Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Başbakana!

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Başbakana!

    Senin eline su dökemeyiz..

    http://ehlibeytalimleri.com/kose-yaz...aksu/basbakana

    #2
    Ynt: Başbakana!

    Üstad Kadir Akaras konuyu cuma hutbesinde değerlendirdi. Bu hafta Camlıkahve Mescidinde cuma namazındaki hutbesinde Şeyh Kadir Akaras şu konulara değindi:

    “Senin Başın Kim?”

    Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Allah Teâlâ insanoğlunu yeryüzünde kendisine halife olarak yarattığında, o başlangıç macerasını melekler ile Allah arasında olan konuşmayı ve şeytanın itirazlarını, eleştirilerini hatta itaatsizliğini hepimiz biliyoruz.
    İnsan bu gerçeklerin doğrultusunda yaratılmıştır. Allah-u Teâlâ tabiri caiz ise insana hitap ederek "Seni iblise karşı savundum. Seni bütün olumsuzluklara karşı savundum. Her ne kadar şeytan senin hakkında böyle düşünse de ben öyle görmüyorum seni." dedi.
    Yani insanı garantili bir şekilde yaratmış oldu. İnsanın arkasında ilahi bir güç olduğunu söyledi. Ve insana şunu hatırlattı, "Unutma her zaman bir iblis olacaktır. Seni kıskanan seni yoldan çıkarmaya çalışan, seni kendisine benzetmeye çalışan bir şeytan olacaktır."
    Şeytan Allah'a karşı itaatsizlik ettiğinde, tek kalmanın vermiş olduğu sıkıntıdan dolayı insanları da kendine benzeteceğine, kendine bir suç ortağı bulacağına yemin ediyor. İnsanlardan kendisine dost ve arkadaş edinerek Allah'a şunu kendince ispatlayacaktı. "Sen miydin bu insana güvence veren? Sen miydin bu insanı onaylayan? Görüyor musun insanın başına neler getiririm?"
    Allah, bu noktada insana ikazda bulunarak "Seni halifem olarak yarattım. Ya benim halifem olarak kalırsın veya sen de iblisleşirsin" diyor.
    Allaha Teâlâ insana vermiş olduğu donanımlarla ilahi hedefe varan insana insan demiştir. Ötekileri iseinsi şeytanlar olarak vasıflandırıyor. Yani "bunlar benim yaratığım, benim amaçladığım ve benim hedefimdeki insan modeli değil!"
    Allah'ın istediği insan modeli halifetullah olma yolunda hareket eden insandır. Bütün bu olumsuzlukların içerisinde Allah Teâlâ insana akıl etme gücü vermiştir. Akıl etme, insanın etrafında olup bitenleri doğru bir şekilde görmesi ve doğru şey çerçevesinde kendi konumunu belirleme manasındadır. Eğer insan etrafındaki şartları doğru bir şekilde görmüyorsa ve analiz edemiyorsa o insanın doğru yolu gitmesi mümkün değildir.
    ***
    Bir ailede bir sorun olduğu zaman o aile fertlerinin her birine bir görev düşer. O ailede her bir fert üzerine düşen görevi yerine getirirse sorun en kısa zamanda çözülür ve o aile eski huzuruna kavuşur.
    Bir ülkeyi teşkil eden millette bir aile gibidir. Her birey, her kitle kendi vazifesini iyi bir şekilde bilmeli ve ona göre hareket etmelidir.
    Şu anda maalesef ülkemizde ciddi bir sorun var. Herkesin sinirleri son derece yıpranmış, gerilmiş ve neredeyse iç savaşın ayak sesleri gelmeye başladı. Bunda muhakkak ki dış güçlerin etkisi vardır. Nasıl ki insan günah işlerken tek başına değil şeytanla birlikte hareket ediyorsa aynı şekilde bir ülkede bir sorun varsa muhakkak dışarıdan birileri buna müdahale ediyordur.
    Ama nasıl ki günah işlerken şeytana "dur" dediğimiz zaman şeytan bize zorla günah yaptıramıyor ise millet olarak vazifemizi tam layıkıyla yerine getirirken dış güçlere "dur" dersek hiçbir şey yapamaz. Biz şeytana "gel" dediğimizde gelir, "git" dediğimizde gider. Dış güçler de böyledir. Eğer onlara "gel" dersek gelirler. "Gelme" dersek gelmezler. Biz kendimiz bu dış güçlere davetiye çıkarıyoruz.
    Yıllardır şu Kürt'tür şu Türk'tür diyerek bizi dil olarak ayrıştırdılar. Bunun üzerinden bir gerilim temeli oluşturdular. Yine yıllarca şu Alevi şu Sünni diye bir inanç ayrımı yaptılar. Toplumu kendi içinde sürekli birbirine karşı bir nefret duygusuyla beslediler.
    Özellikle seçim arifesi yaklaştığı zaman politikacılar da bu nefreti ve ayrışmaları sandığa yansıtabilmek için çaba sarf ediyor. Kimisi Alevi söylemini, kimisi Türk söylemini, kimisi de Kürt söylemini ön plana çıkararak insanlardan daha fazla nasıl oy alırım düşüncesi içerisine giriyor.
    Farkında değilsiniz ama bu milletin huzuru kaçıyor. Millet birbirinden nefret ediyor. Komşu komşusuna düşman oluyor. Gelin ve damat birisi Alevi birisi Sünni birisi Kürt birisi Türk bunlar aile içerisinde birbirleriyle düşman oluyor. Ama bu hiçbir siyasetçinin umurunda değil. "Bana ne" diyor. "Ben oy oranımı yükselmeye bakarım!"
    Bir hizmet aşkıdır tutturmuş gidiyorlar. Hizmet kelimesinden artık nefret edilmeye başlandı. Herkes bu millete hizmet etmek istiyor. Ben mi sana gel bana hizmet et dedim? Ben bu kadar fazla hizmetçi istemiyorum bana bir tanesi yeterli olacaktır. "Yok, bizim hepimiz sana hizmet etmek istiyoruz" diyorlar. Aslında sen kendine hizmet etmek için beni kullanmak istiyorsun. Sanırsın herkes bu millete hizmete için can verecek. Bu millet için her şeyini feda etmeye hazır! "Yok, biz bu milletin kölesiyiz. Yok, bu milletin hizmetkârıyız. Şuyuz buyuz." Bu millete bu kadar hizmetkâr lazım değil. Bu millet kendini kollamasını da, korumasını da iyi bilir.
    Bu kadar paralar harcanıyor. Bunu niye harcıyorsun? Şu camii inşaatına 5 lira ver, şu fakire 5 lira ver dersin vermezler. Ama nedense seçim çalışmaları için 5 milyon dolar harcıyorsun. Böyle bir hizmet aşkı, böyle bir iyilikseverlik hayırdır? Nereden kaynaklanıyor bu aşk? Siz kimi kandırıyorsunuz? Bu millet sandığınız kadar akıldan yoksun değil.
    Hiç kimse ne sağcısı ne solcusu ne de sözde dincisi vazifesini yapmıyor. Milleti bölüp parçalamak üzerine siyaset yapıyorlar. Toplumu oluşturan bireye düşen vazife bu gerilim politikasına alet olmamaktır. Seçim zamanı geldiğinde herkesin kendi teşhisi ve oyu var gider sandığa oyunu kullanır. Sokaklar bunun yeri değildir.
    Başbakan kalkıyor yeni rakibini olan eski ortağını dışlamak için Şialara hakaret ediyor. Neymiş, onlar Takiyeciymiş, yalancıymış, fitne ve fesat çıkarıyormuş. Takiye de Şia onların eline su dökemez duruma gelmiş. Yani Şia'da kötü bir şey olan Takiye'yi yapıyor, yalan konuşuyor ama cemaat Şia'dan öne geçmiş.
    Şia'dan daha kötüdür dediğin insanlarla daha düne kadar beraber olan sen değil miydin? Bütün bu dinlemeleri beraber yapmadınız mı? Şimdi ne oldu?
    Bir de olaya Paralel tarafından bakalım:
    Sen diyorsun ki bu ülkenin Genelkurmay başkanı Ergenekon terör örgütünün başıdır! Bu milletin kalbi sayılabilecek istihbarat örgütünün başı ajandır! Bu ülkenin Başbakan'ına da "sende selam terör örgütündensin" diyorsun. Peki, geriye kim kaldı? Bu ülkede herkes ajan herkes terörist ise peki sen kimsin? Sen neredesin? Senin başın kimdir? Senin başın Amerika'dır.
    Bütün bu karmaşa bize bir şey gösteriyor:
    İster Pensilvanya olsun ister bu taraf olsun bunların vermiş oldukları bilgilerin hepsi yalan. Seni, beni Alevi'sini Sünni'sini birbirine düşman ederek sokaklara dökmek istiyorlar. Eski yetmişli seksenli yılları bir daha geri getirmek niyetindeler. Neden? Halk sokaklarda kalsın kendileri para kazanmaya devam etsin.
    Yok, öyle basit değil. Bu millet vazifesini çok iyi biliyor. Bu millet bu gerilime gelmeyecek. Hele hele Ehlibeyt mektebine mensup Ehlibeyt ahlakını almış Şia toplumu asla. Biz ne haksızlığa tahammül ederiz ne de haksızlık ederiz. Şia ne ahlakını bozar ne de dilini. Biz, tarihten günümüze kadar Ehlibeyt imamlarımızın, müçtehitlerimizin bize tavsiye etmiş olduğu barış içerisinde yaşamak için bedeli ne kadar da ağır olsa, onu ödemeye hazırız.
    İmam Ali (a.s) gibi 25 yıl gözünde diken boğazında kemik kalmışçasına olsa da sabrederiz ama barış ortamının bozulmasını asla istemeyiz ve buna alet olmayız. Ehlibeyt imamlarının bize öğretmiş olduğu erdemli dil ve ahlaklı üslubumuzu da bozmayız. Biz Başbakana karşılık "Senin Sünnilik inancın böyle" diye çocuk gibi konuşmayız.
    Sinirler gerilmiş, kimin ne dediği belli değil. Ama biz hiçbir partinin hiçbir hizbin tahriklerine gelmeden Ehlibeyt ahlakına uygun üslubumuzu koruyacağız.
    Bu doğrultuda bizleri temsilen Ehlibeyt Âlimleri Derneği bizler adına bir kınama mesajı yayınladı. Bu ülkede ayrım yapmadan, hiçbir mezhebi ötekileştirmeden siyaset yapacaksanız yapın yoksa yapmayın. Bizim tavrımız budur.
    Biz ahlaklı bir toplumuz. Ahlakımızı her şartta koruyacağız. Biz rakibini diskalifiye edebilmek için her türlü pisliği mubah gören bir toplum değiliz. Kendimizi yükseltmek için başka milletlerin başka mezheplerin başka ırkların üzerinden siyaset yapanlardan değiliz.
    Biz Takiye'yi huzurun, din ve ümmet birliğinin korunması için yaparız. Takiye birilerine kumpas kurup oyun oynamak değildir. Bunu eski ortaklar yapabilir ama biz bunu yapmayız.
    Benim sözüm seni rahatsız edecekse söylemem. Bizdeki Takiye budur. Benim inancımı söylediğim zaman eğer bir toplumda huzur bozulacaksa söylemem. Müdara Takiyesi dediğimiz budur.
    Ben toplumsal barışın korunması için kendi özgürlüğümü kısıtlıyorum. Sen rahatsız olma diye kendi özgürlüğümü kısıtlamaktan daha fazla fedakârlık ne olabilir? Sen bunu kendi yaptığın oyunlarla karıştırma.
    Bende ki Takiye fazilettir sende ki Takiye ise oyundur, hiledir şeytanlıktır.
    Dikkat ediyor musunuz İsrail Gazze'yi tekrar vurmaya başladı. Kimsenin umurunda değil. Herkes oy peşinde. Hani Filistin'di? Hani Mavi Marmara'ydı? Hani Gazze idi? Nerede kardeşlerimiz? Hani Rabialar nerede? Meğer hepsi oyunmuş.
    Biz bunları biliyoruz ve baştan beride söylüyoruz. Bunların hepsi direniş eksenini yıkmaya, İsrail ve Amerika'ya karşı antiemperyalist Müslüman duruşunu kırmaya yönelikti. Ama Elhamdülillah başarılı olamadılar. Bir müddet Hamas'ı bu direnişten uzaklaştırdılar fakat Hamas hatasını anlayıp tekrar direnişe geri katılmıştır.
    Son olarak yaklaşan Eyyami Fatimiye (Hz. Zehra'nın şehadet günleri) günlerinde tüm Ehlibeyt sevenlere özellikle Hz. Zehra (s.a) âşıklarına tesliyet diliyoruz.
    Bizdeki Takiye'yi merak edenler Hz. Fatıma'ya (s.a) baksın. "Beni gizli defnedin ve mezarımı kimse bilmesin" diye buyuruyor. Nedenini hiç merak ettiniz mi? Çünkü birileri Hz. Fatıma üzerinde siyaset yapma hevesindeydi. Ama Hz. Fatıma (s.a) pak na'şının kirli siyasetlere malzeme olmasını istemiyordu.

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X