Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kevser Alimleri Katılımıyla Anadolu Ehlibeyt Derneği Camlıkahve Muharremlikleri

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Kevser Alimleri Katılımıyla Anadolu Ehlibeyt Derneği Camlıkahve Muharremlikleri

    Euzu Billahi mineş şeytanir racim ve bisllahirrahmanirrahim

    Hamd Alemlerin Rabbi Allah'a Salat u Selam Onun Kutlu Habibine Aline ve taraftarlarına, lanetse kıyamete değin tüm onların düşmanlarına olsun..

    Bir Pak şia mektebi geleneği olarak İmam Hüseyn a.s.'ın hunharca katlediliği mazlumiyet ayı Muharrem içinde her akşam muharremlikler düzenlenir.

    Muharremlikler yer imkan ve şartlara göre değişmekle beraber tüm şia camilerinde akşam ve yatsı namazları eda edildikten sonra başlar. yine yer durum ve şartlara göre değişse de genelde 2 ile 4 saat arasında sürer.

    Şii olduğum ilk yıl muharremliklerden haberim olmadı. Muharrem ayı girer girmez 1 Muharremden itibaren başlar 12-15ine kadar sürermiş. Bana ise ilk şii olduğum yıl son günlerde haber verdiler böyle bir matem merasimleri olduğundan ve o zamandan beri Elhamdülillah kesintisiz katılmak nasip oldu..

    herkesin katıldığı bir cami vardır yakınında ya da gönlüne yakın olduğu yerde.. bense Kevser Alimlerimizin katıldığı Çamlı Kahve diye bilinen mütevazi mecliste Güngören Haznedarda icra olunan Muharremliklere devam ediyorum. Her akşam bu meclislerden katılamayan kardeşlerimi haberdar etmek için yazayım istedim ama nasip olmadı. Fırsat buldukça kendi izlenimlerimi aktarmaya çalışırım ama geçmiş günler için Anadolu Ehlibeyt Gençlik Derneği'nin Resmi sitesi anadoluehlibeyt.com dan aktarmak istiyorum.

    Tüm şiiler bu günlerden istifade etmektedirler. Böyle bir manevi kıyam ve feyz kaynağından habersiz yaşayan sünni dünyayı da uyarıyor bu günlerde İmam Hüseyn kıyamından habersiz yaşamamalarını dileriz...

    #2
    Kevser Alimleri Katılımıyla Anadolu Ehlibeyt Derneği Camlıkahve Muharremlikleri

    Anadolu Ehlibeyt Gençliği Derneği'nin Camlıkahve'deki mescidinde Muharrem Ayı'nın 1. günü münasebetiyle matem programı düzenlendi. 07 Aralık 2010 Salı günü saat 18.30'da Ş. Ali Turan'ın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, Ş. Abbas Kazimi imametinde kılınan akşam namazı ile devam etti. Cemaatin akşam namazını eda etmesinin ardından, "Aşura Ziyareti" Ş. Musa Güneş tarafından okundu. Henüz programın başı olmasına rağmen, "Aşura Ziyareti" esnasında cemaatin duygulu anlar yaşaması, Hz. Hüseyin sevgisinin, aşkının yürekleri ne denli coşturduğunun bir göstergesiydi.

    Aşura Ziyareti'nin ardından, Kıble Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ş. Kadir Akaras, konuşmacı olarak kürsüye geldi. Konuşmasına yine bir Muharrem ayı, matem ayı geldi çattı diyerek başlayan Akaras Hoca, ehlibeyt dostlarının, kerbela aşıklarının, huseyn aşıklarının, bir pervane gibi huseynin nurunun etrafına toplanmaya başladıklarını belirterek sözlerine devam etti. Ş. Kadir Akaras'ın konuşmasının bir bölümü;

    "Muharrem ayı ehlibeyt dostlarının hüzün ve matem ayıdır. Sadece hüzün ve matemle de kalmıyor. Muharrem ayı, bu yas ve matemle birlikte, bizleri ehlibeytin kevserine, ırmağına ve nuraniyetine bağlıyor. Bizi bu safi dünyadan, gaflet ve günah dünyasından alıyor, Huseyn sevgisiyle melekuta ve yüceliklere götürüyor. Muharrem ayı, Huseyn ve Ehlibeyt ayı, bütün peygamberlerin ve Allah'ın ayıdır. Çünkü bu günlerde Allah anılır. Bu günlerde Allah'a daha çok yakınlaşılır. Öyleyse insanın günahtan uzaklaşıp, Allah'a yakınlaştığı günler, ilahi günlerdir ve kurtuluş günleridir. Birçok kez duymuş ya da okumuşsunuzdur; "Kim bizi, hakkımızı bilerek ziyaret ederse ona cennet vacib olur." Burada bir tane şart var. Ziyaret ama marifetle, anlamakla ziyaret. Bu anlamaktan da maksat ehlibeytin kendilerinin kendilerini anladıkları gibi değil, o çok yüksek makamdır ve gücümüz yetmez. Reva da değil, ehlibeyt desin ki gücünüz yetmeyen bir şeyi yapın, sizi cennete götürelim. Bizim gücümüzün yettiği şeyi istiyor bizden. Kapasitemiz nedir, ne kadar çaba gösterebiliriz ehlibeyti tanımaya? Mevcut potansiyelim ve çabalarımı üstüste koyup, elde ettiğim kazanım, beni cennete götürebilir. Bu şart bu kadardır. Kapasitemiz kadardır. Nasıl ki bizim marifetimizin dereceleri var, cennetin de dereceleri var. Sonuçta cennet vaat edilmiş, marifetimiz ölçüsünde. Ehlibeytin konumu bu. Bizi Allah ile tanıştırıyor ve biz bu dünya aleminden kopup, cennetlik olabiliyorsak bu muharrem ayında, İmam Huseyn'in matem ve yas merasimlerinde kazanacağımız o marifet miktarıdır. Onun için muharrem ayına gelirken, bu meclislere gelirken, Huseyn ziyaretine geliyoruz. Biraraya gellip, Huseyn'e bir ziyaret okuyorsan, orada Huseyn'i ziyaret ediyorsun. Bu ziyaretleri ehlibeytin hakkını tanımaya yönelik yaparsak, bizi cennete götürür."

    Ş. Kadir Akaras'ın konuşmasından sonra, Ş. Ali Turan'ın okuduğu mersiye cemaate oldukça duygulu anlar yaşattı. Ardından okunan sinezenler ve edilen dua ile program son buldu.

    Anadolu Ehlibeyt Gençliği Derneği'nin Camlıkahve'deki mescidinde Muharrem Ayı Programları, her akşam 18.30'da başlayacaktır.
    mhr2
    GÜNÜN HADİSİ
    Ramazan ayının ilk gecesinde göklerin kapıları açılır ve son gecesine kadar kapanmaz.
    Hz. Muhammed (s.a.a) - (El-Bihar 96/34/8)

    Yorum


      #3
      Kevser Alimleri Katılımıyla Anadolu Ehlibeyt Derneği Camlıkahve Muharremlikleri

      2 Muharrem Programı
      Çarşamba, 08 Aralık 2010 21:45
      mhr21

      Anadolu Ehlibeyt Gençliği Derneği'nin Camlıkahvede'ki mescidinde Muharrem Ayı'nın 2. günü münasebetiyle Hz. Hüseyin'i ve Kerbela'yı anma merasimi düzenlendi. 08 Aralık 2010 Çarşamba akşamı 18.39'da Ş. Ali Turan'ın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, Ş. Abbas Kazimi imametinde kılınan akşam namazı ile devam etti. Akşam namazının eda edilmesinin ardından, "Aşura Ziyareti" Ş. Musa Güneş tarafından okundu.

      Aşura Ziyareti'nin ardından, Ş. Ali Turan konuşma yaptı. Konuşmasında, Hz. Hüseyin ve Kerbela olaylarının tarihsel süreçte işleyişini anlatan Ali Turan Hoca, sözlerini okuduğu mersiye ile tamamladı. Ardından sine programına geçildi. Muhammed Ali Edebali'nin okuduğu sine ve ağıtlar cemaate oldukça duygulu anlar yaşattı.

      Muharrem ayı programları, Anadolu Ehlibeyt Gençliği Derneği'nin Camlıkahve'deki mescidinde her akşam 18.30 da başlayacak programlarla devam edecektir.
      mhr22mhr23

      Yorum


        #4
        Kevser Alimleri Katılımıyla Anadolu Ehlibeyt Derneği Camlıkahve Muharremlikleri

        3 Muharrem Programı
        Perşembe, 09 Aralık 2010 22:34
        mhr31

        Anadolu Ehlibeyt Gençliği Derneği'nin Camlıkahvede'ki mescidinde Muharrem Ayı'nın 3. günü münasebetiyle Hz. Hüseyin'i ve Kerbela'yı anma merasimi düzenlendi. 09 Aralık 2010 Perşembe akşamı 18.39'da Ş. Ali Turan'ın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, cemaat namazının kılınmasıyla devam etti. Namazın ardından Ş. Abbas Kazimi'nin okuduğu tevessül duası, katılımcılara oldukça duygulu anlar yaşattı.

        Tevessül duasının ardından Ş. Kadir Akaras konuşma yaptı. Konuşmasında Kerbela olayının, Hz. Hüseyin'in şehadetinin Hz. Hüseyin'e hangi makamları kazandırdığını belirten Akaras Hoca'nın konuşmasının bir bölümü şu şekildeydi;

        "Hz. Hüseyin'i ziyaret etmenin mekanı Kerbela'dır. Kerbela'da ziyaret edemeyenler bulundukları yerden ziyaret ederler ve bunun en önemli zamanı Muharrem ayıdır. Nasıl ki her şeyini Allah'a feda edenlere Allah özel makamlar veriyor; örneğin Hz. Yusuf Allah için günahtan kaçındı. Allah ona rüya tabiri ilmi nasip etti ve Mısır'a aziz kıldı. Ayrıca öyle bir keramet verdi ki, ona gömleği şifa vesilesi oldu babası Hz. Yakub'a. Aynı şekilde Hz. Hüseyin her şeyini Allah ve din yolunda feda edip, Allah'ın takdirine razı oldu. Allah da ona özel makamlar verdi. O Makamlardan biri de Hz. Hüseyin'in ziyaretçilerine vereceği mükafatlardır. Masum imamların hadislerine baktığımız vakit, tüm bunları görebilmekteyiz.

        1. Ruhsal dinginlik

        2. Allah'ın korumasında olmak.

        3. Allah ziyaretçisi olmakla aynı sevap

        4. Dileklerin kabulü ve ıstırabın giderilişi.

        5. Ömrün uzaması ve rızkın çoğalması.

        6. Günahların bağışlanması.

        7. Ziyarette geçen vaktin ömürden sayılmaması.

        8. Hz. Hüseyin'in inayet ve lütfuna mazhar olmak.

        9. Mal ve mülkün bereket bulması.

        10. Ziyaret ile Hac ziyareti sevabı kazanmak.

        11. Ziyaretçinin adının cennete yazılması.

        12. İlahi rahmete boğulmak.

        13. Masumların duasına mazhar olmak.

        14. İlahi nurla aydınlanmak.

        15. Dünya ve ahiret saadeti.

        16. Cennette Peygamber ve Ehlibeyt ile komşu olmak.

        17. Mahşer zorluklarından kurtuluş.

        18. Cehennem ateşinden kurtuluş.

        19. Peygamber ve Ehlibeytin şefaatine ulaşmak.

        20. Hz. Fatıma ve Hz. Mehdi'nin Nazar-ı Lütfuna erişmek."

        Ş. Kadir Akaras'ın konuşmasını tamamlamasının ardından, Ş. Ali Turan'ın okuduğu mersiye cemaate oldukça duygulu anlar yaşattı. Göz yaşlarının coştuğu mersiyeden sonra, cemaatin gençlerinin okudukları sinezenlerle program devam etti. Son olarak edilen dualar ile program sonlandırıldı.

        Anadolu Ehlibeyt Gençliği Derneği'nin, Camlıkahve'deki mescidinde Muharrem Ayı programları, her akşam 18.30'da yapılacaktır.

        mhr32
        mhr33mhr34


        Yorum


          #5
          Kevser Alimleri Katılımıyla Anadolu Ehlibeyt Derneği Camlıkahve Muharremlikleri

          Dün gece (11 Aralık 5 Muharrem Cumartesi gecesi) de Mescid en müstesna anlarından birini daha yaşıyordu.. İstanbul trafiğinde kalmayıp farklı gidiş yolları arayışım başarısızlıkla sonuçlanıp da topkapıdan bindiğim otobüs 40 dakikada Camlıkahve (İmam Buhari Camii durağı) durağına ulaşınca akşam namazına zar zor yetiştim. Abdest almak için gittiğim lavaboda gördük ki Azerbaycandan ülkemizde okumakta bulunan bir kardeşim abdestini almış, değerli alimimiz Ş Abbas Kazimi imametinde kılınmakta olan akşam namazı cemaatine yetişmek için çabalıyor. Hemen ben de abdestimi aldım ve akşamın son rekatına durdum. İnşaAllah rukudan önceki, farz olan kıyam için yeterince ayakta kalmışımdır. Çünkü azeri arkadaş yetişemedi..

          Neyse salavatlar zikirler dualar hep bir ağızdan okunan Ağamıza Ferec duası sonunda ziyareti aşura duası okundu. Duaların en mütevatir olanı diye nakledilen bu mübarek dua da diğer Ehlibeyt mektebi duaları gibi arapça.. Cemaat arapça olduğundan anlamıyor ve yürekleri İmam Hüseyn a.s.'ın mazlumiyetine dair acı bağlasa da gözlerinden yaşları akıtacak kadar iç ruhi alem titremiyor. Yarım arapçamla ben duayı defalarca dinlemenin de verdiği alışmışlıkla anlıyordum. Ehlibeytin mazlumiyetini gözlerin önüne getiren alimlerin hislerini görmesem de ağladıklarını duyuyor gibiydim.. birlikte çok nadide anlar yaşıyorduk..

          Hele hele duayı okuyan değerli alimimlerimiz Ş. Musa Güneş ya da Ş. Abbas Kaziminin içli deruni yanık anlamlı ve yürekleri harekete geçiren vicdanları titreten muhteşem okuyuşları eşliğinde zaten kendinizi sanki zamandan ve mekandan soyutlayıp Ehlibeyt imamlarının ve ailelerinin mazlumiyet anlarına götürüyorsunuz.. Bu anlar sizin yıl boyunca belki de Ehlibeyt düşmanız Yezidi yapılanmalara karşı sürekli uyanık ve ayakta olmanızı, hiç bir zaman onların zulümlerinin değil yanında olmak onlardan habersiz ve tarafsız yaşamanıza bile engel olacaktır. Şiilerin tarih boyunca zalim fitne ve hile dolu saraylar sultanlarca satın alınamayış saptırılamayışlarının en büyük sırlarından biri de bu dualardır işte..

          Duadan sonra değerli alimimiz Ş. Kadir Akaras mikrofona gelerek o güzel duasıyla Ebu'l-Kasım lafzıyla tüm cemaati anında kıyama kaldırıp konuşmasına başladı..

          Aşura kıyamının geleneklerinden söz etti. Bu geleneğin yaşatılabilmesi için tutunduğu kültürle kültürün sembolleri diyebileceğimiz görselliği üzerinde konuştu. Gençlerin ve toplumun aşura bilinci Ehlibeyt mektebi doğrultusunda yetiştirilmesi için eğitimin şart olduğunu dile getirdi. bir çocuğun eğitiminin eş seçiminden başladığını ifade eden Akaras, eş seçerken kendi ihtiyaçlarımıza değil çocuğumuza bir öğretmen seçiyor gibi hareket etmemiz gerekir dedi. Çocuklarımıza kısa süren dünyalıklar uğruna ne kadar okul vs masrafı yaptığımızı hatırlatarak onların manevi olarak yetişmeleri için daha çok çaba ve masraf içine girmemiz şarttır dedi.

          Ehlibeyt inancının da tüm diğer inanç ve ideolojiler gibi eğitime muhtaç olduğunu bununsa kültür ve görsel öğelere dayanmak zorunda olduğuna dikkat çeken Ş. Kadir Akaras, İslam'ın kültürel olarak önem verdiği görsel objelerden örnek verdi.

          Allah'ın eve ihtiyacı yoktur ama dört duvar dikilmiş ve Allah buraya benim evim demiş. kabede tavaf ediyorsunuz sol omuzunuz kabeye gelmezse tavafınız olmaz.. Aşura eğitimi de geleneklere böyle görsellerle yansımıştır. Bu yüzden Ehlibeyt mektebine bağlı şiiler Muharrem ayı başından Safer ayı sonuna kadar diğer aylardan farklı bir kültür içine girerler. Örneğin bu iki ayda eve yeni eşya almazlar, düğün yapmazlar, kız istemez istemeye geleceklere randevu vermezler, eğlence merasimleri düzenlemezler, özellikle matem merasimlerine giderlerken matem sembolü olan siyah renkli elbiseler giyerler.

          Siyah giyinmenin çok önemli olduğu üzerinde duran değerli alimimiz bir önceki gecede de muharremlik meclisinde benim de içinde bulunduğum çok az da olsa siyah giyinmeyen bir guruba eleştiri getirerek, insanın bir siyah gömlek alacak imkanı olmaz mı dedi. bu söz bana bomba etkisi yapmıştı. Çünkü her ne kadar siyah pantolon giymiş olsam Bda üzerimdeki kazak bordo renkti. ve ben ikide bir huzursuz oluyordum. İlk kez Şii olduktan sonra aldığım siyah gömleğimi daha sonra on Muharreme yakın giyerim diyordum içimden.. oysa 1 muharremden itibaren giymek gerekiyormuş.. Şianın aşura ve Muharreme verdiği önemi hiç bir ekol değil yaşamak hayalinden bile geçiremez diye düşündüm.. ve o an içinden bir şii İmamı Zaman a.f. 'in kıyamı gelip de tüm intikamlar alınmadıkça asla siyah dışında giymemeli hiç bir zaman diye düşünüp, hayatım boyunca bundan böyle siyah renk dışında elbise almayacağımı geçirdim içimden..

          Sonra devamla değerli Alimimiz aşuranın sembolik görseli olan kerbela türbetinden söz etti. Halk arasında kerbela mührü ya da toprağı olarak bilinen preslenmiş kerbela toprağının nasıl yapıldığından şartlarından ve bereketinden söz ederek önemini anlattı. Akaras bu konuda şunları söyledi:

          Şia fıkhına göre elbette secde toprak toprak cinsi olan her şey üzerine yapılabilir. Ama bunların içinde Kerbela Türbeti'nin ayrı bir önemi vardır. Örneğin İmam Caferi Sadık a.s. hayatı boyunca bir kez bile kerbela mühründen başka bir toprak üzerine secde etmemiştir.

          Kerbela mührü teberrük olarak da kullanılmakta olup şifası sayısız defalar müşahade edilmiştir. bunların hepsini saymanın imkanı yoktur. güncel ve meşhur olup tahkiki mümkün bir örnek olarak Hüsrev Hateminin şifası dile getirilebilir. Hüsrev Hatemi kanser hastalığından dolayı ümitsiz şekilde hastanede yatarken, Hüseyin Hatemi yanına girer ve personelden habersizce kerbela mühründen biraz kazıyarak tozunu hastaya yedirir. Ve Hüsrev Hatemi şifa bularak iyileşir şimdi bir tv kanalından diğerine geçerek programlara katılmaktadır..

          Şifa elbette Allah'tandır ama nasıl ki bunun aracısı olan tıp ve ilaçlar varsa kerbela toprağı da bu işlevi görmektedir..

          Şia fıkhında toprak yemek haramdır ama bundan tek istisna olan kerbela toprağıdır. Bunun helal olan en çok miktarı ise nohut büyüklüğü kadardır. Bu miktarı ham ve sade olarak da yiyebilirsiniz, çay gibi sıvalarla birlikte de alabilirsiniz.. Çocuklarınıza yeni yemek yemeye başlarken verdiğiniz ilk yiyecek az miktarda kerbela toprağı olmalıdır, sembolik olarak verdiğiniz bu kıyam yurdu toprağı çocuğunuzun şii olarak bir Ehlibeyt aşığı olmasına ve hayatı boyunca üzerinde eti kanı kerbela toprağından oluşmuşçasına kıyam ve aşura bilinciyle yaşamasına vesile olacaktır bi iznillah..

          Aşura matem merasimleri öyle bir ruhtur ki anne bu gözyaşı döktüğü merasimde ağlayan çocuğunu emziriyorken, göz yaşları emzikli bebesinin üzerine düştüğünde işte bu bebe de bir ömür kerbela susuzluğunu anlayacak ve Ehlibeytin ve ailesinin Kerbelada nası göz yaşı döktüklerinin şahitliğini yapacaktır.

          Kerbela toprağını üzerinde bulundurmak taşımak da büyük fazilet bereket ve faydalara vesile olur. Çünkü bu toprak kimsenin mülkü değildir. Mübarek aşura destanının yazıcısı İmam Hüseyn a.s.'ın insanlığa bir hediyesi bir bağış ve ihsanıdır.

          Çünkü İmam kerbelaya indiğinde (yanlış hatırlamıyorsam Ağa Akaras bu miktarı söyledi) 6km alan olan kerbela toprağını kendi mülküyle satın aldı. Hazine arazisi olmaktan bile orayı kurtararak kendi mülkü edindi. Bu yüzden buralar artık kıyamete kadar aşura bilincine hizmet edecek mukaddes mekanlar olmuştur. Hadislerle buraların mukaddesliği bildirilmiştir. tıpkı ayetlerle kudüs toprağının ("çevresini mübarek kıldığımız.." İsra 1) mukaddes oluşu gibi.

          Şia fakihleri teberrük olan kerbela torağının, İmam'ın hareminin mi yoksa tüm bu 6 kmlik alanın mı olduğu konusunda ihtilaftadırlar. Rehberin görüşü ise sadece haremden alınan toprak teberrüktür. Bu toprak kime yeter konusunda ise haremden toprak alındıkça dışardan başka toprak ilave edilerek bu toprağın teberrük kazanmaktadır. Çünkü bir ağaç mukaddes değildir ama bununla Süleymanın mührü yapılmışsa, kabeye kapı yapılmışsa bu ağaç artık kutsiyet kazanmıştır. bir taş mübarek değildir ama kabenin duvarına konmuşsa artık bu kutsiyet kazanmıştır. İşte bunun gibi bir toprak kutsal değildir ama İmam'ın haremine dökülmüşse işte artık bu kutsiyet kazanmış ve bereketli hale gelmiştir..

          Akaras konuşmasının devamında kebela gelenekleri ve kıyam ruhundan söz etti. bense daha önceden kerbela toprağına karşı hissettiğim yakınlık sıcaklık ve sevgi sebebiyle içimde bu toprağı yemeye kadar varan ihtiyaca bir anlam verememiştim. Ama hayatımda hiç toprak yemediğim için içmde doğan bu isteği reddetmiştim. Elbette sağlık olarak bir zararını görmeyeceğimi biliyordum. Çünkü her ne kadar toprak ve taş vücuda zararlı olsa da vücudun bunlara belirli olranda doğal olarak muhtaç olduğunu ve bünyesinde bunları bulundurduğunu biliyordum. Karadenizli biri olarak köylerde dağlarda tarlalarda yazın sıcağında çalışırken bulanık suları hiç düşünmeden korkmadan höpürdetirdik. köylerde guatr hastalığı bu yüzden yaygındı. Ama bizim kerbela toprağından hiç manevi alanı hesaba katmadan bile düşünecek olsak nohut büyüklüğünde bir miktar asla zararlı olmaz diye düşündüm..

          Değrli alimimizin şia fıkhından getirdiği bu örnek de benim bu düşüncelerimi haklı çıkarmakta idi..

          Artık bir şii olarak bu mübarek atmosfere beni sokan Rabbime ne kadar şükretsem azdı..

          Ve Değerli Alimimizden sonra kürsüye Ş. Ali Turan geldi. Muhteşem sesiyle Fasrça Azerice çok az da olsa Türkçe karışık mersiyeler sinezenler okudu. Artık matem meclisi İmamı zamanın müşahede ettiği, içindeki tek tek simalara ve göz yaşlarına baktığı göğün melekuti mekanlarının bir parçası oldu.. Kadınlarla içli erkeklerin nasipli gönlü yanıkların ağlama ve loş ışıkta herkesin başı eğikken akıttığı göz yaşları altında yaramaz ve bir şeyden habersiz çocukların oyun ve bağırma sesleri bile kayboldu. Öyle ki yer yüzünde hiç bir yerde bulunmayan ve hiç bir ekolde bulunmayan mana ve şevk deryası içinde zaman ve mekandan soyutlanarak mübarek yanık kerbela matemi deryasında feyz ve nurların şahidi olduk..

          Ahiri da'vahum enil hamdülillah...

          Yorum

          YUKARI ÇIK
          Çalışıyor...
          X