Son dönemde BATI MEDYASI, ve BATI ÇARPILMIŞI YEREL(?) MEDYA, her türlü konuda, İslam'ı/İran'ı (İslami İran'ı) karalama çalışmalarını azami surette hızlandırmışlardır.
Bu konuda okuduğum son haberlerden birini sizinle birlikte incelemek istiyorum.
BAŞLIK TAMAMİYLE YALAN! ÇÜNKÜ ARAŞTIRDIĞIMDA, TECAVÜZÜN SÖZ KONUSU OLMADIĞINI, KATİLİN KURTULMAK İÇİN ATTIĞI YALANLARINDAN SADECE BİRİ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.
Evet, batı medyası ve batı hayranı yerel(?) medya, İslamofobik-İranofobik bir propaganda-karalama çalışması içerisindedir. Ve bu konuda öyle kendilerini kaptırmışlardır ki, içlerine düştükleri tezatın farkında dahi varmazlar.
Şöyle ki, İran'da tecavüzcüler, teröristler, uyuşturucu kaçakçıları, vs. idam edildiğinde, bunları haber yapıp, ölüm cezasını eleştirir, İslami İran'a karşı çıkarlar. Bu gibi cinayet haberlerini de, "tecavüzyüsünü öldürdü" şeklinde yalan katarak paylaşırken ise, "iyi ki kızın kendisi cezalandırıp öldürdü adamı" şeklinde bir mesaj verip, öldürmeyi savunuyorlar.
Okumaya devam ediyoruz;
Tuhafdır ki, başlık "Tecavüzcü" şeklinde tanı koymuştur! Ancak haberin içeriği bu iftiranın, sadece Reyhane'nin iddiasından ibaret olduğu ve asla kanıtlanmadığı gerçeğini kabul etmektedir. Yani, başlık yanlıştır. Haber içeriğiyle uyuşmuyor. Tecavüz girişimi bir iddiadır. Ancak, başlık "tecavüzcüsünü öldürdü" diyerek iddiayı gerçekmiş gibi sunuyor.
Ve burada asıl sorun şudur. Reyhane'nin ırzı müdafaa iddiası, cezadan kurtulması için yeterli görülebilir mi?
Eğer, yeterlidir denilse, o zaman, "katil ve cani olduğu sabit olan bir kişi, nefsi müdafaa veya ırzı müdafaa yalanı ile işlediği cürmün/suçun cezasını çekmekten kurtulmuş olmaz mı?" Yani, birini öldürdükten sonra, "canımı ve/ya ırzımı müdafaa ediyordum" şeklinde bir savunma, kanıtlanmadan ciddiye alınabilir mi? Elbette ki hayır. Yoksa her katil, hırsız, vs. bir yalan ile cezadan kurtulur. Reyhane de, bu tür bir iddiayla cezadan kurtulamazdı. İddiasının gerçek olduğunu isbat etmeliydi, ki aksine, deliller tecavüz girişiminin olmadığını isbat ediyor.
Ayrıca haber(?)de, gizli bir fitnecilik daha var. Fark ettiniz mi? Reyhane'nin mesleği güncel olarak (dekoratör) belirtildiği halde, Murtaza'nın mesleği güncel olarak belirtilmemiş, önceki mesleği belirtilmiştir. Yani; haber(?)de, Murtaza'nın ESKİ bir istihbarat memuru olduğu belirtilerek, konu İslam Cumhuriyeti resmi kadrolarıyla, dolayısıyla devlet ile ilişkilendirmek istenmiştir. Murtaza'nın mevcut mesleğinin cerrahlık olduğu bahsedilmemiştir. Özetle, batı medyası ve batı çarpılmışı yerel medya, kendi ülkelerindeki torpil ve haksızlıklar o kadar çokken, bunları yok sayıp, başka ülkeleri, özellikle direniş ülkelerinden olan İran'ı bununla suçlamak istiyorlar, çok tuhaf.
Haber(?) içeriği iddiadan tamamen çıktı artık, olaylar şahit olunmuş ve gerçekmişçesine bir anlatım tarzına geçti, fark ettiniz mi?
Şimdi yine önceki anlatım tarzına geçilip, ırzı müdafaanın sadece bir iddia olduğu gerçeği belirtilmiş.
Her neyse, olaya dönersek, araştırdım. Bu kadın, geçen gün idam edilmiş. Ancak, batı çarpılmışı medya yine durmamış, konu hakkında yeni yalanlar dizmiştir.
İşin en ilginç tarafı, mahkemenin idamı ertelemesini, "uluslararası baskı"ya (imza toplamam nasıl bir baskı oluyorsa) bağlanmış, "İran geri çekildi" tarzından, kendi çalıp kendi oynamışlardır. Halbuki, işin gerçeği şudur, İslam Cumhuriyetinde, bilinçli bir şekilde adam öldürenler kısas edilir, öldürülür. Ancak, şeriata göre maktülün ailesi katili affedebilir, davadan vazgeçebilir. Ve İslami nizam, ailelere, acil ve öfkeyle, sonradan pişman olacakları bir karar vermesinler için zaman tanır. Bu süre zarfında katil pişman olabilir, ve katilin ailesi gidip maktülün ailesinden özür dileyebilir. Kısasdan vazgeçmelerini rica edebilirler. vs. vs. Ancak katil affedilmese ceza uygulanır. Ama, batı medyasının bu bekleniş sürecine, "uluslararası baskı" sebebiyleydi şeklinde yorum yapıp, pirim çıkarması en hafif tabir ile arsızlıktır.
Konuya dönersek, mesele Reyhane'nin iddia ettiği gibi ırzı müdafaa değildir. Önceden planlı bir katldir bu. Şöyle ki:
1- Reyhane, kendi arkadaşına, Murtaza'yı öldüreceğine dair 3 gün öncesinde mesaj atmıştır.
2- Reyhane, olaydan bir gün önce kullanacağı bıçağı satın almıştır.
3- Reyhane, bıçağı Murtaza'nın sırtına saplamıştır.
4- Reyhane, olay yerini ve Murtaza'yı ölüme terk edip gitmiştir.
5- Reyhane, mahkemede, planını anlatmış, bıçak alıp-saplamasını-yaralamasını itiraf etmiştir.
Kaynak: http://www.dadsara.ir/Default.aspx?t...rticleId=89970
Şimdi sormalı: Reyhane'nin ırzı müdafaa iddiası ne kadar doğrudur? Öyle ki, öldürme planından arkadaşına bahsediyor, plan kurguluyor, cinayet aletini satın alıyor, odasına girdiğinde Murtaza'yı arkasından bıçaklıyor (dediği gibi tecavüz girişimi olsaydı bıçak önden saplanırdı, sırtından değil), ve bundan sonra Murtaya'yı öylece ölüme terk ediyor.
Ancak, batı medyası, her zamanki gibi, katillerin iddiasına başka iddialar-yalanlar da ekleyerek bu katil kadını savunuyor. Murtaza'nın tecavüzcü olduğu iddiasını, aksi kanıtlandığı halde gerçekmiş gibi yansıtıyorlar. Ve kısasa karşı çıkıyorlar. Eee, ne güzel. Amaca ulaşılsın, yeter ki, İslam'a ve Müslümanlara saldırılsın.
İslam/İran düşmanı medyanın hainliği bununla da bitmiyor. Yalanları farklı kitlelere farklı şekilde, çok yönlü olarak sunuyorlar. Az-Çok birçok dilden anladığım için aynı haberi başka sitelerde araştırdığımda bunu fark ettim. Suud, Katar ve diğer Batı çarpılmışı sözde Müslüman medya da, konu hakında başka yalanlar uydurmuş, Reyhane'nin sünni olduğu için öldürdüğünü iddia edecek kadar âdileşmişler. Suudi Arabistan'daki gerçek vahabi-selefi mezhepçiliğinin, oradaki şiilerin lideri, Ayetullah Nimr'i idam kararı gerçek iken, ve şiilere karşı onca zulüm varken, bu ülkelerdeki medya bunları hiç konu etmemiş. Aksine, Reyhane'nin olayını, yalanlarla, "sünni olduğu için öldürüldü" şeklinde yaymış, kendi halklarının odağını Suud-Katar saltanatlarından İran'a çevirmek istemişlerdir.
Evet, Batı ve çarpılmışı medya böyledir. Kendi ülkelerinde ve uşak yönetimlerindeki gerçek sorunlardan bahsedilmez, hegemonyalarına karşı çıkan özgür bölge ülkeleri aleyhine ise bin türlü yalan propaganda yaparlar.
Mesele, acaba mevcut sistemlerin, yalan ve iftiralarına inanacak mıyız? Medyanın, attıkları yalanlarla, sorunları işbirlikçi olmayan özgür ülkelerdeymiş gibi göstermesine mi inanacağız? Ve böylece, ülkemizin güllük-gülistanlık olduğu ve ("diğer ülkelere bir bakın ve buradaki rejime şükredin" şeklinde) malum sisteme razı olmamız gerektiği inanışının, süfyani sistemin kendi medyası aracılığıyla aklımıza zerk edilmesine izin mi vereceğiz? Bence bilinçli kişiler buna izin vermeyecektir.
Kusura bakmayın, çok yazdım. Ancak sabırla okuduğunuz için teşekkürler. Selametle.
Bu konuda okuduğum son haberlerden birini sizinle birlikte incelemek istiyorum.
"İŞTE ŞERİAT HUKUKU! TECAVÜZCÜSÜNÜ ÖLDÜREN REYHANEH JABBARİ İDAM EDİLDİ!"
Evet, batı medyası ve batı hayranı yerel(?) medya, İslamofobik-İranofobik bir propaganda-karalama çalışması içerisindedir. Ve bu konuda öyle kendilerini kaptırmışlardır ki, içlerine düştükleri tezatın farkında dahi varmazlar.
Şöyle ki, İran'da tecavüzcüler, teröristler, uyuşturucu kaçakçıları, vs. idam edildiğinde, bunları haber yapıp, ölüm cezasını eleştirir, İslami İran'a karşı çıkarlar. Bu gibi cinayet haberlerini de, "tecavüzyüsünü öldürdü" şeklinde yalan katarak paylaşırken ise, "iyi ki kızın kendisi cezalandırıp öldürdü adamı" şeklinde bir mesaj verip, öldürmeyi savunuyorlar.
Okumaya devam ediyoruz;
"26 yaşındaki dekoratör Reyhaneh Jabbari, 2007 yılında eski bir istihbaratçı olan Morteza Abdolali Sarbandi’nin kendisine tecavüz etmeye çalıştığını, bu sırada kendisini korumaya çalışırken kaza sonucu adamı öldürdüğünü savunuyordu."
Ve burada asıl sorun şudur. Reyhane'nin ırzı müdafaa iddiası, cezadan kurtulması için yeterli görülebilir mi?
Eğer, yeterlidir denilse, o zaman, "katil ve cani olduğu sabit olan bir kişi, nefsi müdafaa veya ırzı müdafaa yalanı ile işlediği cürmün/suçun cezasını çekmekten kurtulmuş olmaz mı?" Yani, birini öldürdükten sonra, "canımı ve/ya ırzımı müdafaa ediyordum" şeklinde bir savunma, kanıtlanmadan ciddiye alınabilir mi? Elbette ki hayır. Yoksa her katil, hırsız, vs. bir yalan ile cezadan kurtulur. Reyhane de, bu tür bir iddiayla cezadan kurtulamazdı. İddiasının gerçek olduğunu isbat etmeliydi, ki aksine, deliller tecavüz girişiminin olmadığını isbat ediyor.
Ayrıca haber(?)de, gizli bir fitnecilik daha var. Fark ettiniz mi? Reyhane'nin mesleği güncel olarak (dekoratör) belirtildiği halde, Murtaza'nın mesleği güncel olarak belirtilmemiş, önceki mesleği belirtilmiştir. Yani; haber(?)de, Murtaza'nın ESKİ bir istihbarat memuru olduğu belirtilerek, konu İslam Cumhuriyeti resmi kadrolarıyla, dolayısıyla devlet ile ilişkilendirmek istenmiştir. Murtaza'nın mevcut mesleğinin cerrahlık olduğu bahsedilmemiştir. Özetle, batı medyası ve batı çarpılmışı yerel medya, kendi ülkelerindeki torpil ve haksızlıklar o kadar çokken, bunları yok sayıp, başka ülkeleri, özellikle direniş ülkelerinden olan İran'ı bununla suçlamak istiyorlar, çok tuhaf.
7 yıl önce yaşanan olayda Sarbandi, henüz 19 yaşında olan Jabbari’yi ofisini dekore etmesi için tutmuş daha sonra genç kadını evine çağırarak burada saldırmaya kalkmıştı.
Yaşananların meşru müdafaa olduğunu söyleyen Jabbari kendisine saldırdığını iddia ettiği Sarbandi’yi bıçaklamıştı.
Her neyse, olaya dönersek, araştırdım. Bu kadın, geçen gün idam edilmiş. Ancak, batı çarpılmışı medya yine durmamış, konu hakkında yeni yalanlar dizmiştir.
İşin en ilginç tarafı, mahkemenin idamı ertelemesini, "uluslararası baskı"ya (imza toplamam nasıl bir baskı oluyorsa) bağlanmış, "İran geri çekildi" tarzından, kendi çalıp kendi oynamışlardır. Halbuki, işin gerçeği şudur, İslam Cumhuriyetinde, bilinçli bir şekilde adam öldürenler kısas edilir, öldürülür. Ancak, şeriata göre maktülün ailesi katili affedebilir, davadan vazgeçebilir. Ve İslami nizam, ailelere, acil ve öfkeyle, sonradan pişman olacakları bir karar vermesinler için zaman tanır. Bu süre zarfında katil pişman olabilir, ve katilin ailesi gidip maktülün ailesinden özür dileyebilir. Kısasdan vazgeçmelerini rica edebilirler. vs. vs. Ancak katil affedilmese ceza uygulanır. Ama, batı medyasının bu bekleniş sürecine, "uluslararası baskı" sebebiyleydi şeklinde yorum yapıp, pirim çıkarması en hafif tabir ile arsızlıktır.
Konuya dönersek, mesele Reyhane'nin iddia ettiği gibi ırzı müdafaa değildir. Önceden planlı bir katldir bu. Şöyle ki:
1- Reyhane, kendi arkadaşına, Murtaza'yı öldüreceğine dair 3 gün öncesinde mesaj atmıştır.
2- Reyhane, olaydan bir gün önce kullanacağı bıçağı satın almıştır.
3- Reyhane, bıçağı Murtaza'nın sırtına saplamıştır.
4- Reyhane, olay yerini ve Murtaza'yı ölüme terk edip gitmiştir.
5- Reyhane, mahkemede, planını anlatmış, bıçak alıp-saplamasını-yaralamasını itiraf etmiştir.
Kaynak: http://www.dadsara.ir/Default.aspx?t...rticleId=89970
Şimdi sormalı: Reyhane'nin ırzı müdafaa iddiası ne kadar doğrudur? Öyle ki, öldürme planından arkadaşına bahsediyor, plan kurguluyor, cinayet aletini satın alıyor, odasına girdiğinde Murtaza'yı arkasından bıçaklıyor (dediği gibi tecavüz girişimi olsaydı bıçak önden saplanırdı, sırtından değil), ve bundan sonra Murtaya'yı öylece ölüme terk ediyor.
Ancak, batı medyası, her zamanki gibi, katillerin iddiasına başka iddialar-yalanlar da ekleyerek bu katil kadını savunuyor. Murtaza'nın tecavüzcü olduğu iddiasını, aksi kanıtlandığı halde gerçekmiş gibi yansıtıyorlar. Ve kısasa karşı çıkıyorlar. Eee, ne güzel. Amaca ulaşılsın, yeter ki, İslam'a ve Müslümanlara saldırılsın.
İslam/İran düşmanı medyanın hainliği bununla da bitmiyor. Yalanları farklı kitlelere farklı şekilde, çok yönlü olarak sunuyorlar. Az-Çok birçok dilden anladığım için aynı haberi başka sitelerde araştırdığımda bunu fark ettim. Suud, Katar ve diğer Batı çarpılmışı sözde Müslüman medya da, konu hakında başka yalanlar uydurmuş, Reyhane'nin sünni olduğu için öldürdüğünü iddia edecek kadar âdileşmişler. Suudi Arabistan'daki gerçek vahabi-selefi mezhepçiliğinin, oradaki şiilerin lideri, Ayetullah Nimr'i idam kararı gerçek iken, ve şiilere karşı onca zulüm varken, bu ülkelerdeki medya bunları hiç konu etmemiş. Aksine, Reyhane'nin olayını, yalanlarla, "sünni olduğu için öldürüldü" şeklinde yaymış, kendi halklarının odağını Suud-Katar saltanatlarından İran'a çevirmek istemişlerdir.
Evet, Batı ve çarpılmışı medya böyledir. Kendi ülkelerinde ve uşak yönetimlerindeki gerçek sorunlardan bahsedilmez, hegemonyalarına karşı çıkan özgür bölge ülkeleri aleyhine ise bin türlü yalan propaganda yaparlar.
Mesele, acaba mevcut sistemlerin, yalan ve iftiralarına inanacak mıyız? Medyanın, attıkları yalanlarla, sorunları işbirlikçi olmayan özgür ülkelerdeymiş gibi göstermesine mi inanacağız? Ve böylece, ülkemizin güllük-gülistanlık olduğu ve ("diğer ülkelere bir bakın ve buradaki rejime şükredin" şeklinde) malum sisteme razı olmamız gerektiği inanışının, süfyani sistemin kendi medyası aracılığıyla aklımıza zerk edilmesine izin mi vereceğiz? Bence bilinçli kişiler buna izin vermeyecektir.
Kusura bakmayın, çok yazdım. Ancak sabırla okuduğunuz için teşekkürler. Selametle.
Yorum