Nasıl Şiamı oldum gelin beraber bakalım da, Allah herkesi Kurtuluş gemisi olan Ehlibeytten bağlayıpta ayırmasın diyelim. Nitekim Ayettede zikredilmiyormu? İman edipte sonradan sapıtanlardan eylemesin. (malum imam Hüseyini şehid edenlerde İman edipte sonradan sapıtanlardan değilmiydi) Başınızı ağrıtabilir şimdiden hakkınızı helal edin.
Sabahın ilk saatleriydi dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Gözlerimi oğuşturarak gördüğüm rüyayı kendi kendime yorumluyordum. Aslında annemin vefatından sadece 3 sene geçmişti ama halada kalbimde kanayan bi yaraydı.Vefatın akabinde Ailemle sorunlarım yüzünden istanbula ordanda muğlanın şirin bi ilçesine çağırmıştı Cantez dayım. Ballandıra ballandıra anlattığı mafya ve ileriye dönük mafyavari hareketlerin bize sadece neyi kazandırdıklarını anlatıp anlatıp duruyordu. Hani nefsimin hoşuna gitmiyor değildi.(nefis ah nefis. şeytanıda lanetleten nefis. Firavunları, Nemrutları, muaviye ve yezitleri var eden nefis) muğlaya gelişinin üzerinden 3 sene geçmişti orada hemen kötü bi ün salmıştım hatta malum lakap ad bile hazırdı (Terör ... abi Unutmam hatta bi çocuk beni sokakta terör ağabey diye çağırmıştı
) Altımıza o zamanın son model megane 1 star marka silah, kafanızı ağrıtmayayım, size anlatacağım 1500 fors.
Tekrar gözümü ovuşturdum uyanmışmıydım yoksa halada uyuyormuydum. Hemen dağınık odamın yağmurdan ıslanmış balkonuna doğru gittim. Sıvazladığım Kirli sakllarım bana dahada korkutucu bi imaj veriyordu bunada doğulu olmamın ve öle gözükmemin baya bi etkisi vardı hele bide sürü gibi bi aşiretiniz varsa firavunlaşan bi nefsiniz oluyor. Ama böle olmaz dedim kendi kendime. Babam bizi böle yetiştirmedi. Sadece İslam deyip islami yönden elinmden geleni yapmış ve bunun için toplumdan dışlanmış (Humeynici, irancı diyerek dışlandı) tehditler almış yerli ebugaripler görmüş ve sonunda yusufiyelere yaren olmuştu.
-Ah babam sana layık evlat olamadık diye iç geçirdim Ve tekrar rüyalar alemine daldım ayakta.
Memelekette çarşının ortasındaydım.Herkesin belinde bi silah vardı ve aleni göstermekten çekinmiyorlardı benimk belimdede küçük silahım olduğu için bende sadece namlusunu gizleyip gösteriyordum (küçük olduğunu kimse bilmemesi için)
Derken kulakları patlatırcasına bi patlama sesi geldi başımı siper eder gibi eğerken bi taraftanda etrafıma neler döndüğünü sorarcasına baktım ve ilçedeki silah deposunun (ki öle bişi yok rüya ya) patladığını sölediler hemen eklediler mücahidler ilçeyi kuşatmışlar inklabın başladığını sölüyorlardı. Kendi kendime Dem bu dem dir iman ve küfürün ayrıldığı zamandır. Ooof ALLAH'ım ne zamana kadar delaletle yaşayacağım diyerek Müslümanlara katılmak için ilçenin güneyindeki kamplarına gitmek için yavaş yavaş ilerledim. Dağın eteğinden en üst basamağına kadar hep bembeyaz elbiseli mücahitler uzun namlulu ve ağır silahları ile nöbet tutuyorlardı ve hiç birisi benim kim olduğumu sormuyordu, adeta tanıyormuşcasına. Bende tırmandım tırmandım, tırmandım... Taaki tepeye varana kadar. O dağın tepesini bilirim ova gibidir. Oradada Bir Alim in yatağı vardı üzeri bembeyaz çarşaflı bir yer yatağında her iki elleri kınalı vazyette yatıyordu. Yavaş bi o kadar emin adımlarla yaklaştım. Yanında ise askeryede olduğu gibi postası (oğlu) vardı. Yanına vardığımda uyanıp oturdu bende hemen ellerine kapandım ne zamana kadar bu günahların içinde yüzeceğim diyerek bana dua etsin diye ellerine kapanıp ağladım. Ağlamam resmen Huu lamak gibiydi her ağlayışımda o sadece bana (sus) diyor ve sus dedikçe ilçenin batısında, güneş batımında ve havada tek bulut olmayan bi vakitte yıldırımlar çakıyordu.Huu layarak ağlamam üç sefer sürdü ve onun sus demesi üç sefer sürdü tabi üçüncüsünde yıldırımların çakması ve benim uyanmam bir oldu.
-Allah ım neler oluyor bana bu gecenin regaip kandili olmasındanmı ne Dedim kendi kendime. Neyse Bu gece menzil cemaatinin bi sohbeti olacak oraya gidip biraz namaz kılar sohbet dinler dönerim ee iyi.
Saatin erken olduğuna bakmadan yağmurunda bardaktan boşalırcasına akmasını takmadan Arabaya atlayıp fedailik için Cantez dayımın beni kiraladığı Çağlar beyin yanına gittim.Günlük rutin işler devam etti ( o rutin işleri anlatmaya gerek yoktur malumunuz) derken akşam oldu. Çarşının bitiminde 3+1 ve 130 mt kare olan dergahına gittim ikinci kat gözükmesine rağmen yorucu bir merdiven tırmanışı artık ihtiyarlık belirtileri bu yaşta kendisini gösteriryordu.Kendi kendime
-Eh be terör abi sanada ihtiyarlık için yol gözüktü. Gittiğimde güleç ve nur yüzlü Muhammed dayı (aynı anda seydanın vekili Şeyh Abdülbaki) karşıladı hem dürüst hemde halim huyluluğu ile bilinen Muhammed dayı 50 yaşlarında olmasına rağmen 70 yaşlarını andıran bembeyaz saç ve sakalı tam bir nurlu simayı gösteriyordu gerçekten de memur olan Muhammed dayı islama gönül vermiş ve fedakar birisiydi.
-Ooo Malikejder hoş geldin. diyerek sarılıp kucakladı. Yatsı namazını müteakip sohbet, ilahi ve çiğköfte (aramızda urfalılar vardı da ondan iyi çiğköfte yiyiyorduk)ve tatlılar el üstünde taşındı. Bizim dünürlerden saftrik ve insancıl tavırlarla sempatik hacı kucaklayarak illaki tövbe almamışsın sende bu kapıya gel sende tövbe al dedi. Beni tanıyordu nasıl bi belalı olduğumu bile bile beni zorlaması biraz tereddüt içinde bıraktı kıramayarak devam ettim girişte hemen sağda bulunan namaz kılınan yere gittik vekil Muhammed abi ile.(daha tövbeye zamanın olduğunu söleyen ben artık kaçacak yer yoktu) diz çöktüm bir ürperdi sardı benliğimi Muhammed abide karşımda diz çökmüştü utandım... Elimed olmadan belimdeki silahımı çıkarıp uzattım ona hayatında hiç umursamayan bi edayla aldı elimden silahımı alarak şöle bi baktı ve
- bundan önemlisi var tövbe tuttum ellerinden ve tövbe ettim.Babacan tavrıyla Tövbe adaplarını öğretti bende yazlığa giderek bütün adapları yaptım. Bunlardan beni en çok etkiyeleyen ölüm adabı. (bunda şahıs kendi ölümünü göz önüne getiriyor yıkanışı kefenlenişi defenedilişi...) Gözlerimden yaş aktı. Halbuki tam dört gün önce bi mekanı basıp racon esmiştik.Silahlar çıkmış arabanın önü kesilmiş mermiler havada uçuşmuştu..(hey yavrum hey orada hava atmak için ölüyormuşuzda hiç tınlamıyorduk maksat gösteriş ama neden korkuyordum) bu sefer iş ciddiydi ben ölmüş yıkanıyordum büyük oğlum başımda ağlıyordu Allahım dedim kendi kendime ben ne yaptım. Dayanamayıp yorganı çektim yüzümden.O günden sonra hiç belime silah takmadım.
-Yorgun geçen günün sessiz akşamları almıştı beni. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken bin türlü düşüncelerle başımı yastığa dayamıştım.
-Allah'ım bundan sonra ne olacak. Daha sabah namazına bile kendiliğinden uyanamıyorum dedim. Bildiğim kaç tesbihatı sayıklarken uyumuşum. Her sabah namaza uyandıran Babamın sesi tekrar geldi şaşırmıştım. HAlbuki babamınm sağmı ölümü bile olduğunu bilemiyordum......... oooofff ALLAH ım. Ses gittikçe artıyordu. Her zaman uyandırdığı şiiri davudi sesiyle tekrarlıyordu.
-Selam sizlere Hizbullahi neferler
-Selam sizlere kalkın namaza
-Selam artık kıyam vaktidir
-Selam sizlere kalkın namaza............
Artık Aşk ile kalktım ama ne babam nede ailem vardı etrafımda..
Buruk bi kalple abdestimi alıp namaz kıldım.Annemin vefatı yeniydi bunada babamın Hizbullaha üye olması adı altında cezası gelmesi ve ihtiyar haliyle artık cezaevine giremem deyip beş kuruşsuz kaçması ailemi dağıtmıştı.Halbuki o kadar baskı tehdit sürgün isteği yetmiyormuş gibi gözaltı ,işkence ve şimdi Hicret Allahım bende nerelere gitmiştim.Gayri islami bi hayata. Babamın bize ailece İmam Humeyni as. ın kitapları ile derse verdiği günler geçti buğulu gözlerimden. Hele İmam Humeyni as. ın bu sözü beynimde zonkluyordu adeta. -Günah çekmenin zaten cezası var birde olayın bu tarafı var o günahları kime karşı yaptın onun yüzüne nasıl bakarsın (tam olarak cümleyi bilmiyorum ama özeti buydu) vücudumu bi titreme aldı. Ağladım ağladım ağladım.......
-Artık her akşam düzenli olarak zikirlere katılıyordum tabi ondan öncede biraz sohbet. Bi ara şöyle bi konuşma geçti. Salih Uzun boylu uzun burunlu orta yaşlı bi şahıstan bahsederken -Adam Aleviydi şimdi müslüman oldu.?? Afalladım birazda etrafındakiler in tepkisini merak ettim.yanındaki zayıf tıknaz olan servet
_Gördünmü şimdi yüzünden nur akıyor...... Deli oldum kendimi tutamayarak.
-Alevilik küfürmü Allah adına and içerim ki Bildiğim aleviler bendende , sizdende daha müslümandırlar. Artık kimse üztüme gelmedi sağolsunlar. Ama belirteyimki her zaman kullanılan bilinçsizce bi düşünceydi. Günler böle birbirini kovaladı tabi arada kaç sefer iran aleyhtarı laflar geçmek istensede İmametin Hak olduğunu her zaman delilleri ile sundum. Ahh babam zamanında islamı Ehlibeyti ne kadar öğretmişsinde kendi kendime bunlar neye yarar diye söleniyordum. Şimdi ise kendiliğinden otomatiiğe bağlanmış gibi cevaplar geliyordu. Ama iplerin asıl kopma nedeni ise devamki günlerde geldi.
-Yine yatsı namazını camii de eda ettikten sonra hemen 100 metre uzaklıktaki dergaha gitmiştim.Girişte hemen solda 150ye 250 cm çapındaki mutfakta Çaylar semavere verilmiş herkes uğuldama edasıyla bazen şaka bazende ciddi sohbetler devam ediyordu. Selam verdim hemen zikir çekilen odaya geçtim. Annem e bi Yasini şerif okuma için. YAvaş yavaş mutfaktan odaya gelindi herkes Menzilde geçen güzel anılarından bahsetti. Taşeronluk yaptığı giysi ve edalarından anlaşılan berdan şöyle bi söz etti. Falanca işi yaptığımız sırada Felan şeyh bize böyle söledi diye
-Siz bu işi yapmakla sizin cennetinizi ben garanti ediyorum (tabi o Şeyhin onu söleyip sölemediği başka bi muamma) beynimden vurulmuşa döndüm çünkü babam her zaman bunu okur ve bize tekrar ederdi:
-Bakın evlatlarım resulullah sav. vefat edeceği sırada Annemiz Hz. Fatıma as ve amcası Abbas ra. yu çağırıp şöyle dedi
-Ey Fatıma kızım, ey Abbas amcam dünyada ne isterseniz vereyim (nitekim dünyanın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı bi Peygamber sav. e o dünya verilmezmi,?) Ama ahirette sia bişi yapamam siz ve amelleriniz ile kalacaksınız.Şimdi bu meselede Dünya kimin için yaratıldı o bile buna garanti vermezken şeyh kim oluyor. (tabi bunu yine vyrgulayayım Şeyhin öle bişi söleyip sölemediği kesin değil ) odada hiç kimse buna tepki vermeyişi ipleri kopardı çünkü bahsedilen konular az bişi değildi.
-Şeytanın bi silahı 10 doğrunun içinde bi yalan söyler. İlkin bu insana az gelebilir ama bu 100 e çıkınca yanlış on olur 1000 e çıkarsa yanlışlar 100 e çıkar o zaman islamın beli kırılır gider.
-Kaldığım yerde işler bitmiş İzmire döndüm
Devamı gelecek
Sabahın ilk saatleriydi dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Gözlerimi oğuşturarak gördüğüm rüyayı kendi kendime yorumluyordum. Aslında annemin vefatından sadece 3 sene geçmişti ama halada kalbimde kanayan bi yaraydı.Vefatın akabinde Ailemle sorunlarım yüzünden istanbula ordanda muğlanın şirin bi ilçesine çağırmıştı Cantez dayım. Ballandıra ballandıra anlattığı mafya ve ileriye dönük mafyavari hareketlerin bize sadece neyi kazandırdıklarını anlatıp anlatıp duruyordu. Hani nefsimin hoşuna gitmiyor değildi.(nefis ah nefis. şeytanıda lanetleten nefis. Firavunları, Nemrutları, muaviye ve yezitleri var eden nefis) muğlaya gelişinin üzerinden 3 sene geçmişti orada hemen kötü bi ün salmıştım hatta malum lakap ad bile hazırdı (Terör ... abi Unutmam hatta bi çocuk beni sokakta terör ağabey diye çağırmıştı

Tekrar gözümü ovuşturdum uyanmışmıydım yoksa halada uyuyormuydum. Hemen dağınık odamın yağmurdan ıslanmış balkonuna doğru gittim. Sıvazladığım Kirli sakllarım bana dahada korkutucu bi imaj veriyordu bunada doğulu olmamın ve öle gözükmemin baya bi etkisi vardı hele bide sürü gibi bi aşiretiniz varsa firavunlaşan bi nefsiniz oluyor. Ama böle olmaz dedim kendi kendime. Babam bizi böle yetiştirmedi. Sadece İslam deyip islami yönden elinmden geleni yapmış ve bunun için toplumdan dışlanmış (Humeynici, irancı diyerek dışlandı) tehditler almış yerli ebugaripler görmüş ve sonunda yusufiyelere yaren olmuştu.
-Ah babam sana layık evlat olamadık diye iç geçirdim Ve tekrar rüyalar alemine daldım ayakta.
Memelekette çarşının ortasındaydım.Herkesin belinde bi silah vardı ve aleni göstermekten çekinmiyorlardı benimk belimdede küçük silahım olduğu için bende sadece namlusunu gizleyip gösteriyordum (küçük olduğunu kimse bilmemesi için)

-Allah ım neler oluyor bana bu gecenin regaip kandili olmasındanmı ne Dedim kendi kendime. Neyse Bu gece menzil cemaatinin bi sohbeti olacak oraya gidip biraz namaz kılar sohbet dinler dönerim ee iyi.
Saatin erken olduğuna bakmadan yağmurunda bardaktan boşalırcasına akmasını takmadan Arabaya atlayıp fedailik için Cantez dayımın beni kiraladığı Çağlar beyin yanına gittim.Günlük rutin işler devam etti ( o rutin işleri anlatmaya gerek yoktur malumunuz) derken akşam oldu. Çarşının bitiminde 3+1 ve 130 mt kare olan dergahına gittim ikinci kat gözükmesine rağmen yorucu bir merdiven tırmanışı artık ihtiyarlık belirtileri bu yaşta kendisini gösteriryordu.Kendi kendime
-Eh be terör abi sanada ihtiyarlık için yol gözüktü. Gittiğimde güleç ve nur yüzlü Muhammed dayı (aynı anda seydanın vekili Şeyh Abdülbaki) karşıladı hem dürüst hemde halim huyluluğu ile bilinen Muhammed dayı 50 yaşlarında olmasına rağmen 70 yaşlarını andıran bembeyaz saç ve sakalı tam bir nurlu simayı gösteriyordu gerçekten de memur olan Muhammed dayı islama gönül vermiş ve fedakar birisiydi.
-Ooo Malikejder hoş geldin. diyerek sarılıp kucakladı. Yatsı namazını müteakip sohbet, ilahi ve çiğköfte (aramızda urfalılar vardı da ondan iyi çiğköfte yiyiyorduk)ve tatlılar el üstünde taşındı. Bizim dünürlerden saftrik ve insancıl tavırlarla sempatik hacı kucaklayarak illaki tövbe almamışsın sende bu kapıya gel sende tövbe al dedi. Beni tanıyordu nasıl bi belalı olduğumu bile bile beni zorlaması biraz tereddüt içinde bıraktı kıramayarak devam ettim girişte hemen sağda bulunan namaz kılınan yere gittik vekil Muhammed abi ile.(daha tövbeye zamanın olduğunu söleyen ben artık kaçacak yer yoktu) diz çöktüm bir ürperdi sardı benliğimi Muhammed abide karşımda diz çökmüştü utandım... Elimed olmadan belimdeki silahımı çıkarıp uzattım ona hayatında hiç umursamayan bi edayla aldı elimden silahımı alarak şöle bi baktı ve
- bundan önemlisi var tövbe tuttum ellerinden ve tövbe ettim.Babacan tavrıyla Tövbe adaplarını öğretti bende yazlığa giderek bütün adapları yaptım. Bunlardan beni en çok etkiyeleyen ölüm adabı. (bunda şahıs kendi ölümünü göz önüne getiriyor yıkanışı kefenlenişi defenedilişi...) Gözlerimden yaş aktı. Halbuki tam dört gün önce bi mekanı basıp racon esmiştik.Silahlar çıkmış arabanın önü kesilmiş mermiler havada uçuşmuştu..(hey yavrum hey orada hava atmak için ölüyormuşuzda hiç tınlamıyorduk maksat gösteriş ama neden korkuyordum) bu sefer iş ciddiydi ben ölmüş yıkanıyordum büyük oğlum başımda ağlıyordu Allahım dedim kendi kendime ben ne yaptım. Dayanamayıp yorganı çektim yüzümden.O günden sonra hiç belime silah takmadım.
-Yorgun geçen günün sessiz akşamları almıştı beni. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken bin türlü düşüncelerle başımı yastığa dayamıştım.
-Allah'ım bundan sonra ne olacak. Daha sabah namazına bile kendiliğinden uyanamıyorum dedim. Bildiğim kaç tesbihatı sayıklarken uyumuşum. Her sabah namaza uyandıran Babamın sesi tekrar geldi şaşırmıştım. HAlbuki babamınm sağmı ölümü bile olduğunu bilemiyordum......... oooofff ALLAH ım. Ses gittikçe artıyordu. Her zaman uyandırdığı şiiri davudi sesiyle tekrarlıyordu.
-Selam sizlere Hizbullahi neferler
-Selam sizlere kalkın namaza
-Selam artık kıyam vaktidir
-Selam sizlere kalkın namaza............
Artık Aşk ile kalktım ama ne babam nede ailem vardı etrafımda..

-Artık her akşam düzenli olarak zikirlere katılıyordum tabi ondan öncede biraz sohbet. Bi ara şöyle bi konuşma geçti. Salih Uzun boylu uzun burunlu orta yaşlı bi şahıstan bahsederken -Adam Aleviydi şimdi müslüman oldu.?? Afalladım birazda etrafındakiler in tepkisini merak ettim.yanındaki zayıf tıknaz olan servet
_Gördünmü şimdi yüzünden nur akıyor...... Deli oldum kendimi tutamayarak.
-Alevilik küfürmü Allah adına and içerim ki Bildiğim aleviler bendende , sizdende daha müslümandırlar. Artık kimse üztüme gelmedi sağolsunlar. Ama belirteyimki her zaman kullanılan bilinçsizce bi düşünceydi. Günler böle birbirini kovaladı tabi arada kaç sefer iran aleyhtarı laflar geçmek istensede İmametin Hak olduğunu her zaman delilleri ile sundum. Ahh babam zamanında islamı Ehlibeyti ne kadar öğretmişsinde kendi kendime bunlar neye yarar diye söleniyordum. Şimdi ise kendiliğinden otomatiiğe bağlanmış gibi cevaplar geliyordu. Ama iplerin asıl kopma nedeni ise devamki günlerde geldi.
-Yine yatsı namazını camii de eda ettikten sonra hemen 100 metre uzaklıktaki dergaha gitmiştim.Girişte hemen solda 150ye 250 cm çapındaki mutfakta Çaylar semavere verilmiş herkes uğuldama edasıyla bazen şaka bazende ciddi sohbetler devam ediyordu. Selam verdim hemen zikir çekilen odaya geçtim. Annem e bi Yasini şerif okuma için. YAvaş yavaş mutfaktan odaya gelindi herkes Menzilde geçen güzel anılarından bahsetti. Taşeronluk yaptığı giysi ve edalarından anlaşılan berdan şöyle bi söz etti. Falanca işi yaptığımız sırada Felan şeyh bize böyle söledi diye
-Siz bu işi yapmakla sizin cennetinizi ben garanti ediyorum (tabi o Şeyhin onu söleyip sölemediği başka bi muamma) beynimden vurulmuşa döndüm çünkü babam her zaman bunu okur ve bize tekrar ederdi:
-Bakın evlatlarım resulullah sav. vefat edeceği sırada Annemiz Hz. Fatıma as ve amcası Abbas ra. yu çağırıp şöyle dedi
-Ey Fatıma kızım, ey Abbas amcam dünyada ne isterseniz vereyim (nitekim dünyanın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı bi Peygamber sav. e o dünya verilmezmi,?) Ama ahirette sia bişi yapamam siz ve amelleriniz ile kalacaksınız.Şimdi bu meselede Dünya kimin için yaratıldı o bile buna garanti vermezken şeyh kim oluyor. (tabi bunu yine vyrgulayayım Şeyhin öle bişi söleyip sölemediği kesin değil ) odada hiç kimse buna tepki vermeyişi ipleri kopardı çünkü bahsedilen konular az bişi değildi.
-Şeytanın bi silahı 10 doğrunun içinde bi yalan söyler. İlkin bu insana az gelebilir ama bu 100 e çıkınca yanlış on olur 1000 e çıkarsa yanlışlar 100 e çıkar o zaman islamın beli kırılır gider.
-Kaldığım yerde işler bitmiş İzmire döndüm
Devamı gelecek
Yorum