Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Batıldan Hakka Yolculuğum

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Batıldan Hakka Yolculuğum

    Bu benim için çok zorlu bir yoldu,koyu bir Nusayri ailenin ferdiyim. Dedelerim, atalarım Nusayri(arap alevisi)şıhlarından işte böyle bir aile silsilem var ama gelin görünki ne itikadlarını nede akidelerini şahsım adına doğru bulmuyorum...Bizim inancımıza göre her Nusayri çocuğu yada genci buluğ çağına erdikten sonra kendilerine bir din amcası tahsis edilir ve bize bu mezhebin sırları,Hz.ALİ(r.a)ile ilgili sırlar verirlir,bir nevi eğitilir.Bende bu eğitimden geçtim ve eğitim sırasında öğrendiklerim beni şoke etti adeta...Bunlardan en korkuncu Hz.alinin bedenine allahın zuhur ettiğidir hatta babam Hz.alinin ilah olduğunu söyler(haşa 100.000 defa haşa) maalesef bu durum böyledir.Şimdi burada bazı Nusayri kardeşlerim bunu inkar edebilir ama durum vallahi budur hatta çoğu kişi ilah kabul ediyor,kadınlara ise dinimizin sırları verilmiyor...

    Babamla çok tartıştık bu konuları ben dedimki nusayrilik mezhebinden çıkmak istiyorum oda seni evlatlıktan reddederim dedi,hala hz.alinin ilah olduğunu onun bedenine allahın zuhur ettiğini idda ediyor allah günahını affetsin velhasıl evde bayağı bir tantana oldu..


    tüm bu yaşadıklarım ve aşırı uç inanışlarımız beni bu mezhepten soğuttu zaten nusayrilik gulatı şia olarak litaratürde yer alır..neden Caferiliği seçtim çünki; caferlik Hz.ali'yi olması gerektiği gibi seviyor,akla mantığa uygun,insanı ön planda tutyor,kuranda ne yazarsa onu uygulayan ve safsatalara kolay kolay geçit vermeyen güzel bir yol...

    #2
    Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

    Allah rahmeti üzerine olsun kardeşim...
    Caferilik ile ilgili kafana takılan sorularını konu açarak paylaşabilirsin sitede ayrıca sana bu konuda yardımcı olcak kaynak siteler bulunuyor sitemizde...



    Yorum


      #3
      Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

      allahın rahmeti tüm müminlerin üzerine olsun....benim bir sorum olacak yukarıda bahsettiğim gibi zuhur etme inancı ve buna benzer inanışlar caferilikte de varmıdır?ben yok olduğunu biliyorum ama yinede bir sorayım istedim...

      Yorum


        #4
        Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

        Birinde zuhur etme Biz tarafından batıl bir iddaa olarak kabul edilmekte ve elimize geçen hadislerde İmamlar bu konuda kişilerin batıl olduğunu söylemişlerdir...



        http://islamkutuphanesi.com/turkceki...elamın_Tutumu_

        Yorum


          #5
          Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

          Aleyna Aleyküm Selam kardeşim, hoşgeldiniz. bende koyu tarikatlı sünni bir ailede doğmuş nusayrilerin içinde büyümüş sünni din eğitimi almış daha sonra EhliBeyt aleyhimüsselam Mektebine talebe olma şerefine nail olmuş birisiyim. nusayri deyince aklıma ehdav ve Ali Yeral Hocam aklıma gelir. elbette her fırka içinde gulata kaçanlar vardır ama İmam Ali'ye nusayrilerin uluhiyet verdiği kaynaklarda geçer, halk arasında konuşulur. ben buna kalben inanamıyorum bir türlü.

          بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

          Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Hizbullah galiplerin ta kendileridir.

          Selam Olsun Korkmadan Ben De Varım Diyebilenlere!!

          Yorum


            #6
            Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

            Ve aleykum-esselam "şehid" kardeşim maaşallah ne kadar çok hak yolunu bulan var,bunlara şahit olmak beni mutlu ediyor.. sizde ehlisünnettiniz ve şiayı benimsediniz peki neden?sizin nedenleriniz nelerdi?

            nusayrilik konusuna gelince durum maalesef okuduğunuz gibidir,nusayriliğin temeli hz.ali'nin(r.a) ilahlığına-uluhiyetine dayanır,bunun üzerine inşa olmuş bir mezheptir...zaman zaman buna itiraz eden haklı olarak takiye yapmak zorunda kalan nusayri kardeşlerim bunu inkar ederler,böyle bişey yok derler ama ben takiye yapmıyorum hatta az bile söyledim...gerekirse herkesi karşıma alırım çünki doğruları konuşuyorum......

            şimdi bu forum aracılığıyla nusayri kardeşlerime sesleniyorum inançlarınıza saygı duyuyorum neye inanırsanız inanın.seçim sizin sadece sorgulayın ve aklınızın vicdanınızın sesini dinleyin....Hz.ali(r.a)haşa... ilah değildir,allah alinin bedenine girmemiştir zuhur ve hulul etmemiştir,Hz.ali(r.a);allahın arslanıdır,peyagamberimizin vasisidir,göz nurudur....eyvallah ama o mübarek zatı olmadık makamlara sokmayın...

            Allah bu kardeşlerimizi hidayete erdirecek inşallah benim gibi düşünen çok nusayri kardeşim var buna eminim...

            Yorum


              #7
              Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

              [quote author=Selman-ı Farisi link=topic=25772.msg175413#msg175413 date=1413449878]
              Ve aleykum-esselam "şehid" kardeşim maaşallah ne kadar çok hak yolunu bulan var,bunlara şahit olmak beni mutlu ediyor.. sizde ehlisünnettiniz ve şiayı benimsediniz peki neden?sizin nedenleriniz nelerdi?

              nusayrilik konusuna gelince durum maalesef okuduğunuz gibidir,nusayriliğin temeli hz.ali'nin(r.a) ilahlığına-uluhiyetine dayanır,bunun üzerine inşa olmuş bir mezheptir...zaman zaman buna itiraz eden haklı olarak takiye yapmak zorunda kalan nusayri kardeşlerim bunu inkar ederler,böyle bişey yok derler ama ben takiye yapmıyorum hatta az bile söyledim...gerekirse herkesi karşıma alırım çünki doğruları konuşuyorum......

              şimdi bu forum aracılığıyla nusayri kardeşlerime sesleniyorum inançlarınıza saygı duyuyorum neye inanırsanız inanın.seçim sizin sadece sorgulayın ve aklınızın vicdanınızın sesini dinleyin....Hz.ali(r.a)haşa... ilah değildir,allah alinin bedenine girmemiştir zuhur ve hulul etmemiştir,Hz.ali(r.a);allahın arslanıdır,peyagamberimizin vasisidir,göz nurudur....eyvallah ama o mübarek zatı olmadık makamlara sokmayın...

              Allah bu kardeşlerimizi hidayete erdirecek inşallah benim gibi düşünen çok nusayri kardeşim var buna eminim...
              [/quote]


              Son olarak bunlar, bana öğretilen ve benim gözlemlerim,içinde bulunduğum çevremden kaynaklanan kanaatlerimdir,sözlerim yanlış anlaşılsın istemem amacımız kimsenin inancına laf atmak onu küçümsemek değildir,kimsenin haddinede değildir,herkes hürdür...ben karşı çıktığım noktayı belirttim yok eğer sen yanlış biliyorsun sana yanlış öğretmişler böyle bişey yok diyen varsa buyursun gerçekleri bide ondan dinleyelim...ama artık benim için bu defter kendi adıma kapanmıştır...bunları belirtelim lafımız sağa sola çekilmesin....



              Yorum


                #8
                Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

                Selman-ı Farisi


                hoş geldin. Rabbim yolculuğunu kabul etsin

                Ehlibeyt mektebine katılışını da


                kusura bakma ama bu nusayri muhabbeti bana hiç inandırıcı gelmedi. şu nusayri inançlarını biraz daha açar mısın. nusayri ile arap aleviliğini eş anlamlı kullanmışsın. ama bu sitede arap alevisi olan kardeşlerimiz vardı hiç de senin anlattığın gibi anlatmamışlardı bu ekolü


                nusayrilikte inançlar nelerdir nusayriliğin (Amcandan sana anlatılan) inançları nelerdir ibadetleri nasıldır, ahiret inancı var mıdır? Allah ne zaman Ali suretine girmiş? girince ne yapmış Muhammed kimmiş? ibadet kitapları meşhur din adamları var mıdır? nerelisin? il ilçe köy, gelsek seni nerde buluruz çevrende anlattıklarının başka şahitleri var mı?

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

                  eyvallah "selmancan" inşallah kabul olur...

                  inanıp inanmamak size kalmış...inançlarımız sırdır ben ancak bu kadarını söylerim..bize öğretilen inançları, sırları(yani din amcamızdan öğrendiğimiz)kimseye söylemeyiz sadece ben değil hiçbir nusayri size sırları hakkında konuşmaz konuşamaz çünki defalarca yemin ettirildik..daha bu sırrı açığa çıkaranda olmamıştır..ibadetlere gelince ziyaretler ve türbe bizim için önem arz eden yerlerdir..gadir humda ve diğer özel günlerde kurbanlık etlerden hırisi yada kamhi denen çorbalar yapılır ve fakirlere dağıtılır...et erkek eti olmak zorundadır..nusayriler dişi eti yemez haram sayılır..

                  kısaca birkaç ibadetimizden bahsettim ama namazı soracak olursanız onuda size söyleyemem,kimse size söylemez...söyleselerde nasıl yapıldığını söylemez..

                  aslında arap aleviliği ile nusayrilik aynı anlamda kullanılıyor litaratürde....bu yüzden eş anlamlı kullandım ama biz kendi aramızda arap alevisi olarak tanıtırız kendimizi.

                  ibadet kitabımız kurandır daha başka bir kaynağa rastlamadım..kimileri kitabul mecmua diyor ama onlara itibar etmeyin...kısacası nusayriler sır içinde sır inanç sistemine sahiptir kadınlar inançlarımızı bilemezler kendi aramızdada inançlarımızı tartışmaya çok yanaşmayız..ama artık sorgulayan ve benim gibi bu yolu terkeden çok nusayriye şahit oldum tabi şuan görüşmüyoruz onlarla..

                  meşhur din alimlerimiz vardır,ailemizdede vardır burada isim veremiyorum çünki meşhurdur,köken olarak suriye lazkiyeden geliyoruz..şahit sormuşsun git bir din amcasıyla görüş desem sana yüzeysel olarak bir iki kelime söyler ama benim bahsettiklerimden bahsetmez,gerçek inançlarından bahseden nusayri bulman şansa kalmış çünki takiye yapmak meşrudur.Daha çokşey anlatırdım ama maalesef yeminliyiz.

                  son olarak daha bu konuyla ilgili soru sorulmazsa sevinirim...

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

                    SELMANİ FARİSİ sizi tanıdığıma çok memnun oldum. İnan ki Allah'ı ancak Ehl-i beyt ile tanırsın. Ehl-i Beyt imamlarına göre Allah zamanı ve mekanı yaratmıştır. Dolayısıyla Allah2ın bir mekanda olması mümkün değildir. Bir mekana, bir bedene girmesi mümkün değildir. Ve yine imamalarımız Allah'ın görülmeyeceğini söyler. Çünkü görülen herşey cisimdir.

                    Hayy Allah

                    (Diri ve devamlı hayat sahibi Allah):
                    Allah diridir, fakat hareket etmekle, gelişmekle, nefes almakla, üretmekle ve gıda almakla canlı bir varlık olarak tanınan diğer hayattakiler ve canlılar gibi değildir…
                    Allah, dirimliğin hakikatidir. Allah’ın hayatı, O’nun mutlak kudreti, ilmi ve ihatasının özüdür.

                    Ezelî ve Ebedî Allah

                    Diriliğin kaynağı ve varlığın özü olan Allah-u Teâlâ; her zaman var olacaktır.
                    Ancak şunu da bilmeliyiz ki, esasen zaman diye bir şey Allah hakkında söz konusu değildir. Geçmiş veya geleceği bugün veya yarını yoktur O’nun.
                    60 – 70 yıl yaşayan bizler, hareket halinde olan, doğusu- batısı bulunan bir atmosferde ve yeryüzünde yaşıyoruz. Önceleri küçükken giderek gelişip olgunlaşıyoruz.
                    Biz seyir ve hareket eden zaman içerisinde bulunuyoruz ama Allah zaman ötesi bir varlıktır. Zamanı yaratan, zamandaki hareket ve akışı meydana getiren de O’dur. Mesela bir milyon yıl öncesi ve bir milyon yıl sonrası, kısacası Ebed ve Ezel O’nun için hazırdır.

                    Kuşatıcı Allah

                    Allah’ın her şeye ihatası, tasallut ve hâkimiyeti vardır. Her şeyden yücedir, fakat mekanî yücelik değil, her şeyden haberdar olmasındandır. Âlemdeki varlıklarla sınırlanmamıştır ve onlara mahkûm değildir. O’nun için zaman söz konusu olamaz, tesir altında kalmaz, başkalarının yardımına muhtaç değildir.

                    Kâdir Allah

                    Allah kâdirdir ve O’nun kudretinin herhangi bir haddi, sınırı, şartı ve kaydı yoktur. Ne kadar yapabilir? Ne zaman yapabilir? Nerede yapabilir?... Allah’ın kudreti hususunda bu gibi sorular söz konusu değildir.
                    O, her an, her yerde, irade ettiği her şeyi istediği şekilde vücuda getirir veya onda değişiklik yapar.

                    Âlim Allah

                    Allah âlimdir. Geçmiş ve gelecekten, aşikâr ve gizliden, hatta her kesin fikir ve niyetinden geçen her şeyden haberdardır. Her şeye ilmî ihatası vardır. Biz eğer bir kısım değişik bilgilere sahip olursak, bir anda onlardan yalnızca birini tasavvur edebiliriz. Fakat Allah’ın her halükârda ve her şeye ihatası var ve hiçbir şeyden gaflet etmez.
                    Allah, her şeyi daha vücuda gelmeden önce bilebilir ve ilmini başka bir yerden almaz, her şeyi yaratan Allah, âlemdeki bütün kanunları ve ilimleri de yaratmıştır.

                    Gören ve Duyan Allah

                    Allah duyuyor ama bizler gibi kulak, sinir ve beyin yardımıyla değil. Allah görüyor ama göz vasıtasıyla değil… Allah’ın görmesi ve duyması, O’nun her şeyi ve bütün sesleri bilmesidir.

                    Kayyum Allah

                    Her şey Allah ile ayaktadır. Allah ise kendi vücuduyla. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve her şey O’na muhtaçtır. Hiçbir şeyden feyiz ve yardım almaz. Herhangi bir eksiklik ve noksanlığı yoktur. O’na bekleyiş ya da tekâmül diye bir durum söz konusu olmaz.



                    Allah’ı dünya işlerinden uzak bilen, Allah’ın bu âlemi yaratıp, harekete geçirdikten sonra bir kenara çekilerek hiçbir işe karışmadığını zannedenlerin aksine İslam, Allah’ın her şeyi idare ettiğini ve bütün işlerin O’nun nezareti altında olduğunu öğretiyor bizlere. Hiçbir şeyin O’nun irade ve isteği dışında yapılmadığını, O’nun feyiz, lütuf ve kerametinin daimî olduğunu bildiriyor. Eğer Allah âlemi idare etmekten bir an dahi elini çekecek olsa, her şey bir anda yok olup gider.



                    Maddeden olan bir varlık dokunulur, hissolunur ve bir mekânı kaplar, güneş, ağaç, hava, insan vb. gibi…
                    Allah madde değildir, zira madde sınırlıdır. Her ne kadar büyük ve geniş olsa dahi yine sınırlı ve sona ericidir.
                    En büyük Samanyollarının bütün genişlik ve enginliğine rağmen, yine de bir başlangıcı ve sonu vardır. Yani ondan daha büyük birini de düşünmek mümkündür…
                    Fakat Allah, sınırlı değil, mutlak Kemâl ve sonsuzluğa sahiptir, aksi takdirde noksan ve muhtaç olurdu.
                    Madde mürekkeptir, yani zerrelerden, parçalardan, unsurlardan ve atomlardan oluşmuştur. Bu cüzler birbirinden ayrılabilir ve her mürekkep kendi parçalarına ve onlardan oluşan birleşime muhtaçtır. Aynı zamanda her parça diğer parçalardan habersiz ve ayrıdır


                    Hz. Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur:
                    “Allah’ın nimetleri hakkında düşünün ama Allah’ın (zatı) hakkında düşünmeyin. Zira O’nun vücudunu idrak edemezsiniz.”

                    Soru 3- Acaba Allah’ı Kıyâmet günü görecek miyiz?

                    Cevap- Allah cisim değildir, ne bu dünyada cismi var, ne de öbür dünyada. Cisim olmayan bir şey ise hiçbir durumda, hiçbir zaman ve mekânda görülemez ve bu açıdan dünya ve ahiretin hiçbir farkı yoktur.

                    Soru 4- Allah’ın niçin mekânı yoktur?

                    Cevap- bu sorunun cevabı da ikinci ve üçüncü soruların cevabından anlaşılmaktadır. Zira mekâna muhtaç olmak cismin özelliklerindendir, her cismin zaman ve mekânı vardır.
                    Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                    "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

                      ...Hişam b. Hakem, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet eder:

                      Kendisine, "Allah nedir?" diye soran zındıka İmam şu cevabı verdi:

                      «Her şeyden farklı bir şeydir. Sen benim bu sözümü, anlamın ispatı şeklinde algıla. O, şeyliğin gerçek anlamıyla bir şeydir; ancak cisim ve suret değildir. Gözle görülmez, elle tutulmaz, beş duyu organıyla algılanmaz. Zihinler O'nu kavrayamaz, zamanın geçmesiyle yıpranıp eksilmez, akıp giden zamanlar O'nu değiştirmez.»

                      Soruyu soran adam dedi ki: Ama siz, Allah'ın işiten ve gören olduğunu söylü­yorsunuz?

                      Buyurdu ki: «Evet O, işitendir, görendir. Bir organ olmaksızın işitir, bir alete başvurmadan görür. Daha doğrusu kendisiyle işitir, kendisiyle görür. O, işitendir, kendisiyle işitir ve O, görendir, kendisiyle görür dediğim zaman bu, O, bir şeydir, kendisi de ayrı bir şeydir anlamına gelmez. Bilâkis, sorulan kişi ben olduğum için kendimle ilgili bir tabir kullanmak istedim ve soran da sen olduğuna göre senin an­layacağın bir dil kullandım. Ve diyorum ki: Gerçekte O, bütün zatıyla işitendir; ama bu, Onun parçası olan bir bütün olduğu anlamına gelmez. Sadece içimdeki anlamı kendimle ilintili ifadelerle sana anlatmak istedim.

                      Söylediklerimin varmak istediği nokta şudur: O, işitendir, görendir, zat ve an­lam ayrılığı söz konusu olmaksızın bilendir, her şeyden haberdardır.»

                      Soru soran dedi ki: Peki, O nedir?

                      Ebu Abdullah dedi ki: «O, Rabdir. O, mâbuddur. O, Allah'tır. Allah derken maksadım: "Elif, lam ve ha" harflerini, aynı şekilde "ra ve ba" harflerini ispatlamak değildir. Bilâkis, sen bu harflerin ötesindeki anlamı tasavvur et. Eşyanın yaratıcısı ve meydana getiricisi "şey," anlamını, söz konusu harflerin niteliğini düşün. İşte bu, Al­lah, Rahman, Rahim, Aziz ve benzeri isimlerle isimlendirilen anlamdır. Mâbud Odur»

                      Soru soran adam dedi ki: Biz ancak yaratılan şeyleri tasavvur edebiliyoruz.

                      Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) dedi ki: «Eğer öyle olsaydı Allah'ı bir­leme yükümlülüğü üzerimizden kalkardı; çünkü biz ancak tasavvur ettiklerimizin dı­şındaki şeylerle yükümlü değiliz. Aksine biz diyoruz ki:

                      Duyularla tasavvur edilen, onlar aracılığıyla algılanan, duyular tarafından sı­nırlandırılmış ve onlarda somutlaşmış her şey yaratılmıştır. Çünkü yaratıcının varlı­ğının olumsuzlanması iptal ve yokluk demektir.

                      Yaratıcının tenzih edilmesi gereken ikinci husus ise benzerliktir; çünkü ben­zerlik bileşim ve terkib ürünü olduğu açık olan yaratılmış varlıkların niteliğidir. Şu halde meydana getirilmişlerin var oluşlarını var eden birinin varlığım kanıtlamak ka­çınılmazdır. Meydana getirilmiş varlıkların var edilmişlikleri, onlar açısından zorun­lu bir niteliktir. Onların var edicileri de onlardan ayrıdır ve onlar gibi değildir; çünkü onlar gibi olan, açık bir şekilde bileşim ve terkip ürünü olmak bakımından onlara benzer. Onlar gibi yokluktan varlığa geçmiş, küçüklükten büyüklüğe, siyahlıktan be­yazlığa ve güçlülükten zayıflığa doğru bir süreç izlemiştir. Bunun dışında burada ay­rıca açıklama ve varlıklarını kanıtlama gereğini duymadığımız daha başka özellikleri saymak mümkündür.»

                      Soru soran adam dedi ki: Sen yaratıcının varlığını kanıtlarken O'nu sınırlan­dırmış oldun!

                      Ebu Abdullah buyurdu ki:«Onu sınırlandırmadım bilâkis Onu ispat ettim. Çünkü "olumlama/ispat" ve "olumsuzlama/nefiy" arasında bir menzil bulunmamaktadır.»

                      Soruyu soran adam dedi ki: Peki, Allah'ın benliği ve mahiyeti var mıdır?

                      Buyurdu ki: «Evet, bir şey benliksiz ve mahiyetsiz kanıtlanamaz ki.»

                      Soruyu soran dedi: Şu halde keyfiyeti de mi vardır?

                      Buyurdu ki: «Hayır; Çünkü keyfiyet nitelik ve kuşatıcılık yönüdür. Ancak varlığını inkâr ve eşyaya benzerlik yönünün dışına çıkması kaçınılmazdır. Çünkü O'nu olumsuzlayan, O'nu inkâr etmiş, rabliğim reddetmiş ve iptal etmiş olur. O'nu başkasına benzeten de O'nu rablik niteliğini hak etmeyen, yaratılmışlara, var edilmişlere özgü niteliklerle olumlamış olur. Fakat Allah’ı, başkasının hak etmediği, Ona ortak olmadığı, kuşatamadığı ve O'ndan başkasının da bilemediği bir keyfiyetle olumlamak kaçınılmazdır.»

                      Soru soran dedi: Varlıkların zahmetini bizzat kendisi mi taşır?

                      Ebu Abdullah buyurdu ki: «O, doğrudan ve direkt varlıkların ağırlığını taşı­maktan yücedir. Bu, yaratılmışlara özgü bir niteliktir. Yaratılmış varlıkların eşyayla teması; ancak yüklenmek, ağırlığını bizzat hissetmek şeklindedir. Allah ise aşkın gü­ce sahiptir. İradesi ve dilemesi her zaman yürürlükte ve geçerlidir. Dilediğini yapar.»



                      ALLAH ANCAK KENDİSİYLE BİLİNİR BABI

                      l-(224) ...Fadl b. es-Seken, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder:

                      Emir'ül-Mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib aleyhisselâm) buyurdu ki:

                      «Allah'ı Allah ile Resulü risalet ile "Ulu'1-emr / yönetici"yi marufu emret­mesi, âdil olması ve iyilikte bulunması ile tanıyın, bilin.»

                      [Aşağıdaki ifadeler müellifin kendi yorumudur.]

                      "Allah'ı Allah ile tanıyın..." sözünün anlamı şudur: Allah şahısları, nurları, cevherleri, ayanları yarattı. Ayan dediğimiz: bedenler, cevherler de ruhlardır.

                      Yüce Allah ne cisme, ne de ruha benzer. Hiç kimsenin, algılayan ve kavrayan ruhun yaratılmasında emir verme ve nedensellik oluşturma gibi bir yetkisi ve niteliği yoktur. Allah, ruhları ve cisimleri tek başına yaratmıştır.

                      Allah'tan iki benzeme olumsuzlandığı zaman yani bedenlere ve ruhlara ben­zemediği vurgulandığı zaman Allah, Allah ile bilinmiş, tanınmış olur. Ruha, bedene veya nura benzetildiği zaman ise Allah, Allah ile bilinmemiş olur.






                      KEVN (var olma) VE MEKÂN BABI

                      1-(233) ...Ebu Hamza şöyle rivayet etmiştir:

                      Nafi b. Ezrak Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’a sordu ki: "Bana Allah'ın ne zaman var olduğunu anlat?"

                      Buyurdu ki: «Ne zaman yoktu ki, sana ne zaman olduğunu anlatayım? Daima olan ve asla yok olmayan bir, hiçbir şeye muhtaç olmayan (samed), eş ve çocuk edinmeyen Allah, münezzehtir.»




                      ...Ahmed b. Muhammed b. Ebu Nasr şöyle rivayet etmiştir:

                      Belh nehrinin ötesinden (Maveraunnehir) bir adam, Ebu'l-Hasan er-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)'ın yanma geldi ve dedi ki: "Sana bir soru soracağım, eğer bu so­ruya benim düşündüğüm gibi cevap verirsen senin imamlığını kabul edeceğim." Ebu'l-Hasan (Ali b. Musa aleyhisselâm) dedi ki: «İstediğini sor.» Adam şöyle dedi: "Bana Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu, nasıl var olduğunu ve neye dayandığını söyle?"

                      Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: «Allah Tebareke ve Teâlâ neresiz, (mekânsız) nereyi, (mekânı) nere (mekân) yapandır. Ve nasılsız, (keyfiyetsiz) nasılı, (keyfi­yeti) nasıl (keyfiyet) yapandır. O, kudretine dayanır.»

                      Bunun üzerine adam yerinden kalktı, alnından öptü ve dedi ki: Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna, Ali­'nin, Allah Resûlü'nün vasisi olduğuna, ondan sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin yerine geçtiğine, siz imamların doğru sözlü olduklarınıza ve senin de on­lardan sonra onların görevini üstlendiğine şahitlik ederim.





                      ..Ebu Basir şöyle rivayet eder:

                      Bir adam Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’ın yanına geldi ve dedi ki:

                      Bana Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu söyle?

                      İmam buyurdu ki: «Yazıklar olsun sana! Ancak bir zaman var olmayan şey hakkında ne zaman oldu? Denir. Benim yüce Rabbim, her zaman vardı ve her zaman nasılsız (keyfiyetsiz) diridir. Allah hakkında "...oldu" olmaz. Oluşu için de "oldu ve nasıl oldu" nitelemesi olmaz. O'nun için "nerede" (mekân) yoktur.

                      Bir şeyin içinde değildir. Ve bir şeyin üzerinde de değildir. Özel mekânı için bir yer meydana getirmemiştir. Varlıkların oluşmasından sonra güçlenmemiştir ve hiçbir şey olmadan önce de zayıf değildi. Bir şey meydana getirmemişken korku his­setmiyordu. Zihinde tasavvur edilen hiçbir şeye benzemez. Varlıkların yaratılmasın­dan önce egemenlikten uzakta değildi ve varlıkların ortadan kalkmasından sonra da egemenlikten uzaklaşmaz. Hayat olmaksızın hep diridir. Bir şey meydana getirme­den önce güçlü hükümdardı. Evreni var ettikten sonra da karşı durulmaz güç sahibi hükümdardır.

                      Varoluşu için "nasıllık" söz konusu değildir. Nerede oluş O'nun için yoktur, sınırı söz konusu değildir. Kendisine benzeyen bir şeyle tanınmaz. Uzun süre kal­maktan dolayı yaşlanmaz. Hiçbir şeyden korkmaz. Aksine bütün varlıklar Onun kor­kusundan titrerler. Sonradan olma bir hayatı olmaksızın diriydi. Vasfedilir bir oluşu, sınırlandırılabilir "bir nasıl" oluşu ve kavranabilir "bir nerede" oluşu veya bir şeye komşu olabilir "bir mekânı" yoktur. Bilâkis O, diridir, tanınandır, hükümrandır, da­ima güç ve egemenlik sahibidir. Dilediğini, dilediği zaman dileyişiyle yarattı. Sınır­landırılamaz, parçalanamaz, yok edilemez. Keyfiyetsizlikti, mekânsız son olacaktır. "O'nun yüzü hariç, her şey helak olacaktır." (Kasas, 88) "Yaratma ve emir yetkisi O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah münezzehtir." (Araf, 54)

                      Yazıklar olsun sana, ey soru soran adam! Benim Rabbimi, zihinler kapsayamazlar. Şüpheler Onu, rububiyyet makamından indiremezler, şaşırmaz, hiçbir şey Ona yaklaşamaz, komşu olamaz, Olaylar Ona musallat olamazlar, hiçbir şeyden do­layı sorumlu tutulamaz, hiçbir şeyden dolayı pişmanlık duymaz. "Uyumaz.." (Bakara, 255) "Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve yerin altında bulunan her şey Onundur." (Ta-ha, 6)»
                      Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                      "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

                        devamını bu sitenin tevhid bölümün de inceleyebilirsin.
                        Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                        "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

                          ve aleykum es-selam "özdemir" bende aranıza katılmaktan çok memnun oldum.....İnşallah bol bol bilgilenip tam anlamıyla ehli-beyt mektebinin öğrenisi olacağız...

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum



                            tamamını izleyin ve özellikle 9. dakkadan sonrasına dikkat edin...işte bu yoldan ayrılmamın sebebini özetliyor adam..

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Batıldan Hakka Yolculuğum

                              ALEYKUM SELAM VE RAHMETULLAH
                              Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                              "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X