بسم الله الرحمن الرحیم
Esselamu Aleykum ve Rahmetullah
Allah'a hamd, O'nun Peygamberine ve Peygamberin pak Ehl-i Beyti'ne salat ve selam olsun.
Aslen Sivaslı Alevi bir ailenin çocuğuyum.Doğma büyüme İstanbulluyum.Küçüklüğümden beri dine karşı bir ilgi duymuşumdur. Alevilerin Allah-Muhammed-Ali, Ehli Beyt vs. deyip de abdestsiz,namazsız,içki vb. günahların içinde olmaları yani dilleri Ali deyip, yaşantılarının Muaviye gibi olması benim Alevilikten soğumama sebep oldu.Hayatımda hiç cemevine de gitmedim.Aleviliği bu çelişkiler yüzden reddettim.Alevilerin böyle bir çelişkide olmaları benim Sünni olmama vesile oldu.
5-6 yaşlarındayken çocukluk hevesiyle camiye gidiyordum.Ailem de bu durumun geçici çocukluk hevesi olduğunun düşünüyordu.(Allah'a şükür ki öyle olmadı.)İlkokula başladıktan sonra da yazları Kur'an kursularına gitmeye başladım.Artık camiye gitmem daha bilinçliydi.11-12 yaşlarındayken Caferi mezhebini televizyonlarda gördüğüm Aşura Matemleri vasıtasıyla duydum ve içimde Caferiliğe karşı bir ilgi uyandı.İnternetten Caferilik hakkında bilgi edinmeye çalıştım fakat etrafımda hiç Caferi'nin ve Caferi Camisinin vs. bulunmayışı hasebiyle bu ilgim bir süre sonra söndü.Orta 1.sınıfta cemaatten olan teyzem beni cemaatin dershanesine yazdırdı.Bu arada Gülen'in kitaplarını da okumaya başlamıştım.Yanılmıyorsam Fasıldan Fasıla-3 kitabında İran ve Şia konusuna değiniyor, İran Şiiliğinin, Fars Aleviliğinin bizim Türk Aleviliğiyle, Anadolu Aleviliğiyle hiçbir alakasının olmadığını, İran Şiiliğinin Hz.Ali sevgisi üzerine değil, Hz.Ömer nefreti üzerine olduğundan bahsediyordu.Takiyye adıyla münafıklık yaptıklarından (takiyyeyi en çok kendisi yapmıyor mu
? ) ve tarih boyunca Şia'nın Sünnilerden çok Allah peygamber tanımaz Nusayrilere yakın olduğuna değiniyordu.Ben de haliyle bunlara inanmaya başlamıştım.Sonra ailemin karşı çıkmasına rağmen İmam-Hatip lisesine kaydoldum ve cemaatin yurdunda kalmaya başladım.Yurttaki ilk senemin sonunda Mavi Marmara hadisesi gerçekleşti ve malum şahsın malum açıklamaları geldi.En başta hüsn-ü zan yapmak istedim.Muhtemelen yalan haberdir diye düşündüm.Abiye bu haber doğru mu diye sordum.Yalan demeyip açıklamaları tevil etmeye çalıştığı zaman hüsnü zannım sarsıldı.Cemaate olan sevgim bitti.Bu olaydan sonra Merhum Erbakan Hoca ve partisine önceden de olan muhabbetim daha da arttı.(Hala da öyle, siyasi konuda Nureddin Şirin Ağabey gibi düşünüyorum)
Derken lise son sınıfa ortalarına geldiğimde Sünni alimlerin İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela kitaplarındaki çelişkiyi farkettim.Hem Hz.Hasan (as)'ı zehirletenin Muaviye olduğunu söylüyorlar hem de onun sahabe olduğunu ve katiyyen aleyhinde bir laf söylenemeyeceğinden bahsediyorlardı.Sahabe hakkında kötü söz söylemek haramdır deyip Muaviye'ye toz kondurmuyorlardı.Peki Muaviye'nin hutbelerden sebbedilmesini emrettiği Hz.Ali (a.s) sahabe değil miydi?Bu ve benzeri içinden çıkılmaz durumlar iyice kafamı karıştırmıştı.Bu zamana kadar Şiileri hep Sünni din adamlarından tanımıştım.Bir de asıl kaynaklarından bakayım dedim.Dikkatimi çeken bir konu şuydu:Şia alimleri, Ehl-i Sünnet kaynaklarından faydalanarak Şia'nın haklılığını ispat ederken Sünni alimlerin ise Şia kaynaklarını gösterip "bakın bunlar Ehl-i Sünnet'e uymuyor o halde batıldır" demeleriydi.Şia'yı Şiilerden öğrenmeye başlayınca günümüzde alim diye geçinen adamların Şia ve Şiiler hakkında dediklerinin çoğunun uydurma olduğunu gördüm.Şiilerin içinde ne Ali'yi Allah bilen vardı ne de peygamber.Ne de söylendiği gibi Cebrail neden vahyi Hz.Ali (a.s) yerineHz.Rasulullah (s.a.a)'a getirdi deyip -haşa- Cebrail (a.s)' söven vardı.Araştırdıkça Ehli Beyt mektebine meylim daha da artıyordu.Derken elhamdulillah Ehli Beyt mektebine geçtim.Mektebe geçmiştim ama Mut'a nikahı ve ilk üç halife hakkındaki tutum konusunda tam manasıyla ikna olmamıştım, şüphelerim vardı.Zamanla o şüphelerimi de giderdim.
Allah hepimize hidayet etsin.On dört masum (aleyhimusselam)'ın yolundan ayırmasın.Ayağımızı kaydırmasın.Allah, İmam-ı Zaman'ımızın (a.c) zuhurunu tez eylesin inşaAllah.
Esselamu Aleykum ve Rahmetullah
Allah'a hamd, O'nun Peygamberine ve Peygamberin pak Ehl-i Beyti'ne salat ve selam olsun.
Aslen Sivaslı Alevi bir ailenin çocuğuyum.Doğma büyüme İstanbulluyum.Küçüklüğümden beri dine karşı bir ilgi duymuşumdur. Alevilerin Allah-Muhammed-Ali, Ehli Beyt vs. deyip de abdestsiz,namazsız,içki vb. günahların içinde olmaları yani dilleri Ali deyip, yaşantılarının Muaviye gibi olması benim Alevilikten soğumama sebep oldu.Hayatımda hiç cemevine de gitmedim.Aleviliği bu çelişkiler yüzden reddettim.Alevilerin böyle bir çelişkide olmaları benim Sünni olmama vesile oldu.
5-6 yaşlarındayken çocukluk hevesiyle camiye gidiyordum.Ailem de bu durumun geçici çocukluk hevesi olduğunun düşünüyordu.(Allah'a şükür ki öyle olmadı.)İlkokula başladıktan sonra da yazları Kur'an kursularına gitmeye başladım.Artık camiye gitmem daha bilinçliydi.11-12 yaşlarındayken Caferi mezhebini televizyonlarda gördüğüm Aşura Matemleri vasıtasıyla duydum ve içimde Caferiliğe karşı bir ilgi uyandı.İnternetten Caferilik hakkında bilgi edinmeye çalıştım fakat etrafımda hiç Caferi'nin ve Caferi Camisinin vs. bulunmayışı hasebiyle bu ilgim bir süre sonra söndü.Orta 1.sınıfta cemaatten olan teyzem beni cemaatin dershanesine yazdırdı.Bu arada Gülen'in kitaplarını da okumaya başlamıştım.Yanılmıyorsam Fasıldan Fasıla-3 kitabında İran ve Şia konusuna değiniyor, İran Şiiliğinin, Fars Aleviliğinin bizim Türk Aleviliğiyle, Anadolu Aleviliğiyle hiçbir alakasının olmadığını, İran Şiiliğinin Hz.Ali sevgisi üzerine değil, Hz.Ömer nefreti üzerine olduğundan bahsediyordu.Takiyye adıyla münafıklık yaptıklarından (takiyyeyi en çok kendisi yapmıyor mu

Derken lise son sınıfa ortalarına geldiğimde Sünni alimlerin İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela kitaplarındaki çelişkiyi farkettim.Hem Hz.Hasan (as)'ı zehirletenin Muaviye olduğunu söylüyorlar hem de onun sahabe olduğunu ve katiyyen aleyhinde bir laf söylenemeyeceğinden bahsediyorlardı.Sahabe hakkında kötü söz söylemek haramdır deyip Muaviye'ye toz kondurmuyorlardı.Peki Muaviye'nin hutbelerden sebbedilmesini emrettiği Hz.Ali (a.s) sahabe değil miydi?Bu ve benzeri içinden çıkılmaz durumlar iyice kafamı karıştırmıştı.Bu zamana kadar Şiileri hep Sünni din adamlarından tanımıştım.Bir de asıl kaynaklarından bakayım dedim.Dikkatimi çeken bir konu şuydu:Şia alimleri, Ehl-i Sünnet kaynaklarından faydalanarak Şia'nın haklılığını ispat ederken Sünni alimlerin ise Şia kaynaklarını gösterip "bakın bunlar Ehl-i Sünnet'e uymuyor o halde batıldır" demeleriydi.Şia'yı Şiilerden öğrenmeye başlayınca günümüzde alim diye geçinen adamların Şia ve Şiiler hakkında dediklerinin çoğunun uydurma olduğunu gördüm.Şiilerin içinde ne Ali'yi Allah bilen vardı ne de peygamber.Ne de söylendiği gibi Cebrail neden vahyi Hz.Ali (a.s) yerineHz.Rasulullah (s.a.a)'a getirdi deyip -haşa- Cebrail (a.s)' söven vardı.Araştırdıkça Ehli Beyt mektebine meylim daha da artıyordu.Derken elhamdulillah Ehli Beyt mektebine geçtim.Mektebe geçmiştim ama Mut'a nikahı ve ilk üç halife hakkındaki tutum konusunda tam manasıyla ikna olmamıştım, şüphelerim vardı.Zamanla o şüphelerimi de giderdim.
Allah hepimize hidayet etsin.On dört masum (aleyhimusselam)'ın yolundan ayırmasın.Ayağımızı kaydırmasın.Allah, İmam-ı Zaman'ımızın (a.c) zuhurunu tez eylesin inşaAllah.
Yorum