Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

    BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM
    HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE
    VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE

    google-da bir şeyler ararken bir foruma rastladım. bu forumda "Gadiri Hum olayı nedir?" adında bir başlık açılmış, konu Gadiri Humdan sahabelere, emevi kralı Osman b. Affanın öldürülmesine ve başka konulara gelip çıkmış. kopya yapıştırlar ve s. bu foruma üye olup yazmaya başladım, kendilerinide Kuranda bildirilen Rasulullahın s.a.a munazara adabına (Nahl 125) davet ettim. ama maalesef cevap vermek yerine yazılarımı silmeğe başladılar. mesajlarımın çoğu ise editlendi. inşaAllah bu bölümde bana yazılan mesajları ve onların cevaplarını paylaşacağım.

    #2
    Ynt: yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

    bana karşı yazmış olan Erdem nickli yöneticinin mesajı:

    - Ali (ra)'nun herkesin mevlası olduğunu bildiren hadis:

    Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

    «Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Ey Allah'ım! Ali'yi mevla olarak kabul edenin mevlası sen ol, Ali'yi düşman olarak kabul edenin de düşmanı sen ol.»

    Bazı kimselere şöyle diyorlar: «Mevla» kelimesi lügatta; evla, yani «daha üstün» demektir. Rasulullah (s.a.s)'in: «Ben kimin mevlasi isem Ali de onun mevlasıdır» sözünden kasıt: «Ben kimden daha üstün isem Ali de ondan üs-tündür» demektir. Demekki Ali (r.a) Rasulullah (s.a.s)' den sonra en üstün kişidir. Öyleyse Rasulullah (s.a.s)' den sonra itaat edilmeye en fazla layık olan da odur. Yani Rasulullah (s.a.s)'den sonra halife olması gereken kişi Ali (r.a)'dur.

    Ehli sünnet alimlerinin bu iddiaya vermiş oldukları cevaplar:

    1 - Bu hadis Rasulullah (s.a.s)'den sonra halife olacak kimsenin Ali (r.a) olduğunu göstermez. Bu hadis mütevatir

    değildir. Kaldı ki bu hadissin sıhhati de alimler arasında ihtilaflıdır. Ebu Davud es-Secistani ve Ebu Hatim er-Razi bu hadisin sahih olmadığını söylemişler ve bunu isbat etmek için şu hadisi delil olarak getirmişlerdir.

    Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:

    «Muzeyne, Cuheyne, Gıfar ve Eslem kabileleri insanlardan (müslümanlardan) ayrı olarak benim mevlalarımdır. Onlardan hiç birisinin Allah ve Rasulünden gayrı mevlası yoktur

    Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü ile bazı kimselerin delil aldıkları hadis arasında bir zıtlık vardır. Daha önceki hadiste Rasulullah (s.a.s) kimin mevlası ise Ali'nin de onun mevlası olduğu, bu hadiste ise Muzeyne, Cuheyne, Gıfar ve Eslem kabilelerinin Allah ve Rasulünden başka mevlası olmadığı söyleniyor. Eğer hadisten anlaşılması gereken mana bu kimselerin iddia ettiği gibi olursa o zaman bu iki haberden birinin yalan olması gerekir ki yalan olan bu kimselerin rivayetidir. Doğru olan ise Cuheyne hakkındaki rivayettir. Çünkü bu rivayet senet bakımından daha kuvvetlidir. (Kurtubi - Ahkamu'l - Kur'an)

    2 - Ali (r.a) hakkında rivayet edilen bu hadis sahih olsa bile bundan Rasulullah (s.a.s)'den sonra gelmesi gereken halifenin Ali (r.a) olduğu hükmü çıkmaz. Bu hadis ancak Ali (r.a)'nun ne kadar faziletli bir kişi olduğunu gösterir. Hadisteki «mevla» kelimesi «veli» anlamındadır. O zaman hadisin manası; «Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir.» şeklinde olur. Çünkü Allah (c.c) da şöyle buyuruyor:

    «Allah, Cibril ve salih mü'minler onun (resulün) mevlasıdır.» (Tahrim: 4)

    Ayetteki «mevla» kelimesinden kastedilen «veli» yani; «dost»tur. Öyleyse Rasulullah (s.a.s)'in bu sözüyle, Ali (r.a)'nun büyük bir fazilete sahip olduğu ve onun hem zahirinin (dışının) hem de batının (içinin) aynı olduğunu insanlara bildirmek istemiştir.



    3 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü söylemesinin belli bir sebebi vardı. Rasulullah, bu sözü Usame ile Ali (r.a) arasında ortaya çıkan bir tartışma sebebiyle söylemiştir.

    Ali (r.a), Usame (r.a)'ya:

    «Ben senin mevlanım» dedi. Usame (r.a) ise:

    «Hayır sen benim mevlam değilsin. Benim mevlam Rasulullah (s.a.s)'dir.» dedi. Bu tartışma Rasulullah (s.a.s)'e ulaştığında Rasulullah (s.a.s):

    «Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır» dedi. (Kurtubi - Ahkamu'l- Kur'an)

    Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü söylemesinin sebebi Ali (r.a)'nun üstün bir kişi olduğunu bildirmekti. Görülüyor ki, Rasulullah (sas) bu sözü belli bir olay üzerine söylemiştir. Bu sözü genelleştirerek, Rasulullah (s.a.s)'den sonra Ali (ra)'nun halife olması gerektiği hükmünü çıkarmak yanlıştır.

    4 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü söylemesinin bir sebebi de Ali (r.a)'nun ifk olayı sırasında Aişe (r.a) hakkında söylediği sözdür. Ali (r.a) Rasulullah (s.a.s)'e Aişe (r.a) hakkında şöyle dedi:

    «Ey Allah'ın Rasulü! Allah seni zorda bırakmaz. Ondan başka kadın çoktur. Yine de sen onun hakkında cariyene danış.» (Buhari-Müslim)

    Ali (r.a) bu sözü söylerken niyeti Aişe (r.a)'yı kötülemek değil, Rasulullah (s.a.s)'in üzüntüsünü hafifletmekti. Aişe (r.a) bu söze çok üzüldü. Münafıklar da bu olayı fırsat bilerek Ali (r.a)'ya laf atmaya ve ondan uzak olduklarını açıkça bildirmeye başladılar.

    Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) münafıkları susturmak ve yalanlamak için Ali (r.a.) hakkındaki bu sözü söyledi.

    Rasulullah (s.a.s)'in bu sözüne dayanarak bazı sahabeler şöyle demişlerdir:

    «Biz Rasulullah (s.a.s) zamanında bir kişinin münafık olup olmadığını Ali (r.a)'yı sevip sevmediğinden anlardık.»

    (Kurtubi-Ahkamu'l-Kur'an)



    B - Ali (r.a)'nun Rasulullah (s.a.s) yanındaki yerinin Harun (a.s)'ın Musa (a.s) yanındaki yeri gibi olduğunu bildiren hadis::

    Rasulullah (s.a.s) Ali (r.a)'ya şöyle buyurdu:

    «Senin yerin benim için Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibidir. Fakat benden sonra nebi yoktur.»

    Bazı kimseler buna dayanarak şöyle iddia etmektedirler:

    Harun (a.s)'ın Musa (a.s)'ın yanındaki yeri biliniyordu. Musa ile nübüvvete ortaktılar ve Harun (a.s) Musa (a.s)'ın aynı zamanda kan kardeşiydi. Ali (r.a) ise ne nebi ne de Rasulullah (s.a.s)'in kan kardeşidir. Musa (a.s) Allah (c.c) ile konuşmak için Tur dağına gittiğinde Harun (a.s)'ı arkasında halife olarak bırakmıştı. Öyleyse Ali (r.a)'nun Rasulullah (s.a.s) yanındaki yerinin Harun (a.s)'ın Musa (a.s) yanındaki yeri gibi olması bu noktadır. Yani Rasulullah (s.a.s) kendisinden sonra Ali (r.a)' nun halife olmasını istemiştir.

    Ehli Sünnet alimlerinin bu iddiaya vermiş oldukları cevaplar:

    1 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözünden; kendisinin ölümünden sonra gelecek olan halifenin Ali (r.a) olduğu hükmü çıkarılamaz. Çünkü Musa (a.s)'ın vefatından sonra halife olan kişi Harun (a.s) değildi. Zaten Harun (a.s) Musa (a.s)'dan daha önce vefat etmişti. Musa'dan sonra halife olan kişi ise Yu'şa b. Nun'dur. Rasulullah (s.a.s) 'in bu sözüyle kastettiği bazı kimselerin iddia ettiği gibi olsaydı o zaman Rasululah'ın: «Senin yerin benim için Yu'şa'nın Musa'nın yanındaki yeri gibidir» demesi gerekirdi.

    Rasulullah (s.a.s) böyle bir şey söylemediğine göre bu hadisten böyle bir hüküm çıkarmak mümkün değildir. Rasulullah (s.a.s) söylemiş olduğu bu sözle şunu demek istiyordu: «Ben hayatta iken herhangi bir yere gittiğimde ailem ve müslümanlar için kendi yerime geride bıraktığım halifem yani vekilim sensin.» Zaten Harun'un Musa (as) yanındaki hilafeti de bu şekildeydi. Musa (a.s) Tur dağına çıktığında Harun (a.s)'ı geride kalanlar için sadece bir yönetici olarak tayin etmiştir.

    2 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü sebepsiz söylenmiş bir söz değildir. Rasulullah (sas) bu sözü şu olay üzerine söylemiştir:

    Rasulullah (s.a.s) Tebük gazvesine çıkmak istediği zaman Ali (r.a)'yu Medine'de bırakmıştı. Münafıklar bu olayı fırsat bilip Rasulullah (s.a.s)'in Ali (r.a)'yu Medine'de bırakıp yanına almamasının sebebinin onu sevmemesi ve değer vermemesi olduğunu söylediler ve bu sözlerini yaymaya başladılar. Ali (r.a) bu sözü duyunca ağlayarak Rasulullah (s.a.s)'in peşinden gitti ve ona yetişip münafıkların kendisi hakkında söylediklerini an lattı. Rasulullah (s.a.s):

    «Onlar yalan söylemişler. Ben seni Musa Harun'u nasıl bırakmışsa öyle bıraktım. Senin yerin benim yanımda Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibi olsun istemez misin? Fakat benden sonra nebi yoktur.» dedi.

    (Kurtubi-Ahkamu'l-Kur'an)

    Eğer Rasulullah (s.a.s)'in Tebuk'e çıktığında Ali (r.a)' yu kendi yerine halife olarak bırakması öldükten sonra da kendisinin ardından halife olacağı anlamında olsaydı, Rasulullah (s.a.s)'in Medine'den çıktığı zamanlarda kendi yerine bırakmış olduğu bütün sahabelerinin ondan sonra halife olması gerekirdi. Çünkü Rasulullah (s.a.s) Medine'den savaş için her çıkışında kendisinin yerine geride kalacak bir sahabe tayin ederdi. Bunların arasında İbn Ümmü Mektum, Muhammed İbni Mesleme Ebu Seleme b. Abdu'l- Esed, Zeyd b. Harise gibi birçok sahabe var-dı.

    3 - Ayrıca Ebu Bekir ve Ömer (r.a) hakkında, Ali (r.a) hak kındaki bu rivayete benzeyen hatta bundan daha açık olan rivayetler vardır. Bunlardan bazıları:

    Rasulullah (s.a.s), Muaz İbni Cebel'i Yemen'e vali olarak tayin ettiğinde sahabeler:

    «Ebu Bekir ve Ömer'i tayin etseydin» dediler. Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:

    «Ben her ikisinden de müstağni olmam (yani ikisine de ihtiyacım var).Onlar benim için başın, kulağı ve gözü gibidir.» (Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, İbn Mace)

    Rasulullah (sas) şöyle buyuruyor:

    «Ebu Bekir ve Ömer yeryüzünde benim vezirlerimdir.»

    (Tirmizi)

    «Ebu Bekir ve Ömer'in benim yanımdaki yerleri Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibidir.» (Kurtubi- Ahkamu'l- Kur'an)

    «Ebu Bekir nebiler hariç insanların en hayırlısıdır.»

    (Taberani- Kebir, İbn Adiyy- Kamil)

    «Ebu Bekir ve Ömer nebiler ve resuller hariç cennete girecek tüm insanların en hayırlısıdır.»

    (Tirmizi, İbni Mace, Ahmed)

    Eğer bu sözler, açık bir şekilde Rasulullah'ın ölümünden sonra halife olacak kişiyi tayin ediyorsa o zaman bu hak Ebu Bekir ve Ömer'e de verilmiştir. Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in Ebu Bekir ve Ömer (r.a) hakkında söylemiş olduğu bu sözler belli bir sebebe bağlı olarak söylenmiş sözler değildir. Halbuki Ali (r.a) hakkındaki sözü belli bir sebebe bağlı idi. Rasulullah (sas) bu sözü münafıkların Ali (r.a) hakkındaki kışkırtmalarından dolayı söylemiştir. Buna göre Ebu Bekir ve Ömer hilafete Ali'den daha layık kimselerdir.

    4 - Rasulullah (s.a.s)'in Ali (r.a)'yu Tebuk seferinde geride vekil olarak bırakması onun bütün sahabelerden daha üstün olduğunu ve Rasulullah (s.a.s)'den sonra gelmesi gereken halifenin o olduğunu göstermez. Çünkü Rasulullah (s.a.s) hem bu olaydan önce hem bundan sonra Medine'de yerine birçok vekil tayin etmişti

    Rasulullah (s..a.s) Ebu Bekir (r.a)'yu hac için emir olarak gönderdiğinde Ali (r.a)'yu bir hükmü tebliğ etmesi için Ebu Bekir (r.a)'nun arkasından gönderdi. Ali (r.a) Ebu Bekir'e yetiştiğinde Ebu Bekir ona:

    «Sen emir olarak mı yoksa bana tabi olmak için mi gönderildin?» diye sordu. Ali (r.a) ise:

    «Hayır. Emir olarak gönderilmedim.» dedi ve Ebu Bekir'e tabi oldu. Hatta onun arkasında namaz kıldı.

    (Müslim, Siyeri İbni Hişam, İbn-i Esir)

    Eğer sahabeler Rasulullah (s.a.s)'in Ali'ye söylediği bu sözden, Ali'nin bütün sahabelerden üstün olduğunu ve Rasulullah'ın kendisinden sonra gelecek olan halifenin Ali'nin olmasına işaret ettiğini anlasalardı ve Rasulullah (s.a.s)'in sözünden kastı özellikle bu olsaydı o zaman Ali (r.a)'nun Ebu Bekir (r.a)'ya tabi olmaması gerekirdi.



    C - Rasulullah'ın Ali'yi kendisinden sonra halife olarak seçtiğini bildiren hadis:

    Rasulullah (s.a.s) Ali (r.a)'ye şöyle buyurdu:

    «Sen benim kardeşim, mirasçım ve öldükten sonra halifemsin. Aynı zamanda sen müslümanlar arasında hüküm vericisin.»

    Bazı kimseler bu hadisi delil alarak Rasulullah (s.a.s)'in Ali (ra)'yu kendisinden sonra halife seçtiğini iddia etmiştir.

    Ehli Sünnet alimleri bu iddiaya şu şekilde cevap vermiştir:

    Bu rivayet sahih değildir. Hiçbir sahih kaynakta bulunmaz ve hiçbir muteber hadis alimi de bunun hakkında sahih dememiştir. Bu ve benzeri rivayetler sadece sahabelerin faziletlerini anlatan bazı kitaplarda geçer. Ebu Na im, Hatib'ul Havaziym gibi bazı alimlerin, sahabelerin faziletlerini anlatan kitaplarında bu tür rivayetlere rastlamak mümkündür..

    Ehli sünnetin bütün alimleri bu tür kitaplarda geçen rivayetleri furuu fıkıh'ta bile delil olarak kabul etmezler. Temel meselelerden olan, hilafet meselesinde ise bu tür rivayetleri kabul etmeleri mümkün değildir.



    D - Itra hadisi:
    Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

    «Ben size iki şey bırakıyorum; eğer onlara tutunursanız asla sapmazsınız. Bunlar Allah'ın kitabı ve ıtrati (ehli beytim)dir. Bunlar (Allah'ın kitabı ve ehli beytim) havzda bana kavuşuncaya kadar hiçbir zaman ayrılmazlar.» Ve şöyle dedi:

    «Benim ehli beytim sizin için Nuh'un gemisi gibidir. Kim binerse kurtulur. Kim binmezse boğulur.»

    Bazı kimseler bu hadise dayanarak: «Rasulullah (s.a.s)'in ehli beytine bağlanmamız gerekir. Ali (r.a) ise ehli beytin seyyididir. Bundan dolayı herkesin ona itaati farzdır ve Rasulullah (s.a.s)'den sonra halife o olmalıdır.»diye iddiada bulunmuşlardır.

    Ehli Sünnet alimleri bu iddiaya şu şekilde cevap veriyorlar:

    Bu mesele ile ilgili Sahihi Müslim'de şöyle bir rivayet vardır:

    «Rasulullah (s.a.s) Ğadiri Hum'da şöyle buyurdu::
    «Ben size iki sakaleyni (yükü) bırakıyorum. Bunların birincisi Allah'ın kitabıdır. Sonra Allah'ın kitabını zikretti ona bağlanmaya teşvik etti. «İkincisi ise ıtrati (yani ehli beytim) dir Bunlara karşı hareketlerinizde Allah'tan korkun ve Allah'ı hatırlayın» dedi ve bunu üç kere tekrarladı.

    Bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiştir. Tirmizi'de şu fazlalık vardır:

    «Onlar (yani Kur'an ve ehli beytim) hiçbir zaman ayrılmazlar. Ta ki havza varıncaya kadar.»

    Birçok alim Tirmizi'de geçen bu ibarenin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Bu ziyadeyi sahih olarak kabul eden alimler ise rivayeti şöyle açıklamışlardır. «Bu rivayetten kastedilen; Rasulullah'ın ıtrat'i (yani ehli beyti) dir ki bunlar Haşimoğullarıdır. Rasulullah (sas)'ın ehli beyti hiç bir zaman sapıklık üzerinde birleşmezler, demektir.»

    Müslim'de geçen bu sahih rivayeti şu şekilde anlamak gerekir: Allah'ın Rasulü Muhammed (s.a.s) müslümanlara Kur'an'a bağlanmaları için vasiyette bulunmuştur. Rasulullah (s.a.s) bu vasiyyeti zaten daha önce veda haccında da söylemişti. Rasulullah (s.a.s) bu hadiste ehli beyte tabi olmayı emretmemiştir. Onlar hak- kında:

    «Onlara karşı davranışlarınızda Allah'tan korkun ve Allah'ı hatırlayın.» buyurmuştur.

    Rasulullah (s.a.s)'in müslüman ümmetine yapmış olduğu bu hatırlatma, daha önce onlara (ehli beytine) haksız davranışlarda bulunulmuş olmasından dolayı bundan sonra bu tür haksızlıklar yapılmasını önlemek içindir. Bu hadiste yeni bir emir, yeni bir şeriat bildirilmesi söz konusu değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.s) böyle bir vasiyeti zaten daha önceden söylemişti. Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in ıtrat'ı Haşimoğulları'nın hepsidir. Bunların içine Abbas'ın çocukları, Ali'nin çocukları ve Haris'ın çocukları da dahildir. Rasulullah (s.a.s)'in ıtrat'ı sadece Ali (r.a) değildir. Ayrıca Ali (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in ehli beytinin seyyidi (en üstünü) de değildir. Yine İbn Abbas gibi Rasulullah'ın ehli beytinin alim olan kişileri Ali'nin her söylediğine ittiba edilmesi gerektiğini de söylemiş değillerdir.

    Sahabeler de Ali'nin her söylediğine kayıtsız şartsız ittiba etmiyorlardı. Ne sahabeler ne Haşimoğulları ne de başkaları Ali'nin her sözüne ittiba edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in ehlinden gelen kimselerin çoğu İmam Malik, Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Muhammed gibi ehli sünnet alimlerine tabi oldular. Ehli beytten olup ehli sünnete tabi olanların sayısı bu kimselere tabi olanların sayısından çok daha fazladır.

    Son olarak; Ali (r.a) halife olacağını açık bir şekilde gösteren bütün rivayetler ya uydurma ya da zayıftır. Ayrıca Ebu Bekir'in halifeliği ehli beytin çoğu tarafından ve ehli sünnet alimlerinin icmaıyla kabul edilmiştir. Müslümanların icmaı ise, sahih olsa bile haber ehad hadislerden daha kuvvetlidir.

    Seyfuddin El-Muvahhid: Davetçinin Tefsiri

    Yorum


      #3
      Ynt: yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

      benim mesajlarımı silerekmi munazara ediyorsunuz? lütfen sildiğiniz mesajları iade edin, yaptığınız ne Allahın kitabına ve nede Rasulullahın s.a. sünnetine uygun değildir.

      ama sizin yazdıklarınıza gelince:


      Ehli sünnet alimlerinin bu iddiaya vermiş oldukları cevaplar:

      1 - Bu hadis Rasulullah (s.a.s)'den sonra halife olacak kimsenin Ali (r.a) olduğunu göstermez. Bu hadis mütevatir değildir.
      bunu söyleyen kişinin ilimden zerre kadar olsun nasibi yoktur. Gadiri Hum hadis kadar çok senetle rivayet edilmiş hangi bir hadis daha var söyleye bilirmisiniz? ama ben meseleyi uzatmaya niyetli değilim. o yüzden bizzat ehli sünnet alimleri ile delil getireceğim. işte Gadiri Hum hadisinin mütevatir olduğunu söyleyen 2 ehli sünnet alimi (daha niceleride var ve inşaAllah hepsini paylaşacağız):

      el-Kettani: "Gadiri Hum hadisi mütevatirdir"
      el-Elbani: "Gadiri Hum hadisi mütevatirdir"


      Kaldı ki bu hadissin sıhhati de alimler arasında ihtilaflıdır. Ebu Davud es-Secistani ve Ebu Hatim er-Razi bu hadisin sahih olmadığını söylemişler ve bunu isbat etmek için şu hadisi delil olarak getirmişlerdir.

      Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor: «Muzeyne, Cuheyne, Gıfar ve Eslem kabileleri insanlardan (müslümanlardan) ayrı olarak benim mevlalarımdır. Onlardan hiç birisinin Allah ve Rasulünden gayrı mevlası yoktur

      Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü ile bazı kimselerin delil aldıkları hadis arasında bir zıtlık vardır. Daha önceki hadiste Rasulullah (s.a.s) kimin mevlası ise Ali'nin de onun mevlası olduğu, bu hadiste ise Muzeyne, Cuheyne, Gıfar ve Eslem kabilelerinin Allah ve Rasulünden başka mevlası olmadığı söyleniyor. Eğer hadisten anlaşılması gereken mana bu kimselerin iddia ettiği gibi olursa o zaman bu iki haberden birinin yalan olması gerekir ki yalan olan bu kimselerin rivayetidir. Doğru olan ise Cuheyne hakkındaki rivayettir. Çünkü bu rivayet senet bakımından daha kuvvetlidir. (Kurtubi - Ahkamu'l - Kur'an)
      yukarıda Gadiri Hum hadisinin mütevatir olduğunu bildiren 2 alim aktardık yani hadis zaten sahih oldu. ama bu alimlerde cevaben diyorum ki: Gadiri Hum hadisi sahihdir, ez-Zehebi, ibni Hacer, ibni Kesir, Hakim en-Nişaburi gibi ehli sünnetin rical ilminde otorite alimleri hadisin sıhhatini beyan etmişdirler. en son devir ehli sünnet muhaddisi olarak tanınan el-Elbanide hadisin sahih olduğunu beyan etmiştir. ez-Zehebi, ibni Hacer, Hakim en-Nişaburi, Ebu Cafer et-Tahavi ve ibni Kesir gibi ehli sünnet otorite alimlerinin Gadiri Hum hadisinin sıhhati hakkındaki sözlerini göre bilmek için linke bakınız:

      Gadiri hum hadisi: ehli sünnet kaynakları
      Gadiri Hum hadisi: ehli sünnet kaynakları-2

      ama sizin delil diye yazdığınız Cüheyne kabilesi hakkındaki rivayete gelince, bu hangi kaynakta rivayet edilmiştir? bunun sahih olduğunu hangi muhaddis doğrulamıştır? bunun mütevatir olduğunu hangi muhaddisler beyan etmiştirler?

      Gadiri Hum hadisi kadar mütevatir olan hangi hadis ola bilir? Allame Emini r.a "el-Gadir" kitabında bu hadisi tarih, tefsir, hadis, kelam, lugat kitaplarından aktardıktan sonra hadis hakkında başlı-başına kitap yazmış olan 25 ehli sünnet aliminin listesini kaynakları ile birlikte vermiştir. ben onlardan bir kaçını araştırıp buldum ve paylaştım. linke baka bilirsiniz:

      Gadiri Hum hadisi hakkında kitap yazan ehli sünnet alimleri

      not: yazılarımda renkli olarak geçen yerler kaynak ve belgelein olduğu linklerdir. üzerine tıklarsanız ilgili belge ve kaynakların olduğu sayfalar açılacaktır.

      Yorum


        #4
        Ynt: yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

        2 - Ali (r.a) hakkında rivayet edilen bu hadis sahih olsa bile
        sahihmi? hadisin mütevatirliğini bile aktardık.

        bundan Rasulullah (s.a.s)'den sonra gelmesi gereken halifenin Ali (r.a) olduğu hükmü çıkmaz.
        inşaAllah inceleme sonucu bu husus açıklığa kavuşacaktır.

        Bu hadis ancak Ali (r.a)'nun ne kadar faziletli bir kişi olduğunu gösterir. Hadisteki «mevla» kelimesi «veli» anlamındadır. O zaman hadisin manası; «Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir.» şeklinde olur. Çünkü Allah (c.c) da şöyle buyuruyor:

        «Allah, Cibril ve salih mü'minler onun (resulün) mevlasıdır.» (Tahrim: 4)

        Ayetteki «mevla» kelimesinden kastedilen «veli» yani; «dost»tur. Öyleyse Rasulullah (s.a.s)'in bu sözüyle, Ali (r.a)'nun büyük bir fazilete sahip olduğu ve onun hem zahirinin (dışının) hem de batının (içinin) aynı olduğunu insanlara bildirmek istemiştir.
        ne ile neyi ıspat etmeye çalışıyorsunuz kardeşim? sizin yaptığınızın misali şuna benzetmektedir. Allah c.c buyuruyor ki:

        إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَى مَرْيَمَ وَرُوحٌ
        Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur.

        Nisa suresi 171-ci ayet

        bu ayette Allah c.c Hz. İsa a.s-ın "ruh" olduğunu bildiriyor. bir diğer ayette de buyurmuştur ki:

        تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ
        Melekler ve Ruh o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.

        Kadir suresi 4-cü ayet

        şimdi birisi çıkıp "demek ki, Kadir gecesi inen Ruh Hz. İsa a.s-dır" dese buna ne dersiniz? iki ayette "Ruh" ifadesi geçiyorsa bu "ikisinde de aynı anlamdamı kullanılıyor"mu demek olur? sizin yazdığınız Tahrim suresi 4-cü ayette geçen "mevla" sözünden maksta dost ve ya yardımcıdır ama bunun Gadiri Hum hadisesi ile ne ilgisi var? çünkü "mevla" sözü arap lugatinde 10-dan fazla anlam içerir. bunların arasında dost, emir sahibi ve s.-de vardır. örneğin şu ayette olduğu gibi:

        النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ
        Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü’minlerin analarıdır.

        Ahzab suresi 6-cı ayet

        فَالْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنكُمْ فِدْيَةٌ وَلَا مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا مَأْوَاكُمُ النَّارُ هِيَ مَوْلَاكُمْ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
        Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden bir fidye alınır. mevlanız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek ne kötü yerdir!

        Hadid suresi 15-ci ayet

        ama sırf Gadiri Hum hadisinde geçen mevla lafzına gelecek olursak, bunun evla ve üstün, üzerinde hak ve emir sahibi anlamına geldiğine dair bir çok karine vardır:

        1. Efendimizin s.a.a-in konuşması.
        2. Maide 67-ci ayet
        3. sahabeni bu hadisten elde ettiği anlam.
        4. Ehli Beytin a.s hadisten elde ettiği anlam.

        1. Efendimizin s.a.a konuşması:

        Rasulullah s.a.a "ben kimin mevlası isem..." buyurmadan önce tüm müminlere, ashaba soruyor: "Ben mü'minlere, kendi nefislerinden evlâ değil mi yim?"

        ashab cevaplıyor "evet evlasın" Rasulullah s.a.a bunu 3 kez soruyor ve ashap 3 kez cevaplıyor. 3-cü kez "evet evlasın" dediklerinde Efendimiz s.a.a buyuruyor: "ben kimin mevlası isem Alide onun mevlasıdır...." yani ben kime kendi nefsinden daha evla isem Alide a.s ona nefsinden evladır. bizimde dediğimiz bundan başka bir şey değil.

        2. Maide 67-ci ayet:

        bu ayetin Gadiri Humda indiği hakkında hadisleri yazmıştım, ama maalesef silmişsiniz. hatta resimlerini ve linkleride eklemiştim. inşaAllah iade edeceğinizi ümid ediyorum. Maide 67-ci ayetten de görüldüğü gibi Allah c.c Efendimize bu önemli emri tebliğ etmesini aksi halde Risaletin tebliğ edilmemiş olacağını söylüyor. Allahın c.c karşılığında Risalet tebliğ edilmemiş olarak değerlendirdiği bu olay nedir? çıkıp "ben kimin dostu ise Alide onu dostudur"mu demek? hayır, aksine imam Ali a.s-ın velayetini ilan etmek.

        3 ve 4 ashab ve Ehli Beyt a.s-ın hadisten elde ettiği anlam:

        bu konuda fazla söze lüzum görmüyor ve sadece link bırakmak ile yetiniyorum:

        sahabe: "sen bizim mevlamızsın ya Ali"
        Ehli Beyt a.s Gadiri Humu nasıl algıladı?


        3 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü söylemesinin belli bir sebebi vardı. Rasulullah, bu sözü Usame ile Ali (r.a) arasında ortaya çıkan bir tartışma sebebiyle söylemiştir.

        Ali (r.a), Usame (r.a)'ya:

        «Ben senin mevlanım» dedi. Usame (r.a) ise:

        «Hayır sen benim mevlam değilsin. Benim mevlam Rasulullah (s.a.s)'dir.» dedi. Bu tartışma Rasulullah (s.a.s)'e ulaştığında Rasulullah (s.a.s):

        «Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır» dedi. (Kurtubi - Ahkamu'l- Kur'an)

        Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü söylemesinin sebebi Ali (r.a)'nun üstün bir kişi olduğunu bildirmekti. Görülüyor ki, Rasulullah (sas) bu sözü belli bir olay üzerine söylemiştir. Bu sözü genelleştirerek, Rasulullah (s.a.s)'den sonra Ali (ra)'nun halife olması gerektiği hükmünü çıkarmak yanlıştır
        bu da Gadiri Hum hadisini tevil etmek için bir başka girşimdir ama nafile. ilk olarak, bu hadisin hangi kaynakta geçtiğini öğrenmemiz gerek. öğrendikten sonra sahih olup olmadığına bakmak gerekir. bu kıssanın uydurma olduğunun delili şudur ki, Usame ile Ali a.s arasında geçtiği idda edilen tartışma hakkındaki hadise göre bu hadise Medinede olmuştur ve olay sadece Ali a.s, Usame ve Rasulullah s.a.a arasında cereyan etmiştir. oysa yukarıda da söylediğimiz gibi Gadiri Hum hadisesinin Mekkeden Medineye doğru hareket edilen yolda, Cuhfe denen yerde vuku bulduğu ve bu olayın Veda haccında olduğu ve binlerce sahebnin önünde gerçekleştiği mütevatiren sabittir. imam Ali a.s-da Rahbede bu hadisi delil getirip sahabelerden şahadet istediğinde bunun Veda haccın olduğunu söylemiştir.

        4 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü söylemesinin bir sebebi de Ali (r.a)'nun ifk olayı sırasında Aişe (r.a) hakkında söylediği sözdür. Ali (r.a) Rasulullah (s.a.s)'e Aişe (r.a) hakkında şöyle dedi:

        «Ey Allah'ın Rasulü! Allah seni zorda bırakmaz. Ondan başka kadın çoktur. Yine de sen onun hakkında cariyene danış.» (Buhari-Müslim)

        Ali (r.a) bu sözü söylerken niyeti Aişe (r.a)'yı kötülemek değil, Rasulullah (s.a.s)'in üzüntüsünü hafifletmekti. Aişe (r.a) bu söze çok üzüldü. Münafıklar da bu olayı fırsat bilerek Ali (r.a)'ya laf atmaya ve ondan uzak olduklarını açıkça bildirmeye başladılar.
        kardeşim, bu kadar gülünç teviller gerekmez, bu olayın ne anlama geldiği zaten açıktır. sen bir düşün, İfk olayı ne zaman vuku buldu? Gadiri Hum hadisesi ne zaman yaşandı? aralarında ne kadar fark var? senin aktardığına göre Rasulullah s.a.a haşa bu kadar zaman zarfında Ali a.s-a laf atılmasına izinmi verdi? niye aynı zamanda bunu beyan etmedi de Veda haccını bekledi? hem neden Veda haccın o kadar müslüman hitap etti? niye sadece Ali a.s-a laf atanlara söylemedi bunu? hem üselik siz İfk hadisesinden sonra Ali a.s-a munafıkların laf attığını neye dayanarak söylüyorsunuz? elinizde bir kaynak ve ya delil varmı?

        Rasulullah (s.a.s)'in bu sözüne dayanarak bazı sahabeler şöyle demişlerdir: «Biz Rasulullah (s.a.s) zamanında bir kişinin münafık olup olmadığını Ali (r.a)'yı sevip sevmediğinden anlardık.» (Kurtubi-Ahkamu'l-Kur'an)
        bizimde dediğimiz bundan başka bir şey değil ki. bak kendiniz diyorsunuz Ali a.s-ın düşmanı, Ali a.s-a eziyet eden, onu sevmeyen munafıktır diye.

        not: yazılarımda renkli olarak geçen yerler kaynak ve belgelein olduğu linklerdir. üzerine tıklarsanız ilgili belge ve kaynakların olduğu sayfalar açılacaktır.

        Yorum


          #5
          Ynt: yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

          B - Ali (r.a)'nun Rasulullah (s.a.s) yanındaki yerinin Harun (a.s)'ın Musa (a.s) yanındaki yeri gibi olduğunu bildiren hadis::

          Rasulullah (s.a.s) Ali (r.a)'ya şöyle buyurdu:

          «Senin yerin benim için Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibidir. Fakat benden sonra nebi yoktur.»

          Bazı kimseler buna dayanarak şöyle iddia etmektedirler:

          Harun (a.s)'ın Musa (a.s)'ın yanındaki yeri biliniyordu. Musa ile nübüvvete ortaktılar ve Harun (a.s) Musa (a.s)'ın aynı zamanda kan kardeşiydi. Ali (r.a) ise ne nebi ne de Rasulullah (s.a.s)'in kan kardeşidir. Musa (a.s) Allah (c.c) ile konuşmak için Tur dağına gittiğinde Harun (a.s)'ı arkasında halife olarak bırakmıştı. Öyleyse Ali (r.a)'nun Rasulullah (s.a.s) yanındaki yerinin Harun (a.s)'ın Musa (a.s) yanındaki yeri gibi olması bu noktadır. Yani Rasulullah (s.a.s) kendisinden sonra Ali (r.a)' nun halife olmasını istemiştir.

          Ehli Sünnet alimlerinin bu iddiaya vermiş oldukları cevaplar:

          1 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözünden; kendisinin ölümünden sonra gelecek olan halifenin Ali (r.a) olduğu hükmü çıkarılamaz. Çünkü Musa (a.s)'ın vefatından sonra halife olan kişi Harun (a.s) değildi. Zaten Harun (a.s) Musa (a.s)'dan daha önce vefat etmişti. Musa'dan sonra halife olan kişi ise Yu'şa b. Nun'dur. Rasulullah (s.a.s) 'in bu sözüyle kastettiği bazı kimselerin iddia ettiği gibi olsaydı o zaman Rasululah'ın: «Senin yerin benim için Yu'şa'nın Musa'nın yanındaki yeri gibidir» demesi gerekirdi.

          Rasulullah (s.a.s) böyle bir şey söylemediğine göre bu hadisten böyle bir hüküm çıkarmak mümkün değildir. Rasulullah (s.a.s) söylemiş olduğu bu sözle şunu demek istiyordu: «Ben hayatta iken herhangi bir yere gittiğimde ailem ve müslümanlar için kendi yerime geride bıraktığım halifem yani vekilim sensin.» Zaten Harun'un Musa (as) yanındaki hilafeti de bu şekildeydi. Musa (a.s) Tur dağına çıktığında Harun (a.s)'ı geride kalanlar için sadece bir yönetici olarak tayin etmiştir.
          ehli sünnet alimleri Gadiri Hum hadisi hakkında bir takım teviller yaptıkları gibi Menzilet hadisi dediğimiz bu hadis hakkında da teviler yapmışlardır. ama hamdolsun Gadiri Hum hadisi hakkındaki tevilleri cevaplandığı ve iddaları delil ve hadislerle redd edildiği gibi Menzilet hadisi hakkındaki iddaları da cevaplanmış ve iddaları redd edilmiştir. konuya geçecek olursak;

          Hz. Musa a.s-dan sonra halife olan kişinin Hz. Harun a.s olmadığı aksine Hz. Yuşa b. Nun a.s olduğu doğrudur. fakat, bu imam Ali a.s-ın halife olmadığına dalalet etmez. aksine bu hadis ile Rasulullah s.a.a Hz. Harun a.s-ın Hz. Musa a.s yanındaki makamını Ali a.s için ıspat etmiştir.

          Hz. Harun a.s Hz. Musanın a.s veziri, yardımcısı, işinin ortağı, beni İsrail üzerine Allahın hücceti idi. Hz. Musa a.s hariç tüm beni İsrailin Ona a.s itaati farz idi, Hz. Musa a.s hariç O tüm beni İsrailden üstün idi. hadis gereğincede Ali a.s Hz. Harunun Hz. Musa a.s yanındaki tüm makalarına sahiptir sadece nübüvvet istisna. binaenaleyh Ali a.s-da Efendimiz s.a. hariç en üstün kişidir, Efendimiz sa.a hariç tüm ümmetin Ona a.s itaat farzdır. ama Hz. Harun a.s-ın Hz. Musadan a.s önce ölmesi ve halifesinin Hz. Yişa olmasına gelince, bu doğrudur fakat Rasulullahın s.a.a imam Ali a.s-ı Hz. Harun a.s-a benzetmesinde maksat Hz. Harun a.s-ın makamının aşikar olması, üzerinde şüphe olmayan ve Kuranda bildirilen bir gerçek olduğundandır. Kurtubinin "o zaman Rasululah'ın: «Senin yerin benim için Yu'şa'nın Musa'nın yanındaki yeri gibidir» demesi gerekirdi." sözüne gelince, Rasulullah s.a.a bunu zaten söylemiştir. hem Ali a.s-ın kendi yanında Harun a.s gibi olduğunu ve hemde Yuşa b. Nun a.s gibi olduğunu beyan etmişdir:


          [img width=960 height=600]http://velayet.files.wordpress.com/2011/07/enes-b-malik-ali-vasi-ahmed-b-hanbel.jpg[/img]

          resimde gördüğünüz imam Ahmed b. Hanbelin "Fedail es-Sahabe" kitabıdır. işaretlenmiş yerde şu hadis var:

          حدثنا هيثم بن خلف قال: حدثنا محمد بن أبي عمر الدوني قال: حدثنا شاذان قال: حدثنا جعفر بن زياد عن مطر عن أنس قال: قلنا لسلمان سل النبي من وصيه، فقال له سلمان: يا رسول الله من وصيك؟ فقال (صلى الله عليه وآله): يا سلمان من [ كان ] وصي موسى؟ فقال: يوشع بن نون. قال: فإن وصيي ووارثي يقضي ديني وينجز موعدي علي بن أبي طالب
          ...Enes b. Malik dedi ki: Selman Rasulullaha s.a.a "sizin vasiniz kimdir?" diye sordu. Rasulullah s.a.a Selmana dedi ki: "Musanın vasisi kim idi?" Selman: "Yuşa b. Nun" diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasulullah s.a.a buyurdu ki: "Vazifemi üstlenen ve borcumu ödeyen Ali b. Ebu Talib de aynı şekilde benim vasim, sırlarımın mahzeni ve en iyi hatıramdır"

          Ahmed b. Hanbel, "Fedail es-Sahabe", 2/615, hadis 1052

          bu hadisi et-Taberani de Ebu Said el-Hudri ve Selman Farisiden r.a "Mucem el-Kebir" adlı kitabında rivayet etmiştir. Harun a.s-ın Musa a.s yanındaki makamından söz eden hadisin hilafete delil olduğunun bir başka delili de bu hadisin 2-ci rivayet şeklidir. onu göre bilmeniz için link bırakıyorum, linke tıklayarak okuya bilirsiniz: Menzilet hadisi: sünni kaynaklarında-2


          2 - Rasulullah (s.a.s)'in bu sözü sebepsiz söylenmiş bir söz değildir. Rasulullah (sas) bu sözü şu olay üzerine söylemiştir:

          Rasulullah (s.a.s) Tebük gazvesine çıkmak istediği zaman Ali (r.a)'yu Medine'de bırakmıştı. Münafıklar bu olayı fırsat bilip Rasulullah (s.a.s)'in Ali (r.a)'yu Medine'de bırakıp yanına almamasının sebebinin onu sevmemesi ve değer vermemesi olduğunu söylediler ve bu sözlerini yaymaya başladılar. Ali (r.a) bu sözü duyunca ağlayarak Rasulullah (s.a.s)'in peşinden gitti ve ona yetişip münafıkların kendisi hakkında söylediklerini an lattı. Rasulullah (s.a.s):

          «Onlar yalan söylemişler. Ben seni Musa Harun'u nasıl bırakmışsa öyle bıraktım. Senin yerin benim yanımda Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibi olsun istemez misin? Fakat benden sonra nebi yoktur.» dedi.

          (Kurtubi-Ahkamu'l-Kur'an)
          "Ben seni Musa Harun'u nasıl bırakmışsa öyle bıraktım." ifadesi bu hadiste yoktur. bu hadisin tahrif eilmesidir. Tebuk iddasına gelince, bu idda sahipleride yanılıyorlar ve ya kastılı olarak aldatmaca girişiminde bulunuyorlar. çünkü bu hadis sadece Tebuk seferi sırasında söylemiş değil. hadi farz edelim ki, Tebuk seferinde onların idda ettiği gibi Musa a.s-ın Tur dağına gidiş olayına işarettir ya diğerlerine ne diyeceğiz? oysa bu hadis Medinede kardeşlik akdi zamanında, Hz. Hamza a.s-ın kızı olayında ve daha bir çok yerde tekrar edilmiştir. o zamandamı Rasulullahın s.a.a seferi vardı? bu seferleri Hz. Musa a.s-ın hangi seferi ile uygunlaştırmalıyız?

          ayrıca sizin eklediğiniz kıssa sözünüzü tekzip ediyor. çünkü siz kendiniz diyorsunuz ki, Rasulullah s.a.a Ali a.s-ı bıraktığında söylemdi o sözü, Ali a.s arkasından gelip yetiştiğinde söyledi. yani bu sözün Medinede vekil bırakma ile ilgisi yoktu, aksine Ali a.s-ın makamının beyanı vardır.


          Eğer Rasulullah (s.a.s)'in Tebuk'e çıktığında Ali (r.a)' yu kendi yerine halife olarak bırakması öldükten sonra da kendisinin ardından halife olacağı anlamında olsaydı, Rasulullah (s.a.s)'in Medine'den çıktığı zamanlarda kendi yerine bırakmış olduğu bütün sahabelerinin ondan sonra halife olması gerekirdi. Çünkü Rasulullah (s.a.s) Medine'den savaş için her çıkışında kendisinin yerine geride kalacak bir sahabe tayin ederdi. Bunların arasında İbn Ümmü Mektum, Muhammed İbni Mesleme Ebu Seleme b. Abdu'l- Esed, Zeyd b. Harise gibi birçok sahabe var-dı.
          büyük bir yanlış! biz "Rasulullah s.a.a Ali a.s-mı Medinede vekil bıraktığı için Ali a.s halifedir" demiyoruz ki, siz diğer vekilleri bize karşı delil sunuyorsunuz. biz Rasulullahın s.a.a sözünü delil getiriyoruz ki, bu söz kimse hakkında söylenmiş değil, Ali a.s hakkında da sadece Tebukda değil kardeşlik akdi sırasında, Hz. Hamza a.s-ın kızı olayında ve s. söylenmiştir.

          Yorum


            #6
            Ynt: yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

            3 - Ayrıca Ebu Bekir ve Ömer (r.a) hakkında, Ali (r.a) hak kındaki bu rivayete benzeyen hatta bundan daha açık olan rivayetler vardır. Bunlardan bazıları:

            Rasulullah (s.a.s), Muaz İbni Cebel'i Yemen'e vali olarak tayin ettiğinde sahabeler:

            «Ebu Bekir ve Ömer'i tayin etseydin» dediler. Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:

            «Ben her ikisinden de müstağni olmam (yani ikisine de ihtiyacım var).Onlar benim için başın, kulağı ve gözü gibidir.» (Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, İbn Mace)

            Rasulullah (sas) şöyle buyuruyor:

            «Ebu Bekir ve Ömer yeryüzünde benim vezirlerimdir.»

            (Tirmizi)

            «Ebu Bekir ve Ömer'in benim yanımdaki yerleri Harun'un Musa'nın yanındaki yeri gibidir.» (Kurtubi- Ahkamu'l- Kur'an)

            «Ebu Bekir nebiler hariç insanların en hayırlısıdır.»

            (Taberani- Kebir, İbn Adiyy- Kamil)

            «Ebu Bekir ve Ömer nebiler ve resuller hariç cennete girecek tüm insanların en hayırlısıdır.»

            (Tirmizi, İbni Mace, Ahmed)

            Eğer bu sözler, açık bir şekilde Rasulullah'ın ölümünden sonra halife olacak kişiyi tayin ediyorsa o zaman bu hak Ebu Bekir ve Ömer'e de verilmiştir. Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in Ebu Bekir ve Ömer (r.a) hakkında söylemiş olduğu bu sözler belli bir sebebe bağlı olarak söylenmiş sözler değildir. Halbuki Ali (r.a) hakkındaki sözü belli bir sebebe bağlı idi. Rasulullah (sas) bu sözü münafıkların Ali (r.a) hakkındaki kışkırtmalarından dolayı söylemiştir. Buna göre Ebu Bekir ve Ömer hilafete Ali'den daha layık kimselerdir.
            bu hadislere gelince;

            1. bu hadisler bizim için bağlayıcı değillerdir ve bizim aleyhimize delil olamazlar. çünkü bu hadisler bizim kabullendiğimiz kaynaklardan değillerdir. daha kolay anlaşıla bilmesi için örnek verelim. ben size hilafet konusunda şii kaynaklardan hadis yazarsam ne tepki verekcesiniz? "uydurma", "yalan", "aslı olmayan iddalar" ve s. adlandıracaksınız. çünkü siz benim kaynaklarımı kabullenmiyorsunuz kabullenseydiniz Sünni değil Şii olurdunuz. aynı eşkilde bizde sizin kaynakları kabullenmiyoruz, kabullenseydik Şii değil Sünni olurduk. ama sizin kaynaklardan size karşı deliller getirmemize gelince, bu doğaldır. çünkü muhalif muhalifine muhalifini bağlayıcı deliller getirmelidir. sizin içi ise ehli sünnet kaynakları bağlayıcıdır.
            2. Mutezile alimi Kadı AbdulCebbar Şianın imamet inancına reddiye olarak yazdığı kitabında bu hadisleri rivayet etmiştir. bizim alimimiz Alemulhuda Seyyid Murtaza r.a o hadislere şu şekilde karşılık vermiştir:

            bizim delil olarak aktardığımız hadisler hem Şii ve hemde Sünni kaynaklarda rivayet edilmiştir. sadece sünni kaynaklarda bile bu hadisler mütevatirdir, inkarı imkasızdır. oysa sizin sözünü ettiğiniz hadisler sadece sünniler tarafından rivayet edilmekle birlikte ehli sünnetin kendi kaynaklarında bile mütevatir değildir.

            üzerinde tartıştığımız hadis yani "Menzile hadisi" dediğimiz Harun a.s-ın Musa a.s yanındaki konumunu Ali a.s için sabit kılan hadis de mütevatirdir. bunun için şu linke bakınız: el-Kettani: Menzilet hadisi mütevatirdir

            Yorum


              #7
              Ynt: yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

              [quote author=TEVHİDci link=topic=8908.msg23946#msg23946 date=1311537505]
              İbn Hazm:

              “Ben kimin efendisi isem, Ali de Onun efendisidir” şeklindeki hadisin sıhhati sabit değildir.

              İbn-i Hazm devamla şöyle diyor:

              Râfizîlerin delil olarak ileriye sürdükleri diğer bütün hadisler uydurma olup, hadis ilminden biraz haberi olan bunların uydurma olduklarını gayet iyi bilir.[/quote]

              yukarıda beyan etmiştik, tekrar diyoruz ki, ez-Zehebi, Hakim en-Nişaburi, ibni Hacer, es-Suyuti, ibni Kesir, Ebu Cafer et-Tahavi gibi rical ve hadis ilminde otorite olan alimler bu hadisin sahih olduğunu söylemiş, ibni Ceriri Taberi, ez-Zehebi, Daremi, ibni Ukde gibi ehli sünnet muhaddisleri bu hadisin senetlerini bir araya toplamak için başlı başına kitaplar yazmış, Cesas, Suyuti, Gazali, Munavi, Kettani gibi ehli sünnet alimleride hadisin mütevatir olduğunu beyan etmiştirler. hadis ilminden zerre kadar, zerre kadar diyorum haberi olan kişi böyle bir komik iddada bulunmaz. ama ben sadece bir örnekle yetineceğim. ibni Hazm ve bu hadisi zayıf olduğunu idda ederek komik duruma düşen her kese bu hadisin yüzlerce senedinden sadece birisi olan Nesainin şu senet zincirini cerh etmelerini söyle. bakalım cerh ede bilirlermi:

              أخبرنا محمد بن المثنى قال حدثني يحيى بن حماد قال حدثنا أبو عوانة عن سليمان قال حدثنا حبيب بن أبي ثابت عن أبي الطفيل عن زيد بن أرقم قال لما رجع رسول الله عن حجة الوداع ونزل غدير خم أمر بدوحات فقممن ثم قال كأني قد دعيت فأجبت و إني قد تركت فيكم الثقلين أحدهما أكبر من الآخر كتاب الله وعترتي أهل بيتي فأنظروا كيف تخلفوني فيهما فإنهما لن يتفرقا حتى يردا على الحوض ثم قال إن الله مولاي وأنا ولي كل مؤمن ثم أخذ بيد علي فقال من كنت وليه فهذا وليه اللهم وال من والاه وعاد من عاداه فقلت لزيد سمعته من رسول الله فقال ما كان في الدوحات أحد إلا رآه بعينيه وسمعه بأذنيه

              kırmızı ile işaretlediğim kısım hadisin senedi yani hadisi aktaran ravilerdir. ve bu sened yüzlerce senetten sadece birisidir. kim bu hadisin zayıf ve s. olduğunu idda ediyorsa buyursun bu hadisin senetlerinden yüzlercesinden birisi olan yukarıdaki seneti cerh etsin. Gadiri Hum hadisi hakkında ehli sünnet alimlerinin beyanları:

              Gadiri Hum hadisi: ehli sünnet kaynakları
              Gadiri Hum hadisi: ehli sünnet kaynakları-2
              Gadiri Hum hadisi mütevatirdir
              Gadiri hum hadisi hakkında kitap yazan ehli sünnet alimleri


              Biz de (Ş. İslâm İbn-i Teymiyye) şöyle diyoruz:

              Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) Gadir, Hum'da böyle bir şey söylemiş ise de bununla asla halifeliği kastetmemiştir. Hadisin lafzında da buna delâlet eden açık birşey yoktur. Böyle önemli olan bir meselenin açıkça beyan edilmesi gerekirdi. Hadiste geçen “Mevla” kelimesi “dost” mânâsındadır." (İbn Teymiyye / el-Munteka - 3.8.2)
              bu sadece bir iddadır ve her idda delile dayanmalıdır. aksi halde her kes istediğini idda edip delil getirmezse iddanın bir önemi ve değeri yoktur. biz "mevla" sözünün emir sahibi, tasarruf yetkisi olan kişi anlamına geldiğini delillerle ortaya koymuştuk, sayfanın başındaki 2-ci (46-ı nmaralı) mesaja bakarsanız cevabı sizde görürsünüz. ve ya ibni Teymiyyenin hadis hakkındaki tüm iddalarını ve cevaplarını şu linkten okuya bilirsiniz: Gadiri Hum hadisi: ibni Teymiyyenin iddaları ve cevapları

              4 - Rasulullah (s.a.s)'in Ali (r.a)'yu Tebuk seferinde geride vekil olarak bırakması onun bütün sahabelerden daha üstün olduğunu ve Rasulullah (s.a.s)'den sonra gelmesi gereken halifenin o olduğunu göstermez. Çünkü Rasulullah (s.a.s) hem bu olaydan önce hem bundan sonra Medine'de yerine birçok vekil tayin etmişti
              bu konuda yukarıda açıklama yapılmıştır, 53-cü mesaja bakılsın lütfen.

              Rasulullah (s..a.s) Ebu Bekir (r.a)'yu hac için emir olarak gönderdiğinde Ali (r.a)'yu bir hükmü tebliğ etmesi için Ebu Bekir (r.a)'nun arkasından gönderdi. Ali (r.a) Ebu Bekir'e yetiştiğinde Ebu Bekir ona:

              «Sen emir olarak mı yoksa bana tabi olmak için mi gönderildin?» diye sordu. Ali (r.a) ise:

              «Hayır. Emir olarak gönderilmedim.» dedi ve Ebu Bekir'e tabi oldu. Hatta onun arkasında namaz kıldı.

              (Müslim, Siyeri İbni Hişam, İbn-i Esir)

              Eğer sahabeler Rasulullah (s.a.s)'in Ali'ye söylediği bu sözden, Ali'nin bütün sahabelerden üstün olduğunu ve Rasulullah'ın kendisinden sonra gelecek olan halifenin Ali'nin olmasına işaret ettiğini anlasalardı ve Rasulullah (s.a.s)'in sözünden kastı özellikle bu olsaydı o zaman Ali (r.a)'nun Ebu Bekir (r.a)'ya tabi olmaması gerekirdi.
              bu hadise gelince;

              1. bu hadis Şii kaynaklı değildir, bizim muhaliflerimizin kaynaklarındandır ki, bu bizim için bağlayıcı değildir ve bizim için bir anlam ifade etmez. çok merak ediyoruz acaba bize kendi kaynaklarını delil olarak getirenlere bizde kendi kaynaklarımızdan cevaplar verirsek onlar bizim kaynakları kabulleneceklermi? eğer kabulleniyorsanız buyrun ihtilaf ettiğimiz konuları bizim kaynaklarla konuşalım, yok eğer kabullenmeyecekseniz hangi akılla bizim sizin kaynaklarınızı kabul edeceğimizi düşünürsünüz? bu konuda ehli sünnet alimi ibni Hazm ez-Zahiri diyor ki:

              لا معنى لاحتجاجنا عليهم برواياتنا ، فهم لا يصدّقونها ، ولا معنى لاحتجاجهم علينا برواياتهم فنحن لا نصدّقها ، وإنّما يجب أن يحتجّ الخصوم بعضهم على بعض بما يصدقّه الذي تقام عليه الحجّة به
              Şiilere karşı kendi hadislerimizden delil getirmenin anlamı yoktur. çünki Şiiler bu hadisleri kabullenmiyorlar. Şiilerinde bize karşı kendi hadislerini delil getirmelerinin anlamı yoktur. çünki bizde o hadisleri kabullenmiyoruz. bu sebepten dolayı muhaliflerle munazara ederken muhalifin kabullendiği ve muhalif için hüccet sayılan kaynaklardan delil getirmemiz gerekir.

              ibni Hazm, "el-Faslu el-Milelu ven Nihal", 4/159

              2. Tevbe suresinin tebliği görevinin önce Ebu Bekire verildiği, fakat Hz. Cebrail a.s-ın Rasulullaha s.a.a gelip "bu hükmü ancak sen ve ya senden biri tebliğ ede bilir" demesi üzerine Rasulullahın s.a.a imam Ali a.s-ı gönderdiği ve imam Ali a.s-ın yolda Ebu Bekire yetişip tebliği ondan alması, Ebu Bekirin Rasulullah s.a.a-ın yanına dönüp "hakkımda bir şeymi nazil oldu?" diye sorması hem ehli sünnet ve hemde Şia tarafından aktarılmıştır. bunu hem Şia ve hemde ehli sünnet aktarmıştır, sizin sözünü ettiğiniz hadis ise sadece ehli sünnetin bazı kaynaklarında yer almıştır. binaenaleyh bu bize karşı delil değildir, aksine bizim ehli sünnet kaynaklarından sunduğumuz ve Ebu Bekirin geri döndüğünden söz eden hadis size karşı delildir.


              Ehli Sünnet alimleri bu iddiaya şu şekilde cevap veriyorlar:

              Bu mesele ile ilgili Sahihi Müslim'de şöyle bir rivayet vardır:

              «Rasulullah (s.a.s) Ğadiri Hum'da şöyle buyurdu::
              «Ben size iki sakaleyni (yükü) bırakıyorum. Bunların birincisi Allah'ın kitabıdır. Sonra Allah'ın kitabını zikretti ona bağlanmaya teşvik etti. «İkincisi ise ıtrati (yani ehli beytim) dir Bunlara karşı hareketlerinizde Allah'tan korkun ve Allah'ı hatırlayın» dedi ve bunu üç kere tekrarladı.

              Bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiştir. Tirmizi'de şu fazlalık vardır:

              «Onlar (yani Kur'an ve ehli beytim) hiçbir zaman ayrılmazlar. Ta ki havza varıncaya kadar.»

              Birçok alim Tirmizi'de geçen bu ibarenin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Bu ziyadeyi sahih olarak kabul eden alimler ise rivayeti şöyle açıklamışlardır. «Bu rivayetten kastedilen; Rasulullah'ın ıtrat'i (yani ehli beyti) dir ki bunlar Haşimoğullarıdır. Rasulullah (sas)'ın ehli beyti hiç bir zaman sapıklık üzerinde birleşmezler, demektir.»

              Müslim'de geçen bu sahih rivayeti şu şekilde anlamak gerekir: Allah'ın Rasulü Muhammed (s.a.s) müslümanlara Kur'an'a bağlanmaları için vasiyette bulunmuştur. Rasulullah (s.a.s) bu vasiyyeti zaten daha önce veda haccında da söylemişti. Rasulullah (s.a.s) bu hadiste ehli beyte tabi olmayı emretmemiştir. Onlar hak- kında:

              «Onlara karşı davranışlarınızda Allah'tan korkun ve Allah'ı hatırlayın.» buyurmuştur.

              Rasulullah (s.a.s)'in müslüman ümmetine yapmış olduğu bu hatırlatma, daha önce onlara (ehli beytine) haksız davranışlarda bulunulmuş olmasından dolayı bundan sonra bu tür haksızlıklar yapılmasını önlemek içindir. Bu hadiste yeni bir emir, yeni bir şeriat bildirilmesi söz konusu değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.s) böyle bir vasiyeti zaten daha önceden söylemişti.
              cevap;

              1. "Sahihi Müslim"de geçen hadis bizim için delil olamaz. idda sahibi delil getirmek istiyorsa muhalife karşı muhalifin kendi kaynağından delil sunmalıdır.

              2. Tirmizi, Nesai, Ahmed, Suyuti, ibni Kesir, Taberani, Hakim en-Nişaburi, Heysemi, bu hadisi Ebu Said el-Hudri, Cabir b. Abdullah el-Ensari, Ebu Hureyre, Zeyd b. Erkam, Ebu Tufeyl, Zeyd b. Sabit, Ebu Zerr, Huzeyfe ve daha bir çok sahabeden r.a şu şekilde rivayet etmiştirler:

              حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحَسَنِ هُوَ الْأَنْمَاطِيُّ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي حَجَّتِهِ يَوْمَ عَرَفَةَ وَهُوَ عَلَى نَاقَتِهِ الْقَصْوَاءِ يَخْطُبُ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي قَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنْ أَخَذْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا كِتَابَ اللَّهِ وَعِتْرَتِي أَهْلَ بَيْتِي
              Cabir b. Abdullah r.a dedi ki: Rasulullah s.a.a-ı Hacta arefe günü Kasva isimli devesine binmiş hutbe verirken gördüm şöyle diyordu: "Ey İnsanlar! Size iki şey bırakıyorum onlara uyarsanız asla sapıtmazsınız, Allah’ın kitabı ve yakınlarım olan ehli beytim."

              yine Nesai, Hakim en-Nişaburi, Ahmed, Taberani, ibni Kesir, Ebu Cafer et-Tahavi ve daha bir çok ehli sünnet alimi Rasulullahın s.a.a aynı hutbeyi Gadiri Humda "ben kimin mevlası isem Alide onun mevlasıdır" demesinden önce tekrarladığı aktarmışlardır. Hakim en-Nişaburi, ez-Zehebi, Ebu Cafer et-Tahavi, ibni Kesir gibi otorite alimlerde hadisin sahihliğini doğrulamışlardır. bu kadar çok senetle rivayet edilmiş olan hadis karşısında (zaten bizim için delil olmayan) Müslimin hadisi redd edilmiştir.

              3. Tirmizinin aktardığı hadisin zayıf olması iddasına gelince, Tirmizi bu hadisi 2 senetle tahriç etmiştir. her iki senedi buraya aktarıyorum ve bu hadisin zayıf olduğunu idda edenlere "bu senetlerde zayıf olan ravi kimdir?" diye soruyorum:

              حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحَسَنِ هُوَ الْأَنْمَاطِيُّ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ

              حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ عَطِيَّةَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ وَالْأَعْمَشُ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي ثَابِتٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَا

              idda sahibi buyursun Tirmizideki bu senetten bir kişisinin zayıf olduğunu rical kitapları ile ıspatlasın. ve yahut ehli sünnetin otorite olan muhaddislerinden bu hadisin zayıf olduğunu söyleyen birini getirsin. mesela ibni hacer, ez-Zehebi, Hakim en-Nişaburi, ibni Kesir, Heysemi, Ebu Cafer et-Tahavi ve b.


              Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in ıtrat'ı Haşimoğulları'nın hepsidir. Bunların içine Abbas'ın çocukları, Ali'nin çocukları ve Haris'ın çocukları da dahildir. Rasulullah (s.a.s)'in ıtrat'ı sadece Ali (r.a) değildir.
              bu idda sahibi her halde "Irtat" sözünün ne anlama geldiğini ve Rasulullahın s.a.a "Itrat"ının sadece Ali a.s ile Hz. Fatıma s.a-dan olduğunu bilmiyor. idda sahibine "Lisan el-Arab" gibi arap lugatlerine bakmasını tavsiye ederiz. faydalı olacağını düşünüyoruz.

              Ayrıca Ali (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in ehli beytinin seyyidi (en üstünü) de değildir.
              bu cevap artık müellifimizin nasibiliğinin açıkca dışa vurmasından başka bir şeye dalalet etmiyor. bu adam soruyorum ya EHli Beytin a.s Seyyidi kimdir? sizin kendi akidenize göre Ali a.s Rasulullah s.a.a-dan sonra fazilet bakımından 4-cüdür. yani zaten Ehli Beytte a.s-de en üstün kişi olmuş oluyor.

              Yine İbn Abbas gibi Rasulullah'ın ehli beytinin alim olan kişileri Ali'nin her söylediğine ittiba edilmesi gerektiğini de söylemiş değillerdir.
              bu adam gerçekten ehli sünnet kaynaklarına vakıf değil:

              ibni Abbas r.a dedi ki: "Bir konuda Ali b. Ebî Tâlib’in fetvası güvenilir bir yolla bize ulaştığı takdirde, asla onun dışına çıkmayız!"

              ibni Hacer, "İsabe", 2/509
              ibni Abdilberr, "İstiab", 3/40
              ibni Sad, "et-Tabakat", 2/338


              Sahabeler de Ali'nin her söylediğine kayıtsız şartsız ittiba etmiyorlardı. Ne sahabeler ne Haşimoğulları ne de başkaları Ali'nin her sözüne ittiba edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Ayrıca Rasulullah (s.a.s)'in ehlinden gelen kimselerin çoğu İmam Malik, Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Muhammed gibi ehli sünnet alimlerine tabi oldular. Ehli beytten olup ehli sünnete tabi olanların sayısı bu kimselere tabi olanların sayısından çok daha fazladır.
              sahabeler konusundaki sözler tamamen yalan ve iftiradır. Ammar, Malik b. Nüveyre, Ebu Zerr, Mikdad, Selman, ibni Abbas, Fazl b. Abbas, Kays b. Sad, Cabir b. Abdullah el-Ensari, Ebu Said el-Hudri, Ebu Eyyub el-Ensari, ibni Teyyihan, Osman b. Huneyf, Sehl b. Huneyf, Habib b. Mezahir, Hatem et-Tai ve daha adını saymadığım nice sahabeler r.a gözlerini bir an bile kırpmadan Ali a.s uğruna canlarından bile geçmişlerdir. Onun a.s emirlerine kayıtsız şartsız itaat etmişlerdir. ama Malik, Şaffi ve Ebu Hanife konusundaki iddasına gelince, bunun bizim için bir değeri yoktur. bizim için kimlerin neler yaptığının değil Allahın Kitabı ve Rasulünün s.a.a sünnetinin önemi vardır. Rasulullah s.a.a ise size 2 emanet bırakıyorum: Kuran ve Ehli Beytim demiş ve sapıtmamak için sadece ve sadece onlara itaati şart koşmuştur.

              Son olarak; Ali (r.a) halife olacağını açık bir şekilde gösteren bütün rivayetler ya uydurma ya da zayıftır.
              bu sadece bir iddadır, idda sahibi iddasını deliller ile ıspatlamadıkca bir değer taşımaz. biz yukarıda Gadiri Hum ve Menzilet hadisi hakkında yazdıklarımız ile, hadisin sıhhatı konusunda ehli sünnet alimlerinin beyanını aktarmak ile bu makale sahibin ehli sünnetin kendi kaynaklarından bile bihaber olduğunu ortaya koymuş bulunuyoruz.

              Ayrıca Ebu Bekir'in halifeliği ehli beytin çoğu tarafından
              ne Ehli Beyt a.s, ne Beni Haşim ve nede onlara tabii olan sahabeler Ebu Bekire biat etmiş değillerdir. idda sahibi iddasını ıspatlamalıdır.

              ve ehli sünnet alimlerinin icmaıyla kabul edilmiştir.
              Şia ise bunun aksine icma etmiştir. Şianın icması ehli sünneti bağlamadığı gibi, Ehli sünnetin icması da Şiayı bağlamaz. hem yukarıda aktardığımız Sakaleyn hadisinde de Rasulullah s.a.a sadece ve sadece "Kuran ve Ehli Beyt" diyor. binaenaleyh bu konuda delil ya Kurandan yada Ehli Beytten a.s olmalıdır.

              Müslümanların icmaı ise, sahih olsa bile haber ehad hadislerden daha kuvvetlidir.
              "sahih olsa bile" sözünden makale sahibinin ehli sünnet kaynaklarından bihaber olduğunu anlıyorum. bu hadis sahihliği bırak mütevatirdir. ayrıca makale sahibin iddası gibi müslümanlar icma etmiş falan da değildir. İslam ümmetinin bir bölümü olan Şia bunun aksine icma etmiştir.

              Yorum


                #8
                Ynt: yazılarımı silen "davet" formuna cevaptır.

                ...

                Yorum

                YUKARI ÇIK
                Çalışıyor...
                X