Bilginlerin İtirafları
Farklı İslam mezheplerinden bir çok edebiyatçı ve ilim erbabı kimseler Nehc’ul Belağa kitabını çok dakik bir şekilde incelemiş, hakkında değişik görüşler belirtmişlerdir. Araştırmalarının sonunda kısaca şu itiraflarda bulunmuşlardır:
1- İbn-i Ebil Hadid şöyle demektedir: “Nehc’ul Belağa’nın bir tek satırı İbn-i Nubate’nin bin satırına bedeldir. Oysa İbn-i Nubate bilginlerin ortak görüşü esasınca kendi asrının yegane hatibi ve usta konuşmacısıydı.”[4]
2- Dr. Zeki Mübarek ise şöyle diyor: “Başka çaresi yok, açık bir şekilde itiraf etmeliyiz ki Nehc’ul Belağa muteber bir kaynağa sahiptir. Aksi taktirde Şiilerin yeryüzünde belagat ve fesahat şaheseri sözler söylemekte, insanların en üstünü olduğunu söylememiz gerekir.”[5]
3- Alusi ise şöyle diyor: “Ali b. Ebi Talib’in hutbelerini içeren Nehc’ul Belağa, ilahi kelam nurunun bir ışığıdır ve nebevi mantık fesahati ile parlayan bir güneştir.”[6]
4- Üstat Halil Hindavi şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa gibi farklı bölümlerinin, bir tek üslupla ve bir kişi tarafından yazılan bir başka kitap göremiyorum. Bu yüzden önemle vurguluyor ve tekrar ediyorum ki Nehc’ul Belağa bir tek şahıstan ortaya çıkmış ve ona bir tek nefes üflenmiştir.”[7]
5- Mersefi ise şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa Kur’an’ın fesahat, mucize, hidayet, ilim ve hikmet nuru için canlı bir örnektir. Bu kitap deha sahibi bilginlerin, seçkin filozofların ve büyük hikmet sahibi kimselerin kitaplarında görülmeyen nurlu öğütler, siyasi kanunlar ve yüce hikmetlerle doludur.”[8]
6- Yazıcı ise şöyle söylemektedir: “Eğer ilim, edep ve yazı açısından rakiplerine üstün gelmek istiyorsan Kur’an ve Nehc’ul Belağa’yı ezberlemen gerekir.”[9]
7- Alusi-i Bağdadi ise şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa, Müminlerin emiri Hz.Ali (a.s)’ın hutbelerini içermekte olup, yaratıkların sözünün üstünde ve Allah’ın sözünün altında bir kitaptır. Mucize derecesine çok yakın, hakikat ve mecaz yollarını ortaya koyan bir eserdir.”[10]
8- İbn-i Ebil Hadid şöyle diyor: “Fesahat ve belagat öğrenmek ve sözlerin üstünlüğünü bilmek isteyenler, Nehc’ul Belağa’daki hutbeler üzerinde düşünmelidir. Zira Allah ve Resulünün sözü dışında hangi sözle mukayese edilirse edilsin karanlık bir taş karşısında parlak bir yıldız gibi durmaktadır. Ayrıca bu kitaptaki aydınlığı, nuraniyeti ve azameti görmeli; nasıl bir korku ve dehşet yarattığını algılamalıdır. Allah bu kitabın konuşmacısını (Hz. Ali’yi) en hayırlı mükafatlarla mükafatlandırsın. Hz. Ali bazen kılıcıyla İslam’ı savunmuş, bazen de dili, beyanı, fikri ve kalbiyle İslam düşmanlarının karşısında durmuştur. Cihat hususunda o, mücahitlerin efendisi, nasihatte vaaz edenlerin en etkilisi, fıkıh ve tefsirde fakih ve müfessirlerin reisi; adalet ve tevhitte adil ve muvahhidlerin önderidir.
“Allah’a hiç de zor değildir.
Bütün alemi bir insanda toplaması.”[11]
9- İbn-i Ebil Hadid bir başka yerde ise şöyle demektedir: “Tevhit, adalet ve benzeri ilahi değerli konular bu ilahi şahsın sözleri olmaksızın asla anlaşılamaz. Büyük sahabelerden nakledilen sözlerin hiç birinde bu tür konuşmalar rastlamak mümkün değildir. Belki bu konuşmalar akıllarından dahi geçmiyordu. Zira akıllarından geçmiş olsaydı beyan ederlerdi. Evet bu Ali (a.s)’ın en büyük faziletlerinden biridir.”[12]
10- Dr. Zeki Mübarek ise şöyle diyor: “Ben öyle inanıyorum ki Nehc’ul Belağa kitabını okumak insandaki cesaret ruhunu, mertliği ve nefis azametini güçlendirmektedir. Zira Nehc’ul Belağa kitabı zorluklara aslanlar gibi göğüs geren güçlü bir ruhtan ortaya çıkmıştır.”[13]
11- Muhammed Emin Nevavi ise şöyle diyor: “Ali (a.s) bütün Kur’an’ı ezberlemiş ve bütün sırlarından haberdardı. Kur’an, Ali’nin eti ve kanıyla karışmıştır. Bu gerçeği sadece Nehc’ul Belağa’yı okuyanlar anlayabilir.”[14]
12- Üstat Emin Nahle ise şöyle ediyor: “Her kim nefis hastalığının iyileşmesini istiyorsa, Hz. Ali (a.s)’ın Nehc’ul Belağa’daki sözlerine yönelmeli ve o kitabın ışığında yürümeyi öğrenmelidir.”[15]
13- Muhammed Emin Nevavi İmam Yahya Yemeni’nin Nehcu-ul Belağa hakkında şu sözlerini nakletmektedir: “Her güçlü konuşmacı Ali (a.s)’ın sözlerinin manasından içmiş ve her belagat sahibi konuşmacı onun metoduyla konuşmaya çalışmıştır. Ali fesahat ve belagatın kaynağı, yüklü yağmurların bulutudur.”[16]
14- Abbas Mahmud Ukad şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa kitabında tevhit ayetlerinin ve ilahi hikmetlerin feyizleri vardır ve bu feyizler, ilahi öğretileri ve tevhidi ilkeleri öğrenmek isteyenlerin zihnini genişletmekte, basiret sahibi kılmaktadır.”[17]
15- Muhammed Abduh ise şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa’yı mütalaa edince fesahat devleti ve belagat azameti gözümde tecessüm etti. Bu yüzden yakin ettim ki bu devletin yöneticisi, bu azametin kahramanı ve muzaffer bayraktarı hiç şüphe yok Ali b. Ebi Talib’tir. Nehc’ul Belağa’nın Hz. Ali(a.s)’ın sözleri olduğuna şüphe edenlerin boş hayalleri gözlerimde yok oldu; bozuk düşünceleri ve batıl hayalleri silinip gitti.”[18]
16- Corc Jardak ise şöyle diyor: “Ali b. Ebi Talib akıl açısından eşsiz bir insandı. Hz. Ali İslam’ın kutbu, İslami öğretilerin kaynağı ve Arap ilimlerinin çeşmesiydi. Araplar arasında varolan bütün ilimlerin temelini hiç şüphe yok Hz. Ali atmıştır veya en azından bu konuda büyük bir katkıya sahiptir.”[19]
17- 255 yılında vefat eden Cahiz ise Hz. Ali (a.s)’ın bir tek cümlesi hakkında şöyle demektedir: “Allah-u Teala bu kısa cümleye, sahibinin temiz niyeti ve takvasıyla uyum arz eden azametten bir elbise, hikmet nurundan bir perde giydirmiştir.”[20]
Peygamber (s.a.a)’in ashabı arasında bir grup kimse ilahi ve manevi açıdan yüce makamların sahibi olmuşlardır. Ama onların hiç birinin Nehc’ul Belağa gibi canlı ve olumlu bir eser bıraktığı görülmemiştir. Hatta Nehc’ül Belağa’nın nicelik açısından onda biri nitelik açısından ise binde biri dahi başkalarından miras kalmamıştır. Bu yüzden gerçekçi olan bir araştırmacı başkaları hakkında nakledilen o makam ve dereceler hususunda şüpheye düşer ve bu nakledilenler hususunda bir takım bağnazlıkların, taraftarlığın, uydurma ve tahrifin rol oynadığı ihtimalini kabul eder. Ama Nehc’ül Belağa gibi aydın ve canlı bir eserin varlığı bir ışığın güneşin varlığına delaleti gibidir. Zira ilim ve sanat uydurulacak bir şey değildir. Marifet ve ilimleri Ali b. Ebi Talib’in derecesine ulaşamayan bir insan, Nehc’ül Belağa gibi bir kitabında asla yazamaz. Nitekim hat sanatında bu makaledeki hat derecesine ulaşamayan kimselerde bunun bir benzerini vücuda getiremezler.
Dünyada bir üstünlük ve deha elde eden kimseler hiç şüphesiz insanların dar görüşlülüğü, haset, itham ve kötülüklerinden uzak kalamaz
Deha sahibi insanların ve hatta ilahi peygamberlerin hiç birisi de bu tür ithamlardan kurtulamamışlardır. Dolayısıyla Nehc’ül Belağa’yı telif eden ve beyan eden kimse de bu kınama ve eleştirilerden korunamamıştır. Ama yaptığım araştırmalarda da gördüğüm gibi hiç kimse Nehc’ül-Belağa’nın fesahat ve belagatı açısından bir şek ve şüpheye asla düşmemiştir. Nitekim gördüğümüz gibi dünyada bir çok edebiyatçı ve belagat sahibi kimseler de Nehc’ül-Belağa’yı övmüş, üstünlüğünü kabul etmişlerdir. Kur’an ve Nebiyy-i Ekrem (s.a.a)’in sözünden sonra ve eşsiz benzersiz olduğunu kabul etmişlerdir. Arap edebiyat ve belagatçılarının Nehc’ül-Belağa kitabının belagatı hususunda hiçbir şüphe ve ithama düşmemelerinin nedeni, belki de onun bir benzerini getirmekten aciz ve güçsüz kalışlarıdır. İşte bu yüzden de Nehc’ül Belağa’nın üstünlüğünü ifade etmek zorunda kalmışlardır.
Daha önce de beyan ettiğimiz gibi bir şey hakkında bin yıl sonra verilen bir hüküm her türlü sapmadan ve kusurdan uzaktır. Bu sözün daha iyi anlaşılması için değerli okuyucuların hatta Şii olmayan bir çok eleştirmen ve edebiyatçıların sözlerine dikkat etmelerini istiyorum.
Farklı İslam mezheplerinden bir çok edebiyatçı ve ilim erbabı kimseler Nehc’ul Belağa kitabını çok dakik bir şekilde incelemiş, hakkında değişik görüşler belirtmişlerdir. Araştırmalarının sonunda kısaca şu itiraflarda bulunmuşlardır:
1- İbn-i Ebil Hadid şöyle demektedir: “Nehc’ul Belağa’nın bir tek satırı İbn-i Nubate’nin bin satırına bedeldir. Oysa İbn-i Nubate bilginlerin ortak görüşü esasınca kendi asrının yegane hatibi ve usta konuşmacısıydı.”[4]
2- Dr. Zeki Mübarek ise şöyle diyor: “Başka çaresi yok, açık bir şekilde itiraf etmeliyiz ki Nehc’ul Belağa muteber bir kaynağa sahiptir. Aksi taktirde Şiilerin yeryüzünde belagat ve fesahat şaheseri sözler söylemekte, insanların en üstünü olduğunu söylememiz gerekir.”[5]
3- Alusi ise şöyle diyor: “Ali b. Ebi Talib’in hutbelerini içeren Nehc’ul Belağa, ilahi kelam nurunun bir ışığıdır ve nebevi mantık fesahati ile parlayan bir güneştir.”[6]
4- Üstat Halil Hindavi şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa gibi farklı bölümlerinin, bir tek üslupla ve bir kişi tarafından yazılan bir başka kitap göremiyorum. Bu yüzden önemle vurguluyor ve tekrar ediyorum ki Nehc’ul Belağa bir tek şahıstan ortaya çıkmış ve ona bir tek nefes üflenmiştir.”[7]
5- Mersefi ise şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa Kur’an’ın fesahat, mucize, hidayet, ilim ve hikmet nuru için canlı bir örnektir. Bu kitap deha sahibi bilginlerin, seçkin filozofların ve büyük hikmet sahibi kimselerin kitaplarında görülmeyen nurlu öğütler, siyasi kanunlar ve yüce hikmetlerle doludur.”[8]
6- Yazıcı ise şöyle söylemektedir: “Eğer ilim, edep ve yazı açısından rakiplerine üstün gelmek istiyorsan Kur’an ve Nehc’ul Belağa’yı ezberlemen gerekir.”[9]
7- Alusi-i Bağdadi ise şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa, Müminlerin emiri Hz.Ali (a.s)’ın hutbelerini içermekte olup, yaratıkların sözünün üstünde ve Allah’ın sözünün altında bir kitaptır. Mucize derecesine çok yakın, hakikat ve mecaz yollarını ortaya koyan bir eserdir.”[10]
8- İbn-i Ebil Hadid şöyle diyor: “Fesahat ve belagat öğrenmek ve sözlerin üstünlüğünü bilmek isteyenler, Nehc’ul Belağa’daki hutbeler üzerinde düşünmelidir. Zira Allah ve Resulünün sözü dışında hangi sözle mukayese edilirse edilsin karanlık bir taş karşısında parlak bir yıldız gibi durmaktadır. Ayrıca bu kitaptaki aydınlığı, nuraniyeti ve azameti görmeli; nasıl bir korku ve dehşet yarattığını algılamalıdır. Allah bu kitabın konuşmacısını (Hz. Ali’yi) en hayırlı mükafatlarla mükafatlandırsın. Hz. Ali bazen kılıcıyla İslam’ı savunmuş, bazen de dili, beyanı, fikri ve kalbiyle İslam düşmanlarının karşısında durmuştur. Cihat hususunda o, mücahitlerin efendisi, nasihatte vaaz edenlerin en etkilisi, fıkıh ve tefsirde fakih ve müfessirlerin reisi; adalet ve tevhitte adil ve muvahhidlerin önderidir.
“Allah’a hiç de zor değildir.
Bütün alemi bir insanda toplaması.”[11]
9- İbn-i Ebil Hadid bir başka yerde ise şöyle demektedir: “Tevhit, adalet ve benzeri ilahi değerli konular bu ilahi şahsın sözleri olmaksızın asla anlaşılamaz. Büyük sahabelerden nakledilen sözlerin hiç birinde bu tür konuşmalar rastlamak mümkün değildir. Belki bu konuşmalar akıllarından dahi geçmiyordu. Zira akıllarından geçmiş olsaydı beyan ederlerdi. Evet bu Ali (a.s)’ın en büyük faziletlerinden biridir.”[12]
10- Dr. Zeki Mübarek ise şöyle diyor: “Ben öyle inanıyorum ki Nehc’ul Belağa kitabını okumak insandaki cesaret ruhunu, mertliği ve nefis azametini güçlendirmektedir. Zira Nehc’ul Belağa kitabı zorluklara aslanlar gibi göğüs geren güçlü bir ruhtan ortaya çıkmıştır.”[13]
11- Muhammed Emin Nevavi ise şöyle diyor: “Ali (a.s) bütün Kur’an’ı ezberlemiş ve bütün sırlarından haberdardı. Kur’an, Ali’nin eti ve kanıyla karışmıştır. Bu gerçeği sadece Nehc’ul Belağa’yı okuyanlar anlayabilir.”[14]
12- Üstat Emin Nahle ise şöyle ediyor: “Her kim nefis hastalığının iyileşmesini istiyorsa, Hz. Ali (a.s)’ın Nehc’ul Belağa’daki sözlerine yönelmeli ve o kitabın ışığında yürümeyi öğrenmelidir.”[15]
13- Muhammed Emin Nevavi İmam Yahya Yemeni’nin Nehcu-ul Belağa hakkında şu sözlerini nakletmektedir: “Her güçlü konuşmacı Ali (a.s)’ın sözlerinin manasından içmiş ve her belagat sahibi konuşmacı onun metoduyla konuşmaya çalışmıştır. Ali fesahat ve belagatın kaynağı, yüklü yağmurların bulutudur.”[16]
14- Abbas Mahmud Ukad şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa kitabında tevhit ayetlerinin ve ilahi hikmetlerin feyizleri vardır ve bu feyizler, ilahi öğretileri ve tevhidi ilkeleri öğrenmek isteyenlerin zihnini genişletmekte, basiret sahibi kılmaktadır.”[17]
15- Muhammed Abduh ise şöyle diyor: “Nehc’ul Belağa’yı mütalaa edince fesahat devleti ve belagat azameti gözümde tecessüm etti. Bu yüzden yakin ettim ki bu devletin yöneticisi, bu azametin kahramanı ve muzaffer bayraktarı hiç şüphe yok Ali b. Ebi Talib’tir. Nehc’ul Belağa’nın Hz. Ali(a.s)’ın sözleri olduğuna şüphe edenlerin boş hayalleri gözlerimde yok oldu; bozuk düşünceleri ve batıl hayalleri silinip gitti.”[18]
16- Corc Jardak ise şöyle diyor: “Ali b. Ebi Talib akıl açısından eşsiz bir insandı. Hz. Ali İslam’ın kutbu, İslami öğretilerin kaynağı ve Arap ilimlerinin çeşmesiydi. Araplar arasında varolan bütün ilimlerin temelini hiç şüphe yok Hz. Ali atmıştır veya en azından bu konuda büyük bir katkıya sahiptir.”[19]
17- 255 yılında vefat eden Cahiz ise Hz. Ali (a.s)’ın bir tek cümlesi hakkında şöyle demektedir: “Allah-u Teala bu kısa cümleye, sahibinin temiz niyeti ve takvasıyla uyum arz eden azametten bir elbise, hikmet nurundan bir perde giydirmiştir.”[20]
Peygamber (s.a.a)’in ashabı arasında bir grup kimse ilahi ve manevi açıdan yüce makamların sahibi olmuşlardır. Ama onların hiç birinin Nehc’ul Belağa gibi canlı ve olumlu bir eser bıraktığı görülmemiştir. Hatta Nehc’ül Belağa’nın nicelik açısından onda biri nitelik açısından ise binde biri dahi başkalarından miras kalmamıştır. Bu yüzden gerçekçi olan bir araştırmacı başkaları hakkında nakledilen o makam ve dereceler hususunda şüpheye düşer ve bu nakledilenler hususunda bir takım bağnazlıkların, taraftarlığın, uydurma ve tahrifin rol oynadığı ihtimalini kabul eder. Ama Nehc’ül Belağa gibi aydın ve canlı bir eserin varlığı bir ışığın güneşin varlığına delaleti gibidir. Zira ilim ve sanat uydurulacak bir şey değildir. Marifet ve ilimleri Ali b. Ebi Talib’in derecesine ulaşamayan bir insan, Nehc’ül Belağa gibi bir kitabında asla yazamaz. Nitekim hat sanatında bu makaledeki hat derecesine ulaşamayan kimselerde bunun bir benzerini vücuda getiremezler.
Dünyada bir üstünlük ve deha elde eden kimseler hiç şüphesiz insanların dar görüşlülüğü, haset, itham ve kötülüklerinden uzak kalamaz
Deha sahibi insanların ve hatta ilahi peygamberlerin hiç birisi de bu tür ithamlardan kurtulamamışlardır. Dolayısıyla Nehc’ül Belağa’yı telif eden ve beyan eden kimse de bu kınama ve eleştirilerden korunamamıştır. Ama yaptığım araştırmalarda da gördüğüm gibi hiç kimse Nehc’ül-Belağa’nın fesahat ve belagatı açısından bir şek ve şüpheye asla düşmemiştir. Nitekim gördüğümüz gibi dünyada bir çok edebiyatçı ve belagat sahibi kimseler de Nehc’ül-Belağa’yı övmüş, üstünlüğünü kabul etmişlerdir. Kur’an ve Nebiyy-i Ekrem (s.a.a)’in sözünden sonra ve eşsiz benzersiz olduğunu kabul etmişlerdir. Arap edebiyat ve belagatçılarının Nehc’ül-Belağa kitabının belagatı hususunda hiçbir şüphe ve ithama düşmemelerinin nedeni, belki de onun bir benzerini getirmekten aciz ve güçsüz kalışlarıdır. İşte bu yüzden de Nehc’ül Belağa’nın üstünlüğünü ifade etmek zorunda kalmışlardır.
Daha önce de beyan ettiğimiz gibi bir şey hakkında bin yıl sonra verilen bir hüküm her türlü sapmadan ve kusurdan uzaktır. Bu sözün daha iyi anlaşılması için değerli okuyucuların hatta Şii olmayan bir çok eleştirmen ve edebiyatçıların sözlerine dikkat etmelerini istiyorum.
Yorum