Ynt: Ehl-i Sünnete göre Şeyhayn ilimde Ashabın en üstünüdür
ALLAH Teala buyurmuştur ki: "Belleyici kulaklar onu bellesin." [Hâkka/12]
İmam Ali (a.s) bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur:
"Resulullah (s.a.a) bana buyurdu ki: "Ya Ali, Rabbimden istedim ki, onu senin kulağın kılsın." Bundan dolayı Resulullah'tan duyduğum hiçbir şeyi unutmadım."
[Kenz'ul- Ummal, c.6, s.108; Esbab'un- Nuzul (el-Vahidî), s.329. Tefsir-i Taberi, c.29, s.35; Tefsir-i Keşşâf, c.4, s.600; Dürr'ül- Mensur,c. 8, s.267]
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
"Kim, Adem'in ilmine, Nuh'un takvasına, İbrahim'in hilmine, Musa'nın heybetine ve İsa'nın ibadetine bakmak istiyorsa, Ali bin Ebi Talib'e baksın."
[ İrşad'ul- Kulub, S. 217]
İmam Ali (a.s) Peygamber'in (s.a.a) Nefsidir
Mübahele ayeti, İmam Ali'nin Hz. Peygamber'in (s.a.a) nefsi (kendisi) olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Geçen konumuzda buna değindik. Şüphesiz Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) kendisi de bir takım hadislerde İmam Ali'nin, O'nun nefsi olduğunu ilan etmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:
Osman'ın ana tarafından kardeşi Velid b. Ukbe, Hz. Peygamber'e; "Beni Velia, İslam'dan çıkmıştır" diye haber verdi. Peygamber (s.a.a) bunu duyunca öfkelenerek şöyle buyurdu: "Beni Velia mutlaka bundan vazgeçmeli veya nefsim mesabesinde olan birisini onlara doğru gönderirim; onların savaşçılarını öldürür, çocuklarını ise esir alır. O, işte bu şahıstır." Sonra elini İmam Ali'nin omzuna vurdu.
[Mecma'uz- Zevaid, c.7, s.110. Velid, Beni Velia'nın mürtet olduğuna dair yalan söylemişti. İşte bundan dolayı şu ayet nazil oldu: "Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz."]
İmam Ali'nin (a.s) Hz. Peygamber'e Olan Konumu Harun'un Musa'ya Konumu Gibidir
Peygamber-i Ekrem'den (s.a.a) bu konuda aynı manayı ifade eden birkaç hadis nakledilmiştir. Onlardan bazıları şunlardır: Hz. Peygamber, Hz. Ali'ye hitaben şöyle buyurdular:
"Bana oranla Harun'un Musa'ya olan konumu mesabesinde olmak istemiyor musun; şu farkla ki benden sonra peygamber yoktur?"
[Müsned-i Ebî Davud, c.1, s.29; Hilyet'ul- Evliya, c.7, s.195; Müşkil'ul- Asar, c.2, s.309; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.1, s.182; Tarih-i Bağdat, c.11, s.432; Hasais'un- Nesa'i, s.16]
Said b. Müseyyib, Amir b. Sa'd b. Ebî Vakkas'tan, o da babası Sa'd'dan naklen şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s) şöyle buyurdular: "Sen bana oranla Harun'un Musa'ya konumu mesabesindesin; şu farkla ki, benden sonra peygamber olmayacaktır."
Said diyor ki: Onu şifahi olarak Sa'd'dan sormak istedim, bundan dolayı onunla görüştüm ve Amr'ın bana anlattığını ona anlattım. O cevaben; "Ben onu duydum" dedi. Sen onu duydun mu? dediğimde, parmaklarını iki kulağına bırakarak; "Evet, duydum; duymamışsam sağır olayım" dedi.
[Usd'ul- Ğabe, c.4, s.26; Hasais'un- Nesaî, s.15; Sahih-i Müslim, Fazail-i Ashap kitabı, c.7, s.120]
İmam Ali (a.s) Hz. Peygamber'in (s.a.a) İlim Şehrinin Kapısı
Hz. Peygamber'in (s.a.a), İmam Ali'nin yücelik ve makamının azametini ilan ettiği şeylerden biri de O'nu ilim şehrinin kapısı yapmasıdır. Bu hadis çeşitli yollarla nakledilmiş ve senedi kat'iyyet devecesine varmıştır. Bu hadis, Hz. Peygamber'den (s.a.a) çeşitli münasebetlerde nakledilmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:
Cabir b. Abdullah şöyle rivayet ediyor:
Hz. Peygamber'in (s.a.a), Hudeybiyye günü, Hz. Ali'nin elinden tutarak şöyle buyurduğunu duydum: "Bu (Ali), iyilerin emiri, facirlerin katili, yardım edenin yardım edileni ve yalnız bırakanın yalnız bırakılanıdır." Sonra yüksek sesle şöyle buyurdular: "Ben ilim şehriyim, Ali ise onun kapısıdır. O halde kim evi irade ederse, kapıya gelmelidir."
[Tarih-i Bağdat, c.2, s.377]
Yine Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: "Ali, ilmimin kapısıdır; kendisiyle gönderildiğim şeyi (Kur'an'ı) benden sonra ümmetime açıklayandır; onun sevgisi imandır, buğzu nifaktır, ona bakmak ise şefkattir."
[Kenz'ul- Ummal, c.6, s.156; Savaik'ul- Muhrika, s.73]
Resulullah buyurdular ki: "Ali b. Ebî Talip, onların (Müslümanların) İslam açısından en önde geleni ve ilmi en çok olanıdır. O, benden sonra İmam ve halifedir."
[el-Müracaat, s.208]
İmam Ali (a.s), Hz. Peygamber'in (s.a.a) ilim şehrinin kapısıdır. Dini nişaneler, şeriat ahkâmı, güzel ahlak ve adap hususunda O'ndan nakledilen her şey, Hz. Peygamber'den alınmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.a) kendisinden sonra, hayatı hikmet ve nura boğacak ilim pınarı miras bırakmış ve ümmeti ondan doyasıya kanması için onu İmam Ali'nin yanında emanet bırakmıştır. Ama maalesef, Kureyş'ten İmam'a kin güden güç, o nurun pencerelerini kapattı, ümmeti ondan yararlanmaktan mahrum kıldı ve onu bu hayatın meçhulünde çiğnenmeğe terk etti.
Resulullah'ın Ebu Bekir'i Red etmesi
Beraat süresinin ilk ayetleri indiğinde Resulullah (saa) onları, Mekke ehline okuması için Ebu Bekir'i gönderdi. Sonra İmam Ali'yi arkasında gönderip Ebu Bekir'den almasını emretti. İmam Ali, Ebu Bekir'e yetişip ayetleri ondan aldı ve Mekke ehline kendisi okudu. Bu durumdan etkilenen Ebu Bekir, Medine'ye dönüp Resulullah (saa)'a, benim hakkımda bir şey mi indi, diye sordu. Resulullah (saa) da şöyle cevap buyurdu: "Hayır, lakin bu ayetleri ancak ben veya benden olan birinin tebliğ etmesi için emrolundum."
Kaynak:
1) Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.1, s.151
2) Hasais en-Nisai s.91
3) Tefsir-i İbn-i Kesir c.2, s.333
4) Siret-i İbn-i Hişam c.3, s.545
5) Tabari'nin "Riyad'ul Nadira" c.2, s.147
6) Tarih-i İbn-i Kesir c.5, s.38 / Feth'ül Bari c.8, s.256
Peygamber'in (s.a.a) Terk Ettiklerinin En Hayırlısı Ve Vasisi Kimdir?
Abdullah bin Ömer dedi ki: Selman-ı Farisî yanımızdan geçiyordu. Aramızdan biri ona dedi ki: Şu gelene sorsanız, peygamberden sonra aramızda olan Ebu Bekir ve Ömer'den daha faziletli olan adamın kim olduğunu sizlere bildirirdi. Hazır olanlar Selman'a sordular. Selman bize dedi ki: İsteseydim, sizlere peygamberden sonra ümmetin ve aranızda oturan Ebu Bekir ve Ömer'den daha faziletli olan adamın kim olduğunu bildirirdim.
Selman yoluna devam edince arkasından gelip ona dediler ki: Ey Ebu Abdullah, o adamın kim olduğunu bize söyleseydin. Bunun üzerine Selman şöyle buyurdu:
Resulullah (saa)'a hastalığı şiddetli olduğu vakitte yanına geçip ona sordum ki: Ey Resulullah, vasiyet ettin mi? Resulullah bana buyurdu ki: "Ey Selman, vasi olanların kim olduklarını biliyor musun?" Ben dedim ki: ALLAH ve Resulü daha iyi bilirler. Bunun üzerine Resulullah bana şöyle buyurdu: Adem'in vasisi Şit (as) idi, nitekim kendisi Adem'den sonra en faziletli olanı idi. Nuh (as)'un vasisi Sam idi, çünkü Nuh'tan sonra geri kalanların içinde en faziletlisi kendisi idi. Musa'nın vasisi Yuşa (as) idi. Yuşa Musa'nın terk ettiklerinin en faziletlisi idi. İsa'nın vasisi Şemun bin Ferhiya idi. Şemun İsa'nın terk ettiklerinin en faziletlisi idi. Ben de Ali'yi vasi kıldım, kendisi terk ettiklerimin en faziletlisidir."
Kaynak:
1) El-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde" s.253
2) Tirmizi el-Hanefi'nin "Menakıb-ı Murdaviyye" s.128
3) MUHAMMED bin Salih et-Tirmizi'nin "el-Kevkeb ed-Dürri" s.133
4) Enis Emir'in "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.353-354
5) MUHAMMED Miri el-Antaki'nin "Limaze ahtertü Mezhebe Ehlilbeyt" s. 306-307
6) Et-Tüsteri'nin "İhkak'ul Hak" c.4, s.327
7) Ali vel-Vasiyyah s.366
8 ) El-Hemedani eş-Şafii'nin "Meveddet'ül Kurba."
ALLAH Teala buyurmuştur ki: "Belleyici kulaklar onu bellesin." [Hâkka/12]
İmam Ali (a.s) bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur:
"Resulullah (s.a.a) bana buyurdu ki: "Ya Ali, Rabbimden istedim ki, onu senin kulağın kılsın." Bundan dolayı Resulullah'tan duyduğum hiçbir şeyi unutmadım."
[Kenz'ul- Ummal, c.6, s.108; Esbab'un- Nuzul (el-Vahidî), s.329. Tefsir-i Taberi, c.29, s.35; Tefsir-i Keşşâf, c.4, s.600; Dürr'ül- Mensur,c. 8, s.267]
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
"Kim, Adem'in ilmine, Nuh'un takvasına, İbrahim'in hilmine, Musa'nın heybetine ve İsa'nın ibadetine bakmak istiyorsa, Ali bin Ebi Talib'e baksın."
[ İrşad'ul- Kulub, S. 217]
İmam Ali (a.s) Peygamber'in (s.a.a) Nefsidir
Mübahele ayeti, İmam Ali'nin Hz. Peygamber'in (s.a.a) nefsi (kendisi) olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Geçen konumuzda buna değindik. Şüphesiz Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) kendisi de bir takım hadislerde İmam Ali'nin, O'nun nefsi olduğunu ilan etmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:
Osman'ın ana tarafından kardeşi Velid b. Ukbe, Hz. Peygamber'e; "Beni Velia, İslam'dan çıkmıştır" diye haber verdi. Peygamber (s.a.a) bunu duyunca öfkelenerek şöyle buyurdu: "Beni Velia mutlaka bundan vazgeçmeli veya nefsim mesabesinde olan birisini onlara doğru gönderirim; onların savaşçılarını öldürür, çocuklarını ise esir alır. O, işte bu şahıstır." Sonra elini İmam Ali'nin omzuna vurdu.
[Mecma'uz- Zevaid, c.7, s.110. Velid, Beni Velia'nın mürtet olduğuna dair yalan söylemişti. İşte bundan dolayı şu ayet nazil oldu: "Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz."]
İmam Ali'nin (a.s) Hz. Peygamber'e Olan Konumu Harun'un Musa'ya Konumu Gibidir
Peygamber-i Ekrem'den (s.a.a) bu konuda aynı manayı ifade eden birkaç hadis nakledilmiştir. Onlardan bazıları şunlardır: Hz. Peygamber, Hz. Ali'ye hitaben şöyle buyurdular:
"Bana oranla Harun'un Musa'ya olan konumu mesabesinde olmak istemiyor musun; şu farkla ki benden sonra peygamber yoktur?"
[Müsned-i Ebî Davud, c.1, s.29; Hilyet'ul- Evliya, c.7, s.195; Müşkil'ul- Asar, c.2, s.309; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.1, s.182; Tarih-i Bağdat, c.11, s.432; Hasais'un- Nesa'i, s.16]
Said b. Müseyyib, Amir b. Sa'd b. Ebî Vakkas'tan, o da babası Sa'd'dan naklen şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s) şöyle buyurdular: "Sen bana oranla Harun'un Musa'ya konumu mesabesindesin; şu farkla ki, benden sonra peygamber olmayacaktır."
Said diyor ki: Onu şifahi olarak Sa'd'dan sormak istedim, bundan dolayı onunla görüştüm ve Amr'ın bana anlattığını ona anlattım. O cevaben; "Ben onu duydum" dedi. Sen onu duydun mu? dediğimde, parmaklarını iki kulağına bırakarak; "Evet, duydum; duymamışsam sağır olayım" dedi.
[Usd'ul- Ğabe, c.4, s.26; Hasais'un- Nesaî, s.15; Sahih-i Müslim, Fazail-i Ashap kitabı, c.7, s.120]
İmam Ali (a.s) Hz. Peygamber'in (s.a.a) İlim Şehrinin Kapısı
Hz. Peygamber'in (s.a.a), İmam Ali'nin yücelik ve makamının azametini ilan ettiği şeylerden biri de O'nu ilim şehrinin kapısı yapmasıdır. Bu hadis çeşitli yollarla nakledilmiş ve senedi kat'iyyet devecesine varmıştır. Bu hadis, Hz. Peygamber'den (s.a.a) çeşitli münasebetlerde nakledilmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:
Cabir b. Abdullah şöyle rivayet ediyor:
Hz. Peygamber'in (s.a.a), Hudeybiyye günü, Hz. Ali'nin elinden tutarak şöyle buyurduğunu duydum: "Bu (Ali), iyilerin emiri, facirlerin katili, yardım edenin yardım edileni ve yalnız bırakanın yalnız bırakılanıdır." Sonra yüksek sesle şöyle buyurdular: "Ben ilim şehriyim, Ali ise onun kapısıdır. O halde kim evi irade ederse, kapıya gelmelidir."
[Tarih-i Bağdat, c.2, s.377]
Yine Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: "Ali, ilmimin kapısıdır; kendisiyle gönderildiğim şeyi (Kur'an'ı) benden sonra ümmetime açıklayandır; onun sevgisi imandır, buğzu nifaktır, ona bakmak ise şefkattir."
[Kenz'ul- Ummal, c.6, s.156; Savaik'ul- Muhrika, s.73]
Resulullah buyurdular ki: "Ali b. Ebî Talip, onların (Müslümanların) İslam açısından en önde geleni ve ilmi en çok olanıdır. O, benden sonra İmam ve halifedir."
[el-Müracaat, s.208]
İmam Ali (a.s), Hz. Peygamber'in (s.a.a) ilim şehrinin kapısıdır. Dini nişaneler, şeriat ahkâmı, güzel ahlak ve adap hususunda O'ndan nakledilen her şey, Hz. Peygamber'den alınmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.a) kendisinden sonra, hayatı hikmet ve nura boğacak ilim pınarı miras bırakmış ve ümmeti ondan doyasıya kanması için onu İmam Ali'nin yanında emanet bırakmıştır. Ama maalesef, Kureyş'ten İmam'a kin güden güç, o nurun pencerelerini kapattı, ümmeti ondan yararlanmaktan mahrum kıldı ve onu bu hayatın meçhulünde çiğnenmeğe terk etti.
Resulullah'ın Ebu Bekir'i Red etmesi
Beraat süresinin ilk ayetleri indiğinde Resulullah (saa) onları, Mekke ehline okuması için Ebu Bekir'i gönderdi. Sonra İmam Ali'yi arkasında gönderip Ebu Bekir'den almasını emretti. İmam Ali, Ebu Bekir'e yetişip ayetleri ondan aldı ve Mekke ehline kendisi okudu. Bu durumdan etkilenen Ebu Bekir, Medine'ye dönüp Resulullah (saa)'a, benim hakkımda bir şey mi indi, diye sordu. Resulullah (saa) da şöyle cevap buyurdu: "Hayır, lakin bu ayetleri ancak ben veya benden olan birinin tebliğ etmesi için emrolundum."
Kaynak:
1) Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.1, s.151
2) Hasais en-Nisai s.91
3) Tefsir-i İbn-i Kesir c.2, s.333
4) Siret-i İbn-i Hişam c.3, s.545
5) Tabari'nin "Riyad'ul Nadira" c.2, s.147
6) Tarih-i İbn-i Kesir c.5, s.38 / Feth'ül Bari c.8, s.256
Peygamber'in (s.a.a) Terk Ettiklerinin En Hayırlısı Ve Vasisi Kimdir?
Abdullah bin Ömer dedi ki: Selman-ı Farisî yanımızdan geçiyordu. Aramızdan biri ona dedi ki: Şu gelene sorsanız, peygamberden sonra aramızda olan Ebu Bekir ve Ömer'den daha faziletli olan adamın kim olduğunu sizlere bildirirdi. Hazır olanlar Selman'a sordular. Selman bize dedi ki: İsteseydim, sizlere peygamberden sonra ümmetin ve aranızda oturan Ebu Bekir ve Ömer'den daha faziletli olan adamın kim olduğunu bildirirdim.
Selman yoluna devam edince arkasından gelip ona dediler ki: Ey Ebu Abdullah, o adamın kim olduğunu bize söyleseydin. Bunun üzerine Selman şöyle buyurdu:
Resulullah (saa)'a hastalığı şiddetli olduğu vakitte yanına geçip ona sordum ki: Ey Resulullah, vasiyet ettin mi? Resulullah bana buyurdu ki: "Ey Selman, vasi olanların kim olduklarını biliyor musun?" Ben dedim ki: ALLAH ve Resulü daha iyi bilirler. Bunun üzerine Resulullah bana şöyle buyurdu: Adem'in vasisi Şit (as) idi, nitekim kendisi Adem'den sonra en faziletli olanı idi. Nuh (as)'un vasisi Sam idi, çünkü Nuh'tan sonra geri kalanların içinde en faziletlisi kendisi idi. Musa'nın vasisi Yuşa (as) idi. Yuşa Musa'nın terk ettiklerinin en faziletlisi idi. İsa'nın vasisi Şemun bin Ferhiya idi. Şemun İsa'nın terk ettiklerinin en faziletlisi idi. Ben de Ali'yi vasi kıldım, kendisi terk ettiklerimin en faziletlisidir."
Kaynak:
1) El-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde" s.253
2) Tirmizi el-Hanefi'nin "Menakıb-ı Murdaviyye" s.128
3) MUHAMMED bin Salih et-Tirmizi'nin "el-Kevkeb ed-Dürri" s.133
4) Enis Emir'in "Fazilet-i Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.353-354
5) MUHAMMED Miri el-Antaki'nin "Limaze ahtertü Mezhebe Ehlilbeyt" s. 306-307
6) Et-Tüsteri'nin "İhkak'ul Hak" c.4, s.327
7) Ali vel-Vasiyyah s.366
8 ) El-Hemedani eş-Şafii'nin "Meveddet'ül Kurba."
Yorum