Ynt: Şia Mezhebini Tanıyalım...
“And olsun Zikir’den sonra Zebur’da da “Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır” diye yazmıştık.”
“Biz ise, yeryüzünde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önder yapmak ve onları vâris kılmak istiyoruz.”
Burada Ehl-i Sünnet’in önemli kaynaklarında bulunan kurtarıcı ile ilgili hadislere değineceğiz:
1- Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:
“Dünyanın sadece bir günlük ömrü kalsa bile Allah (c.c.) o günü o kadar uzatır ki, ta soyumdan ismi benim ismimle aynı olan birisinin, yeryüzüne hâkim olsun.”
2- Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:
“Mehdi, benim Ehl-i Beyt’imdendir. Allah-u Teala onun için gerekli şartları bir gecede hazırlar.”
3- Peygamber (s.a.a)’den şöyle naklediliyor:
“Vaat edilmiş Mehdi, benim Ehl-i Beyt’imden ve Fatıma’nın evlatlarındandır.”
4- Cabir b. Abdullah Ensarî Peygamber (s.a.a)’den şöyle naklediyor:
“Ümmetimden bir topluluk kıyamet gününe yakın bir zamana kadar hakkı ayakta tutmak için savaşacaklardır. O sırada Meryem oğlu İsa gökyüzünden yeryüzüne inecektir. Ve o topluluğun imamı, İsa b. Meryem’den kendilerine cemaat namazı kıldırmasını isteyecek; ama Hz. İsa bunu kabul etmeyerek şöyle buyuracaktır: “Hayır, Allah bu ümmeti şereflendirmek için imamları sizin aranızda karar kılmıştır.”
Özet olarak, Hz. Mehdi (a.f), bütün insanlık için görevlendirilecek ve kıyamının başlangıcı da Arap yarımadasında olacaktır. Onun ismi Peygamber’in (s.a.a) ismi olan Muhammed’dir ve o Hz. Fatıma’nın (s.a) neslinden gelecektir. Peygamber’in (s.a.a) hadisleri ve Ehl-i Beyt’in (a.s) sözlerine göre Mehdi on birinci imam Hasan Askeri (a.s)’in oğludur. Hz. Mehdi (a.f) 255 h.k yılında dünyaya gelmiş ve 260 h.k yılında ise imam Hasan Askeri’nin şehit olmasının ardından gaybete çekilmiştir. İmam Mehdi (a.f) hayattadır ve ne zaman ortam müsait olursa zuhur edecektir.
Ehl-i Sünnet âlimlerinin birçoğu da aynı şekilde bu konuyu kendi kitaplarında zikretmişlerdir. Ama bunun karşısında Ehl-i Sünnet âlimlerinin bir başka çoğunluğu ise Mehdi’nin henüz dünyaya gelmediğine inanmaktadırlar.
Ünlü Şiî araştırmacı Seyit Muhsin Emin “Ayanü’ş-Şia” kitabında Mehdi’nin, imam Hasan Askeri’nin (a.s) oğlu olduğuna inanan Ehl-i Sünnet âlimlerinden on üç kişinin ismini zikretmiştir. Örnek olarak; Muhammed b. Yusuf el-Kenci eş-Şafiî “el-Beyan fi Âhbarî Sahibi’z-Zaman” ve “Kifayetü’t-Talib fi Menakibî Ali b. Ebu Talib” kitabında; Nuruddin Ali b. Muhammed el-Mâlik “el-Fusulu’l-Mühimme fi Ma’ifeti’l-Eimme” kitabında ve ibn-i Cûzi “Tezkiretü’l-Havas” kitabında bu konuyu zikretmişlerdir.
5- Mead
Bir gün bu dünya kıyametin gelmesi ile sona erecektir. Bütün insanlar yeniden dirilip Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. Allah bütün insanların inanç ve amellerini hesaba çekerek salih ve iyi işlerde bulunanlara sevap verecek ve sapıklıklarında inat eden, kötü amellerde bulunanları da cezalandıracaktır. (Hac.6-9); Al-i İmran.185; En’am.62)
Allah, herkese adaletli bir şekilde davranacaktır. Bununla birlikte bu adaletin uygulanmasında, Allah daha çok rahmet sıfatıyla kullarını hesaba çekecektir. (En’am.12)
Hatırlatma
Her ne kadar bütün Müslümanlar üç temel konuda yani tevhit, nübüvvet ve mead konusunda ortak görüşe sahip olsalar da inanç ve amellerin sayılarında ve bölümlere ayrılmasında, onlar arasında bir takım farklılıklar görülmektedir. Şia, bu üç temel konuyu “Usul-u din” olarak ve adalet ve imamet konularını da “Usul-u mezhep” olarak adlandırmaktadırlar. Bunun yanında ibadet ve farz amelleri de “Furu-u din” olarak adlandırmaktadırlar. Bu ayırımın sebebi tevhit, nübüvvet, mead, adalet ve imamet inançlarının dinin ve mezhebin en önemli ve temel unsurları olmaları, amel ve ibadetlerin ise bu temel unsurlara iman etme ve inanmanın peşinden gelmeleridir. Bu yüzden amel ve ibadetler teferruat olarak kabul edilmiştir.
Ehl-i Sünnet ise Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğine şahadet getirmeyi dört farz ibadet (namaz, oruç, hac ve zekat) ile birlikte “Usul-u din” olarak saymaktadırlar. Emr-i bi’l-Maruf (İyiye emretmek) ve nehy-i ani’l-Münker (Kötülükten alıkoymak) gibi diğer ibadetleri de farz olarak bilmelerine rağmen namaz, oruç hac ve zekâtın yanında zikretmemektedirler.
“And olsun Zikir’den sonra Zebur’da da “Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır” diye yazmıştık.”
“Biz ise, yeryüzünde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önder yapmak ve onları vâris kılmak istiyoruz.”
Burada Ehl-i Sünnet’in önemli kaynaklarında bulunan kurtarıcı ile ilgili hadislere değineceğiz:
1- Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:
“Dünyanın sadece bir günlük ömrü kalsa bile Allah (c.c.) o günü o kadar uzatır ki, ta soyumdan ismi benim ismimle aynı olan birisinin, yeryüzüne hâkim olsun.”
2- Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:
“Mehdi, benim Ehl-i Beyt’imdendir. Allah-u Teala onun için gerekli şartları bir gecede hazırlar.”
3- Peygamber (s.a.a)’den şöyle naklediliyor:
“Vaat edilmiş Mehdi, benim Ehl-i Beyt’imden ve Fatıma’nın evlatlarındandır.”
4- Cabir b. Abdullah Ensarî Peygamber (s.a.a)’den şöyle naklediyor:
“Ümmetimden bir topluluk kıyamet gününe yakın bir zamana kadar hakkı ayakta tutmak için savaşacaklardır. O sırada Meryem oğlu İsa gökyüzünden yeryüzüne inecektir. Ve o topluluğun imamı, İsa b. Meryem’den kendilerine cemaat namazı kıldırmasını isteyecek; ama Hz. İsa bunu kabul etmeyerek şöyle buyuracaktır: “Hayır, Allah bu ümmeti şereflendirmek için imamları sizin aranızda karar kılmıştır.”
Özet olarak, Hz. Mehdi (a.f), bütün insanlık için görevlendirilecek ve kıyamının başlangıcı da Arap yarımadasında olacaktır. Onun ismi Peygamber’in (s.a.a) ismi olan Muhammed’dir ve o Hz. Fatıma’nın (s.a) neslinden gelecektir. Peygamber’in (s.a.a) hadisleri ve Ehl-i Beyt’in (a.s) sözlerine göre Mehdi on birinci imam Hasan Askeri (a.s)’in oğludur. Hz. Mehdi (a.f) 255 h.k yılında dünyaya gelmiş ve 260 h.k yılında ise imam Hasan Askeri’nin şehit olmasının ardından gaybete çekilmiştir. İmam Mehdi (a.f) hayattadır ve ne zaman ortam müsait olursa zuhur edecektir.
Ehl-i Sünnet âlimlerinin birçoğu da aynı şekilde bu konuyu kendi kitaplarında zikretmişlerdir. Ama bunun karşısında Ehl-i Sünnet âlimlerinin bir başka çoğunluğu ise Mehdi’nin henüz dünyaya gelmediğine inanmaktadırlar.
Ünlü Şiî araştırmacı Seyit Muhsin Emin “Ayanü’ş-Şia” kitabında Mehdi’nin, imam Hasan Askeri’nin (a.s) oğlu olduğuna inanan Ehl-i Sünnet âlimlerinden on üç kişinin ismini zikretmiştir. Örnek olarak; Muhammed b. Yusuf el-Kenci eş-Şafiî “el-Beyan fi Âhbarî Sahibi’z-Zaman” ve “Kifayetü’t-Talib fi Menakibî Ali b. Ebu Talib” kitabında; Nuruddin Ali b. Muhammed el-Mâlik “el-Fusulu’l-Mühimme fi Ma’ifeti’l-Eimme” kitabında ve ibn-i Cûzi “Tezkiretü’l-Havas” kitabında bu konuyu zikretmişlerdir.
5- Mead
Bir gün bu dünya kıyametin gelmesi ile sona erecektir. Bütün insanlar yeniden dirilip Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. Allah bütün insanların inanç ve amellerini hesaba çekerek salih ve iyi işlerde bulunanlara sevap verecek ve sapıklıklarında inat eden, kötü amellerde bulunanları da cezalandıracaktır. (Hac.6-9); Al-i İmran.185; En’am.62)
Allah, herkese adaletli bir şekilde davranacaktır. Bununla birlikte bu adaletin uygulanmasında, Allah daha çok rahmet sıfatıyla kullarını hesaba çekecektir. (En’am.12)
Hatırlatma
Her ne kadar bütün Müslümanlar üç temel konuda yani tevhit, nübüvvet ve mead konusunda ortak görüşe sahip olsalar da inanç ve amellerin sayılarında ve bölümlere ayrılmasında, onlar arasında bir takım farklılıklar görülmektedir. Şia, bu üç temel konuyu “Usul-u din” olarak ve adalet ve imamet konularını da “Usul-u mezhep” olarak adlandırmaktadırlar. Bunun yanında ibadet ve farz amelleri de “Furu-u din” olarak adlandırmaktadırlar. Bu ayırımın sebebi tevhit, nübüvvet, mead, adalet ve imamet inançlarının dinin ve mezhebin en önemli ve temel unsurları olmaları, amel ve ibadetlerin ise bu temel unsurlara iman etme ve inanmanın peşinden gelmeleridir. Bu yüzden amel ve ibadetler teferruat olarak kabul edilmiştir.
Ehl-i Sünnet ise Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğine şahadet getirmeyi dört farz ibadet (namaz, oruç, hac ve zekat) ile birlikte “Usul-u din” olarak saymaktadırlar. Emr-i bi’l-Maruf (İyiye emretmek) ve nehy-i ani’l-Münker (Kötülükten alıkoymak) gibi diğer ibadetleri de farz olarak bilmelerine rağmen namaz, oruç hac ve zekâtın yanında zikretmemektedirler.
Yorum