Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şahadet Kervanıyla Adım Adım

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #76
    Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

    [quote author=Kerbela44 link=topic=10535.msg67889#msg67889 date=1262806458]

    RABBİM SİZDEN HOŞNUT OLSUN, HOCAM...
    DEĞERLİ PAYLAŞIMLARINIZ İÇİN, TEŞEKKÜRLER...

    [/quote]

    Amin, cümlemizden inşaAllah. Okuduğunuz için TEŞEKKÜRLER.
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #77
      KERBELA ŞEHİDLERİ'NİN ARDINDAN

      YEZİD'İN MECLİSİNDE EHL-İ BEYT (A.S)


      İmam Hüseyin’in (a.s) ehl-i beyti iplerle bağlı bir halde Yezit'in meclisine götürüldü. O durumda Yezit'in karşısına çıkınca Ali b. İmam Hüseyin (a.s) buyurdu: "Ey Yezit, seni Allah'a ant veriyorum, eğer Resulullah (s.a.a) bizi bu halde görürse sence ne yapar?"

      Yezit'in emriyle ehl-i beytin kollarındaki ipler çözüldü. Sonra İmam Hüseyin’in (a.s) başını onun karşısına bıraktılar ve kadınları da arka tarafta oturttular ki o mukaddes başı görmesinler. Fakat Ali b. Hüseyin (a.s) gördü. Zeyneb de İmam Hüseyin’in (a.s) başını görünce her iki eliyle kendi yakasına yapışıp kalpleri sarsan hazin bir sesle dedi: "Ey Hüseyin, ey Resulullah'ın (s.a.a) habibi, ey Mekke ve Mina'nın oğlu, ey Seyyidet'ün Nisa Fatimet'üz Zehra'nın (a.s) oğlu, ey Mustafa'nın (s.a.a) kızının oğlu."

      Ravi şöyle diyor: Zeyneb mecliste olanların tümünü ağlattı ve Yezit de susmuştu artık. Bu arada Yezit'in evinde bulunan Beni Haşim'den bir kadın Hüseyin için ağlıyor ve diyordu: "Ey habibim, ey Ehl-i Beyt'imin efendisi, ey Muhammed'in (s.a.a) evladı, ey kumların ve yetimlerin baharı ve ey zinazadelerin oğulları tarafından öldürülen." Onu duyan herkes ağladı.

      Yezit bir heyzaren kamışı istedi ve onunla İmam Hüseyin’in (a.s) dudak ve dişlerine vurmaya başladı. Ebu Burze-i Eslemi Yezit'e hitaben dedi: "Vay olsun sana Yezit! Fatıma'nın (a.s) oğlu Hüseyin'e (a.s) çukubla mı vuruyorsun? Oysa ki ben Resulullah'ın (s.a.a), Hüseyin ve kardeşi Hasan'ın (aleyhimes selam) dişlerini öperek ve emerek "Siz ikiniz cennet gençlerinin efendilerisiniz, Allah sizi öldürenleri öldürsün, lanet etsin ve onları cehenneme atsın. Ne de kötü bir yerdirir orası" dediğini görmüş ve duymuş biriyim."

      Yezit buna öfkelenerek onu meclisten dışarı çıkarmalarını emretti ve sonra da İbn-i Zebari'nin şiirini okumaya başladı: "Keşke Bedir savaşında öldürülen kabilemin büyükleri olsalardı da, Hazrec kabilesinin, kılıçlarımızın inmesiyle nasıl inlediğini görselerdi. Görselerdi de bunun sevinciyle çığlık atarak 'Ey Yezit, ellerin kırılmasın' deselerdi. Biz Beni Haşim büyüklerini öldürerek Bedir savaşının yerine hesap ettik. Ahmed'in yaptıklarından ötürü, onun oğullarından intikam almazsam Hindif oğullarından değilim."
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #78
        Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

        Allah razi olsun hocam, çok güzel bir çalisma olmus.

        Rabbim mükafatinizi bol bol versin...

        Selam olsun Imam Hüseyine ve O'nun tapikcilerine...
        Yıka ruhumu merhamet lütfuyla

        Bula nurlara gözlerimi n’olur

        Çevir basiret çölümü aydınlıklara

        Yorum


          #79
          Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

          [quote author=Fatima-Masume link=topic=10535.msg67952#msg67952 date=1262886095]
          Allah razi olsun hocam, çok güzel bir çalisma olmus.

          Rabbim mükafatinizi bol bol versin...

          Selam olsun Imam Hüseyine ve O'nun tapikcilerine...

          [/quote]

          Amin cümlemizden inşaAllah, duanız için teşekkürler. Allah Teala onların yoluna, hedefine hizmet etmeyi ve şefaatlerine nail olmayı hepimize nasip eylesin.
          Selam olsun Hüseyine, onun dedesine, babasına, anasına, kardeşlerine, yarenlerine ve takipçilerine
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #80
            Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

            [b][quote author=f_altan link=topic=10535.msg67900#msg67900 date=1262816484]
            YEZİD'İN MECLİSİNDE EHL-İ BEYT (A.S)

            Yezit buna öfkelenerek onu meclisten dışarı çıkarmalarını emretti ve sonra da İbn-i Zebari'nin şiirini okumaya başladı: "Keşke Bedir savaşında öldürülen kabilemin büyükleri olsalardı da, Hazrec kabilesinin, kılıçlarımızın inmesiyle nasıl inlediğini görselerdi. Görselerdi de bunun sevinciyle çığlık atarak 'Ey Yezit, ellerin kırılmasın' deselerdi. Biz Beni Haşim büyüklerini öldürerek Bedir savaşının yerine hesap ettik. Ahmed'in yaptıklarından ötürü, onun oğullarından intikam almazsam Hindif oğullarından değilim."

            [/quote]

            Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:“Biz Ehlibeyt’e yardım etmeye gücü olmayan bir kimse, yalnız kaldığı zamanlar düşmanlarımıza lanet ederse Allah onun sesini yeryüzündeki ve arştaki bütün meleklere işittirir. Bu kimse ne zaman düşmanlarımıza bir lanet gönderirse, melekler ona yardım ederler, lanet eden kimseyle beraber onlarda lanet ederler, sonrada yeniden lanet okumaya başlarlar ve şöyle derler: Allah’ım! Gücünün yettiğini esirgemeyen şu kuluna salâvat gönder, eğer bundan fazlasına gücü yetseydi kesinlikle yapardı. Sonra Allah’tan şöyle bir nida gelir; kuşkusuz ki dualarınızı icabet ettim, sesinizi işittim, ruhların arasından onların ruhuna salâvat gönderdim, onu kendi dergâhımda seçilmiş ve beğenilmiş kullarımdan kıldım.”

            Hz. İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmaktadır:“Al-i Muhammed’e düşman olana düşman ol; çok oruç tutup namaz kılsa da.”
            Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır:“Andolsun ki Allah, kimseye bizden başkasına itaat etmesine izin vermemiştir. Şüphesiz ki bize uyan kimse düşmanlarımıza muhalefet etmiştir ve bir fiilde ya da bir sözde düşmanlarımıza uyan bizden değildir.”


            Allah sizden hoşnut olsun f_altan hocam...


            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #81
              Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım


              Amin cümlemizden, hadisler için TEŞEKKÜRLER.
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #82
                KERBELA ŞEHİDLERİ'NİN ARDINDAN

                HZ. ZEYNEB'İN (A.S) HUTBESİ


                Emir'ül Müminin Ali'nin (a.s) kızı Zeyneb (s.a) bunu duyunca yerinden kalktı. Allah'a hamd-ü senâ ve Resulüne (s.a.a) salat ettikten sonra şu ayeti okudu: "Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolasıyla çok kötü oldu." (Rum-10) Ve şöyle devam etti:

                "Ey Yezit, esir olarak şehir şehir dolaştırmakla bu geniş yeryüzünü ve bu fezayı bize dar ettiğini, bizi Allah katında hor ve zelil, kendini de yücelttiğini ve bu olayların da senin yüce makamından olduğunu mu sanırsın ki bundan ötürü çok övünür ve sevinirsin? Dünyanı abad ettiğin için çok mu mutlusun? Her şeyin istediğin gibi gerçekleşmesine ve saltanatı ele geçirmene çok mu sevinirsin?

                Yavaş ol, yavaş. Allah'ın "O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır." (Al-i İmran-178) buyurduğunu unuttun mu yoksa?

                Ey azad edilenlerin (Mekke'nin fethi sonrasında) oğlu, kendi kadın ve cariyelerini perde ardında tutup Resulullah'ın (s.a.a) kızlarını da açık yüzlerle ve örtüsüz bir halde düşmanlarının yanında şehir şehir dolaştırman ve her konakta, oranın sakinlerine göstermen, yabancıya ve aşinaya, alçaklara ve şerefli insanlara, bu himayesiz esirleri göstermen insaf ve adalet midir? Soylu ve necip insanların ciğerini ağzına alıp emen ve sonra da dışarı atan ve şehidlerin kanıyla beslenen (Uhud savaşında Muaviye'nin annesi Hind'in, Hamza'nın ciğerini ağzına alarak yemek istemesi olayına işaret etmektedir) birinden nasıl merhamet beklenebilir?

                Her zaman itiraz, husumet ve kinle bize bakan biri elinden gelen her türlü kötülüğü neden yapmasın? Şimdi de sanki bu yaptığıyla günah işlememiş gibi mest ve mağrur bir halde cennet gençlerinin efendisi Ebu Abdillah'ın dişlerine çukubla vuruyor ve pervasızca "Bedir savaşında ölen büyüklerim keşke burada olsalardı da bu durumu görmekle çığlıklar atarak 'Ellerin dert görmesin ey Yezit' deseler" diyorsun.

                Niye bu sözü demeyesin ve niye bu şiiri okumayasın ki? Sen Muhammed'in (s.a.a) evlatlarının kanına buladın elini ve yeryüzünün yıldızları olan Abdul Muttalib oğullarını katlettin. Fakat bununla kendi ölüm ve bedbahtlığına zemin oluşturdun. Şimdi de duyuyorlarmış gibi kendi tayfanın yaşlılarını sesliyorsun. Fakat çok geçmeden sen onlara katılacak ve "Keşke ellerim kırılsaydı ve dilim lâl olsaydı da bunları demeseydim" diyeceksin.

                Ey güçlü Allah'ım, bize zulmedenlerden intikamımızı ve hakkımızı al ve gazabının ateşinde onları yak! Yezit, bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek; Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın. O gün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır. "Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' sanmayın. Hayır, onlar Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar." (Al-i İmran-169) Allah'ın hükmedici, Muhammed'in (s.a.a) davacı ve Cebrail'in de ona yardımcı olacağı gün senin için yeterlidir.

                Seni bu makama getirerek müslümanların sırtına bindirenler, zalimler arasından ne de kötü bir bedel seçtiklerini çok yakında anlayacaklar. Hanginizin daha bedbaht olduğunu bilecekler. Sen konuşulmayacak kadar değersz birisin ama bu durum seninle konuşmayı mecbur etmiştir. Seni kınamak ve zemmetmek ise benim gözümde değerli ve büyük bir iştir. Fakat gözler ağlıyor ve sineler de gam ateşiyle yanıyor.

                Âh, Allah'ın ordusunun şeytan ordusu eliyle öldürülmesi ne ilginçtir! Bizim kanımız bu ellerden akıyor ve etlerimiz ise ağızlarında çiğneniyor. O tayyib ve pak bedenler yerüstünde kalmıştır. Çöl kurtları sırayla onları ziyaret etmekte ve yırtıcı hayvanlar da onları yere sürmekteler.

                Ey Yezit, eğer bugün galib gelerek bunu ganimet biliyorsan, yarın yaptıklarından başka bir şey göremeyeceğin gün bunun hesabını vereceksin. Allah kullarına zulüm etmez. Biz de şikayetimizi O'na yöneltiyoruz, çünkü O'dur sığınağımız.

                Ey Yezit, kendi işinle meşgul ol, istediğin şekilde düzen kur ve hile yap, çalış. Ancak Allah'a andolsun ki bizim adımızı silemeyecek, vahyimizi söndüremeyecek ve öldüremeyeceksin, bizim işimizi bitiremeyeceksin. Alnındaki bu lekeyi de silemeyeceksin. Çünkü aklın âlil, yaşayacağın günler az ve kâlildir. "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." diye seslendiğinde münadi, o gün bu topluluğun da dağılacaktır.

                Allah'a hamdolsun ki başlangıcımızı saadet ve mağfiret, sonumuzu da şehadet ve rahmet kıldı. Allah'tan istiyoruz ki nimetini, şehidlerimize tamamlasın, mükafatlarını artırsın ve bizleri de halef-i salihlerden kılsın. Çünkü O, bağışlayan ve mihribandır. Allah bize yeter, ne de güzel vekildir O."


                Yezit bu hutbeyi dinledikten sonra şöyle dedi: "Feryad edenlerin nalesi ne de güzeldir ve müsibet içindeki kadınlara ölmek ne de kolaydır." Sonra da esirlere karşı ne yapmaları hususunda Şam'ın büyükleriyle meşveret etti. Onlar esirlerin öldürülmesini istedi, fakat Nüman b. Beşir dedi: "Resulullah (s.a.a) esirlere karşı nasıl davranıyor idiyse sen de öyle davran."

                Bu sırada Şam ehlinden olan biri Fatıma bint-i Hüseyin'e (s.a.a) baktı ve dedi: "Ya emir'el müminin, bu cariyeyi bana hediye et." Fatıma, halası Zeyneb'e bakarak "Halacığım, babamı öldürdüler ve şimdi de cariye yapmak istiyorlar" dedi. Zeyneb, bu fasık dedi, bunu yapamaz.
                -Şamlı, Yezit'e "Bu kız kimdir?" diye sordu.
                -Yezit de "Hüseyin kızı Fatıma'dır ve o kadın da Ali b. Ebi Talib kızı Zeyneb'dir" dedi.
                -Şamlı: "Ey Yezit, Allah sana lanet etsin! Peygamberin evlatlarını öldürüp ehl-i beytini de nasıl esir edersin? Andolsun Allah'a, ben de Rum esirlerinden sanmıştım bunları" dedi.
                -Yezit "Andolsun, seni de onların yanına göndereceğim" dedi ve Yezit'in emriyle adamı öldürdüler.

                Yezit, bir hatib çağırarak minbere çıkmasını, Hüseyin'e (a.s) ve babasına (a.s) küfretmesini emretti. Hatip minbere çıktı Emir'ül Müminin Ali (a.s) ve Hüseyin-i Şehid'i (a.s) kötülemeye, Muaviye ve Yezit'i de övmeye başladı. Ali b. Hüseyin (a.s) haykırarak "Ey hatib, vay olsun sana! Mahlukun rızasını kazanmak için Allah'ı gazaplandırdın. Ateş içindeki yerin hazırdır. Emir'ül Müminin'in (a.s) vasfında ne de güzel demiştir İbn-i Sinan-ı Haffaci: "Minberler üzerinde alenen nasıl küfredersiniz Ali'ye? Oysa minberler onun kılıcıyla kurulmuştur."

                Aynı gün Yezit, Ali b. Hüseyin (a.s) üç isteğini yerine getireceğine dair söz verdikten sonra onun emriyle ehl-i beyt'i tavanı olmayan bir eve götürdüler. O evde ehl-i beyt'in yüzleri şişti, yara-bere içinde kaldı. Dimak'te kaldıkları sürece Hüseyin'e (a.s) matem tuttular, ağladılar. Sakine (a.s) diyor ki Dimaşk'teki dördüncü gün bir rüya gördüm. -Gördüğü rüyayı uzun bir süre anlattıktan sonra- rüyasının sonuna şöyle dile getirdi: Tahtırevanda oturmuş bir kadın gördüm elleri başındaydı. "Bu kadın kimdir?" diye sordum. "Muhmmed (s.a.a) kızı Fatıma'dır (a.s), babanın annesidir o" dediler. Andolsun, bize yapılan zulümleri gidip anlatacağım dedim ve koşarak gidip yetiştim ona. Karşısında durdum, hem ağlıyor hem de anlatıyordum: "Anacığım, andolsun Allah'a, bizim hakkımızı inkar ettiler, topluluğumuzu dağıttılar, hürmetimizi ayak altına aldılar. Anacığım, andolsun Allah'a, babamız Hüseyin'i (a.s) öldürdüler."
                "Sakine, dur, anlatma artık", dedi. "Çünkü kalbimin damarını parçaladın. Bu, baban Hüseyin'in gömleğidir. Allah'ın huzuruna çıkıncaya kadar yanımdan ayırmayacağım onu."

                İbn-i Lahia, Muhammed b. Abdurrahman'dan şöyle rivayet eder "Re's-ul Calut beni görüp dedi: "Andolsun Allah'a benimle Hz. Davud (a.s) arasında yetmiş baba fazla olmuştur, fakat Museviler beni gördüklerinde tazim ederler. Siz ise Peygamberinizle oğlu arasında bir baba olmasına rağmen onun oğullarını katlettiniz."
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #83
                  Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

                  Rabbim ilminizi yaymaktan sizi mahrum etmesin bizi sizin ilminizin ışığından mahrum etmesin üstad

                  Yorum


                    #84
                    Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

                    [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=10535.msg68152#msg68152 date=1263065854]
                    Rabbim ilminizi yaymaktan sizi mahrum etmesin bizi sizin ilminizin ışığından mahrum etmesin üstad
                    [/quote]

                    Amin cümlemizden. Allah sizin gibi muvaffak hocalarımızdan razı olsun, ilminizden istifade etmeyi herkese nasip eylesin. Allah sizin gibi alimlerin sayılarını çok eylesin, Ehlibeyt İmamlarına komşu olasınız.
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #85
                      Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

                      [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=10535.msg68152#msg68152 date=1263065854]
                      Rabbim ilminizi yaymaktan sizi mahrum etmesin bizi sizin ilminizin ışığından mahrum etmesin üstad
                      [/quote]

                      Yorum


                        #86
                        Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

                        [quote author=segaleyn link=topic=10535.msg68176#msg68176 date=1263074775]
                        [quote author=ehlibeytin_izinde link=topic=10535.msg68152#msg68152 date=1263065854]
                        Rabbim ilminizi yaymaktan sizi mahrum etmesin bizi sizin ilminizin ışığından mahrum etmesin üstad
                        [/quote]
                        [/quote]

                        Allah sizin gibi muvaffak kardeşlerimizden de razı olsun, yazılarınızdan ve özellikle şiirlerinizden istifade etmeyi herkese nasip eylesin.
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #87
                          Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım

                          Amin üstadım, inşallah, beğendiğinize sevindim...

                          Yorum


                            #88
                            Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

                            RUM PADİŞAHININ ELÇİSİ


                            İmam Zeyn'ül-Abidin'den (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:

                            "İmam Hüseyin’in (a.s) kesik başı Yezit'e getirildiği günden sonra, Yezit içki meclisleri düzenliyor ve İmam Hüseyin’in (a.s) başını da karşısına koyuyordu. Bir gün eşraf ve büyüklerden olan Rum padişahının elçisi Yezit'in meclisine geldi ve dedi: "Ey Arapların padişahı, bu kimin başıdır?"
                            -Yezit: Bu baştan sana ne, boş ver?
                            -Elçi: Padişahımın yanına döndüğümde gördüğüm her şeyi bana sorar. Bu başın ve sahibinin öyküsünü bilmek isterim ki padişahıma anlatayım ve o da senin sevincine ortak olsun."
                            -Yezit: Bu, Ali b. Ebi Talib'in oğlu Hüseyin'in başıdır.
                            -Elçi: Anası kimdir?
                            -Yezit: Resulullah'ın kızı Fatıma.
                            -Elçi: Yazıklar olsun sana! Benim dinim sizin dininizden daha iyidir. Çünkü benim babam Davud'un torunlarındanmış. Benimle onun arasında bir çok babalar mesafe olmuştur ama bununla birlikte Nasraniler bana saygı gösterirler ve Davud'un soyundan olduğum için ayağımın değdiği toprağı teberrük amacıyla alırlar. Siz ise Peygamber'le onun arasında bir anne mesafe oluşturmasına rağmen kendi peygamberinizin kızının oğlunu öldürüyorsunuz. Bu sizin dininiz nasıl bir dindir? Ey Yezit, Hafir kilisesinin öykünü duymuş musun?
                            -Yezit: Anlat, bilmek isterim.
                            -Elçi: Umman ve Çin arasında bir deniz vardır ve bunu geçmek bir yıl alır. Bu denizin ortasında sadece bir şehir vardır. Diğer ülkelere yakut ve kafur oradan gider. Oranın ağaçları öd ve anberdir. Bu şehir de Nasranilerin tasarrufundadır ve Nasrani padişahları dışında hiçbir padişahın orada eli yoktur. Orada çok kilise vardır, en büyüğü de Hafir kilisesidir. Bu kilisenin mihrabında altından yapılmış bir kutu vardır. Hz. İsa'nın (a.s) ona binmiş olduğu söylenmektedir. O kutunun etrafına ipek ayin parçaları sarılmıştır ve her yıl Nasranilerin büyük bir bölümü bu kiliseyi ziyaret etmek için uzak yerlerden gelirler. O kutunun etrafında tavaf eder ve öperler, ne dilekleri varsa orda Allah'tan dilerler. Siz ise kendi peygamberinizin oğlunu öldürüyorsunuz. Yazıklar olsun size de dininize de!
                            -Yezit: Bu Nasrani'yi öldürün, beni kendi ülkemde rezil etmesin.
                            -Elçi: Öldürüleceğini anlayınca; Beni mi öldüreceksiniz?
                            -Yezit: Evet.
                            -Elçi: Bilmiş ol, dün gece peygamberinizi rüyada gördüm. Bana diyordu ki "Ey Nasrani, sen cennet ehlisin." Ben hayret ettim buna. Şimdi "Eşhedu en la ilahe illellah ve enne Muhammeden Resulullah" diyorum.
                            Sonra İmam Hüseyin’in (a.s) mukaddes başını alarak bağrına bastı, öptü durdu, ağladı ve sonunda öldürüldü.
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #89
                              Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

                              MİNHAL HADİSİ


                              Bir gün İmam Zeyn'ül Abidin (a.s) evden çıkıp Dimaşk pazarlarında yürüyordu. Minhal b. Amr gelip dedi: "Ey Peygamber'in evladı, bugünü nasıl geçirdin?"
                              İmam buyurdu: "Al-i Firavn içinde erkek çocukları öldürülen ve kadınları diri bırakılan İsrailoğulları gibi. Ey Minhal, Araplar, "Muhammed (s.a.a) Arap'tır" diyerek Arap olmayanlar karşısında iftihar eder, Kureyş de "Muhammed (s.a.a) bizim tayfamızdandır "diyerek diğer araplara karşı iftihar eder. Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'i olmamıza rağmen hakkımızı gasbettiler, bizi öldürdüler ve dağıttılar. Ey Minhal, biz Allah'a aitiz ve dönüşümüz de O'nadır. Ne de güzel demiş Mehyar: "Resulullah'ın (s.a.a) hürmetine minberinin tahtalarına saygı gösterirler, onun evlatlarını ise ayaklar altına alırlar. Hangi kanun gereği Peygamber'in evlatları size tabi olsunlar. Oysa ki siz Peygamberin dostaları ve tabiinden olmakla iftihar edersiniz."

                              Yezit bir gün Ali b. Hüseyin'i (İmam Zeyn'ül Abidin'i) ve Amr b. Hüseyin'i (a.s) çağırdı. Amr onbir yaşında bir çocuktu. Yezit ona dedi "Oğlum Halid'le güreşmeye var mısın?"
                              -Amr "Güreşmeye yokum, bir bıçak ona ve birini de bana ver savaşalım onunla" dedi.
                              -Yezit dedi "Bu, babalarından aldıkları mirastır; yılan elbetteki yılan doğar."
                              -Yezid sonra Ali b. Hüseyin'e (a.s) dönerek dedi "Senin üç dileğini yerine getireceğime dair söz vermiştim. Şimdi isteklerini söyle."
                              -Ali b. Hüseyin (Zeyn'ül Abidin) (a.s) buyurdu: "Babam Hüseyin'in mukaddes başını bir kez daha görmek istiyorum. Yağmalanan mallarımızı geri istiyorum. Son isteğim de eğer beni öldürme niyetindeysen, kadınları Medine'ye götürmesi için emin birisini görevlendir."
                              -Yezit dedi "Babanın yüzünü asla göremeyeceksin. Seni de affettim, öldürmekten vazgeçtim. Kadınları da senden başkası Medine'ye götürmeyecektir. Sizden alınan malların da kaç katını ödeyeceğim."
                              -Zeyn'ül Abidin (a.s) buyurdu "Senin mallarını istemiyoruz bırak da malların azalmasın. Biz yağmalanan kendi malımızı istiyoruz. Çünkü Muhammed (s.a.a) kızı Fatıma'nın (a.s) örgünmeri, örtüsü, boynuna astığı ziynet eşyası ve gömleği onların içindedir."

                              Yezit'in emriyle onlar toplandı, ikiyüz dinar da kendisi onların üzerine koyup İmam Zeyn'ül Abidin'e (a.s) verdi. İmam ikiyüz dinarı fakirler arasında taksim etti. Yezit, İmam Hüseyin’in (a.s) esir edilen ehl-i beyt'inin kendi vatanları Medine'ye geri götürülmesini emretti.
                              Rivayete göre Hüseyin'in(a.s) mukaddes başı da Kerbela'ya götürüldü ve şerif bedeniyle birlikte defnedildi. İmamiye'nin görüş ve ameli de bu yöndeddir. Bunun dışında da rivayetler nakledilmiştir ki bunlar birbirleriyle bağdaşmamaktadır. Konuyu fazla uzatmamak için onları nakletmiyoruz.
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #90
                                Kerbela ŞEHİDLERİ'nin Ardından

                                EHL-İ BEYT'İN KERBELA'YA GİRİŞİ


                                İmam Hüseyin'in ehl-i beyt'i Şam'dan Irak'a geldiler. Kafile'nin kılavuzuna "Bizi Kerbela yolundan götür" dediler. Kerbela'ya geldiklerinde İmam Hüseyin’in (a.s) mezarını ziyarete gelen Cabir b. Abdullah-i Ensari'yi, Beni Haşim'den bir grubu ve risalet hanedanına mensup bazı kişileri gördüler. Herkes ağlamaya ve naleye başladı. Ciğerleri pareleyen ve yürekleri yakan bir yasa büründüler, matem tuttular. Kerbela'nın yakınlarında bulunan Arap kadınları bir araya gelerek birkaç gün yas tuttular. Ebu Habbab-i Kelbi'nin bazı alçı ustalarından şöyle rivayet ettiği nakledilmiştir: "Biz geceleri Hibabe denen yere gittiğimizde cinlerin Hüseyin'e ağladıklarını, yas tuttuklarını duyuyorduk."
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X