Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

    Hamd alemin rabbine olsun. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve asha¬bının üzerine olsun!

    Es-Selamu Aleykum ve rahmetullah Aziz ve Pek Muhterem Şia Kardeşlerim.. Ben Ehl-i Sünnet Şafiî bir Müslümanım Eğer Müsadeniz Varsa bir kaç sualim oLacak Bunları Değerli Hocaların cevaplamasını isterim


    -1-Ali (radıyallahu anhu), Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) vefatından sonra birçok hanımla evlendi ve onlardan çocukları oldu Bu çocuklardan bazılarının isimleri şöyledir: Abbas ibn Ali ibn Ebi Talib, Abdullah ibn Ali ibn Ebi Talib, Cafer ibn Ali ibn Ebi Talib, Osman ibn Ali ibn Ebi Talib Anneleri de Ummulbenin bintu Huzam bin Dârim’dir[2]

    Ubeydullah ibn Ali, Ebu Bekr ibn Ali Anneleri Leyla bintu Mesud ed-Dârimiyye’dir[3]

    Yahya ibn Ali, Muhammed el-Esğar ibn Ali, Avn ibn Ali Anneleri Esma bintu Umeys’dir [4]

    Rukayye bintu Ali, Ömer ibn Ali (otuz beş yaşında vefat etmiştir) Anneleri Ummu Habib bintu Rebia’dır[5]

    Ummulhasen bintu Ali, Ramle el-Kubra bintu Ali Anneleri Ummu Mesud bintu Urve bin Mesud es-Sakafi’dir[6]

    Sorumuz şudur: Bir baba ciğerparesini en büyük düşmanının ismiyle isimlendirir mi? Nasıl olur da Ali (radıyallahu anhu) oğullarını düşmanlarının isimleriyle isimlendirir? Ayrıca, çocuklarına Ebu Bekr, Ömer ve Osman ismini veren ilk Kureyşlinin Ali (radıyallahu anhu) olduğunu
    biliyor muydunuz?!


    -2- “Nehcu’l-Belâğa” kitabının yazarı –ki bu kitap Şiilerce itibar edilen bir kitaptır- Ali’nin (radıyallahu anhu) hilafetten uzak durduğunu ve “Bırakın başkasına öncelik tanıyayım” [1] dediğini rivayet eder Bu, Şia mezhebinin batıllığına delildir Zira iddia ettiklerine göre onun halife ve imam tayin edilmesi Allah tarafından emredilmiş olan ve uyulması gereken bir farzdı ve Ebu Bekr (radıyallahu anhu) bunu onun elinden almak istemişti!



    -3- El-Kuleyni, “el-Kâfi” adlı kitabında şöyle der:

    “İmamlar ne zaman öleceklerini bilirler Onlar ancak kendi seçimleriyle ölürler” [1]

    El-Meclisi ise “Biharu’l-Envar” adlı kitabında şöyle bir söz aktarır:

    “İmam ya öldürülür ya da zehirlenir” [2]

    Eğer imam, el-Kuleyni’nin dediği gibi gaybı biliyor idiyse, yiyecek ve içecek olarak ona sunulan şeylerde ne olduğunu da biliyor demektir Eğer zehirliyse onu yemez, bilerek yerse de intihar etmiş olur! Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) kendisini öldürenin ateşte olduğunu haber vermiştir Şia, kendi imamları için böyle bir şeyden razı mıdır?

    [1] Kuleyni usulul-Kâfi, (1/258); el fusulul mühime, (s155);




    - el-Kuleyni, el-Kâfi adlı kitabında[3] şöyle der:

    “Ashabımızdan çoğu, Ahmed ibn Muhammed’den o da Abdullah ibn Haccal’dan, o Ahmed ibn Ömer el-Halebi’den ve o, Ebu Basir’den şöyle aktarır: Ebu Abdullah’ın yanına girdim ve dedim ki: ‘Canım sana feda olsun, sana bir mesele hakkında soracağım, işte burada biri benim sözlerimi işitiyor’ Ebu Abdullah diğer ev ile aradaki perdeyi kaldırdığında oradakini gördü ve dedi ki: ‘Ey Ebu Muhammed sormak istediğini sor!’ Dedim ki: ‘Canım sana feda olsun…’ Sonra bir müddet sustu ve şöyle dedi: ‘Bizim yanımızda Fatıma’nın mushafı vardır Onlar ne bilecekler Fatıma’nın mushafı nedir?’ dedim ki: ‘Fatıma’nım mushafı nedir?’ O, ‘İçerisinde sizin Kuran’ınızın üç misli gibi bir Mushaf vardır Vallahi onun içinde sizin Kuran’ınızdan tek bir harf bile yoktur’ dedi Dedim ki: ‘Vallahi ilim budur’ dedi ki: ‘O elbette ilimdir”

    Acaba Rasul (sallallahu aleyhi ve selem) ve ashabı, Fatıma’nın mushafını biliyor muydu? Eğer rasul olduğu halde o bilmiyor idiyse, Ehli Beyt onun bilmediği bir şeyi nasıl bildi? Eğer biliyor idiyse, onu ümmetten neden saklamıştı? Allahu Teala şöyle buyurmakta:



    يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَمِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ


    “Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et Eğer bunu yapmazsan, risaleti tebliğ etmemiş (yerine getirmemiş) olursun” (el-Maide/67)



    [3] Kuleyni usulul-Kâfi, (1/239)


    inşAllah Bunları Cevaplarsanız Yeni sorular Gelecektir Selamlar..

    #2
    Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

    16- Kulluk sadece Allah’a olmalıdır



    بَلِ اللَّهفَاعْبُدْ


    Allahu Teala şöyle der: “Hayır! Ancak Allah’a kulluk et” (ezZümer/66)


    Öyleyse niçin kendilerine Abdulhuseyn (Hüseyin’in kulu) Abduali (Ali’nin kulu), Abduzzehra (Zehra’nın kulu) Abdulimam (imamın kulu) olarak isimler veriyorlar? Niçin imamlar çocuklarını bu şekilde isimlendirmemişlerdi? Ayrıca Hüseyin’in (radıyallahu anhu) ölümünden sonra bu ismin ‘Hüseyin’in hizmetçisi, kölesi’ anlamında kullanılması da mantıklı değildir, zira ölmüş bir kimseye hizmet etme gibi bir durum söz konusu olamaz!


    17- Ali (radıyallahu anhu), Allah tarafından bildirilmiş bir halife ise niçin Ebu Bekr’e, Ömer’e ve Osman’a (radıyallahu anhum) biat etmiştir? Eğer acizdi denilecek olursa, aciz bir kişi imamete layık olamaz! Onu ancak güçlü biri hak eder Eğer güç yetiriyordu ama yapmadı denilecek olursa bu da hıyanet olur Hain bir kimse de imameti hak etmez, yönettiği kimseler kendisine emanet edilmez! Elbette ki bunların tümünden o uzaktır… Doğru bir cevapları varsa, nedir bu cevap?

    20- Şia, Muaviye’nin kafir olduğunu iddia etmekteler Ancak Hasanın (radıyallahu anhu) onun lehine hilafetten vazgeçtiğini görüyoruz Ya Hasan (radıyallahu anhu) hilafeti bir kafire bıraktı ki o masumdur ve bu onun masumluğuna aykırıdır veya Muaviye müslümandır


    21- Acaba Rasul (sallallahu aleyhi ve selem) Şiilerin yaptığı gibi Huseyn’in türbesinin toprağına mı secde etmekteydi? Eğer evet derlerse, Kâbe’nin rabbine yemin olsun ki bu yalandır! Eğer hayır derlerse, deriz ki: Rasul’ün yapmadığı bir şeyi niçin yapmaktasınız? Şunu da biliyoruz ki onların bazı rivayetlerinde Cibril’in Rasullah’a Kerbela’nın toprağından getirdiği geçmektedir


    22- Şia inancına göre, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabı, onun ölümünden sonra dinden dönmüşlerdir Sorumuz şudur: Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabı, onun ölümünden önce “İsna Aşera” şii miydiler de ölümünden sonra Ehli Sünnete döndüler? Yoksa tam tersi miydi? Çünkü değişim bir halden başka bir hale geçişle olur



    26- Rasulullah (sallallahu aleyhi ve selem) hicret esnasında Ebu Bekr’i (radıyallahu anhu) arkadaş edinmiş, onun yanında ve hayatta olmasını dilemiş, buna karşılık Ali’yi (radıyallahu anhu) kendi yatağında, ölme ihtimalinin bulunduğu bir durumda bırakmıştır Eğer Ali (radıyallahu anhu) vasıyyet edilmiş imam, atanmış halife olsaydı, o ölebileceği bir konumda bırakılıp Ebu Bekr hayatta bırakılır mıydı? Ebu Bekr ölse imamete ve imamet zincirine onun ölümünün bir zararı yoktu! Sorumuz şudur: hayatta kalmaya veya ölüm yatağına hangisi daha layıktı? Eğer denilirse ki Ali gaybı biliyordu, peki orada kalmasının Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve selem) yanında olmaktan ne gibi bir üstünlüğü vardı?

    Yorum


      #3
      Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

      29- El-Kuleyni, El-Kâfi adlı kitabında “Kadınlar Taşınmaz Mallardan Miras Alamazlar” adı altında bir bölüm açmıştır Bu bölümde Ebu Cafer’den şu sözünü nakleder:

      “Kadınlar ne toprak, ne de gayrimenkul olan bir şeye mirasçı olabilirler” [1]

      Et-Tusi, et-Tehzib’de[2], Meyser’den şu sözünü nakleder:

      “Ebu Abdillah (as)’a kadınların miras haklarını sordum, şöyle dedi: “Tuğla, bina, kereste, şeker kamışı vs gibi şeylerin değerinde hakları vardır ancak toprak ve gayrimenkullerde onların miras hakları yoktur”

      Yine Muhammed ibn Muslim’den, o da Ebu Cafer’den (as) :

      “Kadınlar ne toprak ne de gayrimenkulde miras hakkına sahiptirler”

      Abdulmelik ibn A’yun, -ikisinden birinden(as)- şöyle aktarır:

      “Kadınların ev yada taşınmaz mallardan hiçbir payları yoktur”

      Bu rivayetlerin hiçbirinde ne Fatıma (radıyallahu anha), ne de başka biri için bir tahsiste bulunulmuştur Buna binaen Fatıma’nın (radıyallahu anha), Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) mirasını talep etme hakkı yoktur (onların rivayetlerine göre böyledir) Aynı şekilde Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) sahip olduğu her şey imama aittir Muhammed ibn Yahya, Ahmed ibn Muhammed’den, o Amr ibn Şemr’den, o Cabir’den, o da Ebu Cafer’den: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve selem) şöyle dedi: “Allahu Teala Adem’i yarattı ve ona dünyadan bir parça verdi Adem’e verilen, Allah’ın rasulünedir Allah’ın rasulüne ait olan da Muhammed’in soyundan olan imamlara aittir”[3]

      Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) sonra gelen ilk imam, Şia’nın itikadına göre Ali’dir (radıyallahu anhu) Buna göre Fedek arazisini istemek Fatıma’nın (radıyallahu anha) değil daha çok Ali’nin (radıyallahu anhu) hakkıdır Onun böyle bir şey yaptığını göremiyoruz Bilakis şöyle demiştir:

      “Eğer isteseydim saf bal, temiz buğday ve ipek giysiler gibi dünya zevklerine giden yolu seçebilirdim Fakat Hicaz ve Yemame'de hiç doymayanlar ve bir ekmeği bile bulamayanlar varken, arzularım beni peşinden sürükleyemez ve iştahım beni güzel yemekler yemeğe götüremez…”[4]


      [1] Kuleyni Furuu’l kafi (7/127)
      [2] (9/253)
      [3] Kuleyni Furuu’l kafi Kitabul hucce babu ennel arda kulluha lil imam aleyhisselam (c1 s476)
      [4] Nehcul Belağa (1/ 211)



      30- Ebu Bekr (radıyallahu anhu) mürtedlerle niçin savaşmış ve niçin “Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) vermiş oldukları bir deve yularını dahi vermekten kaçınsalar onlarla savaşırdım” demiştir?

      Şia şöyle demektedir:

      “Ali (radıyallahu anhu), insanların dinden dönmelerinden korktuğu için Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) yazmış olduğu mushafı çıkarmamıştı”

      O halifeydi, onların iddialarına göre bazı sıfatları ve ilahi bir desteği bulunmaktaydı Bununla birlikte o, insanların mürted olmalarından korkarak yanındaki mushafı çıkartmıyor ve insanların sapıklık içinde kalmalarına razı oluyor! Buna karşılık ise Ebu Bekr (radıyallahu anhu) bir deve yularını vermeyen mürtedlerle savaşıyor…


      31- Ehli Sünnet ve’l-Cemaat ve tüm fırkalarıyla Şia, Ali’nin (radıyallahu anhu) cesurluğu ve yenilmezliği konusunda icma etmişlerdir O, Allah rızası söz konusu olunca kınayanın kınamasından korkmazdı İşte bu cesaret, hayatının başından, İbn Mulcem’in eliyle öldürülmesine kadar bir an bile kesintiye uğramadı Bilindiği gibi Şia açıkça onun Nebi’den sonra doğrudan vasi olduğunu söylemektedirler
      Acaba Ali’nin (radıyallahu anhu) şecaati Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) öldükten sonra kesintiye mi uğramıştı ki Ebu Bekr’e (radıyallahu anhu) biat etmişti? Ondan sonra Ömer el-Faruk’a ve daha sonra da Osman Zinnureyn’e (radıyallahu anhum) biat etti Acaba Ali (radıyallahu anhu) –kendisini bundan tenzih ederiz- bu üç kişinin hilafet süreleri boyunca bir kez olsun Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) minberine çıkarak hilafetin kendisinden zorla alındığını, kendisinin buna daha layık olduğunu açıklamaktan aciz miydi? Cesareti ve atılganlığıyla bilinen bir kimse olduğu halde niçin böyle bir şey yaparak hakkını istemedi? Ayrıca kendisini seven ve yanında olacak olan birçok kimse de vardı…

      Yorum


        #4
        Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

        - Şia, imam Cafer es-Sadık’ın (onların inançlarına göre Caferi mezhebinin kurucusudur) şu sözünü övünçle rivayet ederler:

        “Ebu Bekr’den iki kez dünyaya geldim” [5]

        Çünkü onun nesebi iki yoldan Ebu Bekr’e dayanmaktaydı:

        Birincisi: Annesi Fatıma binti Kasım ibn Ebi Bekr
        İkincisi: Anneannesi Esma bintu Abdirrahman ibn Ebi Bekr (Fatıma bintu Kasım’ın annesi)

        Daha sonra Şia’nın, es-Sadık’tan, dedesi Ebu Bekr’i (radıyallahu anhu) kötüleyen uydurma rivayetler aktardıklarını görüyoruz

        Sorumuz şöyledir:

        O, nasıl olur da bir yönden dedesiyle övünürken diğer bir yönden onu kötüler? Bu gibi şeyler, zamanının en fakihi olarak kabul edilen ve Şia’nın imamı olan bir kimseden değil ancak cahil bir kimseden sadır olabilir


        [5] Ali Erbili, Keşful Gumme Fi Marifetil Eimme (2/374)



        35- Şia, Ömer’in, Ali’ye kin beslediğini iddia etmektedirler Ancak Ömer (radıyallahu anhu), Beyti Makdis’in anahtarlarını teslim almak için Medine’den ayrıldığında yerine Ali’yi (radıyallahu anhu) tayin etmişti[1] ve bu durumda kendisine bir şey olursa Ali’nin halife olacağını da biliyordu… Bu nasıl bir kindir?


        39- Ebu Abdillah’tan (Cafer es-Sadık) şöyle dediğini rivayet ederler:

        “Bu işin sahibi bir adamdır ki onu ismiyle sadece kafir isimlendirir…” [3] (yani ondan ismiyle bahseden veya hitap eden kafirdir!)

        Ebu Muhammed el-Hasen el-Askeri’den, mehdinin annesine şöyle dediğini rivayet ederler:

        “Bir erkek çocuk taşıyacaksın adı Muhammed’dir Benden sonra o kaim olacaktır…” [4]

        Bunda zıtlık yok mudur? Birinde ona ismiyle hitap edenin kafir olacağı söylenmekte, bir diğerinde el-Hasen el-Askeri’nin onu Muhammed olarak isimlendirdiği söylenmekte!

        Abdullah ibn Cafer es-Sadık, İsmail ibn Cafer es-Sadık’ın öz kardeşiydi Anneleri de Fatıma bintu Huseyn ibn Ali ibn Huseyn ibn Ali ibn Ebi Talip idi Yani anlayacağımız iki taraftan da Huseyni ve seyyid idiler Acaba neden seyyid Abdullah ibn Cafer, babası hayattayken vefat eden kardeşinden sonra imametten mahrum kaldı?

        [3] El envaru’n-numaniyye (2/53)
        [4] El envaru’n-numaniyye (2/55)


        Dr Süleyman İbn Salih el-Haraşî'ye ait olan bir risaleden alıntıdır

        Yorum


          #5
          Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

          [quote author=Hz_Ömer link=topic=18763.msg113227#msg113227 date=1293207735]
          Es-Selamu Aleykum ve rahmetullah Aziz ve Pek Muhterem Şia Kardeşlerim.. Ben Ehl-i Sünnet Şafiî bir Müslümanım Eğer Müsadeniz Varsa bir kaç sualim oLacak Bunları Değerli Hocaların cevaplamasını isterim[/quote]

          aleykum selam Aykut. nasılsın? işlerin nasıl? yahu sen kaç nikle yazıyorsun? yoksa sıkca nick değiştirmek vehhabilerde sünnetmi?

          -1-Ali (radıyallahu anhu), Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) vefatından sonra birçok hanımla evlendi ve onlardan çocukları oldu Bu çocuklardan bazılarının isimleri şöyledir: Abbas ibn Ali ibn Ebi Talib, Abdullah ibn Ali ibn Ebi Talib, Cafer ibn Ali ibn Ebi Talib, Osman ibn Ali ibn Ebi Talib Anneleri de Ummulbenin bintu Huzam bin Dârim’dir[2]

          Ubeydullah ibn Ali, Ebu Bekr ibn Ali Anneleri Leyla bintu Mesud ed-Dârimiyye’dir[3]

          Yahya ibn Ali, Muhammed el-Esğar ibn Ali, Avn ibn Ali Anneleri Esma bintu Umeys’dir [4]

          Rukayye bintu Ali, Ömer ibn Ali (otuz beş yaşında vefat etmiştir) Anneleri Ummu Habib bintu Rebia’dır[5]

          Ummulhasen bintu Ali, Ramle el-Kubra bintu Ali Anneleri Ummu Mesud bintu Urve bin Mesud es-Sakafi’dir[6]

          Sorumuz şudur: Bir baba ciğerparesini en büyük düşmanının ismiyle isimlendirir mi? Nasıl olur da Ali (radıyallahu anhu) oğullarını düşmanlarının isimleriyle isimlendirir? Ayrıca, çocuklarına Ebu Bekr, Ömer ve Osman ismini veren ilk Kureyşlinin Ali (radıyallahu anhu) olduğunu [/b] biliyor muydunuz?!
          sen ve vehhabı taıfesının esas meseleleri, ayetleri ve hadisleri bırakıp, göz ardı edip bu ve bu gibi sorular sormanızı suda boğulan kimsenin çöpe tutunmasına benzetiriz. şimdi ben sana sorayım o devirde sadece bir tanemi Ebu Bekir vardı? ve ya bir tanemi Ömer vardı? ilkinden başlaalım, Ebu Bekir isim değil künyedir ve bu da insanın büyük çocuğunun adı ile ilgilidir yani buradan size bir şey çıkmadı. Osmana geçelim, sana bir kaç Osman sayıyorum araştırırsan sende bizzat imam Aliye as bağlı ve biatli Osmanlar bula bilirsin:

          1. Osman b. Mauz
          2. Osman b. Huneyf

          bunlar yeterlimi? yosa başka Şii olan sahabe Osmanlarıda yazayımmı? şunu iyice bilin ki, bunlar, bu sorular esas meseleler değil ayrıntılardır ama eğer ayrıntılardan konuşmak isterseniz sizi üzmeyiz

          Yorum


            #6
            Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

            [quote author=Hz_Ömer link=topic=18763.msg113227#msg113227 date=1293207735]
            2- “Nehcu’l-Belâğa” kitabının yazarı –ki bu kitap Şiilerce itibar edilen bir kitaptır- Ali’nin (radıyallahu anhu) hilafetten uzak durduğunu ve “Bırakın başkasına öncelik tanıyayım” [1] dediğini rivayet eder Bu, Şia mezhebinin batıllığına delildir Zira iddia ettiklerine göre onun halife ve imam tayin edilmesi Allah tarafından emredilmiş olan ve uyulması gereken bir farzdı ve Ebu Bekr (radıyallahu anhu) bunu onun elinden almak istemişti![/quote]
            siz neden -kendi kaynaklarınızda da olduğu halde- olayların gerisini görmek istemiyorsunuz? imam a.s biat etmedi aksine deliller getirdi ve kendisi ıçın hakk idda etti. taraftarlarıda biat etmedi ve tartışmalar yaşandı. bunlar bile imamın a.s tutumunu, bu konudakı inancını gösteriyor. istersen imamın a.s sunduğu delilleride getirip göstere bilirim ama şuan için beyan edeyim ki, imam a.s bu sözleri ile imameti inkar ediyor ve ya kabullenmek istemiyor değildi. aksine daha sonra biatlerini bozacak şahıslar için hücceti tamamlamak için bunun yapıyordu. yanı yarın çıkıp "biz biat etmek istemiyorduk, sen bizi zorladın" diyememleri ıçin atılan bir adımdı.

            Yorum


              #7
              Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

              [quote author=Hz_Ömer link=topic=18763.msg113227#msg113227 date=1293207735]
              3- El-Kuleyni, “el-Kâfi” adlı kitabında şöyle der:

              “İmamlar ne zaman öleceklerini bilirler Onlar ancak kendi seçimleriyle ölürler” [1]

              El-Meclisi ise “Biharu’l-Envar” adlı kitabında şöyle bir söz aktarır:

              “İmam ya öldürülür ya da zehirlenir” [2]

              Eğer imam, el-Kuleyni’nin dediği gibi gaybı biliyor idiyse, yiyecek ve içecek olarak ona sunulan şeylerde ne olduğunu da biliyor demektir Eğer zehirliyse onu yemez, bilerek yerse de intihar etmiş olur! Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) kendisini öldürenin ateşte olduğunu haber vermiştir Şia, kendi imamları için böyle bir şeyden razı mıdır?

              [1] Kuleyni usulul-Kâfi, (1/258); el fusulul mühime, (s155);[/quote]
              ilk önce şunu belirteyim ki, "El Kafi"de sözü edilen babda öyle bir hadis yoktur, bu sadece Kuleynın r.a başloğa verdiği isimdir. neyi kast ettiğine gelince cevabı buradan okuyun:

              nebi, rasul ve vasilerin a.s gaybı bilmesi hakındakı inancımız ise Allahdan başka kimsenin bağımsız, zati olarak gaybı bilemeyeceği, Gaybı zati olarak sadece Allahın bildiği ve Allahın dilediği kimselere dilediği kadar vermesidir. konu hakkında geniş bilgi almak isteyenler için likn bırakıyorum: Allame Kuleyni r.a, "El Kafi"i Hüccet kitabı, 2-ci hadisin şerhi

              Allame Meclisinin r.a açtığı baba gelince, doğrudur Şia imamlarının a.s ya kılıçla yada zehirle şehit edildiğini ve bunu önceden bildiğini söylüyor. mesela imam Ali a.s hakkında ehli sünnet kaynaklarından bir örnek verelim:

              [img width=700 height=437]http://img821.imageshack.us/img821/3213/ibniesirelkamilfittarih.jpg[/img]
              görüldüğü gibi, bunu ehli sünnet alimi ibni Esirde söylüyor. bu şahsın söylediği "eğer ölüm zamanını biliyorsa neden karşısını almaya çalışmıyor" tipinden sözlerin cevabı ise defalarca verilmiştir. yoksa bu adam bu soruyu ilk defa soranın kendisi olduğunumu zann ediyor? cevap için link bırakıyorum: Allame Kuleyni r.a, "El Kafi", Hüccet kitabı, 668-ci hadisin şerhi

              Yorum


                #8
                Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

                [quote author=Hz_Ömer link=topic=18763.msg113227#msg113227 date=1293207735]
                el-Kuleyni, el-Kâfi adlı kitabında[3] şöyle der:

                “Ashabımızdan çoğu, Ahmed ibn Muhammed’den o da Abdullah ibn Haccal’dan, o Ahmed ibn Ömer el-Halebi’den ve o, Ebu Basir’den şöyle aktarır: Ebu Abdullah’ın yanına girdim ve dedim ki: ‘Canım sana feda olsun, sana bir mesele hakkında soracağım, işte burada biri benim sözlerimi işitiyor’ Ebu Abdullah diğer ev ile aradaki perdeyi kaldırdığında oradakini gördü ve dedi ki: ‘Ey Ebu Muhammed sormak istediğini sor!’ Dedim ki: ‘Canım sana feda olsun…’ Sonra bir müddet sustu ve şöyle dedi: ‘Bizim yanımızda Fatıma’nın mushafı vardır Onlar ne bilecekler Fatıma’nın mushafı nedir?’ dedim ki: ‘Fatıma’nım mushafı nedir?’ O, ‘İçerisinde sizin Kuran’ınızın üç misli gibi bir Mushaf vardır Vallahi onun içinde sizin Kuran’ınızdan tek bir harf bile yoktur’ dedi Dedim ki: ‘Vallahi ilim budur’ dedi ki: ‘O elbette ilimdir”

                Acaba Rasul (sallallahu aleyhi ve selem) ve ashabı, Fatıma’nın mushafını biliyor muydu? Eğer rasul olduğu halde o bilmiyor idiyse, Ehli Beyt onun bilmediği bir şeyi nasıl bildi? Eğer biliyor idiyse, onu ümmetten neden saklamıştı? Allahu Teala şöyle buyurmakta:



                يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَمِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ


                “Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et Eğer bunu yapmazsan, risaleti tebliğ etmemiş (yerine getirmemiş) olursun” (el-Maide/67)



                [3] Kuleyni usulul-Kâfi, (1/239)[/quote]
                Rasulullah s.a.a da sahabelerde Hz. Fatımanın s.a mushafını biliyorlardı. konu hakkında Cabır b. Abdullah el Ensariden r.a gelen hadisler Cabirin bunu bilip bilmediğine dalalet etmiyormu ki? "neden tebliğ edilmedi" sorusuna gelince, Hz. Fatımanın s.a kiıtabı insanların uymakla, itaat etmekle yükümlü olduğu ilahi bir kitap değil bir ilim kitabıdır. dolayısı ile bunu tebliğ etmek gibi bir görevde olamaz. yazdığınız ayete gelince, şunu söyleyeyim ki, ayet imam Alinin a.s velayeti ile ilgili olarak inmiştir. yani Alinin a.s velayeti yoksa din tam değildir.

                Yorum


                  #9
                  Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

                  Allah Razı oLsun wAllahi ben sizin bahs ettiğiniz kişi değilim yeni üye oLdum Allahu Alem

                  Sorularla biraz daha ilmi cevap verilirse Memnun oLurum Şimdi br kaç soru sorup inşAllah Yazdıklarınızı cevaplıyım


                  1- Fatıma’nın (radıyallahu anha) Ebu Bekr (radıyallahu anhu) zamanında aşağılandığını, kaburgasının kırıldığını evininin yakılmaya ve Muhsin olarak adlandırdığı bebeğinin düşürtülmeye yeltenildiğini iddia etmekteler

                  Soru şudur: Tüm bunlar olurken Ali (radıyallahu anhu) neredeydi? Onca cesaret ve yiğitliğine rağmen neden hakkını onlardan almadı?



                  2- Sahabenin büyüklerinin çoğunun -özellikle de Ebu Bekr ve Ömer’in- Ehli Beytle evlilik yoluyla akrabalıklarının oluştuğunu görmekteyiz Onlardan birçok hanım almışlar veya tam tersi olmuştur Şia veya Ehli Sünnet tarihçileri bu konuda ittifak etmişler ve rivayetler aktarmışlardır Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) Ebu Bekr’in (radıyallahu anhu) kızı Aişe (radıyallahu anha) ve Ömer’in (radıyallahu anhu) kızı Hafsa (radıyallahu anha) ile evlenmiştir İki kızı (Rukayye ve Ummu Gülsüm) halifelerin üçüncüsü Osman (radıyallahu anhu) ile evlenmişler ve bundan dolayı da o ‘zinnureyn’ olarak isimlendirilmiştir Ayrıca (Osman’ın) oğlu Eban ibn Osman da Abdullah ibn Cafer ibn ebi Talib’in kızı Ummu Gülsüm ile evlenmiştir Mervan ibn Eban ibn Osman ise, Hasen ibn Hasen ibn Ali ibn Ebi Talib’in kızı Ummu’l-Kasım ile evli idi Zeyd ibn Amr ibn Osman, Sekine bintu Hasen ile; Abdullah ibn Amr ibn Osman ibn Affan ise, Hasen bin Ali’nin kızı Fatıma ile evlenmişti

                  Ehli Beytin sahabeyi sevdiklerini ispatlamak için bu üç halifenin evlendikleri kimseleri söylememiz sanırız yeterlidir, sahabeden diğerlerinin Ehli Beyt’ten evlendikleri kimseleri sıralamaya ise gerek yoktur[2]

                  Yine Ehli Beytin, çocuklarına sahabenin isimlerini verdiklerini görmekteyiz Ehli Sünnet yada Şia’dan olan tarihçiler bunda müttefiktirler Örneğin Ali (radıyallahu anhu), Şia kaynaklarında geçtiğine göre Leyla bintu Mesud el-Hanzaliyye’den olan oğlunu Ebu Bekr olarak isimlendirmiştir Ali (radıyallahu anhu), Benî Haşim’den çocuğunu Ebu Bekr olarak isimlendiren ilk kişidir[3] Aynı şekilde Hasen ibn Ali oğullarını Ebu Bekr, Abdurrahman, Talha ve Ubeydullah olarak isimlendirdi[4] Hasen bin Hasen bin Ali de bu gibi isimlerle isimlendirmişti[5] Musa el-Kazım da kızını Aişe olarak isimlendirmişti Yine Ehli Beytten Zeynelabidin bin Ali [6] ve Ali bin Ebi Musa er-Rıda [7] gibi, Ebu Bekr olarak künyelendirilenler de vardı

                  Ömer olarak isimlendirenlere gelince, Ali (radıyallahu anhu) bunlardandı Oğlunu Ömer el-Ekber olarak isimlendirdi Annesi Ummu Habib bintu Rabia idi Ömer kardeşi Huseyn (radıyallahu anhu) ile birlikte öldürülmüştür Diğeri Ömer el-Esğardır, annesi es-Sahba et-Tağlibiyye’dir Onun bu oğlu kardeşlerinden sonra da yaşamıştır[8]
                  Hasen ibn Ali de oğullarını Ebu Bekr ve Ömer olarak isimlendirmiştir [9] Ali ibn Huseyn ibn Ali[10], Ali Zeyenelabidin, Musa el-Kazım, Huseyn ibn Zeyd ibn Ali, İshak ibn Hasen ibn Ali ibn Huseyn, Huseyn ibn Ali ibn Hasen ibn Huseyn ibn Hasen ve daha birçokları aynı şekilde çocuklarını bu isimlerle isimlendirmişlerdir Uzatmamak için bu kadarıyla yetiniyoruz[11]

                  Kızlarını Aişe olarak isimlendirenlere gelince, bunlar arasında Musa el-Kazım [12] ve Ali el-Hadi’yi [13] sayabiliriz Burada bu ikisiyle yetinelim

                  2] Sahabenin ehli beytle yaptıkları evlilikler hakkında daha geniş bir bilgiye ulaşmayı arzulayan kardeşlerimiz, İmamiyye mezhebi fakihlerinden Alaüddin El- Müderris’in ed-durrul mensur min turasi ehli’l-beyt isimli eserinde geniş ve zengin bir malumat bulabilirler
                  [3] El- irşad lil Müfid (s354); Ebu’l- ferec el isfahani eş-şii, Mukatelü’t-tâlibîn (s91); Tarihu’l- Yakubi eş-şii (c2, s213)
                  [4] Mesudi eş-şii et-tenbih vel irşad, (s263)
                  [5] Ebu’l- ferec el isfahani eş-şii, Mukatelü’t-tâlibîn (s188); Darul marife baskısı
                  [6] Ali Erbili, Keşful Gumme Fi Marifetil Eimme (3/26);
                  [7] Ali Erbili, Keşful Gumme Fi Marifetil Eimme (2/317);
                  [8] El- irşad lil Müfid (s354); Hûi, Mucemü Ricalil hadis, (c13, s51); Ebu’l- ferec el isfahani eş-şii, Mukatelü’t-tâlibîn (s84); Umdetü’t- talib, (s361); Meclisi, Cilaul Uyun,(s 570)
                  [9] El- irşad lil Müfid (s194); Müntahal âmal, (c1, s240); Umdetü’t- talib, (s81); Meclisi, Cilaul Uyun,(s 582); Hûi, Mucemü Ricalil hadis, (c13, s29, 8716); Keşful Gumme (2/201)
                  [10]El- irşad lil Müfid (2/155); Keşful Gumme (2/294)
                  [11] Bunun tafsilatı Mukatelü’t-tâlibîn de ve diğer imamiye kaynaklarında bulunmaktadırMisal olarak Alaüddin El- Müderris’in ed-durrul mensur min turasi ehli’l-beyt (s65-69)
                  [12] El- irşad (s302); el fusulul mühimme (242); Keşful Gumme (3/26)
                  [13] El- irşad lil Müfid (2/312);



                  3- Hasan ibn Ali (radıyallahu anhuma), hakkından feragat ederek Muaviye (radıyallahu anhu) ile mücadele etmedi Halbuki o sırada Ensar da, savaşta yeterli olacak kadar asker de onun yanında toplanmıştı Buna mukabil kardeşi Huseyn (radıyallahu anhu) yanındaki az bir grupla Yezid’e karşı savaşmak için çıkmıştı Halbuki o an hakkını bırakıp anlaşma yapması mümkündü Şüphesiz onlardan biri hak, diğeri batıl üzere idi Eğer elinde imkan bulunduğu halde Hasan’ın (radıyallahu anhu) savaşmaması doğru ise, Huseyn’in (radıyallahu anhu) anlaşma yapma imkanı bulunduğu halde savaşması batıl idi Yok Huseyn’in zayıf durumda olduğu halde savaşması doğru idiyse, Hasan’ın (radıyallahu anhu) savaşı bırakması batıl idi
                  İşte bu Şia’yı istemedikleri bir duruma sokmaktadır Eğer ikisi de doğrudur derlerse zıt olan iki şeyi bir araya getirmiş olurlar Bu durum onların temellerini yıkmaktadır Eğer Hasan’ın (radıyallahu anhu) yaptığının batıl olduğunu söylerlerse, onun imametinin de batıl olduğunu söylemeleri gerekir Onun imametinin batıllığı ise babasının imametinin de batıllığını gerektirir Zira onu vasiyet eden babası idi ve onların inançlarına göre imamların masum olması gerekmektedir ve sadece kendileri gibi masum olan birini vasiyet edebilirler
                  Eğer Huseyn’in (radıyallahu anhu) yaptığının batıl olduğunu söylerlerse, onun imametinin ve masumluğunun da batıl olduğunu söylemeleri gerekir Eğer onun masumluğu ve imameti batıl olursa, ondan sonra onun soyundan olan kimselerin de imameti batıl olur Çünkü onların imametinin aslı -teselsül yoluyla geçtiği için- Huseyn’dir (radıyallahu anhu) Bir şeyin aslı batıl olduğunda ondan doğan şeyler de batıl olur


                  4- el-Kuleyni, el-Kâfi adlı kitabında[3] şöyle der:

                  “Ashabımızdan çoğu, Ahmed ibn Muhammed’den o da Abdullah ibn Haccal’dan, o Ahmed ibn Ömer el-Halebi’den ve o, Ebu Basir’den şöyle aktarır: Ebu Abdullah’ın yanına girdim ve dedim ki: ‘Canım sana feda olsun, sana bir mesele hakkında soracağım, işte burada biri benim sözlerimi işitiyor’ Ebu Abdullah diğer ev ile aradaki perdeyi kaldırdığında oradakini gördü ve dedi ki: ‘Ey Ebu Muhammed sormak istediğini sor!’ Dedim ki: ‘Canım sana feda olsun…’ Sonra bir müddet sustu ve şöyle dedi: ‘Bizim yanımızda Fatıma’nın mushafı vardır Onlar ne bilecekler Fatıma’nın mushafı nedir?’ dedim ki: ‘Fatıma’nım mushafı nedir?’ O, ‘İçerisinde sizin Kuran’ınızın üç misli gibi bir Mushaf vardır Vallahi onun içinde sizin Kuran’ınızdan tek bir harf bile yoktur’ dedi Dedim ki: ‘Vallahi ilim budur’ dedi ki: ‘O elbette ilimdir”

                  Acaba Rasul (sallallahu aleyhi ve selem) ve ashabı, Fatıma’nın mushafını biliyor muydu? Eğer rasul olduğu halde o bilmiyor idiyse, Ehli Beyt onun bilmediği bir şeyi nasıl bildi? Eğer biliyor idiyse, onu ümmetten neden saklamıştı? Allahu Teala şöyle buyurmakta:



                  يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَمِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ


                  “Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et Eğer bunu yapmazsan, risaleti tebliğ etmemiş (yerine getirmemiş) olursun” (el-Maide/67) Not: Cevap biraz geniş oLursa sevinirim


                  5- el-Kuleyni’nin el-Kâfi adlı kitabının birinci kısmında, Şia’nın, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) hadislerini ve Ehli Beytin sözlerini aktaran ravilerinin isimleri verilmiştir Bunlardan bazıları şöyledir:

                  Mufaddal ibn Ömer, Ahmed ibn Ömer el- Halebi, Ömer ibn Eban, Ömer ibn Uzeyne, Ömer ibn Abdilaziz, İbrahim ibn Ömer, Ömer ibn Hanzala, Musa ibn Ömer, Abbas ibn Ömer… Bu isimlerin ortak yönü hepsinin de -ravinin kendisinin veya babasının isminin- Ömer olmasıdır! Acaba neden bu kişiler Ömer adıyla adlandırılmışlardır?!



                  6- Allahu Teala şöyle Buyuruyor



                  “Sabredenleri müjdele! Onlara bir musibet dokunduğunda ‘Biz Allah’a aidiz ve ona döneceğiz’ derler İşte onlar için rablerinden bir mağfiret ve rahmet vardır İşte onlar hidayete erenlerdir”
                  (el-Bakara/155-156)


                  وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ

                  Yine şöyle buyurur: “Fakirlikte, hastalıkta ve savaşın şiddetlendiği anda sabredenler…” (el-Bakara/177)



                  Nehcu’l-Belâğa’da şöyle geçer:

                  “Ali (radıyallahu anhu), Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) vefat ettikten sonra ona hitaben şöyle dedi: ‘Eğer sen bizleri yas tutmaktan alıkoymasaydın ve sabrı emretmeseydin…(tercume eksik)”[4]

                  Yine şöyle demiştir:

                  "Kim musibet anında elini dizine vurursa ameli boşa gitmiştir" [5]

                  Farsça olarak yazılmış olup Arapçaya tercüme edilen Munteha’l-Âmal kitabının yazarının aktardığına göre[6]; Huseyn, kız kardeşi Zeyneb’e Kerbela’da şöyle demiştir:

                  “Kardeşim! Allah adına ahit alıyorum, senin de bu ahdi tutman gerekir Eğer öldürülürsem, şehadetimden dolayı yakanı yırtma, yüzünü tırnaklama, feryat edip yakınma!”

                  Ebu Cafer el-Kummi, Emirulmuminin’in şöyle dediğini aktarır:

                  “Siyah giyinmeyiniz! Çünkü o Firavun’un giysisidir” [7]



                  وَلَا يَعْصِينَكَفِي مَعْرُوفٍ


                  Tefsiru’s-Safi’de, “İyilikte (marufta) sana karşı gelmemeleri…” (el-Mumtehine/12) ayetinin tefsirinde şöyle geçer:

                  “Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) siyah elbiseler giymemek, yakalarını yırtmamak, feryat ederek ağlamamak üzere kadınlarla biatlaştı”

                  El-Kuleyni’ye ait olan Furuu’l-Kâfi adlı eserde Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem), Fatıma’ya (radıyallahu anha) şöyle vasiyet ettiği geçer:

                  “Ben öldüğümde yüzünü tırnaklayıp yolma, feryat etme, ağıt yakma!”[8]

                  Evet, Şiilerin alimi olan ve es-Saduk lakaplı Muhammed ibn Huseyn ibn Babeveyh el-Kummi şöyle der:

                  “Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) eşsiz sözlerinden biri de şudur: “Ağıt yakmak cahiliye işlerindendir”[9]

                  Aynı şekilde alimleri el-Meclisi, en-Nuri, el-Burucerdi’nin de Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) naklettikleri gibi:

                  “Lanetlenmiş iki ses vardır ki Allah onlardan nefret eder: Musibet anında feryat ve nağmeli ses; yani ağıt ve şarkı”

                  Tüm bu rivayetlerden sonra soru şudur:

                  Şia neden rivayetlerle kendilerine ulaşan bu doğrulara uymuyor? Kimi tasdikleyeceğiz: Rasulullah’ı ve Ehli Beyti mi; yoksa mollaları mı?



                  [4] Nehcul Belağa (s576); Müstedrekü’l- vesail,(2/445)
                  [5] Es-Saduk el hisal (s621); vesailü’ş-şia, (3/270)
                  [6] (1/248)
                  [7] Ebu Cafer Muhammed bin Babeveyh el Kummi, Men Lem Yahduruhul Fakih (1/232); ve el Hur el Amili bunu Vesaili’ş-şia (2/916) da rivayet etmektedir
                  [8] (5/527)
                  [9] Men la yahduruhul fakih (4/271-272) te bunu es-saduk rivayet etmektedir El-Hur el-Amili bunu Vesaili’ş-şia (2/915) da rivayet etmektedirYusuf el-bahrani el hadaikun nâdıra



                  7- Eğer tatbirin[10], ağıt yakmanın, göğüslere vurmanın onların iddia ettikleri[11] gibi büyük bir ecri varsa, neden mollalar kendileri bunu yapmıyorlar?

                  [10] Tatbir: aşurede şiilerin yaptığı kafayı kanatma işidir bkztebrizi sıratu’nnecat (1/432)
                  [11] İrşadul vesail (s184)


                  8- Ali (radıyallahu anhu), Allah tarafından bildirilmiş bir halife ise niçin Ebu Bekr’e, Ömer’e ve Osman’a (radıyallahu anhum) biat etmiştir? Eğer acizdi denilecek olursa, aciz bir kişi imamete layık olamaz! Onu ancak güçlü biri hak eder Eğer güç yetiriyordu ama yapmadı denilecek olursa bu da hıyanet olur Hain bir kimse de imameti hak etmez, yönettiği kimseler kendisine emanet edilmez! Elbette ki bunların tümünden o uzaktır… Doğru bir cevapları varsa, nedir bu cevap?


                  Ali’nin (radıyallahu anhu) halife olduktan sonra önceki halifelere muhalefette bulunduğunu göremeyiz Ne insanlar için farklı bir Kuran ortaya çıkarmış, ne onların yaptığı bir şeyi kınamıştır Bilakis onun minberden şöyle dediği mütevatir olarak bilinir:

                  “Bu ümmetin Nebisinden sonra en faziletlileri Ebu Bekr ve Ömer’dir”

                  O ne muta nikahını meşru kıldı, ne Fedek arazisini talep etti, ne hacda insanlara muta nikahını vacip kıldı, ne ezana “hayya ala hayri’l-amel” ifadesini koydu, ne de “essalatu hayrun minennevm” ifadesini kaldırdı

                  Eğer Ebu Bekr ve Ömer kafir iseler ve hilafeti gasp etmiş iseler –iddia ettikleri gibi- niçin bunu açıklamadı? Halbuki yönetime geçmişti, elinde güç vardı Bilakis tam tersini yaptığını ve o ikisini övdüğünü görmekteyiz Ya gücü yetmedi, yada ümmete ihanet etti ve gerçekleri açıklamadı demeniz gerekir ki bundan onu tenzih ederiz

                  Yorum


                    #10
                    Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım


                    sen ve vehhabı taıfesının esas meseleleri, ayetleri ve hadisleri bırakıp, göz ardı edip bu ve bu gibi sorular sormanızı suda boğulan kimsenin çöpe tutunmasına benzetiriz. şimdi ben sana sorayım o devirde sadece bir tanemi Ebu Bekir vardı? ve ya bir tanemi Ömer vardı? ilkinden başlaalım, Ebu Bekir isim değil künyedir ve bu da insanın büyük çocuğunun adı ile ilgilidir yani buradan size bir şey çıkmadı. Osmana geçelim, sana bir kaç Osman sayıyorum araştırırsan sende bizzat imam Aliye as bağlı ve biatli Osmanlar bula bilirsin:

                    1. Osman b. Mauz
                    2. Osman b. Huneyf

                    bunlar yeterlimi? yosa başka Şii olan sahabe Osmanlarıda yazayımmı? şunu iyice bilin ki, bunlar, bu sorular esas meseleler değil ayrıntılardır ama eğer ayrıntılardan konuşmak isterseniz sizi üzmeyiz
                    Aziz Kardeşim, Ayet ve Hadis Dedikleriniz nelerdir Yüzyıllardır Meşayıh-ı Kiram'ın göremediği ayetleri sizmi görüyorsunuz Kur'an-ı Kerimde Hz Ali Hakkında ayet varmı ki Çoğu Ayetin Ali r.a Hakkında OLduğu İddaa ediyor bi Taifeniz Bunu Kendi Kaynaklarınızda Değil Ehl-i Sünnet Kaynaklarında Hazreti Ali Hakkında Ayet OLduğu Var ise Kaç ve Hangi ayet Olduğu Hakkında bir Kaynak varsa paylaşırsanız sevinirim Suda Boğulan Kimse


                    Konuya Gelelim Sizin iddaa Ettiğiniz Ebı Bekir Osman r.a Hz Ali'nin Düşmanları ise Peki Hz Ebu Bekir Ömer Osman r.a Öldükten sonra hz Ali r.a Neden Bu isimleri Koydu Yukardaki Sorulardada Hadis Ravilerinizin çoğunun İsmi Ömer

                    Sizce Bu çoğunun İsminin ömer Olması Nedendir Acaba Her Hz Ömer'in ismini Hatırladıklarında Hz ömer Aklına gelsin diyemi ?=

                    Yorum


                      #11
                      Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

                      [quote author=Hz_Ömer link=topic=18763.msg113250#msg113250 date=1293261371]
                      Aziz Kardeşim, Ayet ve Hadis Dedikleriniz nelerdir Yüzyıllardır Meşayıh-ı Kiram'ın göremediği ayetleri sizmi görüyorsunuz Kur'an-ı Kerimde Hz Ali Hakkında ayet varmı ki Çoğu Ayetin Ali r.a Hakkında OLduğu İddaa ediyor bi Taifeniz Bunu Kendi Kaynaklarınızda Değil Ehl-i Sünnet Kaynaklarında Hazreti Ali Hakkında Ayet OLduğu Var ise Kaç ve Hangi ayet Olduğu Hakkında bir Kaynak varsa paylaşırsanız sevinirim Suda Boğulan Kimse


                      Konuya Gelelim Sizin iddaa Ettiğiniz Ebı Bekir Osman r.a Hz Ali'nin Düşmanları ise Peki Hz Ebu Bekir Ömer Osman r.a Öldükten sonra hz Ali r.a Neden Bu isimleri Koydu Yukardaki Sorulardada Hadis Ravilerinizin çoğunun İsmi Ömer

                      Sizce Bu çoğunun İsminin ömer Olması Nedendir Acaba Her Hz Ömer'in ismini Hatırladıklarında Hz ömer Aklına gelsin diyemi ?=
                      [/quote]


                      BUNUN CEVABI VERİLDİ.ÖMER ARAPÇA ISIMDIR HALIFE OMERI ISNAD ETMEZ.EHLIBEYTIN SOYUNDAN ADI YEZID OLANLARDA VARDIR.ÇÜNKÜ YEZİD DEYİNCE MUAVIYENIN OGLUNU HATIRLAMIYORLAR.YANI BULENT ISMINDEKI BIRISINE SEN BULENT ECEVITTEN DOLAYIMI BULENTSIN DIYEMEZSIN.VEYA ADI HER KEMAL OLAN KEMALIZMDEN DOLAYI KONULMUŞ DENILEMEZ.

                      ONCA MEŞAYIHI KIRAMIN GOREEMDIGINI SIZ MI GORDUNUZ DEMİŞSİN...O AYETTE HZ.ALI OLDUGUNA DAIR ONCA HADIS VARKEN VE EHLI SUNNETTE BİLE AKTARILMIŞKEN SENIN O KIRAMIN KIM OLUYOR ACABA ? BENDE ŞÖYLE DİYEYİN ONCA EHLİBEYT ALİMİ ÖYLE DEMİŞDE SİZ KİM OLUP BÖYLE DİYORSUNUZ ? SENIN O ALIMLERIN EMEVI VE ABBASİLERİN PARALI MEMURLARI IDI ONUN İÇİN GÖRMEK İSTEMEDİLER.

                      Yorum


                        #12
                        Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

                        siz neden -kendi kaynaklarınızda da olduğu halde- olayların gerisini görmek istemiyorsunuz? imam a.s biat etmedi aksine deliller getirdi ve kendisi ıçın hakk idda etti. taraftarlarıda biat etmedi ve tartışmalar yaşandı. bunlar bile imamın a.s tutumunu, bu konudakı inancını gösteriyor. istersen imamın a.s sunduğu delilleride getirip göstere bilirim ama şuan için beyan edeyim ki, imam a.s bu sözleri ile imameti inkar ediyor ve ya kabullenmek istemiyor değildi. aksine daha sonra biatlerini bozacak şahıslar için hücceti tamamlamak için bunun yapıyordu. yanı yarın çıkıp "biz biat etmek istemiyorduk, sen bizi zorladın" diyememleri ıçin atılan bir adımdı.
                        Forum Kurallarını okurken Kaynaksız Konuşulamaz diye bir yer okumuştum sanırım

                        Hangi kaynaklarımızda Hilafet'in Hz Ali'nin Hakkı Olduğu Söyleniyor ??? Tam Aksine Bu Ümmetin en Hayırlısının Hz Ebu Bekir es Sıddik R.a Olduğu hakkında Hadisler ve Cumhurun İcmâ'ı Vardır Sizinde Bizimde ediğimiz Gibi Allahın Aslanı Hz Ali Çok Güzelde bir sözü vardır
                        "Haktan Susan Dilsiz Şeytandır" (Bunun kaynağını bilmiyorum) Öyleyse Allahın Aslanı Ali r.a Hz ebubekirden Korktumu ? Hani Onu boşverelim Hz Ömer'den Korktumu ? Hadi Bunuda Boşverelim Hz Osman'dan korktmu ? Eğer Korktu derseniz belirtiğimiz gibi İmamete Laik değildir Yok Korkmadı sustu derseniz Öyleyse Hilafeti sizin Kafir Dediğiniz Hz Ebubekir Ömer Osman r.a'a bıraktı sizce burda bir çelişki yokmu ?
                        Eğer iddaa ettiğini gibi İlk 3 Halife r.a kafir ise neden o zamanki müslümanları öldürmediler güç ellerinde idi Gadir-i Hum'Da Fâhr-i Kainat s.a.v Eğer Hz Ali'yi Halife Kılmış ise 33.000 Sahabe neden Ebubekire Biat ettiler Yoksa Hepsi Korkakmıydı ? Resulullah s.a.v kağıt Kalem istediğin ve Ömerin r.a Getirmediğini iddaa ediyorsunuz Forumunuzda Hz Peygamberin s.a.v ümmi Olduğu hakkında konular var Ümmi demek Okuma Yazma bilmez demek burdada bir çelişki yokmu sizce ?

                        Yorum


                          #13
                          Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

                          [quote author=Hz_Ömer link=topic=18763.msg113249#msg113249 date=1293260676]
                          Allah Razı oLsun wAllahi ben sizin bahs ettiğiniz kişi değilim yeni üye oLdum Allahu Alem

                          Sorularla biraz daha ilmi cevap verilirse Memnun oLurum Şimdi br kaç soru sorup inşAllah Yazdıklarınızı cevaplıyım


                          1- Fatıma’nın (radıyallahu anha) Ebu Bekr (radıyallahu anhu) zamanında aşağılandığını, kaburgasının kırıldığını evininin yakılmaya ve Muhsin olarak adlandırdığı bebeğinin düşürtülmeye yeltenildiğini iddia etmekteler

                          Soru şudur: Tüm bunlar olurken Ali (radıyallahu anhu) neredeydi? Onca cesaret ve yiğitliğine rağmen neden hakkını onlardan almadı?



                          2- Sahabenin büyüklerinin çoğunun -özellikle de Ebu Bekr ve Ömer’in- Ehli Beytle evlilik yoluyla akrabalıklarının oluştuğunu görmekteyiz Onlardan birçok hanım almışlar veya tam tersi olmuştur Şia veya Ehli Sünnet tarihçileri bu konuda ittifak etmişler ve rivayetler aktarmışlardır Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) Ebu Bekr’in (radıyallahu anhu) kızı Aişe (radıyallahu anha) ve Ömer’in (radıyallahu anhu) kızı Hafsa (radıyallahu anha) ile evlenmiştir İki kızı (Rukayye ve Ummu Gülsüm) halifelerin üçüncüsü Osman (radıyallahu anhu) ile evlenmişler ve bundan dolayı da o ‘zinnureyn’ olarak isimlendirilmiştir Ayrıca (Osman’ın) oğlu Eban ibn Osman da Abdullah ibn Cafer ibn ebi Talib’in kızı Ummu Gülsüm ile evlenmiştir Mervan ibn Eban ibn Osman ise, Hasen ibn Hasen ibn Ali ibn Ebi Talib’in kızı Ummu’l-Kasım ile evli idi Zeyd ibn Amr ibn Osman, Sekine bintu Hasen ile; Abdullah ibn Amr ibn Osman ibn Affan ise, Hasen bin Ali’nin kızı Fatıma ile evlenmişti

                          Ehli Beytin sahabeyi sevdiklerini ispatlamak için bu üç halifenin evlendikleri kimseleri söylememiz sanırız yeterlidir, sahabeden diğerlerinin Ehli Beyt’ten evlendikleri kimseleri sıralamaya ise gerek yoktur[2]

                          Yine Ehli Beytin, çocuklarına sahabenin isimlerini verdiklerini görmekteyiz Ehli Sünnet yada Şia’dan olan tarihçiler bunda müttefiktirler Örneğin Ali (radıyallahu anhu), Şia kaynaklarında geçtiğine göre Leyla bintu Mesud el-Hanzaliyye’den olan oğlunu Ebu Bekr olarak isimlendirmiştir Ali (radıyallahu anhu), Benî Haşim’den çocuğunu Ebu Bekr olarak isimlendiren ilk kişidir[3] Aynı şekilde Hasen ibn Ali oğullarını Ebu Bekr, Abdurrahman, Talha ve Ubeydullah olarak isimlendirdi[4] Hasen bin Hasen bin Ali de bu gibi isimlerle isimlendirmişti[5] Musa el-Kazım da kızını Aişe olarak isimlendirmişti Yine Ehli Beytten Zeynelabidin bin Ali [6] ve Ali bin Ebi Musa er-Rıda [7] gibi, Ebu Bekr olarak künyelendirilenler de vardı

                          Ömer olarak isimlendirenlere gelince, Ali (radıyallahu anhu) bunlardandı Oğlunu Ömer el-Ekber olarak isimlendirdi Annesi Ummu Habib bintu Rabia idi Ömer kardeşi Huseyn (radıyallahu anhu) ile birlikte öldürülmüştür Diğeri Ömer el-Esğardır, annesi es-Sahba et-Tağlibiyye’dir Onun bu oğlu kardeşlerinden sonra da yaşamıştır[8]
                          Hasen ibn Ali de oğullarını Ebu Bekr ve Ömer olarak isimlendirmiştir [9] Ali ibn Huseyn ibn Ali[10], Ali Zeyenelabidin, Musa el-Kazım, Huseyn ibn Zeyd ibn Ali, İshak ibn Hasen ibn Ali ibn Huseyn, Huseyn ibn Ali ibn Hasen ibn Huseyn ibn Hasen ve daha birçokları aynı şekilde çocuklarını bu isimlerle isimlendirmişlerdir Uzatmamak için bu kadarıyla yetiniyoruz[11]

                          Kızlarını Aişe olarak isimlendirenlere gelince, bunlar arasında Musa el-Kazım [12] ve Ali el-Hadi’yi [13] sayabiliriz Burada bu ikisiyle yetinelim

                          2] Sahabenin ehli beytle yaptıkları evlilikler hakkında daha geniş bir bilgiye ulaşmayı arzulayan kardeşlerimiz, İmamiyye mezhebi fakihlerinden Alaüddin El- Müderris’in ed-durrul mensur min turasi ehli’l-beyt isimli eserinde geniş ve zengin bir malumat bulabilirler
                          [3] El- irşad lil Müfid (s354); Ebu’l- ferec el isfahani eş-şii, Mukatelü’t-tâlibîn (s91); Tarihu’l- Yakubi eş-şii (c2, s213)
                          [4] Mesudi eş-şii et-tenbih vel irşad, (s263)
                          [5] Ebu’l- ferec el isfahani eş-şii, Mukatelü’t-tâlibîn (s188); Darul marife baskısı
                          [6] Ali Erbili, Keşful Gumme Fi Marifetil Eimme (3/26);
                          [7] Ali Erbili, Keşful Gumme Fi Marifetil Eimme (2/317);
                          [8] El- irşad lil Müfid (s354); Hûi, Mucemü Ricalil hadis, (c13, s51); Ebu’l- ferec el isfahani eş-şii, Mukatelü’t-tâlibîn (s84); Umdetü’t- talib, (s361); Meclisi, Cilaul Uyun,(s 570)
                          [9] El- irşad lil Müfid (s194); Müntahal âmal, (c1, s240); Umdetü’t- talib, (s81); Meclisi, Cilaul Uyun,(s 582); Hûi, Mucemü Ricalil hadis, (c13, s29, 8716); Keşful Gumme (2/201)
                          [10]El- irşad lil Müfid (2/155); Keşful Gumme (2/294)
                          [11] Bunun tafsilatı Mukatelü’t-tâlibîn de ve diğer imamiye kaynaklarında bulunmaktadırMisal olarak Alaüddin El- Müderris’in ed-durrul mensur min turasi ehli’l-beyt (s65-69)
                          [12] El- irşad (s302); el fusulul mühimme (242); Keşful Gumme (3/26)
                          [13] El- irşad lil Müfid (2/312);



                          3- Hasan ibn Ali (radıyallahu anhuma), hakkından feragat ederek Muaviye (radıyallahu anhu) ile mücadele etmedi Halbuki o sırada Ensar da, savaşta yeterli olacak kadar asker de onun yanında toplanmıştı Buna mukabil kardeşi Huseyn (radıyallahu anhu) yanındaki az bir grupla Yezid’e karşı savaşmak için çıkmıştı Halbuki o an hakkını bırakıp anlaşma yapması mümkündü Şüphesiz onlardan biri hak, diğeri batıl üzere idi Eğer elinde imkan bulunduğu halde Hasan’ın (radıyallahu anhu) savaşmaması doğru ise, Huseyn’in (radıyallahu anhu) anlaşma yapma imkanı bulunduğu halde savaşması batıl idi Yok Huseyn’in zayıf durumda olduğu halde savaşması doğru idiyse, Hasan’ın (radıyallahu anhu) savaşı bırakması batıl idi
                          İşte bu Şia’yı istemedikleri bir duruma sokmaktadır Eğer ikisi de doğrudur derlerse zıt olan iki şeyi bir araya getirmiş olurlar Bu durum onların temellerini yıkmaktadır Eğer Hasan’ın (radıyallahu anhu) yaptığının batıl olduğunu söylerlerse, onun imametinin de batıl olduğunu söylemeleri gerekir Onun imametinin batıllığı ise babasının imametinin de batıllığını gerektirir Zira onu vasiyet eden babası idi ve onların inançlarına göre imamların masum olması gerekmektedir ve sadece kendileri gibi masum olan birini vasiyet edebilirler
                          Eğer Huseyn’in (radıyallahu anhu) yaptığının batıl olduğunu söylerlerse, onun imametinin ve masumluğunun da batıl olduğunu söylemeleri gerekir Eğer onun masumluğu ve imameti batıl olursa, ondan sonra onun soyundan olan kimselerin de imameti batıl olur Çünkü onların imametinin aslı -teselsül yoluyla geçtiği için- Huseyn’dir (radıyallahu anhu) Bir şeyin aslı batıl olduğunda ondan doğan şeyler de batıl olur


                          4- el-Kuleyni, el-Kâfi adlı kitabında[3] şöyle der:

                          “Ashabımızdan çoğu, Ahmed ibn Muhammed’den o da Abdullah ibn Haccal’dan, o Ahmed ibn Ömer el-Halebi’den ve o, Ebu Basir’den şöyle aktarır: Ebu Abdullah’ın yanına girdim ve dedim ki: ‘Canım sana feda olsun, sana bir mesele hakkında soracağım, işte burada biri benim sözlerimi işitiyor’ Ebu Abdullah diğer ev ile aradaki perdeyi kaldırdığında oradakini gördü ve dedi ki: ‘Ey Ebu Muhammed sormak istediğini sor!’ Dedim ki: ‘Canım sana feda olsun…’ Sonra bir müddet sustu ve şöyle dedi: ‘Bizim yanımızda Fatıma’nın mushafı vardır Onlar ne bilecekler Fatıma’nın mushafı nedir?’ dedim ki: ‘Fatıma’nım mushafı nedir?’ O, ‘İçerisinde sizin Kuran’ınızın üç misli gibi bir Mushaf vardır Vallahi onun içinde sizin Kuran’ınızdan tek bir harf bile yoktur’ dedi Dedim ki: ‘Vallahi ilim budur’ dedi ki: ‘O elbette ilimdir”

                          Acaba Rasul (sallallahu aleyhi ve selem) ve ashabı, Fatıma’nın mushafını biliyor muydu? Eğer rasul olduğu halde o bilmiyor idiyse, Ehli Beyt onun bilmediği bir şeyi nasıl bildi? Eğer biliyor idiyse, onu ümmetten neden saklamıştı? Allahu Teala şöyle buyurmakta:



                          يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَمِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ


                          “Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et Eğer bunu yapmazsan, risaleti tebliğ etmemiş (yerine getirmemiş) olursun” (el-Maide/67) Not: Cevap biraz geniş oLursa sevinirim


                          5- el-Kuleyni’nin el-Kâfi adlı kitabının birinci kısmında, Şia’nın, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) hadislerini ve Ehli Beytin sözlerini aktaran ravilerinin isimleri verilmiştir Bunlardan bazıları şöyledir:

                          Mufaddal ibn Ömer, Ahmed ibn Ömer el- Halebi, Ömer ibn Eban, Ömer ibn Uzeyne, Ömer ibn Abdilaziz, İbrahim ibn Ömer, Ömer ibn Hanzala, Musa ibn Ömer, Abbas ibn Ömer… Bu isimlerin ortak yönü hepsinin de -ravinin kendisinin veya babasının isminin- Ömer olmasıdır! Acaba neden bu kişiler Ömer adıyla adlandırılmışlardır?!



                          6- Allahu Teala şöyle Buyuruyor



                          “Sabredenleri müjdele! Onlara bir musibet dokunduğunda ‘Biz Allah’a aidiz ve ona döneceğiz’ derler İşte onlar için rablerinden bir mağfiret ve rahmet vardır İşte onlar hidayete erenlerdir”
                          (el-Bakara/155-156)


                          وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ

                          Yine şöyle buyurur: “Fakirlikte, hastalıkta ve savaşın şiddetlendiği anda sabredenler…” (el-Bakara/177)



                          Nehcu’l-Belâğa’da şöyle geçer:

                          “Ali (radıyallahu anhu), Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) vefat ettikten sonra ona hitaben şöyle dedi: ‘Eğer sen bizleri yas tutmaktan alıkoymasaydın ve sabrı emretmeseydin…(tercume eksik)”[4]

                          Yine şöyle demiştir:

                          "Kim musibet anında elini dizine vurursa ameli boşa gitmiştir" [5]

                          Farsça olarak yazılmış olup Arapçaya tercüme edilen Munteha’l-Âmal kitabının yazarının aktardığına göre[6]; Huseyn, kız kardeşi Zeyneb’e Kerbela’da şöyle demiştir:

                          “Kardeşim! Allah adına ahit alıyorum, senin de bu ahdi tutman gerekir Eğer öldürülürsem, şehadetimden dolayı yakanı yırtma, yüzünü tırnaklama, feryat edip yakınma!”

                          Ebu Cafer el-Kummi, Emirulmuminin’in şöyle dediğini aktarır:

                          “Siyah giyinmeyiniz! Çünkü o Firavun’un giysisidir” [7]



                          وَلَا يَعْصِينَكَفِي مَعْرُوفٍ


                          Tefsiru’s-Safi’de, “İyilikte (marufta) sana karşı gelmemeleri…” (el-Mumtehine/12) ayetinin tefsirinde şöyle geçer:

                          “Nebi (sallallahu aleyhi ve selem) siyah elbiseler giymemek, yakalarını yırtmamak, feryat ederek ağlamamak üzere kadınlarla biatlaştı”

                          El-Kuleyni’ye ait olan Furuu’l-Kâfi adlı eserde Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem), Fatıma’ya (radıyallahu anha) şöyle vasiyet ettiği geçer:

                          “Ben öldüğümde yüzünü tırnaklayıp yolma, feryat etme, ağıt yakma!”[8]

                          Evet, Şiilerin alimi olan ve es-Saduk lakaplı Muhammed ibn Huseyn ibn Babeveyh el-Kummi şöyle der:

                          “Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) eşsiz sözlerinden biri de şudur: “Ağıt yakmak cahiliye işlerindendir”[9]

                          Aynı şekilde alimleri el-Meclisi, en-Nuri, el-Burucerdi’nin de Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) naklettikleri gibi:

                          “Lanetlenmiş iki ses vardır ki Allah onlardan nefret eder: Musibet anında feryat ve nağmeli ses; yani ağıt ve şarkı”

                          Tüm bu rivayetlerden sonra soru şudur:

                          Şia neden rivayetlerle kendilerine ulaşan bu doğrulara uymuyor? Kimi tasdikleyeceğiz: Rasulullah’ı ve Ehli Beyti mi; yoksa mollaları mı?



                          [4] Nehcul Belağa (s576); Müstedrekü’l- vesail,(2/445)
                          [5] Es-Saduk el hisal (s621); vesailü’ş-şia, (3/270)
                          [6] (1/248)
                          [7] Ebu Cafer Muhammed bin Babeveyh el Kummi, Men Lem Yahduruhul Fakih (1/232); ve el Hur el Amili bunu Vesaili’ş-şia (2/916) da rivayet etmektedir
                          [8] (5/527)
                          [9] Men la yahduruhul fakih (4/271-272) te bunu es-saduk rivayet etmektedir El-Hur el-Amili bunu Vesaili’ş-şia (2/915) da rivayet etmektedirYusuf el-bahrani el hadaikun nâdıra



                          7- Eğer tatbirin[10], ağıt yakmanın, göğüslere vurmanın onların iddia ettikleri[11] gibi büyük bir ecri varsa, neden mollalar kendileri bunu yapmıyorlar?

                          [10] Tatbir: aşurede şiilerin yaptığı kafayı kanatma işidir bkztebrizi sıratu’nnecat (1/432)
                          [11] İrşadul vesail (s184)


                          8- Ali (radıyallahu anhu), Allah tarafından bildirilmiş bir halife ise niçin Ebu Bekr’e, Ömer’e ve Osman’a (radıyallahu anhum) biat etmiştir? Eğer acizdi denilecek olursa, aciz bir kişi imamete layık olamaz! Onu ancak güçlü biri hak eder Eğer güç yetiriyordu ama yapmadı denilecek olursa bu da hıyanet olur Hain bir kimse de imameti hak etmez, yönettiği kimseler kendisine emanet edilmez! Elbette ki bunların tümünden o uzaktır… Doğru bir cevapları varsa, nedir bu cevap?


                          Ali’nin (radıyallahu anhu) halife olduktan sonra önceki halifelere muhalefette bulunduğunu göremeyiz Ne insanlar için farklı bir Kuran ortaya çıkarmış, ne onların yaptığı bir şeyi kınamıştır Bilakis onun minberden şöyle dediği mütevatir olarak bilinir:

                          “Bu ümmetin Nebisinden sonra en faziletlileri Ebu Bekr ve Ömer’dir”

                          O ne muta nikahını meşru kıldı, ne Fedek arazisini talep etti, ne hacda insanlara muta nikahını vacip kıldı, ne ezana “hayya ala hayri’l-amel” ifadesini koydu, ne de “essalatu hayrun minennevm” ifadesini kaldırdı

                          Eğer Ebu Bekr ve Ömer kafir iseler ve hilafeti gasp etmiş iseler –iddia ettikleri gibi- niçin bunu açıklamadı? Halbuki yönetime geçmişti, elinde güç vardı Bilakis tam tersini yaptığını ve o ikisini övdüğünü görmekteyiz Ya gücü yetmedi, yada ümmete ihanet etti ve gerçekleri açıklamadı demeniz gerekir ki bundan onu tenzih ederiz

                          [/quote]

                          HEPSININ CEVABI VERİLMİŞ ÇOK BASİT SORULAR.SUNNİLER BUNLARIN CEVAPLANAMAZ OLDUGU ZANNEDER AMA ASLINDA HİÇBİR DEĞERİ OLMAYAN ÇOCUKÇA SORULARDIR...EHLI SUNNETİ EMEVİ MEZHEBINDEYKEN BENDE BU SORULARI BİRŞEY SANARDIM...

                          BEN TERSİNİ SORAYIM.IMAM ALININ EN AZ ALTI AY BIAT ETMEDIGI BUHARİDE VE TUM TARIH KITAPLARINDA GEÇİYOR.ÖMER VE EBUBEKİR İLER TARTIŞMASIDA.SİZCE HZ.ALİ HAK IMAMA BIAT ETMEYEREK YANLIŞ MI YAPMIŞTIR ? FATIMA ANNEMIZIN EBU BEKIRE BIAT ETMEDEN ÖLDUGUNU BUHARİ YAZIYOR ? FATIMA ANAMIZ CAHİLİYE ÖLÜMÜ İLE Mİ ÖLMUSTUR...???????????

                          SORULARINI TEKER TEKER SORARSAN DAHA KOLAY AÇIKLARIZ.

                          Yorum


                            #14
                            Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

                            ONCA MEŞAYIHI KIRAMIN GOREEMDIGINI SIZ MI GORDUNUZ DEMİŞSİN...O AYETTE HZ.ALI OLDUGUNA DAIR ONCA HADIS VARKEN VE EHLI SUNNETTE BİLE AKTARILMIŞKEN SENIN O KIRAMIN KIM OLUYOR ACABA ? BENDE ŞÖYLE DİYEYİN ONCA EHLİBEYT ALİMİ ÖYLE DEMİŞDE SİZ KİM OLUP BÖYLE DİYORSUNUZ ? SENIN O ALIMLERIN EMEVI VE ABBASİLERİN PARALI MEMURLARI IDI ONUN İÇİN GÖRMEK İSTEMEDİLER.

                            Nedir bu Celallenme Aziz kardeşim Bizimde Sünni bir sitemiz var Şii kardeşler devamlı saldırıp konuların altına lanet okuyup hakaret ederler bende dedim gidip şii kardeşlerimle biraz muhabbet ediyim eğer yok derseniz gidebilirim

                            Konuya Gelince Ehl-i Beyt r.a Hariç H Ali hakkında ayet varsa Ayetle Beraber Ehl-i Sünnetin O Ayetin Hz Ali Hakkında olduğunu Cumhurun görüşü vars aktarırsanız sevinirm Ben Konuda hep sizin kaynaklarınızdan konuştum sizde aynı şekilde cevap verirseniz memnun oLurum hadislere Gelince
                            Elhamdulillah Biz Hz Ali'yide Ehl-i Beyti'de Eshab-ı Kiram'ıda Ömeri Ebubekiri Osmanı Hulefa-i Raşidin'i Radıyallahu Anhüm Ecmain Hepsini severiz Hepsinin Hakkında'd Hadisler Vardır Biz Hadis İnkarcısı değiliz Sahih Olan hadisleri Yıllardır Yüzbinlerce Alim Elekten geçirip öyl sahih demiştir Bide biz işimize Geleni Hadisi Alıp işimize gelmeyene uydurma demiyoruz
                            Hangi Ehl-i Beyt alimi ne demiş ?



                            SENIN O ALIMLERIN EMEVI VE ABBASİLERİN PARALI MEMURLARI IDI ONUN İÇİN GÖRMEK İSTEMEDİLER.[/
                            Aynısını Bende Sizin için düşünüyorum ne olacak peki ?

                            Yorum


                              #15
                              Ehl-i Şia Kardeşlerime Sorularım

                              taroh oku dostum ben ehlı sunnetteım araştırıp onceleyıp vazgectım.taraszı degılsınzı olaylara basıt gozle bakıyorsunuz. alim dedikleriniz muaviyeye hazret diyorsa ben onlara alim diyemem.tarihsel olraka ehli sunnet ehlibeyte karşı kurulmuş bir mezhept.r

                              maide 55in hz.ali hakkında oldugu hakkında elmalılı hamdi yazır tefsirinde dahi ebuzerr r.adan hadis var.demek ki bunları okumamışsın.benim şimdi zamanım yok ama ilk once sen bu ayetin tefsirine bak.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X