Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

şifaLı bitkiLer

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    şifaLı bitkiLer

    Kabak çekirdeğini neden yiyoruz?

    Kabak çekirdeği, kendi başına veya salatalarda ve diğer hoş kokulu yemek sonrası yenen lezzetli bir çerezdir. Mineraller, esansiyel yağlar ve protein bakımından zengindir. Solucan düşürme özellikleri vardır. Şerit solucanları ve diğer solucanları iyi bir defedicidir. Çinko içeriği, kabak çekirdeğini genellikle erkek ve kadın verimliliği için özellikle önemli yapar.

    İyi huylu prostatı büyümüş erkeklerin prostatının büyümesini durdurmak için kullanılır. Mesane iltihabı veya idrar tutulması gibi ikinci derecede böbrek rahatsızlıklarında da kullanılır.

    Kabak çekirdeği, büyümüş prostat veya prostat kanserinin mesaneden idrar çıkışını engellediği zaman gelişebilecek idrar yolları zorluklarından kurtarır.

    Eskiden beri ev ilaçları olarak mide bulantılarında ve deniz tutmalarında da kullanılmıştır

    Hangi zenginlikleri vardır?

    Kabak çekirdeği, minerallerin mükemmel bir kaynağıdır. Bir bardağın ¼ ünü dolduracak kabak çekirdeği çinkonun tavsiye edilen günlük alımının %20 sini, magnezyum ve manganezin ise %50 sini sağlamaktadır.

    Bazı B vitaminlerini içerdiği gibi kemik sağlığı ve kan pıhtılaşması için ihtiyaç olan K vitaminini önemli bir miktarda da içermektedir.

    Yağ içeriğine gelince, kabak çekirdeği, hormon dengesi, beyin fonksiyonu ve cilt sağlığı için ihtiyaç olan omega 3 ve omega 6 esansiyel yağlarını birlikte almak için iyi bir kaynaktır.

    Özellikle kimler yemelidir?

    • Prostatı büyümüş kimseler
    • Kısırlık veya hormonal dengesizliği olan kimseler
    • Solucan ve tenya bulunan kimseler
    • İdrar tutukluğu olan kimseler
    • Mesane iltihabı olan kimseler
    • Kemik erimesi olan kimseler
    Önerilen kullanma şartları ve miktarlar

    Kabak çekirdeği, çerez olarak yenebildiği gibi, musliye, salatalara veya fındık çekirdek kavurmalarına ilave edilerek te yenebilir. Günlük doz iki tatlı kaşığı veya 20-30 gr kadar olması uygundur. Sabah akşam devam edilir.


    Taş devri diyetine geri dönelim

    Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, katkı maddeli yiyeceklerin tüketiminin artması beraberinde hastalıkları da getirdi. Gelin bu hastalıkların olmadığı dönemlerde insanların nasıl beslendiğine ve günümüzde bu prensipleri nasıl uygulayacağımıza bakalım.

    Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği, mısır gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur.

    Gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip değillerdir.

    Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk , kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır.

    Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca 5-10 bin yıl öncesine benzeyen bir diyet uygulamalıyız.

    Geleneksel diyet ile modern diyet arasındaki temel farklılıklar.
    Geleneksel diyetler:
    Glisemik endeksi düşük
    Vitamin ve mineralden zengin gıdalar
    Verimli toprak sebze meyvesi
    Doğal gübre
    Sakatat ağırlıklı, et az
    Hayvansal yağlar
    Trans enoik yağ oranı düşük
    Omega-6/omega-3 oranı düşük (4:1'ten az)
    Özgür dolaşan gıda ürünleri
    Katkısız gıdalar
    Çiğ ve/veya fermente süt ve ürünleri
    Islatılmış ya da fermente tahıl ve baklagiller
    Rafine edilmemiş tuz
    Fermente sebzeler
    Fermente meşrubat (boza, şalgam, şıra vb)
    Yavaş ısıtma
    Toprak ve bakır kaplar
    Yerli tohumlar
    Modern diyetler:
    Glisemik endeksi yüksek gıdalar
    Vitamin ve mineralden fakir gıdalar
    Verimsiz toprak sebze meyvesi
    Suni gübre, hormonlar
    Et ağırlıklı, sakatat az
    Bitkisel yağlar
    Trans enoik yağ oranı yüksek
    Omega-6/omega-3 oranı yüksek (20:1'den fazla)
    Suni yemle beslenen hayvanların gıda ürünleri
    Gıda katkı maddeleri
    Pastörize homojenize süt ve süt ürünleri
    Rafine ya da ekstrakte tahıl ve baklagiller
    Rafine tuz
    Konserve sebzeler
    Gazozlar, kolalar, boyalı meşrubatlar
    Hızlı ısıtma(mikrodalga)
    Teflon, alüminyum
    Melez tohumlar, genetiği değiştirilmiş tohumlar
    Genel ilkeler
    • İki beyaz (şeker ve beyaz un) mümkünse hiç yenmemelidir. Tuz (üçüncü beyaz) tamamen kesilmese de iyice azaltılmalıdır.
    • Her yiyecek doğal şekline en yakın olarak tüketilmelidir.
    • Yasaklar haricinde yeme sınırı yoktur. Doyuncaya kadar yiyebilirsiniz (patlayıncaya kadar değil).
    • Çiğ yiyecekler toplam diyetin en az %60'ını oluşturmalıdır.
    • Sabah çok, akşam az yiyin.

    Etler

    • Yağsız olmayacak, fazla pişirilmeyecek.
    • Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), sucuk, kavurma, pastırma vb serbesttir. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis tercih edilmemeli.
    • İddia edilenin aksine kırmızı et yemek koroner kalp hastalığına neden olmaz.
    • Etin az yenmesi B12 vitamini, karnitin, koenzim Q10 ve bazı esansiyel amino asit eksikliklerine yol açabilir. Bu eksiklikler başka organlarınız gibi kalbinize de zarar verir.

    Beyaz et

    Tercihen köy tavuğu ve diğer özgür dolaşan kümes hayvanları yenilmeledir. Çiftlik tavuğu gün yüzü görmez; çeşitli hormonlarla hızlı büyütülür ve yediği yem doğal değildir; tadı kötüdür. Çiftlik tavuklarının avantajları ucuz olması ve çabuk pişmesidir.

    Balık

    • Ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar tercih edilmeli.
    • Balık çiftliği balıkları ilaçla ve suni yemlerle beslenmeleri, tatlarının kötü olması ve çevreyi kirletmeleri bakımlarından sakıncalıdırlar.

    Sakatatlar

    • Sakatatlar hayvani gıdaların en değerli bölümleridir.
    • Yasaklanmaları doğru değildir.
    • Fakat veteriner gözetiminde kesilmiş hayvanların sakatatı yenmelidir.

    Yumurta

    En kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmeli. (Özgür dolaşan tavuklar!). Günde 1-4 adet yenilebilir. Tercih sırasına göre
    1. Çiğ (enfeksiyon olmadığından eminseniz! (kabuğu sağlam, pis kokmuyor ve suya konduğunda yüzmüyorsa yumurta çok büyük bir olasılıkla temizdir),
    2. Rafadan,
    3. Lop,
    4. Kızartma (mümkünse yenmemeli, yenilecekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve önce akı pişirilmeli, sarısı ayrıca çiğ olarak eklenmeli)

    Yumurtanın yararları
    • Kolesterolü düşürür(kolin)
    • Görmede azlığına yol açan maküler dejenerasyonu azaltır (lutein)
    • A, D, K vitaminleri, demir, selenyum, riboflavin, ve niasinden zengindir.
    • Bellek ve öğrenme kapasitesini artırır (kolin)
    • Asetilkolini artırır
    • Yumurta sarısı kalsiyumdan ve karotenoidlerden zengindir
    • Çinko içeriği yüksektir
    • Magnezyum içeriği yüksek (migren, fibromiyalji vb
    • Antioksidan ve antienflamatuvardır.
    • Omega-3'ten zengindir (Özgür dolaşan tavuklar!)
    Sebzeler ve yeşil yapraklılar

    • Daha çok çiğ tüketilmelidir (salata tarzında).
    • Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir (kemik erimesinin önlenmesi!) ve ayrıca omega-3 yağ asidi içerir.
    • Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada vb) mükemmeldir.
    • Semiz otu sebzeler içinde en önemli omega-3 kaynağıdır.
    • Patates yüksek şeker içerdiğinden yenilmemelidir. Kızartması ise hiç yenilmemelidir.
    • Turp, havuç ve patlıcan da şeker içeriği yüksek olduğu için aşırı tüketilmemeli.

    Sarımsak-Soğan

    • Sarımsak: Hücreleri paslanmaktan koruyan (antioksidan) en önemli yiyeceklerden biri.
    • Her gün en az iki diş yenilmeli. Sarımsağı ezin (yutmayın) ve en geç 1 saat içinde tüketin.
    • Sarımsak haplarının kokusu yoktur fakat doğal şekli kadar faydalı değildir.
    • Soğan: En az sarımsak kadar değerli.

    Meyveler

    • Kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyveler sınırlı yenmeli.
    • Az şekerli meyveler daha çok yenilebilir (tazesi tercih edilmeli).
    • Üzüm (çekirdeği ve kabuğu), çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler çok yüksek antioksidan etkilere sahip.

    Pastörize/homojenize sütler
    • Sütün pastörizasyonu bazı hastalık patojen bakterileri ortadan kaldırırken faydalı bakterileri (probiyotikleri) de yok etmektedir.
    • Homojenize edilmiş sütler (Kutu sütleri) ise çok daha büyük bir sorundur. Çünkü homojenizasyon sırasında süte 2 ton civarında bir basınç uygulanmakta ve süt proteinlerinin moleküler yapısı büyük ölçüde değişmektedir.
    • Molekül yapısı değişmiş proteinler immün sistemi aşırı uyararak çocuğun ileriki yaşamında Tip I diabet ve mültipl skleroz gibi otoimmün (kendi dokularını tahrip edici) hastalıklara yol açmaktadırlar.
    • Kaymak bağlamayan, ekşimeyen ya da kesmeyen süt ya da yoğurt doğal değildir.
    • Sütten çok mayalanmış süt ürünleri (tam yağlı yoğurt, tam yağlı peynir) tercih edilmeli.
    • Kefirle mayalanmış süt çok yararlıdır.

    Hangi süt tüketilmeli?

    • Mümkünse günlük mandra sütü tüketilmelidir.
    • Temiz olduğuna güveniyorsanız (!) sokak sütçüsünden de süt alabilirsiniz.
    • Şehirdeki en iyi olabilecek seçenek günlük pastörize şişe sütleridir.
    • Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız.
    • Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız.
    • Süt ya da yoğurt ekşimesin ya da kesilmesin diye içlerine antibiyotikler konulmakta ve süt içindeki probiyotiklerin tümüne yakını kaybolmaktadır.
    • Sadece ekşiyen ve/veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz (bulursanız!!!)

    Probiyotikler Prebiyotikler =yararlı bağırsak mikropları

    • Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri bulunur.
    • Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır.
    • Bu bakteriler 300 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak sümüksü zarını bir tabaka şeklinde döşer.
    Probiyotiklerin görevleri

    • Bağışıklık sistemini güçlendirmek
    • Salgıladıkları enzimlerle yiyeceklerin hazmını kalaylaştırmak.
    • Vitaminlerin (K, B12, biyotin, niasin vb) sentezini yapmak.
    • Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak.
    • Toksinlerin (zararlı maddelerin) kan dolaşımına geçmesini engellemek.
    • Gastrointestinal semptomları (reflü, ishal, kabızlık vb) azaltmak.
    • Besin alerjilerini ve ekzemayı önlemek
    • Depresyonu azaltmak (triptofan)
    • Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların ve kanserin oluşumunu engellemek

    Bağırsak florasının bozulması

    • Karbohidrattan zengin ve rafine gıdaların yenmesi, çeşitli toksinler ve antibiyotikler normal bağırsak florasını bozarak zararlı bakterilerin ve mantarların üremesine yol açarlar.
    • Probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu koruyucu tabakanın ortadan kalkması bağırsak geçirgenliğini artırır.

    • Yeteri kadar sindirilmemiş yiyecek maddeleri ve nötralize edilmemiş toksinler kan dolaşımına geçer.

    Bağırsak florasının korunması

    • Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu bozmaz.
    • Fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar.
    • Pastörizasyon ve UHT gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder.
    • Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü ve Kafkasyanın milli içeceği olan kefirdir.


    Parfüm Annenin Sütüne Karışıyor

    Amerika'da anne sütleri üzerine yapılan bir araştırmada süt örneklerinde sentetik koku kimyasallarına (fragrançe) rastlandı. Uzmanlar, sentetik kokuların sadece parfümlerde değil, hemen hemen bütün kozmetik ürünlerinde, şampuan, tıraş kremleri, çamaşır yumuşatıcıları gibi sık kullanılan birçok üründe bulunduğuna dikkat çekiyor.
    Araştırma sonuçlarına göre Amerikalı annelerin sütlerinde xylene, ketone, HHCB, HHCB-lactone ve AHTN adlı kimyasallar bulundu. Bu kimyasalların miktarının da Danimarka ve Almanyalı annelerin sütlerinde 10 yıl önce çıkan miktarın beş katı olduğu açıklandı.

    vela hevla vela kuvvete illa billahul ALİYYUL AZİM
    [center]
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X