Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

M. Selim Polat'ın "ŞİANIN KURAN’I KERİM’E KARŞI İTİRAZLARI" isimli yazısına Redd

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    M. Selim Polat'ın "ŞİANIN KURAN’I KERİM’E KARŞI İTİRAZLARI" isimli yazısına Redd

    Bismillahirrahmanirrahim

    Günümüz dünyasında dün olduğu gibi, bu günde maalesef tefrika, bölücülük yanlıları var olmak da ve hızla dışarıdan aldıkları destekle görevlerini sürdürmektedir. Son zamanlarda güzel ülkemizin güzel illerinden birisi olan Muş ilinde yayınlanan Şark Telgraf Gazetesinde bir yazardan haberdar olduk. Bu yazar hemen hemen her yazısında Şia üzerine yazmakta yazmakla kalmayıp türlü türlü iftiralar atmakda ve iftira dolu sözleri nakletmektedir. Böylelikle Şii-Sünni ayrımcılığını, çatışmasını körüklemekle o bölgede ki Mazlum, Saf, Temiz Muş’lu Sünni halkın Şia’ya karşı tepkisini, kinini oluşturmaktadır. Bu yazar Mehmet Selim POLAT’tır. Peki Yazarın köşe yazılarında yazdığı iddialar doğru mu? Sırası ile bu iddiaları değerlendirmeye çalışacağız inş.

    “ŞİANIN KURAN’I KERİM’E KARŞI İTİRAZLARI” adlı köşe yazısında ki iddialara reddiyemiz:

    Yazar bu yazısında Şia’nın Kuran’ı Kerime İnanmadığını, Reddettiğini, Tahrifine inandığını beyan ettiği gibi diğer bir yandan da çelişkili bir söz kullanarak “Sahabe (RA)'ın Peygamber (SAV)'den anladığının tam tersine yorumlamakta ve ayetlerin manalarını saptırmaktadırlar.” Demektedir.

    Yazar eğer Şia’dan haberdar olsa idi ve bir Şia alimi ile oturup sohbet etse idi, Şii’leri, Şiilere düşman olanların eserlerinden değil de, Şia’nın kendi eserinden okumuş, tanımış olsa idi bu hezeyanlara kapılmaz idi. Kuran’ı Kerim konusunda Şia ile Ehl-i Sünnet arasında her hangi bir ihtilaf olmamakla birlik de, Şia Kuran’ı Kerimin tahrifine inanmamakta, tam aksine, Kuran’ı Kerimin tahrifine inananı, Kuran’a tek harfin eklendiğine veya tek harfin çıkarıldığına inananı da reddetmekte, lanetlemektedir.

    Bu yazar sık sık Usul-i Kafi üzerinden Şia’ya saldırmaktadır. Şayet Usul-i Kafiyi bir kez dahi okusa idi orada 2. ciltte koskoca KURANIN FAZİLETİ bölümünü görürdü.

    Hiç kuşkusuz, tarihin kesin bilgilerinden biri şudur: Arap kökenli Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) -yaklaşık olarak- on dört asır önce gelmiş ve peygamber olduğunu söyleyerek insanların sunduğu davete iman etmelerini sağlamak için kıyam etmiştir. Araplardan ve başka uluslardan oluşan bir ümmet getirdiği dine inanmıştır. Bu arada Kur'ân adında bir kitap getirmiş ve bu kitabı Rabbine nispet etmiştir. Bu kitap onun sunduğu genel bilgileri ve şeriatın temel ilkelerini içermektedir. Hz. Muhammed (s.a.a) bu kitapla karşıtlarına meydan okur, onu peygamberliğinin bir kanıtı olarak gösterirdi.

    Yine tarih şunu kesin olarak bildirir ki, bugün elimizde bulunan Kur'ân, Hz. Peygamber'in (s.a.a) getirdiği ve genel olarak dönemindeki insanlara alenen okuduğu Kur'ân'ın aynısıdır. Yani Kur'ân'ın aslı, tümüyle kaybolacak, sonra bu aslın yerine dizilişinde ona benzeyen veya benzemeyen başka bir kitap uydurulacak, ardından bu uydurulan kitap Peygamber'e (s.a.a) nispet edilerek insanlar arasında ona indirilen Kur'ân olarak ünlenecek şekilde zayi olup ortadan kalkmamıştır.

    İşte tüm bunlar, kimsenin kuşku duymadığı gerçeklerdir. Ancak zihninde problemi olan, anlama zorluğu çeken aptallar bu tarihsel gerçeklerden kuşku duyabilir. Gerek muhalif ve gerekse taraftar hiçbir araştırmacı, tahrif meselesini gündeme getirmemiş, böyle bir olasılığı savunmamıştır.

    Ayrıca Kuranın Tahrif edilmesi konusunda ilk reddiyeyi bizzat Kuran’ın kendisi yapmaktadır:

    "De ki: Andolsun, bu Kur'ân'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler." (İsrâ, 88)

    "Kur'ân hak ile batılı ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir." (Târık, 13-14)

    Ve yine:

    "Kuşkusuz, o Zikr'i (Kur'ân'ı) ancak biz indirdik ve onu koruyacak olanlar da elbette biziz." (Hicr, 9)

    Şimdi eski ve yeni Şia alimlerinin Kuranı Kerim hakkında ki görüşlerini aktardıktan sonra yazarın, yazısı içerisinde diğer konulara değineceğiz:

    1- Şia’nın en eski ve büyük âlimlerinden, Şia’nın 4 ana kaynağından birisi olan “Men La Yehzuruhul Fakih” isimli eserin yazarı Şeyh Saduk "el İtikad" isimli eserinin “Kuranın hacmi hakkındakı inanç” babında Kuran hakkında şöyle demektedir:

    "İnancımız odur ki, Yüce ALLAH’ın Nebisi Muhammede –ALLAH’ın salat ve selamı üzerine olsun- indirdiği Kuran iki kapak arasındadır; insanların elinde olandır ve bundan fazla değildir"

    2- Yine Şia’nın Eski alimlerinden Şeyh Müfid kendi yazdığı eseri olan “el Availul makalat fi mezahibil Muhtarat” kitabının 81.ci sayfasında şöyle demektedir:

    "Ehli-İmamiden (yani şiadan) olan cemaat söylemiştir ki: Kuranın sözünden, ayetinden ve suresinden hiç bir şey eksik değildir"

    3- Yine Şia’nın Eski Alimlerinden Seyyid Murtaza, “Mesail Et Trablusiyyat” isimli eserde şöyle demektedir:

    "Kuran’ın doğru bir şekilde nakledildiğini bilmek; ülkeleri, büyük hadiseleri, önemli olayları, meşhur kitapları ve Arapların satırlara dökülmüş şiirlerini bilmek gibidir. Çünkü Kuran’ı nakledip korumaktaki titizlik artmış ve gerekçeler çoğalmıştır. O kadar ki, yukarıda bahsettiğimiz örneklerin ulaşmadığı dereceyi aşmıştır. Çünkü Kuran, peygamberliğin mucizesidir ve şer’i ilimler, dini hükümler ondan alınır. İslam âlimleri de Kuran’ı öyle muhafaza etmiş ve korumuşlar ki gramerinden okunuşuna, harflerinden ayetlerine kadar her şeyini bilmişlerdir. O halde bu sâdık ilgi ve pür dikkat ile nasıl değiştirilmiş veya eksiltilmiş olabilir!"

    4- Yine Şia’nın eski alimlerinden ve Şia’nın 4 ana kaynağından “Tehzib” ve “İstibsar” isimli eserlerin yazarı Şeyh Tusi, “Et Tibyan” tefsirinin 1. cildinin, 3. sayfasında şöyle demektedir:

    Bütün müslümanlar, Kuranada hiçbir fazlalık olmadığı hususunda görüş birliği içindedirler. Kuranın eksikliği hususuna gelince, Müslümanların ağır basan görüşleri bunun tersidir.

    5- Yine eski Şia Alimlerinden Ebu Ali Tabersi, Mecmeul Beyan Tefsirinin 1. cildinin 10. sayfasında şöyle demektedir:

    Kurânın fazlalığı hakkında bütün İslâm ümmeti, bu görüşün temelsizliği noktasında ortak görüşe sahiptir. Kurânın bazı ayetlerinin eksildiği hususunda ise, ashabımızdan bir grup ve Ehlisünnet"in Haşviyye fırkasından bir grup, bazı rivayetler nakletmişlerdir. Ama mezhebimizce kabul edilen doğru görüş, bunun tersidir.

    6- Yine Şia’nın eski alimlerinden Feyz-i Kaşani “Es Safi Tefsirinin”, 3. cildinin, 102. sayfasında şöyle demektedir:

    "Bizde onu koruyup saklayacağız" (Hicr suresinin 9-cu) ayetinin tefsirinde diyor ki "yani tahrif, değişiklik ve artıp azaltılmadan"

    7- Yine Şia’nın son dönem alimlerinden Iraklı büyük alim Ayetullah Hoi, “El Beyan fi Tefsirul Kuran” isimli eserinin 259. sayfasında şöyle demektedir:

    "Kuran’ın tahrif edilmesiyle ilgili sözler, hurafe hayalden ibarettir. Zayıf akıllılar, bu hadisleri gereği gibi incelemeyenler veya böyle olmasını seven kişiler tarafından kabul edilir; sevgi de insanı sağır ve kör eder. İnsaf, tedbir ve akıl sahipleri ise bu hadislerin batıl ve hurafe olduğundan emindirler"

    8- Şia’nın yaşayan Müçtehitlerinden ve İran İslam Cumhuriyetinin Dini Lideri Ayetullah Ali Hamanei, kendisine sorulan bir sorunun cevabında aynen şöyle diyor:

    "Kesin deliller, elimizde mevcut olan Kuran'ın tahrif edilmediğine hükmediyor."

    9- Yine Şia’nın halen yaşayan Müçtehitlerinden Ayetullah Mekarim Şirazi, İnançlarımız isimli eserinin, Kuran ve Semavi Kitaplar bölümünde aynen şunları demektedir:

    "Biz inanıyoruz ki: Bugün dünya Müslümanlarının elinde bulunan Kur'an, Hz. Resulullah'a s.a.a nazil olan Kur'an'ın ta kendisi olup, zerrece ekleme veya eksiltmeye uğramamıştır”

    10- Yine Şia’nın eski alimlerinden Allame-i Hilli, "Ecvibet’ul-Mesail’il-Mehnaviyye", adlı eserinin 13. mesele, 121. sayfasında şöyle demektedir:

    Doğru olanı da budur ki, Kur’an da hiçbir değişiklik, sona geçirme veya öne almak durumu söz konusu olmamıştır. Ne bir şey eklenmiş ve ne de bir şey eksiltilmiştir. Böyle bir inanç sahibi olmaktan ALLAH’a sığınırım. Zira bu taktirde mütevatiren nakledilen Peygamberin mucizesi ortadan kalkmış olur.

    11- Şia’nın büyük alimlerinden, İran İslam Cumhuriyetinin Kurucusu Ayetullah Humeyni ise şunları söylemektedir:

    "Müslümanların Kuran"ın yazılması, kaydedilmesi, bir araya toplanması, korunması ve tilâvet edilmesi hususundaki ihtimam ve titizliklerini bilen herkes, Kuran"ın tahrif edildiği zannının temelsizliğine kanaat getirerek böyle bir şeyin mümkün olmadığını teslim eder. Bu konuda nakledilen rivayetlere gelince; bu rivayetlerin bir kısmı, delil olarak sunulamayacak kadar zayıf; bir kısmı, uydurulmuş oldukları belli olan meçhul (mevzu) hadisler; bir kısmı ise, Kuran"ın tevili ve tefsiriyle ilgili açıklamalardır. Bir kısmı da, açıklamaları kapsamlı bir kitap yazmayı gerektiren türlerden hadislerdir. Eğer konudan uzaklaşacağımız korkusu olmasaydı, Kuran"ın tarihini ve asırlar boyunca geçirdiği aşamaları açıklar, elimizde olan bu semavî kitabın, ALLAH"ın indirdiği Kur"an-ı Kerim olduğunu ve Kur"ân karileri arasında ki görüş farklıklarının Cebrail-i Emin"in Hz. Peygamber"in temiz kalbine indirdiği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan yeni bir olay olduğunu açıklığa kavuştururduk."

    12- Ayetullah el Uzma Muhammed Rıza Muzafferi, Akaidul İmamiyye isimli eserinin, Kuran İnançları babında şöyle demektedir:

    "Kur'an-ı Kerim'in, ALLAHü Taala tarafından, peygamber-i ekrem'e s.a.a vahy edilen ilahi kitap olduğuna, o kitabın, (İnsanların ihtiyaçlan olan) her şey'i bildirdiğine, belağat ve fasahatte eşi bulunmayan, bulunmasina da imkan tasavvur edilemeyen, ayni zamanda en yüce gerçekleri ihtiva eden, bütün insanları acze düşüren ebedi bir mu'cize bulunduğuna inanmaktayız; tebdil, tahrif ve tağyır gibi şeylerden korunmuştur, bugün elimizde bulunan ve okunan Kur'an-i Kerim, Hazret-i Peygambere s.a.a vahyedilen Kur'an-ı Kerim'in aynıdır; bu hususta başka iddiada bulunan, mugalataya girişen, buna benzer bir davaya kalkışan kişilerin hepsi de hidayetten sapmıştır; çünkü "Ne önceden onun hükümlerini ibtal eden bir kitap gelmiştir, ne de ondan sonra gelir ve batil, ona zarar veremez"

    13- Yine geçen yıl vefat eden Ayetullah Fazıl Lenkeraninin oğlu Ayetullah Muhammed Cevad Fazıl Lenkerani, “Kuran Tahrif edilmemiştir” isimli eserinin önsözünde şöyle demektedir:

    "Tahrif görüşünü İslam mezheplerine nispet etmekte ifrat edilmişdir. şöyle ki, inançalarının esasını tahrifin inkarını oluşturan bir mezhebin tahrife inandığı idda edilmiştir. biz bu konunun faklı taraflarını araştırmakla birlikte kanıtlayacağız ki, Şia mezhebi tahrifi kabul etmiyor, aksine tahrifi redd etmek bu mezhebin inancının aslını oluşturuyor. çünkü bu (tahrif) iddsı kabul edilirse Şia akidesinin kökü, aslı ortadan kalkar"

    14- Dr. Muhammed Ali Şimali, Kendi yazdığı “Şia Mezhebini Tanıyalım” isimli eserinin Kuran Hakkında ki İnanç bölümünde şöyle demektedir:

    "Biz, Kurân-ı Kerim’in Allah tarafından nazil olduğuna ve Peygamber’in s.a.a dilinden hiçbir ilave ve ya eksiklik olmadan insanlara aktarıldığına inanmaktayız. Kurân-ı Kerim her şeyin açıklayıcısı ve kalıcı bir mucizedir. Kurân-ı Kerim’in fasih ve açık oluşu ve aynı zamanda hakikatine ulaşılamadığından dolayı hiç kimsenin onun bir benzerini getirmesi veya değiştirmesi mümkün değildir. Bugün elimizde bulunan Kurân ile Peygamber s.a.a efendimize nazil olan Kurân arasında hiçbir farklılık yoktur. Bunun dışında bir düşünceye sahip olan kimse ise fasık veya hatalıdır. Çünkü Kurân-ı Kerim Allah’ın c.c kelamıdır. "O’na önünden de ardından da batıl gelemez…"

    15- Ehl-i Sünnet iken araştırmaları sonucu Şia’yı seçen Tunuslu Alim Dr. Muhammed Ticani, Doğrularla birlikte adlı eserinde şöyle demektedir:

    Kur'an'ın tahrif oluşu görüşü ister Şia ve ister Ehl-i Sünnet hiç bir müslümanın kabul edemeyeceği bir görüştür. Çünkü izzet ve azarnet sahibi olan Allah-u Team'nın kendisi Kur'an'ı koruduğunu belirtmiştir. "Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız." O halde hiç kimsenin ondan bir harf eksiltip veya ona bir harf eklemesi mümkün değildir. Kur'an Hz. Resuluılahın s.a.a ebedi olan mucizesidir. O Hakim ve Hamid olan Allah'tan inen Kitap'tır; ona ne önünden ve ne de arkasından batıl yaklaşamaz. Bundan başka, İslam tarihi ve müslümanların asırlar boyunca süregelen yaşayış tarzı da Kur'a'nın tahrif olduğunu reddeder. Zira ashabın bir çoğu Kur'an'ı hıfzederek korumakta ve kendi çocuklarına hıfzettirmekte adeta birbirleriyle yarışıyorlardL O halde hiç bir şahıs, grup ve devletin onu tahrif edip değiştirmesi mümkün değildir. Eğer doğudan batıya, güneyden kuzeye bütün İslam ülkelerini gezersek yine bütün yeryüzünde Kur'an'ın aynı olduğunu ve hiç bir artırma veya eksiltmenin söz konusu olmadığını görürüz. Her ne kadar müslümanlar çeşitli grup ve mezheplere bölünmüşlerse de Kur'an-ı Kerim onların hepsini bir araya toplayan sağlam bir esasdır. Kur'an-ı Kerim hususunda İslam ümmeti arasında herhangi bir ihtilaf yoktur; ihtilaflar ancak Kur'an'ın tefsiri ve manası üzerindedir.

    16- Seyyid Rıza Hüseyni, Cevaplıyoruz isimli eserinin 13. sorusunda cevap olarak şöyle demektedir:

    "Tanınmış Şia âlimleri, kutsal kitabımız Kurân-ı Kerim'in hiçbir tahrife uğramadığına ve bugün elimizde bulunan Kur'ân'ın Hz. Peygamber'e s.a.a nazil olan semavî kitabın aynısı olduğuna ve onda hiçbir eksiklik ve fazlalığın bulunmadığına inanırlar. Bu sözün açıklığa kavuşması için bu konuda birkaç kanıta işaret etmek istiyoruz:

    Âlemlerin Rabbi, Müslümanların semavî kitabını korumayı vadetmiş ve şöyle buyurmuştur: "Kar'ân'ı biz indirdik ve onu biz koruyacağız"

    Açıktır ki Şiîler, düşünce ve davranışlarında Kur'ân'ı esas aldıklarına göre, bu ayet-i şerifeyi gözden kaçırmamış ve onun Allah tarafından korunacağı yönündeki mesajına iman etmişlerdir."


    17- Iraklı Şii Müçtehit Ayetullah Sistani, bir fetvasında şunları söylemektedir:

    Kuran İslamın esası ve İslam Peygamberinin s.a.a ebedi mucizesidir. O, müslümanlar için hüccettir. Onun İslamdadakı yerini, makamını İslam tarihinin geçen 14 asrı boyunca Rasulullah s.a.a ve devamcıları tarafından akıllarda ve yazılı şekilde korunmasına verilen önemden anlaşılmaktadır.

    (Fırkalara) parçalanmış İslam aleminde hiç bir fırka Kuranın sahihliğine ve dokunulmazlığına şüphe etmiyor. üzücü bir şeydir ki, son 15 yıl içerisinde bazı guruplar şiileri Kuranın tahrifine inanmakla suçlayan kitaplar yaymaya başladılar. ancak her hâlükârda Şii alimleri inanıyorlar ki, Kuran tahrif edilmemiştir.

    İkinci sorunuza gelince, hadislerde bildiriliyor ki, imam Ali a.s Kuran ayetlerini tefsiri ile birlikte nazil olma sırasına uygun toplamışdır. O bunu müslümanlara göstermiş, fakat halife (Ebu Bekir) onu kabullenmemiştir. karşılığında Zeyd b. Sabite Kuran ayetlerini toplamayı emr etmiş, Zeydde bunu yapmıştır. Ondan sonra Quran ayetlerinin yazılı olduğu kağıtlar Ömere verilmiş, sonra Hafsaya, daha sonra Osmana geçmiştir. Osman Zeyd b. Sabit de dahil bir kaç kişiye ayet ve sureleri kopyalayarak çoğaltmayı emr etti. ve ekledi "eğer bir yanlışlık olsa Kureyş lisanıyla yazın" Osmanın toplattığı Kuranda farklılıklar vardı, çünki ayetlerin sırası karışmıştı ancak Osman Kurana hiç bir şey eklememiş ve Kurandan hiç bir şey çıkarmamıştır.


    18- Allame Seyyid Murtaza Askeri, "Mealimu'l Medreseteyn", isimli kitabının “İki Mektebin Kur'an-ı Kerim'e Karşı Tutumu” bölümünde şunları söylemektedir:

    Günümüzde Müslümanların elinde bulunan bu Kur'an kesinlikle, Allah Teala'nın, son peygamberine inişini hayatının son günlerine kadar tamamladığı buyruklardır; Resulullahın s.a.a vefatından sonra da ashap onu bir araya toplamış, onu üzerinden nüsha alınarak Müslümanlara sunulmuştur. Bu Kur'an, "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Hamd alemlerin rabbi Allah'a hastır" ayetiyle başlamakta ve "cinlerin ve insanların şerrinden" ayetiyle bitmektedir.

    Sadr-ı İslam'dan günümüze kadar hiçbir zaman hiçbir Müslüman'ın elinde, bugün elimizde bulunan Kur'an'dan bir kelime fazla veya eksik olan bir Kur'an olmamıştır. Ve bu konuda Müslümanlar arasında da en küçük bir ihtilaf yoktur; onlar arasındaki tek ihtilaf sadece hadislerden kaynaklanan Kur'an-ı Kerim'in tefsiri ve müteşabih ayetlerinin tevili hakkındadır. İnşallah biz bu konuyu Resulullah (s.a.a)'in hadisi konusunda iki mektebin görüşü bölümünde inceleyeceğiz.


    19- Ayetullah el Uzma Seyyid Muhammed Said el Hekim, bir fetvasında şöyle demektedir:

    Kuranı Kerimde tahrifin olmadığı imamiyye şiilerinin hepsinin ortak görüşüdür. nasıl ki, bunu Şeyh Saduk, Şeyh Müfid, Seyyid Mürteza, Şeyh Tusi, Şeyh Tabersi ve diğer büyük alimler söylemişlerdir.

    20- Ayetullah el Uzma Seyyid Muhammed Hüseyni Şahrudi, bir fetvasında şöyle demektedir:

    "Kuran tahrif edilmiştir" sözü batıl bir iddadır. şöyle ki, elimizde olan Kuranı Kerimde hiç bir tahrif yoktur.

    21- Ayetullah Ali Mişkini, “İslam Şeriatında vacip ve Haram Ameler” kitabında şöyle demektedir:

    Bizim akidemize göre hali hazırda müslümanların elinde olan Allahın kitabı Kurani Mecid, Allah Teala tarafından Rasulullahaın s.a.a mübarek kalbine nazil olmuş yegane ve ededi bir mucizedir. şöyle ki, bu mukaddes kitabada ne sure ve aye adıyla beşeri bir söz eklenmiştir, nede ondan bir sure ve ya aye azaltılmamıştır. Bu mukaddes kitap hiç bir şekilde tahrif edilmemiştir.

    22- Yaşayan Müçtehitlerden Ayetullah Cafer Süphani, İmamiyye Şia’sının Akideleri isimli eserinde şöyle diyor:

    Kuran hakkında itikadımız onun Allah tarafından, sevgili Rasulünün s.a.a kalbine indirilmiş vahiy olduğudur. Onda her şeyin beyanı vardır. Kuran Rasulullahın s.a.a ebedi mucüzesidir ki, beşer belağat ve fesahetde ve ihtiva ettiği yüksek hakikat ve marifetler mukabilinde aciz kalmıştır. O değiştirilemez ve tahrif edilemez.

    Hali hazırda biz müslümanların elinde olan Kuran Rasulullaha s.a.a indirilmiş olan Kurandır. kim bundan başka bir şey idda ederse dine darbe vurarak ihtilaf ve şüphe yaratmak niyetindedir ve hepside hidayetten sapmıştır. Çünkü o Allahın kelamıdır. öyle bir kelam ki, "Batıl, ona önünden de ardından da gelemez"


    Konu uzun oldu galiba. Fakat bundan daha fazlasını da eklememiz mümkündür. İçinde Şia’nın en eski Alimleri ve Ayetullah Humeyni de dahil olmak üzere 22 büyük aliminin Kuran hakkında ki görüşünü naklettim. Şia’nın Kuranın tahrifine inandığını söylemek çok gülünç ve komik bir iddiadır ki bu iddiayı Şia’ya karşı kin, nefret ve taassup taşıyanlardan başkası söylememektedir. Nitekim Şii’ler namaz kılmakda, namazlarında Kuran’dan süreler okumakda, Kuran hatim programları düzenlemek de, her yıl Kuran sempozyumları düzenlemektedir. Hali hazırda Şia’nın 24 saat Kuran üzerine program yapan KURAN TV’si, KURAN FM’i de mevcuttur. Hali hazırda Yazar eğer zahmet edip Şia’ları yakından, kendi eserlerinden ve kendi içlerinden araştırmış olsa idi bunları net görebilirdi. Fakat yazar şia’yı Şia’dan değil, Şia’yı Şia’ya düşman olandan öğrenmiş.

    Kuran’ın tahrifi ile ilgili, Ehl-i Sünnet Kaynaklarından içinde Buhari ve Müslim gibi büyük kitaplarda bir çok rivayet bulunmasına rağmen biz Şia’lar hiçbir zaman Ehl-i Sünnet Kuranın tahrifine inanıyor demedik ve demeyizde. Çünkü biz biliyoruz ki eğer rivayetlerden ötürü koskoca bir camiayı Kuran inancı var iken Kuranın tahrifine inanıyorlar dersek o camiaya zulmettiğimiz gibi, İslamın azılı düşmanları olan Siyonist ve Emperyalistlere de sevinmeleri ve daha çok karıştırmaları için büyük bir fırsat vermiş oluruz.

    Fakat yine buna rağmen ben rivayetleri sunmadan sadece vereceğim Ehl-i Sünnet Kaynaklarında ki adreslerde Kuranın Tahrifine yönelik rivayetleri Yazar acaba nasıl açıklar?

    1- Sahihi Buhari – Bab-ı Meğazi
    2- Ed-Dürr-ül Mensur, c.5, s.179
    3- Kenz-ül Ummâl, c.2, s.567
    4- Kenz-ül Ummâl, c.6, s.208
    5- Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyutî), C.6, s.422
    6- Mecme-üz Zevâid (Heytemî), C.7, s.163
    7- Kenz-ül Ummâl (MuttakîHindî), c.1, s.517 - s.541
    8- Dar-e Kutni, c.4 s.105
    9- İbn-i Mâce, c.1, s.625
    10- Muslim c. 4. s. 167
    11- Tirmizî, c.2, s.309
    12- El-İtkan (Suyûtî), c.2, s.25
    13- Kenz-ül Ummâl, c.2, s.480
    14- Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyûtî), c. 5, s180
    15- Mecme-üz Zevâid (Heytemî), c.5, s.302
    16- Mecme-üz Zevâid (Heytemî), 7, s.28
    17- Ed-Dürr-ül Mensûr, c.1, s.105.
    18- Sahih-i Müslim (Arapça), c. 3, s.100


    Bu kaynaklarda ve adreslerde ne yazıldığını, hangi rivayetlerin geçtiğini ve kaynakların, adreslerin daha fazlasını ve resimli hallerini görmek istiyorsanız lütfen aşağıda ki, linke tıklayınız:

    Ehl-i sünnet Müslümanların Kaynaklarında Kuranın Tahrifi

    http://www.velayet.com/index.php?topic=4493.0

    Yazar, Şia’ya bu yazısında ağırlıklı olarak Hacu Nuri Tabersi üzerinden saldırmaktadır. Peki bu hacı Nuri Tabersi Kimdir? Nasıl bir inanca sahiptir ve ne yapmıştır?

    Öncelikle yazarın kaynak olarak gösterdiği Hacı Nuri Tabersiye ait «Fasl-ul-Hıtab fi ispati Tahrifi Kitab-i Rabbil-Erbab» isimli kitabın şia için hiçbir değeri yoktur. Hacı Nuri Tabersi bir Şia’dır. Telif ettiği bu eser iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda Ehl-i Sünnet Kaynaklarında Tahrifle ilgili hadis ve rivayetleri, ikinci kısımda ise Şia kaynaklarında tahrife yönelik hadis ve rivayetleri nakletmiştir.

    Hacı Nuri Tabersi bu Kitabı yazınca bütün Şia alimleri anında reddiyeler yazdılar. Ve bu kitabı yazarı ile birlikte reddettiler. Şayet bir Şia, eserlerde bulunan bazı rivayetleri alıp Tahrife yönelik bir eser yazarak ŞİANIN TAHRİFE İNANDIĞI HÜKMEDİLİYORSA, Allah aşkına, insaflı olmak gerek o zaman ACABA, 1498 yılında Mısırda, Mısırlı Sünni Alim Muhammed b. Abdulletif b. el-Hatip, Sünni Kaynaklardan topladığı tahrifle ilgili rivayetlerden oluşturduğu "El Furkan fi tahrifil Kuran" isimli eser İÇİN TÜM SÜNNİ DÜNYASI SÜNNİ ALİMLER TAHRİFE İNANIYOR MU DEMELİYİZ?

    Detaylı bilgi:

    http://www.velayet.com/index.php?topic=4493.0

    Ayrıca, Hacı Nuri Tabersi, Velayet Süresi iftirası ve Şia kaynaklarında tahrifle ilgili bazı rivayetlerin reddi için lütfen Kevser Yayınları tarafından Türkçeye Çevrilmiş olan Ayetullah Marifetin yazdığı KURAN İLİMLERİ isimli eserin Son bölümüne (TAHRİFUL KURAN) müracat edebilirsiniz. Hacı Nuri Tabersiyi, ve Tahrifle ilgili iddiaları birde Şia’dan dinleyiniz.

    Muş’lu Yazar El Kafiden aşağıda ki rivayeti nakletmiş ve bu rivayet üzerinden tahrife inandığımızı iddia etmektedir. Halbu ki bu rivayet kendisinin anladığı türden bir rivayet değildir.

    Biz yazarın bu rivayet ve daha fazlasının açıklaması, beyanı ve bazılarının reddi için önce verdiğimiz Ayetullah Marifetin Kuran ilimleri isimli eserine ve geniş olarak bu meseleyi ele alan Şia’nın büyük alimi ve Kuran Tefsiri yazarı Allame Tabatabainin Kuranın Tahrifinin Reddine yönelik açıklamasını okumasını isteriz.

    Yazı aşağıda ki linktedir.

    KURAN TAHRİF EDİLEMEZ

    http://www.velayet.com/index.php?topic=13213.0

    Ayrıca Yazarın daha geniş kapsamlı bilgi için yine Ayetullah Marifetin Siyanetul Kuran isimli Farsça eserine müracaat etmesini rica ediyoruz. Eğer gerçekten hakkı öğrenmek ve araştırma yapmak istiyorsa buyursun oradan konuya vakıf olsun.

    Yazar Kuran Tahrifi iftirasından sonra Tarihden habersiz ve analiz etmeden Halife Osmanla evlendiği iddia edilen iki Peygamber kızından dolayı Halife Osmanın Hz. Ali a.s’dan üstün olduğunu da belirtmektedir. Ve böylelikle Şia’nın Hz. Ali a.s, Resululah efendimizden sonra en üstün insandır iddiasını kendince çürütmektedir. Fakat bakalım Yazarın Halife Osmanla evlendiği söylenen iki kız meselesi doğru mudur?

    Lütfen Meselenin detayı ve yalan olduğunu öğrenmek için aşağıdaki linke tıklayarak konu hakkında yapılmış olan araştırmayı kaynak ve adresleri ile beraber okuyunuz:

    http://www.velayet.com/index.php?topic=5091.0

    Hz. Ali a.s’ın Halifelere Olan Üstünlüğü ve Deliller

    http://www.velayet.com/index.php?topic=5144.0

    Yazarın diğer yazıları üzerine çalışmalarımız devam edecektir.

    #2
    Ynt: M. Selim Polat'ın "ŞİANIN KURAN’I KERİM’E KARŞI İTİRAZLARI" isimli yazısına Redd

    [quote author=Mufazzal link=topic=17449.msg105904#msg105904 date=1285656478]
    23- Öncelikle yazarın kaynak olarak gösterdiği Hacı Nuri Tabersiye ait «Fasl-ul-Hıtab fi ispati Tahrifi Kitab-i Rabbil-Erbab» isimli kitabın şia için hiçbir değeri yoktur.[/quote]
    Şiaya reddiye zaydığını idda eden şahıs delil getireceği kitabın adını tahrif ediyor. Allah Allah... kitabın adı "Fasl-ul-Hıtab fi ispati Tahrifi Kitab-i Rabbil-Erbab" değil, "Faslul Hitap fi tahrifi kitabi Rabbil Erbab"dır

    24- Hacı Nuri Tabersi bu Kitabı yazınca bütün Şia alimleri anında reddiyeler yazdılar. Ve bu kitabı yazarı ile birlikte reddettiler.
    1. Müarrib Tahrani adıyla meşhur olan Şeyh Muhammed b. Ebul Kasım (ölümü h.k 1313). O, Hacı Nurinin yazdığı kitaba reddiye olarak "Keşfül-irtiyab fi edemi tahrifil Kitab" adlı kitabını kaleme almıştır.

    2. Allame Muhammed Hüseyin Şehristani (ölümü h.k 1315). Hacı Nuriye reddiye yazanlardandır. "Hıfzul-Kitabiş Şerif en Şübhetil Kavli bit Tahrif" adlı güzel ve tutarlı bir kitap yazmış ve Hacı Nurinin kitabını redd etmiştir.

    3. Allame Balaği (ölümü h.k 1352). Necefi Eşrefin ilmiyye havzasının muhakiklerindendir. "Tefsiru alair Rahman" adlı büyük tefsir kitabının büyük bir bölümünde Hacı Nurinin "Faslul Hitab fi İsbati Tahrifi Kitabı Rabbil Erbab" adlı kitabına cevap verdi.


    şimdi bu yazara sormak gerek ya sizin alimler ne yaptılar? ibni el Hatibin yazdığı "El furkan fi tahrifil Kuran" adlı tahrife ait kitaba bir tek sünni alim reddiye yazmışmıdır?
    En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 08.08.2020, 15:59.

    Yorum


      #3
      Ynt: M. Selim Polat'ın "ŞİANIN KURAN’I KERİM’E KARŞI İTİRAZLARI" isimli yazısına Redd

      Bir yandan köşe yazısında Şia'nın Kuranın tahrifine inandığını üstüne basa basa iddia eden ve diğer yandan ise facebook sayfasında aşağıda ki paylaşımı yapayapmaktadır:

      Mehmet Selim POLAT: İRAN MÜSLÜMANI, KURANI MUKABELE İLE OKUYOR.




      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X