Ynt: Ebuzer-i Gıfârî'
O Yalnız Yaşar; Yalnız Ölür Ve Yalnız...
Allah Resulü'nün Tebûk gazvesinde Ebuzer hakkında söylediği bu söz, tam 23 üç yıl sonra gerçekleşmiş oldu. Tek suçu hak ve hakikati söylemek ve adalete davet etmek olan Ebuzer, bu suçundan (!!) dolayı sürgünde bulunduğu Rebeze çölünde, günden güne bedenî gücünü kaybederek yatağa düştü. O, artık iniş-yokuşlarla dolu ömrünün son saatlerini geçiriyordu. Vefalı eşi bir taraftan onun nurlu ama çilekeş simasına bakarak ağlıyor; bir taraftan da kocasının alnından akan ter damlalarını siliyordu. Ebuzer sordu: "Neden ağlıyorsun?"
-Çünkü sen ölürsen şimdi, seni kefenleyecek bir elbise bile yoktur yanımda!
Güneşin ufuktaki batışı gibi hüzün dolu bir tebessüm sardı dudaklarını ve şöyle dedi vefalı eşine:
-Sakin ol; ağlama. Ben bir gün bir grup sahabiyle birlikte Allah Resulü'nün (s.a.a) huzurundaydım. Resulullah yüzünü bize çevirerek şöyle buyurdu: "Sizden birisi, bir çölün düzünde, insanlardan uzak bir şekilde ölecek ve bir grup mu'min (gelerek) onu defnedeceklerdir." O gün o toplantıda bulunanların hepsi, insanların bulunduğu ve yaşadığı yerlerde dünyadan göçmüşlerdir. Onlardan henüz yaşayan bir tek ben kalmışım; bu yüzden Allah Resulü'nün haber verdiği kimse, hiç şüphesiz benim. Ben öldükten sonra, Irak hacılarının yolu üzerinde otur; çok geçmeden mu'minlerden bir grup gelecektir; benim ölümümü onlara heber verirsin.
Eşi "Artık kervanların geçme zamanı sona ermiştir" deyince, şu cavabı verdi Ebuzer: "Sen yolu gözetle; Allah'a and olsun ki ne ben yalan söylüyorum, ne de bana heber veren kimse yalan söylemiştir." İşte bu Ebuzer'in son cümlesiydi; bunu söyledikten sonra, aziz ruhu melekut âlemine göçüp gitti.[89][89]
Evet, Ebuzer'in söylediği gibi, çok geçmeden, Abdullah bin Mes'ud, Hucr bin Adiyy ve Mâlik-i Eşter gibi büyük şahsiyetlerin de içinde bulunduğu bir kafile uzaktan belirdi. Onlar yaklaştıklarında, ilginç bir manzarayla karşılaştılar. Abdullah dikkatle baktığında, cansız bir bedenin yerde yattığını ve yanında da yalnız bir kadın ve çocuğun ağladığını gördü.
Abdullah binitinin yularını onlara doğru çevirdi; kafile de onu takip etmeğe başladı. Abdullah yakından cansız bedeni görünce şaşırıp kaldı; bu dostu ve İslam'daki kardeşi Ebuzer'di!
Gözlerinin yaşarmasına engel olamadı. O pak bedenin baş ucunda durdu. Aniden Resulullah'ın Tebûk seferinde onun hakkında buyurduğu sözü hatırladı ve şöyle dedi: "Evet, Allah Resulü doğru söylemiştir; sen yalnız yaşar, yalnız ölür ve yalnız dirilirsin mezarından!"
Daha sonra Abdullah, onun mutahhar bedenine namaz kıldı ve beraberce defnettiler Ebuzer'i. Defin işlemlerinin ardından, Mâlik-i Eşter onun mezarının başında durup şöyle dedi: "Allah'ım, bu, Resulullah'ın dostu, arkadaşı Ebuzer'dir. O ömür boyu sana ibadet etti. Senin yolunda müşriklerle cihad etti ve hak yolunu takip etmede asla şaşmadı. Ancak dili ve kalbiyle fesat ve münkerle mücadele ettiği için, zülme, haksızlığa, mahrumiyet ve tahkire uğradı. Sürgün edildi ve bilahare gurbet ve yalnızlık diyarında can verdi!"[90][90]
Allah'ın selamı, rahmet ve berekatı ona ve hak ve hakikat yolunun bütün sâdık yolcularına olsun. Amin!
O Yalnız Yaşar; Yalnız Ölür Ve Yalnız...
Allah Resulü'nün Tebûk gazvesinde Ebuzer hakkında söylediği bu söz, tam 23 üç yıl sonra gerçekleşmiş oldu. Tek suçu hak ve hakikati söylemek ve adalete davet etmek olan Ebuzer, bu suçundan (!!) dolayı sürgünde bulunduğu Rebeze çölünde, günden güne bedenî gücünü kaybederek yatağa düştü. O, artık iniş-yokuşlarla dolu ömrünün son saatlerini geçiriyordu. Vefalı eşi bir taraftan onun nurlu ama çilekeş simasına bakarak ağlıyor; bir taraftan da kocasının alnından akan ter damlalarını siliyordu. Ebuzer sordu: "Neden ağlıyorsun?"
-Çünkü sen ölürsen şimdi, seni kefenleyecek bir elbise bile yoktur yanımda!
Güneşin ufuktaki batışı gibi hüzün dolu bir tebessüm sardı dudaklarını ve şöyle dedi vefalı eşine:
-Sakin ol; ağlama. Ben bir gün bir grup sahabiyle birlikte Allah Resulü'nün (s.a.a) huzurundaydım. Resulullah yüzünü bize çevirerek şöyle buyurdu: "Sizden birisi, bir çölün düzünde, insanlardan uzak bir şekilde ölecek ve bir grup mu'min (gelerek) onu defnedeceklerdir." O gün o toplantıda bulunanların hepsi, insanların bulunduğu ve yaşadığı yerlerde dünyadan göçmüşlerdir. Onlardan henüz yaşayan bir tek ben kalmışım; bu yüzden Allah Resulü'nün haber verdiği kimse, hiç şüphesiz benim. Ben öldükten sonra, Irak hacılarının yolu üzerinde otur; çok geçmeden mu'minlerden bir grup gelecektir; benim ölümümü onlara heber verirsin.
Eşi "Artık kervanların geçme zamanı sona ermiştir" deyince, şu cavabı verdi Ebuzer: "Sen yolu gözetle; Allah'a and olsun ki ne ben yalan söylüyorum, ne de bana heber veren kimse yalan söylemiştir." İşte bu Ebuzer'in son cümlesiydi; bunu söyledikten sonra, aziz ruhu melekut âlemine göçüp gitti.[89][89]
Evet, Ebuzer'in söylediği gibi, çok geçmeden, Abdullah bin Mes'ud, Hucr bin Adiyy ve Mâlik-i Eşter gibi büyük şahsiyetlerin de içinde bulunduğu bir kafile uzaktan belirdi. Onlar yaklaştıklarında, ilginç bir manzarayla karşılaştılar. Abdullah dikkatle baktığında, cansız bir bedenin yerde yattığını ve yanında da yalnız bir kadın ve çocuğun ağladığını gördü.
Abdullah binitinin yularını onlara doğru çevirdi; kafile de onu takip etmeğe başladı. Abdullah yakından cansız bedeni görünce şaşırıp kaldı; bu dostu ve İslam'daki kardeşi Ebuzer'di!
Gözlerinin yaşarmasına engel olamadı. O pak bedenin baş ucunda durdu. Aniden Resulullah'ın Tebûk seferinde onun hakkında buyurduğu sözü hatırladı ve şöyle dedi: "Evet, Allah Resulü doğru söylemiştir; sen yalnız yaşar, yalnız ölür ve yalnız dirilirsin mezarından!"
Daha sonra Abdullah, onun mutahhar bedenine namaz kıldı ve beraberce defnettiler Ebuzer'i. Defin işlemlerinin ardından, Mâlik-i Eşter onun mezarının başında durup şöyle dedi: "Allah'ım, bu, Resulullah'ın dostu, arkadaşı Ebuzer'dir. O ömür boyu sana ibadet etti. Senin yolunda müşriklerle cihad etti ve hak yolunu takip etmede asla şaşmadı. Ancak dili ve kalbiyle fesat ve münkerle mücadele ettiği için, zülme, haksızlığa, mahrumiyet ve tahkire uğradı. Sürgün edildi ve bilahare gurbet ve yalnızlık diyarında can verdi!"[90][90]
Allah'ın selamı, rahmet ve berekatı ona ve hak ve hakikat yolunun bütün sâdık yolcularına olsun. Amin!
Yorum