Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ibni Teymiyye'nin Ebu Bekir ve Ömer'in fazileti hakkındaki iddalarına cevap.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    ibni Teymiyye'nin Ebu Bekir ve Ömer'in fazileti hakkındaki iddalarına cevap.

    BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM
    HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE
    VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE

    malum olduğu üzere Allame Hilli r.a ile ibni Teymiyye arasında bir polemik yaşanmıştır. Şöyle ki, Allame Hilli r.a imamet hakkında "Minhacul Kerame" adlı bir kitap yazmış, bu kitabında Kur'an ve Sünnetten imamete dair deliller getirmiştir. ibni Teymiyye bu kitaptan haber alınca buna karşılık olarak "Minhac es-Sünne" adlı kitabını yazmıştır. ibni Teymiyye'nin bu kitabında yaptığı tek şey Hz. Ali ve diğer Ehli Beyt imamlarını a.s karalamaya çalışmak, sabit olan hadisi şerifleri inkar etmek ve yalanlamak olmuştur ki, bu hususu bizzat nasibi alimleri bile itiraf etmektedirler. Mesela nasibi alimlerinden ibni Hacer bu konuda diyor ki:
    • [li]لكنَّه رَدَّ في رَدِّهِ كثيراً من الأحاديث الجياد
      fakat ibni Teymiyye bu reddiyesinde bir çok ceyyid (güzel) hadisleri inkar etmiştir.

      وكم من مبالغة لتوهين كلام الرافضي [ أدَّتْهُ ] - أحياناً - إلى تنقيص علي رضي الله عنه
      ibni Teymiyye rafizinin sözünü redd etmede öyle mubalağa etmiştir ki, bu onu Ali r.a'ı tenikd etmeğe sürüklemiştir.

      ibni Hacer, "Lisan el-Mizan", 6/319, 1144-cü ravi
      [/li]


    işte, bu cehalet kaynağı olan "Minhac es-Sünne" kitabının haberi Allame Hilli r.a'a ulaştığında Allame onun ne kadar cahilane olduğunu görmüş ve böylesi bir kitabı ortaya çıkaracak kişinin ne kadar ahmak ve kıt anlayışlı olduğunu anlayarak şöyle demiştir:
    • [li]ولما بلغه بعض كتاب بن تيمية قال لو كان يفهم ما أقول أجبته
      ibni Teymiyye'nin kitabının bazı bölümleri ona yetişdiği zaman şöyle demişti: "eğer benim söylediklerimi anlaya bilecekse cevap veririm."

      ibni Hacer, "Lisan el-Mizan", 2/317, 1295-ci ravi
      [/li]


    fakat ne var ki, ibni Teymiyye'nin ahmak olduğu kadar onun bağlıları da ahmak ve hayasızdırlar. işte bu yüzdendir ki, nasibiler ibni Teymiyye'nin "Minhac es-Sünne"de imam Ali a.s mı yoksa Ebu Bekir mi üstündür konusunda ortaya attığı "ilk şiiler Ebu Bekir ve Ömer'in üstünlüklerini kabulleniyorlardı" iddasını bu günlerde kendi blog ve sitelerinden paylaşmaktadırlar. Onun bu sözleri arapça sitelerde "Selef ve hatta Ali r.a'ın şiaları Ebu Bekir ve Ömer'in üstünlüklerine ittifak etmiştirler", türkçe sitelerde ise "Şii itikadının geçirdiği evreler" adı ile yayınlamıştır. fakat bu konularda tüm nasibiler gibi ibni Teymiyye'nin de anlamaktan aciz olduğu 2 esas mesele vardır:

    1. kaynak meselesi: nasibiler "ilk şiiler" dedikleri kimselerin görüşlerini kendi kaynaklarından yani nasibi kaynaklarından sunmaktadırlar. bu ise elbette şia açısından bir öneme sahip değildir, zira nakillerin yapıldığı kaynak Şia nezdinde sabit olmayan, güvenilmeyen kaynaklardır. daha kolay anlaşılması için bir örnek verelim: diyelim ki, Araz Hasanzade adlı bir nasibi geliyor ve şialara "Elmeddin er-Rafizi adlı şia Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın fazilet sahibi olduğuna ve onların Ali'den üstün olduğuna inanıyor" diyor. şimdi hangi Şia Araz adlı bu nasibinin Elmeddin adlı rafiziden aktardığına itimad eder?

    işte, bu konuda en önemli mesele bu kaynak meselesidir. nasibiler bu gün bizlere "ilk şialar şu akideye sahipti" diyor ve bunu ıspata çalışıyorlar ama bu söylediklerinin doğruluğuna dair kendi sözlerinden başka bir şeyi delil getiremiyorlar.

    2. ilk şiilerin kimliği: bu konuda dikkat edilmesi gereken ikinci husus nasibi çalışmalarında "ilk şiiler" ile kimlerin kast edildiğidir. bu çalışmalara bakıldığında asla Ehli Beyt imamları a.s veya onların Ebu Hamza es-Sumali, Eban b. Tağlib, Mümini Tak, Hişam b. Salim, Hişam b. Hakem, Zürare, Ebu Basir, Muhammed b. Müslim gibi sahabelerinin r.a sözlerini göremezsiniz. bunların "ilk şiiler" dedikleri kimseler bazı Kufeli tabiinler yahutta nasibi anlayışında "şia"dır. peki nasibi anlayışında Şia kimdir? Nasibi muhaddislerden ibni Hacer bu konuda diyor ki:

    • [li]والتشيع محبة على وتقديمه على الصحابة فمن قدمه على أبي بكر وعمر فهو غال في تشيعه ويطلق عليه رافضي وإلا فشيعي إن فإن انضاف إلى ذلك السب أو التصريح بالبغض فغال إلا في الرفض
      ve Teşeyyü (Şia) Ali'yi sevmek ve onu sahabeden üstün görmektir. ve kim Ali'yi Ebu Bekir ve Ömerden üstün görürse o Gulat Şia'dır ki, ona Rafizi denilir ve o Şia değildir. ve kim buna ek olarak Ebu Bekir ve Ömere sebb ve buğz ederse o Gulat (aşırı) Rafizidir.

      ibni Hacer, "Hedyus Sari", 1/460
      [/li]


    bu tarife göre şia Hz. Ali a.s'ı seven ve Ebu Bekir ve Ömer hariç diğer sahabelerden (Osman, Muaviye, Ebu Hureyre, ibni Mesud ve b.) üstün gören kimsedir. ki, bu zaten sünniliktir. bilindiği gibi sünniler Hz. Ali a.s'ı sevdiklerini söylüyor ve Ebu Bekir, Ömer ve Osman'dan sonra onun faziletli olduğuna inanıyorlar. Öyle ise bu tarife göre Şia olmamak için Hz. Ali a.s'ı hiç kimseden üstün görmemek aksine onun diğer sahabeler gibi sıradan bir sahabe olduğuna inanmak gerekiyor.

    işte bunların tüm iddaları bu 2 esasa dayanıyor ve bu yüzden bu iddaların ilmi bir dayanağı, çalışma sahiplerinin samimiyeti ve meseleyi deliller ışığında araştırma istekleri yoktur. bu kadarı elbette bizim söz konusu çalışmayı redd etmemiz için yeterlidir ama acaba nasibilerin yaptıkları bu çalışmanın kendi kaynakları yanında bile bir değeri olmadığını göstermek için bu çalışmalarını incelemeye alıyoruz.

    nasibi ibni Teymiyye diyor ki:


    • [li]كانت الشيعة المتقدمون الذين صحبوا عليا أو كانوا في ذلك الزمان لم يتنازعوا في تفضيل أبي بكر وعمر وإنما كان نزاعهم في تفضيل علي وعثمان وهذا مما يعترف به علماء الشيعة الأكابر من الأوائل والأواخر حتى ذكر مثل ذلك أبو القاسم البلخي قال سأل سائل شريك بن عبد الله ابن أبي نمر فقال له أيهما أفضل أبو بكر أو علي فقال له أبو بكر فقال له السائل أتقول هذا وأنت من الشيعة فقال نعم إنما الشيعي من قال مثل هذا والله لقد رقى علي هذا الأعواد فقال ألا إن خير هذه الأمة بعد نبيها أبو بكر ثم عمر أفكنا نرد قوله أكنا نكذبه والله ما كان كذابا
      Hz. Ali ile arkadaşlık yapan veya o dönemde yaşayan eski (önceki) Şiiler, Ebu Bekir ile Ömer'in üstünlükleri için çekişmiş değillerdi. Onların çekişmeleri, Hz. Ali ile Osman'ın üstünlükleri içindi. Bu, başından sonuna bütün büyük Şii alimlerinin kabul ettikleri bir husustur. Nitekim Ebu Kasım el-Belhi'nin naklettiğine göre, bir adam Şerik b. Abdullah b. Ebi Nemr'e: "Ebu Bekir mi daha üstün, Ali mi?" diye sorar. Şerik: "Ebu Bekir" deyince, adam: "sen bir şii iken böyle söylüyorsun, ha?" der. Bunun üzerine Şerik şöyle cevap verir: "Evet, böyle söylemeyen şii değil. Allah'a yemin ederim ki, bu bozuk düşünceler Hz. Ali'ye de iletilmişti, ama o "dikkat edin haberiniz olsun! Nebi s.a.a'den sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir ile Ömer'dir" demişti. Hal böyle iken, biz, onun sözünü nasıl reddeder ve onu nasıl yalanlarız. Allah’a yemin ederim ki, o, yalancı değildi."

      ibni Teymiyye, "Minhac es-Sünne", 1/4

      وكان السلف متفقين على تقديمهما حتى شيعة علي رضي الله عنه
      وروى ابن بطة عن شيخه المعروف بابي العباس بن مسروق حدثنا محمد بن حميد حدثنا جرير عن سفيان عن عبد الله بن زياد بن جدير قال : قدم ابو اسحاق السبيعي الكوفة قال لنا شمر بن عطية : قوموا اليه فجلسنا اليه فتحدثوا فقال ابو اسحاق : خرجت من الكوفة وليس احد يشك في فضل ابي بكر وعمر وتقديمهما وقدمت الان وهم يقولون ويقولون ولا والله ما ادري ما يقولون "
      Ali'nin r.a taraftarları ve istisnasız olarak Selef, Ebubekir ve Ömer'in fazilette olan üstünlüklerini kabul etmişlerdir. ibni Batte, Ebul Abbas b. Mesruk diye bilinen hocasının şöyle söylediğini naklediyor: bana Muhammed b. Hümeyd anlattı, dedi ki: Cerir bana Sufyan'dan, o da Abdullah b. Ziyad b. Hudeyr'den şöyle anlattı: Ebu İshak es-Sebii Kufe'ye geldi. Şemr b. Atiyye, birlikte yanına gitmemizi istedi. Yanına gittik ve sohbet ettik. Ebu İshak şöyle dedi: "Ben Kufe'de iken istisnasız olarak bütün Kufe ehli Ebu Bekir ve Ömer'in faziletlerine inanıyor ve onları sair ashaba tercih ediyorlardı. Şimdi ise konuşabildikleri kadar konuşuyorlar. Vallahi ne dediklerine akıl erdiremiyorum."

      وقال حدثنا النيسابوري حدثنا أبو أسامة الحلبي حدثنا أبي حدثنا ضمرة عن سعيد بن حسن قال سمعت ليث بن أبي سليم يقول أدركت الشيعة الأولى وما يفضلون على أبي بكر وعمر أحدا
      ve dedi ki: bana Neysaburi anlattı, dedi ki: bana Ebu Seleme el-Halebi anlattı, dedi ki: bana babam anlattı, dedi ki: Damure bana Said b. Hasan’dan anlattı, dedi ki: Leys b. Ebi Selim'in şöyle dediğini duydum: "İlk şiileri gördüm, onlar Ebu Bekir ve Ömer'e hiç kimseyi tercih etmiyorlardı."

      وقال أحمد بن حنبل حدثنا ابن عيينة عن خالد بن سلمة عن الشعبي عن مسروق قال حب أبي بكر وعمر ومعرفة فضلهما من السنة ومسروق من أجل تابعي الكوفة وكذلك قال طاووس حب أبي بكر وعمر ومعرفة فضلهما من السنة وقد روى ذلك عن ابن مسعود
      ve Ahmed b. Hanbel dedi ki: Sufyan b. Uyeyne bana Halid b. Seleme'den, o da Mesruk'tan ranlattı, dedi ki: "Ebubekir ve Ömer'i sevmek ve onların faziletlerini bilmek sünnettendir." Mesruk, Kufe'de bulunan en büyük tabilerden idi. Tavus da aynı görüştedir. Aynı rivayet, ibni Mesud'dan da nakledilmiştir.

      ibni Teymiyye, "Minhac es-Sünne", 6/135-136
      [/li]

    #2
    Ynt: ibni Teymiyye'nin Ebu Bekir ve Ömer'in fazileti hakkındaki iddalarına cevap.

    görüldüğü gibi ibni Teymiyye burada "ilk şiiler" dediği Şerik, Ebu İshak, Leys ve benzerlerinin sözlerini kendi kaynaklarından aktarmaktadır. Biz inşaAllah şimdi bunların her birisini bizzat nasibi kaynaklarında göre inceleyeceğiz.

    1-ci rivayet: öncelikle bu rivayeti ibni Teymiyye mutezile alimlerinden olan Ebul Kasım el-Belhi'ye nispet etmektedir. Oysa bu rivayeti onun hangi kitabından aldığını bildirmemektedir. Şu halde ilk önce rivayet Ebul Kasım el-Belhi'nin kitabından tespi edilmelidir aksi halde itimad edemyiz. Çünkü ibni Teymiyye hiç kimseye yalan isnat etmeten çekinmeyen birisidir, nitekim Sakaleyn hadisi hakkında Ahmed b. Hanbel'e bile yalanlar nispet etmiştir (bkz: Şeyh Cavid el-Muhammedi h.a, "Sakaleyn hadisinin şerhi", 5-ci bölüm).

    ikinci olarak, rivayeti uyduran her kimse Şerik b. Abdullah b. Ebi Nemr'in durumundan habersiz olmalı ki, onun hakkında "sen bir şii iken böyle söylüyorsun, ha?" ifadesini kullanmış. Çünkü Şerik b. Abdullah b. Ebi Nemr'in biografisini veren hiç bir alim onun Şia hatta sünniler nezdindeki anlamı ile bir Şia olduğunu söylememiştirler (bkz: ez-Zehebi, "Mizan el-İtidal", 2/269-270, 3696-cı ravi).

    2-ci rivayet: öncelikle Ebu İshak es-Sebii'ye isnad edilen bu rivayeti ibni Teymiyye eski hadis alimlerinden olan ibni Batte'den rivayet etmektedir. ben ibni Batte’nin "İbane" kitabının "sahabenin fazileti" bölümüne baktım ama bu rivayeti orada bulamadım. Dolayısı ile ibni Teymiyye'nin "bunu ibni Batte rivayet etmiştir" sözüne güvenemeyiz. Zira yukarıda da söylediğimiz gibi ibni Teymiyye yalancı birisidir. kısacası, ilk olarak ibni Teymiyye sevdalıları ibni Batte'nin kitabından bu rivayeti bulup bize göstermelidirler. ikinci olarak, eğer bu rivayet ibni Batte'nin kitabında bu sened ile mevcut ise yine de ona itimad edilmez. çünkü rivayetin senedinde ibni Batte'nin hocası Ebul Abbas Mesruk vardır ki, bu şahıs rivayet naklinde zayıftır. ibni Hacer onun biografisinde diyor ki:

    • [li]أحمد بن محمد بن مسروق أبو العباس الطوسي
      Ahmed b.Muhammed b. Mesruk Ebul Abbas et-Tusi

      قال الدارقطني ليس بالقوي يأتي بالمعضلات
      Darektuni dedi ki: "kavi değildir, "

      ibni Hacer, "Lisan el-Mizan", 1/292, 866-cı ravi
      [/li]


    üçüncü olarak, bu rivayeti uyduran her kimse aceleci davranarak bunu Ebu İshak es-Sebii'ye isnat etmiştir. oysa Ebu İshak es-Sebbi'nin kendisi Abdullah b. Mesud r.a'dan "biz Ali Medine'nin en faziletlisidir diyorduk." sözünü rivayet etmiştir, bkz: Abdullah b. Mesud: "biz Ali Medine’nin en faziletlisidir diyorduk."

    dördücü olarak, rivayetin metni Şia'nın bu konudaki görüşünde bir değişim olduğunu göstermez. Çünkü rivayetin metni Kufe halkından söz ediyor, Şiilerden değil. Ebu İshak'ın Kufe'yi terk ettiği ilk dönemde Kufelilerin kafir (mesela hariciler gibi) olması, tekrar Kufe'ye döndüğü zaman ise artık İslam'ın/Şia'nın Kufe'ye gelmiş olması ve halkın müslüman/şia olmuş olması mümkündür.

    3-cü rivayet: bu rivayeti de ibni Teymiyye hadis alimi olan ibni Batte'ye nispet etmektedir. Dolayısı ile bunun ibni Teymiyye'nin yalanlarından birisi olmadığını bilmemiz için rivayetin ibni Batte'nin kendi kitabından bulunması gerekiyor. ikinci olarak, eğer bu rivayet ibni Batte'nin kitabında bu sened ile mevcut ise yine de ona itimad edilmez. çünkü bu sözü Leys b. Ebi Selim'den rivayet eden Said b. Hasan hiç bir rical kitabında zikredilmeyen, hakkında bilgi olmayan, tamamen meçhul bir şahıstır.

    4-cü rivayet: ibni Teymiyye burada kendi kaynaklarında Mesruk, Tavus ve ibni Mesud r.a'dan rivayet edilen "Ebubekir ve Ömer'i sevmek ve onların faziletlerini bilmek sünnettendir." sözünü aktarmaktadır ki, bunu Lelekai "Şerhu usulu akidetus Sünne", 7/1310'da senedleri ile rivayet etmiştir. Şimdi inşaAllah bu rivayetleri incelemeye alıyoruz.

    a) ibni Mesud rivayeti: şüphesiz ki, ibni Mesud r.a Rasulullah s.a.a'in ashabının önde gelenlerinden, alim ve fakih olanlarındandır. ibni Teymiyye'nin de dediği gibi sünni kaynaklarında ona "Ebubekir ve Ömer'i sevmek ve onların faziletlerini bilmek sünnettendir." sözü nispet edilmiştir. Fakat sünni kaynakların ona nispet ettiği bu söz bizim nezdimizde değer sahip değildir, bu aynı sünnilerin kendi kaynaklarında Rasulullah s.a.a ve imamlarımıza a.s nispet ettiği hadisler gibi uydurmadır. Bununla birlikte ibni Mesud r.a'a ispet edilen bu söz sünni standartlara göre bile doğru değildir. Zira bu söz ibni Mesud'a 2 sened ile nispet edilmiştir ki, ilk senedinde Fadl b. Mevfuk vardır. Rical alimi ibni Ebu Hatim onun biografisinde diyor ki:

    • [li]الفضل بن موفق الكوفى
      Fadl b. Mevfuk el-Kufi

      نا عبد الرحمن قال سألت أبي عنه فقال ضعيف الحديث كان شيخا صالحا قرابة لابن عيينة وكان يروى احاديث موضوعة
      babama onun hakkında sordum, dedi ki: "hadiste zayıftır, salih bir şeyhtir. ve mevzu (uydurma) hadisler rivayet etmiştir."

      ibni Ebu Hatim, "Cerh ve Tadil", 7/68, 387-ci ravi
      [/li]


    ibni Mesud r.a'a nispet edilen rivayetin ikinci senedinde ise Musa b. Umeyr ve İshak b. Kab vardır. Musa b. Umeyr'e gelince, sünni rical alimi el-Mizzi onun hakkında diyor ki:
    • [li]موسى (2) بن عمير القرشي، أبو هارون الكوفي الاعمى
      Musa b. Umeyr el-Kureşi, Ebu Harun el-Kufi el-Ammi

      قال علي بن الحسين بن حبان (1): وجدت في كتاب ابي بخط يده: قال أبو زكريا يحيى بن معين: موسى بن عمير الذي كان ببغداد يحدث عن مكحول ليس بشئ
      Ali b. Hüseyin b. Hibban dedi ki: babamın kitabında kendi hattı ile şöyle yazdığını gördüm: Ebu Zekeriyya Yahya b. Main dedi ki: "Musa b. Umeyr kendisinden Mehkul'ün rivayet ettiği kişidir ve o bir şey değildir."

      وقال عباس (2) عن يحيى: ليس بشئ
      ve Abbas, Yahya b. Main'den dedi ki: "bir şey değildir."

      وقال محمد بن عبدالله بن نمير (3)، وابو زرعة (4)، والدارقطني (5): ضعيف
      ibni Numeyr, Ebu Zura ve Darektuni dediler ki: "zayıftır."

      وقال أبو حاتم (6): ذاهب الحديث، كذاب
      ve Ebu Hatim dedi ki: "hadisi yalandır."

      وقال النسائي (7): ليس بثقة
      ve Nesai dedi ki: "sika (güvenilir) değildir."

      el-Mizzi, "Tehzibul Kemal", 29/129, 6287-ci ravi
      [/li]


    ama İshak b. Kab'a gelince, onun hakkında ibni Hacer diyor ki:


    b) Mesruk rivayeti: Mesruk Kufeli tabiinlerdendir ama kesinlikle şia değildir. Hatta sünni anlayışdaki gibi bir şia bile değildir. Nitekim Mesruk'un biografisini veren hiç bir sünni rical alimi onun şia olduğundan söz etmemiştir (bkz: ez-Zehebi, "Siyer", 4/64). Dolayısı ile bu söz Mesruk'tan sadır olmuş olsa bile bizim için bir her hangi bir önemi yoktur. Bu tıpkı Hasan el-Basri, ibni Şihab ez-Zührü ve benzeri sünnilerin kendi inançları doğrultusunda söyledikleri bir söz gibidir. Bununla birlikte, bu söz Mesruk'tan sadır olmamıştır. Mesruk'a isnad edilen bu sözün senedinde Seleme b. Halid vardır. Abdullah b. Ahmed'in "es-Sünne" kitabının muhakkiki dr. Muhammed b. Said b. Salim rivayet hakkında diyor ki:
    • [li]إسناده ضعيف خالد بن سلمة بن العاص بن هشام بن المغيرة المخزومي المعروف بالفافأ صدوق رمي بالإرجاء والنصب
      isnadı zayıftır, Halid b. Seleme el-Mahzumi sadıktır ama irca (mürcie akidesi) ve nasibiliğe (Ehli Beyt a.s düşmanlığı) eğimlidir.

      Abdullah b. Ahmed, "es-Sünne", 2/580, 1368
      [/li]


    c) Tavusun rivayeti: Tavus bizim nezdimizde imam Seccad a.s'ın ashabından olan meçhul bir kişidir, dolayısı ile oun şia mı yoksa sünni mi, güvenilir mi yoksa yalancı mı olduğunu bilmiyoruz. Bununla birlikte sünni kaynaklarda ona nispet edilen sözün senedinde Ahmed b. Yahya el-Ahvel vardır. ibni Hacer onun biografisinde diyor ki:
    • [li]أحمد بن يحيى الكوفي الأحول
      Ahmed b. Yahya el-Kufi el-Ahvel

      قال الدارقطني ضعيف قلت هو أحمد بن يحيى بن المنذر شيخ موسى بن إسحاق ومطين ليس بشيء
      Darektuni dedi ki: "zayıftır ve o Musa b. İshak'ın şeyhi Ahmed b. Yahya b. Munzir'dir, bir şey değildir."

      ibni Hacer, "Lisan el-Mizan", 1/321, 972-ci ravi
      [/li]


    buraya kadar ibni Teymiyye'in iddalarını bizzat kendi kaynakları ışığında inceledik ve söylediği sözlerin bir değeri olmadığını gözler önüne serdik. Şimdi ise şia değil yine bizzat ibni Teymiyye gibi nasibilerin itimad ettikleri ibni Teymiyye öncesi, ibni Teymiyye muasırı ve ibni Teymiyye sonrası sünni kaynaklarından ilk şiilerin akidesini gözler önüne sereceğiz.

    [img width=224 height=350]http://velayet.files.wordpress.com/2013/12/tafdil-ibn-abdilberr.jpg[/img][img width=224 height=350]http://velayet.files.wordpress.com/2013/12/tafdil-ibn-abdilberr1.jpg[/img]

    resimde gördğünüz ibni Teymiyye'den önce yaşamış sünni alimlerden ibni Abdilberr'in "İstiab" adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
    • [li]وروى عن سلمان و أبي ذر والمقداد و خباب و جابر و أبي سعيد الخدري و زيد بن أرقم: أن علي بن أبي طالب-رضي الله عنه-أوّل من أسلم, و فضّله هؤلاء على غيره
      ve Selman, Ebu Zerr, Mikdad, Habbab, Cabir, Ebu Said el-Hudri ve Zeyd b. Erkam'dan Ali b. Ebu Talib'in ilk müslüman olduğu ve diğer sahabelerden faziletli olduğu rivayet edilmiştir.

      ibni Abdilberr, "İstiab", 3/1090
      [/li]


    [img width=224 height=350]http://velayet.files.wordpress.com/2013/12/tafdil-ibn-hazm.jpg[/img][img width=224 height=350]http://velayet.files.wordpress.com/2013/12/tafdil-ibn-hazm1.jpg[/img]

    resimde gördüğünüz ibni Teymiyye ile çağdaş alimlerden olan ibni Hazm'ın "Fasl" adlı kitabıdır, işaretlediğim yerde şu ifadeler var:
    • [li]اختلف المسلمون فيمن هو أفضل الناس بعد الأنبياء عليهم السلام, فذهب بعض المعتزلة وبعض المرجئة وجميع الشيعة, إلى أن أفضل الأمّة بعد الرسول الله (صلى الله عليه وآله): علي ابن أبي طالب.وقد روينا هذا القول نصاً عن بعض الصحابة رضي الله عنهم, وعن جماعة من التابعين و الفقهاء
      müslümanlar peygamberler a.s'dan sonra kimin faziletli olduğu konusunda ihtilaf etmiştirler. ve bazı Mutezile, bazı Mürcie ve Şia'nın tamamı Rasulullah s.a.a'den sonra ümmetin en faziletlisinin Ali b. Ebu Talib olduğunu kabul etmektedirler. Ve bu görüş bazı sahabelerden r.a, tabiinden bir cemaatten ve fakihlerden de rivayet edilmiştir.

      ibni Hazm, "Fasl", 4/181
      [/li]


    tüm bunlardan sonra ibni Teymiyye'nin "Hz. Ali ile arkadaşlık yapan veya o dönemde yaşayan eski (önceki) Şiiler, Ebu Bekir ile Ömer'in üstünlükleri için çekişmiş değillerdi. Onların çekişmeleri, Hz. Ali ile Osmanvın üstünlükleri içindi. Bu, başından sonuna bütün büyük Şii alimlerinin kabul ettikleri bir husustur." sözünün yalan olduğuna kimse şüphe ede bilir mi? Oysa Şia alimlerini geç hatta sünni alimleri bile bunu yalanlamaktadırlar.
    • [li]فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ فَغُلِبُواْ هُنَالِكَ وَانقَلَبُواْ صَاغِرِينَ
      işte böylece hak ortaya çıktı ve onların yaptıkları batıl oldu ve orada yenilgiye uğrayıp küçüldüler.

      Araf suresi 118-119-cu ayetler
      [/li]

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X