II) İLLETLİ FİİLLER
A) MİSAL FİİL
İlk harfi illet harflerinden و ya da ي ile başlayan fiildir. Fiilin başında vâv (و) bulunursa misâl-i vâvî denir.
وَجَدَ
buldu
وَضَعَ
koydu
وَهَبَ
bağışladı, verdi
وَعَدَ
vaadetti
وَدَعَ
bıraktı, ayrıldı
وَقَعَ
vaki oldu
Fiilin başında ي bulunursa misâl-i yâî denir.
يَبِسَ
kurudu
يَقِظَ
uyandı
يَسُرَ
kolay oldu
Misâl-i vâvî olan وَجَدَve misâl-i yâî olan يَسُرَ nın mâzî çekimleri aynen sahih fiil çekimi gibidir.
a) Misâli vâvîlere muzaraat harfi eklenince başındakiوَ ler kalkar. Örneğin; وَجَدَ den يَجِدُ olur. Aynı şekilde bu vâvlar masdarından da düşer:
وَعَدَ يَعِدُ عِدَةٌ
vaad etti, söz verdi
وَعَظَ يَعِظُ عِظَةٌ
vaaz verdi, nasihat etti
Mâzî meçhûlü ve çekimi bildiğimiz diğer fiiller gibidir: (وَجَدَ) buldu, (وُجِدَ) bulundu.
Muzâri meçhûlünde ise kalkmış olan وlar geri gelir. Dile kolaylık olsun diye cezmi söylenmez: (يَجِدُ) bulur (يُوجَدُ) bulunur gibi. Mâzî çekimi sahihden farklı olmayan bu fiilin şimdi de muzâri çekimlerini inceleyelim:
Misâl-i vâvî Muzâri Meçhûl Çekimi
Misâl-i vâvî Muzâri Malûm Çekimi
يُوجَدُ يُوجَداَنِ يُوجَدُونَ
يَجِدُ يَجِدَانِ يَجِدُونَ
تُوجَدُ تُوجَدَانِ يُوجَدْنَ
تَجِدُ تَجِدَانِ يَجِدْنَ
تُوجَدُ تُوجَدَانِ تُوجَدوُنَ
تَجِدُ تَجِدَانِ تَجِدُونَ
تُوجَدِينَ تُوجَدَانِ تُوجَدْنَ
تَجِدِينَ تَجِدَانِ تَجِدْنَ
أُوجَدُ نُوجَدُ نُوجَدُ
أَجِدُ نَجِدُ نَجِدُ
Not: (و) ile başlayan misâl fiillerin aynel fiili muzâride esre ise muzâriye çevrilince (و) düşer. Aynel fiil muzâride fethalı ya da zammeli ise düşmez:
وَهِمَ يَوْهَمُ
vehmetti
وَجُهَ يَوْجُهُ
şan şeref sahibi oldu
Bu fiillerin sâlim çekimden farkı yoktur.
b) Misâl-i Yâîler muzâriye çevrilince baştaki ي kalkmaz. Aynen sahihler gibi çekilir.
يَسُرَ
kolay oldu (mâzî)
يَيْسُرُ
kolay olur (muzâri)
Meçhûlünde ise kelimenin aslından olan ي harfi muzaraat harfinin ötre okunmasından dolayı (dilde kolaylık olması bakımından) و 'a çevrilir.
يُوسَرُ
kolaylaşır (muzâri meçhûl)
يَيْسُرُ
kolay olur (muzâri)
Misâl-i yâî Muzâri Meçhûl Çekimi
Misâl-i yâî Muzâri Malûm Çekimi
يُوسَرُ يُوسَراَنِ يُوسَروُنَ
يَيْسُرُ يَيْسُراَنِ يَيْسُروُنَ
تُوسَرُ تُوسَراَنِ يُوسَرْنَ
تَيْسُرُ تَيْسُرَانِ يَيْسُرْنَ
تُوسَرُ تُوسَرَانِ تُوسَروُنَ
تَيْسُرُ تَيْسُراَنِ تَيْسُروُنَ
تُوسَرِينَ توسَرَانِ تُوسَرْنَ
تَيْسُرِينَ تَيْسُراَنِ تَيْسُرْنَ
اوُسَرُ نُوسَرُ نُوسَرُ
اَيْسُرُ نَيْسُرُ نَيْسُرُ
Misâli vâvîlerin emr-i hâzırı: Muzâri harfi kalkar. Sonuna cezim getirilir. Cezim getirildiğinde diğerlerindekiن lar düşer. Muzaraat harfinden sonraki harf harekeli olduğu için başa hemze getirilmez. Okunabilmesi için hemzeye ihtiyacı yoktur.
يَجِدُ
bulur
جِدْ
bul
Emr-i Hâzır Çekimi
جِدُوا
جِداَ
جِدْ
جِدْنَ
جِداَ
جِدِي
Misâli yâî’lerin emr-i hâzırında ise muzâri harfinden sonraki harf cezimli olduğu için okunabilmesi açısından başa ötreli أُ eklenerek يَيْسُرُ dan اُيْسُرْ kalır. Okunuşu zor olduğundan ي harfi و 'a değiştirilir. Böylece: اُوسُرْ olur[1].
يَيْسُرُ kolay olur اُيْسُرْ dan اُوسُرْ kolay ol
İsm-i Fâilleri (وَجَدَ) den (واَجِدٌ) bulan / (يَسُرَ)dan (يَاسِرٌ) kolay olan
İsm-i Mef’ûlleri (وَجَدَ) den (مَوْجوُدٌ) bulunan, varolan
(يَسُرَ) dan (مَيْسوُرٌ) kolaylaştırılan, kolaylaştırılmış
Cümle Örnekleri:
1- وَعَدْتُ[2] بِفِعْلِ الْخَيْرِ – وَعَدْناَ بِفِعْلِ الْخَيْرِ .
2- أَعِدُ بِفِعْلِ الْخَيْرِ – نَعِدُ بِفِعْلِ الْخَيْرِ .
3- وَعَدَتِ الْبِنْتاَنِ بِفِعْلِ الْخَيْرِ - اَلْبِنْتاَنِ وَعَدَتاَ بِفِعْلِ الْخَيْرِ.
4- تَعِدُ الْبِنْتاَنِ بِفِعْلِ الْخَيْرِ - اَلْبِنْتاَنِ تَعِداَنِ بِفِعْلِ الْخَيْرِ.
5- وَعَدَ الْأَغْنِياَءُ بِفِعْلِ الْخَيْرِ - الْأَغْنِياَءُ وَعَدُوا بِفِعْلِ الْخَيْرِ.
6- يَعِدُ الْأَغْنِياَءُ بِفِعْلِ الْخَيْرِ - اَلْأَغْنِياَءُ يَعِدُونَ بِفِعْلِ الْخَيْرِ.
7- وَعَدَتِ الْغَنِياَّتُ بِفِعْلِ الْخَيْرِ - اَلْغَنِياَّتُ وَعَدْنَ بِفِعْلِ الْخَيْرِ .
8- تَعِدُ الْغَنِياَّتُ بِفِعْلِ الْخَيْرِ - اَلْغَنِياَّتُ يَعِدْنَ بِفِعْلِ الْخَيْرِ .
9- لاَ أَسْتَطِيعُ أَنْ أَجِدَ حَقِيبَتِي - رُبَّماَ تَجِدُ حَقيِبَتَكَ فيِ الْمَكْتَبَةِ.
10- لاَ تَقِفْ وَسَطَ هَذاَ الشاَّرِعِ الْمُزْدَحِمِ بِالسَّياَّراَتِ - صِفْ[3] ماَ شاَهَدْتَ فِي دَقِيقَتَيْنِ.
11- مَهْماَ تَفْعَلْ تَجِدْ ثَواَبَهُ عِنْدَ اللَّهِ – أَجْلِسُ فِي الْمَقْعَدِ الَّذِي أَجِدُهُ خاَلِياً .
12- يَجْلِسُونَ فِي الْمَقْعَدِ الَّذِي يَجِدُونَهُ خاَلِياً - يَجْلِسُونَ فِي الْغُرْفَةِ الَّتِي يَجِدُونَهاَ خاَلِيَةً.
Tercüme:
1- Hayırlı işe söz verdim. Hayırlı işe söz verdik.
2- Hayırlı işe söz veriyorum. Hayırlı işe söz veriyoruz.
3- İki kız hayırlı iş (için) söz verdi. (Aynı manada isim cümlesi).
4- İki kız hayırlı işe söz veriyor. (Aynı manada isim cümlesi).
5- Zenginler hayır yapacaklarına söz verdiler.
6- Zenginler hayır yapacaklarına söz veriyorlar.
7- Zengin (bayanlar) hayır yapacaklarına söz verdiler.
8- Zengin (bayanlar) hayır yapacaklarına söz veriyor.
9- Çantamı bulamıyorum. Çantanı belki kütüphanede bulursun.
10- Arabalarla dolu bu caddenin ortasında durma. Gördüğün şeyleri iki dakikada anlat (vasfet).
11- Her ne yaparsan sevabını Allah katında bulursun. Boş bulduğum koltuğa oturuyorum.
12- Boş buldukları koltuğa oturuyorlar. Boş buldukları odaya oturuyorlar.
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
? ALIŞTIRMALAR ?
1. Aşağıdaki fiillerin mâzî, muzâri, mâzî meçhûl, muzâri meçhûl, emr-i hâzır, ism-i fâil ve ism-i mef’ûllerini konuda anlattığımız şekilde çekiniz.
وَقَعَ يَقَعُ
gerçekleşti, vaki oldu
يَقِظَ يَيْقَظُ
uyandı
وَعَدَ يَعِدُ
vaad etti
وَهَبَ يَهِبُ
verdi, bağışladı
يَبِسَ يَيْبَسُ
kurudu
2. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz.
وَصَلَتِ الطاَّئِرَةُ إِلَى مَطاَرِ جَدَّة . نَزَلْناَ مِنْهاَ بِسَلاَمٍ وَ رَكِبْناَ سَياَّرَةً إِلَى مَكَّةَ الْمُكَرَّمَةِ. وَقَفَتِ السَّياَّرَةُ أَماَمَ بَيْتِ اللَّهِ الْحَراَمِ . بَحَثَ عاَدِلٌ عَنِ الْعُنْواَنِ وَوَجَدَهُ . وَصَلَ أَحْمَدُ مُبَكِّراً إِلَى الْمَطاَرِ - يَقِفُ الْإِماَمُ أَماَمَ الْمُسْلِميِنَ - اَلرَّجُلُ يَهِبُ الدَّناَنِيرَ لِخاَدِمِهِ - وَجَدَ عُمَرُ بعْضَ الْماَلِ وَ الْمَلاَبِسِ فِي الطَّرِيقِ – لا تَيْئَسْ مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ - يَقِفُ الْمُشْرِفُونَ أَماَمَ التَّلاَمِيذِ - الْمُشْرِفُونَ يَقِفُونَ أَماَمَ التَّلاَمِيذِ - تَجِدُ الْبَناَتُ أُمَّهُنَّ فِي الْبَيْتِ - اَلْبَناَتُ يَجِدْنَ أُمَّهُنَّ فِي الْبَيْتِ عِنْدَماَ حَضَرْنَ مِنَ الْمَدْرَسَةِ – يَجْلِسْنَ فِي الْغُرْفَةِ الَّتِي يَجِدْنَهاَ خاَلِيَةً – يَجْلِسْنَ فِي الْمَكاَنِ الَّذِي يَجِدْنَهُ خاَلِياً - تَجْلِسُونَ فِي الْمَكاَنِ الَّذِي تَجِدُونَهُ خاَلِياً – تَجْلِسِينَ فِي الصاَّلَةِ الَّتِي تَجِدِينَهاَ خاَلِيَةً – يَجْلِساَنِ فِي الْمَكْتَبِ الَّذِي يَجِداَنِهِ خاَلِياً - تَجْلِساَنِ فِي الْغُرْفَةِ الَّتِي تَجِداَنِهاَ خاَلِيَةً .
&&&&&&&&&&a mp;
B) ECVEF FİİL
Orta harfi (aynü’l-fiili) illetli fiildir. Asılları itibâriyle bu fiiller illet harfleri olan (و ي) den mâzîde elife dönmüştür:
Orta harfi و dan kaynaklanan elif ise ecvef-i vâvî.
قَوَلَ
den
قَالَ
dedi
قَوَمَ
den
قَامَ
kalktı
خَوِفَ
den
خَافَ
korktu
نَوِمَ
den
نَامَ
uyudu
Orta harfi ي dan kaynaklanan elif ise ecvef-i yâî denir.
بَيَعَ
dan
بَاعَ
sattı
سَيَرَ
dan
سَارَ
yürüdü
هَيَبَ
den
هَابَ
korktu
F Ecvef fiilin ilk harfi üstün, içindeki illet harfi de harekeli ise ortadaki و veي harfi söylenişte kolaylık olması bakımından elife (ا) çevrilmiştir. Bu işleme İ’LÂL denir.
قَالَ den قَوَلَ
dedi
سَارَ den سَيَرَ
yürüdü
Ecvef-i vâvîler aslı itibariyle ya birinci babdan ya da dördüncü babdan olmak üzere iki şekilde gelir: Şimdi sırasıyla bu fiillerin çekimini işleyelim:
I- a) Ecvef-i vâvî (Aslı birinci bab)
قَالَ يَقوُلُdedi (Aslı = قَوَلَ يَقْوُلُ)
Ecvef-i vâvî Malûm Fiil-i Muzâri
Ecvef-i vâvî Malûm Fiil-i Mâzî
يَقُولُ يَقُولاَنِ يَقُولُونَ
قَالَ قَالاَ قَالُوا
تَقُولُ تَقُولانِ يَقُلْنَ
قَالَتْ قَالَتَا قُلْنَ
تَقُولُ تَقولاَنِ تَقُولُونَ
قُلْتَ قُلْتُمَا قُلْتُمْ
تَقُولِينَ تَقُولاَنِ تَقُلْنَ
قُلْتِ قُلْتُمَا قُلْتُنَّ
أَقُولُ نَقُولُ نَقُولُ
قُلْتُ قُلْنَا قُلْنَا
F Mâzî gâibe cemi müennes قُلْنَolmuştur. Zira illetli harf cezme vurulunca düşer, yok olur. Çünkü Arapça’da iki sükûnlu harf bir araya gelmez[4]. Muzâride orta harf ötreyle bağlandığından mâzi gâibe cemi müenneste bu hale gelir. Harekenin ötreye dönmesi atılan illetin vâv olduğuna işarettir. Bundan sonraki kısmı aynı sigaya zamir değiştirilerek söylenir: قُلْتَ قُلْتُمَا...
b) Ecvef-i vâvî (Aslı dördüncü bab)
خَافَ يَخَافُkorktu (Aslı = خَوِفَ يَخْوَفُ)
Ecvef-i vâvî Malûm Fiil-i Muzâri
Ecvef-i vâvî Malûm Fiil-i Mâzî
يَخَافُ يَخَافانِ يَخَافُونَ
Gâib
خَافَ خَافَا خَافُوا
Gâib
تَخَافُ تَخَافَانِ يَخَفْنَ
Gâibe
خَافَتْ خَافَتا خِفْنَ
Gâibe
تَخَافُ...
Muhâtab
خِفْتَ...
Muhâtab
Sülâsi mücerredin dördüncü kalıbından gelen ecvefin mâzisi ecvefi yâî gibi çekilir. Kullanışlı durumu (يَخاَفُ) şekliyle görülen muzâri siygasının aslı (يَخْوَفُ) dur. Yapılan hareke i’lâli sonunda vâv’ın üstünü bir önceki sükûnlu sağlam (خْ) harfine aktarılmıştır: Kural gereğince üstünden sonra gelen vâv (و) veya yâ (ي) harfi illetleri, elife çevrilir, şekil böylece (يَخاَفُ) olur. Fiil nûnu’nnisveye (gâibe cemi müennes nûnuna) bitiştiği zaman iki sükûnun bir araya gelmemesi için illet harfi düşürülür. (نَوِمَ يَنْوَمُ = ناَمَ يَناَمُ) fiili de aynı şekildedir.
II- Ecvef-i yâî çekimi:
بَاعَ يَبِيعُ sattı (Aslıيَبْيِعُ بَيَعَ )
Ecvef-i yâî Malûm Fiil-i Muzâri
Ecvef-i yâî Malûm Fiil-i Mâzî
يَبِيعُ يَبِيعَانِ يَبِيعُونَ
Gâib
بَاعَ بَاعَا بَاعُوا
Gâib
تَبِيعُ تَبِيعَانِ يَبِعْنَ
Gâibe
بَاعَتْ باَعَتَا بِعْنَ
Gâibe
تَبِيعُ...
Muhâtab
بِعْتَ...
Muhâtab
(بِعْنَ) deki esre aslında düşen illet harfinin (ي) olduğuna işarettir.
F Görüldüğü gibi mâzî gâibe cemi müennes ecvef-i vâvîlerin birinci bâbında ötre ile dördüncü bab ile ecvef-i yâîlerde esre ile bağlanır[5].
*Ecvef fiillerin mâzî meçhûl çekiminde vâvîlerinde olsun yâîlerinde olsun gâiblerin hepsinde gâibelerin müfred ve tesniyelerinde ا harfi ي ye değiştirilir.
قَالَ dedi → قِيلَ (dendi, söylendi)
Diğerleri de aynıdır:
خَافَ
korktu →
خِيفَ
korkuldu
بَاعَ
sattı →
بِيعَ
satıldı
Ecvefi vâvîlerin (1. bab) müennes gâibe cemisi ile muhâtaba ve mütekellimlerinde bu ي de kalkar. Yalnızca esresi kalır:
قِيلُوا
قِيلاَ
قِيلَ
Gâib
قِلْنَ
قِيلَتَا
قِيلَتْ
Gâibe
قِلْتَ..
Muhatap
Ecvefi yâîlerin mâzi meçhûl çekimlerinde (2. ve 4. bablarında) ise müennes gâibe cemi’den itibâren ötre ile bağlanır:
خِيفُوا
خِيفاَ
خِيفَ
Gâib
خُفْنَ
خِيفَتاَ
خِيفَتْ
Gâibe
خُفْتَ..
Muhatap
بِيعُوا
بِيعاَ
بِيعَ
Gâib
بُعْنَ
بِيعَتاَ
بِيعَتْ
Gâibe
بُعْتَ..
Muhatap
Muzâri meçhûllerde ise muzaraat harfinden sonraki fiilin orta harfi ne olursa olsun (ا) e çevrilir.
يَقُولُ
der →
يُقَالُ
denir
يَخَافُ
korkar →
يُخَافُ
korkulur
يَبِيعُ
satar →
يُبَاعُ
satılır
Çekimleri:
يُبَاعُ يُبَاعَانِ يُبَاعُونَ
يُخَافُ يُخَافَانِ يُخَافُونَ
يُقالُ يُقَالانِ يُقَالُونَ
تُبَاعُ تُبَاعَانِ يُبَعْنَ
تُخَافُ تُخَافانِ يُخَفْنَ
تُقالُ تُقَالانِ يُقَلْنَ
تُباَعُ...
تُخَافُ...
تُقَالُ...
Ecvef Fiillerin Emr-i Hâzırları:
بِعْ (يَبِيعُ) sat
خَفْ (يَخَافُ) kork
قُلْ (يَقُولُ) de
بِعْ بِيعَا بِيعُوا
خَفْ خَافَا خَافُوا
قُلْ قُولاَ قُولُوا
بِيعيِ بِيعَا بِعْنَ
خَافِي خاَفاَ خَفْنَ
قُولِي قُولاَ قُلْنَ
Not: (خَفْ) şeklinde üstün okunmasının sebebi aslının dördüncü babdan olması sebebiyledir. Bu aslında (يَخْوَفُ dan) إِخْوَفْ şeklindedir. Vâv’ın üstün harekesi bir önceki (خْ) ya aktarılmıştır. Kural gereğince vâv elife dönüşmüştür (خاَفْ). Fakat emrin sonunu cezm yapacağımızdan uzatmadan sonra cezm yapılmış olurdu. Dolayısıyla da buradaki uzatmadan cezme gidildiği için elif de düşmüş oldu. Tesniye ve diğerlerinde geri geldi. Fakat cemi müennes nununda gene uzatmadan sonra cezme gidildiği için orada yine düştü.
F Görüldüğü gibi cezme vurulan illet harfi (و ي ا) düşer. Cezme vurulmazsa düşmez, bırakılır.
İsm-i Fâilleri
قائِلٌ قَالَ
diyen, söyleyen
خَائِفٌ خَافَ
korkan
باَئِعٌ بَاعَ
satan
İsm-i Mef’ûlü
مَقُولٌ قَالَ
söylenmiş, söylenen
مَبِيعٌ بَاعَ
satılmış, satılan
مَخُوفٌ خَافَ
korkulan
Cümle Örnekleri:
1- قُلْتُ لِواَلِدِي الْحَقِيقَةَ كُلَّهاَ – كُناَّ مُساَفرِينَ أَمْسِ.
2- اَلْبَناَتُ يَطُفْنَ حَوْلَ الْكَعْبَةِ – اَلتَّلاَمِيذُ صاَمُوا رَمَضاَنَ.
3- ياَ بِنْتِي كُونِي مُؤَدَّبَةً داَئِماً – هَلِ الْأَطْفاَلُ يَناَمُونَ كَثِيراً ؟
4- عُودِي مُبَكِّرَةً ياَ أُخْتِي – صُمْناَ أُسْبُوعاً قَبْلَ رَمَضاَنَ.
5- أَناَ قُلْتُ الْحَقِيقَةَ لِلْقاَضِي – أَنْتَ قُلْتَ الْحَقِيقَةَ.
6- هُماَ قاَلاَ الْحَقِيقَةَ – نَحْنُ قُلْناَ الْحَقِيقَةَ.
7- هُنَّ قُلْنَ الْحَقِيقَةَ – أَنْتِ قُلْتِ الْحَقِيقَةَ – هُمْ قاَلُوا الْحَقِيقَةَ.
8- عاَدَ مُبَكِّراً – هُمْ عاَدُوا مُبَكِّريِنَ.
9- قُلِ الْحَقَّ داَئِماً – أَنْتِ قُولِي الْحَقَّ داَئِماً .
10- صُمْ رَمَضاَنَ – صُمْنَ رَمَضاَنَ.
11-كاَنَ مَوْجُوداً قَبْلَ قَلِيلٍ – كُناَّ مَوْجُودِينَ قَبْلَ قَلِيلٍ .
12- صاَحَ بِصَوْتٍ عاَلٍ – صِحْتَ بِصَوْتٍ عاَلٍ.
13- عاَشَ سَعِيداً – أَناَ عِشْتُ سَعِيداً -أَناَ عِشْتُ سَعِيدَةً.
14- ناَمَ الْأَوْلاَدُ كَثِيراً - اَلْأَوْلاَدُ ناَمُوا كَثِيراً.
15- قاَمَ الرَّجُلاَنِ بِعَمَلٍ - اَلرَّجُلاَنِ قاَمَا بِعَمَلٍ.
16- عاَدَتِ الْمُدَرِّساَتُ أَمْسِ – اَلْمُدَرِّساَتُ عُدْنَ أَمْسِ.
17- طاَفَ الْحُجاَّجُ بِالْكَعْبَةِ -اَلْحُجاَّجُ طاَفُوا بِالْكَعْبَةِ.
18- كاَنَتِ الطاَّلِبَتاَنِ غاَئِبَتَيْنِ -اَلطاَّلِبَتاَنِ كاَنَتاَ غاَئِبَتَيْنِ .
19- زاَرَتِ الْبَناَتُ جَدَّهُنَّ -الْبَناَتُ زُرْنَ جَدَّهُنَّ.
20- صاَرَ الصِّغاَرُ كِباَراً - اَلصِّغاَرُ صاَرُوا كِباَراً.
21- ناَلَ الْوَلَداَنِ حُبَّ واَلِدَيْهِماَ - اَلْوَلَداَنِ ناَلاَ حُبَّ واَلِدَيْهِماَ.
22- إِنْ تَزُرْنِي أَشْكُرْكَ - صِرْتَ رَجُلاً - صِرْتَ مَشْغُولاً.
23- ماَزاَلَ صاَئِماً - صِرْتُ عَظيِماً .
24- هَلْ عاَشَ جَدُّكَ عُمْراً طَوِيلاً ؟ لاَ، لَمْ يَعِشْ. هَلْ طاَفَ الْحاَجُّ بِالْبَيْتِ؟ لاَ، لَمْ يَطُفْ.
25- يَعْمَلُ عَمَلاً طَيِّباً – يَفُوزُ فِي حَياَتِهِ – مَنْ يَعْمَلْ عَمَلاً طَيِّباً يَفُزْ فِي حَياَتِهِ.
26- يَصُومُ رَمَضاَنَ – تَكُونُ صِحَّتُهُ جَيِّدَةً - مَنْ يَصُمْ رَمَضاَنَ تَكُنْ صِحَّتُهُ جَيِّدَةً.
27- شَهِدَ أَحْمَدُ بِماَ قاَلَهُ إِبْراَهِيمُ - شَهِدَ أَحْمَدُ بِماَ قاَلَتْهُ الْمَرْأَةُ.
28- اَلصَّغِيراَتُ ناَئِماَتٌ فِي حُجُراَتِ النَّوْمِ - تَناَمُ الصَّغِيراَتُ فِي حُجُراَتِ النَّوْمِ.
29- إِنَّ النَّوْمَ أَخُو الْمَوْتِ وَ لاَ يَمُوتُ أَهْلُ الْجَنَّةِ .
Tercüme:
1- Babama bütün hakikatı söyledim. Dün yolcu idik.
2- Kızlar Kâbe’nin çevresinde tavaf ediyorlar. Öğrenciler Ramazan orucunu tuttular.
3- Ey kızım, dâima edebli ol! Çocuklar çok uyur mu?
4- Erken dön ey kardeşim! Ramazandan önce bir hafta oruç tuttuk.
5- Gerçeği kadıya söyledim. Sen gerçeği söyledin.
6- O ikisi gerçeği söyledi. Bizler gerçeği söyledik.
7- Onlar gerçeği söylediler. Sen gerçeği söyledin. Onlar gerçeği söylediler (müz.)
8- Erken döndü. Onlar erken döndüler.
9- Daima hakikatı söyle. Sen daima hakkı söyle (müe.).
10- Ramazan orucunu tut. Ramazan orucunu tuttular.
11- Az önce vardılar (burda bulunuyorlardı). Az önce mevcuttuk.
12- Yüksek sesle bağırdı. Yüksek sesle bağırdın.
13- Mutlu yaşadı. Ben mutlu olarak yaşadım. (Aynı mana müennes için).
14- Çocuklar çok uyudu. (Aynı manada isim cümlesi).
15- İki adam iş yaptı. (Aynı mana isim cümlesi).
16- Öğretmenler dün döndü.
17- Hacılar Kabe’yi tavaf etti.
18- İki kız öğrenci yoktu.
19- Kızlar dedelerini ziyaret ettiler.
20- Küçükler büyük oldu.
21- İki çocuk ana-babasının sevgisine kavuştu.
22- Beni ziyaret edersen sana teşekkür ederim. Adam oldun. Meşgul oldun.
23- Hala oruçlu. Büyüdüm.
24- Deden uzun bir ömür yaşadı mı? Hayır, yaşamadı. Hacı Kâbeyi tavaf etti mi? Hayır, etmedi.
25- İyi bir iş yapıyor. Hayatında başarılı oluyor. Kim iyi bir iş yaparsa hayatında başarılı olur.
26- Ramazan orucunu tutuyor. Onun sıhhati iyidir. Kim Ramazan orucunu tutarsa sıhhati iyi olur.
27- Ahmed İbrâhim’in kendisine dediklerine şahit oldu. Ahmet kadının söylediklerine şahit oldu.
28- Küçük kızlar yatak odalarında uyumaktadırlar.
29- Uyku ölümün kardeşidir ve cennet ehli ölmezler.
Not: (قاَلَ قاَئِلٌ ج قاَلَ قاَئِلُونَ) (Birisi dedi ki, bazıları dediler ki) İsm-i Fâil (ال) takısıyla belirli olunca daha önceden zikredilen bir özneye atıf yapar:
وَ قاَلَ الْقاَئِلُ
ve daha sonra konuşan şahıs şöyle dedi (ilâve etti):...
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
MİSAL VE ECVEF FİİL İLE İLGİLİ AYETLER
1- وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا .
(25/FURKÂN, 74). (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.
وَهَبَ يَهَبُ وَهْباً هِبَةً
bağışlamak
قَرَّتْ عَيْنُهُ
gözü aydın olmak
قُرَّةَ أَعْيُنٍ
göz aydınlığı (tabir)
2- رَبَّنَا ... هَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ .
(3/ÂL-İ İMRÂN, 8). (Onlar şöyle yakarırlar

اَلْوَهاَّبُ çokça bağışta bulunan, lutfu en bol olan
3- هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء .
(3/ÂL-İ İMRÂN, 38). Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.
طَيِّبَةٌ hayırlı, temiz, hoş
4- قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُم بِوَاحِدَةٍ أَنْ تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَى وَفُرَادَى ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا ...
(34/SEBE, 46). (Resûlüm! Onlara) de ki: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkmanız sonra da düşünmeniz (üzere) size sadece bir tek öğüt vereceğim:...
kalkmak, azmetmek
قاَمَ يَقُومُ قَوْماً قِياَماً
vaaz etmek, öğüt vermek
وَعَظَ يَعِظُ وَعْظاً
ikişer ikişer
مَثْنَى
ferd, tek, eşsiz (ayette: فُراَدَى tekler, tek olanlar)
اَلْفَرْدُ ج فُراَدَى
5- وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ ...
(24/NÛR, 31). Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler....
حَفِظَ يَحْفَظُ حِفْظاً esirgemek, korumak
غَضَّ يَغُضُّ غَضاًّ (gözü) çekmek
6- ... كُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ .
(9/TEVBE, 119). ...doğrularla beraber olun.
7- ... وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ .
(57/HADÎD, 4). ... Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
8- ... وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ .
(3/ÂL-İ İMRÂN, 110). ..Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.
9- إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَ