmanları ve Şarkiyatçı literatürüyle paralel bir zihniyetin izdüşümü Şiilerin bu bakış açısı)

                          11. Ali İlahtır! (Cila’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 66)

                          12. Allah (cc)’ın (varlığının hücceti) bilinmesinin yolu İmam olmaksızın tesis edilemez. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 177)

                          13. Sarhoş Hulafay-i Raşidin için Kur’an’da değişiklik yapılmıştır. (Kur’an Tercümesi, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 479)

                          14. Şeytan camide Ebu Bekir’e sadakat yemini edenlerin birincisiydi. (Israr-ı Muhammed, Sayfa 30)

                          15. Hz. Muhammed (sav)’i hanımları olan Hz. Ayşe (ra) ile Hz. Hafsa (ra)’nın zehirlediği iftirasını atmaları. (Cila’ul-Uyûn, Sayfa 118)

                          16. İmamlar İlahtır. (Cila’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 85)

                          17. İmam ölüm saatini bilir ve ölümü onun kontrolü altındadır! (Şiilerin en muteber kitabı Us’ul el Kâfi, Cilt 1, Sayfa 258)

                          18. Pakistan hakiki Kur’an-ı Kerim’de bahsedilmiştir, şimdiki Kur’an anlamsızdır. (Hazar Tümhari Das Hamari, Sayfa 554)

                          19. Hz. Ömer (ra)’in kafirliği hakkında şüpheye düşmek küfürdür! (Cila’ul-Uyûn, Sayfa 63)

                          20. Abdullah İbni Sebe İmamet’in zorunlu olduğunu savundu ve Hz. Ali (ra)’nin gerçek ilah olduğunu iddia etti. (Envar-ı Nu’maniye, Cilt 2, Sayfa 234)

                          21. Şiilere göre hiçbir şey İmamlardan gizli kalamaz ve onlar geçmiş, mevcud ve gelecek zamanın tam bir bilgisine sahiptirler. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 260)

                          22. Kur’an dört kısımda indirilmişken şimdiki Kur’an üç kısımdan oluşmaktadır. (Şia Aur Tahrif-i Kur’an, Sayfa 62)

                          23. Hz. Ali (ra)’in ilk halife olduğunu inkar edenler kafirlerdir. (Envar-ı Nu’maniye, Cilt 3, Sayfa 264)

                          24. Hz. Ayşe (ra) kafir bir kadındı. (Hayat’ul Kulûb, Cilt 2, Sayfa 726)

                          25. Bizler halifesi Ebubekir olan ne Allah’ı ne de Peygamberi kabul etmeyiz! (Envâr-ı Nu’maniye, Cilt 2, Sayfa 278)

                          26. İmam Peygamberin (as) sahip olduğundan daha fazlasına sahiptir. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 388)

                          27. Şimdiki Kur’an kısaltılmışken Gerçek Kur’an İmam Mehdi tarafından muhafaza edilmektedir. (Hazaar Tumhari Das Hamari, Sayfa 553)

                          28. Ebu Bekir ve Ömer Şeytan’dan daha fazla zorbaydılar. (Hakkul Yakîn, Sayfa 509)

                          29. İmam Mehdi (12. İmam) Ayşe’yi (ra) soyarak cezalandıracaktır. (Hayat’ul Kulûb, Cilt 2, Sayfa 901)

                          30. Farklı bir şehadetin kabul edilmesi (Usûl-i Şeriat fi Akaidul Şiâ, Sayfa 423)

                          31. İmam’ın hareketlerine ağlamak ve gizli tutmak Cihaddır. (Usûl-u Kâfi, Cilt 2, Sayfa 226)

                          32. Şeyheyhn (Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer kast ediliyor) Hz Ali (ra) tarafından derlenen Kur’an-ı kabul etmediler! (Faslul-Hitab, Sayfa 44)

                          33. Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer (ra) cehennemin yedi kapısı arasındadırlar. (Hakkul Yakîn, Sayfa 500)

                          34. Hz. Ayşe ve Hz. Hafsa (ra) münafık ve kafir kadınlardı! (Hayat’ul-Kulûb, Cilt 2, Sayfa 900)

                          35. Kelime-i Tayyibe’nin değiştirilmesini kabul etmeleri (Şii Mezhebi Hak Hai, Cilt 2, Sayfa 57)

                          36. Şiilerin (yanılmaz) 14 İmamı, kainatın efendileri tüm Peygamberler ve Meleklerin kutsiyetine saygısızlık etmektedirler. (Cilâ’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 29)

                          37. Kur’an bir keçi tarafından yendi. (Min Kitabul Burhan Fi Tefsir’ul Kur’an, Sayfa 38)

                          38. İmam Mehdi, Şeyheyhin (Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer Efendilerimiz) mezarlarının kazılarak ölü cesetlerini çıkartacak, onları diriltecek ve cezalandıracaktır. (Hakkul Yakin, Sayfa 371)

                          39.“Ayşe bir münafıktı!” (Hayatul Kulûb, Sayfa 867) (irananaliz:Şiilerin en bariz Ehli Beyt düşmanlığı, zira bu sakat mantık Hz. Muhammed (sav)’in mübarek eşlerini ailesinden saymayacak, Hz. Fatıma (ra) ve onun soyundan gelenleri Ehli Beyt sayacak!)

                          40. Hz. Ali’den (ra) yardım dilemek bir şirk olmayıp Hz. Peygamberin (sav)’in yoludur! (Hathi Kay Daant Khanay Kay Aur Dikhanay Kay Aur, Cilt 2, Sayfa 41)

                          41. İmam Mehdi tüm Sünni alimleri katledecek. (Hakkul Yakîn, Sayfa 527) (irananaliz:Bu sebeple olsa gerek ki Rafizi İran’ın desteklediği ve meşhur Şii merciiyetlerin fetva verdiği Şii terör şebekeleri Irak’ta dünyanın en meşhurları olan yüzlerce Ehli Sünnet alimlerini kaçırdı, işkence etti ve katletti. Halen işbirlikçi Şii Irak Hükümetine, milis örgütlere ait gizli-açık cezaevlerinde ve merkezlerde çok sayıda Sünni alim, imam, hatip, önde gelen ve mazlum Iraklılar tutulmaya devam etmektedir.)


                          42. Kur’an-ı Kerim’i başlıca derleyenler tahrif edilmiş, bozulmuş ve kötüye kullanılmış Kur’an-ı Kerim’i aktardılar. (El İhticac, Sayfa 257)

                          43. Ebubekir, Ömer, Osman ve Muaviye tıpkı put gibidirler, onlar Allah’ın tüm yaratıklarının en kötüsüdürler. (Hakkul Yakin, Sayfa 519) (irananaliz:Türkiye’de 1990’larda her ne kadar ilk üç halifeye cesaret edilmese de sahabe Hz. Muaviye (ra)’ye yönelik İrancı radikal ve çevirilerle yetişen bir güruhun çirkin hareketleri ve saldırıları aslında bilmedikleri, temelde Şiilerin düşünce dünyasında derin yer edinenen bu tür menfur esaslara dayanmaktadır.)

                          44. Aişe (Hz. Peygamberin -sav- eşleri) alenen terbiyesizlik işlemiştir. (Kuran-ı Mecid, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 840) (irananaliz:Bu aşağılık iftira Resulullah – sav- döneminde Yahudiler ve İslam düşmanları tarafından yapılırken kurulduğu günden bu yana Şiiler nezdinde hiç değişmeden aynı mel’unlukla dillendiriliyor oluşu mezkur güruhlarla aynı dünyanın insanları olduğunu da gözler önüne sermektedir. Tabi modernist ilahiyatçılar ve köksüz oluşumların da Hz. Ayşe (ra) mevzubahis olduğunda aynı ebter ağacın dalları oldukları gözlerden kaçmıyor.)

                          45. Aliyyun Veliyullah demeksizin kelimey-i tayyibe yanlıştır. (Şia Mezheb Hak Hai, Sayfa 2) (irananaliz:Yani kelimey-i şehadet getirince veya kelimey-i tevhid getirence bir Müslüman oraya buraya uyduruk Şii mezhebinin icbar kıldığı, dinde yeri olmayan şeyleri söyleyecek!)

                          46. Ebubekir ve Ömer Şeytan’ın takipçileriydi! (Kur’an-ı Mecid, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 674)

                          47. Allah (cc) mutlu olduğunda Farsça konuşmaya başlar, kızdığında ise Arapça konuşur! (Tarihul İslam, Sayfa 163)

                          48. Kur’an-ı Kerim’de fahşa (kötülük) Ebubekir’i, munkir Ömer’i, baği (isyankar) Osman’ı kast etmektedir. (Kur’an-ı Mecid, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 551)

                          kaynak

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: İran Analiz Sitesinin İftiralarına Cevaplar

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            1. Hz. Peygamberin (sav) vefatından sonra üç kişi hariç herkes İslam’ı reddetti: Mikdad, Ebu Zer ve Selman-ı Farisi! (Kur’an-ı Mecid, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 134)
                            "... lânetleşelim de Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim" http://islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/kuran%20meali%20html/3.%20Ali-i%20Imran%20Suresi.htm"]Ali İmran suresi 61-ci ayet[/URL]

                            acaba şia Bilal Habeşiyi, Ebu Zerri, Osman b. Huneyfi, Sehl b. Huneyfi, Ebu Heysem b. Teyhanı, ibni Mesudu, Übeyy b. Kabı, Selmanı, Mikdadı, Ammarı, Fazıl b. Abbası, Abdullah b. Abbası, Abbas b. Abdulmuttalibi, Abdullah b. Selamı, Muhammed b. Ebu Bekiri, Ebu Eyyub el Ensariyi, Malik b. Nüveyreyi, Hüzeyme b. Sabit el Ensariyi (Zuşşehadeteyn), Cabir b. Abdullah el Ensariyi, Usame b. Zeydi, Sad b. Ubadeyi, Zeyd b. Hariseyi -haşa- kafirmi biliyoruz? acaba şia kaynaklarından bu şahısların r.a aleyhine bir tek söz getire bilirlermi? bize göre Onlar r.a ve daha adlarını saymadığımız şahıslar Rasulullahın s.a.a sahabesi ve imam Alinin a.s şialarıdırlar. bizim kafir bildiklerimiz Rasulullahın s.a.a "ey Ali sana söven bana sövmüştür"1 sözünü hiçe sayarak imam Aliye a.s söven alçaklardır, bizim kafir bilip düşman olduklarımız Rasulullahın s.a.a "ey Ali senin savaş halinde olduğun kimse ile savaş, barış halinde olduğun kimse ile barış halinde olurum"2 sözünün hiçe sayarak Hz. imam Ali a.s ile savaşanlardır. Allah Onlara lanet etsin. Rasulullah s.a.a gibi diyoruz işte "ey Allahım Aliye dost olana dost, düşman olana düşman ol"

                            __________
                            1-Nesai, "el Hasisul Aleviyye"
                            2-Süneni ibni Mace, Mukaddime, Hz. Alinin faziletleri babı


                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            2.Tüm imamlar makam ve mertebe olarak Hz. Muhammed (sav)’e denktirler. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa: 270)
                            "Yalan söyledikleri için onlara elem verici azap vardır." Bakara suresi 10-cu ayet

                            işte, al sana Usulu Kafinin 1-ci cildine link. göster bakalım Usulu Kafinin neresinde böyle bir şey var.

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            3. Gerçek Kur’an-ı Kerim’de 17.000 ayet vardır! (el Şafi, Cilt 2, Sayfa 616)
                            yahu hiç olmazsa hadisin geçtiği kaynağı doğru-düzgün yazsaydınız. kaynak "el Şafi" değil, "El Kafi"dir. ayrıca şunuda söylemek isterim bu makaleyi yazanlar arapça bilmiyorlar. bilseydiler "Şafi" sözünün önünde "el" değil "eş" yazılması gerektiğini bilirlerdi.

                            neyse biz geçelim asıl konuya. hadisi olduğu gibi aktarıyorum:

                            28-(3583)...Hişam b. Salim rivayet eder: Ebu Abdullah (imam Cafer Sadık a.s) dedi ki: "Cebrailin Muhammede (sallallahu ve aleyhi ve alihi)ye indirdiği Kuran on yedi bin ayettir"1

                            __________
                            1-bu hadisin aslı Selim b. Kays el Hilalinin kitabındadır. ve orada "7 bin" şekilndedir. yeni nusha çıkarılırken raviler tarafından 10 kelimesinin yanlışlıkla yazıldığı katidir.



                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            4. Sahabey-i Kirâm (ra) Hz. Ali’nin (ra) ilahi hakkını (vilayet) inkar ederek kafir olmuşlardır. İlk üç halife ve diğer Sahabeler vilayeti kabul etmeyerek kafir olmuşlardır. (usûl kitaplarının baş tacı olan el Kafi gelmektedir. İşte bu bidat fırkasının düşüncesi yine aynı kitabın 420. Sayfasında)
                            işte, al sana Usulu Kafinin yer aldığı link sözünü ettiğin hadisi bana göstermeni bekliyorum.

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            6. Bizler Allah’ın nazarında kullarının gözleriyiz ve tüm insanlık için nihai otoriteyiz. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 145)
                            Usulu Kafide böyle bir hadis ve yahut başlık yok. ama imamlara itaat etmek farzdır diye hadisler ve bir bab var.

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            8. “Bidat”; Allah (cc) haşa yalan söylüyor. (Türkiye’deki Şii Caferiler de dahil tüm Şiilerin en temel eseri olan Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 148)
                            sözünü ettiğin şeyi Usulu Kafi, cilt 1-den göster. göstermezsen, şerefsizsin, alçaksın, namussuzsun.

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            10. Kaimimiz (12. İmam) kalktığında, Humira (Hz. Ayşe) mezarından kaldırılacak ve Muhammedin (sav) kızı Fatıma’nın intikamını almak için kırbaçlanarak cezasını çekecek. (el Şafi, Cilt 2, Sayfa 108) (irananaliz:Aslında nerdeyse tüm Şiilerin, aliminden avamına kadar Hz. Ayşe (ra)’ye karşı taşıdıkları nefret, kin ve çirkin ithamları gayet iyi biliniyor. Tıpkı İfk hadisesi sırasında olduğu gibi ve günümüzdeki İslam düşmanları ve Şarkiyatçı literatürüyle paralel bir zihniyetin izdüşümü Şiilerin bu bakış açısı)
                            Allahın, meleklerin ve tüm lanet edenlerin laneti yalancıların üzerine olsun

                            Usulu Kafide böyle bir hadis yoktur. yukarıda link verdim, oradan bana bu sözünü ettiğin hadisi göster. ifk olayına gelince, bu konuda şianın inancı bütün nebi, rasul ve imamların a.s bütün zevcelerinin mutlak şekilde bu günahtan uzak olduğu ve buna inanmanın farz olduğudur:

                            Merhum Ayetullah Seyyid Muhsin Emin, meşhur A’yanü’ş-Şia kitabında şöyle yazıyor: "Şia bütün insanlara açıkça ilan ediyor: Bizim inancımıza göre hiçbir Peygamber’in eşinin (haşa) zina ve fehşa ehli olması mümkün değildir. Bütün peygamberlerin bütün eşlerini bundan tenzih etmek farzdır…"

                            Ayetullah Seyyid Muhsin Emin r.a, "A’yanü’ş-Şia", cild 5, sahife 236


                            Allame Seyyid Şerefuddin Amili "El-Fusulü’l-Muhimmeti Fi Te’lifi’l-Ümmeti" isimli kitabında konuyla alakalı iftiracı bir yazarın cevabında şöyle diyor: "Müfteri şöyle diyor: ‘Onlar (güya Şia) Aişe (r.a)’ya dil uzatarak ona ifk olayını isnad ediyor ve (maazallah) ona layık olmadığı şeyler söylüyorlar!.."

                            Cevap: İmamiye mezhebine göre O’nun yakası, elbisesi bütün bu iftiralardan temiz, nefsi yüce, ırzı kıymetli, korunmuşluğu sağlam, şerefi yüce, izzeti refi, makamı üstündür. Dolayısıyla O’na nezihlik, iffet ve korunmuşluktan başka bir şey isnad edilemez. İmamiye’nin (eski veya yeni) bütün kitapları bu söylediklerimizin en adil şahitleridir.

                            Esasen onların (İmamiye’nin) Peygamberin masumluğu hakkında ortaya koydukları deliller, iftiracıların iddiasını kesinlikle imkânsız kılmaktadır! Bağlı oldukları kurallar bunun aklen bile mümkün olmadığını göstermektedir. Bu yüzden mezhebimizin büyük ve güvenilir Fakihi ve mukaddes üstadımız Şeyh Muhammed Taha Necefî (Allah makamını yüceltsin) ders kürsüsünde açıkça şöyle diyordu: "Ümmü’l-Muminin Aişe’nin ifk olayından uzak ve masum olduğunu söylemek her şeyden önce aklın bir hükmüdür. Çünkü akıl Peygamberlerin en ufak ayıp ve kusurlardan bile uzak olması, ırzlarının en basit çirkinlikten bile temiz olması gerektiğine hükmeder. Vallahi biz O’nun temiz olduğuna hükmetmek için herhangi bir delile bile gerek duymuyoruz!! Ne O’na ne de Peygamberlerin ve vasilerinin eşlerinden herhangi birisine bu tür ithamları asla reva görmeyiz!..."

                            "Efendimiz Seyyid Şerif Murtaza Alemü’l-Hüdâ "El-Emâlî" kitabının 38. meclisinde Hz. Nuh’un eşine fuhuş isnadında bulunan kimseye cevaben şöyle diyor: "Enbiya (alehyhimü’s-selam)’ı bu tür ithamlardan tenzih etmek aklen farzdır. Çünkü bu durum onların değerini küçültecek bir ayıp ve ardır. Allah-u Teala bunlardan daha önemsiz sayılan isnatlardan bile onları uzak tutmuştur, onların azamet ve saygınlığını korumak için.. Zira aksini düşünmek, insanları onlardan nefret ettirip hüsnü kabullerine engel olur.."

                            Aslında Şia’nın bütün müfessirlerinin ve kelamcılarının icması da aynı yöndedir.


                            Elbette biz Ümmü’l-Mu’minin Aişe’nin bazı davranışlarını eleştirdiğimizi saklamıyoruz. Örneğin Allah-u Teala’nın Resulullah’ın eşlerine hitaben Ahzap suresinde "Evlerinizde oturun" buyurmasına rağmen sakındırıldığı deveye binerek Basra’ya gitmesi ve malum ordunun başına geçerek Osman bin Affan’ın kanına talip olması gibi.. Oysa daha önce onunla savaşa meyletmiş, ona yüklenmiş ve hakkında ileri geri konuşmuştu..

                            Yine küçük Cemel’de Osman bin Huneyf ve Hakim bin Cebele’ye karşı yaptıklarını, yine büyük Cemel gününde Hz. Emirü’l-Mu’min Ali’ye yaptıklarını eleştiriyor ve kınıyoruz..

                            Aynı şekilde Hz. Hasan vefat ettiği sırada katıra binerek Mervan ile birlikte Hz. Hasan’ın Resulullah’ın yanına defnedilmesine engel olmasından dolayı elbette eleştiriyor ve sitem ediyoruz… Ama bu başka söz konusu iftira başka….”

                            Allame Seyyid Şerefuddin Amili r.a, "El-Fusulü’l-Muhimmeti Fi Te’lifi’l-Ümmeti", sahife 155-157


                            7. Kur’an-ı Kerim’in tam bilgisine İmamlar hariç kimse sahip değildir. (Usûl-u Kâfi, 1, Sayfa 228)
                            32. Şeyheyhn (Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer kast ediliyor) Hz Ali (ra) tarafından derlenen Kur’an-ı kabul etmediler! (Faslul-Hitab, Sayfa 44)
                            l-(603) ...Cabir şöyle rivayet etmiştir: Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'ın şöyle dediğini duydum: «Kur'ân-ı Allah'u Teâlâ tarafından indirildiği şekliyle topladığını iddia eden kimse, mutlaka yalancıdır. Kur'ân-ı, Allah tarafından indirilen tertiple, sadece Ali b. Ebu Tâlib ve ondan sonra gelen Ehl-i Beyt imamları toplamışlar ve öylece hıfzetmişlerdir.»

                            2-(604) ...Cabir Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Vâsilerden başka hiç kimse, Kur'ân'ın tüm zahirî ve bâtınî anlamını bildiğini, bütün Kur'ân ilimlerine sahip olduğunu iddia edemez.»


                            Allame Kuleyni r.a, "El kafi", Hüccet kitabı


                            hadislerin hiç birisi Kuranın tahrifinden söz etmiyor. birinci hadis tertiple ilgilidir. bu konu açıktır, şia ve ehli sünnet Hz. imam Alinin a.s kendisinin yazdığı bir muashaf olduğunu ve bu mushafta ayetlerin iniş sırasına dizildiği konusunda ittifak etmişlerdir. bu mushafta, bugün elimizde olan Musfahtakinden fazla ve ya eksik bir ayet bile yoktur. ayetler belli ve elde olanlardır, sadece olarak imamın a.s yazdığı mushafta ayetler iniş sırasına göredir ve O Mushafta her ayetin sonunda tefsiri ve tevilide vardır. imam Alinin a.s mushafı hakkında daha fazla bilgi için buraya tıkla

                            ikinci hadise gelince, hadis tahriften söz etmiyor aksine Kuranın zahiri ve batini tefsirinin tamamını sadece imamların a.s bildiğini söylüyor ki, bu doğrudur. Rasulullah s.a.a "ben ilmin şehri Ali ise Onun kapısıdır. ilim isteyen kapıya gelsin" buyurmuştur. Kuranın tefsirini ilim şehrinin kapısından -imamlarımızdan a.s- daha iyi kim bile bilir? "Ali olmasaydı Ömer helak olurdu" diyen, fetva vermeğe kalkınca bir kadın tarafından pişman edilen Ömer b. Hattabmı?


                            12. Allah (cc)’ın (varlığının hücceti) bilinmesinin yolu İmam olmaksızın tesis edilemez. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 177)
                            Usulu kafiden idda etdiğin şeyleri göstermezsen şerefsizsin.

                            13. Sarhoş Hulafay-i Raşidin için Kur’an’da değişiklik yapılmıştır. (Kur’an Tercümesi, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 479)
                            42. Kur’an-ı Kerim’i başlıca derleyenler tahrif edilmiş, bozulmuş ve kötüye kullanılmış Kur’an-ı Kerim’i aktardılar. (El İhticac, Sayfa 257)
                            öncelikle "Sarhoş" kimdir? rica ediyorum bu şahıs kimse hakkında bilgi verin. çünkü ben şuana kadar "Sarhoş" adlı şia alimi duymadım. hakkında bilgi verdikten sonra cevap yazarım.

                            Şeyh Tabersinin r.a "el İhticac" kitabına gelince, lütfen kitaptan bana idda tdiğin sözlerin geçtiği yeri göster. şia alimlerinin Kuran hakkındakı inançlarını ise aşağıda yazıyorum.


                            İnancımız odur ki, Yüce Allah'ın, Nebisi Muhammed'e -Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun- indirdiği Kur'an, iki kapak (deffeteyn) arasındadır; insanların ellerinde olandır ve bundan fazla değildir. Halka göre surelerinin sayısı, yüzondörttür. Bize göre ise "ed-Duhâ" (Duha: 93. Sure) suresi ile "Elem-neşrah" (İnşirah: 94. Sure) suresi bir tek suredir. "Elem-tera-keyfe" (Fil: 105. Sure) suresi ile "Li-ilafi" (Kureyş: 106. Sûe) sûresi bir tek suredir.

                            Bizim, Kur'an'ın bundan (mevcut halinden) fazla olduğunu söylediğimizi ileri süren, bir yalancıdır.


                            http://imammehdi.tripod.com/sia_itikadi/33_99_kuranin_hacmi_meblag.htm"]Şeyh Saduk r.a, "el İtikad", Kuranın hacmi hakkındakı inanç babı[/URL]


                            وقد قال جماعة من أهل الإمامة إنه لم ينقص من كلمة ولا من آية ولا من سورة ولكن حذف ما كان مثبتا في مصحف أمير المؤمنين (ع) من تأويله وتفسير معانيه على حقيقة تنزيله وذلك كان ثابتا منزلا وإن لم يكن من جملة كلام الله تعالى الذي هو القرآن المعجز، وقد يسمى تأويل القرآن قرآنا قال الله تعالى: (ولا تعجل بالقرآن من قبل أن يقضى إليك وحيه وقل رب زدني علما) فسمى تأويل القرآن قرآنا، وهذا ما ليس فيه بين أهل التفسير اختلاف.وعندي أن هذا القول أشبه من مقال من ادعى نقصان كلم من نفس القرآن على الحقيقة دون التأويل،

                            "Ehli-İmamiden (yani şiadan) olan cemaat söylemiştir ki: "Kuranın sözünden, ayesinden ve suresinden hiç bir şey eksik değildir." ancak Alinin a.s "Mushafında" mevcut olan nazil olma hakikatini bildiren te`vil ve tefsirlerden ba`zıları silinmiştir (yani silinen Hz. imam Alinin (a.s) yazmış olduğu tefsir ve tevillerdir). Bunlar Allahın kelamı olan Kurandan değildi ancak, nazil olmuşlardı. [COLOR="#ff0000"]bana göre Kuran sözlerinden neyinse silinmesini idda etmek (yani tahrif) doğru değil, ancak ikinci bu fikir hakikate uygundur."


                            Şeyh Mufid r.a, "Availul-Maqalat", sayfa 81


                            "Kurana eklemeler yapıldığı veya onda bazı eksiklikler olduğu iddiası ise, bu kitaba asla yakışmayan bir iddiadır. Zira bütün Müslümanlar, Kuranada hiçbir fazlalık olmadığı hususunda görüş birliği içindedirler. Kuranın eksikliği hususuna gelince, Müslümanların ağır basan görüşleri bunun tersidir. Kuranda hiçbir eksiklik olmadığı görüşü, bizim mezhebimize daha çok yakışmaktadır. Nitekim Seyyid Murtaza bu görüşü kabul etmiş ve desteklemiştir. Hadislerimizin zahirinden de bu gerçek anlaşılmaktadır. Sadece insanların çok az bir grup, Şia ve Ehlisünnet yoluyla nakledilen ve Kuranda bazı eksiklikler olduğu veya bazı ayet ve surelerin yerlerinin değiştirildiğini ifade eden bazı rivayetlere işaret etmişlerdir. Ne var ki, bu rivayetler, haber-i vahit türünden rivayetlerdir ki, ilim/yakin, kesin bilgi ifade etmezler ve böyle bir konuda onlara göre amel etmek doğru değildir. Dolayısıyla da bu rivayetlerden yüz çevirmek daha iyidir."

                            Şeyh Tusi r.a, "et-Tibyan" tefsiri, cild 1, sayfa 3



                            Rasulullah s.a.a ve imamlardan a.s müstefiz (mütevatirden aşağı azizden yukarı) olarak rivayet edilmiştir ki, "hadisleri Kurana sunun, Kurana ters olanı atın". Eğer elimizde olan Kuran tahrif edilmişdirse o zaman hadisleri Kurana sunmanın ne anlamı var? biz diyoruz ki, Kuranın tahrifine dalalet eden hadisler Kurana ters olduğundan atmalı ve onların mevzu ve yararsız olduğuna hüküm verilmelidir.

                            Feyz Kaşani r.a, "es Safi" tefsiri, cild 1, sayfa 51


                            وإنا له لحافظون من التحريف والتغيير والزيادة والنقصان

                            "Bizde onu koruyup saklayacağız" yani tahrif, değişiklik ve artıp azaltılmadan.


                            Feyz Kaşani r.a, "es Safi" tefsiri, cild 3, sayfa 102


                            إنا نحن نزلنا الذكر " أي القرآن " وإنا له لحافظون " عن الزيادة والنقصان والتغيير والتحريف

                            "Şüpesiz ki, Zikri (Kuranı) Biz indirdik, ve Biz de onu koruyacağız" (15:9) yani ilavelerden, silinmelerden, değişikliklerden ve tahrifden!"

                            Allame Meclisi, Biharul Envar, 9/113


                            5. Allah ile Ali arasında farklılık. (Cila’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 66)
                            11. Ali İlahtır! (Cila’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 66)
                            16. İmamlar İlahtır. (Cila’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 85)
                            "Cilail Uyun" kimin kitabıdır biliyormusun? bana müellifini yaz. yaz araştırıp bir yalanını daha ortaya çıkarayım. sen "Cilalil Uyunun" kimin kitabı olduğunu araya dur ben sana bir hadis ve birde fetva yazayım:

                            6-(702) ...Sedir şöyle rivayet etmiştir: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’a dedim ki: "Bazıları sizin için tanrı diyorlar. Bunun kanıtı olarak da bize Kur'an'dan şu âyeti okuyorlar: "O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır." (Zuhruf, 84) Dedi ki: «Ey Sedir, kulağım, gözüm, derim, etim, kanım ve saçım, bunu söyleyenlerden beridir, uzaktır. ALLAH da onlardan uzak olsun. Bunu söyleyenler benim dinim, atalarımın dini üzerinde değildirler. ALLAH'a yemin ederim ki, ALLAH kıyamet günü beni ve onları bir araya getirmeyecektir. Bilâkis ALLAH, onlara gazab edecektir.» Dedim ki: Aramızda bazıları vardır ki, bunlar sizin "Resul olduğunuzu iddia ediyorlar" ve bunun kanıtı olarak da Kur'an'dan şu âyeti gösteriyorlar: "Ey Resuller! Temiz şeylerden yiyin ve salih ameller işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı bilirim." (Mü'minûn, 51) Buyurdu ki: «Ey Sedir! Benim kulağım, gözüm, saçım, derim, etim ve kanım, bu adamlardan uzaktır, beridir. ALLAH ve Resulü de onlardan uzak olsun. Bunlar benim dinim ve atalarımın dini üzere değildirler. ALLAH, benimle onları kıyamet günü bir araya getirmez. Sadece onlara gazab eder.» Dedim ki: Peki, siz nesiniz? Buyurdu ki: «Biz, ALLAH'ın ilminin bekçileriyiz. Biz, ALLAH'ın emrinin mütercimleriyiz. Biz, masum bir topluluğuz. ALLAH Tebareke ve Teâlâ, insanların bize itaat etmelerini emretmiş, bize karşı çıkmalarını yasaklamıştır. Biz, ALLAH'ın, göğün altındaki ve yerin üstündeki mahrukatına sunduğu kanıtlarıyız.»

                            Allame Kuleyni r.a, "El Kafi", Hüccet kitabı, hadis 702


                            2-Muhammed bin Mûsa bin Mutevekkil r.a, Hüseyin bin Halid-i Sayrefî’den İmam Rıza a.s’ın şöyle buyurduğunu naklediyor: "Tenasühe inanan kâfirdir. Allah Gulat'a1 lanet etsin ve onları rahmetinden uzaklaştırsın. Keşke Yahudî olsaydılar, keşke Mecusi olsaydılar, Hıristiyan olsaydılar, Kaderiyye olsaydılar, Murcia olsaydılar, Hururiye2 olsaydılar! Onlarla oturup kalkmayın, dostluk kurmayın, onlardan uzaklaşın; zira Allah, onlardan uzaktır."

                            __________
                            1-imamlara a.s ilahlık atfeden kafirler
                            2-harici


                            Şeyh Saduk r.a, "Uyunu Ahbariri Riza a.s"


                            Soru 318: Aliyullahiler adında bir fırka vardır; Emir'-ül-Müminin Ali'yi a.s ilâh olarak kabul eden, namaz ve oruç yerine dua etmeğe inanan bunlar necis midir?
                            Cevap: Eğer Emir'ül-Müminin Ali'nin a.s ilâh olduğuna inanıyorlarsa, onlar ehl-i kitap olmayan gayr-i müslimlerin hükmündedir. Yani kafir ve necistirler.


                            Hz. Ayetullah el Uzma imam Seyyid Ali Hamanei, "İstiftaat", soru 318

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            17. İmam ölüm saatini bilir ve ölümü onun kontrolü altındadır! (Şiilerin en muteber kitabı Us’ul el Kâfi, Cilt 1, Sayfa 258)
                            uzunca yazmak isterim ama vaktim yok. bu yüzden size kendi kaynağınızdan cevap:


                            Ölüm vaktini seçen peygamber:

                            81-.......Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Ölüm meleği Mûsâ Peygamber'e gönderildi. Melek, Musa'ya gelince, Mûsâ, meleğin yüzüne vurdu, gözünü kararttı. Melek Rabb'ine döndü ve: Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin! diye hâlini arzetti. Allah, Azrail'e: Sen yine Musa'ya dön de ona, elini bir öküzün sırtı üzerine koymasını ve elinin örttüğü her bir kıla mukaabil bir yıl ömrü olacağını söyle, buyurdu. Mûsâ bunu duyunca: Yâ Rabb'im, bundan sonra ne olacak? diye sordu. Allah: Bundan sonra yine ölüm vardır, buyurdu. Mûsâ: Öyle ise ölüm şimdi gelsin, niyazında bulundu. Ebû Hureyre dedi ki: Ve Allah'tan kendisini bir taş atımı uzaklığa kadar Mukaddes Arz'a yaklaştırmasını istedi.

                            Ebû Hureyre şöyle dedi: Rasûlullah (S): "Eğer ben Musa'nın gömüldüğü o yerde sizinle beraber bulunsaydım, onun yol kenarında, kızıl kum tepesinin altında olan kabrim sizlere muhakkak gösterirdim buyurdu.

                            Râvî Abdurrazzâk şöyle dedi: Ve bize Ma'mer haber verdi ki, Hemmâm ibn Münebbih şöyle demiştir: Bize Ebû Hureyre, Peygamber'den bunun benzeri hadîsi tahdîs etti


                            Sahihi Buhari, Enbiya kitabı, Musa'nın Vefatı Ve Vefatından Sonrasının Zikri bbaı, hadis 81
                            Sahihi Müslim, Faziletler kitabı, Hz. Musanın fazileti babı, hadis 157 ve 158

                            buna böyle bir hadisle -ki, bize göre bu hadis uyduruktur- cevap vermek istemezdim ama vaktim dar.

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            21. Şiilere göre hiçbir şey İmamlardan gizli kalamaz ve onlar geçmiş, mevcud ve gelecek zamanın tam bir bilgisine sahiptirler. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 260)
                            Usulu Kafi, cild 1, Huccet kitabı, Gayb ile ilgili nadir açıklamalar babı, hadis 659-un dipnotu

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            26. İmam Peygamberin (as) sahip olduğundan daha fazlasına sahiptir. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 388)
                            göster bakalım bu sözler Usulu Kafinin neresinde geçiyor

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            31. İmam’ın hareketlerine ağlamak ve gizli tutmak Cihaddır. (Usûl-u Kâfi, Cilt 2, Sayfa 226)
                            Allahın, meleklerin ve tüm lanet edenlerin laneti yalancıların üzerine olsun

                            göster bakalım bu sözler Usulu Kafinin neresinde geçiyor

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            37. Kur’an bir keçi tarafından yendi. (Min Kitabul Burhan Fi Tefsir’ul Kur’an, Sayfa 38)
                            bu makaleyi hazırlayanlar gerçekten çok utanmaz, hayasız ve bir o kadar da alçak! yahu Kuranın bir keçi tarafından yendiğini sizin kutubi sitte imamlarınızdan ibni Mace "Sünen" adlı eserinde aktarmıştır. üstelik hadisi rivayet eden de müminlerin annesi Aişedir.

                            İlk olarak ibni kayyım tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                            44. Aişe (Hz. Peygamberin -sav- eşleri) alenen terbiyesizlik işlemiştir. (Kuran-ı Mecid, Makbul Hüseyin Dehlevi, Sayfa 840) (irananaliz:Bu aşağılık iftira Resulullah – sav- döneminde Yahudiler ve İslam düşmanları tarafından yapılırken kurulduğu günden bu yana Şiiler nezdinde hiç değişmeden aynı mel’unlukla dillendiriliyor oluşu mezkur güruhlarla aynı dünyanın insanları olduğunu da gözler önüne sermektedir. Tabi modernist ilahiyatçılar ve köksüz oluşumların da Hz. Ayşe (ra) mevzubahis olduğunda aynı ebter ağacın dalları oldukları gözlerden kaçmıyor.)
                            iftirana yukarıda cevap verdim. gözlerini aç ve iyice oku.

                            45. Aliyyun Veliyullah demeksizin kelimey-i tayyibe yanlıştır. (Şia Mezheb Hak Hai, Sayfa 2)
                            bu da başka bir iftira. "Aliyyen veliyullah" sözü ne ezanın, ne ikamenin ve ne de kelimeyi şehadetin bir parçası değildir. ordan burdan kopya yapıştır yapacağınıza şia fıkıh ve ilmihal kitaplarına baksaydınız bu yeterli olurdu. şimdi konu ile ilgili şia kitaplarından örnekler:

                            919- "Eşhedu enne ‘Aliyyen veliyyullah" (اَشْهَدُ اَنَّ عَلِيّاً وَلِىُّ اللَّهِ) cümlesi ezan ve ikametin bir parçası değildir. Ama "Eşhedu enne Muhemmeden resûlullah" cümlesinden sonra kurbet (ALLAH'a yakınlık) kastıyla denilmesi iyidir.

                            Hz. Ayetullah el Uzma imam Humeyni r.a, "Tevzihul Mesail", mesele 919
                            Hz. Ayetullah el Uzma Seyyid Ali Sistani, "Tevzihul Mesail", mesele 906
                            Hz. Ayetullah el Uzma Seyyid Müftü Şia, "Tevzihul Mesail", mesele 971
                            Hz. Ayetullah el Uzma Fazıl Lenkerani r.a, "Tevzihul Mesail", mesele 937
                            Hz. Ayetullah el Uzma Vahid Horasani, "Tevzihul Mesail", mesele 928


                            bu kadar idda ettin ve biz sadece Usulu Kafi hakkındakı iddalarının üzerinde durduk. sadece bir kitaptan bu kadar yalanın çıktı. diğerlerini araştırsak ne olur Allah bilir.

                            Yorum

                            YUKARI ÇIK
                            Çalışıyor...
                            X