Ynt: Şia Mezhebini Tanıyalım...
Bundan önce işaret edildiği gibi, Şia Kurân-ı Kerim’deki her türlü değişiklik ve tahrifi kabul etmemekte ve günümüzde var olan Kurân’ın Peygamber’e (s.a.a) nazil olan Kurân olduğuna inanmaktadır. Kurân’da hiçbir eksiklik yoktur. Hiç kimse, Kurân’ın bütün Müslümanların elinde olan nüshasından farklı bir nüshasını görmemiştir.
On iki imamların (a.s) zamanında elle yazılmış ve günümüze kadar ulaşan Kurân-ı Kerim, yeni basılmış Kurânlarla hiçbir farklılığı yoktur.
Kurân-ı Kerim, Allah’ın (c.c.) O’nu, her türlü değişiklik ve tahriften koruyacağını açıkça beyan ediyor:
“Kurân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.”
Allâme Seyit Muhammed Hüseyin Tabâtabâî çok değerli “el-Mizan” tefsirinde bu ayet hakkında şöyle yazıyor:
“…Kurân hiçbir zaman yok olmayacak veya unutulmayacak canlı ve ebedi bir zikirdir. Kurân her türlü fazlalık ve eksiklikten korunmuştur. Kurân-ı Kerim’in ilahî hakikat ve maarifleri açıklamak için Allah tarafından gönderilmiş bir kitap olma özelliğine etki edecek, hiçbir değişikliği yoktur.”
Yukarıda zikredilen ayetten de anlaşıldığı üzere Kurân her türlü değişiklik ve tahriften korunmuş ve korunacaktır.
2- SÜNNET
Şia’nın Kurân-ı Kerim’den sonra İslam’ı tanımakta en önemli kaynağı Peygamber’in (s.a.a) söz ve davranışlarından ibaret olan sünnettir. Sünnete bu özelliği veren Kurân-ı Kerim’dir. Zira Kurân’daki ayetlere göre Peygamber’in (s.a.a) görevi Kurân’ı açıklamak ve öğretmektir.
“Onları, delillerle, kitaplarla gönderdik ve sana da, onlara ne indirildiğini açıkça anlatman, düşünmelerini sağlaman için Kur’ân’ı indirdik.” Nahl, 44
Peygamber efendimizin diğer bir vazifesi de Kurân’ı ve hikmeti öğretmesidir:
“…peygamber göndermiştir; onlara âyetlerini okumaktadır ve onları tertemiz bir hale getirmektedir ve onlara kitabı ve şerîatların hikmetlerini öğretmektedir…” Cuma, 2
Peygamber (s.a.a) müminler için örnektir:
“Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah’da pek güzel bir örnek vardır. Allah’a ve son güne ümit besler olup da Allah’ı çok zikreden kimseler için.”
O hiçbir zaman heva ve hevese göre konuşmaz:
“Arkadaşınız, gerçekten ne saptı, ne ayrıldı. * O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.”
Bundan önce işaret edildiği gibi, Şia Kurân-ı Kerim’deki her türlü değişiklik ve tahrifi kabul etmemekte ve günümüzde var olan Kurân’ın Peygamber’e (s.a.a) nazil olan Kurân olduğuna inanmaktadır. Kurân’da hiçbir eksiklik yoktur. Hiç kimse, Kurân’ın bütün Müslümanların elinde olan nüshasından farklı bir nüshasını görmemiştir.
On iki imamların (a.s) zamanında elle yazılmış ve günümüze kadar ulaşan Kurân-ı Kerim, yeni basılmış Kurânlarla hiçbir farklılığı yoktur.
Kurân-ı Kerim, Allah’ın (c.c.) O’nu, her türlü değişiklik ve tahriften koruyacağını açıkça beyan ediyor:
“Kurân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.”
Allâme Seyit Muhammed Hüseyin Tabâtabâî çok değerli “el-Mizan” tefsirinde bu ayet hakkında şöyle yazıyor:
“…Kurân hiçbir zaman yok olmayacak veya unutulmayacak canlı ve ebedi bir zikirdir. Kurân her türlü fazlalık ve eksiklikten korunmuştur. Kurân-ı Kerim’in ilahî hakikat ve maarifleri açıklamak için Allah tarafından gönderilmiş bir kitap olma özelliğine etki edecek, hiçbir değişikliği yoktur.”
Yukarıda zikredilen ayetten de anlaşıldığı üzere Kurân her türlü değişiklik ve tahriften korunmuş ve korunacaktır.
2- SÜNNET
Şia’nın Kurân-ı Kerim’den sonra İslam’ı tanımakta en önemli kaynağı Peygamber’in (s.a.a) söz ve davranışlarından ibaret olan sünnettir. Sünnete bu özelliği veren Kurân-ı Kerim’dir. Zira Kurân’daki ayetlere göre Peygamber’in (s.a.a) görevi Kurân’ı açıklamak ve öğretmektir.
“Onları, delillerle, kitaplarla gönderdik ve sana da, onlara ne indirildiğini açıkça anlatman, düşünmelerini sağlaman için Kur’ân’ı indirdik.” Nahl, 44
Peygamber efendimizin diğer bir vazifesi de Kurân’ı ve hikmeti öğretmesidir:
“…peygamber göndermiştir; onlara âyetlerini okumaktadır ve onları tertemiz bir hale getirmektedir ve onlara kitabı ve şerîatların hikmetlerini öğretmektedir…” Cuma, 2
Peygamber (s.a.a) müminler için örnektir:
“Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah’da pek güzel bir örnek vardır. Allah’a ve son güne ümit besler olup da Allah’ı çok zikreden kimseler için.”
O hiçbir zaman heva ve hevese göre konuşmaz:
“Arkadaşınız, gerçekten ne saptı, ne ayrıldı. * O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.”
Yorum