Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Nasıl Şii olduk - 23 \ DALALETTEN HAKKA YOLCULUK

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Nasıl Şii olduk - 23 \ DALALETTEN HAKKA YOLCULUK

    Biz eskiden suya hasret bir topraktık, yapraklarına kadar kurumuş bir bitkiye benziyorduk, paslanmış işlev görmez bir demir parçası, işletim sistemi çökmüş bir bilgisayar gibi ne kendimize nede başkasına bir faydamız yoktu.

    Müslüman’dık ama Müslümanlığın ne olduğunu bilmiyorduk, bizim için ibadetler sadece koru ve adet haline gelen bir iş olmuştu, sadece anne babamız namaz kıldığı için, bizde namaz kılardık, fakat namazın ne olduğunu, niçin kılındığı, amacının ne olduğunu, bize neler kazandırdığını bilmez bir halde sadece koru hareketlerle vakit geçiriyorduk.
    Mutlu muyduk? Değildik tabi ki; çünkü dilimizde nice manalarını bilmediğimiz, boşu boşuna geveleyip durduğumuz kelimeler geçiyordu…
    Bize öğretilen soruşturmamak, soru sormamak, sadece bazı sakalı uzun, göbeği şişik, cübbesi eşek kuyruğu gibi arkasından sürüklenen, kendi benliklerinden bile haberi olmayan birkaç kendini âlim gösteren cahillerin sözünü dinlemek, uygulamak ve verdikleri kararlar karşısında ses çıkarmamaktı bize öğretilen.
    Müslüman’dık, Allah’a kulluk ettiğimizden bahsederdik, Resulünü ve Ehl-i Beyt’ini severdik, ama ne yazık ki bu sadece koru laflarda kalıyordu. Başka bir yönden hayatımıza aktardığımız şeylere baktığımızda; bizim bir Yahudi, Hıristiyan, ateist veya herhangi bir putperestten bir farkımız yoktu, onlar açık, açık Allah’ı, Resulünü ve gönderilen her şeyi inkâr ederlerdi, bizler ise dilde bunları kabul ediyor, hareketlerimizde inkâr ediyorduk.
    Allah’ı tanıyor gibi gözükürdük, fakat sadece sıkıştığımız, düştüğümüz anlarda onu anardık. Her zaman dilimizde “Ya Rabbi, Ya İlahi” gibi laflar tekrarlardık fakat aslına baktığımızda İlah’ın, Rabbin ne manalara geldiğini bilmiyorduk.
    Kuran’ın bir hidayet kitabı olduğunu anlatırdık, onda şüphe olmadığını haykırırdık, ona en ufak bir hakaret edeni perişan hale getirip dediğine pişman ederdik. Fakat hiç düşünmüyorduk ki; en büyük zararı biz ona verirdik, en büyük zararı ona düşmanları değil aksine bilinçsiz bir şekilde sadece bir hatim kitabı olarak okuyan, süslü bir alet gibi duvara asan, mezarlıklarda ölülerin günahlarını gideren, acılarını hafifleten bir ilaç ve muska için ana kaynak yapanlar en büyük zararı veriyorlardı.
    Evet, bizler onu anlama yerine onu çeşit, çeşit kılıflara soktuk, onu bilmek yerine onu ittik, onu karanlık yolumuzun feneri yapmak yerine sadece hürmet gösterilen bir kitap yaptık.
    Onun bulunduğu uzanmaz, odaya getirildiğinde başımızı eğer, ayağa kalkardık. Fakat bütün bu yapılanlara rağmen bir gün bile bir hareketimizi ona göre düzetmezdik.
    Muhammed’i, Allah’ın Resulü ve habibi bilirdik, son Peygamber olarak onu tanırdık, onun dostlarına dost, düşmanlarına düşman olduğunu sanardık. Düşmanlarını sadece birkaç isim altında toplardık ama bilmiyorduk ki; ona düşman olanlar onun meclisinden çıktı.
    Vahiy muhatabı olarak bilirdik, fakat ne yazık ki bazen şu lafları da ona karşı kullanırdık; “Oda bir insandır, sadece vahyi iletmesinde hata yapmaz, onun dışında kalan bütün hareketlerinde bizim gibi hata yapar.” Derdik. Fakat hiç bu ayet aklımıza gelmezdi; “O heva ve hevesinden konuşmaz onun konuştuğu ona vahiy edilendir.”
    Ehl-i Beyt’i tanıdığımızı hatırlatırdık daima, ama bize göre Ehl-i Beyt Resul’den sonra kıyamete kadar gelen evlatlar, eşleri ve akrabalarıydı. Fakat bir kere bile Ahzap süresinin 33, ayetine dikkat çekmezdik. Çünkü orada Allah Ehl-i Beyt’ten bütün kiri giderdiğini belirtmiş.
    Evet, eğer Allah Ehl-i Beyt’ten bütün kiri gidermişse, nasıl Resul’den sonra gelen bütün akrabaları Ehl-i Beyt sayılırdı. Çünkü onların içinde Resulün döneminde ona karşı çıkanlar, onun sözlerine karşılık zıt hareketlere girişenler ve bu günde Resulün sülalesinden geldiğini iddia eden birkaç kişinin yaşayışları Kuran’la, Resulün hayatıyla çeliştiğini gördüğümüz halde düşünmezdik.
    Bedir’e, Hendek’e, Hayber’e sevinir, Uhud’a, Kerbela’ya, Necef’e üzülür ve onlar için ağlardık. Ama niçin sevindiğimizi, niçin ağladığımızı bilmezdik. Hüseyin’e ağlardık, Zeyneb’i anardık fakat bunun yanında Uhud’da Peygamberin dişinin kırılmasına sebebiyet verenlere “Radiyallahu enhu (Allah ondan razı olsun)” diye hitap ederdik. Huneyn’de Peygamberi yalnız bırakıp ta kaçışanlara saygı duyar onları selamlardık. Sıffn’da konuşan Kuran’lara kılıç çekenlere “hazret” diye nitelendirirdik. Nehravend’te hamile kadıların karılarında ki ceninleri diri diri çıkaranları alim ve fakih diye vasıflandırıldık. Kerbela’da İmam Hüseyin’i 72 kişi ile beraber şehit ettkten sonra “Bu Bedr’in intikamıdır.” diyen bir kafire halife derdik.
    Tabi bütün bunların yanında Ehl-i Beyt’i sevdiğimizi, düşmanlarına düşman olduğumuzu savunurduk.
    İslam için her an canımızı vermeye hazır olduğumuzu ilan ederdik. Fakat bir gün bile İslam için en ufak bir harekete bile girişmezdik, hep kaçışırdık.
    Takvalı olduğumuzu iddia ederdik, ama hayatımıza Takva yerine isyan bayrağı dikilmişti.
    Günün yedi-sekiz saatini uyumakla geçirirdik, diğer kalan zamanıda eğlence ve geçim derdinde sürdürürdük. Bunun yanında Allah’a günde bir saatimizi ayırmayı çok görürdük.
    Çok okuduğumuzu sanar, çok ibadette bulunduğumuzu ima ederdik her an, ama biz sadece bir kitabı bitirmek için okurduk, öğrenmek için değil. İbadetlerimizi başımızdan çabuk atmak için yapardık.
    Çok hadis okur ve aktarırdık. Fakat bir gün bile kimden geldiğini, sahihlik derecesini soruşturmazdık. “Üzümünü ye, bağını sorma” felsefesinde her okuduğumuz hadisi kabul ederdik.
    Ama yaşadığımız hayatımızdan zerre miktarı memnun değildik, tutsaktık ama kime tutsak olduğumuzu bile bilmiyorduk. Bir şey arıyorduk, özlüyorduk ama o şeyin ne olduğunu, nerde olduğunu bilmiyorduk.
    Ta ki bir gün bir gerçekle karşınlaşana kadar.
    Kim bilir belki aradığım işte buydu, çünkü beni cezp etti, beni kendine çekti, insanlığımı hatırlattırdı, bana kulluk bilincini gösterdi, hayatı nasıl yaşayacağımı, nelere iman edeceğimi öğretti bana.
    Bana Allah’ı Allah olarak öğretti, onun yoluyla bildim Allah’ı ve taptım ona, ondan başka her şeyi inkâr ettim.
    Bana Resulün hangi konuma sahip olduğunu, nasıl bir Resule inandığımı ve nasıl bir Resule inanman gerektiğini, onun yolundan nasıl gideceğimi, onu kendime nasıl önder ve rehber edineceğimi öğretti.
    Bana Kuran’ı nasıl okuyacağımı, nasıl hayatıma aktaracağımı, ona göre nasıl hareket edeceğimi, onun eşsiz mesajını, bilgisini öğretti.
    Bana Ehl-i Beyt’i öğretti, on iki imamı, an dört masumu. Beni kokuşmuş, paslanmış, hantallaşmış hayatımdan çıkarıp, bana soruşturmayı, okumayı, sevmeyi, tapmayı, hareket etmeyi, düşünmeyi öğretti.
    Bana erdemi öğretti, sadece tuvalet ile mutfak arasında bir boru olmadığımı, aklımın olduğunu gösterdi.
    Bana ağlamayı sevdirdi, artık gülüyor, çok ağlıyorum. Ban hürlüğü öğretti, kiminle olacağımı gösterdi, kimi seveceğimi, kimden nefret edeceğimi hatırlattırdı bana.
    Okumanın bir aşk olduğunu, okumadan, soruşturmadan, hiçbir şey yapamayacağımı gösterdi.
    Beni takvalı olamaya itti ve bana “Takvalı olmayanların bizimle bir ilişkisi olamaz.” Diye her gün tekrarladı.
    Bana aşkın maşuksuz olmayacağını, ilmin siyasetsiz olmayacağını, siyasetin ise ferasetsiz olmayacağını, şefaatin izzetsiz olmayacağını öğretti.
    Bana sevgiyi gösterdi, bedel ödemeyi öğretti, bana “Uğrunda bedel ödenmeyen şey geçersizdir, en büyük bedelin sadık olmam olduğunu” öğretti, kaçmamayı, akletmeyi öğretti.
    Evet, öğrettiği ve gösterdiği şeyleri sıralasam buna eminim ki aylar hatta yıllar sörer.
    Ama aradığım buydu. Beni ben yapan, başımı dikleştiren, özgürlüğümü bana geri veren buydu.
    Fakat unutmayalım ki bu şey herkesi kabul etmez. Onun uğrunda bedel ödemeyenleri elinin tersi ile iter, ona yardım etmeyene yardım olunmaz.
    Onu eşinden, çocuğundan, anandan, babandan, malından, kendinden, kısacası her şeyinden daha çok sevmedikçe o, sana gelmez.
    O’dur bana gerçek manada
    LAİLAHE İLLALLAH,
    MUHAMMED RESULULLAH,
    ALİYUN VELİYULLAH.
    Dedirten.
    Buydu beni başkalarından ayıran buydu,
    Buydu kurtuluş reçetesi,
    Buydu hak yol.
    Bunun ne olduğunu merak ediyorsanız söyleyeyim;
    Bu
    ALİ (a.s.) ŞİASI OLMAKTIR.


    #2
    Ynt: DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

    Rabbim bizi Hz.Aliye yakışır şialardan etsin,bizleri hak yolundan ayırmasın..Allah sevabınıza yazsın emeğinize sağlık..
    [center]

    [center][center]

    Yorum


      #3
      Ynt: DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

      [quote author=yebnel-zehra link=topic=259.msg1015#msg1015 date=1232303810]
      Rabbim bizi Hz.Aliye yakışır şialardan etsin,bizleri hak yolundan ayırmasın..Allah sevabınıza yazsın emeğinize sağlık..
      [/quote]
      Amin..
      Allah razı olsun..

      Yorum


        #4
        Ynt: DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

        [quote author=yebne-zehra link=topic=259.msg1015#msg1015 date=1232303810]
        Rabbim bizi Hz.Aliye yakışır şialardan etsin,bizleri hak yolundan ayırmasın..Allah sevabınıza yazsın emeğinize sağlık..
        [/quote]

        Yorum


          #5
          Ynt: DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

          Yönetici arkadaşlardan rica ediyorum. Bu başlığı Nasıl Şii olduk bölümüne taşırlar mı?

          Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

          Başlıkta yukarıda ki şekilde olursa iyi olur. Bende inşaallah yazarını bulup foruma getiricem ve başlığına detaylı bir şekilde kaldığı yerden başlasın inş.

          Yorum


            #6
            Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

            Bu yazı Sonradan Şii olmuş değerli bir kardeşime bir arkadaşıma aittir. Bu yolu seçtikten sonra başına gelmedik kalmamıştı. Hayat hikayesi ibretlerle ve eziyetlerle dolu bir kardeşimiz. Bu gün Allah nasip ederse kendisine ulaşıcam. Kabul ederse ismini buraya yazıcam ve kabul ederse hayat hikayesini anlatması için foruma davet edicem inş.

            Yorum


              #7
              Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

              inşaallah kabul eder....
              Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

              Yorum


                #8
                Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

                [quote author=MÜDDESSİR link=topic=259.msg45885#msg45885 date=1249283973]
                inşaallah kabul eder....
                [/quote]
                Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                İmam Ali (a.s)

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

                  bizdende selam söyleyin ve onu foruma hepimizin beklediğini iletin Mufazzal kardeşim
                  En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 14:12.
                  "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

                    [quote author=muttaki link=topic=259.msg45949#msg45949 date=1249305444]
                    bizdende selam söyleyin ve onu foruma hepimizin beklediğini iletin Mufazzal kardeşim
                    [/quote]
                    En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 14:12.
                    Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

                      Bu makalenin sahibi ile görüştüm. İsminin açıklanmasında her hangi bir sakınca görmedi. İsmi Muzaffer Çivi'dir. Allah'ın izni ile Muzaffer kardeşimiz Hakkaride Şiiliği tanımış ve orada yaşamaktadır. Kendisi zaten forumdan haberdarmış ama üye değilmiş. Ricam üzere inşaallah kısa zaman sonra üye olup bu başlıkta Nasıl Şii olduğunu ve başına gelenleri anlatacak inş.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DELALETTEN HAKKA YOLCULUK

                        Mufazzal kardeşim çabalarından dolayı Allah seni ödüllendirsin ancak başlıkta bir değişiklik yapın ufak:
                        delalet: işaret olma delil olma anlamına gelir
                        dalalet: sapıklık cahiliye
                        delalet kelimesi bu cümlede yanlış dalalat uygun...
                        En son Qom_u_ask tarafından düzenlendi; 06.08.2020, 14:12.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DALALETTEN HAKKA YOLCULUK

                          Muzaffer Çivi kardeşimiz, yani bu yazının sahibi, 10 yıldır arzusuna hamdolsun kavuştu. Kendisini bu gün Kum şehrine Talebeliğe uğurladık. Kabul işlemleri bitti. Maddi ve manevi desteği olan tüm arkadaşlardan Allah razı olsun.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Nasıl Şii olduk - 23 \ DALALETTEN HAKKA YOLCULUK

                            BİSMİHİ TEALA

                            HAMD ALEMLERİN RABBİ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN

                            RABB'İMDEN HAK İLE BATILI AYIRIP DOĞRULARLA OLMAYI MUAVVAK KILMASINI DUA EDERİM

                            Selamun Aleykum Aziz ve Değerli Kardeşim Muzaffer Çivi'ye Allah Hz. Muhammed (s.a.a) ve Pak ehl-i Beyt (a.s) yüzü suyu hürmetine yardımcısı ve inayeti üzerine olsun


                            Allah'a emanet olun...

                            Yorum

                            YUKARI ÇIK
                            Çalışıyor...
                            X